Yerin sarsıntısı. Zanğır.. Zanğır,. Zanğır.. Gocard. glemd. gicere.. Birkaç Thtiyar kadın « Allahım senden imdad» diye bağıryor. - Göce yağan karın erimes- | ile husule gelen çamurlara | dala, çıka ilerliyorum. Sert, | ince bir rüzgür yüzümü ka- mçılıyor. Gök baştanbaşa bulutlarla örtülü. Bir an ev- ©1 ailelerine kavuşmak için Dükkâncılar kepenkleri ta- tangırdatıyorlar. Hertarafa | akşamın sükütu çökmüş .. Mahalle sokaklarındayım Birden — kulaklarımda — bir cam takırtısı: — Zangır!.. Zangır.. Zan. Bir. . O yanından geçtiğim evin camlarına baktım. Camların Zangırtısı dovam ediyor, ©v sallanıyor. gibi idi. Gözüm diğer evlere ilişti; onlarda da uynı hareket... Sanki bütün binalar -elektrik direkleri de dahil olduğu hal- de hafıf, mu- ntazam bir hareketle rakse- | diyorlar. Gözlerim dönüyor, ayağımın altındaki — taşların sarsıldığını hisseder gibiyim Sallanma yavaş yavaş fazla- | İlııynr Kapı lııenlo'elrl.'l küçük çocuk salıncakları gi- | bi bir ses çıkarıyorlar: — Gicird! .. gicird .. gi citd ... | Kadin çığlıklarile binala - | rin sarsılmasından meydana | gelen vahşi, korkunç şangıi rüular, tıkırtılar, gıcırtilar bir birine kavüşuyor. Çocukla- | rin «anacığım, — babacığım» çığlıklerı, ihtiyarların — kor- kunç çatlak, niyazkâr keli- moişehadetleri uhravi gürül- tüsünde boğuluyor, kapılar açılıyor; çoluk, cocuk, — ihti- yar, gençk eski bir. göre nökle emekliye, — emekliye | dışarıya — fırlıyorlar. - Bütün gözler korkudan yerlerinden Bakışlar va- fırlamış gibi *hgi... Beş dakika evel ücü gibi sarınan- kadınlar şimdi kor- kudan başlarına «üslük»ler ini bile almağı unutmuşlar. Blinin hamurile dışarı firli yan şişman bir kadın ner eye gideceğini şaşırmış bir halde iki tarafa — koşuyor.. Birkaç ihtiyar kadın «Alla- him senden imdat» diye ba. ş Hükümel tnda yeni aç | daciye çeşidlerinin en eyisi arak bulunur. Bilhassa mekteb en ucuzü - Olü talebelerine aid muhtelif iğer ücarethanelerden pek farklı vesaire d ve ehven fiatlesatılır. | şündüğ fakat hepsinde bir neşesizlik |— . akıllarına KADRİ UZKUR EN UGUZ KIRTASİYEMAĞALASI caddesinde Zarbali oteli al- adıiğım dükkânda kırtasiye, zü- gırışıb ağlaşıyorlar. Kadın çocuk bağırışmaları - sokak- akları inletiyor. Yerin sarsıntısı dindi. Fa- kat korkulu gözlerle biribir- lerine bakışan halk evlerine girmeyi bir türlü — cosarot edemiyorlardı. Aradan on beş dakika geçti. Palaz gibi çırpınan kalbler biraz saki- nledi. Herkeste biribirini tes- elli isteği uyandı. Demin ko. rkudan çeneleri tutulan bazı ihtiyarlar bunun bir «gazabı ilâhı» olduğunu, tövbe istiğ far etmek İâzım geldiğini söylüyorlardı. Bazıları da, hareketiarzın gece tekrar — olmak — ihti- malini ilori — sürüyorlardı. | Evi viran olanlar sağlam we öteberi sarsıntıyla yıkıl- mıyacak kadar dayanıklı ol- an evlerin sahiplerine mür- | acaatla kendilerini bir gec elik konuk kabul etmeleri için rica ediyorlardı. Nihay- et sinirleri biraz yatışan ai- leler — birer birer evlerine dağılıyorlar. Demin kadın, çocuk — velvelesile çalkanan tokaklar yavaş yavaş boşa- Imağa başlıyor, etraf kork- ulu bir sessizlik kaplıyordu. Bir saat sonra evlerde taplanan kadınlar bir zaman» bayılanlara ait bir sürü dedi kodu uydurdular. Hattâ Hasa- nın karısının çocuğunu dü nü bile iddia eddiler vardı, Hiç eğlenemiyorlardı. Gramofon çalmak, — ma. sal — söylemek — akılların. dan bile geçmiyordu Ie psinin| kofasını bir korku kemiri- yor ve dalıb dalib gidiyor- lardı. Ramazanın müboarek günlerinde işledikleri günahlar| geldikçe #gazabı ilabiyev kendileri sobeb ol- duklarını zennederek ilikle- rine kudar titreşiyor ve Allahım bizi affet diye :.ğlııçıyoılnn!ı Hattâ hayat- larında bir defa Allah demi yenler bile o gün Allah ko- rkusundan titreştiklerini in- kâr edemezler . Mehmet, Yaşar n ve piyasadan defter ve kalem murlardan görülmesi Tâzım î asını da işeretlemek çok doğ- — YÜRKDİLİ Mecmualar; idare | Dahiliye Vekâleti tarafın- dan çıkarılmakta olan aldare» aylık mecmuasının — 8 inci sayısı neşredilmiştir. Yurdun | iç işlerinin idaresine taallak | eden karar ve talimatnam elerin bir külliyatı olan bu | mecmta, aynı zamanda gay ri resmi kısmında çok fayd- âhı — makâlelerle bulunuyor. Yeni nüshada Naşitin «şe hirler ve mahalli — idareler toplantılarır hakkında tetki- kli bir yazısı ile «Mercure» den tercüme, memurlara 12 açık mektub ve ilâve olarak da Barthelemynin «hukuku idaresi» vardır. Şehirler ve mahalli idareler toplantıları hakkındaki yazı. da Lyon kongresinde veril- miş olsa İngiliz raporu ile yo Mlar hakkındaki sorğular ve | verilen cevablar izah edilme- ktedir. 12 açık mektubda iso, me bezenmiş | gelen vasıflarla — memurluk hayatında muvaffakıyet elde edilmesi — için nasıl harek- | et edilmek icab ettiği açık ve temiz bir lisanla sayılmakta- dır. Yalnız bu yazılar mecm- uanın kiymetini yüceltmeğe kafı gelecek derecede mühi- | mdir. «İdare» mecmuası büyük bir dikkat ve meharetle tan- zim edilmiştir. Ulusal kütüp hanemizin en kıymetli külliy- atı arasında «İdare»v mecmu ru bir. harekettir | Yitik Mührümü kaybettim ye- | nisini çıkaracağımdan hük- | mü olmadığı ilân olunur, Yitik Nühürlerimizi — kaybettik | yenisini — çıkaracağımızdan eekisinin hükmsü olmadığı ilân, olunur. | Kopsüdün — Beyköyünden | Hüseyin oğlu Raşid, — halil oğlu Cemalettin Dereliköyü- nden Şerif oğlu Kerim, me hmed oğlu Nuri mehmedler köyünden Torun oğlu mus. tafa Eyübbükünden Tahir | oğlu Abdullah, — Kepsüdün Gamiiatik mahallssinden Os: man oğlu Raşid. AVUKAT | H. Tevfik - Sadık DAVAVEKİLİ YUSUF KENAN Yazıhanesi hükümet caddesin- de Ahmet çeşmesi karşısında BB Merkez ve kazalarda her nevi dava kabul ve surat- le neticelendirjlir. TÜRKD İLİ Neşriyatından: ocuklar için. | Yazan: Mehmet Cevdet ı |Hayat bilgisine uygun olarak ,la- lw zıl mıştır: Her kitapçıda satılır. — 4 Hacı Ramazan oğlu Kurban. | Nojad karıs nı, çok sever. | di Evleneli beş sene olduğu halde ondan bıkmamış, hat- tü daha ziyade “sevmeğe başlamıştı. Hele çocukları oldukdan sonra artık biribi- | rinden ayrılmaz - olmuşlardı. Nojat, Osmanlı bankı da çalışıyordu. Sabahın sekizin- de neşeli olarak gider, yine aynı sevinçle eve dönerdi Her gelişinde karısını kapıda görür, öpüşürler kucağa içeriye girerlerdi. Bazan bu iki mesut - çiftin arasına — minimini bir baş karışırdı. O zaman ikisi de gülümser, bu — minicik başı birden öperlerdi. Bu üç sen- edenberi hiç aksamadan böy le devam ediyordu. Saadet ufukları hiç — kararmamış sevgilerini hiçbir engel boz. amamıştı. Aysız gecelerde «N.....» piyano çalar, Neza- tda kemanla buna karışırdı Saatlerce çalarlar, hiç üşe- nmeden, bıkmadan başbaşa kalırlardı. Aylı, yıldızlı gec- elerde kolkola dolaşırlar. Ta- biatın korkunç iç çekişlerini öperek dinlerlerdi. Bazan da | evlerindeki havuzun karşısı- na oturub; maziyi, tanıştıkl. arı günleri hatırlardı ee aN....D sekizdenberi bekliyordu. Saat dokuz ol- duğu halde Nejadı eve gel memişti Yerinde duramıyor. du. Odayı sert adımlarla a08- abi asabi dolaşıyordu. Kom- | gşuda çalınan kapı sesini ka- | bi çarparak dinliyor, soka- ktan geçenlerin ayak tıkırt- ılarını nefesini kesorok sa- yıyor. Kapıya — koşüyordu. Daha çok bekledi. Ay, bir dağın arkasına — süzülerek kayboldu. Gecenin kesif kar. J anlığı her tarafı — sarmağa başladı. Saat on.. Kocası daha gelmiyordu. — Bu beş senedenboeri daha yeni gör- ülüyordu. Nojat — her- gün eyve tam vaktinde gelirdi. Açık pençereden du- rmadan sokağa — bakığordu. Her yer — karanlıktı. Tabiat susmuüş; gesenin - müstesna hayatı sönmeğe başlamıştı. Btrafına baktı. Komşularda lambalar sönmüştü. Yalnız sokak başlarını - aydınlatan elektrik ışığında sönük göl- geler uçuşayordu. Perdeyi indirdi. Döndü, Sofraya bak- tı, Yemekler epey soğumuştu. Of, şimdi sofrayı kim tople» yacaktı? Orasını - boş gör- mek ölümden de ağır geli- | yordu, Hizmetciye izin ver- diğine pişman oldu. Keşki onu eve yollamasaydı?.. Safrayı töplamak — iatedi. Hayır: Bileklerinde kuvvet kalmamıştı. Başı - ağırlaştı. Zaten gözleri de kapanmağa başlamıştı. Bir kanapeye ya- slandı. Ve öylece kaldı. * e Güneş; altın huznelerile odanın rutubet kokan düva- rlarını yıkamağa — başlamış nazlı ellerilemiN..» unun yasl- andığı kanapeyi okşuyordu. Dalğındı. Bir &08 işitti Acıy- la, korkuyla doğruldu yatak odasından kesik kesik nefe- sler ve ara sira bunlara bir çocuk sesi — kariş nıyordu. Arkasına bukmadan koşdu, Odanın — kapısını za- ten açık birakmıştı, / Biraz ve kucak | Hikaye| İki Damla Göz Yaşı. ilerledi, yavrusu yatağa sa- rılmiş: | — Baba! Cici baba! kalk diyordu. Nejat, yorgana &)- kıca sarılmıştı. Sarı saçları | yastığın üzerine dökülmüştü. | N. çocuğunu elinden tuta- rak geri çekdi. Yavru bo- yuna tepiniyor, ağlıyordu — Anne' babamı öpmeden | gitmem diyordu. Onu ku- cağına aldı, saçlarını — okşi- yarak: — Onun yerine beni iki | defa öpersin olur biter dedi. — Olmaz cici anne. | — Sus yavrum baban ha. sto onu uyandırma,. Haydi mektebine geç kaldın. Çocuğunu mektebe yolla- dıktan sonra yatağu yaklaş. tı. Yayaşca titrek ollerile yo- rgonı açmak istedi. Ya Noe- zadına birşeyler olduysa?. Bu müthiş düşünce beyn- ini sarstı. Dayanamadı, uza- ndı. Titriyen dudaklarını se. vgili hocasının saçlarında gezdirdi. Anlına elledi. Ayvah, Nojadı ateşler içinde, yanıy- ordü. Na yapmalıydı? Acal doktoru çağır. sam” Ya bir tehlike varsa. Ne fayda kondisi bakrmaz- mıydı. Eyi kötü bir tahsili vardı. Bir iki tane aspirin getirdi. Biraz ıhlamur kayn- | attı. Şimdi kocasını nasıl uy-. | andıracaktı? Bir. sandalya | çekti Parmaklarile kocasın- m göül yüzünü okşadı. Bu da onun gözleri açılma- | ğa başlamıştı. — Heyecanla, nefesini keserek — Nojadına | O baktı. | — — Nen var cicim, Nejad- ım.. ' Dedi. Hayır kocası ses | vermiyorda, Hıçkırıkları boş odanın boş köşelerinde aki- sler yaparak — uzandı. Bü sırada telefon çalmağa baş- | | lamışdı. Herhalde bankadan olacaktı. Koştu. Evet yanıl- mamıştı. Nejadın geç kalışını morak eden müdür «Ne oldu?» | diyordu. Onun ağır hasta olduğunu | | söyledikten somra acole ko- casının yanına döndü. Ö, şi- mdi demire