e ee * N SAYIFA 4 Habeşistanım miüdafaa kudreti Yazan: BRerlin Üniversito profesörlerinden C. Trobl Habeşistan, gene bütün dünyayi alâ- kadar edez en ön plâüda duran bir me. sele oldu. Bin beş yüz yıldanberi doğu uluslarının birşok hareketleriyle çev- rilmiş, şimali Afrika'nın islamlaştızıl- dığı devirlerde bile mristiyanlığı kur- tacınış ve nihayet geçen yüzyılın son- larındaki akınlara göğüs dayayarak anüstakil bir imparatarluk olmak üzere kâlü sıyasal mevcudiyetini koruyan bu yüksek yayla ülkesi, yeni bir ateş tec- gübesi ile karsıkargıyadır. » Trallusgarb ve dünya savaşlariyle Afrika ve Akdenizdeki adaları toprak- ları zer eşmiş olan faşist halya to- malılarıı hatıralarından gürür düya- rak, doğuda büyük bir müstemleke dev- leti kurmak bhevesine düşünce, Habe- şistan, bu alâkasının en ön plânma geç- ti. İtalyanını emperyalist hulyası içine, 90 bin italyanlı Tunus'tan Arabistana, mipler ve küçük Asya'dan doğu Alrika- sıral ve Çad gölüne hattâ Kamerun da- Hına kadar olan yerler — girmektedir. Fransanın teşvikiyle Habeşistan'da u- duslar birliğine girince, İtalya sıyasası, 1923 denberi bütün gücüyle büyük Bri- tanya'ya dayandı. Hattâ Habeşistan'ın ma bile yapıldı. Habeşistan uluslar bir- liği ile kendisini korumağa kalkınca, Musolini de Pransa'ya karşı terarinin gözüne başka bir ağırlık aramağa ko- yuldu. 1928 de Habeşistan'la bir dokt. luk andlasması yaptı. Bu andlaşmanın temelini Cibuti ihracat yolunun yanın. da italyanların elinde bulunan limazı. na da ayrı bir yolun — yapılması plânı teşkil ediyordu. Bu plân tatbik edilme- den kaldı. Buna karşı, sotı yıllar için- de, Eritre'den başlıyarak Kondor Üze- rinden Adisbaba'ya varacak olan bir 1- talyan Gşmiryolunun yapılmasından sık #ik bahsedilmeğe başlandı. Geriye ka- Tan İtalya uğraşmaları, Eritre karşısın. da bir arab ülkesi olan Yemen'i de müstemlekeleştirmek süretiyle Şapde- nisini bir italyan gölü haline solmak ve dolayısiyle bütün Habeşistan'ı do- ğu tarafından hir çember içine aAlmak Bgayesini güdüyordu. İtalyanların Yemen ile olan münase- betleri pek sıkı bit biçimdedir. İmam Yahya ile bir doöstlük andlaşması ya- pılmıştır. Bu andlaşmaya dayanılarak İmam Yahya'ya, 1933 de İbaissuud ile yaptığı savaşta hema silah ve hem de tayyarc verildi ve bir askeri heyet de gönderildi. ftalya mühendisleriyle tüc- car: kendi ülkelerinde çıkmayan kah- veye karşı Kafkasya petrolu ve Ukran- ya vna vermek suretiyle alışveriş ya- pan ruslarla çetin bir mücadelede bu- hınmaktadırlar, Bu dürüm — karşısında Habeşistan da derhal, İbnissuudun sa- rayı yarında bvir elçilik kurdu, İtalyan- lar bir yandan Fransa ile Akdeniz ve sahradaki mentaatleri etrafında görü- Şürlerken, öbür yanda da doğunun bir setan öbür ucuna kadar emin hedefli bir Şapdenizi ve Habeşistan #ryasası pe- ginden gidiyordu. — Kırallar 1028 de Trablusugarb'ı, 1933 de Eritre'yi, 1934 de de Somali'yi dolaştı. .. Habeşistan'ın bütün nüfusu 10 (l 12 milyon arasında tahmin edilmekte - dir. İtalya müstemleke valisi Zolinin yakın zamanlarda yaptığı derin bir a- raştırmaya göre, bu ülkenin hütün ar- du gücü 541,000 kişidir. — Bu saymın 275,000 i doğrudan doğruya imparator- Tuk bükümetinin emti altında ölüp top (1365) ve makinalı tüfekle (205) mü- cehhezdirler. Son yıllar içinde ordu işleri modernleştirilmeğe — başlanmış, hattâ tayyarelerle de techiz edilmiştir. İtalyan müstemleke ordusunun da Cüyük bir kısınını yüksek — yaylalarda yaşıyan habeşliler teşkil etmektedir.. 24 şubat tarihli Fölkişer Be»bahterden Türk Maarif Cemiyetinin Çiçek balosu 18. Nisan. 1935 Perşembe günü akşamı Yazan: Robert de Besuplan VU & ğ v muasısın Türkiye'ye ayızdı- 'sn: İnkılablar, yapıcı oldükları bile, ötce yıkmalıdırlar; ne kadar radi- kal olmak isterlerse mazi ile olan bağ- lart o kadar fazla kesmeleri gerektir. Fakat o zaman, bir takım geri veya mu- hafazakâr — küvvetlerle — karşılaşırlar, Bunları yöketmek için ekseriya şiddet kullanırlar: 1789 daki franaız Htilali, yahut son teşrin 1017 deki holşevik Ih. tilali gibi. Baran da Inkılab yapanlara büyük bir ulusal haceket yardım eder. İşte Kamâl da böyle olmu: türk inkılabı ehemmiyet zaman yaptığı inkılatı ve bunun içindir ki bakımından faşizm ve hitlerizmi geçer. Atatürk'ün, birkaç yıl içinde Ülkesine beş yahut al- ti yüzyıldan fazla bir zamanda elde o- lunacak terakki yaptırdığını söylemez Azdır. O yalnız soysal bir çerçeveyi de- Bil, aynı zamanda din bakımından kök- Teşmiş şeyleri de yıkmak mecburiyetin- de kaldı. Eskiden Türkiye'de dinin nü- fuzu pek hüyüktü ve her alanda bu nü- fuza rastlarırdı. Bütün işler, yedinci yüzyılda Muhammed'in kuran'la emret- tiği esaslaca göre çevrilirdi. Din ise in- sanlık duyguları içinde hücumlara en fazla karşı duranıdır. Türkiye'yi İâik- Teştirmeden asrileştirmek imkânı yok. tu. İşte Atatürk bunu başardı. Onun muvaffakıyeti tarihla şaşılacak bir sa- yıfası olarak kalacaktır. Atatürk daha başlangıcta, yapacağı şeylerin hepsini tasarlamıştı. Pakat bunların herkesce bilinmesi iİlk bakım- da belki maküs tesirler uyandırabilir. di. Onun için, döşüncelerini ancak ken- di yakınlarına söyledi. Netekim ilk za- manda Atatürk'le beraber olanlar, onun her yeni hareketinde taker teker ayrı- larak muhalefete geçtiler. Fakat orda- İKi azim, sarxılmıyordu. Her şeye Tağ- men atmacına varmak istiyordu. Nete- kim vardı. Eeki Türkiye'nin din tarafından ida-. re edilen bir devlet oluşu, sultanım ay- nı zamanda halife olmasından İleri ge- Hyordu. Atatlirk, yabanerlara satılmış telaklel ettiği İstanbul hükümetini ta- Tumayınca, sultan Vahidettin'i de tanı- madınğı ilan etti. Büyük Millet Mecli- sindeki bazı muhali! cereyanlar dolayı- siyle, hilafetin ilgası bir müddet için tehir edildi. Bununla beraber, Büyük Millet Meclisi eski hanedan Üyelerin- den birini balife yapınak hakkını muha- faza etmişti. Bu karardan korkan Vahi- dettin 1 sonteşrin 1922 gecesi bir ingi- Miz zırhlısma binerek kaçtı ve Büyük Millet Meclisi de Abdülmecidi halife ilan etti. Lozan muahedesi imzalanıp cümhuriyet ilan olunduktan sonra mec- Ha 3 mart 1924 de hilafeti ilga etti. Ru tarih Türkiye'nin İâikleştirilmesirde bir dönüm moktasıdır. Çünkü aynı za- manda medreseler, kadılar ve şer't mah- kemelerle bunları idare eden sşer'iye ve- kületi de ilga edilmişti. Dinle devletin bu ayrılışı tabil ak- sülameller yanmaktan geri durmadı. — Bir “Yeni - den silâhlanma ,, konferansı kuru - lacak olursa bel « ki silâhsızlarıma « ya varılabilir. (La Repüblik'ten) ULUS î_Yabzrı_qçı gazetelerde ;kuduklgırı_mızJ On bir yılda altı asır Şeyh Said isyanr çıktı. Fakat ilan edi- len kısmt bir seferberlik sayesinde is- yan baatırılarak bunun başında olan- Jardan kırk altısı istiklal mahkemele. rince muhakeme edildikten sonra Di- yarbekir'de asıldı. Bu isyan, dine aid şeylere dokunmanın tehlikelerini gös- termezle beraber, Atatürk'ü yolundan döndürmedi, Birkaç ây.sonra hilafetir ilgası ka- dar mühim ikinci bir tedbir almdı. Ül. kenin yaşayışında mühim bir rol oyna- mış olan fes ilgn edilerek şapka giyil- di. Bu inkılâb da tedricen yapıldı. 1925 baharında ordanım serpuşuna bir gü- neşlik ilave edildi. 1 eylül 1925 de de Atatürk ilk defa olarak Kastamonu'da şapka giydi. Önce memurlar, sonra da münevverler ve nihayet bütün ulus şap- kayı kabul etti. 1 ilkkânun 1925 de Bü- yük Millet Meclisinin bütün üyeleri şapka kanununu çıkardılar. Şapka türk- ler için bir semho'dür, entelektiüel ser- bestliğin, düxünce hürtiyetinin, asırlık batıl itikadlara galebesidir. *Radikal olduğu kadar âni olan baş- ka bir tedbir de Lüik izkılabı tammamla. dı. Bu Cü dervişliğin yasak edilmesidir. Zaman zeman dervişler Tückiye'de bü- yük bir sıyasal nüfuz sahibi olmuşlar- du Yalnız İstanbul'da iki yüz tane tek- ke vardı. Şeyh Said isyan:, bunların modernleşme hareketine karşı durdul- larını göstermi Atatürk bunları da dağıttı ve kendilerini herkes gibi giyin: meğe röcebur etti. Dervişlerden bazıl rı okullara hademe, bazı! camilere kayum oldular. Kimisi de küçük sanat- larla uğraşmağa başladı. Böylece de, Türkiye kendisini fes kadar Avrupa- dan ayıran bir harict alâmetten kurtul- muş oldu. Zaten Türkiye Cümburiyeti din ala- nında daha ileri gitmiş, 3 ilkkânun 1934 de çıkardığı bir xanunla bütün ruhani- lerin dini vazifelerinin baricinde dini kılıkla gezmelerini yasak etmiştir. Türk Diyanet İşleri Reisiyle İlahambaşı, rum ve esmeni patrikleri bu kaydin dışında- dir. Medrestler kapatıldıktan sonra kız- larla erkeklere mahsus İâik ve modern okullar çoğalmağa, maarif yayılmağa, genişlemeğe başladı. Uluslararası ra- kamların kullanılması için 24 mayıs 1928 de kabul edilea kanuala, arab harl- leri yeriue latin harfleri kullanılması- nr emreden 3 son teşrin 1928 tarihli ka- nunun bu yayılmaya çok faydası dokun: du. Bu iki inkılab birçok kolaylıklar getirdi. Ezki harflerle yazı dizmek için evelce bir matbaada 612 kasa harf ve sayr kullarıiırken, yeni harfler - kabul edildikten sonra yalmır 86 kasa yetme- ğe başladı. Bütün ulüs kanunu büyük bir sevincle karşıladı. Büyük küçük herkes, her tarafta açılanr halk okulla- rına giderek yeni harfleri öğrendi. Her defasında olduğu gibi Atatürk bu se- fer de bütün Ülkeyi dolaşarak elinde bir tebeşir parçası olduğu halde, etrafına toplanan halka kara tahta başında ders verdi. Eskiden nüfusun yüzde beşi oku- ma, yazma bilmezdi, Bugün ise iki mil- yondan fazla büyük adam okuma, yaz- ma öğrenmiştir. Türkiyede tahsil mecburi, parasız ve Iâik olduktan başka muhtelittir, ya- ni kızlar ve erkekler beraber okurlar ve “tek, tir, yani bütün öğretme İsurum- lart devletin elindedir. Aşağıdaki bir- —kaç sayı, kültür alanında elde edilen sonucları gösterir: 1923 de ilk okullar. da okuyan erkek çocukların sayısı iki yüz elli beş bin iken 1933 te üç yüz almış altı bin olmuştur. Aynı müddette kız « ların sayısı 50.000 den 201.000 e çıkmış- tur. Lise ve yüksek okullardaki erkek talebe sayısı 6.000 den 32.000 e, kiz ta- Tebe aayısı da 750 den 11.500 e çıkmış- tır. Eskiden üniversitelerde 285 genc kız okurken şimdi 870 genc kız - oku- maktadır. Erkek üniversitelilerin sayı- 81 da 2,900 den 4.600 & yükselmiştir. Bü. tün okullar: geniş ve modern binalara yerleştirmek için hiç bir şeyden çekinil. memektedir. 1993 de İstanbul üniversi- tesi baştan aşağı değiştirilmiştir. Bu ü- niversitenin, her birinin ayrıca kolları olmak Üzere, hukuk, edebiyat, fen ve tıb fakülteleri vardır. Bazı dersler, a- cunca tanınmış profesörler tarafından verilmektedir. Üniversiteden başka Ar- kara'da bir hukuk fakültesi ve Atatürk Terbiye Enstitüsü, Ziraat Enstitüsü ile İstanbul'da mübhendis okulu vardır. Adli ıslahat da çok ebemmiyetlidir. Türkiyede eskiden kuran'dan başka ka- nun yoktu ve bunun kanunlaştırılmış hükümleri “yerdat,, adı altında tatbik edilirdi. XTX inai yüzyılda, batı Ülke. leriyle artmağa başlayan münasebetle- ti kolaylaştırınak için “mecelle,, adlı bir kanun yapılmıştır. Şubat 1926 da Bi Millet Meclisi, İsviçre'de 1012 denberi tatbik edilmekte olan medeni (kanunu kabul ederek bütün bu eski şey- leri ortadan kaldırdı. O gündenberi ka- dın, erkek bütün yurddaşlar, dinleri ne olursa olsun, kanun karşısında hak ba. kımından olduğu gibi varife bakımın- dan da müsavidir. Atatürk'ün kafesten ve pegeden kur- tardığı türk kadınının vaziyeti, bu mü- him inkelabla baştanbaşa değişti. “Ta- addüdü zevcat,, » ilga eden bu kanun, meden? nikâhı meeburi kılıyor ve ha- dınla çocuğu koruyordu. Atatürk — takvimi de iâikleştirdi. 'Tückler o zamana kadar “hierf sene,, yi kullanırlardı. Büyük Millet Mecli. Si 1341 yılını takib eden yılın ilk gü- nünün 1 ikinci kânün 1926 olacağına dair kısa bir kanun çıkardı. Böylelik- le, 1300 yıldan fazla bir ramandanberi dinin kökleştirdiği bir âdet daha yıkıl- mış oldu. Katoliklerle ortodoksların pazkalya bayramının tarihini tesbit et- mek için hâlâ uyuşamadıkları düşünü- Türse, bu değişikkiğin ehammiyeti da- ha eyi anlaşılır. Gene kuran insan şekli yapılmasını yâsek cettiği için, Türkiye'de resim ve bilhassa beykeltraşlık ilerleyemiyordu. Atatürk bu alanda da yenilik gösterdi. Onun poörtreleri ve heykelleri yurdun her tarafımna yayıldı. Ö zamana kedar yayılamıyan güzel sanatlara da ehem - Kısa duyuklar Vergi vermeden evle mek yok Afganistanda heş erkok — evleniii den önce, bütün vergileri ödediğine *& hiç vergi borcu olmadığı sika göstermek mecburi: vesikayı gösteremiyenlere evlenme P saadesi verilmemektedir. Bu haberi veren tr hükümetimi in vergileri top için bu usulü tatbik etmemesi eyi el diyor. Fransada ihtiyar boll Fransada nüfusun yüzde 14 Üü 60 ve daha fazla yaşta olanlar teşkk etmektedir. Bu nisbet Yönne — vilayt | tinde yüzde 21 i bulmaktadır. — Bumi karşı bu yaştaki insanların nüfusa 3Ü ve vitbeti, Rusyada yüzde 7, Japonyt da yüzde 8, Almanyada yüzde 9 dufe Öteki ülkelerdeki çocukların Mit? beti de Fransadakinden yüksektir. MP velâ İtelyanım nüfusu r:.mumkinf göze ancak bir milyon fazla iken, İtü” yada Fransaya nazaran 15 yaşına K dar olmak üzere 3 milyon daha çok $Ö cuk vardır. Satılan kilise Fransanm Oiae — vilayetindeki REF | hois köyünün kilisesi mezada çıkarıf mış ve 650 frangâ bir oötelcinin üstül de kalmıştır. Oradaki katolik cemssti kilisenin masrafını vermekten vaz gö$ tiği için bunu satmaktan başka bir 7 re bulunamamıştır. Müzayede masraflarile birlikte llseyi 800 framga alan otelci, ayııdi madenden yapılmış bir horoz heykelik me, çanlara ve on altıncı asırda yâP mış güsel bir haça sahib olmuştur. KF | Nae yıkılmaktadır. Ötelci arsaya $ franga müşteri bile bulmuştur. ç“ miyet verildi. İstanbul'da bir akadetii açıldı. Açrlan resim sergileri, türk elit delirinin alâkasını — uyandırmakta V& türk sanatkârlarının da öteki ülkelerdt bulunanlar kadar — istidadlı olduğur göstermektedir. Resim ve beykeltraşlik kadar olmamakla boraber gene ar ÇOf | kuran'ın nüfuzu altında — kalmış olan | mimarlık da ilerledi. Türkiyenin htf terafında yeni binalar yapılmağa başlar — nildı. Düz çizgi arabeskin, mikâb DİT zans kubbesinin ve minarenin yer_ aldı. j | Fakat rousikiyi de gerilikten lnl"'J ! tarmak gerekti. XIX inci yüzyılın bap — langıcındanberi Türkiye'ye girmiş oltf —| modren musiki ancak elitler tarafındaf anlaşılrp sevilebiliyordu. Atatürk, hl_" P kın musiki terbiyesini de inkişaf ettif”” mek istedi. Bunun için de en kaşv vetlk propagânda vasıtasr olan radyo kul * lanıldı. Her tarafta batı musikisini ök” reten dereler açıldı. Ankaranın tamif” | mış bir Riyaşeticümbhur örkestrası, Mi | viki muallim okulu vardır. İstanbul'd bir konservatuar ve büyük — kongerl! için senfonik bir orkestra vardır. B“’_ dınbirhçıyöwdı!nnııhmm&’[ kara'ya gelişi dolayısiyle İWk türk 00? Tast oynanmıştır. Atatörk'ün yaptığı esaslı inkılabli” rın daha birçok örmekleri göterilet lir, Pakat bunların başlıca üç pıcnll! a şudur: Modernleştirme, demokratlaşi” — yaz, İfikleştirme, onun için Atatürk ? antiklerikalizm'le itham edenler olmüi tur. Fakat bu düşünce yarlıştır. At türk biç bir zaman dinin kendisini tAf — yik etmemiş ve vicdan hürriyetine ma «Gayet etmiştir. O yalnız, caxideüi dinin ber şeye hâkim olduğu bir GİKZ de dini kendi alanma, yani ruhani V mancwi alama nakletmiştir. j Pllippe de Bel'in 1300 yılı civk * rıada dördüncü Henri'nin Nantes (” | manlar, fransas Hatilalinin hukulu ger beyannamesini, Napoleon'un ıg“:;*j ni kaenununu, Jeles Ferry'nin — maari rslahatını, Combes — kabinesinin diSİ" develtin ayrılması ve cizvitler ale deki kanunlarını tatbik ettiğini K vür edin; işte Atatürk daha orta xul'“’; N lardan çıkmamış olan bir ülkede 0'# yılda aşağı yukarı ğuna benzer bir *7 yaratmıştır.