SAYIFA 4 Yabancı postası İstanbul, Ankara, İzmir Tas ajansı, Moskova, (1. 12. 34 (Novyi Mir) (Yeni acun) adındaki sanat ve edebiyat mecmuası, son sayı - darının bir çoğunda muharrir S, Niku- Hn'in 1933 yılında Türkiye'de yaptığı İki aylık seyahate dair yazdığı intıba- Tarı neşretmiştir. Nikulin'in eseri “İstanbul, Ankara, İzmir,, adını taşıyıp üç bölüme ayrıl - muaştır. Muharrir, İstanbula tahsis et- tiği bölümde yeni bir Türkiye yarat - mak için çabalıyan insanları çok canlı bir tarzda tasvir etm'ytlr, Nikulin, İs- tanbulun en dikkate dö7er taraflarını anlatırken; “Ben, İstanbula bir sovyet seyyahının, bir zaman adamı gözüyle Bakıyorum, Şüphesis Boğaziçinin ve Halic'in, mühteşem camilerin ve İstan- bulun yüz binlerce defa tasvir edilmiş olan kızıl güneş batrlarının anlatılmaz güzelliğini görmüyor değilim; ancak dikkatim türkuvaz renkli suları ve sul- tanların mızrakları, gibi Avrupa kıta - #ma saplanmış minareleri aşıyor. Zira yakın batı ülkesinde her şey kım:ldryor ve ber şey hareket ediyor.,, diyor. Muharrir bundan sonra mevzuunu genişletip cski rus otokratişinin Türki- yeye karşı beslediği emperyalist emel- Teti ve eski Bizanslı merkezi zabtetmek için tasarlamış olduğu projeleri şid - detli bir hiciv Tisanile tenkid ediyor. ”. Yeni Türkiyenin merkezi Ankara, Nikulinin eserinde, bütün ululuğu ile tecessüm ediyor. Müellif, Ankarayı, ber şeyden önce, Türkiyenin yeni tari- hinin bir demir külçesi gibi döğüldü- Kü bir ocak mahiyetinde onlayıp gös- teriyor ve: “Biz (Ankara) — dediğimiz zaman, Ankarayı ancak yeni Türkiye - nin öz tarihile birleştiriyor ve Ankara. nm Etiler, yunanirlar ve Romalılar dev- rindeki geçmişini asla düşünmlüyoruz. Eti aslanları, “Auguste, mabedinin ha- rabeleri, cski türk şehrinin bir köşesin. de yükselen bu mabedin sütunları İlh.. bütün bunlar, bugün bizim için ancak yeni şehrin sözünü ve fiziyonomisinin daha iyi meydana çıkarmıya yardım e - den teferrüattan baska bir şev değil - dir.,, diyor. Nikulin'in esetinin en canlı yerle - rinden biri de, daracık sokakları ve ha- rablığa doğru giden topraktan evlerile gecmişten artakalmış gibi duran eski Ankaraya genç ve dinç yeni Ankara - fan saldırışı ve çarpışışının tasviridir. Bu mücadeleyi anlatan Nikulin şöy- le diyor: “ Yenişehir, sağlam dişlerini eski Ankaranın etine geçirerek onun kırık dökük taşlarını birer birer söküyor ve yerlerine yepyeni ve hehüz sıcak ko- kan asfzlt tabakaları döşüyor. Yeni Ankara, vaktı gecmiş eski püskü yapı- Jara her taraftan hücum edip onları Mmuhasara altına alıyor, ve yeni Ankara- fin son sistem mimari üslübuna göre yapılmış binaları Asya sokaklarına bü- tün hacimleri ve bütün azametlerile kök salıp yerleşiyorlar., Nikulin'in eşerinde Atatürk'ün adı yeni Ankaranınkinden ayrılmıyor. Mü- ellif mütcmadiyen Atatlirk adınm bağ- İt olduğu hikâyeler anlatıyor. Hattâ, e- serin en seçme ve en manalı yerlerinin Atattirk'e hasredildiği yekten göze çar- pıyor. Müellif, en Büyük Türk'ten bah- sederken: : “Onun düşmanı, dün sul - tan, burün, kaytaktar, yarın yabaneı- Tar ve nihayet iki zıt kuvvet ve cereyan arasında tereddüd eden seciyesizlerdir. sıyasal savaş da ancak yüksek vazifele- rine tamamen inanan ve ne tereddüd ne de şüpbe bilmiyen kuvvetli ve güç- Kü insanlar içindir,, , diyor. Nitulin'in eseri baştanbaşa işte böy- le canlı ve candan bir ifade ile yazıl - mış ve hakikaten heyecan verici sayı- falarla doludur. Fransız sıyasasının tereddüdleri Eko dö Pari'den naklen 21. 12. 34 tarihli “Lü,, den: Cenevredeki gon görüşmelerden ala- Cağımız bir ders vardır: Bundan böyle, uluslararası buluşmalarda, — her vesile ile yalnız küçük andlaşma değil, Sov- yet Rusya ve Türkiye de bize yardım etmektedirler. Türkiye ile Rusya dalma birlikte yü- Tümektedirler. İki Ülke birbirine ga- et sikı bir andlaşma ile bağlı olup her- kese karşı, birbirlerine yardım etmek - tedirler. Bunlardan birisi, öteki razı ol- madan, üçüncü bir devletle anlaşamaz, Onun için, bu nokta türk — yugoslav ve türk — romen süel anlaşmalarına bü- yük bir şümul vermektedir. Rusya, orta Avrupa ile doğu Avru- pasındaki devletler üzerinde, savaştan önceki rolünü yavaş yavaş almağa baş- lamaktadır. Bolşevik ihtilalinin açtı- ğr uçurum, çabuk bir sürette kapanıyor. Bay Beneş, B. Titülesko, B. T. R. Aras ve B. Litvinof arasında gıkı münasebet- ler kurulmuştur. Bütün bu zatlar, and- laşmalara riayeti herkese kabul ettir - meğe karar vermişlerdir. Kendi kuvvet- Teriyle iş görmek tehdidile, 9 İlkkânun- da B. Laval'i sürükleyen B. Eden'i kor- kutarak, Baron Alolsi'yi şaşırtarak 15 #Hlkkönunda uluslar derneği konseyin - de, Marsilya cinayetinden sonra Yugo- slavyanın istediği tarziyeyi elde eden blok, böyle bir bloktur. Hiç şüphe edil- mesin ki her yerde olduğu gibi uluslar derneğinde de hak, kuvvetli olanındır. Bundan ötesi de lakırdıdan ibarettir. Şimdi bu büyük birleşmenin katt bir biçime girmesi bize bağlıdır. Rus- lar, iki taraflı, "bilataraf,. bir pakt im- zalanmasını istiyorlar, B. Bartunun, ancak Anglo-saksonların cekincenliği- ni gidermek için dü: bir kaç ta- raflı “mültilateral,, bir paktın mümkün olduğunu sanmak icin havli hayalpe - Fest olmak gerektir Bir karar vermek için önümüzde birkaç hafta veya bir kaç ay var. Fran- ga ile Savyet Rusya arasında bir anlaş- a yolu acılmağa başlamıştır. Bunu sağlamlaştırmak gerektir. Bunları ge - |Tişi güzel değil, bu işle alakadar bir çok kimseleri dinledikten sonra yazıyo- “Dikkat edin, fırsat kaçacak,, diyordu. İki taraflı paktı beğenmiyenler, bu- na İngilterenin girmiyeceğini, böyle bir paktın, Almanyanın öc alma hırtını ço- Raltacağını ve İtalyaya yaklaşmamıza engel olacağını söylüyorlar, Böyle bir düşünce, ancak işi iyi — bilmiyenleri korkutabilir. tagiliz kabinesinin barış- tan başka amacı yoktur, ama bu yolda gördüğü düşünceleri biz onayamayız, ;Bnkil biz bunların ters bir tesir yapa- cağını sanmaktayız. Biz iİngilizlerin düşüncelerini kabul etmeyince, İngilir- ler bizim bulduğumuz sistemi ona- mağa mecbur kalacaklardır. Almanya- ya gelince, ©o ortalığın karışmasını çok istediği için, hiç bir şey onun bu dile- ğini değiştiremez. İtalya için ise, bir kaç aydanberi Romada başlayan konuş- maların hâlâ sonuclanmadığımı hatırla- tabiliriz.. İtalya da, Almanya da, her biri ken- di görüşüne göre hareket edip şimdiki konuşmalardan istifade ederek bizi Mmüttefiklerimizden ayırmak İstiyorlar, Lehistan da aynr düşünce ile hareket ediyor. Bu uluslar, istediklerini ya- pamadıkları zaman, bizim dostluğumuz onlar için şüphesiz daha değerli ola- caktır. Fakat, gimdiki vaziyetin ak- sini sınamağa kalkarsak aklımız çabuk başımıza gelecektir: Bizim yapmak le - temediğimiz anlaşmaları başkaları ça- bucak imzalıyacaklardır. O zaman ise bizim için bu dersten İstifade Imkânı da kalmamış olacaktır. yılbaşı balosu Hilaliahmer anıklıklarına devam ediyor Yılbaşı gecesi Sergievinde Hilaliah . mer tarafından verilecek balonun anık- lanması yolundaki son duyumlardan anlaşıldığına göre; yılbaşı gecesinde bü. tün Ankaralıların toplu bir halde ve eş. siz bir gece geçirebilmesi için elden ge len her şey yapılmaktadır. Palodeki yeniliklere ek olarak yaprla cak eğlenceler için açılan müsabakayı güzel programları ihtiva eden cevablar gelmektedir. — Burlardan ayrılanlardan mühim bir kasmı o gece yapılacaktır. Bi. Tetlerin bitmek öğrenilmiş kadını hakkaırda bir söylevi Bund Ab. Bisit, Beri 1034, Bu mevzu hakkımnda perşembe günü akşam “kadınların seçme haklarımı mü- dafaa cemiyeti,, nde Profesör Dr. Malş bir konferans vermiştir. Bu konferans- ta Türkiyede kadının yakın mazideki durumu tetkik edilmiş ve o vakıtlar ka- kadının yüzü sımsıkı kapalı olduğu halde sokağa çıkabildiği, kadının koca- sr ile beraber bir arabaya binmesi caiz olmadığı, ancak ayrı bir arabaya bine- rek kocasının arabasını arkadan takib etmek mecburiyetinde olduğu, kadınla- rın haremlerde mahpus — bulundukları, şerlat ve kur'an hükümlerine göre ka- dının kocasından boş düşcrek evini terk etmeğe mecbur olması için kocanın bir- biri arkasına üç defa (seni boşadım) demesinin kâfi geldiği hikâye olunmuş ve bugünkü vaziyete geçilerek şunlar söylenmiştir: “— Buglün her şey bambaşkadır. Ata- türk büyük ve müthiş bir enerji sarfe- derek memleketin çehresini büsbütün değiştirmiştir. Artık bugün türk ka- drnr ile Garb Avrupası kadını arasında büyük bir fark kalmamıştır. Çok karı alma yasak edilmiştir. Çarşaf ve peçe- ler kaybolmuştur. Fabrikalarda on bin- lerce türk kadın amelesi çalışıyor. Kâ- tib, Tisan bilen, stenodaktilograf ve sa- ire olarak türk kadınları Idare Işlerin - de çalışıyorlar. Ticaret evlerinde de türk kadınıma tesadüf ediliyor. Kezalik türk kadınları muhtelif meslek işlerinde de çalışmaktadırlar. İstanbulda zabıtai ah- Takiyede 13 kadın memur çalıştığı gibi 7 avukat $ doktor vardır. Bunlardan başkaca gazeteci, laboratuvarlarda asis- tan, doçent olan kâdınlar da vardır. Bü- tün fakliltelerde de yüzlerce kız tale- be yetişiyor. Hattâ bir türk kadını kime ya profesörüdür. Bizde olduğu gibi iz- ci kızlar, kadın spor kulübleri olduğu gibi Parisin en yeni şeyleri görülen son derece zarif moda atelyeleri de vardır. Profesör doktor Mala gözlerini hazl runnun bizzat modermn İstanbula gele - rek burada söylenenleri mahallinde gör- meleri hakkındaki samimi arzu ve te- menmniler İle bitirmiştir. — Göring'in sözleri Bu yazı ingilizceden öz dilimize çev- rilmiştir. 22 ilkkönun tarihli Deyli Meyl ga- zetosi şu gündeliği yazıyor: Generel Göring, bugünkü Almanya. da Bay Hitler'den sonra gelen sözü sa. yılır bir adamdır. Kendisi bir yandan Prusyanın başbakanı, öteyandan Alman- yanın kalık bakanıdır. Bundan dolayı bu generalin alman ve Hitler sıyasası üzerinde söylediği bir söze, verdiği bir bildiriye çok değer vermek gerektir. Hele bu gözlerin Bay Lavalin Alman- yayı uluslararası bir barış andlaşmaşı- mr konuşmağa çağıran sözlerinden son- ra söylendiği göz önüne getirilirse de- ğeri büsbütün artmaktadır. General Göring, en büyük inânını “uluslararası hiç bir sorum yoktur ki barış yoliyle bir sonuca varmasın,, yol- lu anlatıyor ki pek iyi karşılanması ge- rekir. Bu alman bakanı bundan başka de - miştir ki: “Alman ulusu, ingiliz ulu- suna karşı derin bir saygı ve arkadaşlık duygusu duymaktadır. — Almanlar, in- gilizlerin almanlara — karşı toptan bir hımne ve yağılık duyduklarına inanmaz- lar.n General, bunu dedikten sonra kendi- lerinin ingilizlerle denklik temeli üze- rine kurulmuş bir dostluk yaratmak di- leğinde olduklarını da söyemiştir. İngilizlerin yüreğinde almanlara kar- $t bir hınc beslenmediği sözü doğrudur. Bir yandan da İngiltere, Fransa, İtalya ve Almanya araşında bir dörtler andlaşması yaparak — Avrupa barışını hiç olmazsa bir soy için baysal altına al- mak, böylece bütün acumnu da asığlar - dırmak umudü, günden güne artmakta- dır. Bütün görünüşler general Göring'in Hitlercilik güresinin bugünlerde en çok pekişmiş ve bu kazanç yüzünden orta Avrupanın bir komünistlik bürümesin- den kurtarılmış olduğu yolundaki söz- lerini gerçekleştirmektedir, Bu, az buz bir iş değildir. Çünkü fs- Kavimler 28 İLKKANUN 19234 CUMA arasında Büyük savaştaki arab hareketleri hakkında yazıl- mış bir kitab İngiliz binbaşılarından N.N.E, Bray tarafından arab isyanları hakkında ya - zılmış olan bu eser, Unikorm Prest ki- tabhanesi tarafından basılmıştır. Bu e- ser hakkında Eldon Butter, The nev #statesman and nation mecmuasında yaz- mış olduğu bir tenkid makalesinde di- yor ki: * Bir çok insanlar 1916 yılında arab- ların türklere karşı yapmış — oldukları isyan hareketlerinin İbni Suud tarafın- dan idare edilmiş olduğunu - sanırlar, Bu kitabr yazan da onlardan birisidir; fakat ne yapalım ki İbni Suud onlardan değildir. Evvelâ büyük savaş başladı- ği sıralarda onun toprakları türklerin nüfuzu altında bulunmuyordu. Çünkü ©, türk askerlerini Kasim'den 1906 da Hasa'dan ise 1913 de çıkarmış bulunu - yordu. Bundan dolayı türklere karşı bir Isyan çıkarmasının ihtimal ve İmkâ- n yoktu. Ondan başka kendi sınırları dışında fazlaca bir hükmü, bir nüifuzu bulunmadığı için, bütün arabları ayak- landırmağa kalkışması da bir çılgınlık- 'tan başka bir şey olmazdı. Her ne kadar Suriyedeki ulussever- ler, türklere karşı yapmak istedikleri mücadelede İbni Suudu kendilerine baş olacak bir liyakatte görmüşlerse de sa- vaş yıllarında Suriyede bir çok askerle- rin bulunması, #onra İbni Reşidin İh- ni Suuda düşman olması yüzünden Su- riye ile aralar; kesilmişti. Bundan başka İbni Suud, Vehabi mezbebinin reisi olduğu için İrak ve Hicaz kendisini başka mezhebden saya- rak ona şüpheli bir gözle bakıyorlardı. Onun için Necidin sağı, solu hep türk- lere yardım mecburiyetinde bulunan ve kendisine düşman olan arablarla çev- rilmişti. Bundan dolayı İbni Suud müttefik- lerle birlikte türklerin aleyhine hare- ket etmek imkânmı bulamamıştı. Türkiye savaşa girince, İbni Suudu kendi taraflarına çekmek maksadile bir türk heyeti Medine yolu ile Necid'e gitti. Bunlar, Emir İbai Suuda 10 bin İngiliz lirası hediye götürdüler, Emir bu parayı kabül etmekle beraber, zaten Basrayı ve kendi — topraklarından bir kısmını zaptetmiş olan ingilizlere karşı fili bir harekete geçeceğini vadedeme- di. İngiliz murahhaslar: da kendisini zi- yâaret ettiler, Bunun neticesinde bita - Taf kalarak ingiliz davasına yardım et - miş oldu. Zaten ingilizlere yardım vadinde bu- hunsaydı, 1915 yılında Cerveb'de Tbni Reşide karşı yapmış olduğu hücumda mağlüb olsaydı, bu sözünü yerine ge- tiremiyecekti. Bunun Üzerine İbni Su- vd, bütün savaş yıllarında hareketsiz kaldı. Bu hareketsizlik 1918 yılında Hail üzerine yapmış olduğu bir hücums kadar sürmüştür. Bunun iki sebebi vardı. Evvelâ maddi engeller etrafını çevirmişti. San- ra kendi müridlerinin imanmna itimadı yoktu. Bir başka müslüman ulusile sa- vaşa kalktığı takdirde bunlar kendisi- ni bırakabilirler, sonra müslüman acu- nunda bu biçim bir kan dökülmesi hoş görülmeyebilirdi. Tvni Suudun, işin sonunda kazanma. & gayet ihtiyatlı hareket etmesi ve muvaffakiyet imkânlarını iyi görebil - mesi yüzündendir. Şerif Hüseyin'in vaziyeti büsbütün başka idi. Çünkü o, ne şekilde olursa olsun. türk boyunduruğunu Üzerinden atmak istiyor, hattâ bu maksadla müs- lüman dininden olmıyanların bile yar- dıminı temin ediyordu. ——— panyadaki marksist kımıldayışları üze. rinde araştırmalar yapan kont Roma - mon'un da dzdiği gibi bugün Avrupa - mın karşılaştığı bun (buhran) doğrudan doğruya uygurluğun ölümle karşı kar- şıya bulunmasından ileri gelmektedir. Ş ... Bizim bakımımızdan eğer Hüseyin ile oğulları büyük ihtilalciler değil idi- seler bile büyük bir ailenin çocukları ve islamların en şerefli tutulan bir tops rTağın sakinleri idiler. Bizim türklere' karşı hareketlerimize esasen kuvvetli ordular bulundurduğumuz bir taraftan yani Süveyş ve Miısır tarafından başla- makla isabetli bir iş yapmış olduk. Ge- Hbolu'yu boşaltınamızdan sonra 250 bin kişilik bir ordumuz Mısır'da bulunu . yordu. Türkler de bu memlekete şark- tan ve garptan hücum ediyorlardı. Her tarafı düşmanlarile kuşatılmış olan İbni Suudun bizim - Fitlistin'deki ordumuza iltihak etmesi imkânsız gibi dürürken şimal sımırı Misira dayanın Şerif Hüseyin, bize pek ziyade faydalı olabiliyordu. Kitabın muharriri, kendisinin arab işlerile ilk alakasının ne zaman başladı. ğinı anlatıyor. Gemisi 1913 yılında, sa: vaşın çıkması pek yaklaştığı arralarda Berut'a çıkmıştır. Daha sonraları Hicar kuvvetinde bir takım vazifeler almıştır. Pakat bu kuve vetin strateji hususunda pek ziyade yanlışlar yapmış olduğundan — şikâyet etmektedir. Bu kuvvet, Hicazın, İrakın kendi memleketlerine istiklal temin etmek di- leğinde olan bir lasım halkile yağma ve talandan başka hiç bir şey düşünme- yen bedevilerden ibaret bulunuyordu. Her ne kadar Arabistan çölünde enine boyuna bir asker? hareket imkânsız ine de binbaşr Bray iyi tedbir alınmadığı için bunu yapamadığımız kanaatindedir. Bütün hayatlarında tam ve mutlak 'Bir serbestlik ve İstiklal içinde yaşa: yan bedevileri bir istiklal savaşma çı« karmak da büsbütün ayrı bir meseledir. Bunları böyle bir savaşa sokmağa sev. keden sonunda yapabilecekleri talan u- Mudü olmuştur. Yalnız müslüman ol- mıyanlara yardım edebilmek için bun- larm müslüman olan türkleri kesecek- lerini beklemek biraz hayal sayılabilir- öi » Tik hücum Medine'ye karşı olmuş- tu. Fakat arablar, türk bomba ve gül- lelerinden korkarak kaçtılar ve urun bir müddet yaklaşamadılar. Şehri on bin asker müdafaa ediyor- du. Muhasara küvvetleri iyi sevk ve idare edilebilseydi savaş yıllarında bir netice alabilmek mümkün olurdu. Şehri iki duvar ve bir kale muhafara ediyor- du. Her evde bir su kuyusu vardı ve Suriyedeki türklerden yardım gören İbni Reşid, zaman zaman muhasara al- tında bulunan askerlere etzak taşıyor - du. 1924 - 25 yılında ise kuvvetli bir ve- habi akını zayıf Şerif kuvvetleri tara« fından müdafaa edilen Medineyi alma«s Ka imkân bulamadı. Şama giden demir- yolu kesilmiş olduğu halde Medinede- ki kuvvetin Filistin ordusunu kuvvet - madı. Bu süretle Hicar kuvvetleri de türk ordusunun sol cenahrna karşı ser- bestçe hareket edebilmek imkânmı el « de etmişti. Böyle bir plânr orada askert kuman- danlarımızdan birisi olsaydı, kahul et - mezdi. Bereket ki Lavrens oradaydi ve onun bütün hususiyetleri ivi bilen zekâsı böyle bir harekete imkân ver- mişti. Ki*abın muharrir! Traktan bahseder- ken çok cessur, çok kiymetli bir zabit olan miralav Liçmen'i fazlaca öymek - tedir, Kitabda güzel hikâyeler vardır. O - nun için arab isyanile — alakadar olan bazı ufak tefek hadiseleri aydınlatmak” ta, bu işlere karışmış bir takım şahıs - lardan bahsetmektedir. Bu bakımdali faydalıdır. Fa'tat dıha ehemmiyetli vA* ka ve hadiseleri izah ederken o kadaf itimad edilir bi reser olmadığı yor.