16 İKİNCİTEŞRİN ŞÖT Senman aa sanaEREE NN KA AENMEN ENRANE AU RE GU RR NN ER A, Hurafeler.. — Of,, Yeter anne, şu hurafe musallarını dinlemek- ton bıktiım. —Ne hurafesi oğlum, bun lar hergün olan şeyler.. — Doğrusu ben bu şeyleri Bözümle görmeden inanmam. — Allah göstermesin. —Her he ise, saat on bire geldi, uyku gözümden akı- Yor. — Haydi yat oğlum.. — Geceniz eyi geçsin! Hızlı hizli odama - çıkıp karyolama uzandım, fakat bir türlü uyuyamıyordum. Akşamdanberi dinlediğim tih ve perilere ait birçok uyduürma masallar dimeğımı altüst etmişti. Onları unut- mak istiyorum, fakat, kabil mi? Hakikatmiş gibi adeta onlardan korkuyorum.. Ha- yır!.. Hayır!. Onlardan kati- yen kormuyorum, ©o saçma şeylere katiyen inanmıyorum Ve inanmıyacağım.. Bilmem, karyolamda daha kaç saat böyle düşüncelerle uğrüştım?.. Nihayet uyumu- Şum... &... Hizlı, hızli kapi vü- —Haydi oğlum, atını eğa. rledim, erkenden teyzene git bBakalım, hastalığı nasıl ol- düğ, Biraz sonra atıma atlayıp yola koyuldum... Hor taraf ayın parlak ziyasile kaplı.. Adeta, gündüz gibi... İki tarafı yeşil meyva ağ. açlarile mestur bir şoseden ilerliyorum. Nihayet köy yoluna ayrı- Idim. Ortalık ıssiz, hafif bir rü- zgür yüzümü okşuyor.. Şoftali ağaçları arasındaki araba yolundan süratle gi- diyorum.,. Tam bu sırada kulağıma bir ses geldi. Din- ledim. Sağda kalan köyün büyük mezarlığında bir çocuk ıg: liyordu... Geceleyin oradaki bu yavrunun sesi beni me- raka düşürdü... y Homen atımı çevirdim, şi- mdi yıkık birçok mozarlar #rasında gidiyordum. . Sos gittikçe yaklaştı, oh! . İşte nihayet gördüm, kar- Şiki selvinin altında bir ço- cuk... Hemen attan inip yanına Bittim, o hâlâ ağlıyordu... —Niçin ağlıyorsun çocu- Bum?.. — Senin annen, babam yok mu?.. —Yok.. Cebimden — bir — külâh teker çıkarıp ona vererek: — , Haydi seni bize götür- #yim, gelir misin?. Hamen razı oldu, beygire bindim, onu da arkasına al- im., — Kollarınla belime sıkı tatun, sonra düşersin. — Peki.. Mezarlıktan çıkmak - için atımı sürdüm, hayvan kanter içinde kaldı.. Yürümüyordu.. - Ben isö TTTT Y L Yazı Müsabakası : mütemadiyen — kırbaçlıyor. dum. Buna rağmen ©o gitme- mekto israr ediyordu.. Beni büyük bir morak sardı.. Ar- kama baktım .. Aman yara- | bbi!. Ne müthiş şey?. Ne ko- rkünç. Arkamdaki çocuk bü- yümüş adeta dov şeklini al- miş ayakları yerlerde sürük. leniyor, gözleri fırıl fırıl dö- nüyordu.. Korkudan bayılmak | derecesine geldim.. Evet, hiç şüphe yok, işte arkamdaki bir peri idi... Heyecandan dona kaldm. Ne yapacağımı şaşırdım, ni- hayet hatırıma bir kurnazl- ık geldi. Çocuğa: — Ver oğlum ellerini, sıkı sıkı tutayım, sonra buralar- î da düşersin Peki,. deyip ellerini uzattı. Tutar tutmaz aşağıya attım. Büyük bir — yükten kurtulan boygirim, yaydan | çıkan bir ok gibi fırladı, Ke- ndimi tutamadım. Yürzü ko- yun yere düştüm.. Çocuk başucumda dev gibi ayakta dürüyordu. Korkudan gözlerimi sıkı, sıkı yamdum, gelecek akıbeti beklemiye başladım...» Bir ses: | — Oğlum kalk, bak kar- yolandan düşmüşsün.. Korka, korka kalktım, od- amdayım, Ofl.. Ne fena.. Aca- ba bu gördüklerim rüya miy- dı?. Ne korkunç şey?.. Düşün- ceye daldım.. Tam bu &ırada bir ses!.. Hemen karyolama kapandım: — Annel.. Çabuk kapıyı, camları kapa geliyor!.. — Kim göeliyor oğlum?.. —Duymuyor musun?.. Mo- zarlıktaki çocuk.. — Hangi mezarlıktaki? , Sen aklınımı kaçırdın oğlum, kalk bak bir saat — evel ağabeyin geldi, dışarıda on- aa çocuğu ağlıyor. Kapı açıldı, içeri ağabeyim girdi.. Ben hülâ yatıyord- um. — Neo kardeşim, hasta mısın? Hemen karyolamdan fiır- layıp ağabeyimin boynuna sarıldım. — Hayır — ağabeyciğim!.. Hasta değilim.. Yalnız kor- kunç bir rüya gördüm, hâla onun tesirinden kurtulamıy- orum.. — Annel. Annel. Sakın bir daha bana o peri ve cin masallarından söyleme artık onlardan bahsetme.. Siz birçok zavallıları böy. le korkutuyorsunuz, onlar da rüyada gördüklerini hakikat sanıyorlar.. İnanıyorlar!.. Az kaldı bu gece inanıyo- düm... Fakat hayır!.. Hayır!. Ben bunlara inanmam. Cin.. Peri.. Bunların he- | psi yalan. Hepsi rüyada gö- rülen birer hulyadan — jba- ret.. Başka birşey değil.. N. B. Müallim mektebi M. Gandi TÜRKDİLİ — İç acıları: Bu da Bir Dert!.. Bulgar! diyen memürlar.. Bir Türk ve bir Balgar gazetesinin Şehrimize, Bulgaristandan | muhacir — geldiğini haber alır a'maz derhal — kalkar, yeni bir havedis almak, on- latın acılarını dertlerini paylaşmak, kendilerine ma- nevi — yardımda buluütmak ve kısaca Bulgarların yeni kahramanlarını (!) öğrenmek maksadı ile yanlarına koşa. rim ,, Şimdiye kadar pek çok dert dinledim ve dinliyorum Onların göz yaşları karşısında, gözlerim yaşarır. Türkiyeye gelebilbildikleri ve bu me- sut güne kavuştukları için sevinirler ve hep beraber seviniriz, — güleriz, konuşu- ruz... Dün, — Bulgaristanlı — bir Türk genci, bana — şunları anlanttı: «— Türkiye Topraklarıta basalı üç ay oluyor.. İlk gü- nlerdö o kadaf sevinç içinde idim ki..Öyle ya, yırmibeş yıl Bulgar — arasında, Bulgar | toprağında gez, dolaş, çalış ve onların her sözünü bir zehir gibi kalbine akıt... Her hakarete tahammül et... Kolay değildir, bilirsin .. «Ah, bir Türkiyeye — git- sem, Aanavatana bir ayak bassam, dünyanın en mesü- du ben olacağım.» Derdim... Belki bu arzu. yu, sen — duymammşsındır; çünkü, on beş yaşında ora. dan kurtulmuşsuan... «Honüz hayata atılmadan... «Geldiğim zaman, bu is- tekli günlere kavuştuğumdan içimde, dünyanın en mesut insanın duyduğu bir se- vinç vardı... aFakat, ne yazık ki, üç ay gibi kısa bir müddet zarf- ında bazı hâdiseler yüzün- den eski nikbinliğim kısmen söndü... «Anlatmakla bitmez ki... «İşte birkaçı: «Nüfus işi ile uğraşıyorum. Tabit — muhtelif — dajrelere gitmek — icap ediyor... «Bazı yüksek memurlar, Bulgaristanlı olduğumu söyl- yince: « —Yani Bulgar Türkleri: mden misin; diyorlar... Hatta, bir çokları ileri gidiyorlar: «—Yani Bulgarsın... Diyenleri de var. «Geçen gün - ismi lüzım değil - bir dairede müdüre çtkmıştım... Aramızdan, şöy- le bir muhavere cereyan ettir «— Bulgaristandan geleli (2,5) ay oluyor, yaşım (25)... daha Türküm,.. «— Dür yahu, birer birer söyle .. Demek ki Bulgaris- tanlısın?.. — Evet,.. «— Peki, bir insan yirmi beş yaşına kadar Bulgaris. tanda, — Bulgarlar arasında yaşar da, Türklüğünü nas.| muhafaza edebilir? Hem sen Türke — beczemiyorsun. Ne malüm Bulgar olmadığın?.. yazdıkları.. — Rica ederim beyfendi, Tâtifoyi bırakınız. — Ne 1âtifesi bel. Sana olanı söylüyorum. — Sizden Türkiyeye bir fayda mı ge- lit sankil. Ben, hükümetin yerinde olsam, Bulgaristan- dat tek bir adam getirtmem buraya., Herbiriniz. memle- kete yayıldınız mi, — işimiz bitmiştir, artık bizim.. Anadoluda Türk bırakmaz, her kesi Bulgarlaştırırsınız Gel de, bu adamın sözlerile çıldırma... Bulgaristanda — «Türk!..» diye tahkir olunurduk; Bura- da ise: — Baulgar!. «Damğasını yapıştırıyorlar. «Halbuki biz, bu muamele- yi mi bekliyorduk?.. «Dert, dert azizim,.. Bun- ları yaz da bilmiyenlere öğ- rensih,.* y Geçen gün, bir gazetede gelen muhacirler hakkında bir yazı okudum. Maharrir bay, Bulgaristan dan gelen Türklerin Bulgarca | konuştuklarını, Türkçe bil- mediklerini söylüyor.. Ne yanlış bir iddin.. Halbuki bir de Bulgar ga. zetelerinden — aldığımız şu parçayı okuyunuz. € ..» Birçok yerlerde Türkler bulgarca bildikleri halde konuşmamakta ve Türkçe konuş- mağı tercih etmektedirler. | Öz dilimizle SAYFA 3 Gittiğimiz Yol Dilimiz — geniş adımlarla öz yönüne doğru yol almakta ve ilerlemektedir. Her eli yazgaç () tutan, har kafa- sındaki düşünceyi yazmağa yeltenen elinden geldiği dek- | lü yabancı sözleri kullanma- mağa çalışıyor. Bu, bize şu. | nu anlatıyor ki, dilimiz gün- den güno ilerlemekte ve öz yönüne yönelmektedir. Dil işi, şimdiye dek (2 birçok kezler (3) ele alınmış ve fakat hiçbir iş başarıl. madan, başarılamadan yarıda bırakılmış bir iştir. Bunun birçok sondakları (4) olmak- la beraber en başta bu işin bir kültür ve bilgi işi oldu- ğunu kavrayamamak gelir. Andacımızda (5) üç, dört yıl öncesini — karıştıracak olursak, dilimizde katıksız- lığa (6) doğru yönelindiğini görürüz. Ancak dilimizdeki bu katıksızlık hiçbir öy (7) başarmak — istediğimiz işe yetmez. Biz öyle bir dil yapmak ve yaratmak istiyoruz ki içinde bir tek yabancı söz, | bir tek aykırı deyim olmasın. Bu, belki dün için çok zor görülebilirdi. Fakat bugün için bu zorluk ortadan kalk. mıştır. Herkişi bu isteğimi- | zin çok kısa bir öyde başa- | rılacağına — sarsılmaz - bir Pinanla inanmaktadır. O dek kil |.dün isteğimize uykırı olan- ar bile bugün bizimle bera. | ber çalışmak ve bu başarma işinde kendilerine de bir pay | ayırmak istemektedirler. | — Herkişinin- bildiği bir ger- | çeklik vardır: Yapılması istenilen — bir işin, istenildiği gibi başarı- dımları da unutmamak — ve küçük görmemek gereğir, (8) bunun içindir. ki, her işte olduğu gibi, dil işinde de elbirliğini elden bırakma- mak ve hepbirden çalışmak gerektir. Bunu bilen Türk Dili Ta- rama Derneği ilk iş olarak bir dil sorağı (9) açtı. Bu soraklara bütün yurtdaşlar büyük — bir istekle yanıt verdiler. Bu gidişle (11) dil işinin birinci yüzü (12) ba- şarılmış oldu. Türk Dili Tarama Derneği sorağa gönderilen — yamıt. ları ayırdı ve büyük bir ta. rama dergisi yaptı. İşte bu dergi dil işindeki elbirliği. nin ilk belgisidir. (13) ee Bütün bu işlerden sonra yazganlara (14) da düşen iş vardır. O da; her ne olur- sa olsun, yazdıkları bütün yazılardan yabancı — sözleri atmak ve yerlerine — kendi barımımız - (15) olan deyim- leri almak ve kullanmaktır. Yazgan! Dil savaşında yörüyece- ğin yol işte budur. Yazğa- enı bu yolda — kullanmağa çalış ve kullan!. O. Nazif İçinde geçen deyimler: I| — yazgaç — Halen dek .— ;kadar kez — defa — sonduk)j — sebep andaç — hatıra 6 — katıksız — sade 7 — öy — zaman 8 — gereğir — icap eder 9 — sorak, — anket OAW ğ labilmesi için gidilecek tok (J0 — yanı! «Hattâ, Bulgarları: R DĞ yi nların ırılırıııgı htı:iıı;llı:rı:ııl YOĞLAN DEENRİİR: ı — gidiş, ve Türkçe konuştuklarını te- Dil işi bir bilgi — işidir. İ12 —;>yüz — safha essür veteessüfle görüyoruz.p| Bunu bilmek ve benimsemek- 13 — belgi — esor d ' le boraber ulusun dil bilgisi (14 — yazgan — muharrir Kendimden — hiç bir şey adamlarımıza yapacağı yar- ||5 — barım — mal ilâve etmiyorum; yalnız son söz olarak diyorum ki: Muhacirlere karşı memur- ların insaflı ve insanca hare- ket etmelerini istiyoruz!... (Me-Te) AŞ ü Bükreş, 14 (ALA.) — Sk- oda işi parlâmentonun son bahar devresinde görüşüle. cektir. Görüşmenin pek ace- le olacağı anlaşılmaktadır. Bu iş 1932 de bir Çekos- lovak firmasının bürolarında yapılan araştırmalar - esnasın- da şüpheli vesikalar bulunması| ve bunun üzerine firma mü- mesgilinin casuslukla itti- ham edilmesile başlar. Skoda işi bazı fırkaların muhasımlarına karşı silâh teşkil etmiştir.. O zama- ndanberi — bu işle uğraşan tahkikat komjayonu raporu- nu hazırlamıştır. Henüz mec- lise verilmemiş olan bu ra- porda bazı siyasi şahsiyot- lerin alâkadar — bulunduğu göşterilmektedir. — Raporun Skoda firmasile silâh mukav. elesinin yapılması sırasında iktidar mevkiinde bulunan ulusal köyü fırkasında he- yecan doğuracağı — tahmin | olünüyor. — | Muharip kıtaların şefi M. İtalyada kaleyan! Malta Adası meselesi İtalyan ayan ve mebusan azaları Malta adası hakkında Müssolinden izahat istetiler. «ll Corriere dolla Sera» yazıyor. Malüm olduğu — veçhile İngiltere hükümetinin bir emirnamosile Malta adasında İtalyancanın yerine Malt li- sanı kullanılacaktır: Bugün İtalyanın Vatikan sefiri imzasile ve 320 ayan azasının iştirakile İtalya ha- riciye nezaretine aşağıdaki sual gönderilmiştir. İngiltere hükümetinin Mal- ta adasında İtalyancanın al- eyhinde ittihaz ettiği ted. birler hakkında ve hassaten resmi dajrelerde İtalyancanın lağvından dolayı — hariciye nazırı tarafından izahat is- riz İtalyan parlâmentosundan gönderilen sual daha şiddet- lidir. 351 mebusun — iştirekile DelkrojiX — İtalyan hüküme- tinden şu izahatı istemiştir: İtalyan Tisanının ve İtal- yan kültürünün Malla ada- sında — İagiltere hükümeti tarafından maruz kaldığı darbe ve İtalya hükümetinin bu mesele hakkında ne gibi tedbirler alacağı hususunda Hariciye Nazırının — izahat vermesini rica ederiz. Mus- solini bu iki suale karşı mühim izahatta bulunacaktır. ———t İtalya Hükümeti Vlrırıulılııııı iki torpito daha IsmarladI. Finma, 15 (AA.) — Altı yüz tonluk iki — torpido İta: İya hükümeti hesabına tez- güha konuldu. 4