e UĞ YÜK ( Üü * <9 TEMMUZ 937 larnlıkların Oğlundan: ş Evet benim gözlerim hiç Pirdamaz, dudaklarım hiç az — Pek alâ gülmez, söyle » Çoşmazmısın. Şevket . Ne hırpalayıcı ""_“!' yaralıyorsun!. — Canım neden hırpala- Pi oleuun. sen İki yıldır fok acayip bir şeyler olmuş- Tün.. Galiba beni yine coş Tnak kandan bir deniz :"ndı yüzen gözlerimi çağ Almak istiyorsun. Hayir dünün hâtırala- dı.' tay., Bu kadar zaman hı:'llllluııxıı'ıyorduıı .Nerede Si diyarın sinesinde na- Bu Ve ne şekilde yaşadın. 'Mek öğredmek istiyorum .“'ll benim hakkım değil Hakkın — olabilir - fakat bu an dert veya hâ lra Sayabilecek iştaha ve =R varmı. Burasını hiç ümüyorsun.. E: Neden düşünmiyeyim sevin her anından ve tülinden bir parça his kapa * Biliyorumki bu an co taşacağın bir an . * Söyle, bende bir az dünkü hâtıralarına gö- oe yim — İnanki yorgun Ü gibi seni dinlemeğe n Şevket yine can damarı- bastın.. Sana. Sensiz K bir ömrün bir par: © içireyim . Dinle. bir. yolcüluk.. Altı Altı gece Ege ve Ak —'l tahillerini — yalıyor . ——!mıılı gidiyordum — Ba denizin — taşkınlığıddan © vapurum. Sallanıyor, likca gönül çoşturu- Bözen gece mehtabının Miş, yalnız vapurun ikiye "İı“". üzerinden sıyrılıp ak. denizin sesi var, başka :""! yok.. Ne içli ve kli Nihayet yolculuk H—'U Varacağım sahıl . Taş Yarı, - g Taş diyarımı Vet taş diyarı. Hemde İ Ççeken aşk diyarı — Dinliyorum — Mevcudi mle. Gönlümle.. Bek- ?me.. Neden bu K - #F TT EYORRR SERDEN Ş Coşacaluın ç ' “l Avni ! laş ediyorsun . Anlatıyorum — Susmadan, ara vermeden anlat.. Öyle ise nefesde almıya- yum., Hem öyle bir kuvvet taşıyan. Aşk ki hâlâ dimağımda uğul- damaları var. Portakal ağaçları, etrafı gönül içen bir rayihaya bo ğan füller,. Kayasn gülleri bin rebkli çiçek.. Bir de bunlarla eş olmuş sahilin canlı çiçeği ... Halâ onu nası Bırak. tım Ondan nasıl ayrıldım Düşünceleriyle kendimi par- çalıyar, o.. Diyorum, - Taşlı sahilin — sarı kumlarına gözleriyle.. Esmer çehresile neşe aşılayan biricik candı. Aylarca Güneş gözlerine akan. Sevgisine taşan ol dum.... — Sonraları Saadet ve emel. Küçük . Çiçekli bir bahçenin ortasında çap- kın bir yuva ., içinde! . O ve ben... — Ne o evlenmişmiydin . Elbette.. bir yıl — sonra gözlerimin eşini. saçlarımın rengini çehremin aynını ken disinde — bulduğum — vural, | Kalbime güldü Delice bir “zevkle gönlüme gömüldü | | söndü. Kısa bir ömrü l::;“ıı sessizliğine kendini! | böl, Beni yorma dırtna sana dert gelmedim. — Ne o gözlerin doldu ağlayacakmısın.. oldu Ne olacak, o canlı saadet var mış Gülen göz'er, soldu Kalbimde yaşıyan yok.. Kı sa saadetimin biricik mirası vuralım var. Şimdide onun hasretile yanıyor. Dalgala- nıyorum. Sabret zamanla. Sana her derdimin yollarını içireceğim içecaksin ve belkide ağla- yacaksın , Karanlıkların oğlu - O be Şevket çıl dökmeğe İ| SomaLinyit Kömürü Depoziterleri Sağlıkçı — Ahmet | edebilir. Eğer meclis bu ka- , | değiştirmeksizin sonu ne | nim karanlık bahtımın ter- | | dan doğruya fauliyete baş: cümanıdır. Mehmel Ali Kayman — TÜRKDİLİNİN MİLLİ ROMANI No: 31 — Herkes bana böyle ba- sözlerin an'atmak Manâyi açıktan, açı me vurur.. Anlaşıl- kendini anlatama - Tümak, ak, © kadar acı ki, Syır . Onu — demek “dedim Zeynep . aa ygularınızı — sakla —.,.. Süat bey. Ben de 0“— kitap sahifelerini yıp- Fakat H: blr” kazdım.. Sirada arabacı üst üste * defa seslendi: )a hyıı Geç " güpheye meydan kaldık.. — Bu sâz, Süadın dağı nik düşüncelerini bir araya topladı. Aklına birdenbire nasılsa Zehra geldi.. Yürek ten bir istekle Zeynebin el- lerini öpmek ve yalvarmak istedi , Fakat genç kadın — elini şiddetle çekti: — Uraktan kotuşlak da- ha iyi olmaz mı? , Genç mimar, Hiç bekle- mediği bu vaziyet karşısında şaşırdı.. Yanlış bir hisse ve verdiğine n Ka Seymen — ! —— A Kral Naihinin salâh'yeti Macar kral naibinin salâ- hiyetlerinin tevsil hakkında ki kanunun — metni resmen ilân edilmiştir. Bu kanun başlıca gu hü. kümleri ihtiva etmektedir: Bu hükümlere — nazaran kral naibi, mebusan ve âyan meclisleri tarafından kabul edilmiş olan kanunları altı ay zarfında imzalar — esbabı mücibesini — bildirmek — şar- tiyle kral natbi, her kanu- nu meclise iade edebilir. Eğer meclis, kendisine kral naibi tarafından iade edil miş olan kanun — metnini değiştirmeksizin muhafaza ederse kral natbi bunu ikin- ci defa olarak meclise tade şimdi nunu ikinci defasında da muhafaza ederse bu takdirde kral na- ibi bu kanunu onbeş gün zarfında tasdike mecburdur. Meclisin kral naibi tara- fından fesh ve ilgası bu muamele ile alâkadar de ğgildir Kanunun ikinci maddesi kral naibinin kendisine ha- lef seçilmek üzere üç nam | zet gösterebileceğini kaydet mektedir. Kanunun üçüncü maddesi, kral aaipliği makamının in hilâlı Aakdirinde yeni naibin yemin merasimi ifa - edilin- ciye kadar başvekil ile me busan de âyan meclisleri reislerinden ve Macar prent arşevekinden, krallık idare heyetinin ve Şüral Devle- tin reislerinden ve ordu baş kumandanından bir niyabet meclisi (Landesrat) teşkiline dairdir. Niyabet — meelisi, kral naibinin memuriyetinin inkızasını müteakip doğru ( Sonu Dördüncü Sa a) YAZAN: Halil Bedi Fıral üzüldü. Zeynep, fedakâr, ve temiz, yürekli Süadı düştüğü bu müşkül vaziyet ten kurtarmak için sesine tatlı bir akış verdi: İhtarımı belki — yan hış anladınız.. Cepheye gidi- yorsunuz.. Temiz bir kan ve lekesiz bir. varlıkla le- kesiz topraklarda savaşma- nız İâzım.. Belki kardeşçe sıkacağınız bir el size bir dert verebilir.. — Bu gece, neler söylü- yorsun Zeynep?.... — Karanlık gecelerin ve © * Nüre GÜ £ miyeti Ve Türkiye Dış İşler Bakanı Tevfik Rüştü Aras tarafın- dan Asya paktının tahakkuk ettirilmesi hususuuda — sarfe- dilen gayretleri İngiltere hu sus! bir alâka ile, hatta şu- nuda derhal ilâve edelim, bariz bir memnuniyerle ta- kip eylemektedir. İngiliz matbuatı, Türkiye Ekonomi Bakanı Bayar ile birlikte Puğdada gilmiş olan Dış İşler Bakanı Levfik Ar: asın bu ziyaretini uzun uza- diye mevzuu bahseylemek tedir. f Londrada, genç Türk mu vaffakıyetli politik faaliyet leri sayesinde yakın şark sı nırlarında büyük bir. sükün | tecssös eylemekte bulundu- ğu beyan ediliyor. Türkiyenin, umumi harpten evvel İngiltere ile çarlık Rus yası arasında olduğu veçhile büyük zad nüfuz sahaları te şekkül etmesini önlemiş bu lunduğu söyleniyor. Her hal de bütün teskin teşebbüsle rini kendi üzerine almış bu lunan Türkiye bugün yakın şarkta idareci rolünün kendi ühdesine - bıirakıldığını gör mektedir. Fakat - İngiltere bütün islâm memleketlerin deki ve bilhassa İspanya pa ktın — dahil bulunan İran, Ir ak ve Efganistandaki yeni- lik hareketlerinin başında büyük — Türk — reformunun mevcut buluduğunu tardi tasdik eylemektedir. Esasen Türkiye ile İngijte- re arasındaki münasebetler günden güne daha iyi bir şekil alarak inkişaf eylemek- tedirler. Geçenlerde Türk Başvekili bin mesliste söylemiş Olduğu veçhile Türkiye ile İngiltere arasındaki münasebetler o derece dostçadırlar ki bunu ayrıca zikretmeğe bile lüzu m yoktur İsmet İnönü bu nutkunda: *“Taç giyme — merasiminde bulunmak üzere Londraya gittiğim zaman İngiliz dev let adamlarının yeni Türki- yenin kültürel ve sosyol te- rakkilerini en samimi soğuk kaldırım dilile konuşuyorum.. Süat. Böyle olmasını istemezdim.. Fakat ne çare..... — Zeynep .. — Boş yere köpek çoban liğı — yapmıyorum ya.. Bu köpekler benim yoldaş:ım dır.. Bir köpek gibi fırlatı- hp tekmelenmiş, zavallılar, köpeklerden aldıkları hızla, tıpkı bir köpek gibi onlara saldırmazlar mi?.. — Zeynep.. — Geç kalmadınız mı?. Son bir dileğim.. Sizi dinlerim.... Zehrayi tanır mısın?. Bu gece adını duüy dum — Yüksek ruhlar. bir se- | filin alçak emellerile yoldaş olurlar mı?. — Felâketler, zalim ve taş yüreklilere gelmez ki.. Çünkü onun da rengi kara- dir . — Bolvadindeki ak saçlı ninen başı için.. — Fakat benim son ar HAsya Paktının Ehem- İngiltere.. ile karşılamakta olduklarını müşhede eyledim , demek- tedir. Bugün bu İngiliz - Türk dostluğu İngilterenin yakın şark politikasında ve hatta belki Akdenizde bile en bü. â yük kozlarından birini teş- kil etmektedir Asya paktı, hududlara mütekabil riayet, taarruz vu: kuunda hep birlikte karar vermek, ve Kellog paktının olması ihtiva hükümlerinin meri gibi mecburiyetleri etmektedir. Yakınlarda kati bir şekil alacak olan Asya paktı hiç bir veçhile an slâmizmin veya bir gan Türkizm men- faatlerine hizmet eylemiye cektir Times gazetesi pan islâ mizm zamanının artık geç Esasen pan islamizm bazı kimselerin etrafı inandırmak istedikleri derecede bir kud- rete hiç bir zaman malik olmamıştır Yeni pak aynı zamanda İngilterenin Cenevre politi- kasının bir zalerini teşkil miş bulunduğunu kaydediyor. | | | I g | edecektir, çünkü bu pak, * yakın şark meselelerine te- mas eden işlere kendini gö- stermiş olan Milletler Cemi: yetinin himayesi altında bu- lunacaktır Bu işin en muvaffakıyetli ciheti ise birçok vahim ha diselerin vuku bulmuş ol dukları bir yerde sulhün mü- dafaası için yeni ve kollek- Hf bir garantinin yaratılmış olmasıdır. Kolleksiyon meraklısının akıbeti Varşova sanat meraklıla | 300,000 Franka yı_ıı—alı' jijın ade- mın başına gelenler Dünyanın en pahalı öğle yemeğini, ne bir hükümdar ve ne de bir milyarder ye miştir — 300000 (ranga bir öğle yemeği yiyen adam, halktan ve yoksul bir adam