we azetelerin Hata y davası etrafındaki Ne ATürkler Sancağa Girerlerse Fransa Ne Yapacaktır?.. 15.1 937 tarihli La Repu: blipue gazetesinde Dominipue şöyle diyor »». Bize, İııllurmlıı İra: kı biraktığını söyliyenler bu lunacak Bu sözü başkasına anlatsınlar! İngiltere bir ta raftan Maverayışeria ve Fi listinde, öte taraftan Maska ta ve Bahreyn adalarında ve nihayet Basra körfezinin nihayetinde bulunan Elkuv eytde alâkasını muhafaza etmektedir. Hakıkat şudur ki, İngilir Donanması körfe: ze, tayyare filo'atı da vadi lere hâkimdir. İrak dün 0'- duğu gili bugün de İngilte renin tabiidir. Fakat biz Su riyede neyi muhafaza ede bileceğiz? Üç senede, beş se- nede vaziyetimiz ne olacak Zaten her şeyi bırakıp çık mağa başlıyoruz. Biraz za man daha geçtimi mektebim ize hastahanelerimize, lisanı “Mıza, nüfusumuza ve hattâ petrola da veda edeceğiz. Dahası var. Biz arkamız- da adâletsizlik brakarak gi diyoruz. Çünkü yapılan mu ahede azlıkları hiç hesaba | katmamaktadır. Fılvakı Lü- Baan bizimle hususi bir mu: shede imzalamıştı.; fakat bunda Türkler, dürziler ve Aleviler için hiç bir şey ye ktur. Bütün bu azlıklar, Tü: tkler, Dürziler ve aleviler bir yem gibi ve Türkler de- thal, ötekiler beş sene beş tene zarfında, Suriyelilerin önüne atılmaktadır. Şarklı tlan bu şarklıların bundan layı şüphesiz onlara târiz #tmiyorum bu azlıklara hü Tmet edecekleri tasavvur ed- iliyor! haydi canım şarkta biçbir zaman azlıklara hür Met edilmemiştir. Bahsetti- Ülm azlıklar ise mezbahaya #itmeğe değilse bile köle ol- Mağa mahkümdurlar, Bun Arın baş vurabilecekleri hi Maye görecekleri bir tek Mem'eket vardı: Fransa hem öyle bir gidiş ki, tam bükü- Met sürmek zamanı baş'ar ve bir defa daha sebe Yere vukua geliyor. Hir teçim zaferinin harkreti iç inde, Yaktiyle her hangi bir Prense tahsisat verildiği, ma- t1 bağlandığı gibi Suriye de mlılara verildi. Müsteşar Vienot bu me seleyi Fransahın istemediği bir tarzda halletmek işini alelacele Üzerine aldığı sıra :İl Ona: “Ya Türkler? Türk- | €ri düşündünüzmü İtalyan Art düşündünüzmü,, diıyen | u:"" hiç kimse bulunmâdı 1 eğer bunu kendisine sö Yliyen bulunsaydı Vienot her âlde omuzlarını kaldırma & iktifa edecekti. Düşünün İr kerre nisan mayıs hazi Tan büyük günler gelmişti. 'alk cephesi nihayet iktidar Mevkiine kavuşuyordu. Fe- Na fikirik bir insan başka İ istikbalı karanlık göre Milirdi. Atetörk her: halda bütün bunlara gülmüş olm alıdır. Pierre | metine Nitekim, muahede parlâ mentodan çıkar çıkmaz Gu rö, Sarray, Veygand, Juvö- nel ve Ponsonun da önce- den tahmin edip söyledikle ri gibi en ziyade teh dit altında bulunan bir az lık ayaklandı, nümayiş'er ya pıldi, ölenler oldu. Anado'u Türkleri Fransa tarafından terkedilen suriyedeki karde şlerini müdafan etmek iste yince Pariste tehlike anlaşıl dı, Cenevrenin arkasına sa klanmak istenildi, bekelenil di ve bir defa daha Fransa dünyanın ayakları altına at ıildi Vienot- “Fransemı? Diyor © orada alelâde bir manda terdir!, Yalnız o kadar mı? Fransanın bu Mmandayı elde etmek için bazı hususi hak- ları da yokmu idi? Zaten bu işe hiç karışmak istemiyen Mil etler Cemiyeti mese'eyi iylce an adı ve bi ze Türkiye ile dostane bir tarzda uyuşmamızı tavsiye etti. Halbuki, işler yoluna girmiyor, bilâkis karışıyor. Vienotya sorüyorum: Su- tiye Arapları koyu birikçi olduklarına göre. şayet An takya ve İskenderun Türk leri ayaklanırlarsa ve bir Türk ordasu değilse bile, *Türk gönüllüleri Sancağa gi rip de Araplara ateş eder lerse Vienot ne yapacak Çünkü onun muahedesin de bir dördüncü madde va: rdır ki şöyle demektedir: “Eğer, yukardaki parağ- | | bahsetmektedir: rafta derpiş edilen tedbirle ve rağmen akidlerden biri | bir anlaşmazlığa karışırsa, öteki akid taraf ona mütte fik sıfatiyle edecektir. Vukuu yakın bir harp tehlikesi takdirinde akit taraftar İüzumlu müdaffa tedbirlerini almak için he men anlaşacaklardır. Suriye hükümetinin yardımı, Suri ye toprağı üzerinde demir yollarının nehirlerin, liman Jarın, tayyare meydanlarının su satıhlariyle diğer muva: sala vasıtalarının istimali de dahil olmak üzere Fransız | hükümetine iktidarında olan bütün yardımları yapmaktan ibaret olacaktır , 5 nci maddenin ise, “Su- riye toprağının muhafazası mesuliyetinin Suriye hükü düşmekte olduğu, söylediğini de — biliyorum (Bunun dördüncü madde ile tearuz halinde olduğu da söylenebilir) Fakat, Suriyenin ordusu olmadığına göre. te- krar ediyorum, şayet Türk ler Sancağa girerlers>. Vie- not ne yapacak, Fransa ne yapacak? Vienotun muahedesi ce- vap veriyor: Asker gönderi- lecek, Fransız kabı akıtıla cak Vienot bunü İstemediğini mi söyliyecek? O zaman suüriyeliler elle rinde muahedeleri de oldu “MÜJDE!. Enİyi Ve En Son Sistem derhal yardım-| | let etmektedir. | Suriye arasında bir | cektir. Bu gu halde, kendilerinin aldı klarını söyliyecekler ve me sâ Mussolini den yani me yil edeceklerdir. O da her halde Türk'ere karşı Arap ların hamiliğini yapmaktan başka bir şey düşünmiyec ektir. O kadar ki, Fransanın ar- zu etmediği. hiç bir yüksek komiserin istemnediği azlık ların ateşten korkar — gibi korkduk'arı fakat yalnız en azılı düşmanlarımız yapma- hareketle — istedikleri; bize yakın şarkta ve şarki Akdenizde hâkim bir vazi yeli kaybettiren, Fransayı İstanbuldan Tahrana ve Ka hireden Bağdada kadar her yerde mağlub mevkline s0 kan bir munhedeyi ihtiyat- sız ve sebebsiz olarak yap miş olmak yüzünden Vie- not bizi ya Fransz — kanı döktürmeğe, yehut da gün ün birinde istiyerek veya istemiyerek bir. imparator: luğun âlametlerini bile İta İyaya devretmeğe mahküm kılıyor. Bundan sonrada her tarafta. onun menfaat'erine hizmet benim Fransız elti ğimi mi sanıyor? Hayır, o ne Fransanın ne adâletin, ve de sulhun me- nfaatine hizmet etmiş değil dir. Hollanda Başbakam B, | Koljinin mensup olduğu - si- yati partinin organi olan «De Standaardı gazetesi, 11 son kânun tarihli sayısında Hatay meselesinden Şöyle Suriyede bir değ şiklik ol muştur. Ve bu son hâdise | lerin bize gösterdiği üzere bir safhanın sonu geldiğine değil, böyle bir safhanın başlamıkta olduğuna de'â Fransa - ile anlaş ma yapıldığı malümdur. Bu anlaşma mucibince Suriye yakında istiklâlini i'ân ede vaziyet Suriye Araplarının başlıca arzula rına cevap verdiğine — göre, geçen kışki ayaklanmaların tekerrür etmiyeceği umula bi'ir Bununla beraber yeni an laşma hâd bir şekilde orta ya başka bir meseleyi çıka rıştır.Bu da İskenderun ve Antakya — özerindeki Türk mutalibatıdır. Her şeyden Öönce vaziyeti iyice gâz ön öne getirmek gerektir. Bu topraklarla halkın ekseriye tini teşkil eden 280 000 Tü rk oturmaktadır. Şüphesiz bu nüfusz buraya dün yer leşmiş değildir. Türkiye bu meseleyi bazı tetkik sebep lerden dolayı diş politikası nın Ön safına koymamıştır. Bununla beraber Türkiyenin 15 yıl önce yapılmış olan Ankara muahedesinin akdi tarihin den itibaren başlar, Atatürk © zamanlar memleketin orta mutalebatı bundan sına kadar ilerlemiş