YAN 31.5.940 | 31 MAYİS 940 TAN | ABoNnE BEDELİ ı Türkiye Ecnebi x KF0 Kkr. —1T sene — 2800 Kr. İse » 6 Ay 1500 * *y :“0 a 8 Ay 800 ” 88 » 1Ay 300 » kmeflerarası posta İttihadına olmıyan memleketler için e bedeli müddet sırasiyle 16, 9, 3,6 Hradır. Abone be- î Seli peşindir. Adres değiştirmek K kUru<tur Cevap için mektup- h'l 10 küuruşluk puül ilâvesi lâzımdır, SÜNÜN MESELELERİ | ©diye İhtikâra mı J tban Oluyor? üÜkümet İstanbulda et nak. 'k, İiyat ve tevziatını geçen K ünusaniden itibaren Beledi. * vermişti. Elinde bu işi ba- A 'asma yetecek derecede ve« # Pulunmıyan Belediye ise, bu &h Sbı, 60 bin lira muknbılınde, ây müddetle kasaplar şir. de devretmişti ve 1 Hazi. t (yani yarından) itibaren, kendi üzerine alacaktı. Ti Sat araya harp girdi. Ve Be. Ye, muhtaç bulunduğu vesa- Setirtemedi. olarak bu işi becere. i için, kasaplar şirketile anlaşmayı uzatmak iste. buki, Dahiliye Vekâleti, kasaplar şirketi üzerinde sını istemiyor ve Beledi. © yarından itibaren, et nakil V, işini üzerine almasında İ diyor. Bu ısrar üzerine, diye yine kasaplar şirketine h. Tuyor, ve onun elinde bu. Si * vesaiti satın almak istiyor. ise, Belediyenin müşkül tte kaldığını görünce bu A, ' kabule yanaşmıyor. Bele. ' Sirkete: .© Ne olursun? diyor, bari şu mlıana yalnız bir ay için t, bu ikinci teklif karşı. ıüt[eıı merhamete (!) geli. * su Cevabı veriyor: Vereıım Fakat buna mu- 65 bin lira isterim!” lk İmdi, bu vaziyet karşısında W0 h Belediyenin ne yapacağı. O “miyoruz. Belediye, bugün, şirketine 65 bin lirayı V. mecburiyetinde kalabi. SÜ 'bu takdirde, halkı ihti. & kurtarmasını beklediği. lediye, bir ihtikâr kurba. kune düşer, kta, kasaplar şirketi: Efendim... Bu işin nere. k âtikâr var? Mal benim Onu bir ay kiraya ver- ı"ll 65 bin, veya 650 bin li. mek benim hakkım değil kimseyi malımı satın h.? Mecbur etmiyorum ki?” üden sözler söyliyebilir. bu işin bu suretle kanu. '“ll gösterilmesi, yapılan şilğın — hakikt — mahiyeti dda yerilecek makul l'mz ı siştirmez! v" "edîyeye Zelineş; —şimdi, vesaiti bir ay iğin ki. istemısi.nden de anlaşıl. h t ki, zamanında davran- günkü vazıyete düş. ah asına bu. İk, “S olurdu. Öih . bugün, muharebe daha işlemiş bulunduğu hal- *diye, bu vesaiti bir ay Betirtebileceğinden emin , kasaplar şirketile böy- ':h aşmaya girişmek isti. hllde başarılması müm. N bu işi, bugünden daha / !lrllar ıçınde geçen altı TU niçin yapmadı? " ıh'l'çı, eğer bu 65 bin li- Mek mecburiyetinde ka. Pa i ihmalinin cezasını A Tmektir! | j h um""ı, bu fevkalâde şart. Ti içinde, bu fevkalâde ? Vkalâde bir tedbirle Amkânı bulunamaz mı “İye, bu fırsatçılara, ya, h !ün da mazur görebile- ©rs veremez mi? ı"' dersm verilmesi “ka. Sunsuz”, veya “Beledi. Whlyetleri üstünde” gö h. ”. tutulması lâzım gelen Sip yol, Dahiliye Vekâ. Tp B"ıeıiıyeye bir ay daha ;’ İ '!'mesım temin etmek. 1 Belediye bütçesinden 4 Ş n Anın sokağa atılmasına “Üecek tek çare, bu ka. » v a'_ı'v. f ROMA MUHABİRİMİZİN MEKTUBU ] Ttalyanın Harbe Girmek ÜUzere Bulunduğuna Hükmedilebilir mi? Roma, 25 Size şuracırta, İtalyadan üç dört levha çizeceğim: 1 — Gazetelerin müttefikler aleyhindeki şiddetli yazılarına son bir iki haftadır yer yer ve zaman zaman sokak nümayişle. ri de karıştı. Hattâ bir kaç şe- hirde müttefiklerin konsolosluk binalarına mürekkep şişeleX a- tıldı. Bu patırtıların uzaklara giden sesi, İtalyanların, mütte- fikler aleyhinde harbe girmeyi istediğini bağırıyor; halbuki göz ile görünen hal şudur: Bu batırtıları yapanlar mek.- tep çocuklarıdır. Dün de Roma üniversitesinin faşist talebesi Sinyor Mussolini. ye bir mesaj gönderip «Akdeni- zin hürriyeti» için harp istedik. lerini bildirdiler. Hatırlıyorum: Almanynnm Avusturyayı işgal ettiği gün, yani İtalyanmi Orta Avrupa po- litikasına ölüm darbesini vur.- duğu gün, vaziyeti kurtarmak, İtalyanın, Almanların bu ha- reketini meşru bulduklarını göstermek üzere Virginio Gay« da'yı Roma üniversitesinde bir konferans vermiye memur et. mişlerdi. Bugün Almanya ile birlikte harp istiyen o talebe, Gaydayı o gün alkışlamıştı. Bir ilk okul gibi disiplin altında o. lan Roma üniversitesinde bu hareket büyük nümayiştir. 2 — Halk, her sınıf halk bu halden — muztariptir; çünkü harpten ürküyor ve “na sevki tabil halinde bir Alman düş. manlığı hâkimdir, 3 — Ordu harbi istemiyor. İ. talyanca biliyorsanız, kahyede, trende harpten bahseden her subaym sözlerinden bunu an- larsınız. 4 — Size şu mektubu yaz. madan bir saat önce Pi- azza Colonna'daki kahvede, ya- nıma bir Alman gazeteci arka- daşım geldi. Alman büyük el. çiliğinde resmi dostlarının yan- larından geliyormuş. Bana so. ğuk heyecanı ile: — İtalya, on güne kadar har- be giriyor, beklediği, Alplerde karların çözülmesidir, dedi. Ben bu Alman gazeteci ile bir yıldanberi tanışırım, Buraya ilk geldiğinde ona hiç tanımadığı Roma hakkında olduğu kadar, hiç tanımadığı İtalyanlar hak- kında da faydalı olduğum için beni sever. Benim ne (fil) oldu- ğumu, Anglofil mi, yoksa Ger- manofil mi olduğumu bilmez; yalnız italofil olduğuma kani. dir. Ona göre ise bu kadarı ba. na açılmasına yetiyor. Sordum: — Alâ, ama İtalya nasıl bir harp yapacak? Bir devlet sırrına verilen bir ehemmiyetle kulağıma doğru e- ğilerek cevap verdi: — İtalya, Fransaya harp a. çacaktır, fakat ayni zamanda Türkiyeye karşı bir tecavüz fik. ri olmadığını bir nota ile Anka- raya bildirecektir. Ben zannediyorum ki, ona Al. man sefaretinden verilen bir sır değil, bir vazifedir. Belki de bu saatte bütün hükümet merkez. lerinde bir çok Alman dostlar böyle benimki gibi bir çok ku- laklara eğilip bu devlet sırrını açmak cürmünü irtikâp ediyor- lardır. 5 — Ama hükümet gerçekten sır kumkuması. Bir şeyler olu« yor, bir şeyler yapıyor; ama ne “yapıyor, neler oluyor, bunu an.- İryabilen yok. 6 — Romada bir de ciddi, pormal, bir diplomatik faaliyet var: İtalya hükümeti İngiltere ile abloka davasında bir anlaş- mıya varmak için müzakere ha- lindedir. 7 — Kont Ciano'nun Arna- vutluk seyahati hakkında resmi mahfiller, bunun «Yeni İtalyan vatandaşların saadetlerini te. min yolunda faşist bükümetçe —'M?—Vı adbkik eait t Bd —— ——— Romadaki “Alman dostlar” İt gireceğini kulaklara fısıldıyor alyanın 10 güne kadar harbe lar. Bu devlet sırrını (!) etrafa yayan propagandanın “belki Fransayı paniğe vermeğe yarar” düşüncesini takip ettiği şüphe sa İtalyada halk da, ordu da harbin zafersiz bi götürmez bir hakikattir. Yok. harp aleyhtarıdır ve İtalya, bu tmesi arzusundadır. yapılmakta olan imar işlerini sadece bir ziyaret» olduğunu söylüyorlar. Fakat yarı resmi mahfxllerde, bir ihtimal halinde, Hariciye Nazırının Arnavutlukta bir Yu. goslav hükümet adamile görüş- tüğü söyleniyor. Bu mahfillerde Kont Ciano'nun seyahatine baş.- ka türlü bir mâna verilememek. tedir. Deniyor ki, Fiyume'deki nümayişlerden sonra, Hariciye Nazırı, Yugoslavyaya, o nü- mayişlerin asıl neyi ifade ede- bileceğini izah etmek, son va« ziyetler üzerine Rusyaya doğru kayan Yugoslavyanın bu kay- masını durdurmrya teşebbüs et- mek ihtiyacını duymuştur. Her halde efkârı umumiyede, İtalyanın Yugoslavyaya karşı bir harp hareketine geçmesinin İtalya için, hattâ Fransaya kar- şı harp açmaktan daha tehlikeli ihtilâtlar doğuracağı kanaati hâkimdir. Belki de Balkanlar denince hatıra Rusyanın gelme. si tarihin doğurduğu bir tedai- dir; ama her halde, Vistül bo. yuna yerleşen ve Baltıkta ken- dini emniyete alan bugünkü Sovyet Rusya, kendini göz gö re göre cenuptan tehlikeye dü. şürecek değildir. Bu, İtalyada bir kanaattir. Görüyorsunuz ki, İtalyanın manzarası, bu hali İle, bir fütürist ressamın tablosuna benziyor. Tabloda bir çok ele- manlar, biribirlerine girmiş bir haldedir. İtalyanın ne yapaca- ğını bu elemanların hangisin. den istimzaç edebiliriz: Ellerindeki mürekkep hokka- larmı savuran çocuklartn hare« ketinden mi, genç subayların sızlanışından ve halkın Alman düşmanlığından mı? Bir yandan da azametli, kendinden emin bir tavır takıman hükümetin hangi jesti asıl maksadının ifadesidir: İngilteremn mumessilleri ile y ta olduğu görüş mi yoksa gazeteleri ve çocukları tahrik ediyormuş gibi görünen hali mi? Bence, bu fütürist tablo da re el olmıyan, fakat bir realiteyi i- fade eden «İstikbale doğru di- kile kalmış bir endişeli göz» dür: İtalya harp olmasını istemne miştir. İtalya bu harbin zafersiz bitmesini istemektedir. Fakat iki taraftan birinin zaferi mu- kadderse, bu İtalya için ienadır, bari harbe girmemiş, tükenme- miş, kırılmamış aolmanın kârı olsun kurtarılmalıdır. Fakat, İtalya bu maksadmı açığa vuramaz. Almanya yanı başında: — Haydi, başlasana! diye bo. yuna kolunu dürtüyor. İtalya da, başlamak üzere i- miş gibi yapryor. «— Kim bilir, belki bu jest bir zafersiz sulhe de yarar.» İtalyan devlet adamı böyle düşünüyor. «— Bu, Fransada paniğe ya- rar.» Eğilip eğilip kulaklara devlet sırrı fısıldayan Alman gazeteci ise böyle düşünüyor. c. C. a Kendisini Unutan Kumandan - - Şahitler Kaybolunca! Bebeği Holandadan İngiltereye iltica edenlere çok yardım eden vasıtalardan biri de İngiliz harp gemileridir. Bunlardan bir tanesi de Zuyder Zee, mıntakasında bü- yük bir deniz harbini muvaffakı. yetle bitirdikten sonra artık sa- hilden ayrılmak üzereydi. Ku- mandan, işi sağlama bağlamak ü- zere Holandanın buradaki ordu. ları kumandanile telefonla konu. şarak ona İngiltereye dönmek ü- zere olduklarını bildirdi, Aldığı cevap şuydu: «ÂAman buraları a- teş içindedir. Hepimizi alıp götü. rebilirseniz iyi olur. Bilhassa, fi. lânca mintakada müfrezelerini kaybeden beş İngiliz neferi var. dır. Diğer bir mıntakada müdafa- asız şu kadar Holandalı vardır ve ilâh.» Böylece yardıma muh. taç olan tekmil askerlerin mev. kilerini bildiren kumandan nasıl. sa kendi yerini söylemeyi unut- tu ve telefonu kapattı. Kuvvetlı tayyare bombard İngilizler herkesi bulup kurtar« dılar. Fakat bir türlü kumanda. nın olduğu yeri kestiremediler. Telefonla yapılan araştırmalar. dan bir netice çıkmadı. İster is- temez, arkalarında duman ve a. teş içine gömülen bir diyar bıra- karak hareket ettiler. Nasreddin Hocanın eşek hikâ- yesi gibi kumandan da o telâş a- rasında kendisini saymağı unut. muştu. e Jülyanın Bebeği: on zamanlarda İngilterede Kızılhaç şöyle bir ilân yaptı: «Elinizde yaralı askerle. rin tesellisine yarayacak ne kâ- anına T Belçikanın Son Yıllarda Geçirdiği Buhranlar Leopold ve Pierlot anıı ve İngiltere hükü. metleri, Lokarno mua- hedesile, Belçika düşman istilâ. sına uğradığı takdirde yardım- da bulunacaklarını vaadetmiş. lerdi. Fakat, geçen sene ortalık karışmağa başlayınca Belçika, tamamile bitaraf bir devlet ola. rak kalmak ümidile Lokarno muahedesini tanımadığını ilân etti. Buna rağmen, İngiltere ile Fransa, bir tecavüze uğradığı takdirde muavenetine gelecek. lerini Belçikaya garanti ettiler. Bu vaziyet karşısında Kral Le- opold'ün resmen müttefiklere hiçbir angajmanı yoktu. Fakat 10 mayısta İngiltere ve Fransa. dan resmen yardım istiyen kram lın o günkü acı feryadını hatır. larsak, kendisinin resmen değil- se bile vicdanen pek büyük bir taahhüde girmiş olduğu muhak. kaktır. Leopold'ün — karısı, İsviçre Prensesi Astrid, 1935 senesin- de karı kocanın beraber geçir- dikleri bir otomobil kazasında ölmüştü. Etrafındakiler, gayet sıcak kanlı ve sevimli olan kra- lın o zamandanberi değiştiğini, sert ve çabuk asabileşen bir mi- zaç sahibi olduğunu söylüyor- lar. Maamafih bu tarihten iti. baren Leopold'ün hükümet iş- lerine olan alâkası artar. İngıl- tere kralı gibi Leopold'ün kral- lık salâhiyeti irsidir, meşrutidir. Belçika Kanunu Esasisine göre, onun hiçbir hareket ve kararı, en az bir nazır tarafından kabul ve imza edilmedikçe kanun c- lamaz. Bu itibarla, Leopold'ün hiç kimseyi haberdar etmeden, Almanlarla yaptığı son sulhün hiçbir kıymeti yoktur. Yani Al- manya ile sull yapan Belçika hükümeti değil, Belçika kralı- dir. Belçika kralmın bu kararına muhalefet eden ve «Belçika hürriyet için sonuna kadar çar- pışmakta devam edecektir» di- yen Başvekil Pierlot, katolik partisine dahildir. Belçıkı ka. b Ğ u.—;—.ı!g '“ül&?” a Belçika Kralı Üçüncü Leopold ve Holanda Kraliçesi Wilhelmina binesinde vâki olan bir çok mü- nakaşa ve istiğnalardan sonra 18 Nisan 1939 da Başvekil ol- muştur, Belçika kabinesinin son se« nelerde en büyük derdi lisan meselesi olmuştur. Belçi. kanın yarısı almanca ile Holan- da dili arası bir şey olan Flâ- man lisanını kullanırlar, Diğer kısmı ise fransızca konuşur. Flâ man Partisi Felemenk dilinin resmi dil olarak kabulü için mü. cadeleye girişmiş, nihayet Pier. lot hükümeti, parlâmentodan muvafakat kararını çıkarmıya muvaffak olmuştur. Flâman di. li konuşulan kısımlarda bu dil üzerine iş görülecek, fr; nasebetle verilen bir ziyafette iradettiği bir nutukta Kral Le- opold, nüfusları yekünu 100 milyonu bulan Avrupanın kü« çük devletlerinin el birliğile | * sulh için çalışmaları ihtiyacın. dan bahsetti. Bu devletlerin ik. tısaden ve siyaseten birleşme- leri ve sulh uğruna bütün gay. retlerini sarfetmeleri arzusunu öne sürdü. O zamanlar, kralın küçük devletler arasında Balkan dev- letlerini de kasdettiğini, zira 100 milyon gibi büyük bir nü- fusun ancak bu takdirde elde edilebileceğini ileri sürenler de oldu. Vilhelmina bu sulh ve an- laşma ittifakmma çoktan razıydı. Fakat bu davetten hiçbir netice çıkmadı. Belçîkanm son defa taarru. Za Uğraması üzerine, ver. lar, Lokarno hedesi, nin yırtılmış olmasına rağmen, Belçikanın yardımına koştular. Bu esnada İngiliz Başvekili Churehili; Büyük Harpteki kah- ramanlıklarile meşhur Roger Keys'i Kral Leopold'e müşavir olarak gönderdi. Kralım teslim olmasımı müteakıp Londraya dönen Keys, kendisile mülâkat yapan gazetecilere: «Ümit ederim ki, bütün vâ- kıalar ve hâdiseler meydana çı. kıncıya kadar Kral Leopold'ün bu hareketi hakkında hüküm vermekte acele edilmiyecektir.n Avam Kamarasındaki nut- kunda Churchill de ayni te. menniyi izhar etmiştir. Bu dakikada nerede olduğunu bilmediğimiz Üçüntü- 1 ld nın hâkim olduğu mıntakalarda ise fransızca resmi dil olacaktı. Dil meselesinin hallindenberi Belçika kabinesindeki birlik art mıştır. 1938 senesi kânunuevvelinde Kral Leopold komşusu Ho. landa kraliçesi Vilhaelmina'yı ziyaret etti. 1939 senesinde Vil. helmina bunu iade etti. Bu mü- $ *ıı n 39 yaşındadır.Üç çocuğu vardir. 12 yaşındaki Prenses Josephine, 9 yaşındaki Prenses Boudin ve veliaht 5 yaşındaki Prens Al- bert. Üçü de şimdi Leopold'ün kız kardeşi olan İtalya veliahtı Umberto'nun karısının yanın- dadırlar. Anneleri Astrid, biraz evvel bahsettiğimiz üzere 1925 senesindeki otomobil kazasında dar lüz eşya varsa bizim vasıtamızla onlara gönderebilir- siniz» Şimdi Kızılhaç merkezleri. ne kucak kucak paketler gelmek. tedir. Tabit bunların çoğu ban- daj, ecza, elbise gibi kullanışlı şeylerdir. Fakat geçen gün gelen paketler arasmda Kızılhaç me- murlarını şaşırtan bir şey çıkmış. tir, Bu paketi küçük Jülyan gön- dermiştir. İçinden çıkan saçları sarı bukleli, mavi gözlü bir taş bebektir. Bebeğin göğsüne ilişti- rilmiş Jülya'nın şöyle bir mek- tubu vardır: «Muhterem Kızılhaç; «Ben beş yaşındayım, adım Jül ya'dır. Geçen gün annem ga- zeteyi okurken sizin askerleri h- selli edecek şeyler istediğinizi i- ittim. — Kah lıkl her Jülya «Gelemiyeceğiz, — askerı dık, mesut ol!» Bunu okuyunca Jack, yalvarır: «Benim tanıdığım kims olanlar da gitmiş. Artık sen bizi evlendiriver.» Kâtip ciddi ve inatçı bir &ı dır, «Şahitsiz nikâh olmaz, kasını getir» der. Jack: — — Kimseyi tanımıyo: de bizi evlendir, diye ısr: vam eder. Nikâh memuru İ vamlı ısrar üzerine fena sinirleniyerir ve polis Büyük bir caka ile Jack'a: — Polisler gelsin de sen sün, der. # Polisler gelince şöyle bir hi se cereyan eder: Memur polislere: Y — Şu münasebetsizi türün, diye emir verir. Jack'a yaklaşan zabıta men ları birdenbire: t — Ah, Jack, sevgili Jack, nerelerdesin diye bağırır! Jack da dikkat edince, p rin senelerdenberi görmed ki mektep arkadaşları old farkına varır. Hemen on ziyeti anlatır. h Bu sefer Jack'ı tevkif için len memüurlar, ona şahitlik | ler ve Jack da böylece hem & line, hem de eski dostlarına vuşur. ) SAĞLIK ÖĞÜTLER Daha Nelerden Korkarlar ? Anemophobie: Rüzgârlard fırtınalardan korkan sinirli de haylice çoktur. Bu kor! dan evde kapanıp kqlırhr Anotophobie; Çiçek pek garip görünürse de, bi lüsü de vardır. Anthropophobie: anlattığım kalabalık kork nun bir adıdır. Aph&phobie: — Başka dokunmasımdan korkn nirli korkularının en sıkın larından biri.. Kimsenin na oturamaz, sokakta dokunmadan geçmek için g yerlerden gider. En fena terzinin prova ederken düne dokunacağı korku yeni esvap yaptu'amaz. .ııı gün işittiğim Ingiliz askerlerine böyle bir şey gönderinek istedim, düşündüm. Beni en çok teselli e- den, canım sıkıldığı zaman, has. ta olduğum zaman beni en iyi eğlendiren bebeğim Zozo'dur. Bu nun yaralı bir askere en iyi bir teselli vasıtası olacağına eminim. Zozo'yu size gönderiyorum. Sa- bahları yalnız çay içer, pazar günleri beyaz elbisesini giyer. Kuzum bu iki mühim noktayı u- nulmayın, Jülya» Bu hâdisenin gazetelere geç. miş olduguna bakılırsa Zozo'ya Jülya'nın umduğundan daha çok itibar ediyorlar. e Şahitler Kaybolunca! ngilterede son günlerde bir- kaç sınıfı tekrar askere ça- ğırdılar. Bu ansızın yapılan da- vetler ikide bir tabiatile bir çok Ariranbebi mak, astrophobie, gök mesinden korkmak. Bu d görülen korkulardan biri.. gürlerken başlarmı ya nın arasına sokan sinir! kulakları çınlasın... Automyasphobie: Üstüni letmek korkusu- Bunun kadu çok olduğunu herkıl Bıcıllophohıet Ötedi bildiğimiz, mikrop korkı mektir. Balistrophobie: — Boml fişekten korkmak ta sin alâmetlerinden biri say da,, bu harp başladığında sinirli olmıyanlara da bu bir korkudur. Basophobie: — Yürüyen korkusu da pek acıklı bir lur. Sinirli bu korku sebeb turduğu yerden kalkamaz. Bahophobie: plânları altüst etmektedir. Ox- ford'lu Jack Adams'ın başına ge« lenler de bu yüzdendir. Adams, bundan bir müddet evvel iki ar- kadaşından önlerindeki cumarte- si günü yapılacak olan nikâh merasiminde şahitlik yapmaları- nı rica etmiş, onlar da kabul et. mişlerdir. Jack, Oxford'dan Lon- draya geleli üç ay olmuştur. Hal. buki İngiltere kanununa göre, nikâh şahitlerinin en aşağı iki se- ne müddetle tanıdığınız dostlar olması icap eder. Ne ise Jack'ın Londrada bulunan iki tanıdığı bu yegâne iki dost şahitliği kabul et. tiklerinden mesele yoktur. Cu- martesi sabahı Jack, nişanlısı Anne Dayes ile beraber belediye dairesine gelir. Fakat meydanda arkadaşlarından eser yoktur. Bek lerler, beklerler, ne gelen var ne giden. Derken içeriye bir postacı girer ve bir telgraf getirir. Bu arkadaşlarından Jack'a gelen bir telgraftır. : Ho bir şeydir. Üf Bromidrosiphobie: Kokula! dan korkmak, koku iyi € olsa, fena da olsa. Bazısı bi koku duyunca düşer bayılır. Cainotophobie: Yeni den korkmak. Sinirlilik en yade Bayanlarda olduğu h bu türlü korkunan onlarda az olduğunu kolayca tahmin dersiniz. Yeni şeylerden k mak çok olsaydı, yeni m hiçbir vakit yerleşemezlerd Cahoptrophobie: Aynaya bal maktan korkmak. Bu da, b ket versin, sinirli Bayanlı görülmez, yoksa dünyanın güzel manzarasından mahrun kalırlardı. ğ Chromatöphobie: Renk ko kusu, Bazı renkleri göreme O renkte esvan givemez. Cherophobie: Keyifli, n yerlerasn Korkmak. Somurt sinirlil.rin korkusv ş BASRRİ AA Li H € - KU Vi L