13 Mayıs 1940 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

TAN — 13.5.940 Üü vuzasa di TaAN İ ABONE BEDELİ Türkiye Ecnebi isti | 1400 Ka 4 Bene 2800 Kr. t 750 » 6 Ay 1500 *” 400 » 8 Ay 800 ” 20 Ğ Wi—EE. ” — 1taay 300 Milletlerarası posta ittihadına dahil O | olmıyan memleketler için abone bedeli müddet sırasiyle 30, 16, 9. 88 liradır. Abone bedeli : peşindir; Adres değiştirmek 26 — kuruştur. Cevap için mektuplara 10 kuruşluk PUl ilâvesi lâzımdır. Bilde hava rasatlarıle * meşgul bulunan, istatistikler yapan, avanın tahavvülâtını tetkik ve tes- bit eden iki müessese vardır: 1. — Rasathane, 2. — Meteoroloji teşkilâtı. " e| Rasathanemiz, daha ziyade cevvi hâdisatın akademik tetkikini yapan a |.. , vi k. ; bir ilim müessesesi olduğu, köylü- Tnüzün denizcilerimizin is't'ediiive bek iğ İ ip Hui #lâta malik hıılunı';ıudığı için, birkaç Sene evvel Başvekâlete bağlı bir me. toroloji teşkilâtı kuruldu. Bu teşki. tın vazifesi, hava rasatlarından alı. Dacak neticeyi ilmi surette tahlil ede- Tek cevvi ve tabil hâdiseleri, tahmin. ıerle_ vukuundan evvel halka, çiftçi. Ye, köylüye, denizciye, tüccara, vel. hasıl herkese bildirmektir. İtiraf etmek lâzımdır ki, meteoro- qıoii umum müdürlüğüne bağlı bütün ği"'“yonlır, hava vaziyetine ait mev- — AYAY MR Zit tahminler yapmak vazifesini de- Tuhte etmiş olmalarına rağmen, he- düz halkın faydalanmasına yarar ::aı':lmatı vaktinde verememektedir. r. :yi Gerçi istasyonlarımız küçüktür, ”îh?"üı kuruluş halindedir. Fakat bu- i08ün bunların topladığı rasat rapor- “larından istifade ederek günlük me- # İtoroloji raporu hazırlayan umum Müdürlük, 12 saat sonraki hava vazi. el Yetini halka bildirmekte geç kalıyor. ni Hergün Ankara radyosunda dinle. “diğimiz hava raporu, bize akşamki Alşyı ertesi sabahki havayı öğretmek. ( Yakın Şarkta Alman Propagandası ] Almanlar Mısırda 13,5.9u0 Nasıl Çalışıyorlar? Türkiyenin yanında Mısır, Ön Asyada kati bir rol oyna. maktadır. Her iki memleket fikri ve manevi sahada birbirine karşı zıt ve maküs bir vaziyette bulu. nuyorlar. Türkiye Avrupadaki nü- müunesine göre kati bir modernleş- menin mümessili, Mısır ise, İslâ. mın ve İslâm taassubunun melce ve istinatgâhıdır. Mısır geçen asırdanberi Avru. palılaşma yolunda faaliyette bu- lunmamış değildir. Fakat bu cere- yanlar İslâm akidelerini sarsar gi- bi bir vaziyet ihdas edince, mo. dern telâkkilere karşı bir aksülâ- mel vukua gelmiş ve bu, Mısırda bir taraftan koyu İslâmcılarla İn. giltere, diğer taraftan istiklâl mü- cahitleri, Avrupalılaşma ve dini liberalizm tnrafıatlan'msmda bir y e 7 u (Bundıımuhın-ir yukarıda zik. rettiği sebepler dolayısile bilhas- sa Mısırın İslâmi tarafını ele al- makta ve bilhassa İslâm ilâhiya. tının ehemmiyetinden uzun uza. dıya bahsetmektedir. Muharrire göre, bu işlerin mahiyetini Fran- sanın çok iyi idrâk ettiği ve Mı. sır ile diğer Müslüman memle. ketleri talebelerinin Parise akın etmelerini temin etmek için bü. yük gayretler sarfettiği anlaşıl- maktadır. Ondan sonra o, büyük ve tenkidi mahiyette bir Kuran etüdünün neşrini istemekte ve sözlerine şöyle devam etmekte- dir:) Eğer Alman ilmi, Ön Şarkın ayni zamanda Afrika ve Hindista. nın büyük kısımlarında da takdis edilen İslâmiyetin mukaddes kita. bını gerek ilmi, gerekse teolojik ihtiyaçlara kifayet edecek şekilde meydana çıkaracak olursa, bunun- la kendisine emsalsiz bir şeref ve emsalsiz bir mevki temin eder ve bu süretle ayni zamanda Alman.- ya ile yalmiz çok zayıl ve tesadüfi temâas noktalarında mü betleri Alman tâbilerinden Dr. Kurt Köhler, eski Bağdat arkeolo. ji müzesi müdürü Dr. Oluf Kürkman ve Tahran Alman arkeoloji enstitüsü direktörü Dr. Wilhelm Eilars tarafından kaleme alınan raporun üçüncü kısmını da bu yazı ile veriyör. 'Bu yazı Alman kültür propa. gandasının Yakın Şarkta tut. tuğu yolu vukuf ve salâhiyet. le ifşa etmektedir. dan Almanyanın nam ve şöhretini unutturamıyor. Tarafımızdan yapılacak şümul. lü bir kültür politikası, gerek iti- lâf devletlerinin aleyhimize yarat. mıya çalıştıkları nefret, gerekse İslâmiyetteAvrupaya karşı kökleş. miş olan hasmane hissiyatı izale e. derek Mısırda Almanyaya dost bir hava yaratabilir (1). Hakkımızda Mısırda yapılacak bu tarz propaganda yukarıda izah edilen sebepler dolayısile bizim için . fevkalâde müsait bir - iştir. Doğrudan doğruya fertlere tevec- cüh etmek en iyi ve doğru bir ha. reket olur. Çünkü Mısırlılar bütün şarklılar gibi alâyişi ve pohpohu sevdiklerinden mahirane bir tarz. da yapılacak ferdi propagandaya fevkalâde müsait' ve elverişlidir. ler. Ancak şu ciheti de gözönünde tutmalıyız ki, . Mısırlılar Türkler gibi soğukkanlılıkla mu- hakeme yürütemezler, hükümle. rinde mübalâğa çoktur ve bu. İti. dan tefrik edilmesi lâzımdır. Al- man kültürünün neşrile mükellef olan tüccarları ilim erbabını, tek- nisiyenleri, devletin nam ve hesa. bına tamamen ilmi mahiyette etüd ve tetkik vazifeleri ile mükellef kılmak daha doğru olur. Bu suret. le şüphe uyandırmamak imkânı temin edilir. Bu iki işin birbirleri- nin yardımına ihtiyaç hissetmeden yapılabileceğini iddia etmek iste. miyoruz, ancak bir tanesinin gay. ri kâfi geleceğine kaniiz. Ve bu itibarla İngiliz zabiti ve âlimi Lawrence'si göstermek isteriz. Bu gibi işler için seçilecek kimselerin haiz olmaları lâzım gelen yüksek kabiliyet ve istidatların büyük bir rol oynadığı muhakkaktır. (Bunu takip eden izahatında mu- harrir, tıpkı Bağdatta, İstanbul. da, Atinada, Romada, Kahirede olduğu gibi, Tahranda da “Al man nüfuzunu arttırmak için,, bir arkeoloji enstitüsü kurulma. sını talep- etmektedir. Bu plân bilâhare tatbik edilmiş ve Tah- randa bir arkeoloji enstitüsü ku. rulmuştur. Muharrir sözüne şu suretle devam etmektedir:) Bu nevi enstitülerin ayni za. manda siyasi bir vazifeleri vardır. Buralarda, yukarıda zikrettiğimiz gibi, devlet tarafından yardım gö- ren mutavassıtların miktarını art- tırmak ve onlar vasıtasile hem 1- rakta ve civar memleketlerde vu. kua gelen hâdiseleri yakından ta. kip etmek, hem de Alman efkârı umumiyesini matbuat vasıtasile bu yolda aydınlatmak kabildir. (1) Mısırda Almanyaya daha 1934 se- düdi hubbut baslandiği ble vaman lâf Devletlerinin propagandasile de tenmiye edilen bir keyfiyettir. Bu hükümlerin bizim lehimize n- lan bir tanesi Almanyanın teknik iktidarının mucizevi denilecek, ka- dar yüksek olduğudur. (B sonra Tiİr, muhtı- olan müslüman milletlerin - hepsi ile geniş bir münasebet yolu açıl. miş olur. N Arahistan — . Yarımadasındaki memleketler gibi hâlâ İslâmi ana- nelerin küvvetle kök salmış oldu- ğu şark ülkelerinin Avrupai tesir ve-nüfuzlara karşı az çok müessir bir tarzda tedafüi bir vaziyette bu. lunmaları itibarile buralara ayak b k.istendiği takdirde, bu mil. 3€len uzaktır. Bu rapor, sadece esmiş yt Yeya esmekte olan rüzgârı, yağış Hi Miktarını ve geçmiş saatlere ait ma- ; tı vermekle iktifa ediyor. Hal- |buki biz, rasathaneden her saatte â- |labileceğimiz bu malümatı kâfi gör- Müyoruz. Her istasyon, bulunduğu # Sehir ve kasaba ile civarına ait rasât ?! minlerini her kim olursa olsun, J'“hna verebilmelidir. V & Sabahleyin veya akşam üzeri va- /—Bur tahrik edecek olan acente, yarın A tarlada çalişmak mecburiyetinde bu- © lunan çiftçi, öğle üzeri yola çıkm_ılf torunda olan gemici, niçin kendisini tebun bir halde tesadüfün insafsız *line teslim etsin ve niçin, telefonla Hüracaat ettiği meteoroloji istasyo- hundan ilmi'ye yakın bir tahmin tı alamasın? t Kendisinden halkımız için çok Kıy- ’!hmu hizmetler beklediğimiz mete- Otoloji umum müdürlüğünün, heni. “Mizin arzusu olan bu dilek üzerinde Lhasmiyeıle duracağında şüphe et. Miyoruz. h S Kızılcahamamda Korkunç Bir Fırtına | Kızılcahamam, (Tan Muhabirin- İen) — Burada şimdiye kadar görül. Şanırcasına başlayan yağmur, TüZ- ğârla beraber bir müddet devam et- Bir çok binaların camları Eırıldı. enüz çiçek açmağa başlayan bazi Meyva ağaçları harap oldu, " Seller, Yükkân ve evlerin zemin katlarını Stilâ etti. İnsanca zayiat olmadı. * Düzcede Yakalanan Katil ve Mahküm Düzce, (TAN) — Tavak köyü ya- kınında orman içinde öldürülen bir Seset bulunmuştur. Katil yakalan- Tuştır. Bu hâdiseden bir gün sonra da Mudurnu — hapishanesinden — kaçan Mustafa isminde bir mahküm gizlen- Üği Çam köyünde tutulmuştur. Sarhoşluğun Sonu İ Memiş bir fırtına oldu. Bardaktan | letlerle onlara mahsus şekil ve su- ret, fikir ve telâkkilerle —müceh- hez olarak karşılaşmak lâzımdır. Mısırlılarda İslâmiyet tesiri al. tında teşekkül etmiş olan fikri ve ruhi hâlet daima hissedi. lir, ve ekseriya gizli de olsa, yine müessirdir. Buna zamimeten Mısır başkaca kuvvetli 'bir Fransız ve İhgiliz tesirine de tâbi kalmıştır, ve bu tesir yalnız bir kültür cilâsı olmaktan daha fazla ve kuvvetli- dir. z Bu iki taraflı vaziyet, iki muh. telif ve hattâ birbirine zıt faktör. ler: Şark özü ve nüvesi, ve bunun etrafındaki Garbi Avrupa kışır ve kisvesi Almanyaya takarrübü güç. leştirmektedirler. Diğer taraftan Mısır- hıların hürriyet ve istiklâl hâre- ketleri bizim için pek müsait bir vaziyet teşkil etmektedir. Vâkıâ, bu hareket, İngilterenin temsil et. tiği Avrupaya .karşı tevcih edilmiş bulunuyorsa da, ayni Zzamanda Mısır kendisi için imtisal nümune. si olacak bir Avrupalı millet arı- yor. Memleketi hürriyet ve istik- lâle kavuşturmak istiyen genç Mı. sırlı münevver, bu hususta Tux-kı. yede bir imtisal nümunesi görü- yorsa da, şartlar Mısırda Türkiye- dekinden başkadır. Mısırlılar hâkimiyetlerini başka bir devletle paylaşmayı kabul et. mişlerdir. Harp sonunun ve onun avakibinin Türklere arzettiği Şe- kilde zahiri sebepler Mısır için yoktur. Bunun için Alman_yadf yaşıyan Mısırlılar bizim bugünkü inkişafımıza büyük hayranlık ve takdirlerle bakıyorlar. Çiınku.'on— lar kendi memleketlerile — mille. tin kalkınmak için lâzım olan kuv. veti kendi nefsinde bulduğu — bi- j leketimiz ar da bir tâa- "Kartal, (TAN) — Kartal h çalışan Kastamonulu 40 yaşların- Kâmil, evvelki gece fazla rakı İ- Terek sarhoş olmuş, hamamın merdi- €nlerinden düserek ağır surette ya- lanmıştır. l lîn:re mukadderat birliği görüyor- lar. Onlar bizi de zulme uğramış telâkki ettikleri için, Fransanın Mısırda muvaffakıyetle — yaptığı propaganda Mısırlılara bu bakım. pratik kısım diye andığı bir parçasında, gayeye erisşmek i- çin Alman üniversitelerinin nasıl Dvir çalışma yolu takip etmesi lâ- cm geldiğini uzun uzadıya anlat- maktadır. Bunlar meyanında bil- vassa şarkiyat ile uğraşan ensti- tülerin — teşekkülünü, — münhal gürsülere yeni tayinler yapılma- sını, yeni kürsüler ihdasını, Mı- sırlı talebeye Almanyadaki ika- metlerini kolay ve cazip bir hale da Hitlerin biyografisi Mahmut Esadati tarafından neşredilmiş ve Hitler burada mazlüm milletlerin bir kurtarıcısı ola- rak tasvir edilmişti. Bundan maada Mı- usırin en büyük gazetelerini elde etmek çareleri araştırılmış ve Kahirede meş- huür Yevudi-dâvası tahrik edilerek ef- kârı umumiyeye tesir edilmek istenmiş- ti. Fakat bununla elde edilmek . istenen netice Misırdan ziyade Al içindi. Sırası Geldikçe: Uıun süren bir sessizlikten ve unutulmuşluktan sonra Roma, yeni baştan kulisten baş uzatıp ses verdi. Tabit olarak da dünya matbu- at ve politikasına tekrar mevzu ol. du. Kont Ciano'nun söylediğine ve Bay Gaydanın yazdığına göre “silâh. h harp dışı” kalmak kararı mühleti. ni ya bitirmiştir, ya bitirmek üzere. dir. Façizmanın ateş hattında yer alması zamanı el ile tutulacak kadar yaklaşmaktadır. Mtbuat ve politika dünyası da bu. nun üzerine dile geldi. Neler yazıl. miıyor, söylenmiyor ki: Roma harbe girecek, Hayır henüz girmiyecek. Roma Berline iyice yas. landı. Umulmaz, sadece o tatafa mey. letmesi ziyadeleşti. Müttefiklerce kaybolmuş sayılır. Sayılmamalı, Bay Mussolini'nin tecrübe edilmiş akli selimi henüz her vaziyet ve ihtimale hâkim görülüyor. Ansızın harbe gi. recek. İhtimal vermemeli, bilâkis bir uzun istek ve dâva İ'stesi ortaya çı. karacak. Reddedildiği takdirde gire. cek. Parise dönmesi mümkündür. Za. yıflayan tarafa mı geçecek, kuvvetli tarafa mı? Vesaire, vesaire... Bu mü. talâaları hulâsa etmek mümkün de. ğil, Yalnız başlıklarını dizmek, bir. çok sütunluk yer kaplar. Fakat bütün bunlar, yalnız bir yüzüdür. Halbuki Roma madalyasının bir de öteki yüzü vardır ki henüz masaya konmamış olduğunu sanıyoruz. Madalyanın öteki yüzü şudur: Ro. ma istese de, istemese de harbe gi. recektir. Bunun zamanını, bilhassa zeminini tayin etmek kendi elinde değildir. Denilmesi hata olmaz ki Roma; bu. gün Holandadan ve bazılarından da. ha müşkül, daha “tehlikeli nâzik” bir mevkidedir. Öyle bir müsellese benziyor ki her zaviyesinde ağır bir müşkül ve ağır bir mesele taşımaktadır. Bu üçüzlü ağırlığın altında Mmuvazenesini ve mantıkını ne vakte kadar tutabile. cektir? 1 — Berlin, zedelendiği veya ze. madalyanın del ksizin stratejik bakımdan Kahire Yahudilerinin Almanlığı tahkir ettikleri hâakkındaki iddialar Mısırdan ziyade Almanyada heyecan uyandırmak maksadını istihdaf ediyordu. Propagan- da, nezaretinin neşrettiği “Der Kalroer Judenprozess” (Kahire Yahudi qâvası) adlı broşür, sonraki Yahudi mezalimini haklı göstermek için zemin hazırlayıcı bir mahiyeti haizdi. - uygun göreceği bir gün “Hadi baka. lım, mihverl'liğini göster bakayım!” demiyecek mi? Böyle . beklenmesi günden güne artan « bir teklife karşı itizar ve mü. talâa beyan ederse herhangi siyasi ve bilhassa askeri bir tazyik karşı. sında kalmıyacak mı? getirecek tedbirlerin —alınmasını vesaire zikretmektedir. Bundan maada Misır hakkındaki haberle. rin Alman matbuatında daha ge- niş bir yer bulmasını talep eden muharrir, buna sebep olarak hem Mısırlılarin gururunun okşanaca- ğını, hem de Alman halk | LOKMAN HEKİMİN ÖĞÜTLERİ ERKEKLİĞİN Yakın vakte gelinceye kadar o- na sad, pr tın büyümesi der- şarkla daha fazla meşgul ölacağı- nı göstermekte ve bunda ısrar et. mektedir. Propaganda işlerinde lerdi. Şimdi bunun erkeklerde ka. dınlıktan kalan küçük bir parça. nın, erkeklik hormonlarının zayıf. ve buma müteallik ya 1n yerli- lere yazdırılmasma itina gösteril- mesinin icap ettiğini söyliyen muharrir, sözlerine şu suretle de- vam etmektedir:) ; Bu gibi kimselerin ehliyeti kon. rol edilmelidir. Burada İngilizle- rin umumiyetle irtikâp ettikleri bir hatadan ders almak kabildir. Mı- sırda, Şarklılarla Avrupalılar ara. sında mevcut olan ihtilâf ve tezat. bilhassa İngilizlerin, kendi nüfuz mintakalarında bulunan, Mısırlıla. ra, yerlilerin ikinci derecede bir insan olduklarını daima ihsas ediş- lerinden ve bunun yerliler üzerin- de bıraktığı tesirden dolayı art. maktadır. Bu tarzda hareketin bir aksülâmel uyandırması - tabiidir. Nitekim bu yüzden halk İngilizle. ri sevmemekte ve Fransaya müte- mayil görünmektedir. Fransız dili. nin şayanı hayret bir şekilde in. tişar etmiş olması, sırf bu sebep. tendir. Vâkıâ Kahirenin beynelmi- lel sosyete hayatında. dediğimiz hakikat gizlenmeğe çalışılmakta- dır. Fakat biraz yakından bakılın. ca, İngiliz ekspansion politikası. nın nâhoş tesiri derhal görünmek. tedir. Biz Almanların , bu hataya düşmememiz lâzımdır. Fakat ma. atteessüf şimdiye kadar hariçte yaşıyan Almanlar şarka seyahat maksadile gelen vatandaşlarının saygısızlıklarından ve intibak ka. biliyetsizliklerinden daima müşte. kidirler. : osyetede rol oynıyacak ve kültür propagandası yapa. cak olan zevatın alelâde - ajanlar. dan yüz bularak, büyüme- sinden' ileri geldiği anlaşıldığın- dan, kadınlığın en büyük acısı o. lân sonbâhar “mevsiminin erkek. lerde karşilığı olarak tavsif etme. yi daha zarif buluyorlar. Erkeklerde bu sonbahar mevsi- minin elli yaşından önce eriştiği F | SONBAHARI de 200 gram ve daha az idrar bu. Tunduğunu hissetmez. Mesanede gerginlik hissedince, ©o kadardan ziyade var demektir. Bazılarında 200 gramdan pek çok ziyadesi ka. hr. O zaman dil kurur, iştah azal- dıktan başka, ağızın acımasından “dolayı yemek güçleşir... Üçüncü devirde mesanenin ger. ginliği pek ziyade artar. İnsan sık sık ihtiyaç hissetmekle beraber, her defasında ne kadar zorlarsa, pek nâdirdir. Fakat alt sonra yüz erkekten ellisinin bu ha. le tutulduğunu istatistikler göste. rir. Vâkıâ bu yüzde ellisinin yarı- sı da prostatın büyümesinden bir rahatsızlık hissetmezse de, bundan önceki yazıda gösterdiğim gibi, o- nun marifetleri olabileceğinden, altmışından sonra yaşamıya niyeti olan her erkeğin bu prostat hasta. lığını hatırında tutması iyi olur. Onun alâmetlerini üç. devire a- yırmak âdettir... İlk devrede insan geceleri sık sık kalkmıya başlar. İdrar ederken de eski zamanlarda- kinden biraz daha uzun sürdüğü. ne, hem de suyun pek uzağa gide. mediğine dikkat eder. Gündüzleri insan işile meşgul olduğundan. bu birinci devrin başladığını pek te farkedemez. Yalnız, fazlaca ye- mek, oturduğu yerde çokça — kal- mak, vücudü Üüşütmek, hele de. vamlı inkıbaz bu devri pek - belli ederler. ', Bu hal yıllarca sürer... Sonra sık sık gelen ihtiyaç gecelerden başka gündüzleri de kendini gös. terir. Hem de mesane büsbütün boşalamaz. Mesanede daima bir miktar idrar kalır. Bu miktarın da 200 gramdan fazla olduğu şüp- hesizdir. Cünkü insan mesanesin- de bir litre, daha ziyade idrar kalır. Mesanenin gerginliği yalnız ha. - şına kalıp ta araya mikroplar ka- rışmazsa, mesane daima dolu bir su kabı gibi kalır. Kabın içinde henüz dolmamış olan kısma da böbreklerden su geldikçe, onu bo- şaltmak ihtiyacı hissedilir, onun için saatte bir, nihayet iki saatte bir... Fakat htiyaç daha sıklaşır, hem de zorlu olursa o zaman mikrop- la karışmış, mesanede iltihap ha. sıl olmuş demektir. O halde böb. reklerde de büyük bozukluk olur: Sık sık idrardan başka kanda azot miktarı artar. Böbrekler bozulun- ca da, bütün vücut bozulur: Daima susuzluk, yemekten nefret, karın şişer, İnkıbaz yahut büsbütün ak- sine, haş ağrısı, bacaklara giren kramplar. İnsan erir... . -Bu derecesini, hattâ daha önce. V*"'Mğjiıi'bekllm'k tabii büyük hata o. lur. Birinci devirde, nihayet ikin- ci devirde, sık sık ihtiyaç gündüz. leri de kendini gösterince, müte. hassısına tedavi ettirmek lâzımdır. Fakat o vakte kadar, prostat büyü. mesinin iptidasında bile ihtilâtla- rı, sakatlıkları olabileceğini bil. mek ivi olur. Roma Madalyasının Öteki Yüzü Yazan: AKA GÜNDÜZ Peki derse karşı müttefiklerle u. mulmaz derecede şiddetli ve dehşet. li bir çarpışma olacak. Hayır derse kendi müttefiki ile ayni şiddette bi karanbol, Berlinin tutageldiği yol Başkası değil!” yolu olduğuna muvafık göreceği saatte böyle şey yapması beklenmelidir. İşte birinci zaviyenin taşıdığı ağır — müşkül ve mesele. a 2 — Kim iddia edebilir ki mütte. fikler bir gün Romaya “O kadar müphemleştin ki vaziyetini en kısa bir zamanda açıkça tayin ve ilân seni fiili düş saym zaruret hissedeceğiz” demiyecel O zaman ya “Sizdenim” diyelt Berlinle tutuşacak, ya “Ondanım' diyerek müttefiklerle. y Müttefikler böyle bir talepte b lunmıyacak olsalar bile, bunu er g Berlin söyliyecek, çünkü er geç le bir müttefiki yanında görmek tiyacını duyacak, Ve Romanın bir zoraki harbe sü. rüklenişini Berlinin meydana ..,; ceği iddia olunabilir, Bu da ikinci zaviyenin sırtlad ağır müşkül ve mesele. 3 — Façizmanın kaynağı olan ma ile İtalya ayrı ayrı varlıklardır. Roma, façizmanın âkıbeti ve bir. takım ihtimaller bakımından m sip göreceği bir zamanda bir hal bâdiresine atılmak isteyebilir. kat buna İtalya sürüklenir mi, sü rüklenmez mi? O İtalya ki akli se Hmi, dünyayı görüşteki isabeti, veti ve fikrindeki metaneti ile Majeste Kral, Veliaht ve büyük o1 tarafından temsil edilmektedir. hakiki mümessiler ki - çalışkı sulhperver İtalyan milletini refah vi sükün içinde yaşatmak azminde ol. dukları görülüyor. O millet ki h: danlarının ve ordularının fik! dakatle b dikleri anlaşılıyı Papalık da ayrı bir mesele. Büti gayretlere rağinen Romanın sımnır! dışına sızmakta devam eden b iç kaynaşmaları bilmiyen kalmı tır. İtalya mümessillerinin bu Ve çok defa açık mümanaatlerini taraf etmekiçin Romanın da resen bi harp inisyatifi alması ihtimali | bulunmasın? j Üçünscü zaviyenin ağır müşk ve meselesi de budur. Görülüyor ki Roma madal, öteki yüzü birçok hâdiselere geb Ve ne olsa, ne yapılsa, ne edilse gün Roma bu omlete kendi yun tasını da kırıp katacaktır. Ama Kont Ciano sözünü yalar, Ba) Gayda yazısını çizer de sonuna kadai silâhlı harp dışı kalmağa kati kara: verirse ne olacak? ht Mukadder olan bu sualin ceva hiç de zor değildir: Böyle müth harbin sonunda mağlüp zaten bitkit dir, fakat galip müttefikler de az yorgun düşeceklerdir. Bu vaziyı bir sulh masasının başına burnu namamış kuvvetli bir Romayı kimse oturtmaz. — 3 Bu realiteye ikincisini de e lim: Roma harbe girecektir. bir. İstihkakını Hâlâ Alamıyan Bir Muallim Vekili köyünden Y Saray kazası Sinanlı Uygur yazıyor: h “937-938 ders senesinde Biganın İ köyünde öğretmen vekili olarak ça l Nisan ücretim, ders yılı sonunda dü; kaldı, “Eylülde alırsın” dediler. gelince Çanakkale Maarif Müdürlüğü fida ile müracaat ettim., Maarif Mül ğü30-9-939 tarih 3252 numaralı tezki ücretimin 939 bütçesine borç teklif | diğini, fakat gelir azlığından dolayı Um Hi kabul ol d ©30 b ne börç teklif edileceğini bildirdi. 15. evvel alacağımın 940 bütçesine konulmadığını Maarif Müdürlüğünd tida ile sordum. İstihkakım olan p Sehir Meclisi tarafından 940 bütçe: konulmadığını öğrendim. Çoluk çocuk sahibiyim. Bu parayı kaç senede alabileceğim, yoksa rıma miras mı kalacak?” e Kayıp Aranıyor Konyanın Çumra kazasında, Dinek hiyesinde Karasinir köyünde 122 num h evde oturan babam İbrahim oğlu yin kayıptır. Nerede olduğunu bil İstanbulda 86 ncı alay birinci tabur 4 bölükte Hüseyin oğlu İbrahi: ü vermeleri rica olunur. ğ mlıl

Bu sayıdan diğer sayfalar: