İTAN Nİ soner senetli Ecnebi 2800 Kr. > " 1 sene e bie BAY Ne - Ne ve İl dü olm s9 AA ediye İhtikâra mı ban Oluyor? Ükümet İstanbulda et nak. Tiyat ve tevziatımı geçen msaniden itibaren Beledi. ermişti. Klinde ba işi ba. ina yetecek derecede ve» lunmıyan Belediye ise, bu Sını, 60 bin lira mukabilinde, 3y müddetle kasaplar şi devretmişti ve 1 Hazi, (yani yarından) itibaren, İN kendi üzerine alacaktı. hat araya harp girdi. Ve Be. muhtaç bulunduğu vesa. irtemedi. ver Beer e e e EE, ik bu işi becere. , kasaplar şirketile anlaşmayı uzatmak iste. Balki, Dahiliye Vekâleti, İNİN kasaplar şirketi üzerinde mı istemiyor ve Beledi. Yarından itibaren, et nakil üzerine almasında #diyer. Bu ısrar Üzerine, İlye yine kasaplar şirketine Füyor, ve onun elinde bu. 9 vesaiti satın almak istiyor. İse, Belediyenin müşkül Sette kaldığım görünce bu Mİ kabule yanaşmıyor. Bele. e sirkete > Ne olursun? diyor, bari şu i bana yalnız. bir ay için sız ola ETEL di. bu ikinci teklif karşı. Yütfen merhamete () geli. 0 vu cevabı veriyor: Vereyim: Fakat buna mu. ©5 bin Jira isterim!” i İY m, hu vaziyet karşısında eiiyenin ne yapacağı. iyoruz. Belediye, bugün, sr girketine 65 bin lirayı mecburiyetinde kalabi, Ve bu takdirde, halkı ihti. kurtarmasını beklediği. Belediye, ir ihtikâr kurba. hevkilne düşer, , kasaplar şirketiz > Efendim... Bu işin mere. tik var? Mal benim Onu bir ay kiraya ver. kin 65 bin, veya 650 bin li- benim hakkım değil Ren kimseyi malımı satın mecbur etmiyorum ki?” den sözler söyliyebilir. bu işin bu suretle kanı. En gösterilmesi, yapılan “iğn hakiki o mahiyeti la verilecek makul hü Biştirmez! Ütlediyeye gelini; şimdi, bu vessiti bir ay iğin ki. İstemesinden de anlaşıl. ki, zamanında davran. nkü vaziyete düş kurtulmasına imkân bu. İŞ olurdu. bugün, muharebe daha İhienişlemiş bulunduğu hal. iye, bu vesaiti bir ay Betirtebileceğinden emin i, kasaplar şirketile böy. hlaşmaya girişmek İsti. ie, başarılması müm. i, bugünden daha Sartlar içinde geçen altı da niçin yapmadı? ape, eğer bu 65 bin Ni. k mecburiyetinde ka. gidi İhmalinin cezasını demektir! ” ha Neyiz, bu fevkalâde şart. ve içinde, bu fevkalâde fevkalâde hir tedbirle İmkân bulunamaz mı “İlye, bu fırsatçılara, yaş hi, en da mazur körebile. dere veremez mi? dersin verilmesi “ka. suz”, veya “Beledi- Kn üstünde” gö- » tutulması lâzım gelen “ip yol, Dahiliye Vekâ- iyeye bir ay daha İş, ermesini temin etmek. yi Belediye bütçesinden finn sokağa atılmasına cek tek çare, bu ka. TAN (ROMA MUHABİRİN ROMA MUHABİRİMİZİN MEKTUBU la in Harbe Girmek Uzere Bulunduğuna Hükmedilebilir mi? Roma, 25 İze şuracıkta, İtalyadan üç dört levha çizeceği 1 — Gazetelerin müttefikler öleyhindeki şiddetli yazılarına son bir iki haftadir yer yer ve zaman zaman sokak nümayişle. Ti de karıştı. Hattâ bir kaç şe- hirde müttefiklerin konsolosluk binalarına mürekksp şişele #- tıldı. Bu patırtıların uzaklara giden sesi, İtalyanların, mütte. fikler sleyhinde harbe girmeyi istediğini bağırıyor; halbuki göz ile görünen hal şudur: Bu batırtıları yapanlar mek. tep çocuklarıdır. Dün de Roma üniversitesinin faşist talebesi Sinyor Mussolini. ye bir mesaj gönderip «Akdeni- zin hürriyeti » için harp istedik. lerini bildirdiler. Hatırlıyorum: Avusturyayı * işgal ettiği gün, yani İtalyanmi Orta Avrupa po. litikasıma ö darbesini vur. duğu gün, vaziyeti kurtarmak, İtalyanın, Almanların bü ha- rekelini meşru bulduklarını göstermek üzere Virginio Gay. da'yı Roma üniversitesinde bir konferans vermiye memur et mişlerdi. Bugün Almanya ile birlikte harp istiyen o talebe, Gaydayı o gün alkışlamıştı. Bir ilk okul gibi disiplin altında o- len Roma üniversitesinde bu hareket büyük nümayiştir. 2 — Halk, her sınıf balk bu halden muztariptir; çünkü harpten ürküyor ve “na sevk tebii halinde bir Alman düş. manlığı hâkimdir. 3 — Ordu harbi istemiyor. İ. talyanca biliyorsanız, kahvede, #rende harpten bahseden her subayın sözlerinden bunu an. larsınız. 4 — Size şu mektubu Yaz. madan bir saat önce Pi- azza Colonna'daki kahvede, ya- nıma bir Alman gazeteci arka. daşım geldi. Alman büyük el çiliğinde resmi dostlarınm yan- larından geliyormuş. Bana 50. uk heyecanı ile: — İtalya, on güne kadar har. be giriyor, beklediği, Alplerde karların çözülmesidir, dedi. Ben bu Alman gazeteci ile bir yıldanberi tanışırım, Buraya ilk geldiğinde ona hiç tanımadığı Roma hakkında olduğu kadar, hiç tanımadığı İtalyanlar hak. kında da faydalı olduğum için beni sever, Benim ne (#1) oldu- ğZumu, Anglofil mi, yoksa Ger- manofil mi olduğumu bilmez; yalnız italofil olduğuma kani, dir. Ona göre ise bu kadarı ba. na açılmasına yetiyor. Sordum: — Alâ, ama İtalya nasıl bir harp yapacak? Bir devlet sırrma verilen bir ehemmiyetle kulağıma doğru e- Bilerek cevap verdi: * — İtalya, Fransaya harpa. çacaktır, fakat ayni zamanda Türkiyeye karşı bir tecavüz fik. ri olmadığını bir nota ile Anka- raya bildirecektir. Ben zannediyoruin ki, ona AL man sefaretinden verilen bir sır değil, bir vazifedir. Belki de bu saatte bütün hükümet merkez. lerinde bir çok Alman dostlar böyle benimki gibi bir çok ku. laklara eğilip bu devlet sırrını açmak cürmünü irtikâp ediyor» lardır, 5 — Ama hükümet gerçekten sır kumkuması, Bir şeyler ölü. yor, bir şeyler yapıyor; ama ne Yapıyor, neler oluyor, bunu an. Eyabilen yok. 6 — Romada bir de ciddi, Dormal, bir diplomatik faaliyet var: İtalya hükümeti İngütere ile abloka davasında bir anlaş. mıya varmak için müzakere ha- Mindedir. 7 — Kont Ciano'nun Arna- vutluk seyahati hakkında resmi mahfiller, bunun « Yeni İtalyan vatandaşların sasdetlerini te. min yolunda faşist hükümetçe Almanyanın Romadaki “Alman dostlar” İtalyanın 10 güne kadar harbe gireceğini kulaklara fısıldıyorlar. Bu devlet sırrını () etrafa yayan propagandanın “belki Fransayı paniğe vermeğe yarar” düşüncesini takip ettiği şüphe götürmez bir hakikattir. Yok. sa İtalyada halk da, ordu da harp aleyhtarıdır ve İtalya, bu harbin zafersiz bitmesi arzusundadır. ——————————————— —————— a —— yapılmakta olan imar işlerini sadece bir ziyaret» olduğunu söylüyorlar. Fakat yarı resmi mahfillerde, bir ihtimal halinde, Harleiye Nazırının Arnavutlukta bir goslav hükümet adamile gö tüğü söyleniyor, Bu mehfillerde Kant Ciano'nun seyahatine baş. ü birmâna verilememek. tedir. Deniyor ki, Fiyume'deki nümeyişlerden sonra, Hariciye Nazırı, Yugoslavyaya, o nü. mayişlerin asıl neyi ifade ede- bileceğini izah etmek, son va. ziyetler üzerine Rusyaya doğru kayan Yugoslavyanın bu kay- masını durdurmıya teşebbüs et- mek ihtiyacını duymuştur. Her halde efkârı umumiyede, İtalyanm Yuyoslavyoya karşı bir harp hareketine geçmesinin İtalya için, hattâ Fransaya kar- şı harp açmaktan daha tehlikeli ihtilâtlar doğuracağı kanaati hâkimdir. Belkide Balkanlar denince hatıra Rusyanın gelme. si tarihin doğurduğu bir tedai. dir; sma her halde, Vistül bo. yuna yerleşen ve Baltıkta ken- dini emniyete alan bugünkü Sovyet Rusya, kendini göz gö. re göre cenuptan tehlikeye dü. şürecek değildir. Bu, İtalyada bir kanaattir. (görüyorsunuz ki, İtalyanm manzarası, bu hali (e, bir fütürist ressamın tablosuna benziyor, Tabloda bir çok ele. marlâr, biribirlerine girmiş bir haldedir. İtalyanın ne yapaca- ğını bu elemanların hangisin. den istimzaç edebiliriz: Ellerindeki mürekkep hokka. larını savuran çocukların hare- ketinden mi, genç subayların sızlanışından ve halkın Alman düşmanlığından mı? Bir yandan da azametli; kendinden emin bir tavır takınan hükümetin hangi jesti asıl maksadının ifadesidir: İngilterenin o mümessilleri İle yapmakta olduğu görüşmele” mi yoksa gazeteleri ve çocukları tahrik ediyormuş gibi görünen hali mi? Bence, bu fütürist tablo dare el olmıyan, fakat bir realiteyi 1. fade eden «İstikbale doğru di- kile kalmış bir endişeli göze dür: İtalya harp olmasını isteme miştir, İtalya bu harbin zafersiz bitmesini istemektedir. Fakât iki taraftan birinin zaferi mu. kadderse, bu İtalya için fenadır, bari harbe girmemiş, tükenme miş, kırılmamış olmanın kâri olsun kurtarılmalıdır. Fakat, İtalya bu maksadmı açığa vuramaz. Almanya yanı başında: — Haydi, başlasana! diye bo. yana kolunu dürtüyor. İtalya da, başlamak üzere i. miş gibi yapıyor. «— Kim bilir, belki bu jest bir zafersiz sulhe de yarar.r İtalyan devlet adamı böyle düşünüyor. Bu, Fransada paniğe ya- Eğilip eğilip kulaklara devlet sır fısıldayan Alman gazeteci ise böyle düşünüyor. DE BelçikanınSon Yıllarda Geçirdiği Buhranlar Leopold ve Pierlot pa ve İngiltere hükü. metleri, Lokarno mua. hedesile, Belçika düşman istilâ. Sina uğradığı takdirde yardım- da bulunacaklarını vaddetmiş. lerdi. Fakat, geçen sene ortalık karışmağa (o başlayınca Belçika, tamamile bitaraf bir devlet ola. rak kalmak ümidile Lokarno muahedesini tanımadığını ilân etti, Buna rağmen, İngiltere ile Fransa, bir tecavüze uğradığı takdirde müavenetine gelecek. lerini Belçikaya garanti ettiler. Bu vaziyet karşısında Kral Le öpold'ün resmen müttefiklere hiçbir angajmanı yoktu. Fakat 10 mayısta İngiltere ve Transa. dan resmen yardım istiyen kra- lin o günkü acı feryadını hatır. larsak, kendisinin resmen değil- se bile vicdanen pek büyük bir taahhüde girmiş olduğu muhak. kaktır, Leopold'ün karı, İsviçre Prensesi Astrid, 1935 senesin- de karı kocanın beraber geçir- dikleri bir otomobil kazasında ölmüştü. Etrafındakiler, gayet Sicak kanlı ve sevimli olan kra- lin © zamandanberi değiştiğini, Sert ve çabuk asabileğen bir mi- zaç sahibi olduğunu söylüyor. lar. Maamafih bu tarihten iti. baren Leopold'ün hükümet iş. lerine olan alâkası artar. İngil. tere kralı gibi Leopold'ün kral- lak salâhiyeti irsidir, meşrutidir. Belçika Kanunu Esasisine göre, onun hiçbir hareket ve kararı, €n az bir nazır tarafından kabul ve imza eğilmedikçe kanun c- Jamaz. Bu itibarla, Leopold'ün hiç kimseyi haberdar etmeden, Almanlarla yaptığı son sulhün hiçbir kıymeti yoktur. Yani AL manya ile sulh yapan Belçika hükümeti değil, Belçika kralı. dir. Belçika kralmın bu kararına muhalefet eden ve «Belçika hürriyet için sonuna kadar çar- pışmakta devam edecektir» di. yen Başvekil Pierlot, katolik partisine dahildir. Belçika ka- Belçika Krah Üçüncü Leopold ve Holanda Kraliçesi Wilhelmina binesinde vâki olan bir çok mü. nukaşa ve istiğnalardan sonra 18 Nisan 1939 da Başvekil ol- muştur, gri kabinesinin son 86- nelerde eh büyük derdi lisan meselesi olmuştur. Belçi- kanın yarısı almanca ile Holan. da dili arası bir şey olan Flâ- man lisanımı kullarırlar, Diğer kısmı İse fransızca konuşur. Flâ man Partisi Felomenk dilinin resmi dil olarak kabülü için mü- cadeleye girişmiş, nihayet Pier- lot hükümeti, parlâmentodan muvafakat karârını çıkarmıya muvaffak olmuştur. Flâman di. li konuşulan kısımlarda bu dil üzerine iş görülecek, frans'ca- nın hâkim olduğu mıntakalarda İse fransızca resmi dil olacaktı. Dil meselesinin hallindenberi Belçika kabinesindeki birlik art mıştır. 1938 senesi kânünüevyelinde Kral Leopold komşusu Ho. landa kraliçesi Vilhelmina'yı ziyaret etti. 19039 senesinde Vil. helmina bunu iade etti. Ru mü. rasebetle verilen bir ziyafette iradettiği bir nutukta Kral Le- opold, nüfusları yekünu 100 milyonu bulan Avrupanın kü. çük devletlerinin el birliğile sulh için çalışmaları ihtiyacın. dan bahsetti. Bu devletlerin ik. usaden Ve siyaseten birleşme- leri ve sulh uğruna bütün gay. retlerini sarfetmeleri arzusunu öne sürdü. O zamanlar, kralın küçük devletler arasında Balkan dev- letlerini de kasdettiğini, zira 100 milyon gibi büyük bir nü- fusun ancak bu takdirde elde edilebileceğini ileri sürenler de oldu. Vilhelmina bu sulh ve an- laşma ittifakma çoktan razıydı. Fakat bu davetten hiçbir netice çıkmadı. ge son defa tâarrn. Za uğraması üzerine, ver. Fransızlar, Lokarno muahedesi.. nin yırtılmış olmasına rağmen, Belçikanm yardımına koştular, Bu esnada İngiliz (O Başvekili Churehili; Büyük Harpteki kah. ramankklarile meşhur Roger Keys'i Kral Lcopold'e müşavir olarak gönderdi. Kralm teslim ölmasmı müteakıp oLondraya dönen Keys, kendisile mülâzat yapan gazetecilere; «Ümit ederim ki, bütün vi kıalar ve hâdiseler meydana çı. kıncıya kadar Kral Leopold'ün bu hareketi hakkında hüküm vermekte geele edilmiyecektir.» Avam Kamarasındeki nut kunda Churchill de ayni te. menniyi izhar etmiştir. Bu dakikada nerede olduğunu bilmediğimiz Üçüntü «Leopold, 39 yaşındadır. Üç çocuğu vardır. 12 yaşındaki Prenses Josephine, 8 yaşındaki Prenses Boudin ve veliaht 5 yaşındaki Prens Ak bert, Üçü de şimdi Leopold'ün kız kardeşi olan İtalya vellahü Uraberto'nun karısının yanın. dadırlar. Anneleri Astrid, biraz evvel bahsettiğimiz üzere 1925 senesindeki otomobil kazasında ölmüştür. Kendisini Unutan Kumandan Jülyari Bebeği - Şahitler Kaybolunca! olandadan İngiltereye iltica edenlere çok yardım eden vasıtalardan biri de İngiliz harp gemileridir. Bunlardan bir tanesi de Zuyder Zee, mıntakasında bü- yük bir deniz harbini muvaffakı. yetle bitirdikten sonra artık $a- hilden ayrılmak üzereydi. Ku. mânden, işi sağlama bağlamak ü- zere Holandanın buradaki ordu. ları kumandanile telefonla konu. şarak ona İngiltereye dönmek ü- zere oldukların bildirdi. Aldığı cevap şuydu: «Aman buraları 2- teş içindedir, Hepimizi alıp götü. rebilirseniz iyi olur. Bilhassa, fi, lânca mıntakada müfrezeleri, kaybeden beş İngiliz neferi var. dır. Diğer bir mıntakada müdafa- asız şu kadar Holandalı vardır ve ilâh.» Böylece yardıma muh. taç olan tekmil askerlerin mev. kilerini bildiren kumandan nasıl. $a kendi yerini söylemeyi unut- tu ve telefonu kapattı. Kuvvetli tayyare bombardımanına rağmen İngilizler herkesi bulup kurtar. dılar, Fakat bir türlü kumanda. nin olduğu yeri kestiremediler. Telefonla yapılan araştırmalar. dan bir netice çıkmadı. İster is temez, arkalarında duman ve 3. teş içine gömülen bir diyar bira karak hareket ettiler, Nasreddin Hocanm eşek hikâ. yesi gibi kumandan da o telâş a- rasında kendisini #aymağı unut. muştu. . Jülyanın Bebeği: on zamanlarda İngilterede Kınlhaç şöyle" bir ilân yaptı: «Elinizde yaral askerle rin tesellisine yarayacak na ka. dar lüzumsuz eşya varsa bizim vasıtamızla onlara gönderebilir. siniz» Şimdi Kınılhaç merkezleri. ne kucak kucak paketler gelmek. tedir. Tabii bunların çoğu ban. daj, ecza, elbise gibi kullamşir şeylerdir. Fakat geçen gün gelen paketler arasmda Kızılhaç me. murlarını şaşırtan bir şey çıkmış. tir. Bu paketi küçük Jüiyan gön- dermiştir. İçinden çıkan saçları sarı bukleli, mavi gözlü bir taş bebektir. Bebeğin göğsüne ilişti. rilmiş Jülya'nın şöyle bir mek. tubu vardır: Muhterem Kızılhaç; «Ben beş Üye eli adım Jül ya'dır. Geçen gün gi zeteyi okurken sizin iğeri te elli edecek şeyler istediğinizi İ- şittim, o Kahramanlıklarını her gün işittiğim Ingiliz askerlerine böyle bir şey gönderınek istedim, düşündüm. Beni en çok teselli e- den, canım sıkıldığı zaman, has. ta olduğum zaman beni en İyi eğlendiren bebeğim Zozo'dur. Bu nun yaralı bir askere en iyi bir teselli vasıtası olacağına eminim. Zozo'yu size gönderiyorum. Sa- bahları yalnız çay içer, pazar günleri beyaz elbisesini giyer Kuzum bu İki mühim noktayı u- nutmayın, Jülya» Bu hâdisenin gazetelere geç- miş olduğuna bakılırsa Zozo'ya Jülya'nın umduğundan daha çok itibar ediyorlar. . Şahitler Kaybolunca! pa son günlerde bir. kaç sınıfı tekrar askere ça- gırdılar, Bu ansızın yapılan da. vetler ikide bir tabiztile bir çok plânları altüst etmektedir. Ox- ford'lu Jack Adams'ın başına ge- lenler de bu yüzdendir. Adams, bundan bir müddet evvel iki ar- kadaşından önlerindeki cumarte- si günü yapılacak olan nikâh merasiminde şahitlik yapmaları- nı rica etmiş, onlar da kabul et- mişlerdir. Jack, Oxford'dan Lon- draya geleli üç ay olmuştur. Hal. buki İngiltere kanununa gör, nikâh şahitlerinin en aşağı İkİ se- ne müddetle tanıdığınız dostlar olması icap eder. Ne İse Jack'ın Londrada bulunan iki tanıdığı bu | yegâne iki dost şahitliği kabul et. tklerinden mesele yoktur, Cu. martesi sabahı Jack, nişanlısı Anne Dayes ile beraber belediye dairesine gelir. Fakat meydanda arkadaşlarından eser yoktur, Bek lerler, beklerler, ne gelen var ne giden. Derken içeriye bir postacı girer ve bir * af çetirir. Bu arkadaşlarından Jeck'a gelen bir) telgrafar. «Gelemiyeceğiz, dık, mesut ol!» Bunu okuyunca Jack, meri yalvarır: ii | «Benim tanıdığım kimse Şii olanlar da gitmiş. Artık seniii bizi evlendiriver.» ha Kâtip ciddi ve inatçı bir ağiğiii dır, «Şahitsiz nikâh olmaz, “ği kasını getir» der, Jack: — Kimseyi tanımıyorum, dir, diye ısrar vam eder. Nikâh memuru bil amlı israr üzerine fena irleniverir ve polis çağ Büyük bir caka ile Jack'a; — Polisler gelsin de sen göl sün, der, Polisler gelince şöyle bir hi se cereyan eder: Memur polisleri — Şu münasebetsizi alm türün, diye emir verir. Pi Jack'a yaklaşan zabıta meği ları birdenbire: — Ah, Jack, sevgili Jack, nerelerdesin diye bağırırlar, ğü Jack da dikkat edince, poli rin senelerdenberi görmediği Mİ ki mektep arkadaşları olduğumu farkına varır. Hemen onlara yeti anlatır. Bu sefer Jack'; tevkif için len memurlar, ona şahitlik e ler ve Jack da böylece hem Wine, hem de eski dostlarına vuşur, askere NN 4 Ye pi Daha Nelerden Korkarlar ? Anemophohie: Rüzgürl fırtmalardan korkan sinirli de haylice çoktur. Bu kö dan evda kapanıp kalırlar, © Anotophobie: Çiçek korku pek garip görünürse de, bu ti Jüsü de vardır. Anthropophobie: Geçen gü anlattığım kalabalık korkü nun bir adıdır. İ Aph&phobie: (o Başka birliği dokunmasından korkmak, mirli korkuların en sıkamiığğ larından biri. Kimsenin na oturamaz, sokakta kim dokunmadan geçmek için göl yerlerden gider. En fena tarağı terzinin prova ederken (vü; düne dokunacağı korkusu! yeni esvap yaptıramaz. Astraphobie: Şimşekten kopiği mak, astrophobie, gök mesinden korkmak. Bu da gö görülen korkulardan biri... gürlerken başlarmı yastıkla nın arasına sokan Sinirli) kulakları çınlasın... Automyasphobie: Üstünü kii letmek korkusu. Bunun da fi kadar çok olduğunu herkes bil vir, Bacillophobie: o Ötedenb bildiğimiz, mikrop korkusu mektir. Balistrophoble; o Bombadaıği fişekten korkmak ta (siniriiiiiği alâmetlerinden biri (Sa; da,, hu harp başladığındanb sinirli olmıyanlara da bu bir korkudur. Basophohle: o Yürüyemem korkusu da pek acıklı bir şey g Tur, Sinirli bu korku sebebile turduğu yerden kalkamaz. Bahophobie: © Yer altınd yerlere girmekten korku, sığınak modası devrinde & bir şeydir. Bromidrosiphohie: o Kokuları dan korkmak, koku iyi de olsa, fena da olsa. Bazısı bilği koku duyunca düşer bayılır. Cainotophoble: Yeni şeyler. iel den korkmak, Sinirlilik en zis yade Bayanlarda olduğu halde bu türlü korkunun onlarda peleği az olduğunu kolayca tahmin e dersiniz. Yeni şeylerden korku mak çok olsaydı, yeni modalari hiçbir vakit yerleşemezlerdi. Cahoptrophobie: Aynaya baksii maktan korkmak. Bu da, bergi ket versin, sinirli Bayanlarda lmez, yoksa dünyanın eni güzel manzarasından o mahrum) kalırlardı. 1 Chromatöphobie: Renk kor kusu, Bazı renkleri göremez O renkte esvan e'vemez. J Cheroşhehie: Keyif), neseli | yerlera"n Körkmak. Somurti sinirlilrin korkusu iğ m iz ta