bulunan şriyatı: Ne vakit sinemaya giltsem, zaman, zaman içimi kemir- en bir sorgü ile — karşılaşır, © hafta ki kordelânın daha doğrusu müzigin, artistin, rejisörün yaratmak istediği heyecanı, realıteyi, mutedil bir dimağ s*kin ve normâl bir benlikle tahlil edemiye- rek, kafamın içinde namü- tenahi İstifamlar sinema ka- pısından — çıkarım.. Fu hal heleson zamanlarda bir sinir haline geldi Kaç kere kim sesiz adamın yarı - aydınlık dekoru içinde elime kalemi alır, her sinema dönüşü be ni günlerce işgal eden bir kelimeyi yazmak ister fak- at vazgeçerdim. Çünkü bir buhrana benmzer bu tasa ha fta sonuna kadar hızını ka ybeder, hattâ erir söner. Fakat yeni bir filim başla ngıcında bu sorgü hastalığı bir sörü tedailerle tekrar müzmin bir şekilde nükse der durür -. Bu hal biraz sonra edeceğim, “Nokta, belki as bnda pek değersizdir. Belki kalem yontmak, kâğıt kara- lamağa, sayfalar doldurma ğa değmez.. Fakat muhak kak olan bir şey varsa ibt imal benım gibi birkaç ki- şiyi bu “nokta, mın saatler ce oyaladığıdır — Tuhaftır . seler, zaman, muhit, mevki, telâkkiye göre muhtelif şe kil ve renge bürünür. Yine bazı değersiz görünen mad di bir varlık eşya, hayvan, nebat, insan yukarıkı şartlar dahilinde bazan pek büyük bir hâdisenin kahramanı gi bi dillerde dolaşır yahut &- | rasında bir göğge gibi silik ve sönük kalır.. Tıpkı toz zerresinden bile hafıf ——— 1 yabancı — kuvvetlere karşı serbest kalmak için İsken derun ve Antakyanın, man- da altına konulmuş — olan Suriye toprakları içinde kal masını kabul etmiş, fakat buranın Türk sakinlerine is- tiklâl verilmesini — de şart koymuştu. Mesele anlattığımız gibi muvakkat bir şekilde hallo lunduğu zaman vaziyet bö yle idi. Fakat ondan sonra iki mühim hâdise oldu. Bu- nlardan birincisi, Türkiyenin boğazlar konferansında ka- zandığı muvaffakiyet, ikinci si de Fransa Suriye muahe desidir. Yakın Şark memleketleri arasındaki — münaşebetlerin inkişafı bakımından, bu me- sele günün birinde büyük bir ehemmiyet iktisab edebi- lır.Arablar Türk dostluğuna büyük bir ehemiyet verdik leri cihetle, yakında mem nuniyet verici bir hal sure- tinin bu'unacağı umulabilir yalnız Fransa değil, İngilte re de bu metelenin halline alâka göstermektedir. İngil- tere bu sıralarda İskende karşısında bu'unan Kıbris adasını tahkimle meş- gül bulndurulmaktır. Bu to ptrağın yeni bir alaşmazlık kaynağı olmasını istememe ktedir. runun an Sesler.. izah | Bazı hâdi. | bir | olan bir “Nokta, nın bugü- nkü yazıları yazdırmağa se bep o'uşu gibi,.. Bunu da- ha bariz bir misalle zanlan dırmağa çalışalım. Bu mizal biraz aykırı ol- acak amma sözün gelişini | de çiğneyip geçmek istemi- yorum — Açık olmak, tabil olmak o kadar tatlıdır ki.. Bir nokta ve bir yazı.. Mi sale geliyorum. Meselâ., Bit. Şu bidiğimiz ufak nesme, iğrenç hayvancık. Onu ne rede görsek suratımız ekşir. üzerimizde tesadüfen buldu | gğümüz bir bitin benliğimiz de biraktığı tesir nihayet onu ö'dürünciye veyahut ha mama giderek tepeden tır | nağa kadar yıkanıp çamaşır | *acösette akıl Talâk İstatistikçiler yaman ada mlardır. Bilhassa Amerikalı istatlstikçiler neler bulup çı karmıyorlar; Birleşik Amerikada Ma- hastalıkları müesseselerinde bulunanla- rın kisını âzamı “Talâkzede, lerden mürekkeptir. İkinci deretede bekârlar bulunm akta ve evliler pek azdır. İstatistikçilere göre, Ma- #3cöÖsette beş senede 60,000 deli kaydedilmiştir. Bunların da yüzde altmışı talâükzede ler imlş. Polig mi rekaru Nikâh üöstüne nikâh geçi ren, birden fazla karı alan adam “İngilteredir , Denil- mektedir. Fakat Fransızlar bu şerefi (!?) İngilizlere bır- değiştirinciye kadardır. Bir de bunu başkaları üzerinde gördüğümüzü — farzedelim. Kahvede oturüyorsunuz; ya nınıza yırtık, yamalı, çıplak kısaca sefalet ve elem sem- bolu kılıklı bir dilenci geli- yor siyah gömleğinde beyaz, yırtık beyaz gömleğinde si- yah bitler geziniyor.. Bizler l bunu — adeta ufak — bir | Ohata ile hemen, hemen | tabif görürüz üzerimizde bı- raktığı tesir sadakamızı ve. rip karşımızdakini savuştu- | runcıya kadardır... Halbuki | oda insan biz de Iinsanız; da. ha sonra şimdi gelecek üç üncü İnsan da bizim gibi insan dır Şimdi hep beraber yüksek, tanınmış bir salona giriyoruz. |Zemin ayna gibi, sakız gibi ter: |temiz bal dök yala misali..Renk, | koku, güzellik, sös, incelik ve tüvalet dolu bir salon. Bu dekor içinde bir bayanın | günlük taze tuvaletinin be yaz garnitlüründe sım siyah ve yahut bir bayın kostüm: nüvarında bembeyaz bir bit!.. | Artık bunun dedi. kodusu | yahut gülünçlü yaslı tarafı rur , Halbuki bu beyaz, si hayvancıklar aslında yine bildiğimiz nesnedir. Bunun gibi bazan bir kelimenin yanlış yazılışı, yahut - bir harf üstüne bilerek veya bil | miyerek oturtulmuş bir “nok-| ta, da insanı böyle oyalar | | durur ki, sinemamızın pek meşhur olan “pek yakında, kelimeleri *yakında, kelime sinin (1) harfi üstündeki nok. | ta gibi.. Ne zaman sinemaya gitsem zaman, zaman içim- de beliren bir sorgu ile kar- | gılaşır, o haftaki kordelânın tadını tatmadan sinemadan çıkarım. Perde başlangıcın- bizi gönterce belki oyalar du-| akmamak istemektedirler Poligami kahramanı Na- polyonun askerlerinden Jak Notye isminde birisidir. Se- fer dolayisile her uğradığı şehirde sevlenmiş ve bu su. retle 25 yaşında — iken 14 Fransız, 1 İtalyan, bir Al- man ve iki Hollandahı dil berin kocası olmuştur. ler hatırlatır neler,. Beynim- de tedaller bir birini kova- ladıkça, mazi ikinci bir film gibi kafamın içinde çÇevril- dikçe gözlerimin önünde de- gişen renkli küçük mustatil- “lerin anlatmak istedikleri an- laşılmadan perdeler — açılıp kapanıyor. Pek “yakında. tuhaf şey ben Türkdilinde, gramerinde ve şivesinde böy- le bir kelimeyi hatırlayamı- yorum. Daha sonra bunu bir dak- tilo ve mürettip hatası ola- kabul edemeyiz Bu suç ba- na küçükken anlatılan bir masalı hatırlatıyor. Dadım bazı geceler anlatırdı. Bil- mem nerede bir' definenin | küçük bir taş kapağı varmış bu küçük taş okadar ağır- | mış ki taburlarca insan bir araya gelip bunu kaldırmaz- larmış Falan falan yakında kelimesinin dördüncü harfin- deki noktada galiba bu ağır- hkta bir şey ki günlerce kaldırılamıyor. Binlerce lira kıymetinde ve tonlarca ağır lığındaki bir sinemanın her mesuliyetini omuzları üstün de taşıyan sayın — sinema direktörlüğü bu noktacığı kaldıracak kuvveti henüz bulamamış mı dersiniz ?. . Haydi saygılı sinema sever- | lerim. direktörlüğe hep bir- yardım edelim. Bir, iki, üç.. Acaba nokta kaltı mı der- siniz bilmem.. da gözlerime çarpan bu yan lış kelime bilseniz bana ne- BO Mübadil ve gayri netleri yüzde 5 v z Bilumum banka ve şirket hisse se- tahvilâtı alınır ve satılır. Cavit: Telefon. 3903 H. Bedi Fırat VOCUKUĞUNUDAGG00000006 NO mübadil bonoların e iki faizli hazine Adres: İzer irde Kemer Altında Hacı Hasan Otelinde G0 Numara: g—_ *I_ıııııı_ıııııııııHıgıııımıııımııı VN Güzel Radyolarımız Geldi.. — Hükümet Caddesinde Saatçi Hulüsi