10.8. 940 BONE BEDELİ ; ; ; i ; iye Ecnebi ee, 8 2800 Kr. “ GAy 1600 " . sAy . * Aş a UGÜN distan İstiklâli : Ömer Rıza Doğrul distan gecen Büyük Hars be, İngiltere ve mütte. hesabma karışmış, yüz Hintli türlü türlü cep- dövüşmüşler, neticede in Hindistan muhtari, ak yolunda geniş adım. ım beklemislerdi. n Büyük Harbin sonu ile büyük harbin ilk şalı a- geçen yirmi beş sene Hintliler, kâh menfi met ve manevi isyanla, bet hareket ve kanlı ih. bu hakları kazanmak i- tşılar, fakat İngiltere ân- ve seyrek adımlarla ha- tercih etti ve bu yüzden ın meselesi de alâkadar- mul eden bir tesviye şek- #lanamadı. Yüzden Hintliler, İngilte. hu defa giriştiği büyük en geniş ölçüde lâkart , yahut pek cüzi yardım- indular, diğer taraftan on- n istiklâl ile hoşnut ola. bildirdiler. renin Vaadi! giltere htlkümeti, Hindis- bı hosmutsuzluğa uğrat verdiği bu netice karşısın. İ bir tedbir almak ihtiya- ti. Ve şimdiki harp 40. Hindistana “İmparatorluk hür ve müsavi ortak. irkadaşlık,, vaadetti. Harp Hintliler, yeni esas ka- liyacaklar ve İngilte. atorluğundan ayrılma. | « Üzere kendi yurtlarında ı ve muhtariyet sahibi o- » İmüşahitlere göre, İngilte. . sırada Hindistan mese. - Oİkarşı nisbeten sarih bir $ Jalmasının sebebi, ilindis. - İilhassa harp lehinde bir ) Şandırmak ve Hindistanın an istifade etmek İste. 4 | Çünkü İngilterenin Ya. n İÜrta Şarktaki vaziyetini İilindistanın geniş yardı. 5 İarabilir ve ancak bu yar. İtsinde İngiltere, Garpta larak Şarktaki mukad. u emin olabilir, Bu vüz- £ Öltere, Hindistan,ile an. — İve istikbalde Hindistana 5 (ağı vaziyeti tasrih et. ia Şiyacını hissetmiştir. “ i mesele şudur: r, İngilterenin bu v - İüta eder ve bu vaadi ki , İngiltereye yardıma r wi? Yoksa bu vazi. diden tahakkukunu mu teklifine karşı Hintlile. iğini henüz bilmediği. ys |) biraz beklemek Jâzrm. et 4 Pün penceresinden bakıyor. low fiBirini bekliyen bir bali var. AB İl dyarıda ayak sesleri inle eti (dönüp hızla salondan cık. eri ğissmda komonun çekme. bir tabanca çıkardı. Avm- «nda gizliyerek salona 5 İtiş rahat deri koltuğu kar. gin XML Lui biçimi kol. , Rovelveri esvabinm bol 2 İda saklamıştı. İk salona, çocukça bir keyif, ini, arak bir dlikanlı girdi. İm yavrum? Bugün ne yap. a» sa“ kocasının dudakla, ap ekten başka BİZ şey yaD- ve dedi: iş * üm İia gideceğimi mi düşün. ya is mi, Ali, Antalyaya gi, m kendini deri koltuğa bi Pörgeçebilirim, i. ölçerek ruhum? Bi iss gideceksin, demek? res «na doğru eğildi; ba, lan İK, ötekinin göğsünde bir ğ leke gibi yerleşti, ok Safiye... Neden bu, giz İNEN? Rahatsız asm? ef Bunu bilmeli idi Ve e bekliyeceğine şapka, tir. nl idi, Dışarıda, gecede, hayat vardı. Fakat İl sevdiği kadınım, İva or e kendisinden yazlı tutuyordu. Akrobasi Yaptık? Çprimdeki, içi muflonlu ka. m deri pardesü ile, elle. $******* zi Miyan kalın deri eldi- yenlerle, başıma geçirilen ve kulaklarımı da örterek çenemin altında kapanan kalın deri baş. lıkla, gözlerime takılan gözlük. lerle ve sırtıma yüklenen para- . | şütle, benim İnönü meydanında- ip balimi görseydiniz, muhak. ak: — Bu, derdiniz, Okyanusu geçmeğe hazırlanan bir tayyare. eidir!, Nitekim, Âli Yıldız da, beni gülümsiyerek tepeden tırnağa sürdükten sonra: “— Maşallah... Dedi, siz, bir daha hiç yere inmiyecek gibi gi. yinmişsiniz! Benim, hemen kaldiracağı tay. Yaresine binmeme yardım eder. ken, sordu: Bir, iki akrobasi tecrübesi yapmamızı ister misiniz? Meselâ | bir İki mayonez? (1). Bu sual bana, kısa bir tereddüt geçirtti. Vâkıü, Türkiyede, tay. | yareye binmek, hattâ uzun seya- hatler yapmak fırsatını en bol kazanmış matbuat mensubu ol. duğumu iddia edebilirim. Fakat akrobasi? Eğer orada bana bu teklifi ya. pan pilotla yapayalnız bulunsay. ge hiç tereddütsüz: *— Teşekkür ederim, “mayo. neAX, İstemem: Çünkü karnım tok?,, der ve böyle hafif birlâ- life ile, — benim için — heye. canlı bir maceracığı savuşturur. düm. Fakat o konuşmamızın bir. çok dinleyicileri vardı. Ve ne yalan söyliyeyim: O kadar insa- nın gözü önünde: “ Hayır... Ben “mayonez, den korkarım!,, demeyi gururu. ma yediremediğim için, boynu. mu büktüm: “*— Siz bilirsiniz!,, zaman beni, kalın beyaz kuşaklarla, o oturduğum yere sımsıkı bağladılar, Ellerim. den başka kımıldanabilecek hö- men hiç bir tarafım kalmayınca, Âli Yıldız; “— Tamam... Oldu!.., Diyerek ilâve etti; |, , “— Simdi kalkıyoruz Farzimuhal olarak, başımıza bir iş gelirse, aklı mızda bulursun: Kaza olur olmaz, ev- velâ, sizi tayyareye tesbit eden bağ- ların demir, düğmesini açın. Sonra, tayyörenin önündeki kapağı tutan çi- Viyi çekip çıkarın, ve tayyarenin 80- lunuza gelen kapağını İtin: Mandalı | cıkmış bulunduğu icin, o kapak acı, Ihcaktır. Ondan sonra yapılacak İş Rayet basittir. Tayyarenin kenarına Çıkın, kendinizi aşağı bırakırsınız. Yo» İn (1) çıktıktan sonra, sağ elinizle pü» resütün kabzasını tutunuz, ve: “— Bir... İki, üç!.” deyip çekin, Bir iki sani inde paraşölinüz açılır, ve milmen yere İinersiniz Düşünün bir kere... Maazallah, bir kaza olacak ve o esnada ben, korkudan kimbilir yüzde kaçı eksilmiş bir şuur, sükün ve sü. ratle, tabii bir zamanda bile ko-'ğ) HİKÂYE 18 YIL — Geçen hafta bankadan, Benimki e enin hesabımı getir. diler, Son çektiğin para beni şaşırttı. Tahkikat yaptım... — Amma... ,— « Bütün paramı böyle İkimize sit eyrr ayrı hesaplarda bankaya yatır. mam ikimizinde ayrı ayrı ekonomi yapmamız içindi. Böylelikle yuvamız ne kadar sevdiğimizi gösterecel Halbiiki sen geçen bafta bir çekle üç yüz lira birden kaldırmışsın, Bu para. nin ne lüzümu vardı? elikanlı, #çi altüst, ayağa fırla. muşta, — Anlatayım Safiye, — Rahatsiz olma! Ben herşeyi bili, yorum, Çeki namma yaptırdığın Nesi rin kimdir, onu da biliyorum. Benden on yıl önce tanıştığın bir kadın. Ona böyle üç yüz lira hediye etmen için b. li sebep var mi? — Safiye, ben... — Nesrin hareket etti bile, Şimdi sen de arkasından gitmek İçin bâsir, laniyorsum —Sesi titremiyordu: fakat tonunda uzak bir yanzmın içe doldur. duğu sessiz dehşet vardı— Projen ba değil mi?, Söylet — Yavrum, aldanıyorsun... Kadın elini kaldırmıştı. Küçük ro. Yazan: Naci Sadullah kla sıraya koyamıyacağım bütün bu marifetleri becerece- ğim!.. Bunun imkânsizlığını düşü. nünce, gayri ihtiyari güldüm ve: “— A Bayım.. Dedim, bende, bir kaza esnasında bütün bu saydıklarınızı hatırlıyacak kadar akıi bulunsa, akrobasi yapmıya razi olur muydum Tayyaremizin bavalanışından evvel, Âli Yıldız, son nasihatını da verdi: “— Şayet ürkerseniz. ben ilk hare- keti yapar yapmaz. basınizla bir: “Hayır!” İşareti verin ki, devam et- miyeyim. Ben arkada oturduğum İcin, işaretinizi görüzüm!” T ayyarenin tekerlekleri yer. den kesilirken, çbir hâvalanışta duymadığım bir he. yecan hissettiğimi saklıyamıya. cağım: Çünkü, evvelâ bana danı. şılmasından, birçok talimat ve» rilmesinden, tehlikeli ihtimaller. den bahsolunmasından, tavsiye. lerde bulunulmasından ve niha- yet, kemali ihtimamla, sımsıkı bağlanılışımdan anlıyordum ki, biraz sonra havada, o güne ka. dar başımdan geçmemiş hare. ketlere şahit olacaktım. Bu ha- reketler nelerdi? Ve onların ya. pılması, bende nasıl bir tesir do. ğuracak Evvelâ bayli yükseldik. Ve cek gec- meden, tayyaromiz. hava boşluğu içir» kumsalda huzla yuvarlanan bir in. gibi İki defa döndü. Ben bü ha- rekelin şaşkınlığından kurtulup da “Hayır!” işaretini vaktinde vereme elim için, Âli Yıldız, yapılan hares ketten hoslandığımı sarmış olacak Bu sefer, tayyareye, iki de tersine tal İn alırdı. Birdenbire mideme ve ba- sma kalbimin heyecanla çrpınışını icak kadar siddetti bir bulan» Bönme ârız olmustu: Korkuyu ttabi korkuyla birlikte, cankur,. taran işaretini vermeyi de unutmuş” tum. Pilot ise, bitlabi, benim halimden bihaber bulunduğu için, hiçbir işaret vermeyişimi, keyfimin tam. kıvamına kavuştuğuna hükmetmisti: Nitekim. artık, belki Benimle daha fazla meş- İgul olmuya bile Tüzüm görmüyor, tak- la üstüne takla atıyor, mayoner üslü- ne mayonez yapıyordu. Nihayet, tay- yare, havada dimdik oldu. O âne ka» dar gürül gürül işleyen motörün, ba, na henüz hayatta bulunduğumu, em» niyette bulunduğumu hatırlatan sesi birdenbire kesiliverdi. Ve borulduğu- na hükmettiğim tayyare, gittikçe kor- kuçlaşan bir hızla toprağa, doğru. di- kine inmeğe başladı. Zanmımea, kork- tuğumuza uğramaştık, ve tayyare düş- mekteydi, Hem öyle korkune bir hizla dürüyordu ki, bana tavsiye olunan kurtuluş hareketlerinin hepsini, değil, yarınını yapmama İmkân yektı: Gün. kü ben daha o işlerin yarınına gelme. den, tayyarenin korkunc yolile bir- likte bizim işlerimizi de bitirecelti mı hakikaktı. O zmda, son çare olara) hayatın hiç değilse manevi acısını zaltarak ölmenin çaresini düşündüm. Ve bü niyetle, bir lâhza içinde, bütün borelarımı, bütün acılarımı, erişeme- diğim bütün hulyaları, çektiğim bü- tün çileleri hatırlamıya, bu suretle, meden evvel hayattan soğumuya ça- / ÖNCE Yazan; Rüveyde Sinanoğlu velverin namlusu delikanlınm alnı hi, zasmda idi — Aldanmıyorum. elikanlı sararmıştr; fakat hiç bir Jest yapmadan söylüyardu: — Aldanıyorsun. Bğer bunu yapar. san arkamdan yanarsın, — Aldanmıyorum, “e... — Kardeşine inanmar mısın? Ona sor! — Kardeşim ne bilir ki?, ona, bu kadına on yıl önce tecrilbesizliğinden istifa, ii söyledin. — Hayır! Ben ona bir fenalık etme. dimi. O da saten tecrübesiz biri değildi Bir zaman birlikte vakit geçirdik. Son, ra ayrıldee, Bir daha da biribirimizi düşünmedik. Bir ay önce anerzm çıka. geldi, Elinde satılık bir şeyler vatdı. — Ne vardı? — Mektuplar; benim ona vaktiyle yazdığım mektuplar. Ben, âdetimdi, tatihsir maktup yazardım, O benim yazımı taklit ederek bunlara yeni ta, rihler atmış. Anlıyorsun niçin. değil mi? Ben de bunları istediği paraya sa, tan aldım. Sonra da kardeşine götür. Kardeşin mahkemede bu tarihle. Hişt. Fakat körolesi hayat, her şeye rağmen, bitmesine sekiz on saniye ka- la, her zamandan fazla güzeldi. irden, bir motör sesile siç- radım: Ve yeniden başın: doğrultuveren tayyare (bana, korkunç bir ameliyat atlatarak, kendine gelen hastayı hatırlattı. Ve ondan sonra, beni ölüm hir. sinden kurtaran motörün bana yeryüzünün her musikisinden lezzetli gelen erkek sesine dal, dım. Karaya inince, duğunu öğrendiğim o hareketten sonra, tayyarenin yaptığı diğer numaralar, bana başlangıçtaki heyecanı duyurmadı. Hattâ tay- yare toprağa inerken, bizi seyre- denlere elimle bir selâm sarkıt. mayı bile akıl edebilecek kader kendime geldim. Fakat, şakayı bir tarafa bıra. karak tekrar söyliyeyim ki, tay. yareye binmenin zevkini, başka hiçbir şeyde bulmak mümkün değildir. O kadar ki, eğer otu- zumu aşmamış bulunşaydım, “İ- nönü,, meydanını dolduran genç- İer arasina çoktan katılıp kel. miştim. Bir gün, Adanadan, tayyareyle An- karaya geliyorduk. Sayahatini tayya» revle yapmıya sorls kandırdığımız bir tüccar, bareketimizlen pek az sonra, bilâmübalâğa, cinnet alâimi göster- miye başlamış İndirin beni. İstemâm.. Ben Ankaraya yayan gilmiye raziyim!” diyordu. Nitekim, . zâten hava da bo- zuxça olduğu için . gerisdönmek ve onu karaya indirmek mecburiyetinde kalmıştık Bir gün sonra, ayni tayyareyle An- karaya geldik. Bizim karaya indiği- miz sırada, Ankara hava meydanın» dan hususul bir tayyare kalkıyordu. Londraya gidecek olan bu tayyare, © amanki İngiliz sefiresi tarafından tutulmuştu. O aksam, Londrada ki- xnın düğününe yetişecek olan sefire- yi, zevei teşyi ediyordu. Öğrendik ki, Bay sefirin, Ankarada daha, birkaç saatlik İşi varmış. Ve © işlerini tas mamlar tamamlamaz, o da bir diğer tayyare kiralıyarak, Landraya gide, cek, kızının düğününe yetişecekmiş. Bayan sefire, Londraya gitmek Ü- zere Ankaradan havalarırken, zevci- ne Aman, diyordu, sakın akşama ge: kalmıyasın ha!” oğumuz bugün, bu İki vâ. Ç kıaya da gülüyoruz. Fa. kat hakikatte, o tüccarın geri te. lâkkisinden, mânasız korkusun. dan kurtulmamız ve o Londra. lı yolcuların telâkkilerine acı acı imrenmemiz lâzım: Çünkü tay. renin hakiki mânasını, ve ha. kiki kıymetini kavrıyabilmemiz İçin, Adanalı vatandaş gibi dü. şünenlerin, tayyareye, o Lon. dralı yolcuların gözlerile bakmı. ya alışacakları bahtiyar güne kavuşmamız lâzımdır. Ben ker. dimi, o güne kavuşmuş bulunan. lardan sayıyorum: Fakat bir tek şartla: Benden akrobasiye paso! () Mayener, havada tayyareyle yapılan sambazsa hareketlerden biri- ne verilen lslmdir. rin sahteliğini, mürekkebi tahlil etti, rerek isbat etti, Parayı geri aldam, Son hesaplara bak, göreceksin; Bu suretle parayı koydum. — İnanmayın mi, Mir Söyle, bu de. diklerine inanayım mii Kücük. tabanca elinden düşmüştü Çırpınıp ağiryordu. Onu güçlükle kal, dir odana dağılmış saçları ile göz yaşları bir ıslak duvâr Gibi önünü kapamıştı: Dünyayı görmü, yordu, * alın tahta kapmm gözetleme deliğinden doktor, bir defa da, ha baktı, Zavatlı kadın eski bezlerden yaptığı iki kuklayı yanyana uzatinış, üstlerine eğilerek onlarla konuşuyor, da. O iki kuklayı konuşturuyordu. Bi. ri tatlı bir şeyler söylüyor, öbürü, “inanayım mı?, Söylet, diye soruyor. du. Bu bir dramdt, Hastabakıcı, kapıyı killtlerken, dek. — Hiç bir dram ba kadar çok temsil edilmemiştir, dedi. Bu bedbaht, on se, kiz yıldır her gece bunu temsil ediyor; buraya getirildiğindenberi, “pike iniş, ol. r — Niçin? Ne diye? — Hiç. hayatının bir dramı. Bu des, mn bir İkasmunı yaşamşter; bir derseniz da sonradan ekliyerek onu büyütmüş. tür, — E, erkek gelip onu yokluyor mu? — Erkek mi? On sekiz yil önce, dram orijinal o sahnesinde, “aldamı. yorsun; eğer banu yaparsan arkamdan | yanarsım,, dediği saman beriki tetiği çekmişti, Alkış Meselesi - Kral Döken Harbi - Hamburgdaki Tahribat ir Den'markalı, Almanlar tara- fından hazırlanan bir Simi sey- relmiye gitmiş. Film, Alman ordusu- nun, Danimarkada nasıl kersılandık- larını, halk tarafından nasıl canü gö. nülden alkışlandıklarını — göstermek» teymiş. Danimarkalı, dikkat edince, hayretle görmüş ki, Alman askerleri- ni heraretle alkışlayanlar nrssında kendi karısı da var. O zamana kadar, karısının bu hareketi yapmıystağına kani bulunan Danimarkalı, doğru €- vine kaşmuş ve karısına: “— Yahu... demis, han! ya, sen ba- na Almanları hiç sevmediğini söyler dururdan? Malbuki, senin filmdeki halini gördük: Almanları, Almanlar» dan fazla alkışlıyordun!” Kadın, bu sözleri bir iftira saymış, Yalın, demis, cünkü ben Al manları alkışlamadım!” Ru yüzden aralarında çıkan müna- kaşa, hayli şiddetlenmiş. Erkek gör- düğünde yanılmadığında, kadın da Al- manları aliışlamadığında israr etmek- ten vazgeçmemiş. Nihayel, erkek: “— Bu isi halletmenin kolayı var! diyerek, karısını koluna taktığı gibi, © filmin gösterildiği sinemaya götür- müş, Ayni film tekrar gösterilirken, hayret etmek smrasi kadına gelmiş. Cünkü kocam gibi, o da kendisini ta- nimış. Fakat o, biraz daha dikkat e, dince, görmüş ki, filmde başına giy- diki şapka, çox eski bir şapkasıdır. Bu #apkayı ne zaman giydiğini hatırla mıya çebalıyan kadın, birden: “. Anladım!” diye haykırır ve bu Karip vaziyetin içyüzünü kocasına da anlatır Meğer, kadıncağız. Alman ordusü- nun Danimı ya girmesinden birkaç sene evvel, Danimarka kralının tah- tina oturuşunun yildönümü münase- betile yapılan merasimde bulunmuş.!? Ve o gün, Danimarka kralını, hara- retli hararetli alkışlamış. Almanlar, o zaman, Danimarkalı, ler tarafından, ve Danimarka haliemın krala karşı beslediği sevgiyi göster- mek maksadile çekilmiş olar bu filmi almışlar ve basit bir montajla, Deni- marka kralının alayı yerine, Alman askerlerini koymuşlar: Ve zavallı ka- dıncağız da, Alman askerlerini al yanlar (!) arssına bu suretle katıl- işi Kral Döken. Harbi İhenkyan ismini, icinizde bir- çoklârınız '” duymuşsunuzdur Dünyanın en meshur adamlarından birisi olan bi Ermeni, Fransanın en büyük petrol tüccarlarından — biri dir. Fakat, Frans, Alman işgali bine girince, bu adam ds, Viehy' kecmak mecburiyetinde kalmis. Bit-| tabi, petrollerinin hepsl de, Almanlar eline geçmis, Şimdi Fransada yaman bir pettol buhranı da vardır. Ve Fransızlar, o- dun kömüründen, adına gazojen des #ilen suni bir petrol istihsaline, ve is- lerini onunla görmeğe çalışmaktşrır- Tar. Halbuki, Viehy'de bulunan sabık petrol kralı Gülbenkyan, bugün, pet, rol değil, gazejen bile bulamamakta- dır. Elindeki İliks otomobiller, bu yüz- den işliyememektedir. Ve birkaç ar evvelki koca petrol kralı, bugün. Vi- chy'de kapı kapı dolaşmakta, otoro- bilini yürütebilmek için bir teneke pelrol dilenmektedir. Hayatın cilvelerini görüyor musu- muz? Arlaşılıyor ki, son harbin buzü- ne kadar saltanattan düşürdüğü sayı. KADIN İh ve malüm krallar arasında, Gül- benkyan gibi, daha bircok bilmedikle- rimiz de var, Bu bakımdan, bu harbe: '— Kral döken”, yahut “Kral kıran harbi” demek de muvafık deği mi? Hamburgdaki Tahribat ngilizler Hamburgun fena hal- de harap edildiğini bildirmiş- Jerdi. Almanlar, bu İngiliz iddiasını bilfiil tekzii ek arzusuna kap: dılar, Amerikan gazetecilerini çağıra» rak, Hamburg şehrini gezdirdiler, A, merikan gazetecileri, guzetelerine y&z- dıkları makelelerde: Biz, diyorlar, Hamburg soh- rinde, otemobille iki enatlen fazla do- aşırılık. Fakat yıkılmış tek ev gör- | rak gazete satma oleslar V medik!” Hamburmu gezen Amerikan gazete. cilerinden (birisi ise, meslekdaslı tarafından yazılanlara iştirak etmek- le beraher: “.— Fakat, diyor. bize o gezdirilen yerler arasında, askeri karargâhlar, petrol ve cephane depoları, istihkâm, Tar ve sekeri hedefler yoktu!” Londra rsğyosu, Amerikan muhar- ririnin bu satırlarından * bahsederek dâve eyliyar: “.- Halbuki, bizim tayyarelerimi- zin harap ettikleri yerler, Amerikan | 0 Eazetecilerine geştirilmediği resmen bildirilen yerlerdir!” Bu vakadan bahseden bir Fransız #vzetesi ise, #ki tarafın iddiası da mübalâğalı bulüyer: “Ne Hamburg'da bir tex kulübe vi. kılmamış olması, ne de Hamburg! taş üstünde taş kalmadığı doğrudur!" diyerek gu hükmü veriyor: “— Beli ki, o havadislerde İnailiz- ler cok bomba atmışlar, Almanlar da cok ev kimir etmişler!” CEVAP | SUAL - $ — Galatasarayda «ol iç © yan Beduri Yunanistandan gel mi? C — Geleceği hakkındaki sayla- lara rağmen Galatasaray klübün- de Yiçbir maldmat yoktur. . 8 — Ortamektebi bitirdikten son- ra tinede İki sene Üstüste kalan bir ialebe ertaokulu bitirme tarihinden 4 sene sonra Ticaret Lisesinin bitir. me İmtihanlarıns girebilir mi? C — Örtamektep (diplomasını Ağstiserek girebilir Ancak Ticas ret lisesinde mesleki dersler de 0. kutulduğu için bu derslerden de imtihana tâbidir. € — Alınacaktır. İstek! lerin rinet sınıf için 15 » 19, ikinci sını! iein 16 » 20, ücüncü sımf için 17 - 2) yaşlarında olmaları lâzımdır. Ortamekleti pek İyi ve iyi derece- de bitizenlerle İlse sını talebe, si, muallim mekteplerinin meslek sınıfları tulebesinden gündüzlü 0- Janlardan sınıflarını İyi veya pek iyi geçmiş olanlar tercih edilecek- lerdir, Lise sınıflarından muallim mektevlerinin muadil sınıflarına girmek İsteyenler meslek dersle- rinden imtihana tâbidirler. İkmalli talebeler kabul edilmezler. Talip- ler, mezun veya kayıtlı bulundukla- rı mekteplere müracaat edecekler- dir. Mürsenst kabul eden mektep. lerin muallim meclisleri 4 Eylülde toplanarak müracanileri tetkik e- decek ve isimleri ecivel halinde Vekâlete gönderecektir. CİLDİ Kadınların cildi ei cildine > gün snne olacağmı ve o vakit o yağ. betie daha İnce, ların çocuğa gıda olacaklarını düşün. düzgün, saçları da daha e de mek lâzımdır... Kadm cildinin İnceliği tabii yapılışın. dadır. Öteki hassalarına sebep te, cil. din arasında bulunan ve yağlı bir mad. de çıkaran guddelerin kadımlarda daha iasla işlemesi... Bu guddeler erkekle. rin cildinde de vardır, fakat kadmlarda işler ve daha farla yağ çıkarır. Yağlr madde — cilde yumu. şaklık ve düzgünlük veri Bu guddeler İşledikçe Kadın eldinin güzelliğine hizmet ederlerse de otla. rm gördükleri iş yalnız bu an ibaret değildir. Cildin altnda biriken yağın bir kısmını vücuttan dışarı çıka, sular, kadın vücudü, erkek vücudüne nisbetle, daha ziyade iktısatla işlediği için kadın cildinin alında —üzumun. ds yakark kalöri çıkarmak üzere— da. ha riyadece yağ biriktirir. Bu yağlar yerlerinde kaldıkça kadın vücudüni! tombul gösterirler, onların fazlası da çıktıkça kadın cildini güzelleştirir Demek ki insanın cildi, bilhassa ks- dnlarmki, vücudün fazla şişmanla, maması modasma da hizmet edek. Fakat zayıflamak o modasınm yerine getirmek için yalnız cildin farla yağları çılarmasiyle kanaat ederek 6- nuh altında biriken yağları başka va, sıtalarla, meselâ açlıkla, eritmiye ça Işmamak daha doğru olur, Çünkü farla yağlarm — ciliten o çıkmasında İbir hikmet olduğu gibi, cildin altmda yağ birikmesinde de hikmet vardır. Kadın vücudünün bir gün hasta olaca. ği ve cildin altında biriken yağlara e, Aa hatıra getirmk bile olsa da cildin sahibi kadın bir Bayanları, olduklarından daha ziya. de güzelleştirmeğe çalışan mütehassıs. ların kadın yüzlerini yağit ve kura di, ye İki türlü ayırmaları da o, yağ çıka ran güddelerin daha çok veya daha az işlemelerine göredir. Guddeler daha cok işlediği vakit onların sahibinin yü. tü daha yağir ve perlek görünür, daha az işlediği vakitte de... ğı yüze sadece pudra, yıkamak için demıcak sudan korkmaz. O gudde. ler kara saçlı esmerlerde daha ziyad işler, onun için sadece pudra onları memnun eder... Sarmın saçlıların cildi daha donuk ve kuru olur, Böyle olim sahibine kibar bir glzellik verirse de, bilirsiniz ki, sarı kürdelenin bir derdi vardır; Gildinin durup durup soyul, masınd ve çabuk buruşmasından kor. .İmasebetli değil mi? Mazhar Osman! Yazan : B. FELEK vvelki gün Galata p nesinden verilmiş bir mektup aldım. iv yorum: “Felek Bey, “Tan gezetesinde, rüzgâr N berliği altında yazdığınız yazımın rinci kısmında vapurlarda en açan münasebetsizler demişsiniz. “Ti li olduğunuz vakit vapurun alt kı na inmeniz lâzım. Senin gibi adamın hatırı için herkeş bo değil ya! Bu münasebetsizliklerin büyüğünü de sen yapıyorsun, Meseli birkaç #y evvel vapurların icinde, zete ve şunu bunu satan Bİr kimaeleri müdai radır kopardın. Bu münasebetsizlikti. Vapurların içi! mulpaşa çarşısından beter hal Herkesi âciz eden gazete satıcı! iskelenin üzerinde köprünün kimse de tâciz edilmemiş ölsa d iyi deki miydi? Vapur kı ici Dayanır yeri midir beheğ sebe'siz! Bu şekilde mask d yanın neresinde görülmüştür? Bu nasebelsiziiğe acaba senden cafdar olan var mıdır? Sonra Bel ye gürültü ile mücadele edecek mi? Senin gibi fesat abiâkle olacağına olmuz olsun! Bir de pencerelerini bu sıcak havada | tabilir misin bakalım, giğip geli lalım! Sıska, bastıbscek Terli geliyorsan yapurun 88. İkmen lâzüm. Kendini teşbir için bu Mel aynen hamurlu adim gibi ayri sülün da neşret. Hele su gazeteciler veselem sirte bütün yolcular seni © yödederler.” a ge ANI — Ne drmdein bu mektul Ne kadar nazik, terbiyeli Bu kibar karlimin hatasını tashih edeyim? 1 — Ben hiçbir zaman daki gazeteci kalabı ne lehtç, ne aleyhte dim. 2 — Benim şiküyet ettiğim ketin ufak vapurlarıdır ki, ; kamaraları yoktur. sıkletim 80 kilodur. bacak denir mi? Bir de sahibinin boyunu, bosunu sek! â 4 — Vapurlarda hava & istiyenler güvertede oturu Kimse, kimseyi hasta edecek rekette bulunamaz. Tramvay vapurların yazın yalnız bir im 5 — Pencere açip, r bahsinde ahlâkı ifsat edecek şey yoktur. Bundan dolayı b neden fesat ahlâklı olayım? Her gazeteci gibi, bana da takım mektuplar gelir, Bunlar içinde takdirkâr olanları az ğildir. Onlar neşretmekte mâna yoktur. Böyle mü olanları da çok değildir. B neşrederim ki; sırasına göre lerle uğraştığımızı ümmeti hammet görsün, Vapur pencerelerini ağzıma geleni yazan bu muvazenesi yerinde olmadıj kani olmasam, mukabele dim. Çünkü bir adama, “seni gibi fesat ahlâklı gazeteci olaca- ğına, olmaz olsun,, demek ye, ahlâk ve kanun mazi bir suçtur. Lâkin üstad Mi Osman'ın dediği gibi, bütün hastalarını timarhaneye kabil olamayınca, böyle gezenlerden sana, bana mi olanlar bulunur, Ne diyelim! Medet, ya Hazreti Mazhar man? SP Yene, 1.80 Program 135 ve parcalar (PL) 800 ns haberleri 810 Yamak listesi 820 Müzik (PL) 1330 Program 1345 Muhtelir şarkılar (PA) kar, Onun için sarışın saçlı, donuk cilt, | 1434 Ajuns haberleri Hi yüzleri yıkamak için soğuk sa,. So, |1405 Muhtelif sarkılar ğvk su, bir kerre, © guüdeleri deha)! İyi işletir, fazlğra yağ çıkarmalarını sebep olur. Sonra da cildi gerer, çabuk | | buruşmasma mâni olur. Yıkadıktar sonra da, kuru cilde, krem sürmek pek lâzımdır. O guddelerin işi tabit bir krem çıkarmak demektir, Bunun tabi, isi yetişmeyince yapması imdada gelir. Fakat ciltleri parlak exmesler de, kendilerinde o tabli krem vardır, diye büsbütün tasasız kalamazlar, çünkü onun da farlası yüzde ergenlik çrban. ları çıkartır... Esmerin derdi de yü. zünde çıban çıkarmaktır Tele onu frs, tık ile badem (ie —yanl hep yağlı ye, mişlerle— besliyen bulunursa, . Caz orkestran Yanl heyeti Ajans haberleri Alaturka müzik Konuşma Alaturka müzik Havsiyen Gitar Radyo güzetesi Salon orkestra Ajans haberler N Salon orkes'rası Cuzband (PL) Yarmki orogrant