dır. Bu yemek Fransanın ce- nup memleketlerinden Po şehrinde şenmiştir. Günün birinde Piyer — Şarpantiye adında bir adam lokantanın birine gelerek işsiz kaldığını söyliyerek, bir piyango bi letine mukabil öğle yeme- ği yemesine müsasde etme- sini rica etmiş, iyi yürekli bir adam olan lokanta sa- hibi, işsizin halinden — çok mütessir olmuş, piyango bi - letini alarak kendisine bir öğle yemeği yedirmiş Bu hâdisenin — üzerinden bir müddet geçtikten sonra, gazetelerin birinde, Şarpan tiye, kendi biletine 300 U00 franklık bir mükâfat isabet ettiğini okumuş. Eteoleri tu- tuşan Şarpantiye, derhal lo- kantaya koşarak, — yemek parası kesildikten — sonra, 300 000 frangiın — kendisine verilmesini istemiş. — Lokan- tacı, ba hesaplaşmayı — bir parça acasip görmüş ve ta- D biatiyle hiç aldırış etmemiş — Biletin eski #sahibi — birkaç defa daha loknatacıya mü- racaat edip eli boş döndük- ten sonra, muhakemeye baş vurmuştur.. Po muhake - mesi bugünlerde bu — hava ile meşgul olacaktır. mal memleketlerinin şeytanı tasvir eden resim ve figürle- ri çok hoşuna gidiyordu Şe- ytanlara aid şey işitti mi en uzak bir. memlekette — bile olsa gidip tetkiklerini yapı ; yordu. Bu yolculuk ve tet rından birl acaip bir kollek - | siyon hastalığına — tutularak ölmüştür Bu adam, şeytanlara ald dünyanın en büyük koleksi yonuna sahip olmakla övü- nüp duruyordu Yirmi otuz senedenberi toplamadık, şeytan statüsü, zumu, son — servetimi de Celimden aldınız.. Doğru mu | bu?.. Bir kızın âhından do gan kızıl bir günah yüksek ruhların serveti olur mu? . Bu mesele uzun,çok uzun Süat bey.. — Zeynep — Niçin bu kadar üzü lüyorsunuz.. Bu kızı tanıyor musunuz?7. Masum kızları müda:- faa etmek için mutlaka on- ları tanımak mi lâzım.. Ruhunuz çok yüksek Süat bey.. I — Seninle anlaşabilmek | için son kudretimi sarfedi- yorum . — Bir kahpe, bu gece o kadar dinlendi ki.. — Zeynep .. Durunuz.. Dinleyiniz . | Uzakta bir köpek acı acı I havlıyor.. Uzaklaşınız.. Süat bey. Hemen uzaklaşınız . | Gece yarısına yakın bir köpek bö 'e acı acı, hav- |larsa bir kahpenin rengi de- “ Kiklerinden birinde, boyu iki metre olan ağaçtan bir şey- tan statüsü satın almıştı. Geçenlerde, bu acaip me- raklı, kolleksiyonlarını bi- riklirdiği müzesinde ölü ol- arak bulunmuştur. Yapılan tetkikat neticesinde yüksek bir yerde duran iki metre boyundaki şeytan heykelinin adamın başına düşerek ölü- müne sebebiyet verdiği an- laşılmıştır. ğişir . Anasını bile inkâr eder.. Süat bey allahısmarladık . Geceniz gündüz, savaşınız kutlu olsun.. - Zeynep . Zeynep. Nemrut, Nemrut, Nem- rut, gel, gel, gel, Hikmet gel . — Zeynep.. Zeynep.. Söz mü?.. — Bana hür bir — vatan haritası getirirsen.. Süat.... Genç kadın, köpeklerile beraber, gözden kayboldu.. Karanlıklara karıştı . — Haydi beyim.. kaldık ... Genç mimar yorgun, şap- kın, perişan - hislerle kendi- sini arabaya salıverdi.. İlk kamçı, hızlı bir çar- Geç pışla hayvanları sıçrattı. Ara- — bacı hâlâ hırsını alamadığı- nı, anlatan manâlı bir sesle, sordu: Onunla tanışıyordunuz demek . Yaman tazedir ha... Hani sözüm .. Orltaya... SÜRÜYOR —