Yıuulnv)u ! SŞ A — Söz B, Yevtiçindir Belgrad, Nisan Hadiseler barışcıl Yugoslavyayı bile kavgaya girmek zorunda bıraktı. Fakat onun girdiği kavga şimdilik, sağdece bir seçim kavgasıdır. Sanki mukadderat kitabında yazılı imiş gibi Avrupa'da kı- liç şıkırtıları kulakları sağır edici bir dereceye geldimi - 1914 de Sırbistan'da olduğu gibi - Yugoslavya'da da seçim gürültüleri duyulmağa başlar. Yoksa bunlar, soğukkanlılık beldeklerimidir? Kesin olan bir şey varsa o da, sonucla. ı önemli görünen hadiselerden önce Yugoslavyanın işlerini düzene koymak isteğinde olduğudur. Erkinin en yüksek noktasına varan B. Hitler'in Versay andlaşmasımı yırt - tığı ve şimal semasında tayyarelerin durrmadan uçarak Londra, Paris ve Mos- kovz üzerinde gök yüzünü kararttıkları nazik bir zamanda B. Yevtiç memleke- tinin sryasal ve ekonomik rönesansını başarmak gibi ağır bir işi üzerine almış- tır. Yugoslavyanın tutmuş olduğu sağ - lam yere ve bağlaşıklarının blokuna gü- venerek, ulusu, isteğini $ mayısta açık. ça bildirmeğe çağırmıştır. Bunda mera- ka değer olan, hükümetin bu seçimlerde kendini bir parti ile temsil ettirmedi - ğidir. Yugoslavyada hükümetin parti - &İ yoktur, yalnız B. Yevtiç'in kendisi vardır, Partiyi de, bayrağı da, progra - mı da, sembolü de o temsil etmektedir. Şimdi B. Yevtiç'in etrafında, eski par- tilerin üyeleri iken her tarafa yayılmış oldukları halde onu bugünün ve yarının adamı olarak tanıyıp alkışlıyan 6000 € yakın namzed vardır. Onun ismi, bitmi- yen bir yankının içkinde imiş gibi, Yu- göoslavyanın bir ucundan öbür ucuna ka- dar söylenmekte, kendisi yüzlerce halk toplantısında — alkışlanmaktadır. Eski yugoslav politikacıları arasında yalnız B. Paşiç bu kadar büyük bir ün kazana- bilmiştir; yaşıyanlar arasında da ancak General Jivkoaviç, zor sıyasası kullandı- ğ zamanlarda, ona benzetilebilir. Bu meraklı hâdisenin sebebi ne oldu- Ku sorulabilir... Çünki B. Yevtiç genç- tir, kırk beş yaşını henüz bitirmiştir. B. Yevüç'in kazancının gizi, taliin- dedir. O, hangi işe başlamışsa başar - mıştır. Hadiseler ona müsaid bulunmuş- tur. Her şeyden önce, harbta, o kurşun- lardan korunmak için hiç bir şey yap - mamışken, kurşunlar onu esirgemiştir. Harb başladığı zaman, doktora tezini hazırlamış olduğu halde Zürih'da bulu- muyordu, fakat bir dakika bile emaçla- Ta girmeği düşünmedi. Çabucak yurdu- na dönüp biran önce subay üniforması - n giymek Üzere, saatını bile rehine #sigara yakmak için biraz şola çevirme - miş olsaydı, ondan önceki başbakan ge- ne sandalyasında kalacaktı. Fakat tali merdlerle beraberdir. Marsilya'da ta - banc> seslerini duyar duymaz Kıralına döğre koştu. Kulaklarında yeni bir kur> şun daha vızıldadı. Dış bakanının kıra- lmın yardımma koştuğunu görmemiş olan bir jandarma, öldürenin Üzerine boyuna ateş ediyordu. Fakat B. Yevti- gin yıldızı onu gene gözetti. Gene bu yıldız onun, kırallığın vekili sıfatiyle yeni bir seçim için ilk defa parlamento- ya girmesini istiyordu. Onun şansımım hikâyesi budur. Yol- culuğa çıkmazdan önce onun elini sık - mak istiyen kimseler vardır. Bununla beraber, günde 18 saat çalışan bir ada- zmın her başardığı işi talle yormak doğ: ru olamaz. Dört saatlik uyku onun sağ - Tam sıhhatına ve kuvvetli vücuduna pek iyi yetmektedir. İşlerini en çok yataklı vagonlarda, tayyare'erde ve her zaman doğrudan doğruya yapılan konuşmalar- da başaran modern bir dış bakanı için M bu bir üstünlüktür. Değişiklik Cenevre'de olduğu gibi Balkanlarda da kendisini hissettirmek- /“tedir. Herkesin kayıdsızlığa mütemayil olduğu © memleketlerde, omün gibi ça- hşma erki olan bir adam ergeç göze çar- — pacaktı. O, bizim başlıca iki sıyasa mek- / tebimizden Paşiç ile Kıral Aleksandrın mektehinden çıkmış olduğu için, daha gok göze çarptı. Barış konferansında kâtibliğini yaptığı Paşiç'le, — gazeteci olduğu için güzel yazıyı ve uzdilliğ. sevmesine rağmen — İüzümsuz kelime- ler kullanmalan, açık ve döğrü konuş- mayı öğretmişti. Gene ondan az - ko- nuşmasını öğrendi - <i şimdi buna şa - şılmaktadır. Fakat konuştuğu zaman, sözü düşüncenin ve konuşma lüzumu - mun bit meyvasıdır. Nükteyi sevmekle beraber, özel konuşmalarında bile do - ğuda adet olduğu gibi caali bir nezaket göstermez. Çünkü, düşünce bakımından “parislidir,, tamirat komisyonunda ve Paris elçiliğinde bulunduğu ve Sen neh- rinin sol kıyısında gezdiği zaman böyle olmağa alışmıştır. Onun başlıca özgüsü sözünde dur- maktır. Cenevrede de böylelikle kazan- mıştır. Çünkü, Marsilya kıyasını yap- tıranların Yugoslavyaya tarziye verme- leri gerektiği zaman büyük devletler kendilerine yalvartmak istiyen bir tavır takındılar, O gün öğleden sonra B. E - den gölf oynamağa, B. Laval gezmeğe gitti. B. Aloisi, tevdiği meşgaleleriyle her zamankinden çok uğraşmağa başla- dı. Buna karşı, ulusa! onuru için her zaman bütün özgeçilere hazır olan bir ulusun deleğesi olduğunu müdrik bulu. nan B. Yevtiç, konsey kendisine terziye verdirmezse 24 saat içinde Cenewreden ayrılacağını dölenle bildirdi. Bu, sav . saklama metodlarıns alışkın olan sos - yetede bir yıldırım tesiti yaptı. B. Eden golf oyununu bıraktı; BB. Laval ve A- loisi Cenevreye döndüler; B. Titüles- ko koridorlarda onları usaldırmak için uğraştı. Leman gölünün üstünde, har - bm kopacağını bildiren bir fırtına yük. seliyordu; Çünkü B. Yevtiçin sözünlün daima hareket doğurduğunu herkes bi. liyordu.. Paşiçle birlikte çalışırken B. Yevtiç bir meziyet daha edinmişti. Halk arasın dan kendisini görmeğe gelenleri iyi kar- gılayıp ne istediklerini dinlemek, Bizde köylüler kırala başvurmadıkları zaman doğrudan doğruya başbakanı derdlerini veya isteklerini ona kendile- ri anlatmaktan hoşlanırlar. B. Yevtiç onlara her zaman kapısını açık bulün - durmuştur, onlar da kendilerini Pasiç- in yanında imiş gibi rahat hissederler , Bu yüksek sıyasa mektebinde edin - diği tecrübe, kıral Aleksandr'ın yanın- da tamlandı. Kıralın önce saray ba- kanı, sonra da dış bakanı oldu. Ölen kı- Tal (insanları anlamasını biliyor, ellerin- de kuklaya dönen politikacrlarla eğle - niyordu. Kıralın, adamları hakkında e- dindiği fikirlerle, Balkan antantının ku- rulması için yaptığı tarihsel teşebbüs- ler, şimdiki Başbakan için krymetli bir miras olmuştur. Bu suretle yetişen B. Yevtiç'in, dev- letin en büyük orunuma yükselmesine şaşılmamalıdır. Naib prens Pol onun dölenini, arsıulusal meselelerle diplo - masi tekniğindeki bilgisini ve büyük yurdseverliğini takdir ederek, Yugos - lavyanın alın yazılarını yönetmek işini- B. Yevtiç'e vermiştir. Tesadüfe güven- miyen bir adam olan B. Yevtiç, Yugos- lavyayı nomal bir sryasa) hayata dön - dürmek ve ona barış içinde refah te - min etmek işini kabul etti. Ulus orma gü- veniyor, karzanacağına inanıyor. Kabi- nesinin üyeleri ile ona yakından yar- dımceilik edenlerin hepsi, aynı düşün - celer ve aynı inanlarla dolu xınıf arka- daşlariydir. Düşüncelerdeki bu birlik ve tek ve saraılmaz bir dölenle Yevtiç hükümeti halktan, kendisine olan güve- nini S mayısta göstermesini istemiştir. Bunu yapmakla beraber, yugoslav birli- ğini, yepyeni prensipler üzerine sağ - lamca kurulmuş bu birliği her şeyden üstün tutmuştur. Böyle yaparak, parti- külarist fikirlerin, mahalli düşüncelerin ve parti kavgalarının sonu yaklaştığını haber vermiş oldu. Onun tuttuğu iş büyüktür. Fakat B. Yevtiç'in düşmanları, onun ana pren- sipler ürerinde hiç pazarlığa gelmediği- ni ve bunları kabul etmek gerekeceğini biliyorlar. Onun esnek ve her zaman objektif olmasına rağmen, aldatıcı ka » nıtlarla savaşacak yetenekte olduğunu ve en kurnaz düşmanını en uygun za « manda yeneceğini bilirler. Böyle olmak- la beraber o, uğraşta her zaman merdce £görüp | — aamamarana yana Yabancı gazetelerde okuduklarımız ves Türki enin ekonomi yapısı & JP a Bu iki şart gözönünde tutumnca, Türkiyenin büyük ve mutlu atisi de cn kuvvetli bir güven altına girmektedir. Bugün sınai gelişmeye önem verilmek- le beraber bu işin önemi türk toprakla- rının tabiiğ zenginliklerini bütün kuv - vetleriyle meydana çıkarmak gibi öbür ödevlerin yanımda ikinci plânda görüle- cek bir meseledir. Nitekim, Türkiye hükümetinin de bunu takdir etmiş ol - duğu, uzun zaman sürecek olan ekono - mi programına tarımın gelişmesini de katmış olması ve tarım tekniğinin yük- sek bir dereceye vardırılarak köylünün bilgileri genişletilmesi, Atatürk'ün çok ilerileri görür bir. kimse olduğunun yeni bir belgesi olan ziraate karşı bü - yük bir ilgi göstermekte olmasından da anlaşılmaktadır. Bundan dolayı, Türki- yenin, tarımı ihmal ederek var kuvveti- ni yalnız sanayie vermek gibi Yunanis- tanın işlediği yanlışı tekrar etmiyeceği- ne temelli umudlar beslenebilir. Türki- yenin temelinden bir köylü yurdu olma- 61 ve hem de öyle bir köylüsü olan bir yurd ki, Bu ülkeyi gezip tanryanlar on- ların zengin vasıflarını anlata anlata bitiremiyorlar. Bunun için, Türkiyeyi dolaşmağa gidecek olan her hangi bir kimse türkler hakkındaki bilgisini Bey- oğlu sınırlarını aşmak suretiyle ülke iç- lerine doğru yapmalı ve fevkalâdeliği olan Anadolu halkını mutlaka tanrmalı- dır. - Küçük Asya, nasıl ki vaktiyle zahi- Te ambarı diye her yanda tanınmış ise, maden zenginlikleri bakımından da bir tansıklar (harikalar) memleketi diye a- nılmıştır. En eski demirin Anadoludan çıktığı da bugün artık isbat edilmiş bir sorumdur. Bu da, bugünkü Türkiye hükümetinin, bir demir sanayil yarat- mak için uğraşmalarında mükemmel bir tarihsel teşvik yerini tutmaktadır. Her ne kadar buğün Türkiye bunlarım işle- tilmesinin önüne duran kendisinden daha zengin ve bol madenleri olan Ülke- lerle boy ölçüşmek zorunda ise de, ve her ne kadar vaktiyle elinde bulundur. duğu tabiiğ tekit, bugün başka ülkeler- de de ortaya çıkarılmış olması yüzün - den artık mevzuu bahsolamazsa da, ge- ne bugün, madenleri en zengin olan ül- kelerden biri sayılmaktadır. Bu husuş- ta Türkiyenin madenleri hakkında Prus ya jeoloji idaresi tarafından 1928 de neşredilmiş olan Krümer'in monoğraf. yasında güvenilecek malümat vardır. Hele Türkiyenin Ereğli — Zonguldak çevresindeki taş kömürleri çok önem - lidir. Buradaki kömürler, Almanyanın Sar çevresindeki kömürleri cinsine ben- zetebiliriz. İki yıl oluyor ki, Budapeş- tenin gaz fabrikası kömürlerini Türki- yeden getirtmektedir. Ülkenin sanayi- leştirilmesi bakımından da - tabiatiyle bu çevredeki kömürler küçük görüle . miyecek önemdedir. Hele bu madenle- rin Karadenizin hemen kıyısında olma- sı da çıkı imkânlarını çok elverişli bir duruma getirmektedir. Fırtınalara kar- Ş* koyacak yeni ve modern limanlar ya- prlmmca ki Türkiyenin bu işe harcıya « cağı para çok yerinde harcanmış bir pa- ra olacaktır, çıkının çok yükselmesi beklenebilir. Kömür — ocaklarındaki — tesisatın da daha mükemmel bir biçime sokulma- sr da Tüzumlu görülmüştür. Bu suretle, ülke içindeki sanayi yogaltımına hiç ziyan vermeden, Türkiyede ingiliz ve rus kömürleri ile yarış edebilmek ye - teneği de kazanılmış olacaktır. Petrol çıkarmak için de araştırmaların yapıl- masına —devam ediliyor. Türkiye'nin, dünya ekonomisinde —önemli bir yer —a — hareket eder. En sevdiği sporun eskrim olması da belki bunun içindir. Çok iyi kılıç kullamır ve sabahları sast yedide yataktan kalkar kalkmaz eskrim ekzer- sisleri yapar. Onun, dört küşeye yakın biçimi ve hafif şişmanlığile hakikiğ bir usta gibi darbeler vuracağına kim ina- nır? Bununla beraber, sıyasa adaraları uğraş tekniğini böylelikle öğreniyorlar. M. Svetovsky tuttuğu Krom, manganez, borazit, zım- para taşı gibi birçok zengin madenleri vardır. Türkiyenin Erganide daha eski zamanlarda adı bütün dünyaya yayıl- mış olan çak önemli bakır madenleri de vardır. Erganideki maden ocaklarının modern bir biçime sokulması ve Anado- la demiryolunun yapılmakta olan bir kolu ile ekonomik alanlara bağlanması işlerine devam edilmektedir; bu işler 1936 da bitmiş olacaktır. Ergani maden- lerinin katılması, — hükümetin — eko- nomik programında büyük bir rol oynamaktadır. Bu —madenlerden yıl. da on beş — yirmi bin ton bakır çıkarılması umudedilmektedir. ki, bu mikdar, Almanyarım bütün bakır üreti- mi kadardır. Demir madeni sanayii ku- Tulması için hükümet tedbirler almıştır. Türkiye ekonomisinin tabiiğ temelle- rini teşkil eden bu bellibaşlr unsurları hakkında ufak bir düşün edindikten sonra modern Türkiyenin bugünkü eko- nomi gryusasının anayollarını da onuün idea'lerinde ve genel eryasa programın- da araştıtarak anlamağa çalışacağız. Da- ha başlangıçta söylemek lâzımdır - ki, batı hıristiyanlığı kültür çevreleri bu ülkeyi bir türlü kendilerini kurtarama- dıkları biribirine çok aykırı biçimlerle anlamışlardır. İşte türk olmıyanlar, da- ha doğrusu yabncılar tarafından Tür - kiye hakkında yazılmış birçok izerlerin meden kötü ve hiç bir işe yaramaz şey - ler olduğu da bundan pek iyi anlaşıla - bilir. Bir defa bu gibilerin kullandık - ları ölçüler ülkeye de, kültüre de ya - bancıdır. bu noktayı gösterdikten son- ra, diyebiliriz ki, modern Türkiyenin en bellibaşlı iki idee) temeli vardır. Bunlar da nasiyonalizm ve modernizm - dir. Ancak bunun da izaha lüzumu olan bir anlamı vardır. Bernar Şov gençlikten ve ihtiyarlıktan bahsediyor Ünlü ingiliz yazmanı Bernar Şov bir mülâkatında şunları söylemiştir: Bir adamın hayatında cen güç devre kırk yaş sularıdır. Bu yaşa vardığım za- man korkunç bir devre geçirmiş oldu. ğumu hatırlıyorum. İnsanların çoğu bu hissi duymuşlardır. 40 yaşında insan artık bir daha gençleşemiyeceğini bilir, fakat hâlâ kendini gençlikle ilgili gös- terecek kadar da gençtir. Bu korkunç bir devredir, 40 la lo,ııunınhıiııınbuduy- guyla ve bu duygunun gerektirdiüi ted- birleri almakla telâştadır. Sonra, 50 ile 60 arasında, sıhhat sorumu can sıkar. Çoğun, insan kendini iyi hissetmez, ve vücud denilen ihtiyar çöküntü yıllar arasında gıcırdar ve çatırdar. 60 yaşından sonra yeni doğuş gelir. İnsan adeta hayatla yeni bir mukavele imzalamış gibidir, kendini iyi, kaygu - suz, hemen hemen cesaretli hisseder. Hiç bir şey size ulaşamaz gibi görünür, 80 yaşında ben yorgunluk belgeleri- ni duymaya başlıyorum. Hâlâ dik dur- maya çalışıyorum, esnek bir adımla yü- rüyorum, fakat ihtiyarladığımı kendim- den saklıyamıyorum. Hakikatte ben geçen sonteşrinde öl- düm. Yolumun sonuna gelmiştim ve artık bitmiş olduğumu duydum. Bu kere de, her zamanki gibi, son dakikaya kadar çok çalışmıştım. Kalbim bu dakikada durmuş olsay- dı, şöhretim bakımından pek bu mükem- mel bir şey olacaktı. Bu gidiş, herkese *“Şov gene işini iyi idare etti,, dedirte - cekti. 1 Fakat beni yatağa koydular, üç gün uyudum ve on beş gün sonra iyileşmiş- tim. Çok çalışan her adamın 38 yaşına geldiği zaman 15 ay süreyle yatağa yat- ması doğru olacağı kanaatindeyim, Ta- rih kırkıma doğru ölmüş adamların ad- Tariyle doludur. Bunlar eğer bir yıl ya- takta kalabilmiş olsalardı daha fazla vaşarlardı. 29 NİSAN ” İşleri biten tekaüd ve yetim maaşları 24. 3. 935 den 28. 4. 935 çe kadar işi bi * ten tekaüld ve yetim maaşları: Kozan kaymakamı Ahmet Mazhar yetim, Cebelibereket hususi muhasebt — sabık Md. Abdülhak Niyazi tekaülk Koylhirar nüfus memuru Tahsin yetifi, İnoz kaymakamlığından mütekaid Ah- met yetim, Belviran nahiyesi müdürü Hicri tekaüd, Kalei tavas nahiyesi mü- dürü Ahmet Akif yetim, Gördes nüfu$ memuru Ahmet Hamdi tekaüd, Niğde hususi muhasebe — damızlık hayvanat depo ambar memurluğundan mütekait Rifat yetim, Kılıçalipaşa cski nüfus memuru Ömer Lütfi tekaüd, Silvan hu susi muhasebe memuru Süleyman ye - tim, Doğanbey nahiyesi müdür — vezili ÂAli Riza yetim, Bilecik husust muha- sebe müdürlüğünden mütckait Sabri yetim, Muğla iaşe nezareti heyeti tef - tişiye müdürlüğünden mütekait ölü Os- man Remzi yetim, Adana iskân istatis- | tik memuru Ali Ulvi yetim, Adana ev- rak müdürü ölü Abdülbaki yetim, İs - — tanbul belediyesi kavaslığından müte - kait Hüseyin yetim, Karadere nahiyesi müdürü Şükrü tekaüd, Samutlu nahiye- — &i tahrirat kâtibi Adil yetim, Develi nü- fus kâtibi Mehmet Hulusi yetim, Umu- ru hukukiye müdüriyeti tenfizi ilâmat memurluğundan mazul Hüseyin Hüsnil tekaüt, Beyoğlu belediy& şubesi tahs'l- darı Osman tekaüd, İnegöl nüfus me- murluğundan mütekaid Sabri yetim, Çarşı mezat idaresi tesellüm memuru Bekir tekaüd, Osmancık hususf muha- sebe eski tahsildarı Ömer tekaüd, Si « vas eski valisi Ahmet Faik tekaüd, Kır- eli nabiyesi müdürü Ali Rüştü yetim, Gördes hususf muhaşebe memuru Nuri tekaüd, Ceyhan eski nüfus memuru Hasan Ali yetim, Hüdavendigâr vilâ « yeti nüfus idaresi kâtibliğinden müte- kaid ölü Mehmed yetim, Hendek nahi- yesi müdürü Halil Vamık yetim, İspir kaymakamı Ahmet Zemci tekalld, Kuze ca nahiyesi müdürü İtbrahim Etem ye « tim, Silivri kaymakamı Mehmet Ali ye- tim, Muğla şehremaneti vezne mümeye yizi Osman Nuri yetim, Geligüzan na- biyesi müdürü Bahri tekaüd, Balya c ki kaymakamı ölü İbrahim Etem ye « tim, Devrek nüfus memurluğundan mütekait Hüseyin yetim, İzmir hususi muhasebe memuru Mehmet Şevki teka- üd, Seferihisar tahrirat kâtihliğinden mütekaid İsmail Hakkı yetim, İstanbul belediyesi matbaa müdürü Hakkı te - kaüd, İstanbul belediyesi müfettişi Os- man Nuri Aksungur tekaüd, Üsküdar belediye şubesi evzan memuru M. Nuri yetim, Vakfıkebir hususi muhasebe me- muru Fehmi tekaüd, Tavas kazası cski tahrirat kâtibi Hacı Kemal tekaüd, Ho- pa husust muhasebe tahsildarı Mehmet Şükrü tekatid, Haremeyni muhteremeyn tercümanı ölü Ata yetim. 1986 PAZARTESİ Tüze Bakanlığında Tokad sorgu hâkim vekilliğine lağvolunan Kars adli ihtısas mah kemesi müstantiği Ahmed Ham- di, Edirne sorgu hâkim vekilliği- ne Sinob adli ihtısas mahkemesi müstantiği Mustafa Zühtü, Bile- cik müddeiumumiliğine lağvolu- nan Lüleburgaz adli ihtısas mah- kemesi müddeiumumisi İbrahim, Akçeşehir azalığına Beyşehir ce- za hâkimi Kadri, Kuşadası hukuk hâkimliğine Ovacık sulh hâkimi Mehmed Faik, İzmir müstantik- liğine Muş müddeiumumisi Müm taz, Silivri müddeiumumiliğine Çölemerik müddeiumumisi Nuri Mustafa, Uşat: müddeilumumi mu avinliğine hukuk mezunlarından Fethi Sezai, Srvas müddeiumumt? muavinliğine hukuk mezunlarin- dan Mehmed Tuğrul, Balıkesir ceza hâkimliğine Niksar hâkimi Salim, Ilgın sorgu hâkim vekilli« ğine Kilis sorgu hâkim vekili İre fan, Sıvas sulh hâkimliğine Niğ- de müddeiumumi muavini Murad, Sıvas aza muavinliğine hukuk me« zunu Baha tayin edilmişlerdir.