(Başı 1. ci sayıfada) tihaz etmiş olduğunu Kamutaya - bildi- silmesini rica ederim. Alyon saylavı Berç K. Türker Başkan — Çanakkale Boğazı hak . kındaki sual takriri okunmuştur. İcabeden tedbirleri almakta tereddüt etmiyeceğiz Hariciye Vekâleti vekili Şükrü Kaya (Muğla) — Çanakkale'nin Bugünkü vaziyeti boğazlar muka- velesinin icabıdır. Vaziyetin umu- miyetle memleketin ve hususiyet - le boğazların müdafaasına tahdit- ler koyduğua bilinmiyen bir şey de #ildir. Arsıalusal durumun huzur- suz olduğunu da görüyoruz. Böy- le zamanlarda müdafaası eksik veya zayıf şeraite tâbi olan yerler üzerinde hepimizin dikkat ve has- sasiyetimizin artmış olacağı an - laşılır bir şeydir. Memleketin mü- dafaasını tamamlamak ihtiyacını arsıulusal içtimalarda anlatmağa çalışmaktan geri kalmıyoruz ve ge- ri kalmıyacağız. Beklemediğimiz ihtimallere maruz kalırsak icab eden tedbirleri almakta tereddüt etmiyeceğiz, ( Alkışlar, bravo ses- leri). Arsrulusal durum ve taahhüdlerimiz Berç Türker (Afyonkarahisar) — Sayın arkadaşlar; boğazlar meselesine ait şifahi sual takririne saygı değer hü- kümetimizin verdiği önemli cevabından dolayı burada arzı şükran etmeği bir va zife bilirim. Müsaade buyurulursa bu meseleye dair şahst mülâhazatımı tak. ririme iİlâveten arzetmek isterim. Ben - deniz bir maliyeciyim ve yüksek sıyasal işlere karışmak istemem. Fakat, bu defa takririmle Boğazlar meselesini or - taya çıkarmakla, sıyasal mesele - değil, sırf bir hak ve tüze meselesini ortaya atmış olduğuma kaniim. Mücadelei milliyenin sonlarında Lo. zan muahedesine ait işler Cenevre'de konuşulurken karşımızda — İngilterenin en mahir diplomatlarından Lord Gürzon bulunuyordu. Bu meşhur diplomat bi- zim dünyanım her tarafında hayran - lıkla karşılanan zaferimizi takdir ve tebrik edeceği yerde bize karşı bir va - ziyet aldı ve bin türlü müşkilât çıkardı. Şükranla yadedilir. Ulu Önderimiz Atatürk'ün dehası ve sağ kolu olan İs- met İnönünün ilgi, usuğ ve mahareti ile birçok mükşüller halledildi. O - vakit, Lord Gürzon büsbütün mağlüp olarak geri dönmemek için boğazların serbes- tisi meselesini üzerine ısrar etti. Ve biz de sirf işi tatlılığa bağlamak arzusiyle fakat esefle teklifi kabul ettik. Bugün dünya vaziyeti büsbütün de- ğişmiştir. “Evdeki pazar çarçıya Uymaz derler, ben de bugün *Losandaki bogaz 12 İLKTESRİN 1935 CUMARTESİ — Dün Kamutayda Boğgaz- ların durumu görü şüldü lara dair pazar işimize rüm,, Arsıulusal sıyasal vaziyet çok — va- himdir. Dünyada ne kadar milletler var. sa hummal: bir silâhlanma siyasetini ka bul etmişken niçin bizim yurdumuzun müdafaası noktai nazarımdan en önemli kapısını açık brrakryoruz? Bugün Gib - raltar boğazı dehşetli surette teçhiz e?" lirken, cebellendirilirken biz Çanakkale boğazının iki taralındakj yurdumuza ait noktalara niçin hakim olanıyoruz. ve niçin nâgehani ve,ansızın vukua gelebi- lecek hücuma kargı oralarını tahkim edemiyoruz. Acaba siyaset işlerinde, iki ağırlık, iki ölçü mü vardır. Yani “deux poids et deux mesures,, mı vardır? Lo. yan muahedesi — ellerimizi — kollarımızı bağlamışsa, hak sever Cemiyeti Akvama bir an evvel müracaat edelim, tekmil kuvvetimizle ısrar edelim ve işi dostane surette halledelim. Bence Lozan muahedesindeki boğaz- lara dair madde, hak ve adalet noktai nazarından, yurdumuzun emniyeti