11 TEMMUZ 1935 PERŞEMBE cumurt- , (düşünce hürriy r olduğu halde) büsün öte- ve bütün ilerleyişk ınu anlamış ime olan say- urarmında mek için Bastiy bütün ilacak olan törenden dolayı llerin wv:vır'.ı”:(ekl(vml anlat- eti savgamak için grupla- rasında radikal partisi- nin “muhtariyetini, korumaşını istedi. korumak r zaman beraber stiyen sağ ve sol Cumuriye z oldu- partileriyle he ğunu söyliyen B. Eryo, kendisinin cu- orumak üzere ber zaman, fa- Mnuüriyeti korum; Ş bayrağı al- kat cumuriyetin üç renkli tonda savaşacağını söyledi. B. Eryo başkanlık süresinin v batırlatarak, yeni- istemedi- nin sonuna ermekte olduğun! den partiye başkan seçilmek Hini söyledi ve şimdiye kadar kendisi- ne gösterilmiş oln güvenden dolayı par- ti üyelerine teşekkür etli Bundan sonra konuşmalar — başladı. Üyeler türlü meseleler üzerinde konuş- tular. Son olarak B. Eryo'nun söyle- Gökdleri, oybirliğiyle kabul edildi. Örtünlük devam ediyor Temps, Paris - 5. 7. 935 Dün radikal - sosyalist partisi yü- rütüm komitesinin yaptığı toplantı, si- yazada açıklığı sevenleri umusaya uğ- watacaktır. AŞ Gerçek, bu toplantıda partinin * birge yöney,, € karşı alacağı tavur hakkında hiç bir kesin şey ortaya çıkmamıştır. Kısaca, yürütüm koamitesi 14 temmuzda bütün sol partileri tarafından — rejime gösterilecek olan saygı için hoşnud ol duğunu söyliyerek, partinin antifa gösteriler alanında kayıtsız ve şactsız ölsrak sosyalist ve komünistlerle işbir- Niği yapmasına karar vermişti te öte taraftan B. Eryo'nun “cumuriye. #i korumağa karar vermiş kuyvetler a- , radikal partisinin kendi şahsi- yetini, kendi çekresini muhafara etme- Ki,, arzusunu ızhar eden sörlerini oybir- liğiyle onamıştır. Böylece, radikal par- tisini ayıran iki eğlim bir defa daha uyuşamadan karşıkarşıya dikil dir. Bu eğlimler şüpbesiz biribirleriyle bağdaşamaz, Radikal partisi sadece sı- sebeblerden dolayı, seçim — bakı- nünist ve sosyalistlerle bir- yetin korunması baba- mından ke leşerek, cüm nesiyle onlarla üç taraflı bir kartel ya- pabilir. Ulusal bakımdan — bazı düşi gelere kapılarak, ekonomik — buhranın Gevam etmesi dolayısiyle Tüzumlu olan #inansal kalkınmayı elde etmeğe çalış- mak için, “mutedi),, denilen cumuriyet- gilerle de “sıyasal bırakışma,, çerçeve- &i içinde işbirliği yapabi Radikal partisi aşağı yukarı on sekiz aydanberi biribiri arkası sıra Dumerg, Flanden ve 'Laval kabinelerinde bakanlık etmiş ©- lan üyelerinin bu kabinelerde bulunma- darına ses çıkarmıyarak, kartele karşı Beçim bakımından az çok bağlılık gös- ştermiştir. Fakat, en sol kanadın, radi. kal partisinin sal kanadımca da paylaşı- lan sabırsızlıkları sonucu olarak, bu iki taraflı durumu devam ettirmek günden güne daha güçleşmektedir. Sosyalist- Herle kamünistler radikal partisinin, 'ya devrimden, ya ulustan yana olması- ti istemektedir. ve radikallarden bir kısmının kesin olarak devrimden yana eoldukları şimdi iyice anlaşılmıştır. * En sol partilerle birleşmek. dev- rim yapmağı kabul etmek demektir. Radikal partisinin, solcuların me sıyasasını iyice kabul edersc, dev rim yapmağı da kabul edeceğinde hiç şüphe yoktur. Ekonomik buhran — çok çetindir. Birçok #ıkıntılar çeken mem- leketimizin, ulusal paraya zararı doku- nacak büyük sarsıntılar — geçirmeden, komünistlerin gireceği bir karteli ka- bul edebilmesi için, ekonomik kriz çok çetin ve finans ve para durumu çok dur suzdur. Güvenin, ve bunun sonucu ©- Jarak, devletin | edisinin — yıkılması karşısında, iş başında olanlar sert ted- birler almak zorunda kalacaklardır. ki bu gibi tedbirler kargaşalığı artırmak- la beraber, hürriyet için de zararlı ola. caklardır. Yani, radikal partisi hükü- meti kontro) edemiyecek ve ister iste- mez, parlamentoda kendisinden &z sa- yıda olan fakat seçmenleri daha — gü- rültücü, kadroları daba hareketli, pro- gramı daha açık ve demagojiye daha el- verişli olan sosyalist ve komünistlerin etkisi altında kalacaktır. Şunu da hemen ilave edelim ki ra- dikaller daha bu kerteye gelmemişler- dir ve B. Eryo partinin "muhtariyeti- ni,, bırakmamasını söyliyerek — onları bu tehlikeli yoldan çevirmiştir. Buna göre, radikal partisi bu “muhtariyeti,, muhafaza ederek 14 temmuz pılacak olan marksist gösterilere gire- cektir; yani şimdiye kadar olduğu gi- bi şimdi de radikallerin marksist ol- madıkları anlaşılmıştır. Biz bunu zaten biliyorduk. Hem radikal partisi “birgt i asmına tabanta- ü ya- bana uygunsuz olan bir hareketine ka- o'nan dilediği gibi siyetini, kendi çehresini, muhafaza etmesi neye yarar? B. Eryo büdcedeki saypaları azaltarak finans işlerini akıllıca bir surette yönetmek- ten yana olduğunu dün de berkitmiş- tir ve bu onun için şerefli bir şeydir. Şimdi bile B. Leon Blum'un, kendisine özgü olan inadcılıkla çarpıştığı bu sr- yasan erle sosyalist ve ka münistlerin kuracağı üç taraflı kartel- le gerçekleşmesi mümkün olabilir mi? Marksistlerin, barışçıl bile olsa, yapa- çakları bir sokak gösterisiyle ulusun inanclanacağı, güvenin geri - döneceği mi sanılıyor? Jores'in kemiklerinin Pantcon'a taşınması sırasında - birinci kartelin karşrlaştığı güçlükler unutul- dü mu? Rejim ve memleket için git- tikçe tehlikeli bir hale giren çıkmaz- lara girmek yeniden aynı yanlış- lar mr yapılmağa başlanacak ? Bu mescle dün kotarılmamıştır. ve eski bir radikal, fakat uyanık bir yurd- daş olup, sosyalistlere çok baş eğdiği- ni düşündüğü yürütüm komitesinin ge- nel sekreterliğinden çekilen B. Edvar Fayfer'in şimdi de partiden çekilmesi- ne bakılırsa, bu iş bir tehlike ortada bulunmaktadır. Bu mesele orta- da oldukça, memleketin Üstüne en kötü sıyasal örtünlük çökecek ve, demokra- tik kurumların kurtarrlması için ulusal asığa göre hükümet sürmek gerektiği- ni düşünen Maren - Eryo - Laval kabi- mesinin, cumüriyete bağlı olan bütün fransızların onamiyle çekinmeden baş- lJadığı kalkınma işini güçlüklerle kar- şılaştıracaktır. olarak Toplu korunma Gaz sığınakları Toplu korunma demek, - insanların toplu suretle gâz geçmez bir yere sak lanarak kendilerini gaza kârşı koruma- $ demektir. Bu erge için yapılan yer- lere de “gaz sığınakları, ismi verilir. Gaz — sığnaklarının - kendilerinden beklenen faydayı hakikaten vermeleri için aynı zamanda yıkıcı ve yakıcı bom- balara karşı da koruması lâzımdır. Yok- sa yalnız gaza karşı koruyan, fakat da- mi veya tavanı yekrer veya yakıcı bom- balara dayanamıyarak yıkılan veya ya- nan sığınaklar, oraya saklanan halk için bir mezar olur. Gaz sığınaklarının aynı zamanda yı- krct ve yakıcı bordbalara karşı da ko- ruması için kolay kolay bombadan za- rar görmez yerlerde sağlam olarak ya- pılmaları lâzımdır. Bu gibi emin yer- ler, büyük kurağların bodrumları, he- ton arme evlerin merdiven altları gibi yerlerdir. Fakat bu gibi yerler bile ge- ne büyük bombalara karşı koyamazlar. Bunların ayrıca demir potreller, beton sütunlar veya yalnız içerden olmak şar- tiyle kalın kütükler ile kuvvetlendiril- meleri lâzımdır. Dışardan kütükle tak- viye, yangın tehlikesinden dolayı doğ- ru değildir. Yaprlan deneçler — göstermiştir. ki, orta ağırlıkta bir uçak bombası üç kat- h bir evin Üstüne düşerse bulevi yıkar. Yıkılan katların bedrum üstüne düşen taş, toprak gibi şeyleri metre murab- bar üstüne 2500 kiloluk bir baskı yapar. Demek oluyor ki, bodrum tavanının bir metre murabbar yüzü, bu kadar bir a- gırlığa dayanacak kapasitede olmalıdır. Eğer sığınaklar bir kurağın bodru- mu içinde yapılmıyarak dışarda yapıla- cak olurlarsa, üzerlerine düşen orta boyda bombalara kar$ı dayanmaları için tavanları 2 metre kalmlirkta beton hut 8-10 metre kalınlıkla toprak İ örtülmelidir. Birçok evlerin bodrumlarını, iç taraf- tan kalım kütükler dikmek ve bu kü- tüklerin üzerine ayrıca kütükler yerleş- tirmek ve bodrumun içinde bayağr ikin- ci bir tavan yaparak bu yeni yapılan tavan ile hakikiğ tavan arasını kum ve- ya kum torbaları ile doldurmak güze- yinde oldukça dayanıklı bir hale koy- mak mümkündür. Betondan yapılan tavanlar, üze atılması gereken toprak yığınları bi çok harcaya bağlı olduğu halde, kütlü ler ve kum torbaları ile kuvvetlendiri- lecek olan bodrumlar, ancak birkaç yüz lira ile elde edilebilir, Almanyada “her evin yıkıcı bomba- Yara karşı koruyan ve gaz geçirmeyen bir bodrumu olmalı. Böyle bodrumu olmryan evleri kimse tutmamalı,, diye propaganda yapılmaktadır. Bu sığınakların damı vöya — tavanı yukarda yazıldığı gibi bombadan zarar görmez bir şekle konulduktan sonra pencereler gaz geçirmez ve yakınında bomba patlarsa kırılmaz — bir şekle so- kulur. Bu gayeye varmak, en iyisi pencere- lerin büyük kısmını büsbütün — kapat- mak ve geriye kakıcak olan birkaç pon- cereyi aşağıda yazılı olan tarzda güve- nilecek bir şekle sokmaktir: Bodrum pencereleri pencerelerdir. Bunları üne, sokak tarafından, önce sürmeli bir kapak ko- mulur. Bu kapağın dört tarafına bir aba gerçevesi geçirilmiştir. Kapağın her ta- rafı pencerenin yanlarında bulunan sür- gülerle duvara iyice sıkıştırılır. Sonra bu kapakların önüne — birçok kum torbaları yığılır. Kum torbalarının biribiriyle yanyana gelmesi için ağız- larına kadar kum doldurmamalı, biri- birlerinin üzerine iyice yaslanmaların: sağlamalıdır. Kum torbaları da pencere önüne yığıldıktan sonca üzerlerine ay- cıca tel örgüler konularak — torbaların sıkıca durmaları sağlanır. Kapılara gelince, en iyisi denizci- likte kullanılan kenarları lastik şerit- K, demirden yapılmış sürmeli — bölme kapılarıdır. Bu kapıların arasından gaz sızmaz. Bunlar kapı yuvasına sürmelet ile sürmelenir. o Böyle kapılar bulunamazsa, aralık- ları aba, geçe, zift, lastik şerit, ziftli kliğıt v. &. ile örtülmüş, kalın ve sağlam ağaçtan yapılmış kapılar kullanılabilir Böyle sığınakların yapılması, — bir fen ve hesab işi olduğundan — rasgele herkese bırakılamaz. Bu iş için özel su- rette yetişmiş mühendislere ihtiyaç var- dıt, Eğer bir sığınak iyi hesab edilme- den üstünkörü şapılacak olursa, bu sı- ginaktan iyilikten çok kötülük bekle- melidir. Sığınak lözimgelen şekilde — yapıl- dıktan sonra, en önemli bir mesele olan hava bulma meselesine sıra gelir. zalen — yarım Eğer sığınaktan içeriye gaz girmi- yorsa, hava da girmiyor 'demektir. O halde”böyle bir yerde bulunan Insan- lar, ancak sığınağın içinde kalan hava ile yaşıyabileceklerdir. Bir metre mikâbı hava, bir insana bir saat bol bol yeter. Hesabt geniş tut- mak için bu esası kabul etmek lüzım- dır. Bir insan bazen bir mevwre mikâbı hava ile iki saatta yaşarsa da harb za- manında insanların hep heyecanlı ola- cakları ve korkü ile sık sık nefes ala- rak fazla hava harcayacakları unutul- mamalıdır. Bir uçak tehlikesinin bazen saatlarca süreceği ve sığınakların içi insanlarla dolarsa, boş hava oylumunun pek çok azalacağı düşünülecek olursa, sığınak içindeki havanın oradaki insanlara yet- miyeceği anlaşılır. İşte bu sebebten do- layı, en doğru usul, sığınağa dışardan hava alınak, fakat bu havayı —sığımağa girmezden önce süzerek temizlemektir. Bunun için özel sığınak süzgeçleri vardır. Bunlar ya emici - vantilatöc ve yahut bir körükle dışardan pis havayı alırlar, bunu büyük bir sürgeçten geçi- rerek süzerler ve temiz havayı İiçeriye yollarlar. Bu vantilatör veya körükler, ya el veya elektrik ile işlerler. Her ikisi ile de işleyen en iyileridir. Çünkü o zaman eğer elektrik yolları borulursa, vanti- latör veya körüğü el ile işletmek müm- kün olur. Bu süzücü cihazlarla bir sı- ğınakta saatlerce kalmabilir. Sığrmmaklarda bünlardan başka su bo- rusu, hava vantilatörü, ayakyolu, clek- RADYOLAR ANKARA 1930 - Sıhhiye vekâleti saati 1940 . Musiki; “seh: Rondeau SAYIFA 5 » — Adagio » — Prülude Keman : Necdet Remzi Piyano: Ulvi Cemal 20. —. Sporcu konuşuyor 20.10 - Musiki Lalo: Symphonle Espagnole Keman: Necdet Remzi Piyano: Ulvi Cemal 20.30 * Dans musikisi 20 $0 - Haberler İSTANBUL Yüzme dersleri. Bayan Azı Turcart .# Almanca dera Dans musikisi (plâk) Balalayke orkestrası ve koro. Konferans Stüdyo orkestrası Stüdyo caz ve tango orkestra- larr. Türkçe sözlü eserler, B. Avni Son heberler. borsalar. Bayan Rozi (Şan) Plâk meşriyotr .—— 18.30 Yeni köy kanunumuzun verimleri Safranbolu, 10 (A.A.) — Ka- zaya bağlı 198 köyde köy kanunu yürütülüyor. Bu köylerin 1935 yılı büdcesi tutarları 50 bin liradır. Ge- çen yıl içinde ilçemiz köy büdce - leriyle 27 mekteb, 34 köy odası, 270 kilometre yol ve 3 köprü ya « bileşaştır. Şebinkarahisarın dış pa- zarlara sattığı mallar Şebinkarahisar, 10 (A.A.) — Geçen haziran ayı icinde 215 san- dık yumurta, 150 kilo balmumu dış pazarlara yollanmıştır. trik lambası, telefon, ilk imdat çantası, yiyecek ve içecek, oturmak için sıra ves ya sandalye de bulunmalıdır. Sığınak içinde vantilatör işledikça her zaman içerden dışarıya doğru bir bava çıkışı vardır. - Bu hava çıkışı ve sığımak içindeki fazla hava baskısı (61- ğınak içindeki hava her zaman dışardan sıcak olduğundan, hava genişler ve içerdeki baskı her zaman dışardaki bası kıdan fazladır. Buna bir de vantilatö. rün yaptığı baskı eklenir.) Dişare dan içeriye gaz girmesinin iyice öntü. ne geçer. Sığınaklar yapılırken, denenirken her zaman gaz uzmanları ve gaz mühens disleri tarafından gözden geçirilmeli ve, denenmelidir. Almanlar böyle bir sığınağın harca. larını aşağıda yazılı olduğu gibi hesab ediyorlar: 15 kişilik (3 ayle) sığınak: Bodrumu demir potrellerle kuvvetlendirme 400 Kapılar ve pencerelerin gaz geçirmez hale konulması 106 Sığnak süzgeci 250 Yekün 9580 5 Ayle başma bir defa için 150 Lita —— —e L P. ULU Tefrika: 119 San un ronNLAaNnı iehelenin kit: bı Türkçeye çeviren: Nasuhi BAYDAR Vazan: Aksel MUNT Ölmeden önce ona vermek zorunda ka- ağım ikinci kurtuluş akçesi ne idi? O yle dememiş mi idi? Birdenbire denize ve ayaklarımın dibin- deki bahçeye kapkara bir bulut indi. Ateş içinde yanan göz kapaklarım korku ile ka- Pandı. g Romalı mezarcı, aşağı taraçada, bağıra bağıra anlatıyordu: “Dinleyiniz arkadaşlar, dediklerime kulak veriniz! Bu kötü köyde, kendiniz gibi, yalın ayak, yarı çıplak dola- şır gören siz köylüler, onun, Roma sokakla- yında, çilt atlı araba ile gezdiğini biliyor musunuz? Papa, Enflüanza'ya tutulduğu yakit dok;zanm gidip baktığını söyliyenler € var, Benim dediğime bakınız arkadaş- lar, o eşsizdir, Romanın en büyük hekimi- dir ,inanmazsanız gelip bizim mezarlığı gö- rünüz! O olmasa halimiz neye varır, bil- mem! İyiliğimize çalışan odur. Onun müş terileri olmasa karım bütün çiçeklerini, bü- tün çelenklerini kime satar? Sonra, kapının zilini çalıp içeri girmek için çocuklara para veren yabancılar, oraya niçin [ılıyol'llrı sa- nırsınız? Orada ne aradıklarını umarsınız? çocuklarım onların dediklerini anlamaz ve Aaradıklarını bulabilmek - için bütün ll.l“ll'- lığı baştan başa dolaşırlardı. Şimdi bir ya- bancı kapıyı çalar çalmaz, onu hemen dok- torun sıra sıra kabirleri önüne götürüyor- lar ve onlar da çocuklara bol bol para veri- yorlar. Yaşasın doktor, var olsun doktor! Ay geçmez ki gelip ölülerden birini çıkara- zak neden öldüğünü anlamağa kalkışma- sın!.. Sonra, ölüyü tekrar yerine koymam i- çin de bana, her seferinde, clli liret verir, Diyerum ya size arkadaşlar ,0 eşsizdir. Var olsun?,, Bulut çekilmişti, deniz altın ışıklar için- le gene parıldıyordu, korkum geçmişti, Gü'mesini bilene şeytan bile bir şey yapa- maz. Konuklar biribirinden ayrıldılar. Yaşa- maktan kıvançlı, başları şarabın buğusu i- çinde, teker teker gidip, zihinlerini yorma- yanların tasasız uykusuna dalmak üzere, ya- taklarma uzandılar. Uyur uyumaz, kendimi, drvar yıkıntıla. rı, kocaman taş blokları ve sarmaşıklar, ya- ban hanımelleri, laden otları ve kekikler içine yarı gömülmüş mermer larile dolu, ıssız bir. ovada gördüm. tiyar bir çoban, bir taşın üzerinde, keçilerine kaval çalıyordu. Uzun sakallı ince yüzünü güneş ve rüzgâr kavurmuştu, gözleri kalım ve kar- ma karışık kaşlarının altında kor gibi yanı- yordu ,zayıf vücudu, Kalabrıya çobanları- nn uzun, gök rengi yamçısı altında sıtma- dan tiril tiril titriyordu. Ona biraz tütün sundum, bana bir parça peynirle bir soğan wzattı. Dediklerini zorlukla anlıyordum. Bu tuhaf verin adı nedir? Adı yoktu. Kendisi buraya nerden gelmişti? Hiç bir yerden, buralı idi, burası onun yurdu idi. 4 Nerede yatıyordu? Uzun değneği ile bana ,yıkık bir kemer altnıda bir merdiven gösterdi. Taşa oyule — müş basamaklardan ,el yordamı ile inereli kendimi karanlık ve kubbeli bir odada buls dıım. Bir köşede bir hasır ve yorgan hizs meti gören iki koyun postu-vardı. Dıvarla soğan ve domates dizileri asılmıştı. Kabı saba masanın üstünde su ile dolu bir desti duruyordu. Evi ve mallarr işt: bunlardı. Bütün ömrünü burada gecirmişti ve bir g ölürken, bu yatağa uzanacaktı. Önümde, yıkık tavanın döküntülerile yarı dolu, ka- ranlık bir yer altı geçidi uzanıp gidiyordu. Bunun sonu neresi idi? Çoban bunu bil yordu, h'.î içine girmemişti. Küçükken or bu yulu_n. içine gireni hemen yiyen bir cin'n otım]ugu bir mağaraya çıktığını söylemiş- lerdi. (Sonu var)