* O SAYIFA 4 7 AĞUSTOS 1935 ÇARŞAM erre: Eski Türklerde * ticaret Ş Hüseyin Namık ORRUN Doğu Ele batıyı birbirine bağlıyan n;:ı türklerin ellerinde olduğu ma- » Bu yüzden türklerin en eski Gevirlerdenberi kervanlarla etrafa mal götürerek satmayı ve başka ülkelerin aallarını alıp taşımayı bilmekte idiler. Elimizdeki en eski belgeler Çinin gimalinde oturan Hunların hududlarda ginlilerle yaptıkları tecimden babset - mektedirler, Türkler sınırlardaki bu pazarlara hayvanlarını getirirler; buna karşılık buradan çin eşyası alarek mem- leketlerine dönçrlerdi. Bu sınır teciminden başka türkler komşu ülkelere kervanlar da gönderir- kerdi. Kervanın eeki türkçesi arkış o- lup bu söz en eski türk kitabelerinde dahi geçmektedir. Türkler çinliler - den ipekli kumaş, pirinç ve saire alır- * bar, buna mukabil at, inek, öküz ve ko- yun satarlardı. VII inci asrın ilk yarısında uygur törkleri ile Çin arasında düzenli yol - ların yapıldığı tecimin — serbestçe iki ulus arasında ilerlediğini Çin kaynak - Terı uzun uzadıya yazmaktadır. Bu uzun yollarda konaklar yapılmış ve bu ko- maklarda gene çin kaynaklarına göre et, süt, yoğurt, peynir gibi en Tüzumlu eşya bulundurulmuş, gümrükler ku - rulmuş, dışardan gelen mallardan belli mikdarda hükümet namma vergi alın - mıştı. Çin kaynakları bu yollardan en Yazla Samur deriletinin — getirildiğini ayrıca kaydetmektedir. Göktürklerin de diğer türk ulusları gibi sınır komsulariyle devamlı alış ve- rişte bulunduklarını görmekteyiz. Bir taraftan doğugök türkleri çinle alışve- viş ederken batr göktürkleri hükümdarı da bizansa ve İrana elçiler göndermiş, tecimsel girgilere — başlamıştı. Hattâ ipek tecimi sebebinden İran hükümda- rı ile türkler arasında anlaşmazlık çık- tağını dahi tarihler - kaydetmektedir. 'Türkler artık başka ülkelerden aldıkla- TI tecim eşyasını uzak yerlere sevket - mekte idiler. İranlılar buna cngel -l dukları için batı göktürkleri hükümda- tı İran hükümdarına bir elçi gönder - Mmişti. Sonunda iş kanlı sonuçlar ver- meden kotarılmıştı. Doğu Avrupası türklerinin tecim - leri hakkında daha çok belgelere sahi- biz. Bulgar ve Hazer türklerinin de- riyi ham olarak değil işliyerek ihraç ettiklerini doğu kaynakları yazmakta - gıir. Bir zamanlar bütün doğuda bul- gar çizmeleri son derecede ün almışt. Sağlamlığı ve güzelliği dolayısiyle en pahalı olarak satılan bu çizmelere bul- gar adını verirlerdi. Oğuz türklerinin de orta Asyada geniş ölçüde hayvan tecimi yaptıkları. Bi görmekteyiz. Arab kaynakları bu türklerin hangi şehirlere hayvan geti- Fip sattıklarını kaydetmektedir.. Bu ge- tirilen hayvanlar arasında koyunun bi- Finci mevkii tuttuğ' anlaşılıyor. Ön üçüncü asırlara kadar Karadeni- zân kuzey kıyılarında oturan kumanlar şark tecim âleminde çok büyük rol oy- namışlardır. Gerek bu devirde ve ge- rek daha önceki çağlarda Azak denizi havalisinde olan Botforos şebri türkle- rin yabancı tecimerlerle değette bulun- dukları önemli bir tecim merkezi idi. Komanlar bütün bu havaliye sahih olduktan sonra Karâdeniz tecimini el- kerinde tuttukları gibi İtalyaya kadar olan yerlere de tecim malları sevket - meğe başlamışlardı. Komanlarla sıkı değetlere girişen italyanlar bu ilgileri- ni derinleştirebilmek için koman dilini öğrenmek ihtiyacını hissetmişler ve bu zorağın neticesidir ki fodeks - koma - tikos >iyle tanılan lugat kitabr vücu - da getizilmiştir. Komanların kendi ülkelerinden ha- rice sevkettikleri mallar arasında en goök mum, kadife, deri işleri, bez gibi eşya bulunmaktadır. İslam türklerinin de tecim alanında gok ileri gittiklerini gösteren bir sürü Belgeler var ise de bu konu benim araş- tırma sahama dokunmadığı için bu çağ- Tardan bahsetmiyeceğim. Buraya kadar werdiğim izahlar şunu da göstermekte- dir ki türkler yalnız Çinin mallarını fİrana ve bu yol ile daha batıya sevket. memişler kendi ülkelerindeki yaptık Tarı eşyayı da başkı ülkelere götürerek satmışlardır. — Tecimleri durgunluğa /— sğrayınca da gerek Çin ile ve gerek bi- ııışpo giddetli harbılara girişmişler - dir. Ve her zaman yabancı — uluslara İ ça | Yabancı gazetelerde okuduklarımız ı Bir Fransız Gözü ile Yeni Türkiye « Dünkü sayıdan devam » Ankaranın eski mahalleleri olan Hacıbayram, — Hacıdoğan, — Hacımusa Atpazarı — ile — yenileri olan Ye- nişehir, Kavaklıdere, Çankaya, Cebeci ve İstasyon arasında, rüzgâr gibi hızlı giden beş kişilik küçük otobüsler işler, bunlar pratiktir, fakat insan bunlardan bir türk kahve değirmeninde övüütlmüş Bibi çıkar. Benim bindiğim otobüs beni Çan- kayaya bıraktı. Oradan yaya olarak te- penin en yükstek noktasına çıktım. Bu- radan elçilikler mahallesi, yapılması bitmekte olan bakanlıklar mahallesi, daha aşağıda bütün yenişehir ve eski şehirin üç tepesi görünüyor. Solda, Anadolu bozkırının büyük bir parçası. Sağda, ufukta, karla örtülü İdris da- l Eştiz bir durum, ideal bir görü Cumur başkanı burada öturur. Saraydan ziyade bir köşk. Eskiden burada, daha mütevazi, doğu usulünde döşenmiş bir köşk vardı. Şimdiki tama- men moderndir. Bir katlı, kübik üslüp- Yu, panoramaya bakan baştan başa cep- heden ibaret. Ön tarafta, elli kişinin rahatça ve beraberce çıkabilecekleri taştan — bir merdiven. Sağda ve solda, demir par- makılıklı tarasalar, ışık için, sıra ile di- zilmiş yuvarlak fanuslar. Bina pembe boyalıdır, ben orada iken henüz birkaç badem ağacı çiçek açmış- tr, Geri tarafta bir asker nöbet bekli- yordu. Başka bir hayat alâmeti yoktu. Giriş parmaklığı kapalı idi. Sadelik, sükün, güvenlik. Buranın sahibi, çağırılıları bulundu- ğu zaman, gece geç vakte kadar onlar- Ta konuşur ve bu konuşmaların münaka- şalı olmasızı sever. Bundan sonra ban- yosunu alıp gün doğana kadar, bir iş a- damı bürosunu andıran bürosunda veya tercihan kütüphanesinde, hartaları ara- sında çalışır. Aklına yeni bir proje, bir devrim, a- cele yerine getirilmesi gereken bir ted- bir geldiği zaman telefon eder, bakan- ları, ihtiyacı olan kimseleri uyandırır, Çağırır, aratır, onlara fikrini anlatır. tafsilât verir, ikma eder, emreder ve se- lâmlar. 