Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
| &a mahfili bu teklifin, | diğer cihetten, — TAN A N NE BEDELİ Türkiyı V Ecnebi 1400 Kr. $ Sene 2800 Kr, 7860 © BAy 1500 * 400 *| BAy so0 © 150 ©. 1 Ay 800 * Aeğletirmek (2S) buruetur İsveçin Önemli Durumu Yazan: M. ANTEN 'Ampada ve dolayisiyle bütün dünyada harbin mukadderatnı ta yin edecek olan, doğru ve yanlış ola- rak, Almanların ilkbahar taarruzu is- mi verilen büyük harp — yaklaştıkça, İsveç gibi, iki ateş arasında kalmak tehlikesine maruz bulunan memleket- lerde de endişelerin arttığı hissedil- mektedir, İsveç gazeteleri son za - manlarda iki tarafın yapacağı hare- ketlerle ve bunların İsveç üzerindeki muhtemel tesirleriyle meşgul olmakta ve İsveçin müdafaası için icap eden tedbirlerin almmasını istemektedir - ler., Müttefiklerin Sovyet Rusyaya yardım için kullandıkları Murmansk ve Arkanjel yolunu açık tutmak için Şimal bölgesinde askeri harekâtta bu- hanmaları: Norveçe asker çıkarmaları, Almanların bu taar- ruzları önlemek ve Finlândaya daha fazla yardım etmek maksadiyle — İs- veçten asker geçirmeleri — ihtimalleri Güşünülmektedir. İsveçin bitaraflığını ve fstiklâlini tehdit eden bu ihtimal- lere karşı hükümetin bazıtedbirler al- dığı, yeni sınıfları silâh altına aldığı, seyahatleri tahdit ettiği haber veriliyor. Bir kaç gün evvel ajanslar, İsveç İşçi federasyonu ikinci reisi ile umu- mi kâtip muavininin Londraya gittik- lerini ve İngilterenin harp sanay!i müesseselerini ziyaret — edeceklerini bildirmiştir. 'Yine ayni günde tanmmış bir Is- Veç gazetesinde çıkan bir makalede Finlândaya Sovyet Rusya ile ayrı sulh yapması teklif edilmektedir. Ber- TIsveç gazete- leri cemiyeti reisliğine seçilen bir zat tarafından yapılmış olmasının ehem - miyetini tebarüz ettirmekte ve Alman Ordusunun sağ cenahını tehlikeye ko- yacak olan böyle bir hareketin İsveçi harp sahnesi yapacağını — söyliyerek İsveçi tehdit etmektedirler, Öyle hissediliyor ki, Almanyaya pek çok şeyler kazandıracak yahut her şe- Yi kaybettirecek olan kat'i harp yak- laştıkça nazi zimamdarları Finlânda gibi bir müttefiki kaybetmemek — ve 'eç gibi mühim bir rol oynamağa namzet olan bir memleketi kazanmak için bütün gayretlerini sarfetmekte - dirler, Yenilmez muazzam Alman ordusu taarruz kabiliyetini muhafaza ettiği ve önüne çıkan her kuvveti bir Yıldırım sürati ile silip süpürdüğü za- Manlarda İsveç gibi bir kaç yüz bin kişilik bir ordusu olan bir memleket Almanya için ciddi bir endişe mevzuu teşkil etmiyordu. Fakat Alman harp Makinesi, kızılordunun altı aylık mu- kavemeti ve iki aylık mukabil taar- Tüzu karşısında yıprandığı buna mu- İngilterenin hava hâkimiyetini tline aldığı ve ayni zamanda istilâ al- tındaki memleketlerde sabotaj ve is- Yan hareketleri gittikçe — genişlediği zamanda Almanya sağdan soldan Yeni küvvetler toplamak, yeni yardrm- €ilar bulmak zorunda kalmıştır. Sov- Yetlere karşı sekiz aydanberi devam e- den harbe Romanya, ve Firilânda ka- faal bir surette iştirak etmiyen Macaristanı da istediği gibi kullan - Mak imkânını temin etmiştir. Macar ekili Bardosi'nin geçenlerde yap- tığı bir beyanatta: İlkbaharda — Ma- Caristana daha büyük vazifeler düşe- CB'ÜM söylemesinden bunu anlryoruz, 'it şartlar içinde Finlândanın Soövyet- lerle ayrı sulh yapması ve İsveçin kârşı tarafa iltihak etmesi yahut coğ- rafi vaziyetinden Almanyayı istifade ettirmemesi Almanya için vahim neti- teler doğurabilir. BUGÜN SARAY SİNEMASINDA Bütün —İstanbul halkmı gay- getmiş olan Senenin — şarkı ve MUSİKİ ZAFERİ HALLO!.. BROADWAY filmini mutlaka görünüz, Baş Rollede: ALİCE FAYE — BETTY GRABBLE JAK OAKİE - JOHN PAYNE Bağün saat 11 de tenzilâtlı matine t HAFTA KONUŞMASI B! İ ı(Eski Bekçilerin “Yangın Var!,, Sesi Hiçbir Ölüm Bulamadıgı Tüyler Ürpertici Bir Felâket Nağmesiydi. Bu Uğursuz Melodi Yamyam-i ların “Tam Tam!,, ından Bile Daha Tesirlidir. Eski İstanbul sokaklarında, geceleyin, yangını haber veren bekçi sesleri, bugün bom bardıman tehlikesini bildiren canavar düdükleri kadar, belki de daha fazla korkunçtu! Fazla korkunçtu.., Zira Şar « kın ağır ağır uyanan ve her fe. lâketi dini bir katlanışla kar- şılayan mistik ve biraz da mis. kin ruhundan dolayı çocukluğu mun yangınlarında için için bir dehşet, çaresizlikten ve güç yet memekten gelen bambaşka bir hal, bir ümitsizlik vardı. Yan - gin nasıl söndürülecek diye de. ğil, ne zaman, doyarak, bıkarak, tiksinip yorularak kendiliğin « den sönecek diye bakar, bek « lefdik! Eve barka güven mi olurdu? Her sabah işine giden bir adam, dönüşte bir yığın külle karşı - laşmak korkusunu içinden ata. mazdı. Her gece yatağına girin ce de şu düşünceyi zihninden çıkaramazdı: Alevler arasında uyanmak ve gecelik entarisiyle sokağa fırlayıp canını güç kur« tarmak., Pek az kişi tanırdık ki, ka. lemde veya dükkânda oturur - ken biri yanına gelip de ona *“Başınız sağ olsun, Allah yine verir, eviniz yandı,, diye uğur. suz bir haber ulaştırmasın... Hele uzak köylere yazlığa gi - denlerden birçoğu, kışlık evleri nin yerinde yeller estiğini çoğu defa köprüye çıktıkları zaman öğrenirlerdi. Fakat, daima bek- ledikleri bu haber karşısında « Doktorların her an son nefe- sini verecek diye bekledikleri ümitsiz bir kalb hastasının ölü- münü duymuş gibi - fazla şaş- mazlar, iç çekerler, baş sallar- lar ve yine bildiğimiz y g İRefik Halid KARAY| ÇOCUKLUĞUMUN YANGINLARI Fi .... üm Marşında Garp Musikisinin Henü) Z Yazan: sini katamamışlardır. Zencile * rin sinemalarda dinlediğimiz o ürpertici “tam tam,, ları bile bekçilerimizin “Yan; var!,, feryatlarından daha tesirsizdir. Eğer, tekrar edilebilse de şu sırada İstanbulu büyük yangın- lardan evvelki eski haline büs. bütün soksam, fazla ışıklınm kıSsam; nakil vasıtalarını, rad - yoları, telefonları durdurarak şe)ırı, bilmiyene bildirmesi im- kânsız o toprak altı sükütuna yeniden boğsam; bekçilerinin sırtına göcuk ve ellerine sopala rını versem; ayni nağme ile, ma halle mahalle, sokak sokak, acı acı haykırtsam; yeni nesil ço - cukları da bu sahne ortasında yataklarından fırlasalar ve oda larına pencerelerden kızıl bir işık vurduğunu görseler... Aca- ba ne hale girerlerdi? Köşeyi döner dönmez kurt kö peğiyle karşı karşıya gelmiş bhir ev kedisi gibi tüyleri dim dik olur, sırtları kabarır, gözleri bü yür, şuphesız ki, anlatması güç bir dehşet içinde mıhlanır kalır lardı. Biz, alıştığımız halde tit- reşir; analarımıza, dadılarırmıza, kimseyi asak yorganları - mıza sarılırdık. Bu korkunç ge- »celerde , zamanımdaki çocukla. rın soluk yüzleri kaç yangınm ateşiyle acaba kaç kere kıpkır- mızı kesilmiştir! *kk İ zaman sokaktak! “Yan gin îar!,, ulumasını duy 'yavaş adımlarla yangın yer.nm yolunu tutarlardı. Kül eşele . mek bu ülkede herkesin alın ya- zısıydı. İstanbul halkı o tarihlerde - kolera, tifüs, İspanyol nezle. si cinsinden bir salgın devresi geçiren şehirler ahalisinin ölü « mü kanıksadığı gibi - yangını tamamiyle benimsemişti. İnsan dediğin mahlükun, doğduğu, öl. düğü gibi, evi de herhalde ya - nardı.... Tabiatin şaşmaz kaidelerin . den bir tanesi de bu idi! Hattâ bazı mahallelerde epeyce yaş - lanmış evlere ve konaklara şa, şarak bakardık: Nasıl oldu da şimdiye kadar yanmadı diye... Zaro ağanın yaşadığına şaştığı - mız gibi, Allahın hikmetine akıl erdiremiyerek! * y * imdi, o geçmiş zamanlar, çocukluğumun yangınla. rı gözümün önüne geliyor: Bir gece, tatlı uykumun için- de kulağıma, gittikçe yaklaşan ve sonunda tâ penceremin altın dan yükselen tüyler ürpertici boğuk, iniltili haykırmalar çar. pardı... Baykuş sesinin, bunlar- la kıyas edilince şakrak bir tür. kü, meselâ Maurice Chevalier çapkınının “iki fil derin bir aşk la sevişiyorlardı!,, parçası ka - dar hafif ve eğlenceli kaldığını bugün daha iyi anlıyorum. Yarabbi! Hiçbir ölüm marşın. da Garp musikisinin henüz bu- lamadığı bu yaslı nağme, bu fe. lâketli ahenk bekçilere nereden ilham olunmuştu? Bu mezar kaç kımı beste ve ses ilkönce hangi uğursuz üstat tarafından onlara meşkettirilmişti? Ne Chopin, ne Gossec, ne Beethoven, o şöh- retli yas havalarına gönül ke . miren, dert sızan, facia dağıtan ğ uykumuz - dan daha hafif, fakat sürekli ses ler ve hareketlerle Bunlar, yangınlı İstanbul gece - lerine mahsus karakteristik ev içi sesleri ve hareketleridir: Uy. kusundan kalkan bir evin tı « kırdıları, fısıltıları, tahtaların esnemsı, kapıların gicirdaması, lâ: şüpheli ve korkak gezımşler, penceredeu pencereye gidip gelişler, “U- zak! Yakın!,, sözleri... Bizi asıl uyandıran şey, bunlardan Iaıla, bütün ev halkının yüreğine iş- lemiş korkunun - âdeta, amuz - lanauâ.ıızdîn dürtermiş kadar ma uvvet şekhne iren « mânevi € Etrafımızda dolaşanlara, göz. lenmızi uğuşturarak sorardık: “— Ne var? Ne oluyor ,, “— Yangın var, derlerdi, amma korkmayın, çok uzakta, siz uyuyun!,, Uyumaz ve penr:ereden gör « mek isterdik,. Dört karış boyumla hırkama bürünmüş, çorapsız ayaklarım. da fanilâlı terlikler, anama s0o - kularak, o soğuk gecede, koca konağın yangına bakan soğuk odalı bir penceresinden alevle . ri, böylece içim hem soğuktan, hem korkudan katılarak acaba kaç kere seyretmiştim? Hadsiz, hesapsız! Seyrederken, içinde barındı - ğımız ahşap bina bana ne kadar çerden çop&en, bir kıvıleımdn 'tu k, kül olup gidecek gibi hıçtzn kııv ve t.ılaş hılmde go T ! Biz çocukl hiçbir zaman €ev ve mai güveni duyamamıştık. Zira bir gün bi. zimki yanardı, öbür gün amca- mızın, halamızın veya dayımı . zınki... Sonu gelmiyen bir göçe- belik hali ve bu hayata katla . nış, hayatı böyledir sanmak zih niyeti içinde, sızlanmak hevesı- ne bile kapılmadan, boyunlar bükük, başlar düşük, yatakları. mıza, her gece alevler arasında fırlamak veya bekçi sesleriyle uyanmak ihtimaliyle girerdik. İstanbul, ikide bir, kulaklarını “yangın var!,, uğultusu, köpek ulumaları doldurarak veya sura tını alevler yalıyarak - gittikçe ufalan, boşlaşıp koflaşan, eriyıp tükenen netameli bir masal şehriydi! * * Ve tahafı şu idi ki, şehir bir taraftan yanar, öbür taraftan devrin gözdeleri yine otuzar, kırkar odalı ahşap ko - naklar ve yalılar kurmaktan ge. ri kalmazlardı. Devlet adamla - rından hiç kimse . Allah yanın- da affi imkânı olmıyan günah- lardan biri imiş gibi . yangın söndürme vasıta ve âletlerini yo luna koymak düşüncesine kafa- sında yer vermezdi. Sanki biz, eski zamanlarınkine benziyan ve gizli tutulan bir din sahibiy. dik: Nasıl ilâhlara - kin ve ga. zaplarından korunmak için . insan eti verilir, taze kızlar kur ban edilirse bız dahi korkunç bir Tanrıya, yaksın, şenlik yap- sın, gönül eğlendirsin diye ev kurar, yapı sunardık. Bu tanrı da, vakit vakit kurbanlarımızı kabul eder, birer beşer, bazı zü. man, yuner beşyüzer tutuştu . rur, seyrine bakar, yatışır ve Ğîf müddet yakamızı bırakır - Allah esirgesin, yangına, cid. di şekilde karşı koymak, tedbir almak, yangını önlemek, bu giz H din bakımından muhakkak ki insanı cehennemden hiç çıkda- miyacak surette ağır bir cezaya günahlardandı. Ne padişah, ne devlet adamları, ne' de cami, çeşme gibi hayra.' yap- tıranlar bu iman dışı işe yana- şabildiler... İtfaiyeye hortum al maktan bile kaçındılar! İstanbul asırlarca yapıldı, ya l;ııld.ı yine yapıldı, yine yakıl - Sonundn, Meşrutiyet, elde ka lanın çoğunu yaktı ve hiçbirini yapmadı. O acayip devirden yı[ digâr olarak elde bir dikili ağaç | yoktur. Hattâ dikili ağaçtan vaz | geçtik, at meydanındaki Dıki'i- taşın bile yerinde nasıl olup da kaldıgmı şaşarım! ** Bîr konağın, birkaç ev ve dükkânın yanmasiyle bi. ten şimdiki yangınlara bakıp çocukluğumun salgın ve süre - ğen yangınlarını hatırladıkça gözümden şöyle bir gece tablosu belirir: Cumba cumbaya ver - miş bodur evlerin sıralandığı dar, eğri büğrü bir sokakta, ko- yun pöstekisine bürünmüş, başı sarılı ve eli sopalı ayrı bir şe . kil, seslerin en korkuncu ile “Yangın var!,, diye haykırıyor ve bitkin bir sokak koveği, kı- fasını gökteki uğursuz kız.!lığa dikmiş, uzun uzun, dertlı dertli, sonsuz bir bezginlikle uluyor! GUM — İzmitte arkadaşımız Cevdet Yılıbulı bir oğlu —dünyaya gelmiştir. O- mürlü olşun, IR TIYATROSU Dram * Saat ıs..ıı akşam 20,30 da Komedi Kısmı: Saat 15,30 akşam 20.30 da OK,.SE ve S ÜKSE ,ZAYI —- 941-942 ders senesinde Ünversite nin Edebiyat Fakültesinden aldığım 2311 No, dü ııbekuııl ttim. Yenisini ukıııııdıı eskisinin bükmü nl'"' 2311 Tarık bu ölüm, ateş, kıyamet melodi- AŞKTA ve DANSTA RAKİP İKİ KADIN.., KLÂSİK DANSA KARŞI MUSİC HALLI? KULİSLER ARKASINDAKİ İHTIRASLAR.J » — KISKANÇLIKLAR VE AŞKLAR.. N kuvvetli, hareketli ve ayni DANS ve İSÜMER. İçte VİCKY BAUN'un meşhur romanmdan Mbu edilen Va böyle bir Güzel filmi bu Salr akşamından Hibaren * 4 Görmeğe hazitlanmız, Baş Rollerde: MAUREEN O'HARA « LUCİLLE BALL - RALPH BİLLAMV GENÇLİK Sinemasında ç SS < $ LESLİE - ve İNGRİD e d ibelii Bugün MELEK sinemasında Roameo Julyet ve Pygmalyon şaheserlerinin unutulmaz yıldızı tarafmdan ilâhi bir sürette Ibda edilen, ihtirasla dolu Çilgm bir aşkın TaMAnı AŞK RÜYASI Nefis, Aşk, Musikl - ve Yüksek Heyecan Şaheseri Filme ilâve olarak: VENEZUELLA Renkli Seyahatb filmi ve RENKLİ MİKİ MAUS... Bugün saat 11 de tenzilâtlı matinı HOWAROD BERGMAN MAVİ TUNA t& TAKSİM eden hakiki bir vaka,. teşli şarkıları, Bütün gönül ve kalbleri mestedecek Senaslar: 1 — 2,30 — 4.30 — 6.30 ve 9 da, seans saatlerinde gelinmesi Bugun saat 11 de tenzilâtif matine c KERERT AA YAKSIM BELEDİYE GAZİNUSL GA BUGÜN İlk Türkçe sesli (İSTANBUL SOKAK) ları, filminde baş rolü alan Mısırm en meşhur yıldızlarından Ahlâki bir eser.. ruh okşayıcı bir müzik,., daha gösterilecektir. Milli Türk Mütessesesi Yeni gelen büyük DUO - BAYARD LİNSON ve DUROİ l Paviyonda İbret alinacak sahneler .. Lüks ve asri hayatın İçyüzü.. kamaştınsa salonlarında; cihanşümul! İskenderiye plâjlarında Herkesi teshir edecek Şark musikisinin en a- Yer bulmak sinemasında Bütün gönüllere saadet ve ıztırabi tattıracak, her kalbte aşlıım en ilâhi destaniınr yaşatacak ahlâki! hayat ve gençlik filmi ELMACI GÜZELİ Türkçe Sözlü - Arapça Şarkılı Baş Rolde Emsalsiz bir mevzu.. içki ve sefahat âlemleri.. Azize Emir Kadın, Kahirenin göz güzeran tâhüti — nağmeler, Herkes tarafından tekrar görülebilmesi için bu film yalnız bir hafta için lütfen 11 Mart Çarşamba saat 9,30 dan itibaren her akşam varyete programı akrobatik atraksyor ROSE ve LİLİ Duo Eksant.ı-ik Güzel Dansözler EDİTH ZEİSLER aa Her CUMARTFSİ ve PAZAR Matine sant 17 de Lokantada PR: DARVAŞ İdaresindeki Orkestra Büyük Salonumuzda balo verildiği geceler, lokantamızı vazlık PR: DAN İdaresindeki Caz — salonumuza nakledeceğimizi sayın müsterilerimize bildiririz. -— ÇENBERLİTAŞ Sinemasında Bugün NOTR DAM'ın KAMBURU Filminin Kahramanı Harikalar artisti CHARLESŞ LAY EGTOR üt en son çevirdiği ve en heyecanlı filmi KANLI MEYHAN Bu muazzam filme ilâveten gayet enteresan Kültür Filmi MAkbie Y Şimdiye kadar yarattığı bütün şaheserlerin kalarile: aşklarile bütün Paris hayatını tasvir eden eseri AMİ Süper filmini mutlaka görünüz. Baş Rollerde: WİLLY FORST - OLGA TCHECHOWA - HİLDE HİLDEBRAND AA p Buügün saat 11 de tenzilâtlı matine « FRED fırtmasıdır. | BEL “ARABACININ KIZI,, HİLDE ve KATHE DORSH — HENNY PORTEN'in oynadıkları İZTİRABI CT WODP A R I ARTİST ŞARK Dans... Caz... - Neş'e..: ORMENMNMNNDUN &, Toplandı Bugün ARTİE SHAW cazınm süstediği Dahi Rejisör ve Artist GUY de MAUPASSANT'ın ölmez canlı, - lık filmi, KRA Rej: Önümüzdeki PERŞEMBE Akşamı Sinemasının ŞAHESE LÂLE 'de ASTAIREIIH Hayat verdiği PAULETTE GODDARD'ın Neye kattığı CAZ FIRTINASI Bütün kalpleri büyüleyen, bütün gönüllere zevk veren hakiki bir cazın Programa ilâve olarak VALT (Ferdinand Ateş Saçıyor.) KOR$Şrki fevkinde olan ve entri- Sinemasında GARY COOPER tarafından harikulâde sürette — yaratılan KAHRAMAN Görülmemiş derecede heye- müthiş ve sahnelerle dolu eşsiz bir ŞAHESER Büyük bir aşk ve kahraman- Bugün saat 11 de tenzilâtlı matine A ğğ _—— filminin nüvazişkâr ve hâilevi büyük yıdızı: göstereceği DİSNEY'in harikalarından| TÜRKÇE SÖZLÜ Sinema- un bir muazzam HL w RDİR EAN TAKViMDEN XBİR YAPRAM H H "Garson,, Kelimesi Yazan: ULUNAY azetelerden birinde “garson,, lar ,cemiyetinin, bu ismin değişti- nlme:ı için - pek haklı olarak - te- şebbüslerde bulunacaklarıma dair — bir haber okudum. Buna “gerekçe,, ola- rak bu kelimenin — türkçe olmaması ileri sürülüyor. Hattâ başka hiç bir esnaf cemiyetinin isminin böyle ya- bancı bir dilden alınmadığı da kay- dediliyor, Gerekçenin birinci kısmı doğrudur, Fakat başka hiç bir esnaf cemiyeti isminin böyle yabancı bir dilden alın- madığı yanlıştır. Meselâ, bizde ma- nikürcü denilen “tırnak nalband,, ları ayaklara bakan “pedikür,, ler sonra isimleri umumileşen şöförler... O zaman hiç birisi türkçe olmıyan bütün bu isimleri değiştirebiliriz. Me- İselâ "manikür,, e "tırnakçı,, ayak tır- ınaklarmı kesen ve düzeltenlere “na- sırcı, diyebiliriz. Şöför, türkçeleş - miştir. Hattâ milletlerarası bir tâbir- dir, Fakat “garson,, öyle değildir, her memlekette bu meslek erbabının ken- dine mahsus ismi vardır, Fransada bir Tokantada ve yahut bir kahvede hizmet edene: “garson,, derler; onun âmiri “metr dotel,, dir. Almanlarda büyüğüne: “Herr ober, diğerine: “Kellner,, derler. İngilizlerde âmir: “Head Waiter", maiyeti: “Waiter,, dir, Italyanlar büyüğe: “Primo Cama- riyere”, kalfaya — “Camariyere, adını verirler, “Garson, kat bir kelime, yaşlı başlı bir sanat ehline yakışmıyan küçük ve hafif bir tâbirdir ve Fransız lisanında bu mâ- nada istimali pek eski olmasa gerek- tir. Bizim bunu lisanımıza almamıa Fransız lisanının Sarkta cok kullanı!. miış olmasından ileri geliyor. Eskiden kahvelerde, lokantalarda hiz — met edenler “garson!,, diye çağrılmaz- dı, Bu umumi yerlerde hizmet eden- lerin kendilerine mahsus isimleri var- dı. Meselâ alaturka kahvelerde ma- sasmı gıkırdatarak müşterilere nargi- |le yetiştirene “kahveci tâbil., derler, |fakat çağırdıkları zaman — doğrudan ,:!oğruva “kahveci!, —diye — sesle « İnirlerdi. Aşçı dükkânlarında müş- — teriye hizmet edenin adı “asçı çırağır,, dır. Gerek lTokantada gerek kahvede hizmet edenlerin — mahiyet itibariyle zeneatleri müşteriye yiyeceği içeceği şeyleri taşrmaktır. Bu işi yapan a- damın iyi kahve pişirmesini ve yahut bir çırak kadar bile yemek yapması- ni bilmesine hiç lüzum yoktur. Bu bakımdan bu sanatle hayatlarını ka- j zananlara ne diyeceğiz? Ben “garson., yerine “sofracı,; kelimesinin kullanıl masını, ve “garsonlar cemiyeti,, nin adının “sofracılar cemiyeti,, şekline — konulmasını doğru buluyorum. Niha- *i yet bir “sofracı, ancak masada hiz- met eden adamdır. Onu idare eden adam da “baş sofracı,, dır, Üstelik *“sofracı,, kelimesinin “garson,, tâbiri — gibi krsa pantalonlu bir erkek çocuğu — mânasma — gelmesine de imkân yok- - tur, ——— —— 11 Mart Çarşamba akşamı MELEK'te ve Perşembeden itibaren İPEK ve MELEK sinemalarında birden tâhiri frans'zcada bila ga. 4 İ KF eeei L sbdlzeükka Zati Arayacağınız MARKA Olacak