sıkıca tutunmuş doğrulmak istiyordu. Blleri- ni tuttu. — Nen var cicim.. mısın iki gözüm?. Hastanın yeşil gözleri pa. rladı. Dudakları kıpırdadı. Ve yalnız bir jisim tekrarlıyarak yatağa yuvarlundı . Hasta N, » Donmuş kalmıştı. Bu isim beynini altüst — etii | Şimdi maziden bir sahne- | yi tekrar gördü. Başı dönü- yor; durduğu yerde - sallanı- yordu, Peki o ölmemiş mi- ydı? Nejat neden onü tekr. ar hatırlattı? Hem şimdi bu- nun ne nemünasebeti vardı? Bir zamanlar onu çılgın gibi sevmişti. Fakat şimdi kocas- inı, yalnız kocasını söviyor- du. Ham de tam manasile me- suttu Kocasının ateşin gözleri yuvasından fırlamıştı. Demek bu isi » na o kadar çok tesir etmişdi. Bir ca- navar gibi fırladı. Artık hiç birşey görmüyordu. Saçları dimdik olmuştu. Karısının beyaz ince boy- nuna kaba parmaklarını goç. irdi. Kudurmuşcasına bağır- di: — Kahbe! kahbe! beni nasıl | Paldı. | Tokrar baktı, evet | Tö ikimcı kânun GAĞA e olduda aldattın. Demek - ço- cuğun bendendeğil öyle mi? Dur Neojat, Ne ... —Durayım mı? Yaşamak çok mu hoşuna gidiyor? Ar- tık elimden kurtulamazsın. Bak sana bu ismin anılma- sı bile seni sarhoş — ötti. Kimbilir onu görsen.. N... gözleri gittikce — ufalıyor, boğazından bir hırıltı gibi çıkan — nefesi kosiliyordu. — Nasıl hal nasıl? Sen bana oyun oynadın amma ben sana daha eyisini oy. nadım, Tebeşir tozu içtim. Beni hasta zannettin değil mi? A, kahbe karı! Keşki bunu evelden bilseydim. Bilerini gevşetti. Gözleri daha ziyade büyüdü. Geriye çekildi. Önüne serilen man- zaraya dehşetle baktı. Karısının ağzından — kan gelmeğe başlamıştı. Yavaş yavaş yere *eğildi. — Baktı. Evet kan kıpkızıl kan! yere kapandı haykırdı. Karısının ruhsuz cesedini öpüyor sık- iyordu. Yüzü gittikce solu- yor. Kıvranmaları kesiliyor- du. Gözlerinde yalnız — iki damla yaş kurumuş kalmış- tı. Bu sirada bahçeden kivr- ak bir çocuk sesi geldi. — Anne! Annel Cici annel Nojat; telâşla doğruldu. İşte çocuğu geliyordu. Şimdi ne yapacaklı? Kapıya — koştu. Çocuk babasını gördü. Sar- Kucağına çıkmk istiyordu. Baba onun masum gül yanaklarına baktı. Son- ra itti.. Çocuk feryad — otti. Yer — kızıl bir şeyle boyan. mışti. Baktı baktı. Tekrar baktı. Annesi,orada uyuyor- du. Koştu ağzını annesinin yüzünde gezdire! — Anne'Anne! Cici annel Ka- İk. Bak! Bey babam kızğın diye bağrıyordu. Babasının gözleri ellerine ilişti. Onlar kaskatı kesilmi- şlerdi. Şimdi katil olmuştu. Evet katıl. Hem de bir ma- sumun annosini öldürmüştü. Öyle ya çocuk ondan değil. sede annesindendi... Yerinden fırladı. Çekmecoyi çekti onu da — öldüreceğim dedi. Tabancasını — alarak uzaklaştı. Biraz sonra banka müdü- rü eve giriyordu. Mordiven- leri dört atlıyarak — yukarı kata çıktı. Küçük yavru an- nesinin eteğine sarılmış onu uyandırmağa çalışıyordu. anlı pa- rmak izleri şüphasi kalma- mıştı, Nejat katildi. ee Aradan on beş sene geç- mişti. Bir ilkbahar sabahiy- dı. Kâinat mütebessimdi. Ge- nç bir çocuk elinde bir de- metle mezarlığa ilerliyordu. Annesinin mezarını uzaktan gördü. Fokat!.. Evet orada birisi duruyordu. Yanaştı... Baktı... Bu çehre kendisine yabancı değildi. Yalnız yıp- ranmış, ihtiyorlamıştı. Hem de o adam annesinin mezarında ağlıyordu. — Gözlerinde - iki damla yaş - vardı. Düasini bitirib ove dönerken o çeh- renin mazideki hayalini gö- rdü. Bu zavallı babasıydı. Evet onu tanımıştı. — Fakat beyhat!.