nok- tai nazarından ve arsıulusal sıysal v> ziyetin kökünden değişmiş olması nok- tal nazarından ortadan kalkmış ve hük- mü kalmamış bir madde gibi telâkki e . dilmelidir. & Bu bir inkâr olunamaz - hakikattır. Binaenaleyh hepimizin hürmetini ve iti- madını kazanmış olan saygı değer hü - kümetimizden bu meselenin bir an ev . vel hallini kavi umudla bekleriz (Alkış. lar.) Hariciye Vekâleti vekili Şükrü ” ya (Muğla) — Verdiğim cevabta muh. terem takrir sahibinin hem endişelerini, hem de arzularını tatmin edecek kayıt. lar vardır zannediyorum. Ajfyon için bir takrir Bundan sonra gene Afyon saylavı B. Berc Keresteciyan'ın afyon için verdiği takrir okundu. Ekonomi Bakanımız al- yon işleri yalnız Ekonomi Bakanlığırı ilgilendirmediğinden hükümetle görüş. tükten sonra cevab vereceğini söyledi. Diğer görüşülenler Halkevleri namınma idhal olunacak radyo ve sinema makinelerinin muame - le vergisiyle gümrük resimlerinden is - tisnası hakkında kanunun birinci mad. desinin tefsir fıkrası okunarak — kabul edildi. . . Çiftçiler kredi kooperatifleri kanunu satış kooperatifleri kanunundan — sonrı reye konacağı için geçildi. İdare heyeti- tinin kanun teklifi, tevzi tarihinden iti- baren 48 saat geçmediği için müzakere. ye konulmadı. Satış kooperatifi kanunu nun bir maddesi de encümenden gelme- diğinden görüşlülemedi. Damga resmi kanununun 32 inci maddesine bir fıkra eklenmesine dair kanun projesinin bi . rinci görüşülmesi yapıldı. Kamutay pazartesiye toplanacaktır uymaz diyo - Türkiye Umum Kimya - gerler cemiyetinden: Yıllık kongremiz kati olarak ayın 19 uncu cumartesi günü saat 15 de be- lediye salonunda yapılacaktır. Yarınki at yarışları Yarın sonbahar at yarışlarının ikin cisi yaprlacaktır. Koşuların geçen hal- takinden meraklı olacağını umuyoruz. Bilhassa yarım kan ingiliz ve arı kan in giliz at ve kısraklarının koşuları — çok güzel olacaktır. Koşulara saat iki bu - çukta başlanacak ve beş koşu yapılar. caktır. Birinci koşu: Dört ve daha yukarı yaştaki arı kan ingiliz at ve kısraklara mahsus satış koşusudur. Mesalesi 2000 metredir. Bukoşuya yazılı olanlar arasında ka- zanması en çok umulan — Şurbara'dır. Fakat bu kısrak üçüncü koşuda yazılı- dır ve hangi koşuda yarışacağı belli de - gildir. Eğer üçüncü koşuda koşarsa bu koşuyu Barç'ın kazanacağını umuyoruz. İkinci koşu: üç yaşındaki yarım kar. ingiliz. taylara mahsustur. Mesafesi 1400 metredir. Koşuya yazılı yedi tay arasında ilk bahar ve yaz yarışlarında birçok koşular kazanan Bay - Salih'in Alemdar'ı göze çarpmaktadır. Yalnız » güzel tay çamurlu araride koşmasını sevmiyor, Pazar günü saha — çamurlu olursa Erten ve Kuhinur Alemdar ic'- çok tehlikeli birer rakib olurlar. Üçüncü koşu: üç ve daha yukarı yaştaki arıkan ingiliz at — ve kısraklara mahsustur. Mesafesi 2200 metredir. Bu koşuda Bay Akif'in Bekâr ve Markiz isminde iki atı ile Kazbadalya ismindeki kısrağı Bay Ahmedin Şorom- posu ve Prens Halim'in Şurbarası yazı- hıdır. Bekâr İstanbuldaki gibi koşarsa bu koşuyu kolay kazanır, Aksi takdirde Prens Halim'in yardımcısız. koşan k: rağı koşuyu kolay kolay rakiblerine bı rakmaz. Birge bahiste Bekâr'a da Şur - bar'a da ganyan oynanabilir. Dördüncü koşu dört ve daha yuka rı yaştaki yarım kan ingiliz at ve kıs raklara mahsustur. Mesafesi 2000 me redir. Bu koşuya yazılı atlar şimdiye kadar kazandıkları ikramiveye göre tilo aldıklarından Yavüz 64, Nana 61 Y/,, Bozkurt 60, Selten $6 '/,, Kılas S0 ki - lo ile koşacaklardır . Müsavi kilo ile koştukları takdirde Yavuz koşuyu kolay kazanırdı. — Fakat geçen baftanın birincisi Seltene naza - ran taşıyacağı yedi buçuk - kilo fazla siklet şansı azaltmaktadır. Bununla be- raber bir şey söylenemez. Belki koşuyu bu ikisinden başka bi ri de kazanabilir. Beşinci koşu: Dört ve daha yu" yaştaki yerli, yarım kan ve arı kan arab at ve kısraklara mabsus handikaptır. Koşuya altı at yazılmıştır. - Gezc haftaki koşuyu kazanan Ünlü bu koşu- nun da gözdesidir. En korkulu rakihi lan Yekta'dır. Sön A.H. Bugünkü bisiklet yarışı Bugün saat 14 de bölge bisiklet sü. rat birinciliği ,.pıııukııın Bunun İ- çin şimdiye kadar 12 bisikletli adını yazdırmıştır. Yarış gçiftlik yolu Üzerin- de Akköprüden sonra bir - kilometre aa ae gaa sanaaaaa e e İ SAYIFA 5 Anketimize gelen cevaplardan (Başı 1. ci sayıfada) (Öğ) köküne (1e) ilavesile üremiş za. man adıdır .Güneşin en yüksek bulun- duğu zaman demektir. (le, Ia) ilavesi 1 — İş adı ilavesi olur, cl - ellemek. Dil - dilliemek, bağ - bağlamak, gibi. 2 — AĞ ilavesi olur - kışla, yayla öğle gibi. Öğle zaman adı olduğu gibi (leyin ) bu zaman manasını kuvvetle anlatmak için getirilmiş bir ilâvedir. Çok vakit (L) harfi kaldırılarak dile daha kolay gelmek için (öğleyin, öğlen) - şekille- rinde kullanılır. Üçüncü söz, ikindi . ikindin (1) noksanlık (zâf) manasının ana köküdür. a (İğ) iplik eğirmek için çıkrık ile pamuk arasında kullanılan düzen. (Çul- ha düzenidir.) Tace demir alet. İğlemek — İçten içe çürümek, sım- kalaşmak (teverrüm) (A.) İğlek, iğde, igdiç iğrenmek) gibi bir çok sözler bu kökten ürerler. İkindi — Gündüzün az” kalan son zamanı. Noksanlık (zâf) anlamına olan (iğ) köküne ilave ile Üremiş addır. Bu söz iş sözüdür, ikinmek kökünden (di) | ilavesile şuhudi mazi kılığında üremiş ve zaman adıdır. (d0) ilavesi 1 — Ad ilavesi olur, ikindi gihi. 2— Si lavesi olur; efendi gibi. Zaman anlamını kuüvvetle anlatma- ya yarıyan (leyin) ilavesi bu sözde çok vakit ikindin halinde ve (ley) harfleri “kalkmış olarak kullanılır. Dördüncü söz: Akşam-ahşamleyin. Ahşam ahışmak işinin ahış köküne (am) ilâveesile üremiş addır. Ahış aklı ğı, ziyası az demektir. Bu azlık mana- sını veren ($) ilavesidir. Almak, alış- mak, ve yapmak, yapışmak sözlerinde. ki (Ş) ilavesi de böyle azlık manası yapmıştır. Almak tutmak — demektir. Alışmak yavaş yavaş ve noksan olarak tutmak, öğrenmek anlamınadır. Yap- mak bir işi alana çıkarmak var etmek ve yapışmak bir işi meydana getirmek için girişmek işe başlamak — demektir. Girmek ile girişmek de böyledir. Ahtam — aklığı, ziyası az zaman demektir (h) harfi damaktan çıkan ve (k) harfine benzeyen türk (h) harfi- dir. (am) ilavesi 1 — Ad ilavesi olur. Bayram, tutam gibi. 2 — Sıfat ilavesi olur. Sâğlam, bu- Tam buram, dolam dolam gibi. Beşinci söz — Yatsı yatsın, yat. srleyin —a mesafede yapılacaktır. Bu yıl sürat bi- rinciliğini Talâtın kazanması umudu daha çoktur. Çünkü Niyazinin hazırlık. sız olduğu söylenmektedir. Eğer bu ha- ber yanlışsa Niyaziden çok şeyler bek- liyebiliriz. Galibin durumu da iyidir. Şimdiye kadar yapılan koşularda gör- düklerimizden sonucu böyke umuyo- ruz. Fakat ummadığımız bir bisikletçi belki birinciliği kazanır. Biz bu sonuca daha çok sevineceğimizi şimdiden kay- dediyoruz. Çünkü memleket yeni bir şampiyon kazanmış olur. Bu söz yatsımak sözünün kökünden üremiş addır, Yatmak — Döşeğe girmek. — Yater mak - uyumak İçin isteklenmek, yatb mak istemek demektir. Yatsı . yatmak Anket 2 istemek zamanı. (8) ilavesi (a. © u, ü, K i,) harflenile beraber, 1 — İşlerde takp anlamı yapar, Erkeksemek - erkek ietemek, yatsımalı yatmak istemek) 2 — İşlerde azlık anlamı yapar, Ak« mak, aksamak gibi. 3 — İşlerde benzemek (teşbih) an. lamı yapar. Göksemek gök gibi olmak, 4 — Saygı zan anlamı yapar. Çok- samak « çok görmek. Azsamak, az say- ma. Altıncı söz — Gündüz . gündüzün (Gü) açıklık manasının ana kökü- dür. (Gün) açık zaman demektir. (Gü« neş) gün ve açık zaman yapıcı manası- na bildiğimiz yıldıza ad — olmuştur. (Gündüz) güneşin bulunduğu ve bütün açık olan zaman demektir. (Gün) kâ. küne (düz) ilavesile üremiştir (yıldız, yaldız) sözleri gibi sözlerde de (diz) ilavesi ad ilavesi olmuştur. Yedinci söz — Gice - giceleyin (Gi) kapalılık, gayıplık manasının ana köküdür. (Giz, git, gir) kökleri gi- bi. Gice (giç) köküne (e) ilâvesile (ebe) (efe) gibi ad olarak üremiştir, Kapayan vatlıkları boğan zaman de- mektir. Avukat: Emin Hüseyin Ağar Fiat düşüren tecimerler hakkında bir karar Verdiğimiz bir haberde dış piyasa- larda fiat kırmak suretiyle ulusal eko. nomiye karşı hareketi itiyat haline ge- tiren tecimerler hakkında ekonomi ba- kanlığınca tecim odalarına yapılan bir genelgeyi bildirmiştik. Dün aldığımız bir haberde de İz. mir tecim odasının aşağıdaki kararı almış olduğu bildirilmektedir : “Borsa fiatlarını kıracak şekilde 2- labez spekülâsyon yaparak memleketin yüksek menafiine aykırı hareket eden. ler fiyatları düşürecek tarzda rekolte hakkında yanlış haber yayanlar, eko- nomik bir sebebe dayanmaksızın —ulu. sal ürün değerlerinin behemehal düçe- ceğini haber vererek dışardaki alıcıla. Tn normal siparişte bulunmalarına ma- ni olan gene ulusal ürünlerimizin kali. teleri hakkında garezli işaatta bulunan- Jar odalar kanununun beşinci maddesi gereğince oda yönetim kurulu tarafın. dan cezalandırılacaklardır.., CAA.) Hammaddeler cedveli Finans Bakanlığı 1935 yılına aid ham maddeler mualiyet ten- zilât cedvelinin hazırlığını bitir- mek üzeredir. Cedvel önümüzdeki hafta içerisinde Bakanlar kurulu- na sevkedilecektir. Cedvel bakan- lar kurulunca onanırsa 1935 sene- si için tatbik edilmekte olan 1934 senesi cedveli ortadan kalkmış o- lacaktır. ; Üi LUS'un romanı: KN U Kırmızı Zanbak Yazan: Anatol FRANS Türkçeye çeviren: Nasuhi BAYDAR Montessüi hayattan bütün verimini alı- hyordu Enstenkleri dolayısiyle kudretli ve dinsiz olduğu için yeryüzünün :nıı.l?ı:ıâ nesi varsa bepsini istiyordu. Juanvil' mub- tün galerilerile salonlarında .llıudlınn ea lolarını ve değerli heykelleri wpuşlı: d yaşında olduğu halde tiyatro âleminin en güzel kadınlarına ve yaşayış wdın:lh !î: nişlettiği birkaç sosyete kı.dmmı sal in du ve bu sosyetede kıymetli ne varsa, miza- cının bütün sertliği ve ze bütün in- celiği ile, hepsinden faydal ue Bu sırada, çok para zin ©V iyi bakmaktan başka bir şey düşünmiyen Madam Montessüli, Juanvil de, altın parmak- lıklı büyük karyolasının, Löbrön'ün hrş_ıı: sından çıkma “Jüpiterin Y'Mbi tan'lar,, la süslü tavanını tutan, dev gibi on iki karyatid'in bakışları altında, sararıp s0- iuyordu. Ve bir akşam üstü, işte orada, bu büyük karyolanım ayak ucuna kurulmuş bir demir karyola içinde, ömründe yalnız koca- sını ve yalnız Moböj sokağındaki konağının kırmızı şam kumaşlariyle döşenmiş küçük salonundan başka hiç bir şey sevmemiş ola- rak, kederden ve zayıflıktan, ölüp gitti. Kızımı, insiyakr dolayısiyle kendine uzak, fikir bakrmından pek hür, kalbce pek cesaretli hissetiği ve bununla beraber, YU- muşak ve iyi bir kız olan Terezde Montes- süi'nin kuvvetli kanını, kendisine acılar çek- tirmiş olan ruh ve et ateşini gördüğü için onunla hiç bir vakit senli benli olamamıştı. Fakat Montessüi kızını anlıyor ve sevi- yordu. Bütün yırtıcılar gibi onun da çok neşeli zamanları vardı. Daha çok evinin di- şında yaşamakla beraber hemen her gün öğle yemeklerini onunla yemek imkânını bülür ve vakit vakit onu gezmeğe götürür- Biblolarla kumaşlardan iyi anlardi. Ka- rısmın hazin ve gösterişli zevki yüzünden genc kızın tuvaletlerinde hasıl olan düşük- lükleri ilk bakışta görür ve düzeltirdi. Te- rez'ini aydınlatıp yetiştiriyordu. Sert ve his- Ji olduğu için kızını kendine eğlendirerek bağlıyordu. Onun yanında iken de insiyakı ve zaferlere erişmek iştihası Montessüiye il- ham veriyor ve durmadan kazanmak istiyen baba kızını da kazanıyordu. Anasından ayı- rıyor, hayranı oluyor, ona tapınıyordu. Terez, düşündükçe, geçmiş günlerin ge- risinde, çocukluğunun tek neşesi olarak, hep babasını görüyordu. Dünyada bahası kadar sevimli bir insan bulunmadığına bugün de kanığdı. Hayata ilk adımmı atarken, bunca mi- zac zenginliğini, bu kadar tam hareket ve düşünce kuvvetini başkalarında bulamıyaca- ğı için, hemen umudsuzluğa düşmüştü. Bu cesaretsizlik koca seçmede ve belki daha sontraları da, gizli ve daha serbest bir seçim- de onun peşini brrakmamıştı. Doğruyu söylemek lâzımgelirse, kocası- nt seçen hiç de kendisi olmamıştı. Bilmiyor- du: hatırladığı, o vakitler dul olan ve işi gü- cü arasında, bir genc kıza bakmak gibi na- zik bir mesele de tasalanan babası- nın, âdeti olduğu üzere, çabuk ve iyi hare- ket etmek arzusiyle, onu evlendirivermiş ol- duğu idi. Montessiti, zahiri faydalarla icab- ları göz önünde tutmuş ve kont Marten'in asaleti ile Temmuz ve liberal imparatorluk hükümetlerine bakanlar vermiş olan seksen yıllık ayle asillik ve şerefinin değerlerini düşünmüştü. Kızının evlilikte aşka rastlrya- cağı hiç aklına gelmemişti. Onun evlilikte, ruhunda var sandığı ihtişam arzularını, gösteriş zevkini, kendin- ce hayatın bütün kıymeti olan bu âdi ve ka- ba büyüklüğü, bu bayağı gururu, bu mad- di hükümranlığı tz©min edecek her şeyi bu- lacağını umarak seviniyordu. Bununla be- raber, bu dünyada, namuslu bir kadının na- sıl bahtiyar olabileceği hakkında bir fikri yoktu, fakat iyice bildiği şey kızınm namus: lu bir kadın olarak kalacağı idi. Bu, yüreğin- de, hiç ilişmemiş olduğu bir nokta, sarsıl- maz bir kanaatti. Terez, babasının kadınlar hakkındaki fi- kirlerine ve tecrübelerine hiç uymıyan bu tabiiğ ve budalaca kanaati hatırlıyarak ha« zin bir istihza ile gülümsedi. Böyle olmakla beraber, babası onu - ev« liliğin zenginler için ne olduğu düşünülün- ce - pek o derece kötü de evlendirmemişti. Kocasının başka kocalardan geri kalır tara- fi yoktu. (Sonu var)