——— 1.4.1949 a TA N Türkiye | Adres değiştir. — 1400 Kr. 1 sene Kğ eri ey ra rm çe Dünyanın Siyasi Manzarası dan İşgaline n tedbirler elt tarafmdan yapılan be- , burasının pek yakın kan askeri tarefindı cağı gösterme! an, geçen umum! b ini almakta olduğu hi Amerikan Yardımı ünün en mühim hâdisesi, Amerikanın Balkanlarda ki Alman muvaffakıyeti ve de- nizaltı harbinin şiddetlenmesi ve bunlara ilâvı Fransa tehlikesinin başgöster - mesi Üzerine sarsılması ve daha büyük bir gayret sarfetmek lü - zumuna kanaat getirmesi key- fiyetidir. Mister Roosevelt'in, Alman ta yaftarlığı yapmakta devam eden Lindberg'i üç başlı yılan olurak tavsif etmesi; bu harbin Ame - rikatın harbi olduğunu söyliyen Amerika Hariciye Nazonm mihver devletlerine büyük bir şiddetle hücum etmesi; Bahriye Nazırının da, Amerikan emeği ile meydana gelen harp malze- mesinin batırılmasına müsaade edilmiyeceğini sarahaten ve res- men beyan etmesi, Amerika zi- mamdarlarının normal tedbir - lerle vaziyetin vahametine k; $ı koymak inikânı olmadığın Tük ettiklerini ve vaziyetin etiirdi rar verdiklerini göst Amerika efkân umumiye de son günlerde vukua gelen değişikliğin de, hükümeti daha enerjik bir harekete sevketmek te âmil olduğu anlaşılıyor. Filhakika Gallup müessese - sinin Balkanlarda harp başl, madan evvel yaptığı ankette, bülkın “£ 90 min İngilterenin vaziyeti ümitsiz bir hale geldiği tekdirde Amerikanm harbi de göre alarak kafilelere Amerika harp gemilerinin refakati lehin- de bulunduğu halde dün y lan ankette bu miktar “4 $3€ çıkmıştır. Mister Roosevelt'in, Green - laudın mihver devletleri tara - fından işgaline mâni için bütün tedi i resmen beyan etmesi, Amerıka- nın kendi emniyetini ve İngil tereye gidecek yardımın se meti bakımından çok hayati bir ehemmiyeti olan Grvenlanda - mın pek yakında Amerika» askeri işgali altına alınacu göstermektedir. Oria Atlantik sahası, bilhas- sa iki aydanberi denizalı bar- binin şiddetlenmesi dolaşssiyle büyük tehlikeler arzelmiye baş- Tamıştır. Almanya, Ispan; Fransanın yardımını da temine muvaffak olduğu takdirde bu tehlike büsbütün büyüyecektir, Bunun içindir ki, İngiltere ve Amerika, nisbeten daha az teh- Tikeli ve daha iyi kabili müda- faa olan Amerika - Kanada- ana Kulaktan Gelen Baş Dönmesi Kulak hastalıklarının pek c0- Eu baş dönmesine sebep olurlar. Hattâ bir kulak hastalığı de: miyecek bir şey olan kulak ki nin birikmesi kulak sahibinin basını döndürür. İnsan bunun farkına varmazsa, günlerce ve haftalarca kulağında acaip ses- er işittikten baska, bas dönme. sinden sikiyet eder, durur. Ken- disini, hiç iyi olamıvacak bir has talığa tutulmus zonnederek ke der eder. Sonra hir mütehassıs kulağının icerisini temiz. levipee bas dönmesi kavholur. Kulağın icinde bir iltikentan| veva kanamadan yahut sertles - Mmekten ileri gelen 'ps dönmele- 4 ri. tabii, daha eiddidir. Baş dönmesinin k disini — her vakit d cok defa belli eden Yardır; Biri hoş baska kulakta ht sarıltısı gihi menin vürültüler İ sitmek, öteki de hasta olan ku- Takta isitmenin azalması, Kula. İn isilmesi azalmaya baslayınca Piltikce azalır. Onun için hir ku- kfan gel. se de — alâmet Nt inmesine | su| Asone seneki Ecnebi 7800 Ke.) 1500 . | Türkiye 0 Kr. 3 Ay 150 . 1 Ay Ecnebi 800 Kr 300 | Groenlanda - Izlanda - ingilte- re yolunu açmak mecburiyetini hissetmişlerdir. Bu yol vasıta - siyle, kısa menzilli avtı tay leri kendi vasıtalariyle in, tereye uçabildikleri gibi, Gro « enlandaya yani yarı yola kadar) Amerika harp gemilerinin hi » mayesinde sefer edecek olun nakliye vapurları daha büyük bir emniyet içinde İngiltereye gidebilecekleri “Harbe Müdahale: âdiseler inkişaf | ettikçe, bu harbin de, Amerika > nın müdahalesi bakımından, ge- gen umumi harbin seyrini «l » makta olduğu hissediliyor, Filhakika 1917 şubatında Al man genelkurmayı denizaltı harbini ümansız bir surette $ detlendirmiye ve muharıp ve- ya bitaraf devletlere git bütün gemilerin batırılmasına kacar verdiği ve Amerikadaki Almon ajanlarının grevler çıkararak fabrikaları ve gemileri tahrıp etmiye başladıkları zaman Keli» sicümhur Wilson Almanya ile siyasi münasebetleri kesmiye mecbur kalmış ve Amerika üca ret gemilerinin teslih edilmesi emrini vermişti, Fakat o zaman bu yarım tedbirler kâfi geline mişti, Çünkü Alman denizaltı. | ları ticaret gemilerini batırmak ta devam ediyorlardı, Bu vazi- yet, 6 nisan 1917 de Amerika -| harbe girmesini tev- Mit etmiştir. Denizaltı harbi bundan sonra da bütün şiddeti ile devam et- miş ve ilk aylarda müthiş za - rarlar kaydedilmiştir, 1917 se -| i & milyon tonluk nak İ z4yiatın telâfi edilebilmesinden endişe ediliyordu. Fakat if tedbirler sayesinde ka evvelâ kendi limanlarındaki| Alman gemilerine el koydu vel bunları kullandı. Tezgâhlar süi © tipinde gem Amerika ri denizallılarma karşı) harp etmek için Avrupa sulari-| na kadar gittiler, Sonra denizal-| tlarma karşı müessir müdafaası yasıtaları keşlettiler. Tayyure- ler denizaltılar “bulmya ve bombalarla tahrip etmiye mu - vaffak oldular. Hülâsa, Amı rikanın harbe iştiraki, denizal- ini mümkün kaldı. Bugün hemen hemen ayni| hâdiselerin tekrar ettiğini ve harbin ayni seyri takip eti şahit oluyoruz. Tansız kabinesinin Mare - şal Petain'in riyaseti ah tında içtima ederek Amiral Dar lanın son Paris müzakereleri hakkındaki raporunu tetkik et > Fransanın Madritleki bü. yük elçisinin Vichyye çağını - dığı ve Amiral Darlanın ispan- yanm Vichy'deki büyük eli kabul citiği o bildirilmekledir.| Bütün bu akereler ve ie - maslar, Almanya ile daha sıkı bir iş birliği ile alâkadar görül - mektedir, er cihetten, Almanyanın günde 404 milyon frank olan iş- (Arkası 4 üncüde) selâ bir saat tutarak — aramak kolaylasır. Kulaktan gelen baş dönmele- rinin bazıları vakit vakit mey - dana cıkar: Birkaç gün, birkaç! Bu titreme — hasta olan des! il — sağlam kalan kulak tara.| fina bakıldığı vakit peyda oldu- undan hangi kulağın hasta ol- #uğu da bu suretle anlaşılır, vakit meydana ci. arasında, bir vardır hattâ yatağından hic cıkmamıya meehur olur, Halbuki bir kulak nütehassısı onu da iyi eder, Bas dönmesi, her seyden ziya- | de, kulak hastalığı neticesi ol - duğundan insanın — rahatsızlık ecek kadar — başı di ü ilkin kulaklarını muayene ef İsi) kapıyarak. süphe eğilen kur Sin isitmek derecesini — me. mesi ivi olur. r ! Bahar, Hayvan Ve Yavru: hval ne suret gösterirse göstersin, “Harp dışında sohbet,, kaidemize biz, datma ri et edelim; bu sütunlarda ol normal günlerin çerden çöpten, oyalayıcı ve gönül svu- tucu konuşmalarından ayrıl - m, Hali tabiide bulunsay- nelerden o bahsedecektik? Bahardan ve baharla münase - beti olan hafif ve eğlenceli şey- lerden değil mi? Yine öyle ya - pacağız. Meselâ, bahar birçok hayvan- ların yavrulama mevsimidir. Başta bizi en fazla ilgilemek itibariyle koyun gelir. Koyun - eti, yünü ve yavrusu hariç - sev mediğim mahlukattan biridir. Bilmem ki, koyun diye umumi bir isim altında zikrettiğimiz bu hayvanın dişisine “marya,, de- nildiğini bilen kaç kişi kadı? Ana “Marya, dır; baba “koç,, , yavru “kuzu, .. Oz türkçede he: men hemen daima hüsusi bir güzellik sezdiğim için mi, yoksa bu kelime biraz da frenklerin “Marie,, sine benzediğinden mi, nedir, ben “ gin bir dişilik bulurum. “Koç,, da ise adam akıllı, hattâ sert, haşin, tok bir erkeklik vardır. Kuzuya gelince bu yavruyu on dan daha mükemmel ifade ede- cek bir kelime olamaz sanmak- tayım. “Kuzu,, derken, kucağı alınıp okaşnacak, yüzü gözü ö- pülecek, hattâ bağrımıza bastı - Tılacak ılık, yumuşak, uslu, se- vimli bir mahlüktan bahsedildi- ği tamamiyle hissolunmuyor mu? (Nedim) in: Serd oldu hava, çıkma ko- yundan kuzücüğrn! mısrada söylediği gibi onu bir derece daha küçültüp rikkat ve şefkat gösteren edatla bezemiye de hiç lüzum yoktur; “kuzu, ve “yavru,, kelimeleri, kendilikle- rinden bütün o mânaları, eksiz ve mübalâgasız ihtiva ederler. Dil bahsine ait olduğu için şu noktayı unutmıyalım: “Yavru, nun sonuna “cuk, veya “cak, edatlar gelirse muhakkak suret te kelime o şeklinde, insan yav- Tusuna işaret eder, Hayvanların iklerine yavru deriz amma 'yavrucuk,, , “yavrucak,, döme- miz doğru değildir. K uzu - çok kısa bir devir Adeta bir lâhze için - hay- van yavrularının en hoşlarından dır. Benim onda canımı sıkan şey pek çabuk koyunlaşması, ya- ni anasına, babasına benzeyip ahmak ve zevksiz, ayrıca kirli ve kokak bir hayvan haline gel- mesidir. Tahafı şudur ki, sonunu bilmiyen bir insan kuzuya ba - kınea, doğmuş olmaktan ve yaşa maktan pek memnun, aynca 26- ki ve zevk sahibi bu hayvanca - gızın istikbalde de pek şataret- Ji, sevimli, akulı ve keyif ehli kalacağına zahip olabilir; şid - detle aldanabilir, Kuzu, o itibar Laoken Şatosu! rüksel'liler, Belçikanın 1s- tilâsindanberi her pszar akın akın Laoken'ne doğtu ge çerler. Laoken'de, sıra ile Belçika tahtında oturan üç hükümdarın, birinci Leopold, ikinci Leopold ve birinci Albert'in ruhlarına içinde istirahat ettikleri gotik kilise vardır. Ani ölümiyle bütün Belçika halkını mateme düşüren kraliçe Astrid'in mezarı da buradadır. Yine Lsoken'de muazzam bir ba içinde bulunan Uaoken şatosunda Kral üçüncü Leopold çocuklariyle beraber oturmakta- dır. Işte iyi kalbli Belçika halkı pazar günleri Laoken'e gelmek- te ve burada Kralın oturduğu şatonun bahçesi etrafında, dolaş» maktadırlar. Her tur tam bir sa- at tutmaktadır. Büyük demir kapının üki tara fında başlarında demir raiğfer leriyle iki Alman askeri durmak ta ve ara sıra önlerinden göçen Alman zabitlerine selâm ver » mektedirler, Şatonun ve bahçenin İçine HaTftanın --- Yazan Refik la da küçük yaşında bir şeyler vaadedip sonradan mankafa ke silen bazı çocukları andırır. De- ha bir ay evel şıngıl kuyruğunu oynata titrete çayırlarda, çimen- lerde fink atan, gevrek gevrek öillür tanlayışlariyle - haykı - ran diyemiyeceğim - öten, ba - barın ve hayata gelişin zevkini herkesten iyi süren bu aşifte, mesut yapağı demeti bir ay son ra gamlı sesi, malihülyalı gözle ri, yere eğilmiş bön kafası ve ağır gövdesiyle tahammül edil - mez bir hayvan olmuştur. Kuzu, bir kere ot yemiye baş- ladı mı yalnız gırtlağına düşkün. işkembesini doldurmakla meş - gul, etraftaki her güzelliğe küs- müş, ne o kır manzaralarına göz- lerini çevirmiye yanaşan, ne de- relerin musikisine kulak kabar- tan, hantal, kaba ruhlu, basit arzulu, müthiş bır oburdan İba» rettir. Kuyruk oynatmak hayvanlar da en derin bir keyif alâmeti olduğuna göre kuzu, emdiği sü- tün ve gezdiği bahar sahalarının zevkini mükemmelen çıkarırken koyunluğa erince o âdeti terke der; artık kuyruğunu oynatmaz, güç belâ taşır. Koyun, canı 8- kılarak yaşadığını ve hayattan hiç keyif duymadığını «n fazla belli eden bezgin, çökmüş bir mahlüktur, Hattâ diyebilirim ki, bütün hayvanlar arasında onun derecesinde kesilmiye İlazır, İ- tirazsız rıza göstereni de yoktur. Tavuk çırpınır ve haykırır; keçi tepinir ve kaçmıya çalışır; öküz en azı şiddetle solur ve gözleri- nin akımı devirir.. Halbuki ko- yun, ekseriya, başını - vazifesi ezelden o imiş gibi - miskin bir İtaatle bıçağa uzatır. Koçun tos vuruşu da boy Tat, kaba, münasebetsiz bir mi dafaa veya hücum şeklidi dığı tavırlarda ve yaptığı ha ketlerde zerafet bulamazsınız. Horozun iki ayağı üzerine kalkıp kanat çırparak böbürlenişi, ka- zan boynunu uzstıp tuslıyarak meydan okuyuşu, atın şahlanı- Şı aldıkları estetik şekiller bakı mından cidden seyre değer; iev- hası ve heykeli yapılmıya liyık- tır. Fakat kafalarını birbirine veya öteye beriye ahmakça vu- Tan koçların dövüşleri ve hid - detleri pek monotondır. Daha ziyade acayip bir makinenin zevksizce çalışmasını andırır, uf ki bir örsile çekicin hareketi kadar » yorucudur. Bakarken kendi kafa tasımın içinde beyni- min zonkladığını, sarsılıp yerin- den oynadığını duyarım! avruların en güzellerin - den biri de civcivdir. Civ. civ, ilk günlerinde, iki tane Çin çöpünden ayak takılmış bir hâ- zir lop yumürta sarısının can - lanmışıdır; hem zarif, hem ko - mik bir şeydir. En süslü kuşla - GÖZÜME - CARPANLAR Yazan: Sevim SERTEL girmekten mahrum, ancak onun etrafında dolaşan balk uzaktan ancak büyük şatonun kubbesini görebilmekte ve krallarının içe- ride ne gibi bir hayat sürmekte olduğunu son derece merak €t- mektedirler. ** Üçüncü Leopold! ayet samim! bir dostün- dan bu sualin cevabını öğrenmiş olan bir Fransız gaze - tesi Belçika Kralının gündelik hayatım bize şöyle anlatmakta- dır: Uçüncü Leopold her sabah sa- at 5,30 da uyanır. Tuvaletini yaptıktan sonra şatonun bahçe - sinde bir at gezintisi yapar ve sonra da parkta ayakla dolasır. Musahab Halid rın yavruları, yuvalarında, uzun müddet koca ağızlı, koca Zürlü pıhtı vücutlü, iğrençtirler de ne den yine kuş cınsinden olan ve yumurtadan çıkan tavuk yavru- ları mini mini gagah, canlı, se vimli, cici ve şeker, çok hoş mahlüklardır? Hiçbir artist, ne kadar istidat olsa ve zihin yorsa civcivden daha nefis ve ık bir hayvan tahayyül veya tersim edemez. Pilice o derece kıymet vere - miyeceğim. Onda dikkatimizi çe ken daha ziyade butlarının gev- rek etidir; bakışlarımıza mide ve menfaat kanşır. Mâamafih güzel kelimeler arasına bu “pi - liç,, i de katmalı: Piliç deyişte çocuklukla olgunluk arasındaki bali gösteren bir tazelik, gev - reklik, hattâ şekil yok mudur? (Türk argosu) kıtabında bu ke- limeye rastlamadığıma şaştım; kadın cinsinin musyyon yasta» ki bir durumuna da bu isim ve- rilir, Tavuk kelimesinide yabana atmamalı; dolgun, kabarık, mah fazalı bir sözdür; söylerken Adeta bu mahlükun karındaki yumurtaları hissettirir. Anado - İuda horozun küçüğüne “firik. veya “ferik,, derler. Artık o is me benziyen bır rütbe kalma - dığı için daha serbestçe ve her yerde kullanmamıza mâni kal - mamıştır. EE Kaz ve ördek civcivlerinin ayrı güzellikleri vardır; bilhassa suya ilk girdikleri zaman... Bana öyle geliyor ki en sıkın- tılı zamanımızda bir havlız veya dere kenarında durüp yeni bir kaz ve ördek gurupunun yüz - melerini seyretmek gam dağıtır cı mükemmel bir eğlence teşkil edebilir. Zannederim. deyme in- san ailesi bu kadar lâtif şekilde çoluk çocuğiyle bir gezinti yup- mak ve yavan aile manzarasına şiir katmak imkânına mazhar değildir. Hindi yavrularının temaşasını tavsiye edemem: pek yoluk, gü- dük, bed sesli, geveze ve apta suratlı mahlükçuklardır. Hindi ler zaten hiçbir yasta güzel de- gildirler. Baba hindiyi belki be- Zenen vardır. Fakat o kof tefa- hür, bazı ecnebi şekil ve şemat. lini hatırlatıp insanı sinirlendi- receği cihetle şu sırada hoşa gi- debileceğini hiç de sanmıyorum. Yavrulamaları bahara rastla- ması mecburi olmıyan büyük hayvanların küçükleri arasında ve güzellik itibariyle evvelâ tay, #onra sıpa, daha sonra da buzağı ve nihayet dombay, yani man- da zade gelir. “Tay., kelimesi - nin türkçede - fransızcadaki gibi - endam mânasını ifade et- mesine dikkati çekerim. Bu ke- lime de zaten çevik, tığ gibi olan at yavrusuna çok yaraşıyor. İ- neğin yavrusuna da daha tüylü Kışın hükümdar bahçedeki ha - vuüzda patinaj yapardı. Saat yedide Kral çalışma © dasına gelir. Belçika harbinin safhalarını anlatan ve ordularının oynadığı rolü yüste- ren bir kitap hazırlamak'adır. On birde üçüncü Leopold a8- keri kabinesini toplar. Ön ikide yaveri general Von yerstrae- ten ve sivil kâtibi Baröd Capell'i al same İİ» TEBİ, * Kralın Çocukları irkaç sene evvel karısı Kraliçe Astrid'den feci bir kaza neticesinde matırum kalan genç kralın bugünkü en EN Gs İ es çi NN /> © a 2) — İ ve biraz da sümüklü gibi görü- nen ve sesini andıran buzağı is- mi uygundur. Böyle olmayıp da kısrağınkine “buzağı, ve ineğin- kine “tay,, denmiş olsaydı nıcd- lüllerini hiç de açmıyacak, çok tenasüpsüz düşecekti! Kısrak hakikaten enfes bir ke- ümedir; derli toplu, temiz, çelik gibi cilâh, hattâ si e birnz da çapkın bir kelime... “At, da- ki hoşluk da bir emir kadar kes kin oluşundadır. “Manda,, daki ağırlığa, “İnek,, teki gevşeki de bir göz atınız ve kulak tnız, inceliğini derhal £ dersiniz. ahar yavrularından söz götürmiyecek derece de güzeli şüphesiz ki, kedilerin- kidir ve onlar hakkında hususi bir sıfat gibi kullandığımız "to- raman,, da bu tombul torbul canlı yumaklara pek ya Pek sıhhate, pek sevimli şartiyle insan yavrula kedi yavruları kadar yılabilir. Dilimizde yeni doğ - müş kedilerin ayrı bir ismi ol - mamasına (oüzülürüm, Köpek yavrusunun “enik,, hususi bir adı var da niçin kedininki yok? Belki de vardır, zamanla unutulmuştur. Size yavrusunun fevkalâde güzel, zarif, oyuncaklı ve tahaf olduğu bir hayvandan daha bah- sedeceğim; eminim ki hatırınız- dan geçirmemişsinizdir: Kop - lumbağa! Yazık ki, onu çok de- fa içi boşalmış, kurumuş bir hal de görebiliriz. Fakat benim gi- bi bahçesinde canlı olarak sey - redebilenler tabiatin cidden ü- zenip bezenip yarattığı bu can- hı biblonun ne kadar san'atkâ- Tane yapılmış, dâhiyane bir kap ris eseri olduğunu tasdik eder- ler, Yavrularını bahara doğru yata eriştiren mahlükata biraz da gıpta ile bakmak iktiza ct - mez mi? Keşki insanlar da yav- rularını pek sıcak yahut pek soğuk mevsimlerde doğurmak suretiyle oldukça mühim ve ço- cük hayatı üzerinde tesirli zor - luklarla karşılaşmasalar... YENİ NESRİYAT TİCARET BİLGİLERİ ve TİGA- RET VESİKALARI — Yüksek İktisat ve Ticaret Mektebi: muallimlerinden | İsmet Alkan tarafmdan yazılmış v Üniversite Kitabevi tarafmdı redilmiştir. Bu eserde muam, la git bilgiler büyük bir vukuf ö yazılmıştır. Çığır — İlim, fikir, aadir, Ankarnda meşri sayı çıkmıştır. BAYINDIRLIK İŞLERİ DERGİ - 8i — Nafia Vekâletinin bu tpecmun- sma alt idari kısmm 9 uncu sayısı Senni kışma ait 4 üncü Sayısı, mesle- ğe ait yazı ve resimler, kroki ve ha- ritalarla neşredilmiştir. at mecmi- 99 uncu büyük tesellisi çocuklarından ay nimak mecburiyetinde kalmış olmamasıdır. Brabant Dükü ve veliaht Prens Baudoin ve küçük karde- şi Liğge Prensi Albert babala - riyle birlikte ayni şatoda yaşa - maktadırlar. Ablaları Prenses Josöphin - Charlotte artık büyümüş, bir genç kız olmuştur. Bu genç Prensesin annesine olan miş beheti herkesi hayrette bırak - maktadır. Her sabah bir müreb- biyenin refakatinde tahsilini yap makta olduğu Brüksel gitmektedir. Prenses Cha; ın mektebe tramvayla gidip g0 mesi herkesin dikkatini bir Prensesleri olduğu için halkı sevindirmektedir . Birinci Albert'in karısı ans Kraliçe Elisabetb sık sık şatoya gelmektedir. Kraliçenin en bük yük zevki bahçedeki çiçeklerden büyük buketler sonra bunları hastanede Talılara götürmektir. Fakat Kral üçüncü Leopold kat'iyyen şatodan dışarıya çık - mamaktadır, -) nanların Büyük Bir Himmet stad kilisli Rifat ilim öle en büyük şairlerinden 'di..nin, mevsimlerin de- il asırların bile tahavvülüne tâ i arak yapraklarını dök - ını türkçeye çevirdi. Hem de pe sağlam, ne mükemmel bir türkçı ile, Gükistan hiçbir zxman derece mükemmel surette lisam mıza nakledilmemiştir. | i Şirazlıdır. Fukat Brand; hüküm süren o Atabeklere yanı Türk hükümdarlarına mensup tur. Eserlerinde Eböbekir bi | Sa'd'dan, Selçuk Şah'dan ve Sa'i bin Zengi İle birçok Türk ekâhi rinden bahseder, Milliyet mese lesini bir kültür gibi telâkki ede: sek Sa'dide Türklerin inkâr edi: lemiyecek hakları vardır, Bunu da bir tarafa bırakalım; Sa'di'nin dehası memleketleri dar hudutlarma sığmaz. O, bütü. dünyanm şairidir. Yazdığı kasi delerinde bile zaman sahiplerine medihten ziyade ma: nan, onları “Adlü dad, a teşvi »leden bu büyük mükemmel eseri Bunu Sa'di de biliyor: “Ben Gülistan sd bir kiter yazmak İstiyorum. : Okuyanlarır gözleri sevinsin, içleri açılsın. Sop rı onun Yaprağna İ- ğin dönüşü onur baharını hazarıa çevirmesin... Diyor ve üstad Kilisli Rifatn ü yle şu şiiri s İ “Bir deste gül ne işine yarar? rine gel! Benim Gülista- ık al. Gül ancak ar. Bu Gülistan * durur. Solmak Sa'di kırk yaşına kadar, tahsil etmiş, kırk sene seyahat “etmiş ve kırk sene de eser yazmıştır. Yedi yüz elli sene sonra bile ne kokusundan, ne güzelliğinden, ne de taravetinden kaybeden ve daima insanlığın düsturu gibi o- lan bu muazzam eseri, dâhi kısa» cık bir “Gül, mevsiminde yazdı bitirdi “Sözü uzatmıyayım. Gül faslı bitmeden, dallar üzerinde hhlâ güller gülerken Gülistan kitabı bitti Gülistan şimdiye kadar bir çok defa türkçeye çevrilmişti Bu ranhtelif derctimelerdem hadi? larını gördük. Kimisi nahiv ha » taları, kimisi şive düşkünlüğü do- İlayssiyle yoksulluğu telâfi edecek İ tereüimeler değildirler. Ustad Kilisli Rifatın tercüme- si bilhassa lisan bakımından aslı " | kadar güzeldir. Ufacık bir şivesi lik olmadığı gibi, kulağa hoş gel- miyen bir tâbire de tesadüf et - medim., Kilisli Rifatın eseri - ter- çümesi demiyeceğim » tercümede “kanaveçe tersi, o mazariyesini tamamen tekzip ediyoruz. Bir şii rin tereümesindeki o cümlenin türkçe hüviyete sarılışındaki sa- deliğin kuvvetine bakınız. “.., Mademki iyi, kötü herkes ölecektir. O halde bahtiyar, i; lik topunu çelen kimsedi, Burada "atmak, tâbirinin yeri» ne kullanılan “çelmek,, töbiri ç0- ğumuzun bildiği halis türkçe bir kelime olduğu halde onu bu ka » dar yerinde tasarruf etmek Türk e hakkiyle sahip olumya yö besledir. Takvimci ÖĞRETMENLER İ Cemiyetinin İçtimaı İ İstanbul öğretmenleri yardım İ cemiyetinin yıllık kongresi dür İstanbul kız Mi unda akde * dilmistir. Toplantıda idare he yeti, bilânco ve hesap miifettisle ri raporları okunmuş, eski idarı heyeti ibra edilmiş ve yeni ida, re heyeti secimi yapıldıktan son ra, tadilen hazırlanan yeni ni zamnamenin münakasasina Bö tilmiştir. leticede, cemiyete Âza bulu - yalnız o vefatları ha nde ailelerine vardım etmekle almayıp, hastalıkları, evlen - İ meleri, çocukları doğması hal lerinde de nakdi yardımlarda bü- » | unulmasına ku e iştir Yeni idare hey Maarif Müdürü azalıklara Tahir Ai an, İ Baskan Zahirle Turhan Tan; he isliklerine de Sevki Fehmi ve Bedri Ni toplanmıstır. k . ne düşen nunlâra göre #'âka. lılara tevzi dört maddesinde tadilât yapıl» İ mıştır. * i için nizemnsmenin