SAYFA 2 ei Çocuklarımızı Koruyalım! İnsarlar zaiflere, âcizlere karşı insaflı ve merhamet- | | hdirler. Gücü az olanlara acınır, kızılmaz. Onları ko- | rumak merhamet dayğusundan il.ri gelir. Hastalar, | çocuklar ve ihtiyarlar zaif ve âciz insanlardan sayılır- | lar. Bir hasta, bir çocuk veyahut bir ihtiyar kendi- | sini tehlikeden koruyamaz. İşte bunlar korunmağa mu- htaç kimselerdir. Biz hastalara ve ihtiyarlara merhn- met ve şofkat gösteririz. Fakat çocuğa karşı bu duyğumuz | azdır.Zayallı yavrucuklar ne yaşta olursa olsun döğülmekte, daha küçük yaşta büyük adamlardan ziyade çalıştı | rılmaktadır. Dükkânda çırak olarak kullan;!an çocuk- | ların çoğu on yaşından küçüktür. Ve bunlara ağır iş ler gösterilmektedir. Seher vaktinde dükkân: onlar | açar akşam karanlığında onlar kapar. İşin ağırlığını || düşünen yoktur. Yani çocuğa yaşına göre iş görmeyi kimse düşünmez. Bu kadar ağır işlerde çalışan çocuk- ların eline günde üç beş kuruştan Tazla birşey de | | geçmez. Avrupa — budünlarinin bazıları ile Amerikada ana baba bile çocuğunu döğemez. Çocuğunu — döğen ana ve baba mahkeme tarafından hemen cezalandırılır. | Halbuki bizde evinde çocuğunu döğmiyen aileler hemen hemen parmakla gösterilecek kadar azdır. Avr. | upada 13, Amerikada 10 yaşından aşağı çocuklar hıç bir yerde çalıştırılamaz. İlk okuma çağında çocuğu mektebe göndermeyip işe gönderen ana ve babalar ile cocuğu çalıştıran tücaar ve esnaf cezalandırılır. Ora- | larda çocuk ana ve babadan ziyade Budunun malı sayılır. 1 Ana ve baba çocuğunu döğemediği gibi mektebe gitmek- ten de vazgeçiremez. 15 yaşından küçük — çocukları | kendi — işinde bile çalıştıramaz. — Gönül — bizde de 1 çocuğa böyle ehemmiyet — verilmesini diler. Çocu. ğu yumuşak, sert, cılız veya — gürbüz. iyi veya — fena ' yapan ana ve babadır. Çocuğunuzu nânkör yapmayı- ! nız. Her ana ve baba memlekete nankör — değil hayırlı (| evlât vetiştirmeğe çalışmalıdır. Çocuğu eyi yetiştirmek | | | az. Çocuğa yüksekten bakar iseniz sevilmezsiniz. Çocu- kla beraber olsanız sayılmazsınız. Çocuğun bizden bekle- | diği şefkattir. Bunu hiç bir zaman esirgememeliyiz. | Bizde çocuklara ikide bir: - Üzerine ait olmıyan şe- | ye karışma, patırti etme, atlama, ziplama, koşma, yan | | bastın, çamıra battın, sağa sola baktın diye dayak atan ana ve baba az değildir.Çocukların bu gibi hallerini gör- |/ ünce daima kendi çocukluğumuzu hatırlamayız. Ve her | şeyden evol çocuğu sevmeliyiz. Çocukları fenal ktan ku- rtarmakta her insanın vazifesidir. Çocuk yurdun, yurt ta gocuğundur. Banu hiç bir zaman hatırımızdan çık armamalıyız. Çocukları sağlum olan budunların sırtı ye- re gelmoz, Balıkesir Himayeietfal Cmiyeti reisi Dr. Kâmil | B n n Mısırda Sıyasi Buhran «Manchestor Guardian»den: ; mek üıcreÖ saray nazırlığını Mısır bügün başvekilsiz. | yapan Nesim Paşa yeni ka dir. Saray ile Nesim paşa | Dunu esasiyi protesro ma- arasındaki — müzakerelere | kamında istifa etti. Sıtkı pa- devam edilmektir. Nesim pa- | Şa iki sene hiç bir mııgn şa başvekâleti kabul için | lefot görmeden merhamet koştuğu şartlarda, demokra- siye muhalıf olan 1930 ka- nunu esasinin — tadilıni ve halkın reyinin alınmasını istiyor, 930 kanunu esasisi ayan meclisi — azalarından sizce hüküm sürdü. Fakat 1933 de Sıtkı paşa çekilin- ce; iktidar kendi değil İbraşi geçti. Kral Fuat birkaç ay- | danberi basta bulunuyor. Bu beşte üçünün kral tarafından | hastalık — dolayısile kabine intihap edilmesine müsaade | eski — şöhretini — kaybetti. etmiş ve bu suretle kanun- | Ve — istifa — mocburiyetin- de kaldı. Halkın teveccühü: nü kazanamamış olan İb- raşi - paşa da kabine ile be- raber düştü. Bugün saray Tarın tatbiki — işinde kra- la müsssir bir. kontrol salâhiyeti vermiştir. Bu kanu nu esasi çok muktedir dikta- Pa- güçtür. Sert —davransanız olmaz, yumuşak olsanız olm- |( uğumuz müşkül — günlerin Dmilli hükümetin sırtına yüklediği birçok — vazife- halefinin | paşanın — eline | tör olan başvekil Sıtkı tarafından tertip odilmişti Bunu müteakıp gelen umu- mi intihabat bareketi gerek müstakil fırka olan Vavf fırkası ve gerekse liberaller tarafından boykot edilmişti. Bu boykota ilâüveten yap.- lan resmi tazyikler — Sıtkı Paşa fırkasına — büyük bir ekseriyet kazandırdı. — Ve kanunu esasinin — kabulünü mümkün — kıldı O za- man kral jile hükümet nra- sında vasıta — vazifesini gör- NASIL İKTISATÇA nazırlığına geçen zat jise Nesim — paşa ilemüzskereye girişmiştir. Şimdi asıl me- sele şuradadır: Acaba — Kral Fuat kendi otokrat - iktida- | rından bir - hayli fedakârlığı mucip olacak olan Nesim paşanın — şartlarını — kabul edecek mi? Umumi intihabat yapılırsa Vaft fırkasının ye- niden canlanması — muhak- kaktır. Bu takdirde Mısır demokrarisi — hiç şüphesiz daha eyi temsil — edilmiş olur. | YARI MÜSTEMLEKE- LİKTEN KURTULUP ERKİN BUDUN İKTISA- | DINA GEÇİYORSAK DİL SAVAŞINA DA KÜL- TÜR MÜSTEMLEKELİĞİNDEN ÇIKIP BUDUN BÜTUNLÜĞÜNE GİDİYORUZ. | vekil memleketinin buhran Dald Almanya hükümetinin — £ TURKDİLI İngiliz ingiltere Guildhallde «Times» gazetesi yazıyor: Mister Macdonald dün ak- şam Gülldhallde irat ettiği bir nutukta hükümet idare- sinde geçen senedenberide- vam eden safhaları izah et- miştir. Bu nütkun en ente resan ciheti, geçirmekte old- lerin teşrihi olmuştur. Baş. | tazyikı altında kalan kısım larından, dahili yaziyetten bahsettikten sonra Almanya- nin bir köşaye çekilmiş bir | halde kalmasını tenkit edi yor ve diyor ki: «Milletler kendi başlarına ve yalnız kendileri için yaş- ayamazlar.» Mister Macdon. Sar meselesi hakkında son zamanlarda verdiği teminatı memnuniyetle karşılamış ve bundan sonra silâhsızlanma meselesine geçerek — birkaç senedir. devam eden bu müzakerattan İngiltere- nin kazanç temin etmek | ümidini kesmediğini bildirm- iştir. Milletlar cemiyeti azası | sıfatile İngilterenin uhdesinde birçok mesuliyetler olduğunu | söylemiş fakat bu gibi taah- hütlerin keyfi bir şekilde to- zyit edilmiyeceğini de ilâve etmiştir. Çok yazık ki başvekil bu. günlerde riyaset ettiği deniz kuvvetleri müzakeratı hakkı- nda kati boyanatta balunam- amıştir; çünkü bu öyle bir mevzu ve Guildhall ziy- afoti de öyle bir firsatlı vaziyet müsaade etse- ydi hükümetin bu — işteki siyaseti kolayca tasrih edil- ebilirdi. Mister Macdonaldın en ziyade — alkışlanan sözü | diğer millelere misal teşkil | etmek üzere İngilterenin si- lâhsızlandığı, fakat bu misa- le aldıran olmadığı için mü. dafaa tertibatı almak ihti- yacını hissettiğine ait olan kısımdır. Başvekil sözleri- ni bitirmeden evel memle. g 5 Bir cinayet. Bir köylü bahasını yarı uykuda iken öldürdü. Bir gün önce Sındırğının bir köyünde canavarca bir | cinayet olmuş, bir evlât | babasını uyurken öldürmüş- | tür. | Tafsilâtı çok acıklı olan | vaka Sındırğı kazasının Ço- rum nahiyesine bağlı (De- recikviran ) köyünde olmuş- tur. Köy halkından Mahmut ağa ile oğlu Mustafanın arası bilinemiyen bir — sebepten | dolayı açılmış — Mahmat | ağa bir gün oğlunu döğ- | müştür. Fakat Mustafa bu döğülmeyi bir türlü arına ye- dirmiyerek babasından öç al- mak sevdasına düşmüş ve bir fırsat gözlemiştir. Mustafa cumartesi — günü gecesi babasını yarı uykuda bas- ürmiş ve av tüfeğini birkaç el ateş etmiştir, Zavallı adam — yaralan- dıktan birkaç dakika sonra ölmüştür. Baba katili Mustafa va. kadan sonra jandarmalar tarafından — yakalanmıştır. Sındırğı — cümuriyet — müd- deiamumiliği tahkikata el koymuştur. Şehrimizde soğuklar başla. mış bulunmaktadır. Dün de- rece sıfırın üstünde sekize kadar düşmüştür, Devair müessese lerde soba dumanları moğe başlamıştır. ve ev- tüt- ketin umumi sadakatinden ve Britanya dominyonlarının demokratik — serbostisinden büyük bir belâğatle bahse. tmiş ve buhranlı bir devirde vazife başına gelen hüküm- etin yükşek fedakârlıklarla temin ettiği kazançları muh- afaza etmek için elinden ŞEHİRVEMÜLHAKATTA Canavarca|Erkek Orta Mekter Şehrimiz erkek orta mek. tebinde bu yıl açılmış olan ] pansiyona seçimde kazanmış olan gençlerden yirmi efen- | di alınmıştır. Bunların beşi Balıkesir, dördü Eskişehir, üçü Ankara, secizi Bursa- dandır. Bu efendiler Kültür İşleri Bakanlığı nam ve he- sabına pansiyonda yatıp ka. Ikacak ve mektepte okuya- oaklardır. Kültür İşleri Bakanlığı tarafından adları ve sanları mektep çevirginliğine gön- derilmiş olan bu gençlerin adlarını aşağıya yazıyoruz: Bal:kesirden: İbrahim oğlu ı ! r Yoguslâv Notasının Akısle (Üst tarafı birinci yüzde )| goslavyada — sujkast yapa caklara tahsis edildiği doğ. ru mudur? Macar hükümeti sonradan bu karargâhın mevcut oldu- ğgunu kabul etmiş ve burad- aki hırvatları uzaklaştırmak için tedbir aldığını bildirm- iştir. 2 — Karargâhta — Macar zabitleri, Krala suikast yap. an Popischil, Raiteh ve Kr- geldiği kadar — çalışacağını ilâve etmiştir alje nişan talimi yaptırmışla. | rdır. Erkek Orta meklebimir. Orhan, İsmail oğlu | Mustafa oğlu Mustafa, #4 oğlu A. Hamdi, ismi H. İbrahim, ü Eskişehirden: İsmai) | Alâeddin, Mustafa oğlt ri, İsmail oğlu Mahmut, Bİ oğlu Hasan, Bursadan: Ahmet oğlu Halit Ziya, * oğlu Hikmet, Sabri Kemal, Sajt — oğlu Süleyman oğlu Kad seyin oğlu — Sait, hmut oğlu Ahmet, Hulüsu oğlu Supbi, Ankaradan: Hüu!.' Hamdi, Kasım — oğlu Hakkı oğlu Fevzi efeh 3 — Yanka Pu gelen çeteler birçok stlarda bulunmuşlardır. — 4 — Yugoslav hüf bu suikastlar üzerine " ile Prametzin — tevkif melerini birkaç fa istemiştir. Macar hükümeti bun kânı olmadığını söy tir. 5— Marsilya JTajlleri senelebce Macâf kümetinden yardım & şlerdir. Tefrikamız: 3 ni KÜÇÜK MUK. Yazan: Vilhelm havf Böylece ikj gün geçti. Türkçeye çeviren: A. Avni Muk, artık kısmet aramaktan ümidini kesti. Gıdası yabani meyvalar, yatağı da kuru toprak — idi. Üçüncü günü sabahleyin bir bayırın tepesinden büyük bir kasnba gördü. Orada cami minarolerinin alemleri parıl | panllpırhyordn. Ve her tarafta bayraklar dalğalanıyordu. Sanki bunlar, kücük Muk'u aldatmak istiyorlardı. O, gö- zlerinin önünde açılan bu tatlı görüşe şaşakaldı. Hayli zaman bakmağa doyamadı. Evet, küçük Muk artık orada kısmetini bulacaktı Sonra sevinçle sıçmıyarak ille oraya gideceğim dedi O, bütün kuvvetini toplıyarak kusabaya doğru yola çıktı. Kasaba pek yakın göründüğü halde Muk, oraya öğle üstü yetişebildi. Yorğunlauktan küçük ayacıkları ur- tık yürüyemez olmuştu. Bunun için yolda birkaç defa oturmağa ve hurma ağaçları altında dinlenmeğe mec- bur kaldı. En nihayet Muk, kasaba kapılarına yaklaştı. Burada kendisine biraz çeki düzen verdi: Sarığım, cübbesini — düzeltti, kuşağımı — sıktı, — kilcım — daha güzol yerleştirdi, kunduralarının — tozlarını - sildi, sopasını eline aldı ve yiğitçe kasabaya girdi Birkaç sokak dolaştı Fakat hiçbir taraftan bir kapı açılıp ta kimse ona, zannett $i gibi: «Küçük Muk, küçük Muk! Buraya gel, yi, iç ve kü- çük ayaklarını dinlendir» demedi. Küçük Muk, bir. büyük geçerken aç gözlülükle yukarıya baktı. Tam o sırâ pençerelerinin birinden bir - ihtiyar kadın başımı V uzatarak haykırdı: çoktan işte, kelimeleri Haydi Pişti Tatlı Sofraya güller konacak Komşucuklar haydi geli Afiyetle yemek yiyin!.. Derken - evin gelin! aşlar hep ateşte; kedi ve köpek girmeğe başladı. Muk, birkaç dakika, ban yolunu kendisinden daha eyi sıra gitmeği kararlaştırdı. Merdivenlerden çıkınca karşısına pençereden ı','. kaşlarını ihtiyar kadın çıkıverdi; istiyorsun”» diye sordu. Muk ta karşılık olarak: — Sen bizi yemeğe çağıran değil mi idin? olduğum için işte ben de, geldim, dedi. | İhtiyar kadın gülümsiyerek: — Tuhaf adamcağız, sön de na çebuk bu hayk Kasabada sevgili kedilerime yemek pişiriyorum. Ara sıra onlara misafir de çağırıyorum. İşte senin işittiğin © açıktan açığa anlatışı j hoşuna giderok onu bayağı bir misafir gibi eğıritİÇ Muk yedikten ve biraz canlandıktan sonra yi0? " | kendi üzerine aldın! Muk'un herşeyi kadın — ona: yensin diye ancak in! kapısı — açıldı. mi diyo kararsızlıkta bulundu. Nihayet yüklenerek dü Önünde iki küçük kedicik gidiyordu. Onlar ve güzel evir;duıı’!ı Ve — içeriye de yireyim mi. girm bildikleri için — onlarıf çatarak Mu g biliyordü f herkes ylf (Dnıı*v K 4