Ri TA N ASONE BEDELİ Türki Ezpebi 1800 Mer, 2800 kr 70 1600 400 ş Ay b 80 « oOTAy, 80 . Adres detietirmek 25 Kurustar 18-9-941 . 8 Ay uharebesi inden itibaren, 125 harp gemi- sinden mürekkep olduğu tahmin iban Amerika Atlantik filosu İn ereye harp levazımı taşıyan makli- gemil, i himayeye (başlamıştır #eretie Amsetiks donanması, A- ika ile İngiltere arasındaki yolun çü kadar olan bir kısmın rolünü “zerine almış olması do- iyle İngiliz donanması kafileleri fsi ve himsye faaliyetini yalmz landa öle Ingiltere arasındaki saha- teksif edebilecek, ve bu vazifeyi eikinden daha büyük bir muvalfa- SYetle başaracaktır, Pakat kafilelerin yalnız açık deniz- le değil, İngiltere sahillerine yakın iirda da, denizaltılardan başka Al- Minler işgali altındaki sahillerden İreket eden tayyareler tarafından da hüruz tehlikelerine maruz balunduk- unutmamak Tâzmdır. İngilte- dalarına çok yakın olar Fransa ve sahillerinden kalkan bu tay- #ler, ayni zamanda gemier:n ha- hilelerini boşalttıkları İngiliz Hman- daki tesisatı ve depoları bombar- san etmek suretiyle büyük tahriba- sebebiyet veriyorlardı, Fakat Al- Sn hava kuvvetlerinin şark cepbe- de meşgul olmaları garpte hava hâ İyetini İngilizlere temin ettiğinden tehlike eskisine nazaran çok azal- 9 bahanmaktadır, Alserikanın son kararı neticesinde ha Dlân yeni vaziyetten dalayı Atlantik binin İngiltere tarafından tamamiy- kazanılmış olmasına henüz bükme- Mmezse de İngilterenin lehine bir ir aldığını söylemek hatalı olmaz, rikan harp gemilerinin Atlanti- lüyük bir sahasında nakilye gemi- Nin! himayesi ve Amerikan ticaret | Milerinin bazı İngiliz ilmanlarına “> levazımı taşımaları keyfiyeti mih- matbuntında şiddeti! ve sarih ak- lmellere o sebebiyet (o vermemiştir. Ban resmi makamları dı bu yeni yet karşısında henüz bir cephe al- ahışlardır. Alman matbuatı Ameri- m bu hattı bareketinin haksızlı- ve kıymetsizliğini tebarüz ettir- tile beraber ihtiyatlı bir fisan kul- akta ve Rooseveii'in bütün deniz- dn hadise çıkarmak İstediğin ve iterikanın esasen mevcut Olan Yüziyete resmi bir yekil verşmek- başka bir gey yapmadığını yaz- tadırlar li yeni vaziyet Almanya ile Ameri- sında bir harbe sebebiyet vere- midir? Almanyanın Sovyetlere karşı kat'i © Züler kazanmadıkça ve Japony: da ayni zamanda 'lânı harp et ini temin eylemedikçe böyle bir ebbüse girmekten çekineceği tah- İk edilebilir, Mihver matbuatının fiyatı da bunu teyit etmektedir. Övimüzdeki günlerde, retmen barp »de bulunmayan iki devletin harp lerinin birbirlerine ateş aştıklar e görmek bizi hayrette bırakmıza- tir. Bu hadise, maddi, manevi, si- Ülkü bülün o mefhamları ve «ileri altüst eden bu yeni dünya iy binin garip eilvelerinden birini teş- #tmektedi Almanya, coğrafi vaziyeti dalayısiz- e Amerikaya doğrudan doğruya zarar sk bir variyette değildir. Fakat ter devletleri | icin, Amerikanın men harbe iştiraki bugünkü vazi- inde kalmasından daha zararlı ola- 4g Çünkü bu tokdirde: Amerika tük donanmasının bir kısmı Ak eh İngiliz donanmasını takviye a, lir; Atlantikte deniz ve hava üssü şıiletini görecek adaları ve mübim Dİ Afrika limanlarını işgal edebilleğ Hill orta şark ve Afrikada Hür yeöseların idaresi altında bulunan İiçtte askerler gönderebilir Amerika ti filosunun mühim bir kışmı İn- tüyettye ve Sovyetlere harp malzemesi ik suretiyle Arnerikanın bu mem- olduğu yardım ete yapmakta n o", hg YAYA karşı harbe iştirakinin, bu- Minabesi dolayısiyle ayet iyi, bilen İs ia enli tesiri de hesaba katmak vülanyanın Amerikaya karşı tecas “bilg aziyetine geçmesi, o Amerikada İyisi veya bilmiyerek- — Almanya sigma çalışan ve Almanyanın Ame- tenin, karşı hiç bir tecavüzü niyeti EMİ propagandalarına nihayet ver- bakımından Almanya için £a- ği hir hareket olur tpti Bön evvel imliratçılar, Amerika- Yenmnmiş şahsiyetlerinden 59 kiyi- taşıyan Nön v kar K »rarın demokrasinin büyük pren- işime karşı bir tehdit. kongrenin İtçiyht demek olduğunu geçen harp sikir: umümüyesi üzerinde ya-İi, lediğini iddia eden infiratçıların bir beyanname İsrek bunda: Rooseveit'in aldığı meş Sayın Profesör A Cevat Emre'ye: İ A 13 Eylül 1941 tarihi müshasmda Çıkan o makslenizi dikkatle okudum, Ren, bundan ev-, velki yarımda (1), gâyet açık ve sa- olarakı İ 1) Kat'i bir ifade İle hiç bir Telav lehçesinde bulunmadığını söylediğiniz | «ÇA müenneslik ekinin Islav dillerin-| den Sırp - Harvat lisanında mevcut olduğunu, lügat şabitleri göstererek, | ispat etmiştim: 7) “Gök gözlü, tâbirinin, Türkçe-| İde, bakışmda hryanet ve uğursuzluk | sezilen mfnasma geldiği, bundan baş- ka mânası olmadığı için, Athene hak- kında kullanılması doğru olmıyacağını iddia etmiştim. İ Cevabmızda birinci itirazımı, benim | yaptığım aibi kati delil ve gahitler göstermek suretiyle, reğdeder İ nuz; yalnız ortaya barı iht Mihazular koyabiliyorsunaz? İkinci id- diam hakkında ise, sadece, daha mü- nasip bir sefat bulamamış olduğunu #u söylüyorsunuz. Bu iki esas nokta haricinde, -ÇA ekinin Türkçeliğini ispat için son bir yret sarfiyle bulap çıkarabildiğiniz, azan grapunun fenetiğiyle, BİKEÇ ismi ve Divan'dan çıkardığınır, mü- emneslikle hiç bir ilgisi olmıyan, mi- saller, takdir buyurursunuz ki, benim şahitlerimi susturacak kuvvette değil- dirler, Hem bunlardaki ekler -KÇ AÇ şeklindedir, ÇE ÇA şeklinde değil EKECE ve AGACA'dan tekâmül e miş olduğunu söylediğiniz ECE ve ACA misalleri de bu bahiste khfi dere- veti? değildir * Bu münase- 'ürkçe TANRI kelimesinden lsn “TANRIÇA, kendi lehçe-| mizde yabancı menseli ÇARIÇA züm- | reşine giriyor, Fakat AGAÇA ve B-İ KEÇE (ekece) kelimelerini kullanan! lehçelere nakledil'ince bn halis Türkçe milenne: kümelenir,. . diyorsunuz. ki, aflınızı dilerim, ben bundan bir şey anlıyamadım. Eğer “TANRIÇA, kelimesini, başka Tehçelerde kulları! mak çin, sipariş üzerine veya sarf kendiliğinizden bir hediye olarak yap- İrez ba İİadenize bir şey de- bizim lehçe- istiyorsunuz, kA ikalenizin ekler (o ve, büsusiyle| Hirâ - Avrapa dillerinde, ek değişmeleri hakkındaki kumları mev- zusmuzun dışındadır, sanıyorum, Ben, bugün yaşıyan dillerden bahsediyo- rum, S'ze delilleri ile gösterdim ki, Hslav dillerinin bir kolunda -ÇA eki! gayet işlek, cani: bir müennes eki- dir, Bu diller ile Türk dili arasında kelime alış - verişi çok olmuştur. Ce nup Islavlarının o dillerinde yüzlerce Türk asılı kelime vardır ve bunlar) Osmanlı Türklerinin Avrupaya gez- mesinden sonra o dillere girmiştir. Siz, cak, »ÇA ekinin Türkçede canlı ve İşlek bir müennes eki olduğunu, kati delillerle, ispat etmek suretiyle bu €- kin Türkçeliğini iddia edebilirsiniz aksi tekdirde iddianır temelsiz kalır. Tekrar ediyorum! Müennes eki olan -ÇA Islavcadır ve bize yabancıdır, Bu iddiamin Türkçede asla mdennes eki yoktur, demiş olmuyorum. çünkü HAN-HANIM, BEG-BEGÜM gi- bi bir kaç müennes şekli bulunduğu- nu, herkes gibi, ben de bilirim. Makalemizde, bir de, bu -ÇA eki- nin Cenup Islavlarma Lâtinceden & miş olduğunu söylemek ister gibi &6 fünüyorsumuz, Böyle olsa bile bun. din sisin iddirnız için ne fayda çıkaca- deni anlıyamadım, Bir ek yabancı 0l- Guktan sonra aslının Ialav veya Lâtin olmasının farkı nedir? Halbuki ben ya- zımda bu noktayı da gözümden kaçır- mamış olduğumu belirtmek için Sirp- mize “katmak” , Ben de korktum, Yüreğim sanki” Ayazofyadan © Taksime kadar Kkoşmuşum gibi gümgüm atıyordu, İl- İkin bana yalnız bakıyor ve gülüyor- du, Ben'da karşısında hem Korku- yordüm, hem de korkmuyardum, Bir tuhaf haldeydim, Sonra Konuşmaya yasladı” “Bu rakıyı niye marladın? dedi, "Rakı fena şeydir, sakin içmel,, dedi, O söylerken ben titrer gibi 5- tiyordum, Son defasna kadar, o ne aman bir şey söylediyse hep tifrer- em Biraz durdu, Sonra devam etti: “Ben ona hiçbir şey söyliyemiyor. düm, Ne sövliyeceğimi bilmiyordum, Bu halimi görünce, kendisi bana siy- edi, Bana #nnemden işitrediğim şey leri söyledi, Bana böyle yerlere git- İmememi söyledi, Nerede Yaşıdığımı, ne iş yaptığımı, mermlekele ne zama, döneceğimi sordu, Sonra ayrıldı, git- dan geçen bir hali (7 Yazan; ) Avni Baş Harvat dilinde İMPERATORIÇE kes Bmesi mevcut olmadığını ayrıca kay- detmiştim, Siz: “Hırvatlar zorlu bir Lâtin kültürüne girdikleri için morio- lojik bir sarsıntı geçirmişlerdir... ifa- denirle, gene ilmiyataız bir kat “ÇA ekini onların Lâtinlerden #lmiş olacaklarına hökmediyorsunur, Bu ci- het hakkında ben ancak şu kadarını söylemekle iktifa edeceğim ki, Sip, Hirvat, Çek, Sloven gibi, küçük Isla vahdetleri mili'yetlerini yalnız dilleri- nin morfolojisini, son derece kıskanç iikla, ecnebi tesirlerden korumak süre. tiyle muhafaza edebilmişlerdir. Hattâ Hirvatlerie Çeklerde ay isimleri bile ha'e Islavca kelimelerdir, habuki ay isimleri hemen bütün Avrupa dillerin. 'de müşterek bir o asıldan, Lüünceden, romaştar, #AXk Çer Tsavlarının ÇAR. Unvanını Şarki Romadan almış oldukları Bı söylemem sizi niçin hayrete düşür müş anlıyamadım? Bu pek basit bir) tarih meselesidir. Garbi Roma DÖR DÜNCÜ zsrim son yıllarında yıkıldı, Cenup Islavları şimdiki yetlerine VE- DINCI asırdan sonra yerleşerek mil- li vahdetlerini kurup ikültür hayatlarını “TANRIÇA, HAKKINDA Şra bühis ATHENEnİN gözle ne geliydi. Hi mayınz: Türkçede manaya gelir, aala iyi mâna İle kul lanılamaz, “Ak gözlü de böyledir ATHENEYe “mavi' gözlü demek caiz mi, değil mi? Benim elimdeki İLİAS ve ODÜSSEİA sercimelerinde G 10 u- kopin mukabilinde kullanılmış olan kelimeleri aşağıda görteriyorum: MAZONUN fransızca | Mindetnda.. “sux yevx pera, (yeşilimsi mavi) LORD DERBYnM ingilizce Hladın da, “bive-eyad, (mavi); VILLIAM COWPERiN İngilizce | Odyosey'kinde “azure-eyed, (parlak mavi, ilelveri çividi); JOMANN HEİNRİCH VOSS/ MANB RUPEnİN. simanca İlles'inda “eulenmuglas,, (baykuş gözlü), Şimdi size HANS LAMERİn Wör- terbuchı der Antike'sinden bir parça- cığın tercilmesini takdim edeceğim: “,. Diğer taraftan,, ona BAYKUŞ- imavi- değil) GÖZLÜ iâkabının ve rilmesi ve Atinada birçok baykuşlar) bulunması, ken yaslarda, klinde bir dişi-tanrı çiduğuna de- ilet eder, görünmektedir. İlk bakışta, sirin tarafınızdan ba- ma karşı ortaya konması daha yerin- de olacak gibi görünen bir delili, hiç bir meeburiyetim olmadığı halde, böy- lece benim meydana çıkarmama bel- i gaşmışamızdır, Ben böyle bahisler- de, mümkün olduğu kadar, geniş gö- rüşlü olmaktan, âlephimde bile olsa, zevk alırım, Almanlar, görülüyor ki, bu likabın tercümesinde, asia, kelimesi siri kuş yaşamıya başla, O asırda ise sr- | kelimesine, sadık kalmayı tercih edi- tık Garbi Romanın adı bile unetul-| yorlar, Gisuks (Baykuş) İsminden muşta, yalnız Şarki Roma vardı. Ce-| yapılmış olan Glaukopis sefstini nup Islavları İstanbula o #amanlardan | renkle tercüme edeceklerine aslırıdak beri ÇARGRAD derler ve Bizans İm-| mâna ile tertüme etmeyi daha doğru İller srasında ek alış verişleri olar, Me- yetlerine karşı bir tecavüz teşkil ve mihver gemilerine ateş a- | hatırladığım için Wekrar gülümser gi- kongre ve efkârı u- ip edilmediğini 3 Yere Ka ir makalesinde: Wngg Mevelt'te Amerikayı harbin dı bahs bırakacak bir sihirbaz kuvveti Jundağunu inandırmaya çalışanların Yahut kötü niyetli insanlar ol- e duy kilima Almanyanın Avrupaya bö © olmalı ve Britanya adalarını isti inek istadiği anlaşıldıktan sonra, deniz yollarının kontrol için İçim birinci derecede bir vazife tana yağmır . ANTEN Elliot İse, infiratçılara cevap renk kücük bir hi- gâye ile ikinri defa beni bu derece heyecanlandırabilmesi | için onda ne garip bir kuvvet vardı, Bu kuvvet, kismen. ses tonunun şiddetinden, kıs- den de, bakışmdski muzlim ifadeden İdeliyordu, İçinde yaşadığı âlemi ve e- linden giden gürip prenses hakkında anlat rı da insanda ayrıca merak uyundırıyordu, Şunu da ki, söyledikleri il bu meraklarımı pek az İzsle edebiliyordu, Biraz durduktan sonra, “Vallahi, dedi, "Şu sirin Avrupanızdan hiçbir İser snlarıyorum, Rezün gidip Kör mek İst wen körkuyoru Bilmem ler insan m söylüyeyim | paratorlarına da, zamanında, ÇAR as| dımı veren onlardır. Onlar nazarında | Romi. (kendi. dillerinde Rim) sehri| sadece Papanın şehridir (Bizde halk; dilime kadar geçmiş olan Rim Paps| tabirinin menşel de budur). Ruslar ancak DOKUZUNCU asr İkine! ya- rısında bir prenslik olarak siyasi ve milli vahdete erdiler ve kültür ha-| yatları da ondan sonra başladı, ÇAR ünvanmı onlar Cenup Islavlarmdan #)- drlar ve gene, ilkin, Bizans ları için kullandılar, Belki çar diye şunu da kaydedeyim ki Hris- tiyanlığın Şark (ortodoks) ve Garp (katolik) lerine ayrılması DO- KUZUNCU asrın ikinci yarısı başla» rında vaki olmuştur, Saym Profesör, herkes bilir ki selâ biz nisbet -İ'sini Farsça yoliyle Arapçadan almışız, ve bununla “gü- müşür”, “karşani” g'bi kelimeler bile yapmışız. Hattâ eğer eski zamanın dil üstatlar “engel olmasalarmış, bu eki büsbütün dilimize mal bile edecekmi- şiz, (Çünkü “gümüşü”, “kurşunü” gibi balk teşkilleri de gösteriyor ki Türk camlası bu eki benimsemeye başlamış- tr). Eğer siz "Tanrıça, için bu viksaya dayansaydınız ve yabancılığı meydan- da olan bir eki, çok yakıştırma tevil- lerle, Türkçe gibi göstermeye kalkışa- cak yerde "Yüks bü ek yabancr asıl dandır ama böyle alış verişler diller arasındı dalma yapılır. deseydiniz “Kh, bu da bir fikir, der geçerdim, tatil ortasmda sizi rahatsız etmiş ol- mak elemine uğramazdım. Beh “Tanrıça” nm İüzumsuz bir tes- kil olduğunu söylerken bunun yerine KADIN- veya KIZ-TANRI denilme- si uygun olacağını da söylemiştim. Bir rkadaşımdun öğrendim ki Uygur ya- sile eski Türk - Buddhist dunlarında, dama: TANRI - KIZ, TANRI - HA- 'TUN bhitabına rasgeliniyormaş, 8x bunlar ne kâdar güzel ve cana ya- kin tabirler, hiç "TANRIÇA" ya ben- siyorlar mı? buluyorlar, Lâkin biz de onlara uya rak “baykuş gözlü” desek gene hata ederiz, Çünkü baykuş hukkmönki iti- kadi Bükümler birde eski Atinadakin- den ve buzğnkü Almanyadakinden çok başkadır; bizde baykuş, her medense, uiğurmuz bir hayvan sayılır Frans ve İngilizlerce “baykuş gözlü, tabiri pek hoş görülmemiş olacek ki, kiâ- Sik edebiyat tetkiklerinde Almanlardan hiç aşağı olmıyan bu iki millet renk tercümesini tercih etmişlerdir. Ben Homeros'u tercüme etmeyi aklıma bile getirmem, lâkin ölüm tehöidi altında tercüme etmeye mahküm olsam, A THENE için gene “Mavi (veya "elâ”) gözlü Tanrı » Kazwder, hiiç bir vakit Gök görlü Tanrıça,, demezdim, Zevk meselesi, #4 oi hakhıamız, sayın profesör! A- ramızda hayli — ayrılılilar var. Yazılarımızdam da belli ki sir dilinde şahsi olabileceğini kabul etmiş görü nerek kendi kendinize kelimeler icat İ ediyorsunuz. Bense şahsiliği yalnız üs lüba hasrederek, herkesin kullandı dili kullanmayı tercih o edenlerdenim, Siz “dilbilim, terkibini Türkçe sayı- yorsünuz, ben bu hususta biraz dar mezhepliyim: Türkçenin ana kaidele- rine aykırı terkipleri Türkçe sayamı- yorum. Taş çatlasa “dilbilim, diye- mem, icap ederse “dil bitimi, derim, Bir İisanın başka bir lisandan kelime almasma siz “borçlanmak, diyorsunuz. Ben ise, âlim ve müçtebit değil, basil bir adam olduğum için, bu huyüsta bem Fransızen “emprunter,, kelime- sini yanlış tercüme etmemek, hem de Türkçede givesizliğe düşmemek eme- liyle, sadece “almak”, pek ziyade sa- rahat isteyen hallerde belki "iğreti almak”, tâbirini kullanırım, Çünkü be- nim hatâlarımı kimse, esasen mevcut olmayan, “ilmime, yağımı tetik atmaya mecbarum, Mazalenizde beni adeti, wlu orta iki Osmanlıcaya beğlı bir adam gibi stermek temayüilü seziliyor. Sanki ben “TANRIÇA olmaz, İlâh, İlâhe varken başka tabire lüzum yok demi- bağışlayamaz. A-İ sim, gibi bir lisan kallanmışsınız, Ge- cenki yazım meydanda olduğu için böyle bir ima bana dokunmadan &- zerimden aşar gider, sanıyorum, Şimdi bir de “edebi zevk, İle, & selesi kalıyor, Bu daki düşüncemi, müsaadenizle, bir Çin, masalı içinde, dolayısiyle, srrederek imakalemin sönanu tatlıya bağliyaca- ğım: #*4* wa bir Taoist masalıdır, Çinde Honan eyaletinde, etrafı yalçın kayalı sarp uçurumlarla sarılmış ejder yatağı bir boğazda, pek eski kaman- İsrda, Kiri adında bir ağaç varmış. Bu, ağacın böşr göklerde yıldızlarla koriuyurken, köklerinin kıvrımları ye- rin dibine kadar mar, orada çörek- lehmiş bir ejderin kıvrım! şırmış, Bir gün yaman bir sihirbaz çıkmış, bu ağacı kesmiş, tahtasından bürikelâde bir harp (çalgı) yapmış, Zamssın musiki üstatları birer bi- rer denemişler; bü harpfan, bir türlü. kendi emellerine göre bir nağme çı karamamışlar, Çıkan sesler hep sera kaba, akordsuz imiş Bu sebepten, harp, yillarca, Çin pa- dişahınm haznesinde kapalı kalmış, Lükin günün birinde ortaya Peiwoh adında bir adâri çıkmış, Pelweh har- Pi, adetâ azgın bir atı yarcuşatmak i8- ter gihi, şeikmle okşamış; sonra tel- İlerine hafif hafif dokunarak, tabiatı, mevsimleri, yüksek dağları, akar sul terenniim etmeye başlamış, Sesi yük” seldikçe ağacım eski hatıraları birer birer uyanmış, Simdi ejder bağazm daki uçurumun dibinde oynasan gene çağlayanlar, dallarda belirmeye başlı» İyan bahar çiçeklerine gülüyorlarmış, Derken binlerce çeşit böceği, tatlı tat- h tıpırdayan yağmur taneleri, guğuk! kuşlarının feganlârı İle yazm hülya dolu sesleri izitilmeye başlamış, Arı | da, bir kaplanm böğürmesi yalçın ka- yalarda akisler uyandırmış, Sonbahar J gelmiş; ıssız gece içinde, kılıç gibi keskin bir ay, kırağılarla örtülü otlar üzerinde etrafa nurlar saçmış, Sonra kış olmuş; karla o dolu havada sürü İsürü kuğular Gri fre dönerek her iri bir tarafa atılıyormuş, dolu tane- leri hâşin bir hazla dalları dövüyor- muş. Peiwoh makamını değiştirmiş: Aşkı terennürü etmeye başlamış, Şimdi de koca bir orman, aşk ateşiyle yanan, bir zenç çoban gibi yerinde dura- maz olmuş o Derken gök yüzünde, mağrur bir dilbere benzeyen, parlak ve beyaz bir bulut | belirmiz; bulut yaklayınış, gelmiş, ormanın üzerinden, ümitsizlik gibi, »iyah ve uzun bir göl. Be bırakarak geçip gitmiş, Gene ma- kam değişmiş: Bu seler de Peiwob i terennüm etmiş; çeliklerin çatış- ie nalların şakırtısı birbirine ke- taşarak etrafı sarmış, Yer altındaki der uyanmış, bir yıldırıma binmiş, Te- peler arasında, çığlar, gök gibi gür- İeyerek aşağılara yuvarlanmıya başla” miş. Çini padişahı bunları dinlerken vecd içinde kalmış, Pe'woh zaferinin sırrı- mi Padişaha şöyle anlatmış: "Efendimiz, başkaları beceremedi; günkü onlar, hep, kendilerini, kendi arrularını terennüm etmek İstediler, Ben ise harpı kendi haline bıraktım, Nağmelerini, o kendi seçti, Çalarken, harp m Peiwoh oldu, yoksa Peiwch me harplaştı, bilmiyorum... (2) Ki İşte, sayın Profesör, ben dili bu ma- yaldaki Kiri ağacına ve ondan yapılan harça benzetiyorum, Ondan en berrak, şa idi ve üzel mağmeler, ancak Peiwoh gibi bir üstadın parmaklariyle Gıkabilir, Kendi keyiflerine göre nağ- Me çıkarmak İsteyenlerin alacakları i- se sert, kaba ve akördsuz notalardan ibaret kalır, Derin saygılarımın kabulânü dilerim, (1) TAN, 6 Eyld, 1941, (2) OKAKURA. KAKUZO: Book of Tea, ———ğ—— YENI NEŞRİYAT: YENİ ADAM — Malaalık fikir gasetesidir. 351 inci sayısı Teramielda meyred miştir Tre ASKER MECMUA ehir. Ylariran Bİ tarik Yazan: H. 6. Dwight yoksa şeytan mısmız? Mele Kadınla. rını — büsbütün anlıyamıyorüm Hepsi 6 kadına mı benser? Hepsi fo- Da midir? Siz böyle bir kadına fens diyebilir misiniz?,, Başımı müphem surette salledem. Pakat farkına vardığı süpheliydi, Sözlerine devam etti: “O gece ben- den ayrıldığı zaman her şeyin bittiği-| ni zanmetmiş, Halbuki her şey daha| yen: başlamıştı, Her gece oraya gi- derdim, kendisini buluncıya kadar sokaklarda beklerdim, Ve o günden #onra üç sene kadur kendisini hemen ber giin görürdüm; İkin zannettiği- niz gibi değil, Beni hiçbir vakit evi- De almamıştı, Omunla hep meyhane- lerde, kahvelerde yahut da sokakta buluşurduk, O beni mektebe de yol Indı ve mektep parasını kendi verdi, Onun sayesinde okuma öğrendim, Kendi okurdu, yazardı, tarkü siyler- di, Hem sizin piyananumu, bem bizim çalınılarımızı çalardı, yok n çam resini bilmiyordu, Kendisinden başka | hiçbir şey düşünemez olmalum,, Onu) Galatadan ayırmak istiyordum, Ara-! İdan geçen iç seneden sonra srt; ben çocukluktan çıkmas, bir erkek olmuş- tum. Fakat onun külk sığ yoktu, | ! ! ! — Çeviren; M. ABAŞ Kenidikinin pek yaslı olduğunu söy - erdi, zendisinin pek kötü olduğunu söylerdi, beni her şeyden ziyade sav- diğini sörlerdi, he kendisinin Arado- da yaşıyabileceğini, me de benim Avrüpada yaşıyabileceğimi söylerdi Bilmem daha neler söylerdi., Biraz durdü, sonra “Kimbilir, nere Verde? Ah Lisa, uh!, deği, Hikâyenin, kendi kendinize oninla- cağınız meviden bir yey olduğu git- tikçe meydana çıkıyordu. Bu, Şark ile yarban, mavi güzlerle siyah gözlerin satfet ile — bilmem fuhşun diye- yim mi? — kaslı birbirine zıt şeyle- rin birbirine karşı ola Bundan insan, yağız allı genç köy- 14 Aşıkın halini az cok anbıyabilirdi, Kendi. memleketinden atılarak, © yağılıelar ve felâkeller kaynağına düşen, ikin bu genç köylü icin bir peri masah prehsesi olan o meçhul fuhisenin © bu fuviadaki hlini nasıl anlamalı? Tellâk tekrar söylemiye başlar. "Bir kadının bir erkeğe yaptın. bu tesir nedir, Efendi? Dünya kadınla dolu da niçin başka kadınlar © ka- du « Mep yeptık- ia Anbar ra Tefrika No. 49 dı, Simdi gözlerimin Kolundaki döv- meye dikiimiş olduğunu sezmişti “Bunu o kadın yazdı. dodi, “Bana İser vakit derdi ki, ben bundan baş- ka bir gey söylemek o bilmezmişimi Hep bunu söylüyormuşum! Kendisi- ri en son görüşümde — evine ilk İ defa gittiğim zaman — işte bunu b raya yazdı, Nihayet kapısını bahs 4ç- tırabilmişim, Benimle beraber gelme- #i için o gün ona o kağar yalvardım ki: “Ah Xisa!,, dedim, “ben bü hale dayanamıyaru, Gündüzleri çala - mıyorum, Geceleri uyuyamıyorum. Her dakika senin gözlerini görüyo- tum, Orlar benim yüreğimi yakıyor... Birer güldü, kendi bildiği gibi güldü, sonra bir iğne ile bunu koluma yaz- dı, Ve sonta —, Hücreye başka bir tellâk fle, ar- kası sıra Dir ihtiyar geldi, İhtiyar karşıma tesndü? eden o yere oturdu. Betim tellâk bakır leğende sabunu iyiwe köpürüü, Sonra bu köpükleri beşimdan aşağı geçirerek, bütün gör me ve konuşma Kudretimi kesiverdi. Yan halvelteki adamın Anadolu târ- küsü HAA devam ediyor ve “Aman! Asman!,, feryatları kubbe içinde ge- rin akiölerie dalgalenıyordu, —eo- yle karı-! 5 1 TELİ II Lag IHAVA, TOPRAK VE SITMA havadan Satmanın olan Malarya, İtalyan Vaktiyle, sıtma stalığı gelir diye zmnnederlerdi... bir başka a dinde f anlardan ıklarından gazlar 3 hastalığı getirmez. wn ânofel e'nzinden derlerdi. bataklıklardan, kat onlar siti ler, Sıtma hasta! sivrisinek getiri Toprak cinsinin de sıtma hastatığı bir ehemmiyeti yoktar, Sıt- ma hastalığına müsaj: olan yahut ol- mıyan toprak olmar,. Anak top- vak, ilzerinde su birikintisi toplan- Basına wüsalt olursa o vakit onun zerinde biriken sular sivrisinek yatağı elar, İ Şu kadar ki toprağın terkibine, sa içinde eriyebilecek vorlar bulurursa, © zamsr taprak üzerinde biriken su- larda sivrisinek yumurtaları yaşaya - z Ankara, 17 ) — Memleketin muhtaç olduğu teknik elemanları ye- Hştirmek üzere Maarif Vekâleti ta- tafından hazırlanan kanun lâyihela- rinin, ikmeline - çalışmaktadır, Bu bususta verilen malümata göre, bu İsene mevcut sanat mekteplerinin tav- si ve tekemmülü için İcap eden ted- birlere tevessill olunacaktır, Ayni z0- manda bu ipekteplere bu sene Yaj lacak bütlm müracantlar nazarı bara alınacak ve kabul şartlarını haiz lan herkes bu mekteplere stınacak- tir. j Mevcut sanat ve ticaret mekteple- tiyle enstitülerden başka yeniden e- çılacak olan okulllarm inşasına 1942 yılı içinde o başlanacaklır. Bunlerm mühim bir kısmının hemen tedrisata başlıyabilmesi için ber türlü ve hazırlıkların ikmaline çalışılacak» İ tir İ Kurulması düşünülen Ankara yüke | Yarın Akşam ŞARK SİNEMASININ Yeni Sinema Mevsiminin AÇILIŞ GALASI Münasebetiyle takdim edeceği Bekârlar Cenneti İlk ve büyük şaheser için bilet- ler evvelden satılmaktadır. Lies yerçeve içinde geçen | Modern bir aşkı tasvir eden bu güzel filmin bay rollerini HİLDE SCHNEİDE MARTA TERNO TRUDE MARLEN gibi üç güzel yıldır ve Dehakâr Aktör HEİNZ RUHMAN Jön Prömiyerlerin TYRONE veten: Renkli & lardan miyasma denilen gazlar çıkar, ğini gösterece! gelir. | yokta ve! kar, fa-| tileri pey tedbir Sitma hastalığım içinde yaşayabilir, sivris raktan alır, d ebi toprak ona top- ye zannedenler vardi ım hava demektir, Bataklık: | Halbuki bu #aswen doğru olabilece- Gddl biç bir delil "ip kendi hali ğı vakit üzerinde su birikin- olür, Sivrisinek © & tikintilerde mevcut yumurtalarını bı rakır, fakat bu hal beb toprakta yaşadığına delil olamaz, Toprak birak Sıtma götüren sivrisinek pek yük“ sek yerlerde, 1206 metreye kadar yük- seklikte yaşayabilir. Fekat kendi kendine yükseklere | üçamaz, oralara götürülmüş olmak lâzımdır. Bir de, yüksek yerlerde sicaklık derecesi her gün çok değişir, Sivrisinek de her derece sıcaklıkta yaşayamaz; 16 de- receden aşağı sıcaklıkta hoşlanmaz, Onun için yüksek iklimler, bir de ceye kadar, sıtma hastalığından kur- talurlar, nkarada Yüksek Teknik Okulu Kurulacak İsek teknik okulu yapılan © projelere göre, şu şubeleri ihtiva edecektir: 1 — Yol, şimendiler, fabrika bi naları, demir ve beton inşası ve köprüler (yapabilecek mühendisleri iren bir inşant fakü — Elektrik n tlektrik nakil ve tev İefon ve radyo işlerinde lekirik mühendislerini ve öyni za“ manda makine, motör, tayyare ve gemi inşaat mühendislerini yeliştiren Bir elektro meksnlik fakültesi, 3 — Muhtelif branşlarda kimya endüstrisinin telep ettiği kimya m bendislerimi yetiştirecek bir sma kime ya takülleri 4 — Memleketimizin muhtaç oldum Bu maden İzebosi, maden inşat ve işletmesi ve madercilikte kullanılan makinelerin mühendislerini yetiştiren cek olan bir mader fakülte İRTİHALİ MÜESSİF Avukat Alistein ür Dabiliye Vekbteri si halli idareler umum mbdürü Küvette Masa hi oğullarının ve Devlet Zirat işletmeleri kar ineleri tesisatı, telgraf, len çalışacak €- rahmet — i Tahmysa kavuşmuştur. Cemate 1041 Perşembe günü sane 12 de Fener da Musafa Masbar Dev Caddesindeki! ik tenare maması Dre ZEMü paşa samisinde aile make tirme valldesi © Bayanı m Dir hartnlaktam sonra laz olamak” beki eydi © eee aldık, Betim Nunu ve aileni erzinme tüziyenlerimisi bidürir. İİ Sen, Sevimli ve eğlenceli #ilminde #sidirle seyredecek ve İİ caktır. Birçok güzel kadınların iştirakiyle yeni İİ Bu rim, MOLLYWOOD'da çevrilen Kömedilerin cn parlağıdır, 'KEY MOUSE MERHUM SADIKZADE MUSTAFA'nın MEVLÜDU Pek genç yaşında vefat eden ve hatırası kendisini tanıyan ve sevenlerin kal- inden hiçbir zaman silin- miyecek olan Sadıkzade Mustafanın mevlödu s6- nei devriyesi vefatına te- sadüf eden 18 Eylğl 1941 Perşembe günü öğle na » mazını müteakip Maçka - da Teşvikiye camiinde ©- kunarak merhumun aziz ruhuna ithaf edilecek ve hatırası tâziz olunacaktır, Merhumun annesi ve kardeşleri Bütün İstanbul Halk, Bu Akşam SARAY Sinemasında en güzeli olan POWER'i CİNDA DARNELL İle Beraber Yarattığı EĞLENCE KADINI alkışlıya- ir mevzuda" oynanan ti ve Memleket Jurpalı Biletler bu sabahtan itibaren satılacak gm LÂLE Sinemasi am Yeni Mevsimi büyük Sürprizler, Eşsiz Program aşmağa hazırlanıyor... 25 EYLÜL PERŞEMBE AKŞAMI Dorothy Lamour - Bing Grosbinin Yarattığı senenin en büyük şaheseri SİNGAPUR YOLU'nu İk galasmda orkıştıyacaksınız. la