Mühim bir noktaya yine Hiş- kendimizi alamıyacağız tp memleketleri, henüz #i- çullanamadıkları yerlerde n ve İleride yupılabile- Meruzları kolaylaştırıcı edbir- Mlişmaktadırlar, Bu razkant” #eşit çeşit hareketlerden bizi- Yrıcı tah muhatap yede, o sözüm ona, “oku- Bin, ne geniş bir yabancı sahne olduğunu, vaktile <€ ihtişar etmiş Suriye Yöpor- Memoş bulunanlar hatırlıya- Peş ede mevcut mevani bu- İk, İde, “okuma odaları, “açı İk, AM değilair.. Ve bu yüzden, « İstanbulda da eyni hürriyeti yorlar, Fekat bu imkân- etin fâsidane ümitlerini kö ieiyar, Ve onlar, hiç olmaz« geldiği kadarını yapms- aları besabına bir kâr sa- gllekim bunun neticesi olarak, hu enddesindeki o yabancı AİR tin hemen heyet, bir başka ş kuma, , daha doğrusu, "o- biline sokulmuştur. İnam- Xtmet bile, variyetin anlâ- Pittcektir. Ve görülecektir ki, sokulmuştur, > her gün önünden binlerce sabit ve muzır birer ga- döndürülmüş bulunan © Sinsi mânasını okumakta, ga- Milan erken davranmak ta, KOZ Yurnulamıyacak baş Vüzi- birisidir. Madeni; de sevinzle öğrendiğimize göre, elvarmda, Çamdağı sima İsadeni bulunmuş, Bir yl Mrkiyede meydans çıkarılan f Madenlerin dördüncüsüdür. or ki, araştırmalar ilerle- bir Bale sokulduğu tak» bize daha birçok şözndirabilecek derecede zen- evlerin böyle arka arkaya mam, maden arama enstiti- #&tmüle kavuştuğuna delâlet : | AŞ a A Gr A , OR, ÜL A Se er me yeni ve büyük bir inşam kararlaşmıştır. 7 Bilence yerlerinin ve bu 3- Bazinorumun Mhükâr yapti- Ke, ?* edilmektedir. - İM — Şose inşantında İşin Talip Çetin, çifte tüteği- ln Birdenbire ateş, | almığ i İDRAR Rİ Baki İecrübesi yapılmış, çek ermek) s7 > l BİRİNCİ TESELLİ h, hamdolsun, bütün o kor- kular geçti! Diyorum ve bastığı taştan ürk. miyen vicdanından emin adamlara mahsus sağlam, kaygusuz adım. larla, pervasız sağa sapıyor, sola dönüyor, istediğim yere uğruyor, arkama bakmadan, önümü kolla” madan meydanlarda dolaşıyor, ka. rakolların kapısından gizlenmeden geçiyor, skşam evime helecansız girerek yine çarpıntısız uykuya varıyorum, Ne saadet Yarabbi, ne güzel hayat! z Şu dünya karışıklığı içinde bu coşkun üsenanın, bu mem. muniyet ve şilkranm sebebini bel ki de birdenbire keşfedemediniz. Anlatayım: Bir zamanlar, önüne gelen, bir meslek, bir sanat, de vamlı, feyizli, ciddi bir iş sahibi olacağına politikacılık, firkacılık, komitecilik, hatta çetecilik ederdi. Açık ve gizli bir sürü cemiyet, kâh hükümetçi, kâh muhalifi ola. rak faaliyette idi; beni takip, tev- kif ve tecziye sırası bir size gelir. Gİ, bir bana düşerdi. Binaenaleyh vatandaşların bir kısmı için dalma yollar ârızalı, meskenler endişeli, İstikbal karanlık, ömür bir azap, bir ıstıraptı. Öyle yazlar geçerdi Ki şu misilsiz İstanbulun ne kırla. rından zevk almak, ne denizlerin- den faydalanmak mümkün olurdu. Kışın ise camları buğulanmış, gra. viyar peyniri, kırmızı turp ve ka. rides lezzetine karışmış ıslak pal. to ve yaş şemsiye ipeği kokan ık birahanelerde rahatça yerleşip tatlı sohbetlere dalmak çoğumu- zun haddine düşmezdi. Gözlerimiz kapıda, her giren meymenetsiz a. damdan helecanile - içtiğimiz zehir, yedi. ğimiz zakkum . boşalttığımız bira kadehleri adedince çile doldurur. duk. G öndüzlerimiz korkulu bir rüyaya, gecelerimiz .ha- zunsızlığa uğramışların kâbuslu uykularına benzerdi. Evde her ka. Pı çalmışı yüreğimizi oynalırdı, sokakta her omuza dokunan el ak- imsizi başımızdan alırdı. Kendi. miz de rahat etmezdik, bizi seven» leri de rahat birakmazdık.. Ne boş ümitler, kuru hülyalar, mana- sız kuruntularla ve ne boş kafalı, kuru İrfanlı, mânasız adamlarla aziz ömrümüzü yontar, törpüler, rendeler, kepek, talaş, kıymık, yonga gibi İsraf eder, tüketirdik.. Bütün bu zahmetlere, dertlere, kellemizi koltuğa, ölümü göze alıp canımızı dişimize takmamıza rağ- men bâri memleketi bir şekle so. kabilsek, bir marifet göstersek idik... Ne gezer! Kaş yaparken göz çikarırdık; işlediğimiz hayır ür. küttüğümüz kurbağaya değmezdi; arpa eker darı biçerdik, denizi ge. çer derede boğulurduk; kalburla Bu taşır, taşıma su ile değirmen çevirmiye kalkışır, imam evinde aş, ölü gözünde yaş arar; keldeh köseye yardım bekler, Alinin kü- Jâhını Veliye giydirmeyi hüner 68. yardık. Memlekette bu devir, görüyo. rüm ki, artık tarihe karışmış... Na- gilsa kurtulup aşabildiğimiz tehli- keli bir boğaz, bir berzah gibi, ar- tik arkamuzda, uzakta, sislere gö- mülü ufacık siyah bir çizgi, bir nokta... — Hizâ min fadlı Rabbi Arapça duzlar, türkçe küfürler gibi, yeri gelince pek belâgatli, kuvvetli ve lüzumludur; her li. sandâkinden . tesirlidir; mânssini iyice bilmeseniz de ağzınızdan yüksek sesle çıktı mı sinirleri der- hal yatıştırır, içe ferahlık, rahatlık verir; safra atmış, hafiflemiş olur. sucuz. Bana bü eski günleri, eski bir yara sızısı gibi duyuran vesile yaz münasebetile şehrin her tara. fını dolaştıkça rastladığım yerler ve bu yerlerin uyandırdığı hâtıra. lardır: — Şu binada saklanmıştım, bu köşede yakalanmıştım; şu sokak- tan sıvışmış, şu Yokuşlan koşmuş, şu duvardan atlamıştım. Hah, işte, memur arkamda, sevkedildiğim tevkifhane! Hab, bir gece, arka di Li KI TESELLİ IKI HUZUR Yazan: Refik Hali i bap evil yz canlanıyor, tazele. niyor; o demleri bütün ü- züntüsü, korkusu, ümitleri ve ü- mitsizliklerile düşünüyor, duyu- yor, azabını çekiyorum. Soara de- nize, kuyuya, uçuruma düşüp de kurtarılmışların sevincile ferah. liyor, geniş nefes aliyor, oh çeki- yor, Allaha şükrediyorum. Hattâ anlattığım kargaşalık hengâmesin. de yaşayıp da bu huzur, durgun. luk, rahatlık devrine kavuşmadan öbür dünyaya göçmüş her parti. den tanıdıklarm talihsizliğine acı- yorum: — Keşke, diyorum, ömürleri vefa etseydi, benim gibi şifa bul. sulardı, kemale ve bu devre erse. lerdi. Beraberce şu plâjda veya şu gazinoda, Marmaraya karşı otur. saydık, âfâki sohbetlere dalsay- dık. Ne yanımıza yaklaşanlardan ürkseydik, ne kapıda beliren ya- bane tiplerden korkuya düşsey. dik. Güneş saçlarımızın aklarında neşeli neşeli parlasa, deniz gözle. rimizin bebeklerine yeşil suları: run huzur veren akislerini yaysay. dı, EL sıkarak ve kin duymiysrak birbirimizden sapasağlam ayrıl. suk, yine de öyle buluşsa idik! Gözümün önünden o zamanın ecişbücüş taharri memurları, pa- İabiyik zindancılar, pantalonları- nın arka cepleri kabarık fedailer, göğüsleri nişanla, kordonla döşeli yaverler geçiyor; kulağıma şivesi bozuk türkçeler vuruyor. İdare kandillerile aydınlanmış loş kori. dorlarda “çizme ve kamçı sesleri, hattâ feryatlar duyuyorum, titri. yorum. “Meğerse politikacı adedinin 2- zalması bir memleket için ne maz. hariyetmiş!,, diyerek yüreğimizde Sönen siyaset külhaninın yerinde, sudece, küllenmiş bir mangal aje. şinin sabaha karşı verdiği tath ve yarı sönük ılıklığı duyarak mem. nun, şöyle mırildanıyorum: — Memenin başına kırmızı bi- ber sürülerek emzikten kesilmiş çocuğa döndük, Ağzımızm yandığı yere gözümüz iliştikçe “Acı! Tu, kaka!,, diyip başımızı başka tarafa çeviriyor, yaşımıza uygun gıdala. rın lezzetini çıkarıyoruz! İKİNCİ TESELLİ h. hamdolsun bütün 6 cil. gınlıklar geçti! Diyorum ve her yaştan çeşit çe. şit kadmlar, kızlarla dolu cadde- lerde, gazinolarda, plâjlarda, du. daklarımda belli belirsiz bir istiğ. na kıvrımı, yüreğimde huzurlu, muntazam, yatışmış darbeler, gö- zü tok ve gönlü ferah, köpürme- den, taşmadan, çarpıntıya tutul- mudan, gezip dolaşıyor, akşam © vime süküncüle varıyor ve yine hu zurla yatağıma giriyorum. Ne saa- det yarabbi, ne güzel bayat! Bu ikinci sevincimin sebebini 0- labilir ki keşfettiniz;: Bir zaman. lar gençtim, toy idim, yoluma dü- şer her hangi kadın, bilhassa pe. çelisi bana çok cazibeli, birbirle- rinden tamamiyle başka mahiyet. te, ayrı bir muamma gibi gelirdi. Hepsinin de nihayet on paralıkla on iki buçuk kuruşluk arasında harcı lem posta pulları serisi gibi küçük bir kıymet ve renk farki gösterdiğini bilmezdim. Başım bir buna çevrilir, gözüm bir ona takı- hır, gönlüm bir şuna bağlanır, yü. reğim bir öteki için atardı. Peçe kalkacak ta bir Jâhza yüzü görüne- cek, çarşafının eteği havalanacak ta iskarpininin burnu meydana çi. kacak diye sürt bire sürt, /etrafımı görmeden, hakiki güzellikleri seç- meden ne mahalleler dolanır -yo- kuş, iniş; köprü, tünel. nerelerden geçer, ne tabanlar teperdim... O zeman bizim kadınımız, sokakta giderken, başı bile örtülü bir nevi ipek kabuklu kaplumbağadan baş. ka me idi ki? Biraz fazla baktın mi seyyar mahfazasının içine gö- A MN A, iy YP RM My tebi sabık baş Çendoğlunda maruf bir tepenin al, tında mühim hafriyat yaptırmakta” dır. Söylenildiğine göre, bu tepe. nin altında birçok eski eserler bü- lunacaktır. Şimdiden emareler be- lirmeğe başlamıştır. mülür, büsbütün görünmez olur. du. Bari bütün o takipler, helecan. lar, yorgunluklar, hattâ azarlan. ma, şemsiye yeme gibi belâlar ve azılı bir belâlıya rastlamalar gibi tehlikeler bir fayda temin eder miydi? Ne gezer! Ekseriya emek- lerimiz boşa gider, ümitler kurur, hülyalar söner, ömrümüz akıntıya kürek çekmekle ve korkulu rüya. lar görmekle geçerdi. Örtülü kadin bir cins karpuz ve kavun idi; içini görerek değil, dışından tahmin e derek müşteri çıkardık ve çoğu defa da kabak çıktığını anlar, ba- şmızdan atmak için ne zahmetler çekerdik! Polis arkamızda idi; sa- riklinm gözü, hacının sözü, mahal, lelinin dili, ailenin suratı da bizi çepeçevrim çevirirdi. Yaz münasebetile şehrin ber bu. cağını dolaşırken rastladığım yer. lere bakarak düşünüyorum: — Şu sokakta karşılaşmıştık, o dükkânda işaret etmişti, bu yolda İtan fazla tiftik satılmıştır. İktısadi Hafta Yugoslavya ve Macaristanla Ticaretimiz İnkişaf Ediyor - Bu Hafta Neler Aldık Ve Neler Sattık? Bu hafta piyasa vaziyeti nasıl geç.) yükte hafif pahada ağır eşya için 47 Siyasi hâdiselerin piyasa üzerin.| bir transit yoludur. Halbuki yükte deki tesirleri neden ibaretti? Bütün | hafif eşyanm ckserisini baharat teş. bunlar hakkında izahat vermeden |kil etmektedir ki, bize pek te lâzım evvel, dış ticaretimizde görülen ye.| değildir. Bugün için ihtiyacımız o- Bi inkişaflardan bahsetmeyi daha'len eşya, yükte ağır olan mallardır. faydalı buluyoruz. Meselâ: Kalay gibi... Bu hafta içinde Ankaraya giden . Yugoslavya ticaret heyeti ile müza- Bu Hafta Neler Sattık? kerelere başlanmıştır. Daha ilk gö-| —— rüşmelerde, Yugoslavyanın bizden| Bu haftanın ihracat listesi pek 3 milyon liralık pamuk olacağı ta-İmütenevvidir. Aynı zamanda kıy- hakkuk etmiştir. Esasen bu senelmet itibariyle diğer haftalardan da ham maddelerimize karşı her taraf-| fazladır. Şimdiye kadar İstanbul li tan talepler vardır. Bilhassa tiftik|manından yapılan ihracat 100 bin ve yapağı için Romanya, Macsris-İlirayı pek az tecavüz etmekte idi tan, Almanyadan hergün siparişler | Halbuki son bir iki hafta içinde bu yapılmaktadır. Yalnız son iki haftalmiktar bir milyona yaklaşmakta. içinde Romanyaya 4 milyon Hralık-İdır, Bu haftaki ihracat miktari da bir milyonu bulmuştu. Bu yekün Macaristanla da ticari münasebet| kabartan eşyanın başında tiftik ve lerimizi daha xiyade arttırmak İçin| yapağı, tütün bulunmaktadır. Bu yakında ticaret anlaşması müzake.| maddelerin üçü de eh ziyade Maca. relerine başlanacaktır. ristana sevkedilmiştir. Macariştana Harpten sonra Macaristan, Alman | gönderilen eşya arasında halı da e- yanım Türkiye pazarındaki boşlu.|peyce bir mevki tutmaktadır. gunu doldurmıya çalışmakta idi) İhracat listesinde ikinci derecede Macaristanın endüstri müessesele.| sayabileceğimiz maddelerden biri ri, sinal mamulâtını satmak husu-|de, afyondur. 163 bin Tiralık afyon sunda bu sahada büyük bir gayret| Almanyaya sevkedilmiştir. Bundan sarfetmektedirler. Zirai makineler, | sınra Romanya, Çekoslovakya ve telefon, telsiz âletleri, motörler, ma.| Macaristana ibraç edilen susam mektup atmıştım. İşte buluştuğu- muz köhne ev, işte atladığım du- var! Yakayt ele şu bahçede vermiş, tik; az daha o bostan kuyusuna dü. şecek ve bu karakola götürüle- cektim! Tal onlar inanılmaz, akıl almaz “A zihin kavramaz birer hatı. tadır; tuhaf, acı, çirkin, utandırıcı deni eşya gibi malları Macaristan-| miktarı da yüz bin lirayi bulmakta. dan getirenler çoğalmaktadır. Hattâ | dır. Macar endüstrisine sermaye yalıran| o Çekoslovakyaya büyük bankaların mümessilleri de|kuzu derisi, İtalyaya kara yolundan bu satışları arttırmak için, piyasada |15 bin liralık ik, Estonyaya 9 ithalât tacirleriyle temas etmekte-|bin liralık tütün, satışlarından bâş- dirler. ka, kayde değer ehemmiyetli rakam Bugünkü dış ticaret münasebet-İler yoktur, lerine göre bir hüküm vermek lâzım . gelirse, Macaristan, dış ticaret bi. Neler Aldık? 187 bin iralık hatıralar ve ne kadar uzakta, tari- hin âdela mezarında... Şimdi plâj- dayım, on kişilik kadınlı erkekli bir grupun arasındayım; hepimiz mayoluyuz, kumlafa uzanmışız, ne hayrete, ne hayranlığa düşme. den havadan, sudan, dereden, te- peden konuşuyoruz. Ne kadar ta- bil haldeyiz ve yeni vaziyetimizi skülheniler!. nasıl da benimsemi- şiz. Hoşlanıyorum, gülümsüyo- rum ve o tazyik, cebir, cendere, ya sak hengâmesinde ömür tüketip te bu tabiata dönüş devrine kavuşa. madan peçeli kadın karşısında ve kafesli ev içinde ahrete göçmüş 0- lan tanıdıklarımı hatırlıyor, tali. sizliklerine acıyorum: — Keşke yaşasalardı, diyorum, bizim gibi gözleri doysaydı da ar- zuları içlerinde kalmasaydı! Ve zihnimden izbe sokaklar, s0- psli bekçiler, yanı kılıçlı komiser. ler. müzevir mahalle imamları ge. çiyor; köpek hâvlamaları, korku. tucu öksürükler, hattâ silâh sesle. ri işitiyorum; kendimi Bozdoğan kemerinden kaçarken açık bostan kuyusuna düşmüş, boğulur halde görüyor, sonra aklımı başıma top. layıp plâjda olduğumu anlıyor ve şöyle mırıldanıyorum: — Ne huzur, ne bolluk, ne tok- Tuk bu... Bir gonca koparmak için elimize bin diken batardı, bugün bir gül istesek bin gülzar kucağı. mıza demetlerini döküyor! Ama diyeceksiniz ki: “Zemmet. tiğin o politikacılığın ve kaçgö- çün tehlikeleri, güçlükleri içinde başka bir zevki vardı...., Olabilir, Fakat ikisinden de payımı fazla. şile almış, gma getirmiş olduğum i. çin benim onlarda gözüm, arzum kalmadı; olandan memnunum. Ol muştan soğumak, olana sevinmek ve olacağa rıza göstermek... İşle rshatlık felsefesi, benim felse- fem! Samsunda Eski Eserler Aranıyor Samsun, (TAN) — İnönü mek. öğretmeni Kılıç, Yeni Pancar Mahsulü Alpullu, (TAN) — Şeker fsbri. kası 1940 kampanyası 15 Ağustosta başlıyacaktır. Su baskınları dolayı» sile pancar geçen seneye Mazaran çok az ekilmiş ve mahsul de azdır. Bu itibarla kampanya ancak 1,5 — 2 ay devam edecektir. İançomuzda, (o Romanyadan sonra Metani Gree ilimler. İlhalât miktarı piyasanın ihtiya. Geçen hafta, Bağdat — Basra yo. lundan bahsederken, bu yolun tica. ri bir yol olacağına dair kati bir hü. küm verememiştik. Bugün için dö yine kati bir hüküm veremeyiz. Fa“ kat bü yol hakkında geçen haftaya nisbetle daha çok malümat elde et- tiğimiz için, bir fikir dermeyan et. mek mümkündür. Bunlarla meşgul iş adamlarmın öğrendiklerine göre, Bağdat — Basra yolundan getirilen eşyanın beher kilosunda 22 kuruş masraf etmek lâzımdır; Çay, baha. rat gibi, eski bir tâbirle yükte hafif İpahada ağır mallar için, kiloda 22 İkuruş vermek kabil olabilir, fakat ağır mallar için, 22 kuruş yüksek bir nakliye ücretidir, bu itibarla bu cım temin edecek derecede zengi değildir. Romanyadan gelen petrol ve benzin, kimyevi maddelerle, Al- İmanyadan gelen ilâç, Macaristan. dan endüstri mâmülâtı da ithalât Tistemizde pek az yer tutmaktadır. Henüz nakliye masrafları ve şart ları iyi anlaşılamadığı için, Hindis. tan yolundan ithalât başlamamış. tır. Vâkıâ Londradaki bazı firmalar, sipariş mektuplarına verdikleri ce. vaplarda, Bağdat yolu vasıtasıyle mal vereceklerinden. bahsetmekte. dirler. Boya, kimyevi maddeler sa- tan fabrikalar, bu yolu tevsiye et- mekle beraber, henüz fiili bir teşeb. büse geçmiş değildirler, Finlândi. yolun Avrupa ile Asya arasında, YA- | yadan. İsveçten mal satmak busu. hut Asya ile Türkiye arasında tica. | sunda talepler artmaktadır. Bilhas. ret bakımından bir transit yolu O-İçca Finlândiya ticaret evleri, Türki. Iacağı pek şüphelidir. yedeki ithalât müesseselerinin ad- Herşeyden evvel Trak demiryol-İreslerini toplamakta, her birine bi- ları. bu transit yolunun inkişafına |rer mektup göndererek, iş yapmayı ehemmiyet vermek için, asgari nak. | teklif etmektedirler, Teklif edilen liye tarifeleri tatbik etmeliydi. Hal. / mallar arasında zirel makineler de buki tarifelerde bir fark görülme.!vardır ki, şimdiye kadar Finlândi. miştir, İyadan böyle bir talep gelmemişti Hüseyin Avni Demek oluyor ki Bağdat yolu,! | ea EN TA GENE eye Artritişma (o hastalıklarına (o istider —çimdi medeniyet o hinylice © ilerlemii, olduğundn ileri gelse gerek— çok defa anadan, babadan gelir. Çocuk dünyaya gelirken © istiğatla doğar, Fakat o İsti, datla doğmuş olmıyan bir insanda ye. niden başladığı da olur. O vakit nesli, he geğmesine de büyük ihtimal var, dır... Yeniden başlamasın sebeplerini, sonradan tafsilâtla amlatmıya çalıyaca, ğrm. Fakat onların o hepsini, şimdilik. medeni hayatm tesiriyle diye kısa bir sözle anlatmak ta mümkündür, O hastalıklara İstideim başladığım idrar ve kan tahlilleriyle anlamak mümkündür. Fakat bunu berkes kendi kendine yapamıyacağımdan alâmetlerin, den anlamıya çalışmak liremdir, Bun. Mimetleri de —kolaylık (olsun diye— üç devreye ayerlar. İlk devresinde, herseyin | başları. cında olduğu gibi, slâmetler pek hafif olar: Sik mik kuru nezle ve boğaz has, talıkları, Boğaz hastalığında nefesi kıyacakmış gibi ispasmoz gelirse bemmiyetli bir alâmettir. Vücudün şu, tasmda barasmda (o ağrdar. Artritisma hastalıklarına istidadı olan sancılardan çok şikâyet eder, bir de soğuktan çok korkar. Bunlardan başka sik sik ves.| ağrıları, Mihassa yarım başağrı, ara, da sirada böş dönmesi... Kırk yaşıma doğru, ikinci devrede oynak yerlerinde rümatisma (ağrıları meydana çıkar. Parmaklarda oluru küçük oynak yerlerinin etrafımda dü. ğümler... Kulakta ve gör kapaklarında koyu sarı, siyahı gibi lekeler,. Damar. larda tansiyon astar.. Oynak yerlerin. deki ağrılar arada sırada şiddetlenir. Gil üzerinde kırartılar peyda olut, En NASIL BAŞLAR? ziyade kış mevsiminde kurdeşen gelir o gelmese bile insan çök kaşınır. Ba, sur memeleri bu devrede meydana çı, kar... Bundan önceki yarıda saydığım artritisma hastalıklarından biri, meselâ siymanlık, şeker hastalığı yakut göğün anjini meydana çıkarsa o vakit istidat fazlaniyle, belli olur. Daha sonra, üçüncü devrede. içerde. Ki usuvlar serileşiler, kâçülürler. Yü, rek hastalığı, karaciğer hastalığı, Gakat en ziyade böbrek haslalığı, Böbrek işlemeyince, onun çıkaramadığı as0t kana karışır ve nihayet üremi hastalığı gelir... Artritisma © hastalıklarının —kabul ederseniz— bir iyiliği insanı çabuk gö. törmemesidir. Bu hastalıklar çok çek türlü türlü ıstırap verirler, fa, kal çabuk götürmezler, zaten medeni, yet hayatı da bu deği) midir: İstarar çekerek yaşamak. Medeniyetin bir a lâmeti olan konfor da, galiba, ıstırabı azaltmak için düşünülmüği İl Emniyet Nakilleri Bitlis, (TAN) — Kanuni şark hiz. metlerini burada bitiren emniyet memurlarından komiser muavini Nuri Karakurt (Çorum! Sait Ata. Biziği polis Ziya Malkoç 'Bi. ileciki Hakkı Gültekin (Kastamo. İpul, Ahmet Fırat (Zonguldak), Ali İlhan (Edirne), Bayram Aydın (Ça. nakkale), Hasan Yılmaz (Maraş), Seyfi Açan (Aydın) a nakledilmiş. lerdir Erniyet Âmiri Hamdi Savmın te. kaüde sevkedilmiş, yerine Mersin. den Başkomiser Cemal bura emni. yet âmirliğine tayin olunmuştur.