1921 eylülünde, doğunun tarihinde Avrupa için Valmi harbi neyse öyle bir' önem kazanacak olan Sakarya harbinde, basit bir asker üniforması içinde, bir köylü kulübesinde, ordusunun sahip ol- duğu tek karpit lâmbasının :*:ğr altım- da cephe hartasını incelediği ramandan beri, vermiş olduğu bütün Lüyük karar- ların çoğu, hep böyle gece verilmiş ve sabahla beraber resmen yeritilmeye haş« lanmıştır. Bazen dışarı çıkar. Dansedilebilen bir yerde dansetmeye gider, Heryerde ken- di evinde gibidir ve her dansta büyük bir meharet sahibidir. ..1 Meomleketinde kaldırdığı bütün rüt- belerin hepsini vaktile kendisi kazan- mıştı. Hemen hemen adsız yaşanılan bu memlekette adların cn — şereflilerinin kendisine verildiğini görmüştür. Evet, binlerce kimse Mustafa, Meh- met veya Abdullah adını taşıdığı gibi. küçükken onun da adı Mustafa idi. En iyi talebesi olduğu riyaziye öğretmeni kendisine Kemal ismini verdi. Ve yıllar geçti. Subay oldu; önce yüzbaşı, sonra ge- neral, Ve bütün bu rütbeleri onun adı- yükseltiyordu. Geliboluda; İngilterenin en iyi a kerlerine ,iskoçyalılara, ıvuıturyılılın ve Yeni Zelandalılara karşı, sonra 1916 da ikinci bir defa Kiçner ordusuna kar- # Arıburnu ve Anafartalar galibi, İs- tanbulun kurtarıcısı oldu. Gene yıllar geçti. Bozkırların ötesinden, Karadenizin kıyılarından, başına baha - biçilmiş bir devrimci geliyor. hakkında — saltanatın düşmanı, meczup, serivenci diyorlardı, bu Kemaldi. Sarayda ona karşı kin besleniyor. A- nadoluda hayranlıkla ardından gidiyor- ——— ——— Lenların ülkesinde serbest tecim yapa- milmek haklanı kuvyetleriyle tanıttır. maşlar ve babul ettirmislerdir. | lar ,fakat her tarafta kendisinen çeki- niliyordu. Eserini duruksmadan mey- dana getirdi. Dost ve düşman, herkes için o artık Ankaranın bozkurd'udur. Zafer saati yaklaşmıştır. Onun adı taraftarlarının zihninde âdeta sihirli bir tesir yapmaktadır. Şahsen yönettigi harplerin heptinde başarı ondan yana oldu. Ve utku daijma onunla beraberdir. O yunanlıları Anadoludan kovdu, ingi- iz ,fransız ve italyanları kendilerile bir boyda olduğunu kabul zorunda bıraktı, 1922, Harbi kazanmıştır. Meclis ona Ga- zi adımı veriyor. Onun çevresinde en garip umudlar uyanıyor. O, bunların hiçbirisini hayal kırılışma uğratmıyor. Saknılı davranı- yor. İslâm dünyasında, Mısırdan Hinde kadar, köylüler onda allahın sevgili ku: hunu, hocalar imanın kılıcını, politika. cılar doğunun devrimcisini görüyorlar. Fakat o büyük bir öngörü ile projele- rini saklıyor, kendisine en sadık olan- larına bile hakiki gayelerini açmıyor ve onları, ansızın ,ekseriya kendi arzuları- ma karşın, önceden çizmiş olduğu hede- fe doğru sevkediyor. Avrupada, hükümetler, yeni — vir Cengizhanın doğmuş olmasından kork- tular. Vatanında ve yalnız vatanı için bu kadar tam ve bu kadar kökten bir devrim yapmış tek devlet adamı olan Gazi, kendine çizmiş olduğu yoldan ay- rılmadı. Kudreti ve büyüklüğü işte bu- radan geliyor. Karışık ırk - ve dinlerden mürekkep bir mozaik olan osmanlı imparatorluğu yeniden kurulamazdı; fakat kendi top- rakları üstünde, Kafkasla Akdeniz arâ- sında Türkiye yeniden - canlandırılabi- Tirdi. Çok zaman önce bu hakikati anla- mış olan Kemal, az çok hayalci olan bütün projeleri, 1876 anasa! kanunun- danberi yayılmış olan ıslahatlarının hiç birl hakikatin Tuhuna erememiş olan eski osmanlı imparatorluğunu: kurtar- mak için yapılmış bütün deneçleri sil- kip attı. Yazan: Marsel Sovaj İlâçları bir yana bıraktı ve kökten bir operasyonla derdin çaresini buldu. Kendisinin sertliğini ileri sürenler oldu, fakat Frede'nin dediği gibi “Ba- zen iyi olmak için insafsız olmak gerek- tir.,. Kenldilerine diktatör denilenler ara- sında o, en demokratı, daima demokra- sinin esaslı prensiplerine uygun hare- ket etmeye dikkat edenidir. Ve Anmkara Büyük Millet Meclisi, 24 son teşrin 1934 günü, tarihi bir cel- sesine, Gazi Mustafa Kemalin bundan böyle Atatürk adını taşımasına karar verdi. ... Hiç bir devlet başkanı için, hayatta iken, bu kadar çok heykel dikilmemiş- tir. Ne Musolininin, ne Hitlerin, ne de Stalânin heykelleri, nisbetler muhafaza edilerek, onunkilerle rekabet edemezler. Çankayadaki pembe köşkünden, o, kendi arkasından yürümüş ve halâ da sonsuz bir inanla yürümekte olan bir ulusu idare ediyor. Atatürk artık bir yarı tanrı, türkle- rin babasıdır, ** Bu mert adamlardan sanki beni gök- yüzündeki aya ulaştırmalarını istemiş- tim, Cumut Başkanı batının gazetecile- rini kabul etmiyor. — Emil Ludvig ona ihanet etti, di- yorlar, — Fakat ben... — Beyhude, Mösyö.. fakat müste- rih olunuz, onu görebilirsiniz, ve her- halde göreceksiniz. Yarı tanrı Atatürk kabul etmez, fa- kat günün birinde karşınıza çıkar, — Size onu nerede, ne zaman ve ne kadar zaman görebileceğiniz açıkça söy- denemez, Olur ki saatlerce sizinle konu- şur, Belki de kendisi tesadüfen, bir ge- ce sizi bastırır. Netekim, daha sonra, dedikleri gibi (Sonu var) Habeşistan, hücumu nereden ve nasıl bekliyor? 'Taymis'in Adisababaya gönderdiği Özel aytarı, gazetesine yolladığı bir ya- zıda habeş ordusunun durumu ve İtal- yanların yapacakları hücumların hangi taraflardan geleceği anlatılmaktadır. Aytarın bu yazısına göre, habeşlerin modern harbın nasıl bir gey olduğun- dan haberi yoktur; tank ve uçakların etkisine verilmesi gerek — olan önemi yermemektedir; onun için en iyi silah ©k ve yaydır. Aytar diyor ki, habeş, hücum etmek için aşağıya doğru saldı- ran bir uçakla, yaralanıp da düşmekte elan bir uçağı ayırd . edememektedir. Buna karşt habeşlerin haber alma işleri akılları durduracak ölçüde iyidir. Bü . tün esmer derililer, içlerinde, müslü- manlar da oluduğu halde, habeşlilerin yanını tutmuşlardır. — İtalya sınırların- da bir çok oymaklar içerilere doğru ya- yılmışlardır ki, bunların hepsi casus- Tuk yapmaktadır. Bu kaynaklardan gelen haber üze - rine, habeşliler, italyanların ilk önce kuzaydan saldıracaklarını anlamışlar. dır. Bir sömürge harbı için çok bü - yük bir rakam olan 250.000 kişinin o - raya toplanmış olduğu baberi — doğru çıkmıştır. Bunların arasında 25.000 as- kari (yerli asker) vardır. Buna karşı Ttalya Somalisinde 50.000 italyan as - keti vardır. Fakat, yapılacak ilk hü - cumlar için daha büyük önemi olan şey- Jerden biri de, italyanların en kuvvetli süe! hareket noktasının italyan kulağı- a pek de hoş kaçmıyan Aduanın karşı- sında bulunmasıdır. Bu iki nokta ara- sındaki uzaklık 18 mildir. Burasının bütün sınır boyunca yüksek ve hâkim tepelere uzun menzilli toplar dizilmiş olan beton platformları — yapılmıştır. 'Taymis'in aytarı, bütün sınır boyu- nun italyanlar tarafından tahkim edil - miş ve bundan başka, ayrıca elektrik / cereyanı verilecek olan dikenli — teller. de örülmüş olduğunu bildirivor. Bu hat boyunca asker krtaları ve tanklar top- lanmıştır. Habeşliler, Adua ovasınm bir gün içinde işgal edilebileceğinden şüphe et- miyorlar, Bu hareket hazırlığının, Musolininin ağustosta buralarda yapa- cağı göret ile de ilgisi vardır. Sözün kısası şudur: Habeşistan İtalyanın ge- lecek ayda harbın başlamasını bekli - yor; bu harba başlanmazdan önce Mu- solininin Adua'da bir söylev vermesi de göz önünde tutuluyor. Aduadan yapılacak olan ileri hare- ketiyle birlikte Eritre tarafından da yandan Barraka - Gaş'a doğru bir ileri bareketi yapılacaktır. Bu yan hare « keti, belki Gondar'a kadar gidecektir. Ancak, 37 mili geçmiyen bu vadide ya- pılacak olan ileri hareketinin —arkası ile olan bağları her vakit tebdid alında kalacaktır. İtalya, belki uçakları ile sücl bir üstünlük elde edebilir. Bütün bu harekette italyanlar da, Üsnomal bir ölçüde savaşçı bir halkın yaşadığı alan- larda yandan gelen hücumlarla karşı - Taşacaklardır. Bu düşünceler dolyısiyledir ki, ha- reketlerin böyle bir gelişimi habeş ge- nel kurmayı Üzerinde derin bir etki yapmamaktadır! Habeş genel kurmayı Aduada yapılacak — olan hareketlerin parlak sonuçlarından sonra Eritre or - dusunun büyük bir kısmı — vapurlarla İtağra Somalisine taşmacak, fakat ha- reketlere, Ogada'da sıtma tehlikesi nin korkunç bir biçime girdiği ikinci- teşrin aylarında var kuvvetle yeniden başlanacaktır. Bunda da hareket nok - tası, Ual-Ual olacaktır. Ual-Ual hare- ketlerinin arkasını ingiliz Somalisinin sınırı koruyacak ve Adisababa hükü - metinin fikrince, bu hareketler, im - paratorun öz ili olan Harar ve Adisa * baha olmak üzere, iki yüğrümde har - bin ana hareketleri olacaktır. Su ye - tiştirilmek şartiyle, Harar yolu tank | Donanma meselesi ne durumdadır? Bir kaç gün önce Britanyanın deniz bakanı Monsel, durum kendine izin ver- diği nisbette, Britanya — hükümetinin, sallantıda kalan deniz silahlanması me- seleleri hakkında takındığı tavrı anlat- mışti. Sir Monsel dünya harbından- beri donanma sıyasası üzerinde etkin bir rol oynamış olan deniz silahlarımın bırakılması hakkındaki — Vaşington ve Londra andlaşmalarının, gelecek yılın sonunda artık hükümdüz — olacaklarımı hatırlattı ve dolayısiyle de bir yen dan Britanya deniz bakanlığınm, ödür yan- dan da Japonya ve Amerikanın orun « takları arasında geçen yıl yapılan gö « rüşmeleri kısaca anlattı. O zamanlar Vaşongton andlaşmasında — dretnotlar halkında konmuş — olan nisbetleri ja - pon hükümeti tanımak istemediğinden, zırhlıların tonaj nisbetinin de buclan- dırılması metodu Üzerinde bir anlaşma yapmak mümkün olmamıştı. Britanya deniz bakanı bu görüşmelerin verdiği sonucu yeniden gözden geçirerek, de - niz silahlarının — buclandırılması hak « kında o zamana kadar yürür olan sis - temin yerine, başka bir sistemin kon- ması lazım geldiğini söylemiştir. Va - şingtondan sızan türlü haberlere göre, bu sistemin bırakılmış olmasından de - layı Amerika kamoyunda bir sinirlen « me havası esmekte olduğu anlaşılmak- tadır. Hattâ, önczlt_ıl yapılmış olan görüşmelerin çıkmaza girdiğinden az baberleri olan bazı çevenlerde, Britan- yanın, — Vaşington — andlaşmasındaki buclandırma prensibini barakmış ol - makla, arsıulusal andlaşmalara yeni bir tekme vurduğu söylenmektedir. Fakat Sir Monscli'in anlattığı durum, bundan birkaç ay önce "Tokyo hülkümetinin ver- miş olduğu diyev üzerine ortaya çık * mıştır ki, 6 gündenberi bu mesele yu « varlanıp gitmektedir. Britanya deniz bakanlığının sıyasal önderine — çatılsa çatılsa, ancak bu olmuş olan andlaş - maların resmiğ tezkeresini yazmayı ge“ ciktirmiş olmasına çatılabilir. Bu işlerle ilgileri olan - çevenlerce bu yılım sonunda denizci olan devletler arasında yeni bir konferansın toplana- bileceği umudu beslenmektedir. Bu - günlerde bu mesele hakkında yapıl * makta olan gizli görüşmeler, konferans toplantısı için bir hazırlıktan başki bir şey değildir. Noye Zürher Zaytung ç ve taşıt araçlı krtalar tarafından koli ca aşılabilir. İtalyan askerleri, ikin- €i gün Harar şehrine varabilirler. Habeşistan bu bareketlere karşı nc yapacaktır. Habeş orduları, kuzay vE güney Habeşistanı arasmı — bağlıyacak yollar olmadığından birbirlerinden ay- rılmış bir durumdadırlar. Adisababa- dan kuzaya, çok sarp olanı yalnız iKİ yol vardır. Bu böyle olmakla beraber imparator, orduların belki birbirleriyle bağlanmasına faydası olabilecok 900 kamyonu bir araya getirmiştir. Ne dt olsa her iki alanın birbirlerinden ayf! oldukları aytarın getirdiği bir misalden de anlaşılmaktadır. Aytar imparatö * run, güneyde bulunan 7000 kişilik mu- hafızlarının silahlarının kuzayda — hif rastlanılmıyan silahlar olduğunu söy- Tüyor. Güneyde, karargâhları Hararda © dan 15.000 kişi vandır. Kuzaydaki — kâr rargâh Makallededir ki, biricik uçak alanı da (altı uçak) burada bulunmak- tadır. İmparator güney ordusuna kumari- da edecek ve şimdilik Adisababada bi- Tunan ve belçikalı subaylar tarafında" yetiştirilmiş olan muhafızlarını demif* yoliyle taşıtacaktır. Taymisin aytarı diyor ki: Habeşli gok iyi bir askerdir. Cebhanesini ko * rur, büyük kıtalar halinde geceleyi! saldırır, düşmanımın bağlarını kopa * rıp dağıtır ve gündüz de yerlerden saldırarak düşmanm askerle” rini durmadan yorarsa, ki bunun igif yaratılmış bir askerdir, italyanların bi üzün — sürebilir. Bütün halk çet harbı için yetiştirilmektedir. Bu duri” —Nrü.hıııı“ııı;ıı-hf-_' yalar ve yarmalarla dolu olan bir tef yolu bulunmayan Amhariç yaylası kâ” “tılacak olursa, habeşliler, M!"'W uzun şüre zorlüklar içinde bırakabilt” ceklerdir. Berliner Tagbiatt —