16 Haziran 1940 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

16.6.-940 16 HAZİRAN 1940 TAN AnoNE BEDELİ Ecnebi l" t 1 sene 2800 Kr. 3 6 Ay 1500 * a » 3 Ay s00 * i 1 AY 800 * etlerarası posta ittihadına İ Sil olmıyan memleketler için Pone bedeli müddet sırasiyle * 16, 9, 3,5 liradır. Abone be- ÇOi peşindir. Adres değiştirmek Ya 10 kuruşluk pul ilâvesi lâzımdır, Ihtikâr! ok - tekrarladığımız - için, artık üzerine dönmekten N sıkıldığımız bir mevzu var: âr! at maalesef, bu mevzu, hil. şu günlerde, bizi, duyduğu- bütün sıkıntıya rağmen, sine tekrar dönmiye davet Pre, daha doğrusu âdeta zor- W#arafta, termos muhteki- “fravana iğnesi, veya raptiye #kiri yakalanıyor. Fakat t yakalanmasile, et gibi, fibi, sebze, ve meyva gibi TAN [ Haftanın Musahabesi General Joffre 914 senesi Temmuzu- nun 24 üncü günüy- dü; Paristeki Alman Sefiri Hariciye Nezaretine gele- rek Sırbistana bir ültima- tom veren Âvusturyaya, Al manyanın müzaheret ede- ceğini bildirdi. Bu, Umumi bir harbin artık önüne ge- çilemiyeceğini gösteren kati bir işaretti. Harbiye Nazırlığında bulu- nan Mösyö Messimy, derhal er- kânı harbiye reisi ve müs- takbel başkumandan Joffre'i jyanına çağırdı; heyecan içinde idi, ona dedi ki: — General!Pek yakında harp Wici zaruriye mevadd fi. habire yükseltenlerın icap edecek, Joffte, yüzünün hiçbir hattı A ü İN ele ver i tat, hepimizi acı acı güldü. nyıtlanm yağ, sebze, mey- #saine fiyatlarını, bunları yi- | "h bahtiyarlar da, bunların | tına bile sokulamıyan tali. ]. de çok iyi bildikleri için, 'ya lüzum görmüyoruz. kıt alâkadarların, bu mev- her şeyden fazla, ve her za- fazla meşgul olmaları ,h!uııı, bugün bir defa daha ak ta bir türlü eli. gel gelmiyor! ; * $ Eksik Çıktı! fundan bir müddet evvel, I Hüseyin Cahit Yalçın,, i, in malüm “Kavgam!” i- Oıerhu bir gazetede türk. “tevirmişti. M tercümenin başladığı gün- B iı, şu mütalâayı İleri sür- gl Biz, bu eserin tercüme 0- “y “na aleyhtar değiliz: Çün. v *rhangi bir davayı, her- bir iddiayı yıkmak için bi. Ü kuvvetli, ve zayıf taraf. gll iyıııen iyiye bilmek, anla. : #larureti vardır.” "lat, bu eser, zayıf bilgili, 30 (tavrayışlı bazı vatandaşlar WÜİde cazip tesir yapabilecek *” demagojilerle doludur. E. tüme eden Hüseyin Ca. Yo çeşit okuyucularını da 1” ffesini ve bu demagojile. u7 hat tesirlerini büsbütün çü. ye ' Mmalümat ve izahatı da be. p 4 Vermesini temenni ederiz! tnan Hüseyin Cahit, bu te- nizde çok haklı olduğumu. Yazısile teslim etmiş ve: lî'ııııı, demişti, ben de dü. &. Fakat bu işi, bir gazete. #i'imleri muayyen olan sü- Wi içinde başarmak imkân. d vazifemi, eseri kitap Iîtıncığun zaman gö- gün evvel, bu (Kav. geei Tmli tefrikanm, kitap ha- » Hitsılmış şeklini gördük. Fa- naf'Pülesef, Hüseyin Cahidin, üki vaadini unuttuğuna duk. Bilmeyiz, kıymetli şmeden, sararmadan, kızar. madan, ne hayret, ne endişe, ga. yet sakin, tabit bir sesle sade. ce şu cevabı verdi: — Eh, lâzım geliyorsa yapa- YIZ. Ve geldiği gibi, süküneti zerre kadar bozulmamış bir halde dairesine döndü, masasi. na geçti, işine koyuldu. Joffre, cihangir Napolyonın büyük asker tipi olarak târif ettiği ideal ta- sıfları t ile haiz bir d dı: Gayet soğukkanlı, sağlam muha- kemeli, heyecansız idi; ne iyi, ne de fena haberlerden müteessir olurdu; ancak bunları zihninde sıralar, lâyık oldukları ehemmiyeti verirdi. Ze- kâsı karakterlerile tam bir muvaze- ne gösteriyordu. İri yapılı, hayatını müstemlekelerde geçirmiş olmasına rağmen sıhhati yerinde, midesi sağ- lamdı; aldığı haberler, mahiyeti ne olursa olsun, uykusunu bozmazdı, İnsanları birbirinden — ayırdetmesini İiyi bilir ve kendisile çalışacak olan- larş iyi seçerdi. Fransa seferberlik ilân etti, başkumandanın, nihayet, cep- heye gideceği gece idi; dünya helecandan, endişeden boğulu. yordu. Joffre, daha önceden, ahval henüz fenalaşmadığı bir sırada, o gece için bir dostunun evine, yemeğe çağrılmıştı. Her- kes sandı ki, pek haklı olarak mazeret bile beyan etmeden davete gitmiyecek... Hayır; sa- atinde ziyafette bulundu; za- ten az konuşurdu, yine öyle yap tı; iştahlı yerdi, yine öyle ye. di; ve mutat olan zamanda iç- timadan çıktı. Görenler, nor. mal vakitlerdeki gibi onu evine, yatmağa gidiyor zannedebilir. lerdi. « Şimal garından hususi treni. ne bindi, amansız bir harbi ida. re icin cepheye hareket etti! General Molteke Imanya, bu Joffre'in kar- , şıisına başkumandan O- larak 1870 harbinin askeri dâ. hisi büyük Molteke'nin ec şimız, kendinin de itiraf Lîl eksiği t E ıııuuıın sonra bulabilecek A iğl ç Konferans güj öran 1940 Salı günü akşamı da Cümhuriyet Halk Partisi g” Veti âzasından Slnop mebusu (d&? Kerim İncedayı Beyoğlun- 3 P sinemasında bir konferans İ ——— —— GÖRLİK İŞLERİ | ytf j hı Yabancı As. Şubesinden: tiyat yoklamaları bu ayın de hitam lacaktır. Bu birader zadesi küçük Molteke'. yi koymuştu, Maksat, akraba. sının tarihte bıraktığı yüksek isimden manen istifade... Fakat Molteke kendine güvenmiyen bir askerdi; bir mütereddit, bir müvesvis idi. Karısının tesiri al. tında dini tetkikata, tasavvufa kapılmış, yarı meczuplaşmıştı, Eski Başvekil Bülov'un yazdıkla- rına göre bir gün şüu İtirafta bulun- muştu: “Bende büyük askerlere mahsuüs olan en lüzumlu hassa, ya- ni tehlikeye atılmak ve mesuliyeti hiçe saymak kabiliyeti yok!” Alman erkânıharbiye dairesinin resmi harp tarihinde de 'nin askeri me- AMi Sttında şubeye uğramayıp f (Aptırmıyanlar hakkında ka- © İğinele tatbik edilecektir. iı' “ doğumluların ilk yoklaması eP AU ayın nihayetinde hitam £ GA ön yoklamalarını yaptır- Ü As. kanununun 83 üncü "'“e'lbinco 10 lira para ce- dküm edileceklerdir. ziyetleri methedildikten sonra deni- liyor ki: “Doğuştan ince hisli, artist ruhlu idi. Seferberlik ilânı zamanında, hattâ daha evvelden sinir buhranla- rına l sıhhati bozul Harp başladığı sene ise altmış altı yaşında bulunuyordu.” Halbuki Joffre de altmış Ikisine, Notlar Yazan: Refik Halid Foch altmış üçüne basmışlardı, Fakat Joffre'in nefsine itimadı vardı. Harp- ten birkaç sene evvel Baulogne or- manında bir at gezintisi yaparken, y daki Kolonel Al dre'a he- — Kanaatime göre yarınki harp- lerde hava muharebeleri olacak, gök- ten hücumlara maruz kalacağız ve hücumlara girişeceğiz. Binaenaleyh, yecansız, fakat kati bir tavırla de- mişti ki: , — Almanları ben yeneceğim! Herkes biliyor ki Marne muvaffa- kiyetile, dört sene sonra temini mümkün olan zaferin temeli atılmış- Telörgü M olteke azledildi ve Jof- fre'in karşısına bu sefer Falkenhaym dikildi. Fakat onunla beraber Fransız orausunun önüne daha müthiş bir general, yaman bir mânia daha çıkıyordu. Bu ne idi? Marne zaferinden sonra düş. manı takibe koyulan kıtalar, kati galebe ümidile dolu dizgin koşup — giderlerken — General Humbert'in Faslı müfrezeleri de ileriye atılmışlardı. Bu müf. rezelerin birdenbire, Çin sed. dine dayanmış gibi durduğu, yerinde mıhlandığı öğrenildi. Geriden gelen general asabiye. tinden tepiniyor, merakından çıldırıyordu. Akşsam yemeğini çekilmekte olan Alman ordusu.- nun boşalttığını sandığı bir Bel. çika kasabasında yemeği tasar- lamıştı. —- Ne var? Ne oluyor? Neden ilerlemiyoruz? Nihayet telefon çaldı. Hum- bert, işin vahametini anlamıya. rak, kendisile konuşan zabite makineden bağırıyordu: — Tel örgüler mi? Bu dur. mıya bir sebep midir? Yandan çeviriniz! Kesiniz! Halbuki arkasına mitralyöz. ler konmuş olan tel örgüler ne çevrilebiliyor, ne de kesilebili. yordu.. Taburlar onların önün. de dondu kaldı. Hem de, ufak tefek değişikliklerle dört sene kalâr! Hareket harbi sona ermişti; yeni usul bir harp, Tranşe mu. harebeleri başlıyordu. Tranşe ve tel örgü - yaralı. lar, sakatlar ve hastalıktan, mu. haceretten ölenler hariç - on. milyon kişinin canına mal ol. muştu. Tayyare, Tayyare Topu, Paraşüt ve Tank: Tayyare 1914 —harbinde kullanılmağa başlanmış- tı; fakat o zamanki toplar an- cak ufki şekilde mermi atabil. diklerinden buna karşı elde müdafaa ve imha silâhı olarak tüfekten başka bir şey yoktu. Askerlerin tayyareleri nasıl vu. racaklarına dair bir talimatna. me hazırlandı, ordulara tebliğ edildi; lâkin tecrübeler iyi ne. tice vermedi. Nihayet ilk önce Almanya, arkasından Fransa, harp sahalarına namluları gö. ğe çevrilebilen hususi toplar sevkettiler. Almanya bunları 1910 senesindenberi hazırla. makla meşgüuldü. Fransa ise bir müddet ihmal etmiş olmakla beraber harp esnasışda tekem. mül ettirdi ve bir sene için. de yenı toplarla yüz düşman tayyuuı düşürebildi ki, o Za« man için bu, bir rökordu! Halbuki havadan ağır bir vasıta ile uçmak tecrübesini ilk önce, yani mucidi sanılan meşhur Santos Du- mont'dan on altı sene evvel 9 Bi- rinciteşrin 1890 da yapmış olan Cld- ment Adler, Harbiye Nazırı General Mercier'ye daha o tarihte bir lâyiha vermiş, demişti ki: imdiden topları, amud! şekilde gül- le atacak şekilde ıslah etmeliyiz! O devirde herkes tayyareciliği Ju- les Vernes'in romanlarına yakışır bir hulya sanmakta idi. Mücidin dâ- hiyane irşadına kulak asan olmadı; omuz silktiler. Şimdi Adler'i hayret ve takdirle anıyorlar, Başka mühim bir adam da, Cihan Harbinde şöhret bulan tayyareci Vördines, bir gün, düşman cephesi- nin gerisine istihbarat ajanları İndi- rip döndüğü zaman şu fikri ileri sür- müştü: — Yirmi, otuz tayyare bir arada kalksa, düşman hatlarının arkasıtı- daki sevkülceyş noktalarına hususi surette tâlim görmüş ve techiz edil- miş bir miktar asker indirse, zanne- derim köprü, baruthane, silâh fab- rikası gibi yerleri baombalamak su- retile bu müfrezeler büyük işler gö- rebilirler! Dinleyenler gündüler ve şöyle de- diler: — Sen romancısın! Bugünkü harpte tayyarelerin pa- raşütlerle yaptıkları marifet, işte o Vördines'in fikrini daha mükemmel bir şekilde tatbikten ibarettir. Vör- dines'e gülenler, şimdi ağlıyanların babalarıdır. Maamafih Umumi! Harp esnasında birinci defa İngiliz ordusunun kul- landığı tank da Almanları, tel örgü- nün Fransızları şaşırttığı gibi hayret ve telâşa düşürmüştü. Tank mücidi. yıllarca hükümet kapilarında sürün- müş, her taraftan kovulup atılmış, icadını bir türlü kabul ettirememişti. Fakat 1917 de bu müthiş silâh Aisnes cephesinde harbe sokulup da 37 lik topile bütün ufku dövmeğe, siperle- ri atlamağa, tel örgüleri sürükleyip götürmeğe başlayınca düşmanın ak- lhı başından gitti. Nihayet bir tanesini ele geçirdiler ve kısa bir zaman son- ra muharebe meydanlarına onlar da tank sevkettiler. Harpte tekerlekli araba kullanmak Milâttan dört bin sene evveline ait bir keşiftir. Atlı arabalar 1900 den sonra otomobil şekline girince atlı harp arabasının ve atın da çelik zırhlarla kaplı bir yeni çeşit arabaya ve motöre tahav- vül etmesi lâzım gelecekti. Harpte baş mücit olan Almanlar nasılsa bu noktayı düşünememişlerdi! 1939 har- binde ise tank Almanyanın elinde zafer arabası değilse de hiç şüphe- siz en esaslı muvaffakiyet vasıtası oldu. Hindenburg: , harp sahnesine girişini bir tesadüfe borçludur: 21 ağustos 914 günü Coblencede bulunan Alman umumi karar. gâhına fena bir haber gelmişti, Ruslara mağlüp olan General von Gaffon mütemadiyen geri. liyerek Vistule'ün sol kıyısına çekilmiye hazırlanıyordu. Der- hal azledildi; fakat yerine ki- min getirileceği henüz karar- laşmamıştı, Molteke, her zaman ki gibı tereddüt, sinirlliik için. deydi. Bu sırada maiyetinde bulunan Ge- neral Von Steinin gözüne, masa Üüs- tünde bir mektup ilişti; odadaki de- rin süküttan istifade ederek okudu. Mektupta deniliyordu ki: “.... Şayet, vekayiin aldığı şekil bir ordu ku- mandanına ihtiyaç gösterirse beni hatırlayınız. Yaşımdaki asker arka- daşlarımın cepheye gidişlerine ba- karken içim kan ağlıyor; sokaklar- dan geçmeğe utanıyoşum.” Stein bu mektubu yüksek sesle o0- kudu ve âmiri Molteke'nin suallerine karşı izahat verdi: Müracaat eden Generalin adı Von Hindenburg'dur; altmış yedi yaşındadır, fakat demir gibi sağlamdır; Hanovre şehrindeki evinde harita üzerine bayraklar iliş- İlk Cihan Harbine Dair Karakteristik dür. Ve, Molteke'nin asabi haline işaret eder gibi şunu ekledi: — Ekselâns! Bu General için der- ler ki ordumuzun içinde siniri olmi- yan tek kumandandır. — Âlâ. Hemen vazifesinin başına gitsin! Vakit geç idi; Generali telefonda bulamadılar. Zira, saat on bir oldu mu, hiçbir hâdise onu yatağına girip horul horul uyumaktan menedemez- di. Birbiri üstüne üç telgraf çekildi. Birincisinde: “Hazır mısınız?” diye soruluyordu. Cevabını verdi: “Hazı- rım!”. İkincisinde General Luden- dorf kendisini, ertesi sabah hususi bit trenle gelip alacağını bildiriyor, fakat tayin edildiği vazifeyi söyle- miyordu. Üçüncüsü bu ciheti de hal- letti: Uhdesine Rus cephesindeki VIII ordu kumandanlığı verilmişti. 'Tek vagonlu hususl tren gece ya- rısından sonra saat üçte Hanovre garına girdi; içinden tek gözlüklü şık bir General indi, yeni ordu ku- mandanının karşısına dikildi, ökçe- lerini vurup emre hazır olduğunu söyledi. Yolda, Hindenburg erkAmhırp za- bitlerinin mütalâalarını dinledikten sonra sordu: — İlâve edecek başka bir müta- lâanız var mı? — Hayır. Bunun üzerine gidip yattı. Hatıra- tında o gece mükemmel bir uyku çektiğini yazmaktadır. Halbuki Al- manların hâlâ büyük alaylar, alâyiş- lerle tesit ettikleri meşhur Tannen- berg zaferinin plânını, Hindenburg, ayni gecede, zabitlerini dinlerken tasarlamış ve uykuya çekildiği za- man da bunu zihninde bütün tefer- rüatile çoktan hazırlamıştı! akat... Fakat, gün geldi, bu si- nirsiz büyük askerin karargâ- hını bir dehşettir kapladı. 1918 senesi ilkteşrininin birinci gü- nüydü; karargâh nezdindeki Ha riciye Nezareti mümessili Ber- line şöyle bir telgraf çekiyor. du: “Ludendorf şimdi bana mü- racaat ederek her an bir cephe yarılışı ve kıtalar arasında bir itaatsizlik vakası karşısında bu- lunulduğundan buna meydan vermeden sulh talep edilmesi lüzumunda ısrar etti.” O sırada karargâhtaki hu.- zursuzluğa, şaşkınlığa, sinirlili- ğe, şahit olan bir Alman diplo. matı notlarında der ki: “Burada en büyüğünden en küçüğüne kadar herkes soğukkanlılığını tamamen kavbetmişti. İşte harpte bir millet icin en korkunç, en felâketli tablo, bu son tablodur. ( Iktısadi Hafta ) Birlgaç gündenberi piyasa. nm Akdeniz kapısı da ka- panmıştır. Amerikaya son seferi. ni yapan bir Amerikan vapuru da dün limanımızdan kuru mey- va, barsak alarak ayrılmıştır. Yi. ne dün son defa olarak İskende. riye seferinden dönen bir Ro- manya vapuru İlimanımıza gel. miştir. Bundan sonra ne olacak? İhracat mallarımızı hangi yollar- dan hangi vasıtalarla sevkedece. ğiz? İtalyanın harbe girmesi üze- rine, Akdenizde beynelmilel tica. ret yolları — kapandıktan sonra, Karadeniz yolu canlanmıştır. Ka« radeniz yoluyla ticaret yapaca« Bimız memleketlerin başında Ro. manya gelir, Romanyanın transit hususiyetleri olduğu için, bu memleket vasıtasile şarki ve mer kezi Avrupaya Tuna memleket. lerine mal sevketmek kabildir. Esasen harpten evvel, Türki. ye — Romanya arasında yapılan transit anlaşması üzerine bir kı. sım ihracat mallarımız Romanya vasıtasile Almanya, Macaristan ve Çekoslovakyaya sevkedilmek- te idi. Son bir kaç günlük müşahede- lerimize bakılırsa Romanya trtan- sit yolunun eskisine nisbetle çok inkişaf edeceğine hükmedebiliriz. Akdeniz yolları kapalı olduğu i« çin, Romanya ihtiyaçlarından bir kısmını Türkiyeden tedarik ede- cektir. En büyük misal, son gün- lerde Romanyalıların Türkiye- den zeytin ve zeytinyağ talep et- mesidir Şimdiye kadar Roman- ya ekseriyet itibarile bu malları Yunanistandan almaktaydı. Hal. buki Yunan limanlarile, Roman. ya limanları arasında vapur se- ferleri durmuştur. Zeytin ve zey- tinyağlarımıza karşı taleplerin artmasındaki sebep budur. Romanya vasıtasile Çekoslo. vakya, Macaristana ihracat ya- pılmakta idi, nitekim her gün li. manımızda görülen Macar ban- dıralı Tuna gemileri bu va ffeyi ifa etmekteydi. Fakat bu vapür. lar, bundan sonra Akdenize çıka- miyacağı için, yalnız Macaristan- la İstanbul limanı arasında sefer yapacaklardır. Bu itibarla Macar vapurlarının seferleri de artmış olacaktır. İkinci bir ticaret yolu da, de- miryollarımızın Avrupa hatlarile olan münasebetleridir. Maama- fih bu yol üzerinde ticari nakli. yat başlamıştı. Çünkü harpten sonra, kara nakliyat tarifelerile den'z tarifeleri arasında aşağı yu karı bir fark kalmamıştı. Harp sigorta primleri, — navlunların yükselişinden başka, fazla ola. rak tüccarı ziyana sokan kontrol hâdi'seleri de vardı. Halbuki va- gonla yapılan nakliyat kontrol müşkülâtına uğramadığı için tüc. carın daha ziyade işine gelmekte idi. Nitekim bir kaç aydanberi yumurta tacirleri İtalyaya va- gonla yumurta sevketmekte idi. ler. Hasrlı bugünkü — beynelmilel şartlar altında dış ticaret müna- sebetlerimiz, - Karadeniz yoluna, Son Hâdiselerin Piyasamızdaki Akisleri Bu Hafta Neler Sattık - Ve Neler Aldı bir de demiryollarına inhisar et mektedir. y Bir Haftada Neler Sattık? — u hafta ihracat için B durgun bir hafta mıydı Akdeniz yollarının kapanmasın rağmen, piyasanın felce uğrad ğini kabul etmek doğru değildi: Yukarda yazdığımız gibi Akdeni? yolu kapanıp, Romanya yolu :' sıtasile yeni talapler yeni işler a çılacağına dair hâdiseler v Nitekim Romanyadan zeytin v zeytinyağ talepleri gün geçtikçe artmaktadır. Yalnız bu hafta içinde Romanı yaya 16 bin küsur liralık zeytil gönderilmiştir. Zeytinlere Şi olan talep yüzünden, zeytin fi. yatları artmıştır. K Romanyaya satılan eşya arâ« sında kendir, balık, susam, kü meyvalar da ekseriyeti teşkil et. mektedir. Bu hafta içinde Çekos. lovakyaya olan ihracatın da art. tığına şahit oluyoruz. Çekoslo. vakyayla aramızdaki kliring ar laşması bir sene daha temdit G« dildiği için, ticari münasebetleri. mizde tekrar bir inkişaf görül. müştür. Çek rejisinin yarım mila yon kılo tütün alacağından bah sedilmektedir. Bu hafta içinde Çeklerin bizden aldığı eşya a sında deri, kuru meyva, kenı bulunmaktaydı. Buigaristana olan ihracatımı! Za da da bir inkişaf görülmektedir! Son zamanlarda Bulgarlar, biza den kendir, kuru meyva, iç fın dik, zeytin yağ almaktadırlar. — Türkiye — Almanya arasındı 21 milyon liralık yeni bir tica anlaşması yapıldığı malümdür. Bu anlaşmadan serbest piyae saniın büyük bir istifade | etmesine imkân yoktur. Çün Almanyadan gelecek eşya, ekse riyetle fabrikaların yedek âletle. rine inhisar etmektedir. Bu fab rikaların çoğu devlet fabrikala dır. Türkiye — Almanya arasında 21 mılyonluk ticaret anlaşmasın. dan başka, müddeti bir sene ol« mak üzere bir kliring anlaşması yapilacağından bahsedilmektedir Piyasayı en ziyade alâkadar eden mevzu budur. Bu Hafta Neler Aldık? ü « .ıv em u hafta içinde yine demir bekleniyordu. Fakat Ak- denizdeki kontrol muameleleri yüzünden demirlerin gelmesi te« ahhura uğramıştı. Son günlerde de alınan bir habere göre, de« mirler yanlışlıkla Selânik lima: __i na cikarılmıştır. Bu hafta limantmıza geleceln vapurların bir kısmı bitaraf li manlara iltica ettiği için, bir çok siparişler de yollarda kalmıştır, Bu yüzden zarar gören ıthalâ% çı tacirler çoktur. Bu malların parası da, akreditif muamelesi yüzünden peşin verilmişti. Asıl tücearı teessüre sevkeden hâdise de budur. Bu mallar nasıl gele. cek? Hangi vapurlarla... Henüz bu meseleler halledilmis değildir. LOKMAN HEKİMİN ÖĞÜTLERİ ; : HEMOJENİ HASTALIĞ! © Erkek çocuklarda soya çeken hemofili hastalığının kızlarda karşılığı bu hemojeni hastalığı. dır. Bunun da soya çekmediği o- lur. Fakat daha ziyade soydan, erkek çocuklardaki hastalık gi- bi daima anneden geldiği daha çoktur. Hem de en ziyade kız. larda görülür. Bu da görünüşte erkek çocuk lardaki hastalığa çok benzer. İkisinin ayni hastalık sayılma. masına sebep kanın mühim bir hassasında iki hastalık arasında fark bulunmasıdır: Hemofili has talığına tutulan erkek çocuğun kanı pıhtılanmadığı halde he. mojeni hastalığına tutulan kız çocuğunun kanı normal kan gibi pıhtılanır... Bundan başka da, gene kanın hassaları bakımın. dan iki hastalık arasında fark olduğundan bu iki hastalık bir. birinden ayrılmıştır. Bu hastalığın pek küçük yaş- ta başlaması daha azdır. En zi- yade bluğ yâşına yakın bir za. manda baslar ve daha sonra da devam eder. Hangi yaşta başlasa en mü. him alâmeti sık sık burun ka- tirip harbi takip ile l dır, Kan az ak da u. zun sürer. Dişetlerinden sık sık kan gelir. Bazılarında kan gö- ğüsten gelir, O vakit insanın aklına hemen göğüı veremi has lar: Birkaç haftada, birkaç ay- | da, bazılarında birkaç senede bir defa. O fasılalar esnasında hastalığı belli edecek hiç bir talığı gelir. K den kan gelir, o vakit de mide ulseri düşünülür. Halbuki iki. sinde de sebep bu hemojeni has. talığıdır. Bazı da hep ayni se- bepten idrardan kan geldiği de olur, Kız çocuğun bluğ yaşında ya hut daha onra kadın olup gebe kaldığı vakit, vakitsiz. olarak kan geldiği de vardır. O haller. de de hatıra türlü türlü hasta. lıklar gelir. Onun için, pek de ehemmiyetli olmıyan bu hasta. hığın, bilinmesi faydalı olur. Bunun, dikkat edilecek bir a-. lâmeti de cilt üzerinde benek benek ve toplu iğne başı kadar küçük kırmızı kan lekeleri ya. hut mor, siyahımtrak çürükler peydı' dır. Bu hastalığı ÇK K l kız ç kolu, bacağı bir tarafa azicık çarpınca bu çürükler meydana çıkar. Bu alâmetlerin hiç aralık ver. meden devam etmesi pek az gö- rülmüştür. Hemen daima az çok uzun fasılalarla meydana çıkar. Bundan dolayı, hemojeni has. talığı pek de şey değildir. Yalnız, veya başka bir uzuvdan sık ve çokça kan gelirse o vakit kan. sızlığa sebep olur. Zaten hastalığı iyi etmek ça. releri de vardır. Yerine göre | serum şırıngası yaparlar, Biraz kan verirler, hormon çıkaran guddelerden vererek kara ciğer yedirerk, röntgen ışıklarına kar - nı tutarak tedavi ederler, lüzu. muna göre ameliyat bile yapar.. lar. Ameliyatla bu hastalıktan kutulanlar da pek çoktur. Hemofili hastalığı, sünnet a- - meliyıundın dolayı, erkek ço. çuklar için tehlikeli olduğu hal. de onun kızlarda karşılığı sayı. | lan bu hastalığın tehlikeli aol. ması pek nadir olarak görülmüş tür... Bununla heraber ona b%ç" ehemmiyet vermemek #oğru ol. — maz. Ondan - tedavi ile - büs. bütün kurtulmak elbette dah iyldir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: