11 Ağustos 1940 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 3

11 Ağustos 1940 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İ1-8.940 TAN ABONE BEDELİ Türkiye Ecnebi Tera ME | .. BUGÜN unya ve Rbelitarık : Ömer Rıza Doğrul ihver kaynaklarma bağlı olan kaynaklardan gelen lere göre, İspanyanın Ce- ik istirdat için harbe gir- gün meselesidir. len İspanya, şimdiki vaziye. bitaratlık değil, gayri mu. blik vaziyeti olduğunu tas- mişti, İspanyanın bugünkü Almanya ve İtalyanın harp sırasında frankistle- sterdikleri yardıma ve bu sayesinde kazanılan Za. tinat ettiği ve faşirm öle i kopya ettiğ için, İtalya yaya sıkıfıkı bağlıdır. nın yıkılması ve Alman. in Fransa sahillerini işgalden «fa, İspanya ile âdeta hemhu- İolması, şüphe yok ki, arada. hıkıfıkı bağlılığı büsbütün mlaştırdı ve ( İspanyanm #r devletleri lehinde hare. İĞ gecmesi ihtimalini de kuv- ii hdirdi. ist Gi İngiltere olduğu için, İs- yı da İngillere aleyhinde mak ve İngilterenin kar. güçlükleri arttırmak indür. Kaldı ki, İspanya. soknmuya sebep olacak ve cazip imkânlar da tur. Cebelitarık'ı İstirdat Akdenizin bu methaline olmak, Afrikada Fransa genişliyerek | İspanya torluğunu yeniden kur. bu cazip imkânlar arasın. Fakat İspanyanın harbe in en mühim hedefi, olacaktır. itarık Meselesi : ebelitarık kayasının bütün kıymeti Akdeniz meihali. hâkimiyettedir. İngiltere, vki sayesinde Akdenizden Okyanusa kavuşmak, yahut tan gelerek, Akdenize ik istiyen bütün gemilerin etlerine mâni olabilir. “İ mevki ile Süveyş Kanal. İngiltere elinde bülunması 1 İtalya kendini mahpus Mısır du. İtalyanın hududunda, hedefi Süveye | ayı olan bir taarruz yapınak hazırlandığı bu sırada, nin da yine mihver dev. nin yardımı ile Cebelitarı. harekete geçmesi ir. ihver devletlerinin şimdiki TAN HAFTANIN MUSAHABESİ| i * Nikbinliğe, Bedbinliğe, Vehhamlığa Dair B ahçesinde gezerken otla. rm arasından şiçrıyan tek bir çekirgeye bakıp: — Eyvah, bütün bu gördü | yeşillikler, ekinler ve ormanlar yekında mahvolacak. (Haşarat hücumuna uğruyoruz, kıtlık ve felâket başlıyor... Gibi kara düşüncelere kapılan, sağini, başını yolmıya hazırlanan bir adam bedbin midir, vehbam m0? Vehim ie bedbinliği ancak şu şekilde ayırmak mümkün olur: Sırf, doğrudan doğruya kendi; ni alâkadar eden işleri fenaya yöran kirmseye vehham denir. Bedbin ise hem şahsına, hem u- muma müteallik meselelerde ka. ranlık düşünen şahıstır ve bu & tibariş yukarıdaki çekirge bahsi bedbinliği gösteren bir misal. dir. “Meksikada eşkıya türedi ve trenleri soydu, soğana çevirdi,, diye, kararlaşmış Adana seyaha. tini geri birakan ne bedbin, ne vehham, sadete deli demek lâ. zimdir. İnsanlardan gayri hayvanat, zannetmem ki, bizler elcrecesin. de lüzumsuz bir bedbinliğe, hat. tâ nikbiriliğe kapılsınlar. Onlar, galiba, vakayr olduğu gibi alı yorlar; ne büyültüyorlar, ne de küçültüyorlar; daha rahat yası. yorlar. Ürkek at bu münasebet. siz huyu yüzünden ne kadar boş helecan geçirir ve ne fazla kam. çı yer! Uzakta, yol üzerine düş- müş bir gazete kâğıdı, rüzgür ö- nünde kKımıldanıverdi mi, bunun kurt, arslan ve kaplanla hiçbir ünasebeti olmadığı halde, ye- rinden heplar, bazan, sade sıçra. mak, şaklanmak, geri kaçmak gi- bi tamamen İizumsuz hareketle. ve kapılmayı da az bulur; gemi azıya alır, hiçten vaka çıkarır İve korktuğu yanına kâr kaldık. tan sonra vehmi uğrunda bir te. miz de dayak yer. Br» aramızda da gazele. den değilse bile, gazete havadislerinden boş yere raha. İtinr kaçıran ve şaha kalkan ür. | kek adamlar vardır. Böyleleri sayıyor ve bü mah | Amerika markalı zirzop ajans tten kurtulmak”istediğini | haborlerine © “nassı katığ,, kıy. meti vererek bedbinlik gemini alırlar, pireyi deve yapar. ta. lar, şemsiyeyi paraşüt, uçurtma. yı tayyare sanırlar. Afisafirlikte iken merdiven a). si muh. İtindan yangın çıkar endişesile, Mihver devletlerinin | — pencereden inmek için — be- İ, İngiltereyi mümkin mer- İlinde bir kangal ip taşıyan adam her yerde meşgul İş bunun “taya çıkarılmıştır. di me İn. n Akdenizle muvasalası olur ve İngiltere Sarki zmuvasalasını ei ii Afrika ile yapmak istıra. kalır, Fakat mihvercilerin etmektir. İyehhamdır, ihtiyatlı değili Ha- yatta ihtiyatı o dereceye götür- mek icap edince, Alman paraşüt. çüsü gibi, ancak her türlü leva- zımımız sırtta, alelâcaip bir kı. yafetle, yarı dalgıç, yarı itfaiye neferi, Everest heyeti seferiyesi âzası veya Jules Verne'in (Mih. ettikleri | veri Arza Seyahat) romanındaki ere birbir yerde | jeoloji profesörü gibi, yüklü do. Taşmamız. olamamıştır. Muvaffak da henüz A Lİ 4 iktiza eder. Mesel İs. şüphelidir. — İtanbuldan Üsküdara geçmeden DR o Kc MAMA Şi | DUYGU VASITASI büyük, pek büyük bir işi a > lezzet âlmak için ayri âyn lerimiz vardır. Fakat onla. esasi olduğu Bibi, umumi duygudan ayr: i i hayvanlarda dokunuruz. Elin dış taraflarında parmaklarımızla Gİ duygu vasıtası olmaktır. Vücu, | tarafında, vücudün başka gelecek her türlü zarar. | temas duygusu daha ardır. Elin iç ta, korumak için vücudüz içindeki | rafr aralarında 7 milimetre ayrılık olan farkettiği halde, elin üstü iki, teması metre, göğüs 6, bacak 7 santi. hissedebilir. Gildin bir de soğuğu ve sıcağı hir. görmek İçin, işitmek İçİn.| etmek hassası vardır. Soğuk ve sıcak hararet derecesi farkı demek olmakla | ten hep, | beraber insanın cilt soğuğu ayrı, sıra. ılmış. | ğı ayrehisseder ve cilt üzerinde onla İK Baas, ayrı ayrı duygu öletleri (rr hisetmek için ayrı ayrı noktalar m hayvanlarda bertörlü duy. | vardır: Sıcak için 39,000, soğuk için | ye isbat > > . nokta. Soğuğu bissedemi; gular İçin mahrus ületleri| bir noktaya —insanlarda iyen dolunduğu vakit sıcaklığı hissede, sıcaklık hissi verir, İn umumi duygu hassasından | miyen noktaya da sıcak bir şey doku. teki duyguların az çok kalmış | nurs aksine, #İ ihtimali çoktur: Meselâ cilt | © Cildin ağrıyı, acıyı hissetmek hassa, Selen bir şeyin rengini ayırt ©-| sında —mütehasamları arasında bi, ile 6 şeyin geldiğini —gözler | raz ibtilâf vardır. Bazıları insanda acı de— hisseder, duyguya ” hissinin normal olmadığı daymak < teman duygusu | iddis ederler. Buna karşılık bazrları it cilt bir yeye teman etme.| da, vücut üzerinde üzerine yalnız do. n havaya verdiği ihrizazla | kurmakla ağrı hisseden beş yüz bin Bu temas duygusu cilt ire. | nokta görterirler.. Herhalde bu nok, bir tazyikten çıkar, cilde do. | talar cildin üst tabakaşmda değil, alt “mu hafifçe tazyik etmek de, Bu türlü duygu ciltten başka İ —belki vücudün teki) | tabakasında olsa gerektir, çünkü üst tabakası soyulunca cilt biç bir şey his- sedemer, açıkta kalan alt tabakada warsa da cilt üzerinde | yalnız ağrı hisseder... dür ve elin İç tarafında fade en ziyade ilerlemiştir. O. büyüklüğünü, pumuşaklığını, sertliğini anla. elimizin iç tarafiylertmtarız, küçük. | dilemediğinden, okuyucula: Bir ayine beni ade, | der; artık hiçbir tarafımda te tulamaz. Tki tarafın iddialarından. hangisinin haklı olduğu henüz büsbütün isbat e. acı, ağrı rim İenemse Yazan? Refik Halid l | ! önce, gelir: — Bu vapırlara pek güven olmaz, belki batrrerirler; cankurlaran simit leri ve tablişiye zandanlları da zaten yolculara yetişmez, hele arkama bir mantar yelek Sikayım. Belki kema- zada üzerime Bir fenalık gelir, kahve» ci mu yetiştirinceye kadar hap: yuta, Fim, hele yanıma bir termos İle bir ölse lokmanruhu alâyım, Sarayburc pu ve Kızkulesi akıntısı çakaya gel mez, vapuru Hayırsız adalara, Bor- buruna, İmralı ve Tekirdağına değ- ru kapıp götürür. kurlarılıncuya ka» dar zaman geçer, &cikirm. birâz ne- “Yale düzeyim. Güverte serttir, salön. larda da karşılıklı pencere metvorlar terlemiş olurüm zatürreye tututurum, pardösüyü ihmal cnir değil Olur 4. ans denizine dökülen mavinlörde: yerinden kopar, seytana uyar, Ce- belitarık boğazından geçerek bir yol bulur, Murmeraya sokulur, aksi te- #mdüf başkalarım görmez, bizim va» pura çarpar; evden çıkarken eyrakımı yoluna koyayım, çoluzla çocukla ve- dslaşayım, daha evvel de gu bizim nun tapu dairesindeki bü: ni haltedeyim, sirasçılarım ölü, me, sörmesin! İhliyatın hududu yoktur. Damdan kiremit düşer, diye başımızda tunç miğfer, âşık ma- şukunu vururken, bizede bir kaza kurşunu isabet eder, ihti. malile vücudumuzda gizli zırh, füceten ölmek ve cenazesi mey. danda kalmak korkusile cebimiz. de, mahallemizi ve evimizi gös- teren ok işaretli kroki, paramızı yankesiciye kaptırırız, tramvay. da bilet alamayiz endişesile te. nimizde muşamba kaplı yassı kemer, ayağımızın kaymamasına karşı elimizde sivri demirli asâ, üstümüze o kapı | kilitleniverir vehmile, belimizde bir deste I maymuncuk, bir tornavida ve jbir testere, yağmur için şemsiye ve buda yetişmez fikrile, bir gamsele, altı adet kâğıt bardak, işişe ve konserve kutusu achcak âlet, bir portatif ecza sandığı, neleşle şişirilen lâstik şilte, ilâ. veten bir çift ayakkabi ve yedi günlük yiyeceğimiz, üllüra se ferber halde gezilmez a? Halbu ki, uzak ihtimallerle bunların hepsine ve daha saymadıklarıma lüzum hasıl olabilir! enim tanıdığım vehhamla. rin en seçmesi, acâibi ve tipik nümünesi, babamın ahbap. | larından bir zattı ve Kapıldığı vehim de şu idi: Öldü'sanılarak, diri diri gömülmek ve dirilince de, mezardan çıkamayıp, tekrar şöyle düşünmemiz Wim ! riyet, ne refah, ne istiklâl! Be. şeriyeti bekliyen esaret ve sela- , Davasmı büyük bir talâkatle, heyecanla, kederle izah eder; âs| deta inandırır, İnandıramadıysa bile, mubakkük maneviyatınzı sarsmıştır. o Başlarsınız & dertli dertli düşünmeğe, cirafı karın. lık, ümitsiz görmeğe... Ona ge- lince, bunlar: sayıp zehirini yü. reğinize döktükten sonra sizden rıldı rw, âtiyetle, iştahla Takı. sini çeker, yemeğini yor, piposu. nu doldurup radyoda hafif şarkı. lar dinler, nihayet yatağına gi. rer, dudağımda memnunisra, tok lara, işi tıkırında gidenlere has bir yumuşak, lezzetli tebessüm. le, iradını, akarını düşüne düşü. ne rahat bir uykuya dalar! Me bedbinin sahtesi olduğu gibi, bir cins sahte nikbin de vardır, sözde nikbin: » İşin bızı geçti artık, vazi yet sarihleşti, bundan ölesi mu- vatlakıyete doğru aheste, fakat emin adımlarla bir yürüyüşten ibaret... Diye, yüreğinize su serper, gönlünüze ümit ışığı salar, islik çalarak odadan çıkar, gider. Siz, koş bir nikbinlik dalgası geçire- durunuz, yalnız kalınca, kaslari çatılmıştır, Karadenizde gemileri batan ve arpatı kumrusu gibi, köşeye büzülüp düşünen odur, bu dünyayı pembe gördüğünü sandığınız adam! Şu ciheti var ki, bedbin dava. sını nikbinden daha kolaylıkla, daha kuvvetle ispata muktedi dir. İnsanların çoğu da, İyidi yatırırlar. Meselâ nikbin başım, şöyle gökyüzüne çevirir: — Akşama doğru hava açacak, der, yârın günlük, güneşlik bir gün... Bedbin ise, şeametli hir tebes- #ümle, ukalâ ukalâ kafasını sal. lâr ve ufukta küçücük bir siyah bulut gösterir: — Bilâkis, dor, fırtınaya, ka. sirgaya doğru gidiyoruz; şu si. yah nokta buna alâmettir. Biraz Sonra, göreceksiğiz, o nokta bü- yüyecek, garptan şarka havayı büsbütün kaplıyacak; bir hortu. ma bile çevrilmesi ihtimali çok. tur, Bir kere Filipin adalarında böyle olmuştu; Bumatra'da ise meşhur kasırga öyle kopmuş, Antil denizinde yirmi yedi şehir bu şekildeki bir bulut yüzünden *amamile göcmüştü! Halbuki hakikatte ne nikbinin tebşiri gibi, hava açılıp güneş yüzünü gösterir, ne de bedbinin tahmini gibi, kızılca kiyamet ko. par; sadece hafi? hir yağmur çi. selemeğe başlar. İşte asıl realite budur; Bedbin ile nikbin görüsü. ve bu sefer adamakıllı ölmek... Bu korkunç ihtimalin önüne geç- mek için Fatih türbesi yanında kendisine bir mezar yaplırmış ve mezarın İçinden türbedar odası. na bir kordon uzatıp ucuna çın. gırak taktırmış. Pilli elektrik zili o zaman da mevcut idi am. ma, buna güvenemiyordu. İki. de bir mezarını ziyarete gider, kordonu yoklar, sesini kulağile dirler, tecrübesinden memnun dönerdi. Gömüldüğü gece, tür. bedar odasının, boşluğunda vs lanmş ruhların aheste aheste dö nüp dolaştığı uhrevi havasını hiç bir.çıngırak sadası izaç etmedi, hocanın rahat uykusuna halel gelmedi. Ertesi sabah, işe yara. mamış olan kordonu ve ucunda. ki şamata âletini kaldırıp bir ya na koydular; akraba ve türbe. dar da meselnin ârızasız kapan. dığına sevindiler, birer geniş ne. fes aldılar. Maamafih ihtiyat gibi ihtiyat. sızlığm da hududu yoktur. | Vaktile Anadolu seyshatleri. imin birinde, Samsundan Anka. taya kadar on günlük yolculuğu ine palto, ne yatak, ne heybe, İbirer caketle yapan dört kbbiye talebesine rastlamıştım, Geceleri soğuktan dondular, gündüzleri çuha elbiseler içinde o yandılar, hanlarda kuru toprakta yattılar ve bardaksızlıktan derelere eği- lip, keçiler gibi traşlı suratların. dan sular damlıyarik hararetle. rini güç teskin ettiler; çekme. dikleri çile kalmadı; üstelik raları da kıttı, İhtiyatsızlığın İN teri budur. Vehimlinin, zararı daha fazla kendisine, bedbinin ise kendin. den ziyade gayriyedir. Hele bir nevi sözde bedbin vardır ki, yal. nız başkelarma üzüntü vermek ve eza etmek için dünyayı kap. kara göstermeğe çalışır? — Bu işlen hayır kalmadı, nün ortası... Akrl ölçüsü İle bu. hu bulmak marifetlerin en fay. dalısıder. damın biri, mahalle aktarı. ba gitmiş: — Birader, demiş, bana mü. leyyince bir ilâcın varsa ver. Aktar, bir toz uzatmış. Fekat üç gün sonra adamcağız tekrar dükkânın önünde: — Aman birader, Hâcın fazla tesirli çıktı, harap oldum. Önüne geçecek başka bir ilâç isterim. Aktar, yine bir toz uzatmış. Üç gün sonra adam yine karşı. sonda: — Aman birader, tıkandım kaldım, ölüyorum. Sende ikisi arası bir ilâç yök mu? Dükkâncı başını sallamış ve demiş ki — Öyle bir ilâcım olsaydı, a- dam olurdum, mahalle kenarın. da aktar değil! Yukarıda dediğim gibi — veh- hamı biç hesâba katmayınız — bedbin ile nikbinin mütalâaları. nı dinledikten sonra ikisinin or- tasını alımız; bu suretle, belki #abete yakin bir doğruluk bul. müş olursunuz. Fakat daha akılhensı nikbin söylerken içinizden deyiniz ki: — Köftehör! Halihazırdan, caret mi, zirsat mi, siyaset mi bir çıkarı olduğu için bizi avut. mıya, peşine takmıya çalışıyor. Bedbin söylerken de: — Düzenbax! Hâlihazırdan, komisyonculuk mu, müteahhit. lik mi, mebuslük mu, umduğu. nu bulamadığı için bizi Ürküt. meğe, sürüden ayırmıya çabalı- yor. Zira, çoğu defa nikbinlik ve bedibinliğin bile bir nevi madra. bazlıktan başka bir şey olmadı. ğe görmekteyiz; vinmekte veya sebepsiz üzül mekteyiz. Fazla nikbin ve fazla bedbin. imiz! Bundan sonra ne hür.İden şüphelenini ziyade, fenalığa daha çabuk akıl | N Yugoslav Heyeti Piyı ugünlerde Romanyadan bir Gi.) caret heyeti bekleniyor. Mem, Teketimizde bulunan Yugoslavya heye, ö de, piyasadaki tetkiklerini bitirmi tir, Bir kaç çün sonra memleketli döneceklerdir. Yakında da Macarista dan bir ticaret heyetinin geleceğinden bahsedilmektedir. Görülüyor ki, ihracat mevsimi bas, Inmadan evvel, ortada büyük hazırlık. İlur var, Bütün bu hazırlıklardan sonra, İ ba sene, ihracat mevsiminin pek hara, retli geçeceğine yümhe yoktur, Daha pamuk ihracatı başlamadan evvel, Yu, Koslavya heyeti 3 milyon liralık pamuk almıya taliptir. Mucaristan, Romanya, Almanya, pamuk, tiftik ve yapağı gibi mâdöeleri salın almak için anlaşmalar yapruşlardır. Arpa, buğdaya karşı her taraftan teklif Vardır. Osmanlı borçla. rın tesviyesi içn teşekkül eden Franko — Türk Şirketi de, borçlar mukabilinde buğday istemektedir. Bu sene Avropanm zirai mahsulleri J azdır. Muhtelit yerlerde kıtlık başla. düden da bahsedilmektedir. Bu va, ziyet karşısmda buğday, arpa ve kuru sebzeler, demir ve makine kadar kıy- metli maddeler haline girmiştir. Neler Satıyoruz? ,B | i, Yalnız 105 bin rulık Holandaya, 200 hin liralık ta Al, m n istenilmektedir. Harpten osun 70 kurusa satılan almıs Marx, simdi 149 — 150 karaştar, bal mumu askeri sanayide kullanılan bir madde olduğu için, fiyatı bu derecede Yüleselmiştir, Bu hafta icinde barsik ihracatı da farla idi, İsviçreye 10 bin Tiralık, Çe. koslovakyaya 65 bin Türalık barsak #evkedilmiştir.. yakmda Alman piya, saszıdan da büyük talepler başlıya. caktır, Tütün, Macaristan, ve Fintandaya gönderilmistir. Macaristana gönderi, len mallar arasında 100 bin Diralık ha, hı, fındık, susam bulunmaktadır. Bu vaziyet karşımda, Macaristan ış ticaretimizde birinci dereceyi tepiril ! f İktısadi Hafta ) asadaki Tetkiklerini Bitirdi - Bu Hafta Zarfında Neler Aldık ve Neler Sattık? etmektedir, Alman piyasası açıldıktan sonra, Macaristan, bu mevkiiri muha. fazaya çalışacaktır, nitekim Macaris, tandan bir ticaret heyetinin memleke,, timizi ziyaret etmesindeki yegüne s bep te budur. Demek oluyor ki, piya. samızda Alman — Macar rekabeti baş gösterecektir, Macarlar; bu rekabet sahasında ne dereceye kadar muvaffak olacaklar? Bunu, zaman tayin edecek. Macar firmalarının teklillerine bakılırsa, bu seneki pamuk, yapağı gi- bi dokuma ham maddelerine taliptir. ler, Halbuki pamuk ve diğer dokuma ham maddelerini Almanya, Romanya. ya dn satmak mecburi; fi Diğer taraftan Macarlar, siraat âl leri, makine, elektrik, telfon. te! malzemsi satmak hususunda Almanla,. Ta karşı rakip bir vasiyet almışlardır. et ok sattığımiz. halde, ax mal alı. yoruz. Maamafih önümüzdeki halta ithalât bakımından pek zengin, di: iye — Almanya arasındaki yeni anlaşma üzerine, Almanyadan ya, pılan siparişler ancak gelecek hafta, memleketimize gelebilir. Bundan baş. ka Çekaslovakyadan, Romanyadan, Ma caristandan mühtelif mallar beklen, mektedir. Basra Körfezi vasıtasiyle çay ftha. lâtı kabil olabilec: . Simdiye kadar yapılan hesaplara, göre, bu yol vasıta. | siyle getiriler çaylarm kilosunda beş kuruş kadar bir fark olacaktır. beş kuruş gibi bir masraf ta, kilosm 408 — 600 kuruşa satılan çay fiyatı üzerinde | büyük bir tesir yapıcak deği Basra Körleri vasıtasiyle kâra bi. ber, baharat getirmiye teşelibüs eden, | ler de vardır. Geçen hafta dediğimiz | gibi, Basra yolunun, yükte hafif eşya | isin, bir transit yolu olabileceğini tek. | rar edebiliriz, Kalay, kauçuk, kakao çekirdeği, ham deri, Hindistan cevizi gibi keleni eş. yasını yine Süveyş Kanalı vaprtasiyle Asya memleketlerinden tedarik etmiye mecburuz, fakat bu yoldan da mal geldiği vâki değildir. Halbuki gün geç, tikçe bu maddelere olan ihliyaç art maktadır. Hüseyin Avni —— — HIKÂYE HORİK ereremren semra F Fransa: sehirlerinden birinde ti- Gürel yapan yakın ahpabinı gör- (mek üzere Üşşak'dan Parise gelen | Herik Dudu, şehirden şehire göçe kal- ka nihayet Pariste yerleşmişti, Mem- leketinde halı dokuyuculuğunda ça- taştığı için odasında tâmirelliğe başin- dı, idaresini yoluna koydu. Tâmire muhtaç olan halılar için büyük muğa, sularda istenen fiyatla pek ucuz ça- hıslığı cihetle müşterisi çoğaldı. Nakl) kelay olmıyan büyük parçalar için Horik Duduyu tatalars gölürüyorlar, yevmiye ile çalıştırıyorlardı. Günden güne sipariş fazlalaştığı için tâmirci, kadın artık iş almağa nazlanıyordu, Bir gün ufak bir sine secesdeyi tâ- mir ederken odasına ihtiyar bir kadın geldi. Beş kat merdiveni tırmanmak» tan yorulduğu için üstüste konan bir halı yığınının. üzerine çökerek: — Madam, dedi. Ben Markiz dö Vöklüz'üm, Kocam öldü. Vaktile İs- tanbulda müsteşardı, Evimde birçok | #ark halıları vardır. Birkaç gün evvel #slonumdaki büyük halının üstüne sö- mineden bir odun parçam yuvarlan- ms, bazı yerlerini yakmış. Bunu 8. mir ettirmek istiyorum, fakat pek bü- yük olduğu rihetie yerinde tâmiç e- deceksiniz, Yarın evime gelebilir ve #hmire bağlar. masımız? yi Horik, işinin çokluğundan dolayı reddedecekti, Fakat tâmirçilik dola- yısile birçok zamandanberi / elinden tecen halı çeşitlerine karşı bir zanf beslediği için ar Markizin tekli Ünü kabul eti, Markizin salonundaki halı İzmirin Demirci tâbir edilen kaba Hiylü hah, tarındandı, Antika nararından bir kiymetli yoklu, Fakst haldun anlamı- an Markiz, bu tüylü hulya bir İnfaz han halısmdan »iyade kiymet veri- yordu, Rahat rahat çalışmamı için Horik Duduyu tavan arasınz cıkardılar, Yer açmak üzere lieumsuz eşyaları bir ts- rafa cekerlerken halıcmın gözüne marea parça bir seccade ilişti, Tâmir- el hizmeteiye yardım Bahanesile sec- sadeyi tuttu, kenzra koyarken çebvesi sapsarı Kesildi, fakat heyecârim Zn. tedebildi, Yalniz kaldığı zaman 'ser- endeyi açlı yaydı. Başına geçerek dik- katle urun uzadıya muayene eti, *âmiri bir haftadn bitirebilirdi, Pakat hazırladığı plânı tatbik için işini ça, bük bitirmek istediğinden büyük bir yılışmış, bir günlük işi kal- #rkiz iki gün sonra lavan arasi İnşallah, dedi, halirizin tâmiri bugün bitecek. İhtiyar. Markizin mepmüniyetine | kelli. Herkes bu milyoner fakirin va, | bir havadis plyün yoktur i — Ne kadar çahuk tâmir ettiniz. Fen de bellisiz. Sizi ayrıca da mem- nun edeceğim, Horlk Dudu, cevaben: — Küsik almayınız. Madam, dedi,İ sini taxis ettiğini idela ediyordu. Bir) afu boş yere se, | benim de sizden bir ricam var. Baal iki defa gelis merkesletinde iâmle için kıymetli parçalar getiriyor. Tar, Elimde biyle bir secende var. İs- tediğim renkte eski yün bulamıyo- rum. Tavan arasında yırtık pırtık bir. Yazan : ULUNAY çok memnun olurum. Hem de bahşiş yerine gecer... Markiz: — Peki, alınız. Sizin olanın... deği. * Rüyaya! enddesindeki antikacı Pre. Yuvada Vermeli Dersi Yazan: B. FELEK arilerimden *kümil hir zat bana şu mektubu yazıyor “Sizde bir fikri takip etmek kaygusu, “moral, denilen meva humun yükselmesi arzusu sezi, lir. “Bizde atlatma derdi,, maka, lenizde yerden göğe kadar hak jkunaz, var. Atlatmak, aldatmak, bir hüner yerine geçti. Yazılar, konferanslar güzel ve faydalı şeylerdir. Randıman iti. barile yüzde 5 ten yukarı çıka, MAZ, Bir milletin xihniyetine tesir etmek isterseniz, çocuktan baş» lamalhı, Çocuk deyince; ilk akla gelen validesi ile mektebi ve muallimdir. Evde ve mektepte doğru, dürüst, erkekçe hareket etmek, o kabahatini itiraf edeni methetmek ve ilh.. (İzcilerin talimatnamesi güzel ve çok faydalı bir şeydir). Mektepten başlıyalım. Muah Himden başlıyalım: İngilizlerin bir “yazılmamış kanun, ları varmış. Onların bir de “yapılmıyan şeyler, ('Ehâi that are not done) unanesi var, Hâkim, bazan kanunda Sö rahat bulunmayınca, teezİye © demez; fakat maznıma: — Bir İngiliz böyle hareket desile karar verir, On- dan daha büyük ayıp yoktur. “Bir Türk yulan söylemez. r Türk aldatmaz. Bir Türk sö. züne sadıktır. Türk doğru adam. | dır. Namuslu adamdır. Mert, al. çak gönüllü, temizdir. 'Türkie taassup yoktur, fakat mukadde, satına'bağlıdır.,, Bunu, bir astar gibi her şeyin altında, derste, oyunda, £ işle, evde, hattâ meyhanede her gün tekrarlarsanız, iliyat haline gelir. Zihine yerleşir. “Tabiati Saniye,, olur. Buzün Fransada mesnlleri a. riyorlar. Mesuller yirmi sene. denberi Fransayı yıki meş. gul olan komünist muallimler. dir. Randiman yüzde 100, Muallim yetiştirelim... Derin hürmetler, Y.M. Bu mektubun esaslı hatlarin. da kariimle tamamen beraberim, Bir çocuğa, bir gence yemekten, içmekten dersten, meşkten ziya. de, bu kısa, fakat veciz. ve müs nevi gida verilmelidir ki; onum milli hüviyeti ve bizim milli bünyemiz hayırı bir inkişafa mazhar olsun. i Fransanın pek yakm tarihteki politika mücadelelerini de takip etmiş bir adam sıfatile de mek. saati kurnazlık etmek istiyerek Ho. vik Duduyu birdenbire uyandırmamak içim ehemmiyetsiz hir tavırla sördü: — Ne fiyat İstiyorsun? gözleri acildi? — Ne Tras? — Ne lirasi olarak. İngiliz Tras. On bin İneiliz Hiram, ni İsmi medi, Halıyı kaer — Pur, dedi, acele etme Ver bir kere daha bakayim, Hahvi aydınlığa tur — Horik, dedi, se söyliyeyim. Buna yüz bin frank ve- ririm, Borik Dudu: Sonra: tubun Fransaya taallük eden kı. sımlarma İştirak edeceğim. Fran. sız gazetelerinde muhtelif çocuk . babalarının evlâtlarına mektep. lerde milli hislere ayları şeyler. öğretilmek istendiğine dair mek. tuplarım okumuştum. Her şey sakaya gelir. Milli ahe cevabını bekle-İlâk ve bünye oyuna gelmez? ân basladı, An-| Fransa meydandadır. Bu mektup vesilesile su neticeye varabiliriz ki; bir millet düşmandan evvel kendi ihmaline, kendi hatalarına. » kirace bir jar | kendi gafletine kurban Frahsadaki hezimetin mesmi, lerini aramak üzere kurulan /Dİ. vanı âli) nin faaliyete geçtiği gu — Sinyor, dedi. Ben da senin ka-İ günlerde hunu bir cihanşümmi dar maldan anlarım. Par elinde futtr. Pun msn dünvede bir esi Bunu Ajurlu Kördes derler. Preventi sözünü kesti: — Ne olursa olsun, dedi. Yür bin) © yoktur. | zildir. ders olarak görmemek kabil des Fransanın bu uyku ve gafleti, kadar derin imiş ki; İngilizler feank veriyorum, İstersen çeki imza- | gibi, onların müttefikleri, bizler gibi de güya Fransadaki inkişa. fatı takip edenler, onda hâlâ — Ben bu marrayı yiz hin fransa! 918 harhini kuzanan kuvveti 185 ancak seyrettiririm. Satmam... dedi ve) vehhiim etmiştik. halısını koltuğun sikıştırarak dük. a arisin, Tandranın antiksenları a- P disi duydular, Here istediği fiyatı verdi 4. Amerikadan San bir antikarı Parise ki R bin lira teklif elti, Horik vine redle! Fiyat yükseldikçe kendisinin kandı- rıldığım zannediyordu. Evye'â halıyı benkada tuttuğu bir ks geceyi helocanla geçirdi: — Bir zelzele vlurü malım mah- volacak! diye düşünerek ertesi sabah erkenden kostu, bankadan nldr maa bıraktı, Artık sokeğa çıkamıyor. ya koydu, Gİ sızlığı Son çelen Fransız gareteleriz ne nararan en modern silâhlar, tanklar; tayyareler ile mücehhez Alman ordusunun karsısındaki ızdan ağıza yayılan bu hava-İPransız askerlerinden bir kis n İtocik'in İ mıntla gra tilekleri varmış, Ye. elinde yalerinin sörâtindeki hikmet? ——— oda- | rasından eksik vermem. du. Firafni hırsızlar sarmış sanıyor.) Bu zeratsiz deli iki sene böYlelSüe. bir dakika halının yanından ayrıla- | tündü. Nihayet Sent An timerhanezi mıyord... Nihayet olduğu gi sine götürdüler. Bir gün Torik Dudu na çikti. Halıcı kadın böyle birİculuna sarmuklan bazka çöre Bula.| nun öldüğünü hi kan tere | hircoklarınınki da öyle geziyor. | #tıldi, fakat verenesi olmadığı SENDE madı, Sıcak Om #arkaluyor. sakal du, e uldıle. Cenazesi ibi Curmurvi çukur 8 imüne sebep olen halının ne-oldüğlüs Tâmireilikten vatgeeti: fakru zarü- | nu. kimin eline weetiğini Kimia sars ret düştü, Odasının kirasını vereme. | adı ve bilmedi, dim icin yersiz yurlsuz iulmışta. Bir Birkeç av sonra büyük gazetelerden müddet ahbaplarının evinde mbafir| birinin (ridir esra) sütununda gözle vas yavaş delilik şekline giren hahı- #nin İslerrdismdan bıkslar. Üvvelâ istiekal ettiler. sonra kovdular, H Dudu geceleri polis karakol | ralmastır. “Birkac gün evvel vefat eden ans tikâ meraklısı Baron (,. , ) DERN koleksiyonların Ç . .. ) şehrine bis Paha takdir edilemiyecek lerma müracaat ediyor. halistnt #l-| derecede Kiymetler olan esya meyaz mak içim muhayyel katillerin kendi” ay dulor. sonraları karakollar da kabul etmediler. Kimi görse: nda Baronun son defn evin aldigi li bir şark halısı bilhassa mAZArI xkati eelketmekte idi, Salkhiyel sü pleri bu halinin Bizünz immaratnri larından birine alt ajurlu (ki bahdam, biri olduğunda müttefiktirler. Diğeri — Halımı alacassın, seri mir of-|eiyevm Rritie Müzeum'ds bulunmak halı eskisi var. Bunu bana verirseniz vordu, Yağma Yok. Elli bin İnsiliz li tadır.”

Bu sayıdan diğer sayfalar: