Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
- 19.5.010 İ ABONE BEDELİ ! Türkiye Ecnebi Ş x51400 Kr. 1 sene 2800 Kr. ; ; 780 * 6 Ay 1500 *? Ş wâ 400 « 8 Ay soo ” ; K 160 * 1 Ay 300 ğ » BUGÜN XAmerîkanın Siyaseti | | Yazan: Ömer Rıza Doğrul | | merika Birleşik cümhuri. | yetlerinin iki bellibaşlı fır kısmdan Cümhuriyet fırkasının ıthmhur reisliğine seçtiği namzte Mister Wilki, evvelki gün söy- lediği bir nutukla namzetliği ka. Jıul etmiş ve takip edeceği siyase- li de anlanmstır Nutkun harici İşlere ait kısmı bütün dünyada Alâka ile karşılandı. Çünkü gele. tek seçimde Mister Ruzvelt ka- ’Ğar Mister Wilkinin de kazan. 'mısı ihtimal dahilindedir. Gerçi Mister Ruzveltit bariz şahsiyeti Ve sürekleyici kudreti sayesinde Amerikada hüküm süren anane- lere dahi galebe çalması ve ü- tüncü defa Cümhür Reisliğine teçilmesi bekleniyor, fakat Ame- a efkârı umumiyesinin reyini Vermesinden önce bu bahis üze. 'inde kati bir hüküm — vermek, senin haddi değildir. Bu yüz. ilen Mister Wilkinin nutku ehem Miyetle karşılanmış ve siyasi hüşahitler, Cümhuriyet partisi 'lımzedının kazanması lakdirinde Amerika siyasetinin geçireceği llıhaıvvııllctı anlamak istemişler. Harıcı Sıyaset : Fakat Mister Wilkinin nutku kmeı'ıka fırkaları arasında harici iyaset bakımından bir ihtilâf iulunmadığını tebarüz ettirdi. Ve 'löylece Mister Wilki ile Mister fuzvelt arasında harici siyaset kımından hiçbir. fark bulun. hadığı anlaşıldı. Mister Ruzvelt totaliter rejim '& diktatörler aleyhindedir. Mis. tr Wilkinin nutku da, onun Mis. TAN î 25 NCİ ÖLÜM YILDÖNÜMÜNDE] Tevfik Fikret ve 1939-40 Harbi ikret, 1914 Harbinin başla. dığı yıliın içinde öldü; biz yirmi beşinci ölüm yılını 1939 — 40 harbinin içinde elemle anı. yor, mezarının önünde saygı ile eğiliyoruz. Tevfik Fikret ve eserleri, yir. mi yedi yıldanberi, hürriyet ve insaniyet taraftarlarile, terakki ve inkılâp nesillerile, maziye ve ananelere sıkı sıkıya bağlananla, rın arasında bir dava oldu. Biz, be büyük davanın kahramanını bugün burada bir kavganın mev. zuu olarak değil, insaniyetin ve hürriyetin büyük müdafii olarak anıyoruz. 1939 da başlıyan harbin, tari. hin ve asırların içinde akan yıl. lardan hangisinde biteceğini, in. san nesillerinin ayak bastığı bu toprakların nasıl bir vahşetzara, ne biçim bir harabezara dönece. ğini bilmediğimiz, insanları ha. kiki hürriyete kavusturuncıya. dek ne kadar kan dökeceğini, ne kadar insanın ayağına zincir, ne kadar milletin boynuna esaret halkası geçireceğini tahmin e. demediğimiz bu bâdirede, biz in. saniyete ve hürriyete âşık Fik. retin ölüm yılını anıyoruz. F ikretin ölümü ile karşı kar. sıya geldiğimiz bu daki. kada Times kıyılarından, Kızıl denizin mansabına, Cin denizi. nin kızıl renkli sularından, . Af. rika sahillerinin hurma ağaçları gölgesine kadar Âdem oğulları. nin kanı akıyor. Bu akan kanın üzerinde büyük imparatorluklar kurmak istiyenler, insanların ve milletlerin birbirlerini istismar edeceği bir vahşet devrine girdi. ğimizi iddia ediyorlar. Esaretin, hele kücük millet esaretinin ta. rihi bir zaruret olduğunu; bü- — Yazan : ——— Sabiha Zekeriya SERTEL ikret, bütün hayatında bu esaretin, zulmün, tağal. lübün, tahakkümün azabını ya. sadı, siirlerinde bu ezenle ezile. nin, efendi ile kölenin, hakla kuvvetin, esaretle — hürriyetin vabE Fikret Merhum yük — imparatorlukların ferman ferma olacağı devrin başlıyaca. ğını söylüyorlar. Biz, asırlardan. beridir. bu devrin kapanmasını bekledik... Ve tarihin akış sev. rinde, bu devrin sona erdiğine iman ettik. Çin denizinden Afri. ka çöllerine kadar kanla yıkanan bu insanlığın üzerinde bir esa. ret devrinin değil, bütün insan. lara müşterek hürriyet ve hak getiren bir devrin açılmasını bekliyoruz. Küreiarzı aksine çe. virmek, saati geriye doğru iş- letmek, daima ileriye yürüyen, hareket kanununu durdurmak mümkünse, insanlığın hakka ve hürriyete akan bu seyrini de e. sarete ve vahşete — çevirmek car nı, bir rubabın telle. rinde aksettirmeğe çalıştı. Biz, 1940 senesinde Fikreti hatırlar. ken, her şeyden ve her şeyden evvel bu insan cephesini hatırlı. voruz: Ne zaman geçse bir ketibei şan, Daima rehgüzara hunefşan Bir bulut sayeban olur. Mutlak Başta, en basta kanlı bir bayrak, Onu bir kanlı taç eder takip.. Sonra hunin vesaiti tahrip: Mızrak. yay, kılıç, topuz, balta, Mancınık, top, sapan, tüfek.. A. rada Kanlı âmirleriyle cündi viga ; Sonra artık, alay alay üsera... İndir ey mahşeri cidal, indir Perdeler sahnei fecayiine; Sönsün artık bu ateşin fitne! * * lnsanları ve milletleri esa. rete sürükliyen mahşeri cidal, fecaat sahnesine bu per. deyi indireceği, bu ateşin fitneyi söndüreceği güne kadar bu ke. tibei san mancınığı ile değil, gökyüzünü yırtan tayyarelerile, yeryüzünü yaran tanklariyle in. sanlığın yüzünü kana ve camura bulayacaktır. Fakat sen ey koca Fikret, bu kanlar, çamurlar, iğ. renç 'insanlığın içinde daima ve daima insanlığın ve hürriyetin bir müdafii olarak parlıyacak. sın. gelecek nesiller başındaki bu insanlık ve hürriyet tacının ö. nünde kurtulmuş bir insanlığın çocukları gibi minnetle ve hür« metle eğileceklerdir. Ruzveltten farksız lt gösteriyor. Mister Ruzvelt, İngiltereye ardım lehindedir. Çünkü - İn. “İlterenin mevcudiyetini muha. a etmesi ve hakimiyetini ya. âtması ile Atlantik Ökyanusu Umanyanın eline düşmiyecek ve İmerika, bu Ökyanusta İngiltere trine mütecaviz bir Almanya karşılaşmayacaktır. Mister Vilki bu hususta da rakibinden İYyrılmayor. Gerçi Mister Wilki, Mister üzvelti, bazı yabancı devlet. *r aleyhinde şiddeili beyanatta llunmak ve yapılamayacak bir Akrm yardım vaidlerinde bulun. aktan dolayı muahaze etmiş. ', fakat Müister Wilki de yalnız üvvete dayanan zorbalığın hü. üm sürmesine düşmandır ve A. lerikanın her tecavüzden ko. İnması İçin azami derecede ivvetli olmasına taraftardır. tta Mister Wilkiye göre Ame. mın ilk vazifesi kuvvetli ol. tır. Çünkü Amerika, ancak sayede zorbalığın önüne geçe. lir ve zorbalığın hakimiyetine * set çeker. Hulâsa, Amerika Birleşik cüm. B üt dolabin bir yanı ayni zaman- da büfe vazifesi görüyordu. Ö- bür yanında ise, üç gözü vardı, Göâ- lerden birinde kitaplar, heııp pusu- laları, bir dikiş kutusu, or Üçuncu Gözün Anahtarı Yazan : Rüveyde Sinanoğlu tün bu açıkta olan Şeyler yalandı. Hakikat orada gizlenmişti. O yce kendi odama çok sinirli döndüm; bütün gece Uuyuyamadım, Ne yapıp, yapıp o ücüncü gözün a- eski çoraplar, bir çift eldiven, bir kemer filân vardı. Fakat üçüncüsün- de ne olduğunu bilmiyordum; çünkü hep kilitli duruyordu, Daima kapalı ve daima anahtarı alınmış, 6 odada kapalı olan tek şey o idi. Meselâ; gardrobun kilidi bile yoktu. Üstün- de yaldızlı bir kücük Aayna bulunan duvar masasının, iki çekmesinin üs- tünde de parıl parıl ki anahtar vardı. Görüyorsunuz ya, genç kadının o- dasında dolâbın © üçüncü elime liyd Tabil onun haberi olmadan... Yoksa içinde- kileri kaçırırdı., Tuhaf tesadüf:.Daha ertesi günü a- nahtarın yerini öğrendim. Yanımda, el çantasında bir şey arıyordu. Gizli- ce baktım. Çantada iki anahtar var- dı, Birini tanıyordum: Oda kapısı- nındı. Öbürü? Ah, öbürü mutlaka ü- çüncü gözünkü idi, Demek bu kadın, orada gizlediğini bir maksatla gizliyordu. —Onur” için, başka esrarlı bir yer yoktu. Akşam- ları onun dairesinden dönmesini bek- lerken öteyi, beriyi karıştırırdım. Tabii, bu yaptığım kötü bir hareket- ti amma insan bir kadını sevdi mi, hele ömrünce sadık kalacağına yemin eden bir kadını behim sevdiğim ka- dar sevdi mi, onun küçük sırlarını araştırmak, bir nevi ibadet yerine geçer; kıskanclığın ibadeti. İşte böyle: Ben, onun odasında ne- tiyetlerinin efkârı ı İyesi r Demokrat partisine men. Mister Ruzvelti, ister Cüm. iyet partisine mensup olan ter Wilkiyi seçsin, Amerika. harici siyaseti değişmiyecek, İi aynı siyaset devam ede. kanlardaki Müzakereler: alkanlardaki müzakerelere dair gelen haberlere göre başlayacak olan Rumen . İlğgar müzakereleri gayet pü. üz bir şekilde devam edecek, taraf süratle anlaşarak arala: ie "daki müzmin ihtilâfa son ve. :1 ekler, iyi komşuluk ve dost. 'k devresiue gireceklerdir. Pakat Macar . Rumen müza. kıelcı'ı hakkındaki haberler bu Ahiyette değildir. Bu haber. göre Macarlar, Transilvan. lun aşağı yukarı üçte ikisini is. leri hepsini iğneden ipli- ğe kadar biliyordum da, o üçüncü gözde nesi gizlidir. bir türlü öğrene- miyordum. Kaç defa tırnaklarımı bo- suna kırdım. Yine de açamadım. Ta- bit anahtarını aramadığım köşe, bu- cak kalmadı; nafile.., Muhakkak burada aşk mektupları gizli idi. O yaşlı adamın yazdığı mek tuplar. Bir gün dayanamadım, bu süphemi kendisine açtım. Ağladı; o adamın kendisini sadece bir baba gi- bi sevdiğine yemin etti. Itraf ederim, kendimi çok defa bu dan dolayı gü âr saydı- Bim oluyordu. Kızcağız belki, orada biriktirebildiği paralarını saklıyordu. Bir gün sordum: — Paranin çalınmasından kork- muyor musun? Gülümsedi: — Kim çalacak? dedi. — İyi amma, kilitli tutuyorsun iş- te; demek korkuyorsun. — Hayır, teyzeme veriyorum;. on- da duruyor. * elki hüviyet cüzdanını o gözde mer oldukları için R ler de ikabil tekliflerde bulunacak. » bu yüzden bir anlaşmaya ak için ilfk taraf arasında “lakere]er belki de uzayacak. ı!ınsilvanylı, Rumen ve Ma- ? milletlerinin asırlardanberi Phaştıkları bir muhit olduğu ıİlıuı—.ıılı iki taraf Aarasında Nİ bir hat tayini, ıüç bir ış gerektır Fakat le saklıyordu. Bir akşam tatlı, tatlı k y ken, bir yolunu yapıp kendisini şakadan kızdırmak ister Kibi sordum: — Yaşını merak ediyorum. Ku- zum, kaç yaşındasın? Güldü: — 1914 te doğdum, ded. — İnanmam, diye şaka ettim, Nü- ms hüviyet cüzdanını göreyim. Üstündeki gözü açtı. Hüviyet cüz- danını çıkarıp verdi: dinl gözün hep taşı- makta idi. Hem de kaybetmesi pa- hasına... Çünkü çok dalgındı. Çanta-, sıaı bir yerlerde unutabilirdi. Ondan sonra artık bir işkence kurbanı gibi, cefa çeker oldum. Anahtarın yerini öğrendikten sonra farkettim: Birlik- te otururken, ne zaman odadan bir şey için çıkacak olsa, anahtarı da, sanki ©O sırada lâzımmış gibi, çanta- sından alıp götürüyordu. ” Sanki benim şüphemden, bu şüp- henin verdiği istıraptan hâaberi bile yoktu. Hareketlerinde, o bir sşey sak- lhıyan kadınların hareketlerindeki ta- billik vardı. Öyle bir hal ki, insânın sinirleri çelikten olsa dayanamaz. B ir müddet böyle geçti. Benim bütün —kurnazlıklarım, tuzak- larım para etmedi. O, sırrını koru- masını biliyordu, Bir polis gibi telâş- lanarak, koşuşarak değil, bir kışla kapısını bekliyen nöbetçi asker gibi, koruyordu. Nöbetçi, kışlanın önünde, bir aşağı, bir yukarı, sakin sakin do- laşmaktan başka bir şey yapmadan bekler. Kadınlar 'da böyledirler; Sır- larınt; 'sır onların değilmiş gibi, ko- runacak bir şeyleri yokmuş gibi hiç telâş etmeden gizlemesini bilirler. ; Amma artık ben dayanacaktım. - İşi zora bindirmeli idi. Karar verdim, bir gün, birdenbire, gayet sert, sor- dum: — ©O gözde ne var? — Bir şey yok, diye cevap verdi. — Hayır, var. Benden gizlediğin bir şeyler var. Aç o gözü! Gayet sakin ve sade: — Anahtarını kaybettim, dedi. Anlıyor musunuz? — “Hayır, açmı- yacağım!,, demedi; “Sana ait olmı- yan şeyler var,, da, demedi. “Yemin ederim, bir şey yok!,, ta diyebilirdi. Öyle de demedi; yalanların en bü- yüğünü söyledi: Anahtarı kaybetmiş! — Bir çilingir getirtelim, dedim. Fiği Bugün pazar, dükkânlar kapalı. Öyle, © gün pazardı. Talihi ona yardım ediyordu. — Her halde bu teklifi dün yap- saydım, başka bir yalan uydurmıya mecbur olacaktın. O, hiçbir şey söylemedi. Ben de- lirdim. Dolabın üstüne atıldım. Çek- meyi yumruklamıya, sarsmıya, tır- naklamıya koyuldum. Açılmıyordu; açamıyacaktım. O zaman ona dön- düm. Türlü pis lâkırdılarla hakaret ettim. Ağlıyordu. Şapkamı aldım; çıktım, gittim. Bir daha ona dönmi- yecektim. * A radan bir ay kadar geçmişti. Nihayet barışmıştık. Ona dön- düğüm, gün pek mesuttum. Öpüşsür- ken kapı çalındı. O, odadan çıktı. Hemen etrafıma bakındım Bütün ki- litlerin üzerinde anahtarları vardı. “Ne kadar budala ımısım.. dlye düşündüm. O anda ise, o ĞZ’“& 2 YA & GÜZÜME CARPANLAR L Yazan: Sevim SERTEL Serseri Paraşütler - Ateş Altında Çalışan Gazeteci - Kazdıkları Kuyuya Düşenler Son hava harbinin en mü. essir olduğu kısım cenubi İngilteredir. Buradaki bazı şe- hirlerde döğüş o kadar şiddetli olmuştur ki halk saatlerle sığı. naklarda mahpus kalmışlardır. Bu arada bilhassa hava har. bini seyredip havadis vermek için bir Amerikan gazetesi bura- ya hususi bir muhabir gönder. miştir. Bu Amerikalı gazetecinin basma gelenler gayet tuhaftır. İlk alârm işareti verildiği za- man bu muhabir hemen bulun- duğu gazinoda hususi tertibatı havi bir alet sayesinde kaçışan halkın heyecanını, seslerini plâğa almağa başlamıştır. Sırf bunları kaydedebilmek için oracıkta ma.- sasının başında oturmuş, başını koltuğunun altına almıştır. Derken ortalarda ses sada kal- mamiş ve uzaktan düşman tay- yarelerinin uğultuları, motör gü- rültüleri duyulmağa başlamıştır. Gazetecinin aleti bunları da plâ- ğa alırken kendisi soğukkanlılık. la oradan dışarısını seyretmeğe başlamış ve ölup bitenleri plâğa nakle koyulmuştur. Meselâ: “— Bu şimdi geçen bir bom- bardıman — tayyaresidi. Attığı bombalar buradan iki mahalle uzağa düştü. Muhtelif yerlerde yangın çıktı. İşte gene geliyor.. Üç tane birden. Ben masanın altına giriyorum..,, Burada onun sesi kaybolu. yor, büyük uğultular yaparak geçen tayyareler, büyük bir in. filâk, bir bomba patlaması duyu- luyor. Gene süküt.. Acaba muharrir öldü mü? Hayır işte onun sesi.. — Bu sefer de atlattık, diyor. Bombaların çoğu denize düştü. Şehirde birçok yerler yanıyor. Ve böylece bu cesur gazeteci tam dört saatlik bir hücum esna. sında oracıkta o gazinonun için- de tek başına oturmuş ve bütün olup: bitenleri plâğa almıştır. Kaçtıkları halde birçok insanlar, yaralanmış, ölmüş, fakat ona hiç. bir şeyler olmamıştır. İşin acayip ve komik tarafı bundan sonra başlar. “tehlike bitti ,, işareti verildikten sonra herkes deliklerinden çıkmağa, derin bir nefes almağa başlarlar. İşte tam bu sırada Amerika. hnın merakı galip gelir. Baka- lım herşeyi plâğa alabilmiş mi- yim? Plâğı hususi gramofonuna koyup tecrübeyebaşlar. Derken henüz tabii haline dö- nen şehirde gene bir tayyare ve bombardıman gürültüsü başlar. Halk oraya buraya kaçışmağa başlar. Müthiş bir panik olur. Zira bu seferki hücum büsbütün habersiz olmuştur. Alârm işaret. leri bile verilmemiştir. Birçok düşüp bayılanlar, ka. çarken ayağı kayıp yaralanan- lar olur. Amerikalı gazeteci se. bep olduğu telâşın farkına varın- ca hemen gramofonu kapatır ve ordu karargâhına koşarak vazi. yeti anlatır. Derhal radyo ile bü. tah halkı tenvir ederler. Zavallı gazeteci de habire özür diler. Şimdi Amerikalının bu plâğı o kasabada 'meşhur olmuştur. Halk plâğa “Ateş altında,, adını koymuştur. Ve şimdi kendilerini toplayan İngilizler bu tuhaf hâ- diseye kahkahalarla gülmekte. dirler. x. * Kazdığı Kuyuya Düşenler ünün en mühim hâdisesi G İngiltere . Almanya ara- sındaki hava harbidir. Bu sebep- le burada olan birçok vakalardan bahsolunmaktadır. Bunlardan bir tanesi de İngilterenin cenubunda Dover civarında ufak bir kasa- bada olmuştur. Son defa.bu kasabaya üç de. fa hava hücumu olmuş ve her üçünde de düşmanın buradaki isabetlerinin her taraftan daha iyi olduğu nazarı dikkati celbet. miştir. Fakat bunun sebebini an. lamak mümkün olmamıştır. Tabii tayyare defi topları her seferinde hemen mukabelede bu. lunmuş ve bir hayli zarar yapmış tır. İşte tayyare defi toplarının son hücum esnasında düşürdük.- leri bir tayyare bu sırrı meydana çıkarmıştır. Kuyruğundan ateşler ve du. manlar çıkarak yuvarlanan bu tayyare sahildeki evlerden biri- nin üzerine düşer. Bu ev de a- teş alır ve yanmağa başlar. He. men yetişen itfaiye yangını sön- dürür. Ve enkazın altından şun- ları çıkarır: Üç tane şehrin içini tarassut aleti.. Dört tâne düşman tayyare. lerile irtibat tesis aleti, lüzumun- dan fazla telefon âhizeleri ve ha- ritalar.. Sözün kısası burası Almanla. rın tayyarelerine işaret vermek için kullandıkları bir casus yata- ğıdır. Ve sabahtanberi hücumla- rın muvaffakiyetle neticelanmesi bu sebepten dolayıdır. Fakat işte bu düşen Alman tayyaresi kendi elile zabıtaya kendi casuslarmı gösterivermiş. tir. Bu da tuhaf bir tesadüf. Takvim ve Yapra uvarlarımızda asılan D altmış beş sahifelik rin bir günlük ömrünü g yaprağı yırtarken ar kocaman rakamlı tarihile yeni günün bize ne sürprii getireceğini bilmeyiz,. Bund. ham alarak bu başlık altını (ıgımız bu yeni şımm, hay v n geçen günü 1 tıhp sepete atılmağa n bir yaprağıdır. Takvim bize ma ile gösterir: Mesüt — kocaya evlenmelerinin yılı münü o haber verir; çocu doğum günlerinin bayramı d radadır; piyangonun çekiliş nüne kadar sizi hulya ni avutan gene odur. Neşenizi çırmamak için esnaf hes, tediye gününden, ev sahib mülâkat tarihinden bahse ceğim. Bizim takvimimizde ler vukuatın seyrine tâbii Nasrettin Hocanin çömlek bına benzemez. P Eski devirlerde takvimcil *“Müneccimbaşı,, derlerdi. Ya tıkları takvimlerde “koca Buğunu “berdülacuz,, diye terirler, leyleklerin gidip zamanlarını gayet güzel ederek “âmedenilâklâk, lâklâk,, diye işaret ederler; de büyüklerin yapacaklan S lerde eşrefsaat tayin ederli Yeniçerilerin imhasında Hüseyin Pasa asilerin: sığ rı topla yıkmağı zaman Müneeccii — Kamer Akrep bw Eşrefsaat bekleyelim! dem seyin Pasa: — Vallahi hocam k! mem, Fakat benim bildiğ repler o koğuştadır. Ben topa tutayım da eşrefsaal dursun! Cevabını vermiş ve yapmış. Müneccimbaşılar caize ümidile vezirlere ederlerdi. Bunlardan biri vezirine bir takvim gö Okuduğunu güçlükle seçet recede cahil elan vezir harflerinin zorluğile yanılarak “cemre,, yi * okumuş. Sormuş: — Bu Hamza kim? Bıçare adam vezirin cehaleti: yüzüne vurmamak için bkî icat ederek: — Mahtum bendenizdir. berrüken doğduğu günü ka tim. Vezir biraz daha karı: 'Temmuz,, u görmüş, gene : memiş. — Ya bu domuz kim? Müneccim dayanamamış: — Bendeniz efendim, — — Neden? ğ — Size takvim verdiğîm BUULMACA l!SlEİ!llı SOLDAN SAĞA' l1l— bir- ğımdan ne kadar memnundum. İste- meden bir daha erafıma bakindım. Aynalı masanın iki gözünün parlak anahtarlarından biri yoktu, O zaman başımı eğdim. Meğer kadınların hayatında — bir çekme açıldığı zaman, mutlaka öbü- rü kapanıyormuş, OKUYUCU DİLEKLERİ Otobüsler İyi Kontrol Edilmiyor Adresi bizce mahfuz bir okuyucu- | mtz yazıyor: “— Belediye, şehirde işliyen oto- büslerin kaç kişi alacağını yazmıştır. Halbuki otobüsçüler buna çok defa riayet etmek mecburiyetini duymu- yorlar. G lerde bir gün, ind *20 kişiliktir,, yazılı bir otobüse bin- dim. Biletçi, arka taraftan birkaç kişiyi birbiri üzerine oturtarak ba- na da küçücük bir yer açtı. Yolcu adedini saydık. Tam 22 kişi. — Ticaret da var, dedi; ona da bak, istersen. Sırumm üşüdüğünü ve derimin iğ- ket eden ılâL darl güçlüğü yenebilirler, « Artık şüphe yoktu; o gözde aşk mektupları saklı idi. Bu kadının mazisi orada idi. Bü- ledi: üzerine kaç kişi ıhnmğım yazmakla — kendini, vazifesini yapmış sayıyor. Halbuki, belediyenin, bu emrine riayet edilip edilmediğini nicin kontrol etmiyor? Yüksek Fiyatla Odun Kömür Satanlar Emekli Yıı;bay Mustafa — Kılıçoğlu yazıyor: “Odunun çekisi (435), kömürün kilaosu (5) kuruşa çıktı. Civar köy- lerdeki odun ve kömürlerin getiril- mesine teşebbüs edildiği — yazıldı. Mahrukat en mühim havayici zaru- riyedendir. Bir çeki odunun nakliye masrafile beraber malolduğu fiyat iki li » Damarda bulunur - İçilir 3 — Bir nota - Bir edat 4 — Defeden - Geçkin 5 — Bir gramer termi - Nü- zul 6 — Bir nota - Sanat 7 — Bir çalgı - Üye - Bir sorgu edatı 8 — Es-ki bir harp silâhı - Bir nota 9 — Genişlik - Bir nota YUKARDAN AŞAĞI: 1 — Saf ,kalbli 2 — Bahtiyarlık 3 — Bir nota - Bir sayı 4 — Bir renk - Köpek - Bir renk 5 — San- mak - Çok değil 6 — Lâhza - Bir bağlama edatı - Bir renk 7 — An- maktan emir - İsim 8 —. Bir kedi ismi - Bir zamir 9 — Hürmet edilen, hürmete şayan DÜNKÜ BULMACANIN V HALLEDİLMİŞ ŞEKLİ SOLDAN SAĞA: 1 — Yar - Dil 2 — Ay - Kat - Sa 3 — Fa -İta- Al 4—Ali - Ara 5$ — Farük 6 — Yat - Anaç 7 — İki - Rif 8 — Nar - İs - Lâ 9 — E- nam - Ateş. kğ,” Vi Satılık Ev Bakırkoyünde Kartaltepede Filiz (600) metre murabbai ar- yüz kuruşu ktedir. Şehirde odun azalmıştır, diye yüzde yüz otuz beş kârla satılması ihtikârdır. Bir limonu bes kuruşa satan bir bakknlı & irdir,, diye e- ren belediye, ayni şekilde harekel yapan odun ve üleri niçin sası ile kuyu, sarnıç, eletrik ve hava gazı tesisatını hâvi, ikiye taksimi ka- LOKMAN HEKİMİN ÖĞÜTLERİ ON SEKİZ Fıkat bu sayın okuyucumuz kız mıdır, erkek midir, imzasından belli değil, Çünkü mektubuna adının sadece ilk harflerini yazmış... Şikâye. tine sebep olan sivilceler de kız ve er. kek ayırt etmez, o yaştaki gençlerin bir çoğuna musallat olur, Yalnız, sayın okuyucumuzun ifade- sinden kız olmadığı anlaşılıyor: Beş senedenberi sivilcelere tutulduğunu yazârken, göğsünün, sırtının, bir de suratının sivilcelerle dolu olduğunu haber veriyor. Sonra da gene suratına sürmediği ilâç kalmadığını ilâve edi- yor, Sayın okuyucumuz kız olsaydı. ken. di yüzünden bahsederken ona suratı demiyeceğini zannederim, Kızlar, bil. hassa ihtiyar erkeklerden bahseder. ken, aynada bir kere suratına bakmı- yor, derler ama kendilerinden bahse. derken yüzüm derler, Surat belki su. ret demektir, fakat bu kelime Türkle. şince, galiba, yalnız çirkin yüzleri ifa- de eder. Bir kız da kendi yüzüne hiç bir vakit çirkinlik isnat edemez.. Bu genç okuyucumuzun kız olmadığına pek ziyade ihtimal verdiren bir şey de bu sivilceler için verdiği paranm 100 lirayr geçtiğini yazmasıdır. Kız olsay. , beş yıl içinde yüzünün güzelliği için sarfettiği şeyin sözü mü olurdu? Genç okuyucumuz, kız olsun erkek olsun, bir sözünde —büsbütün değilse de— pek haklıdır: Bu sivilcelerin ha. r'cen değil, dahilen tedavi edilecekler: kanaatine varmış, Sivilcelerin haricen tedavisi de lâzımdır, fakat onları kö- künden geçirmek için dahilen tedaviyi de unutmamalıdır. Çünkü cilt üzerin. de çıkan sivilceler bütün vücudün bir istidadıma delâlet ederler.. Insan on sekiz yaşında iken vücudünün istidadı. nr anlıyabilmek için sarfettiği parayı çok görmemelidir. Bu genç, sivilcelerinin tedavisi icin bir ilâç soruyor, İstediği ilâcı kendi. sini tedavi eden mütehassıs hekiminin bil 15 odelı 87 numaralı ev » Görmek üzere içindekilere ve konu- şulmak için Bahçekapıda 4 üncü Vakıf T da birinci katta 8 numarada Bay mahkemeye vermiyor?,, tavsiye edebileceği tabiidir. Bureda yazılan öğütler hiç kimseye zarar ve- remiyecek ve yerine göre faydalı ola- lıılerık şeylerdir. dan o genç okuyucuya ve onun T edilmelidi. YAŞINDA... gibi sivilcelerden şi lere yazabileceğim mekten vazgeçmektir, geçmek mümkün olama; olmazsa, pek azaltmak. El ni milletlerden hepsinin esas lduğundan ondan mek garip gi ürse de, hatır tavuk bile yiyebileceği söylen san, kendisinin yüz ıdıel.lıglnh için nelere katlanamaz! Onun yerine patates, haşlann le pişmiş, zeytinyağlı salatası, yağsız kızarmışı, fakat yağda tılmış patates değil.. Sebebi, kana ekşilik verir ve her yerde — de her yerden daha fazla— çok mek yenilir. Halbuki patates kanda ekşilik fazla olursa ona : gelir.., Sonra da sebzelerden ve ye mişlerden bol bol, fakat etli ve i yemeklerden az... t Büıbıitün OYUNLAR Etrafınızdakilerin en dalgın olanını niz. Ağzınızdan çıkan hef sayının bir sını süratle söylemesini isteyiniz, Soııı. ile şu sayıları söyleyiniz: Bi, 9i, 201, 907, 1622, 28, B09, m 12 4099.. Göreceksiniz ki, 4099 un bir fazlasını lemek için, dalgınlıkla 4100 yerine 50 yecektir. * ! Bu, çet güzel bir oyundur. &v sah radakilerden birine dönerek, kendi uzuvlı dan birini tutar; bacağını, ters olarak “bu benim kolumdur., Suale muhatap olan oyuncü, bü | tersini yapıp aksini söyler. Yani kol tup, “bu benim bacağımdır,, cevabını Cevap muvafıksa, ev sahibi, başka bir Nu tutar, gene ters söyleyerek başka bi hitap eder ve oyun böyle devam eder, * Dört köşe bir kâğıdın anuı:g bir. para koyarak çiziniz, oyunuz, 4 içinden daha büyük bir madeni pi çirmek mümkündür. Olmar sanmayın. ortadan bükmek kâlidir. Ka meselâ