2 Mayıs 1940 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 4

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

—ei =_=4 —ai VAT “Yarım Adam,, İle - Neler Konuştum? ea ,(C Y arım AÂdam,, in — evlenmesi, günün en dedikodulü mese- elerinden biri oldu. Kendilerini .fl'am adam,, sayan birçok vatan. ğdişlmır. bile, yapmıya cesaret ede. h leri bu işi, bir “Yarım adam., başarması, hemen herkeste garip ';ğul:yret uyandırdı. Açık söylemek N Şd gelirse bugün, bu izdivaçtan ",.'Ğşkeıdar olanlar, birbirlerine şu su- | soruyorlar: “— Bir kadın, iki bacağı kökün- kesilmiş bir yarım adamla bü- ün hayatını beraber geçirmeğe ha. (l razı olabilir? Bu “yarım adam,; ış görebilir? Evine neyle baka. ir? -Birçok kadınlar, iki ayaklı Jerkeklerin bererebildikleri işleri bi. ile az görerek, kocaların; dört ayaklı K üklar gibi kullanırlarken. bu dıncağız niçin bu derece kanaat. | kâr davrandı?,, — Bunün içindir ki, bu izdivac, bir lânın bir serçeye, veya bir ahu- bir horoza “arması kadar alâka 'andırdı. Ve bunun içindir ki, bu zdivacın kahrimanlarını arayıp bulmak ve onlardsn bu birleşmenin “meraklı romanımı dinlemek, mesleki bir farz oldu! Ş E ğer iki bacağı kesik vatanda. ; şin evini ouluncaya kadar, ki thnmak Mecburiyetitde kaldığım orgunluk, biraz daha devam etsey. 'benim iki bacağım da kesilebi. lî Nihayet, Yüksekkaldırımın Tatar. l;_ı bey sokağında ve ahşap binalar ara- ıç una sıkışmış, bakımsız bir bahçede sonunla karşı karşıya gelebildik. — Koyu, yeşil gözleri"de, umduğum. dan çok kuvvetli, fakat bâkir ve ma- Ğ bir zekânn " temiz parlaklığı » Konuşurken, bazan; beyaz yü- i hiddetlenmiş hindi ibiği gih zartan bir utanç duvuüyor, bazan vekkülle boynunu büküp önüne vor, fakat bazan da bulup be. iği bir cevabın keyfile başını kaldırıp gülümsüyordu. İptidai mektebini bitirmiş. tddia. göre, mektebi bıraktıktan sonra bayli kitap okumuş, 26 yaşında ş. Çanakkalenin “Çampazarlı,, tahiyesinde doğmuş. Babası, Hafız ehmet adında bir hoca imiş. Bana, elâ gazetecilerden şikâyet etti ve: bahsederken, benim mabe. İzzet beyin oğlu olduğumu yaz Bu yanlışlığa ben aldırma.. ama, annem fena halde hiddet. di. Gazeteleri okuyunva: Bak sen şu munasebetsızlıge, benim gibi namehreme yan ş müslüman bir kadını, bu ön sonra: “Çocuğunu mabeyin. en peydahlamış!,, diyerek tefe | koydurtacak'ar!,, | O gülümsiyerek bu sözleri söyler. Üiken, ben dikkat ediyorum: Mütena. Vild'in ihtiraslı kucaklaması, (e -Tuma hissi veriyordu. j Yalvarıyordum: j “na bir zehir ver! ÜN yordu. İKi Urkmüş ve ümitsiz, ben de ağlyordum. Ama Bi hederlı değil; gerçekten kederli değil... Bu iki insa- | 7“ Tun sevgisi ile merhametinin, etrafımda öyle kud- | ması korkumu geçiriyor, bana sıcak bir teselli ve ko. — Vild, eğer merhametin varsa, beni öldür! Ba.- O zaman Foska göz yaşları ile boğularak ağlıyor, - Vild, hıçkırarak alnımdan ve yanaklarımdan öpü- A"'Sanahm Cambazlıktır, İpte Yürürüm, Sondalyalar. ı? Masalar Arasında Muvazene Oyunları Yaparım,, — Ne hayret ediyorsunuz? Yolda yürümek bana ipte yürümekten daha zor geliyor! Konuşan Naci Sadullah sip çehresi, tam formunu bulmuş bir pehlivan siması kadar sıhhatli. Ge.; niş omuzlarından ve dar gömleğinin kollarına sığmıyan kalın bazuların. dan âdeta kuvvet taşıyor. Ona ba- karken, yarı beline kadar toprağa gömülmüş bir insanla konuşur gibi, oluyorum. Onun, meşin bir tulum üstünde duran bacaksız göğdesi; bi. edebilir! Fakat bereket ki onıar, başka işlerle uğraşmaktan, cambaz- lık istidatlarını sezmeğe vakit bula- muyorlar da, bizim sanatin rakiple- ri çoğalmıyor: Yoksa, halimiz ha- raptı! Sakın bu sözlerimi şaka zan- netmeyin: Çünkü bana, bizim yol- larda yürümek, ipte yürümekten da- ha zor geliyor!,, “— Bacaklarını ipten düşerek kaybetmiş olmiıyasın?,, O, göz kırptı: “— Reklâm olsun diye, etrata öy- le yayıyoruz. Yoksa aslını ararsanız, ben, d doğm layiml Fukat raz da, yere oturtulmuş bir yarım büstü andırıyor. Ne iş yaptığını so. ruyorum: “— Beni tanımıyor musunüz? di. yor, Ve kendi kendisini tanıtmak mecburiyetinde bırakılmış bir “meş. hur,, iğbirarile ilâve ediyor: “— Sanatim, cambazlıktır. İpte yürürüm. Sandalyalar, masalar üze. rinde, muhtelif muvazene oyunları yaparım!,, Doğru yolda hnasıl yürüyebildi. ğini düşündüğümüz bir insa. run, ipte yürümesi bana tuhaf bir hayret verdi: “-- Bu sanati nasıl öğrenebildin?,, dedim. Güldü ve: “— Bunda merak edilecek ne var? dedi. Bizim sokakiarda yürü.- yebilen bir insan, ipte yürüyemez rai? Bu şehirde yürümeğe idmanlı olar her vatandaş, biraz daha gayret etse, mükemmel surette cambazlık siz yine, işin doğrusunu yazmayın!,, Ben, asıl girmek istediğim mev. zua biraz yaklaşmak ümidile sör- dum: '— Bacaklarından mahrum ol. mak, sana en fazla hangı hususta güçlük çektiriyor?,, O, tereddütsüz cevap verdi: “— Hiçbir hususta. Sadece bir yerde uzun müddet oturamıyorum: Rahatsız oluyorum. Eğer vaktile ayaklarım olsaydı da, sonra mahrum kalsaydım, belki bir mahrumiyet hissederdim: Fakat ben safasmı tatmadım ki, hasretini çekeyim! Şimdi, bilâkis, ayaklar bana fazla birer uzuv gibi görünüyor: Çok şü. kür ayaklarım olmadığı için çorap masrafım, pabuç masrafım, don, pantaıon masrafım yok. Hem ayak. ların bunlardan başka bin türlü der. di var: İkide birde yıkaması ayrı dert, tırnagı, nasırı, üşümesi, eziL mesi ayrı dert: Dikkat ederseniz, YTAN görürsünüz ki insanlar, pek fazla muhtaç olmadıkları ayaklarile hayli uğraşırlar. Ben, bütün bunlardan muafım. Şimdi siz: “— Ama, sen, koşu şampiyonu o- lamazsın?,, diyebilirsiniz. Fakat, el. lerimle ne kadar süratle koşabildi. ğimi görseniz, böyle söylemezsiniz. Haibuki, bazı arkadaşlarımdan duyduğuma göre, benim evlenişimi tuhaf bulanlar varmış. Beni yarım a- dam sayıyorlarmış. Bana sorarsanız, ben, birçok kimselere nisbeten ken.- dimi tamam adam sayıyorum, Ka- rım da benimle ayni fikirdedir. Çün- kü bern onun, bilâistisna her türlü ihtiyacını bol bol tatmin edebiliyo- rum!,, B en, istediğim mevzua onun kendiliğinden — girmesinden duyduğum Mmemnuniyetle sözlerini dinlerken, Bay Emin Tümer'in zev. cesi Bayan Münevver Taşa da yanı. mıza gelmişti. Uzun boylu, 33 — 35 yaşlarında, temiz yüzlü, güzelce bir kadındı. Söze karışarak: — Ben kocamdan memnunum, dedi. Onun düşmanı değilim ki, aya- ğina bakayım? Hem kadın kalbine ayakıa mı girilir kuzum? İnsanların kıymetleri ayaklarile mı ölçülür? Öyle olsaydı, bir kırk ayakla hiçbir çapkın erkek rekabet edemezdi! İki âayağı tamam, fakat kafası eksik, yü- reği bozuk, cüzdanı tamtakır, ken- disi kıipkısır bir erkekle evlenip bedbaht-ölacağımıa. (Kocasının yâ- nına bağdaş kurup kolunü boynuna ooladı) böylesine varır, gül gibi ya- şarırmi!,, “——. Onunla ne zaman tanıştınız?.. “— Bir gün, Kasımpaşada cam. bazlık yapıyordu. Numaraların: hay- ret ve takdirle seyrettim. İki ayağı olmiyan bir insanın dilenmeyişi, bi. lâkis, iki ayaklı insanların bile ko- lay beceremiyecekleri marifetler ba- şararak, hayatını, şerefi ve namusile kazanması hoşuma gitti. Oyundan sonra kendisile konuştum. Ondan sonraki konuşmalarımızda da anlaş- tık, ve nişanlandık!,, Emin Tümer: “— Bu anlattıkları hayli eskidir.. Derzi. Ve göz kırparak ilâve etti: « ©O sıralarda benim bir metre. sim vardı. Onu kıskandığı için, bir aralık aramız açıldı. Malüm ya... Kadınları bilirsiniz:Çok kıskan; olur lar.. Neyse, sonra, ötekini, tamamen başımdan savdım ve bununla nikâ- hımızi kıydırdım!,, Bavan Münevver.da. -gazetaailar. den şikâyet etti ve: «.— Bizi, dedi, nikâh dairesinde pek ansızın bastırdılar: Eğer çelip resim çekeceklerini bilseydik, oraya o kıyafette gitmezdik. Fakat. yarın gidip bir resim çektireceğiz: Kocam smokinlerini giyecek, ben de gelin. Tiklerimi... Sizden rica ederiz: Gaze- tenize, bir de © resmimizi basır. Çünrkü öbür resim, bizi eşe dosta karşı küçük düşürdü. Bi!miyenler (Sonu Sa. 6 Sü: 2) ALENİ TEŞEKKÜR Zevcim Denizyolları Etibbasından Cemil Süleyman Alyanağın vefatı dolayısile his- setmiş olduğum elim acıyı teselli ile ge- rek hastalığı esnasında ve gerek cenaze- sinin nakli hususunda pek büyük lütuf- kârlıkta bulunan kıymetli sayın Valimiz Lütfi Kırdar ve Denizyolları başdoktoru Profesör Mahir ve arkadaşlarına, tahtı te- davide bulunduğu Cerrahpaşa hastanesi sertabibi ve diğer alâkadar doktorlara, Kurun i sahip ve b Tİri üs- tad Hakkı Tarık Us'a, İstanbul Basın Ku- rumu tarafından ihzar ve gönderilen çe- lenk ile cenaze merasiminde hazır bulu- nan ehibba ve dostlarına ve merhumun hakkında mesleki ve temiz dukgular bes- leyen kıymetli matbuatımıza aleni teşek- kür etmeği bir vicdan borcu telâkki etti- ğimden lütufkâr gazetenizin tavassutunu rica ederim, Zevcesi Sadiye Alyanak Esirgeme Derneği Balosu Esirgeme Derneğinin senelik balosu 11 Mayıs Cumartesi günü akşami Tokatliyan salonlarında verilecektir. Balonun mükem- mel olması için icap eden bütün hazırlık- lar tamamlanmıştır. İhtira İlânı -a “Hava Hücumundan korunma usul ve tesisatı” hakkında 1-6-1936 gün- lü ve 2116 sayılı ihtira beratı bu defa mevklii fille konmak üzere Aâhere TÜcvrüferağ veya İcar edileceğinden talip olanların Gaolatada İktısat ha- nında, Robert Fetri'ye u. “Sracaatları ilân olunur. $ a) DYO ANKARA RADYOSU Türkiye Radyosu Ankara Radyosı Türkiye Radyodifüzyon — Postaları Dalga Uzunluğu 8117 m — 0465 Kes. 20 Kw 1648 m İR? Roe 9N Ku Perşembe, 2. 5. 1940 12.30 Program ve memleket sâat ayarı, 12.35 Ajans ve meteoroloji haberleri, 12.50 Müzik. Çalanlar: Cevdet Kozan, Vecihe Ruşen Kam, Okuyanlar; Necmi Rıza Ahis- kan, Müzeyyen Senar, 13.30 - 14.00 Müzik: Hafif müzik (PL). 18.00 Program ve memleket saat ayarı 18.05 Müzik: Radyo caz orkestrası (Şet: İbrahim Özgür); Soprano Bedriye Tüzü- nün iştirakile, 18.40 Konuşma, 18.55 Ser- best saat, 19.10 Memleket saat ayarı, ajan: ve meteoroloji haberleri; 19.30 Müzik. Ça- lanlar: Vecihe, Cevdet Közan, Ruşen Kam Okuyanlar: Mustafa Çağlar, Radife Erten 20.15 Konuşma (Sıhhat saati), 20.380 Mü- zik: Fasıl heyeti, 21.15 Müzik: Nejat Aki- pek tarafından keman soloları, 2140 Mü- zik: Senfonik müzik (Pl.), 22.15 Memleket saat ayarı, ajans haberleri; ziraat, esham - tahvilât, kambiyo - nukut borsası (Fiyat), 22.30 Müzik: Oda müziği (P1.), 23.00 Mü- zik: Cazband (PL), 23.25 - 23.30 Yarınki progğram ve kapanış. Ecnebi Radyolarında Türkçe LAP Neşriyat Türkiye Şehir saatile Tülümevç Nis 19.45 250 —metre (Orta) Roma 2058 — 2458 * (Orta) Roma 20.56 8115 * (Kısa) Londra 18.55 19.62- " (Kısa) 81.32 Arhavutluk 19.20 8822 * (Kısa) Yugoslavya 20.30 4918 » (Kısa) 31.56 İstanbul Maarif Müdürlüğünden : Maarif Vekilliği Köy Öğretmen okulları içm ber levazımı pazarlıkla satın alınacaktır. Teminatı 75 lira 70 kuruştur. İstekliler bu eşyaya ğü Yardirektörlüğünde görebilirler, Pazarlığın 4 Mayıs Cum. Maarif Müdürlüğü binasında yapılacağı ilân olunur. Eşyanın cinsi Miktarı aşağıda miktari yazın 10 takım ber- Muhan'isaen bedeli 504 lira 65 kuruştur. ait s-etnâmeyi Maarif Müdürlü- “*tesi günü saat 11 de Yekün' Beher takımın Tahmin bedeli 18 kalem berber takımı e 10 takım Asyadan Avrupaya akan... Şehirleri aleve... fırtına, “Cebelüttarık Casusu*, ROGER 8. L K 65 &| R 504 İnsanları hayrete düşüren büyük “Don Kazakları” filimlerinin eşsiz kahramanı DUCHENE Sinema tarihine daima şaheserler yaratan: CONRAD VEİDT, SESSU HAYAKAWA, MADELAİNE ROBENSON, M!Ş!KO TANAKA eli A KA ASYADA KOPAN FIRTINA Derin bir Aşkdan, Çıldırtan bir kıskançlıktan, büyük bir avantür, sousuz bir heyecandan kudretini alan senenin en büyük Süper filmi Bu Akşam | Â | B Sinemasındo Programa ilâve olarak: Müttefiklerin karada, denizde, havadaki harp hazırlığı *1000 metrelik Türkçe sözlü büyük, Harp raporu, Ayrıca: PARAMUNT JURNALDA, Norveç Harekâtı Numaralı yerlerinizi evvelden kapatınız Telefon: 43595 Yarın Matinelerden İtibaren rengiz batakhaneleri. kadının sıîu_te- —| Tetli bir genişlikle alevlendiğini duyuyordum ki, 1s- , - tiraba yer kalmıyordu. (l Kadın bütün gün bana sıkı sıkı sarılı kaldı. ' Sevgi, bir aşk ihtilâci ve bir fedakârlık iptilâsı için. — de onu benim kollarımın arasına atmıştı. seni seviyorum, seni sevi. | — Beni seviyorum, 0 — yorüm! söyle' ?Wm - Günde böyle vüz defa bağırryordu: — Ne kadar sevdiğimi sana anlatmak için ne —e« » «Bu, hayran kalınacak bir devre oldu. Ben mçhh' şeye acnniıyordum. Bütün gün (benim için Öüıı gece hep birdi!) Foskayı yammda okşayışları- Yazan: Annie Vivanti o. kollarımla etrafımı yoklıyarak şuraya buraya girip çıktım. Her gürültüden ©o zamana kadar tülerle dolu gibi Sonra bahçeye çıkmayı tecrübe ettim Sonra sokağa... Korkuyordum, müthiş surette korkuyordum. korkuyordum; bana, dünya, benim kavramadığım yeni korkunç gürül. geliyordu. Düşmekten, bir engele çarpmaktan, adımımı yanlış atmaktan, dikkati çek, mekten, anormal cak biri olmakta Ah acınacak boy yi d VA ır k .ık saçlarını uuyuyoraum. — Karanlık dünyamda dolaştım. yahut elimi uzatır uzıtmız, onun eline, yahut beni öpen ağzına rastlı. |yor, yahut ta parmaklarım altında, yanımda büzül. /|Müş ve saygı ile eğirmiş olan ©o yıradllışın yumuü. #0 gi gi e Nihayet yataktan kalkabildiğim gün geldi. hissediyordum. verdim: ni hiddetten çıldı tatlı sesleri beni Sesinde yeni Evde ellerimle, “— Zavallı!. Ve bana bakmakta olan başkalarımın gözlerin. de Foskanın merhametilı bir bakış görmesi fikri be. olmaktan, gülünç olmaktan, acına. n korkuyordum. halde olmanın dehşeti! Bu zalim felâkette bana en çok azap veren bu düşğnce idi, Daima ©o gaddar kelimeyi işitmek için kulak *ra rtirdi: Acı ve katil bir hiddet... Ya. nima yaklaşan yabancıların zaptettikleri iç çekişleri, gdelirtirdi. bir tatlılık tonu olan Foska da, beni bu hali ile yırtıcılaştırryordu. Bir gün, felâke. MESSALINANIN KIZKAHİESı Çeviren: SİNANOGLU timi unutarak, bir hıç için kızıp ta, sert ve madeni sesi ile bana çıkıştığı zaman, sevin- cimden az daha ağlıyacaktım. Hatırlıyorum: Onun bu kızması, bana çiçek ge- tiren bir kız yüzündendi; on altı yaşında bri kız: Çiçekler onun gençliğini duyuruyordu; onda çıçek- lerin tazeliği vardı. * *» O gün, ikimiz yalnız kalınca, Foska bana yılan gibi davrandı; hakaret etti. Ben ise, karanlı. ğımın zindanında mesuttum; derin bir surette me- sut, tamamile mesut... O da mesuttu. Bunu bana günde bin defa söy- lüyordu: — Mesudum! Mesut... yorsun? Sahi beni görüyor musun? Bana elbiselerini, saç tuvaletini, süslerini tas. Mesut..! Ve ilk çarpış, ilk dehşetten eziliş geçince, beni artık şaşılacak bir ihtirasla, beni altüst eden, beni sürükliyen bir ateşlilikle seviyordu. Kalbime başını dayıyarak hıçkırıyordu: — Sen yalnız beni seviyorsun, benden başkasını görmüyorsun. Niçin beni görmü- tiyordum. rı dalgalandır! © bir zamanki TAKSİM İnsanı hayrete düşürecek, Merak ve heyecan içinde bırakacak maceralar . Tüyler ürpertici cinayet vak'aları, TAMAMEN TÜRKÇE SÖZLÜ Bir Film. BERİ ÇAVUŞ Şimdiye kadar görülmemiş büyük Sergüzeşt filmi Sinemasında Şikagonun esra. zum kalmamıştı. Ben, hangi esvabını giydiğini mü- kemmel surette duyuyordum; hattâ rengini bile keş. fediyordum. Solgun mudur, gözleri yor, dudakları soluk mu, yoksa boyalı mı, seziyor- dum. Güzel olmasını, benim için güzelleşmesini is. kötümü bakı. Ona tavsiye ederdim: — Şıklaş!. Kendini ihmal etme! Bu güzel saçla.. Parmaklarımın altında onların kıv- rımlarını duymak isterim. Güzel olmanı isterim; se. ni hatırladığım gibi güzel, seni görmekte olduğum zamankı gibi güzel... Kısa bir müddet için, öyle de oldu. Foska ken.- dine bakıyordu, süsleniyordu, kokular sürünüyor- du: Yalnız benim için, benim beynimi ve hayalimi hoşlandırmak için, hemen hemen görmekte olduğum zamanlardan daha keskin bir surette kavrayanm du. yularımı teshir etmek için... Fakat sonraları, azar azar, kendini daha az şaf. katli göstermeden, daha ihmal eder oldu. Artık par- yordum. maklarımın altında dağınık saçlarını duyuyordum. Bana sarılan vücudü artık giyimsizdi. Bir zaman daima yüksek ökçeli iskarpinler içinde zarif bır su- rette sıkışmış olan syacıklarını, şimdi ihmalkâr a-. dımlarla, terlikler içinde, sürüyerek yürürken işiti- Artık saçlarını yapmak zahmetine, sırf sokağa leceği zaman... diyordu; sen çıkacağı zaman katlanıyordu; yahut Ignas Wild ge- Oyle... Ilk zamanlar daima bizim evde olan, dal. ma muztarip ve müteessir yanımda duran ziyaretlerini derece Gerece seyrekleştirmişti. Fakat işte şimdı yine sık sık geliyordu. Olur olmaz saatler. Wild, de, beklenmedik vekitlerde geliyordu. Yoksa onu vir ederdi. Ama kısa bir zaman sonra artık buna lü. beklemiyen yalniız ben mi idim? 'Devamı var) ni ee

Bu sayıdan diğer sayfalar: