18 Nisan 1940 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

18 Nisan 1940 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ASONE Yarin, #tpeLl e. Eenebi 2809 Kr. sw ” .ğ0''» sw » erürası posta iltihadına dahil Shiyan memleketler için abone dei müddet sarasiyle 30, 16, 8 liradır. Abone “bedeli peşindir. değiştirmek (25 kuruştur. b için mektuplara 10 kuruşluk üyesi Yizımdır. me * » » Sevi Mal Taksim Gazinosunun v İletilmesi Meselesi , Beieaiye, Taksimde iki yüz elli N ai > lira sarfile muazzam bir Yaptırdı. Bu gazinonun yapıl. api Pazı kimselerin tenkitlerine, ba. kitwselerin de takdirlerine maruz jin. Biz, esas itibarile, İstanbul | medeni bir şehrin, modern bir sahip olmasına elbetie ta. | Fakat şimdi görülüyor ki, un. işlemesi, yapılmasın. daha güç olmaktadır. Beledi Sözlüğü bertaraf etmek azmil bir şirket.kurmıya teşebbüs Muhtelif sebepler, bu isabetli akim bıraktı. Şimdi, ö son havadise göre, ga- herhangi bir müteahhide kira. ' deye ilecektir. Yakında da, müza. Yapılacaktır.Fakat, bu gazino. ıp işletilebilmesi, muaz. sermayeye miitevakkıfi İş e iSindir ki, biz, bir vatandaşın ina bu teşebbüse girişebilece. sanmıyoruz. Yapılacak mü. meticesinin bizi tekzip etme. i eylediğimiz halde, bu fimizi gizliyemiyeceğiz. Ta. Şıkmıyacağını düşünmemiz, mem. vi, 4 bu işe girişebilecek kadar ser. sahip olan vatandaşlar bulun. (ını zannedişimizden (değildir. memlekette hattâ lüzumun. fazla servet sahibi olan va. mühim bir yekün tuttu. Ve bu yeküdun da günden yü. iğını duymuyor, görmüyor, değiliz. Tüy garinoculuk da hir ihtisas İp g Ve bu işten iyi kötü anlıyan- Maide yüksek sermaye sahibi va. lar yoktur. Diğer zenginler ise, kları, bilmedikleri bir İşe! 'n elbette çekineceklerdir. | » gazinoculuk edenlerin âza-| iyeleri, tabak, bardak, bıcak, isletenler bile, bu kadareik *yi, ancak ortaklar bularak “tmektedirler. Üstelik de on. i, mevcut sermayelerini muhakkak yatırmak — itiyadındadır. m gazinosuna yepyeni istenilmektedir. bakımdan ne derece. verimli olacağı, onlarca şüp- » Bünun içindir ki, maddi im. vüsait olsa bile, bu işe giriş onlar da kaçınacaklardır. az da, zamanın bilhassa bu ek müsait görülmeyen hususi. Ş, Üsündürecektir. bu işin idaresini deruhte “e, de Belediyeye düşüyor demek. Zaten, bizce, bir an evvel tutul. Mim gelen yol da bundan iha z bizim kanaatimizee, de eninde sonunda işti. mecburiyetini kavrıyaca. gare budur. Bir eğlence dan bahsolunduğunu İİ 7707 ke j A liyetsiz veya muhtekir de kurtulur. Bu Il halkı da, . yarü ağ. ağırlıyabileceği - temiz. g / 'âye tayin edilmiş ve yeni eden sonri saat 15 te ndıralı Teofil Gautler va- ize gelmiştir. Sefir, bu. raya giderek Cümhurre. tnamesini takdim ede. HER, e Hava Ataşesi di Ankara sefareti Bava Komodor 4 rn İn ml keki sd eier mehri. | K AHLÂK BUHRANI 'NEREDEN DOĞUYOR? | Bugünkü Cemiyette Ahlâk Buhranı Ve Ahlâk İdeali O» dokuzuncu” asırdan itiba. ren bügüne kadar gelen fi. lozofların, içtimaiyatşıların ahlâkı'da cemiyet hucutları iç de tetkik ettiler. Ahl ne Yu. nan filozofları ve Stoic'ler gibi ına- fevkattabil, ne de tabiat ve hay. vanlar âleminden alınan misallerle kânüunlaştırmadılar. Ahiâkım da di. Ber içtimai müâsseseler gibi cemi yetin tekâmül şartlarına, içtima ve iktisadi şartlara göre cemiyet içinde tekevvün eden ve değişer bir müessese olduğunu kabul etti. ler. On dokuzuncu asirda başlıyan, yirminci asırda kemale varan tek. nik terakkiler, istihsal şekilleri, iç. timai değişmeler cemiyetlerin bün. yelerini değiştirmiş, tamamen yeni moral kanunlarla beraber yeni mo. ral telâkkileri doğurmuştu, Fakat mütemadiyen değişen bu bünyeler içinde iktisadi ve içtimai muvaze. nesizlikten doğan buhranlar artı. yordu. Yirminci asırda, hiçbir as. rın görmediği bir şekilde cemiyet. lerin içindeki siriflaşma hareket, leri bariz bir şekilde gözüküyor ve sımflar. arasındaki mücadeleler, grevler, zaman zaman isyanlarla cemiyetin bünyesini sarsıyordu. Bü sarsıntılar moral sahasında da kendini hissettiriyordu. Yirminci asrın bir çok içti yatçıları, filozofları, moralistleri cemiyetlerin içinde mütemadiyen artan ahlâki huzursuzlukların se. beplerini de bu içtimai sarsın da aradılar. Fertleri ahlâk$i sürükliyen ferdi mahiyetleri değil, içtimai şartların bozukluğu olduğu. nu isbata çalıştılar. Ayni zamanda mutlak ve ebedi bir ahlâk kanunu olmadığını, zaman ve ahkâmın de ğişmesile, cemiyet sartlarının de. öişmesile ahlâk. kanunlarını. dö, değiştiğini, ahlâk buhremnin, bep ve zarüretle değistiği halde. neticelerin değişmemesinder. il geldiğini iddia er Bir çok miyetlerde yapılan reform hareket. lerinin, inkılâplarn, şekil olarak kalmasının sebebini inkılâp. ların dayandığı temaller değiştiği halde, ameliyede eski müstahase i- deallerin, müesseselerin muhalaza- sından ileri geldiğini gösterdiler Bunlara göre bu inkılâpları sağ- lanlaştırmak iğin cen yesile beraber, bu bünyenin üs. tünde inkişaf (eden, oahlâk, sünat hukuk gibi müessesi ayni zamanda değişmesi Yerdin morali, ancak içtimai mora. Tin değişmesile yüksek bir mahiyet alabilirdi. Umumi menfaati, şahsi menfaatin fevkinde tutacak iyi ve. ya kölüyü ne mavefkattabiiden, ne de tabinttan aldığı ilham ile de. gil, kendi şuur ve vicdatından ala. cağı ilham ile, kendi iradesile ce- miyetlerin moral pormasına uydu racak ferdi yarattığı zaman cemi. yet, bu ahlâk buhranından kurtu. Yabilirdi. Ahlâk kanunlarını ebedi ve mutlak kanunlar balinde cemi. yetlere tatbik etmek, tekâmülün seyrine karşı kâğıttan duvarlar yapmaktan başka netim: verme. mişti. ugüne kadar, ne höpishane. ler, ne ceza kânunları, ka- tillerin miktarını azaltmış, ne de hiçbir kanun ahlâk bozuklukları. nın önüne geçebilmiştir. Moral ka. nunlar'da cemiyetlerin tekâmülü ile değişen nisbi kananlardır. Dün | ahlâksizlik olan bir sey bugün de. ğildir. Bugün ahlâksızlık telâkki ettiğimiz şey de yarn ahlâksızlık telâkki edilmiyecektir. nisbi olan kıymetleri ve hüküin- leri ebedi ve mutlak çerçevesi işi- ne nasıl sokabiliriz? Bununla be. raber her cemiyet için ahlâki veyu gayri ahlâki kabul edilen kiymet bormaları vardır. Bunlar zaman İ- le değişecek bile olsa, cemiyetlerin içtimai vicdahını fade ettikleri müddetçe mer'idirler. Mutlak bir ahlâk kanunu olmadığı gibi mut- lak bir ahlâksızlık olmasa bile, her cemiyetin şartlarına göre tekevvün etmiş ahlâk kanunları vardır ki, in. sanlar arasındaki münasebetlerde tesirlerini gösterirler. Fert bu ka- | saçların, bülüğ | de dökülmemesi. Bu kadar | YAZAN: Sabiha Zekeriya SERTEL | değişmelere karşı gösterdiği bir mukavemet vardır ki, ahlâk buh. ranı İle'beraber eski ve yen: ara. sındaki mücadeleyi de doğuran bu. dur. Yeni içtimai ihtiyaçlar, yeni de. ğişmeler yarattığı halde, sski ah lük kıymetleri kuvvette kaldığı müddetçe bu eski ve yeni arasın. daki zıddiyet keskinleşiz, Bu yeni ihtiyaçlar ahlâk kanunlarile ne k: dar çok zıddiyet içinde olursi sanların hayatı, fiilleri, telâklÖleri de o kadar biribirine zıt olur. Es. kiler, yeni ihtiyaçlar karşısında ye. ai ahlâk ölçülerine thtiyaç olduğu. nu kabul etmezler. M eski içtimai şartlara Dai kâr sınıflar, eski ahlâk ya bağlanır, te #işikliğe karşı mukavemet rirler. Fakat bu eskiye larının sadece nazari tekâmülün yeni icapli yede bu nazariyeleri hiçbir tesiri olmadığının farkına varmazlar. Te. kâmül gelir, bu mukavemeti yıkar ve geçer. Fakat onlar arkasından mütemadiyen haykırır, her deği. şikliğin ahlâksızlık olduğunu iddin ederler. Bugünkü £ zıddiyetlerâsn bir tanesi de bu nazariye ile ame. enin çarpişmasından düğan mü. alefettir... Kendilerinde #uvvet hisseden fertler ve kütleler, bu muhafazakâr zün ile mücari: ye geçer, eski normal göste. cikür erek İezlisreiğ kil bu mübldelede sakini HÖKEAN Gk tında kalır ve her yeniye karşı mu. balefet gösterirler. Bu esk ni mücadelesinde her de man zaman rec'i harek bile mutlaka zafer yenide ve ye. rde; 7 kalır, Çünkü yeni, değişen cemiyet bün. yesile değişen içtimai zaruretler ve ihtiyaçları ifade eder. İhtiyacır önüne fikirle geçilemez. İhtiya hayattan doğar, fikir hayatın wv ihtiyacın ifadesi değilse, aayatır seyri içinde erimiye mahkümdur. İktisadi ve içtimai tekâmülle be. raber kültür seviyesi yüksek olan memleketlerde, kütlelerin değişen şartlara kendilerini intibak ettir. meleri daha kolay olur. İktısaden ve kültür itibarile geri olan mem. leketlerde bu intibak daha güç ve eskinin mukavemeti daha kuvvet. W olur. Bu sebepledir ki, Avrups cemiyetlerinde hayat tarzlarile be- raber, hayat ve moral değişmeleri daha seri, şark milletlerinde daha ü Avrupa cemi. yetlerindeki ahlâk buhranı, bu yeni ve eski kavgasından Daşka bir mahiyet almıştır. Bu cemiyet. lerdeki ahlâki buhran, o Yunanis. tarda, eski Roma medeniyetlerin. de, on sekizinci asırda derebeylik devrinden burjuvaziy. te ol duğu gibi, iktidara sahip fertler ve kütlelerle, bunlarin hükmü altin. da yaşayan kütleler arasındaki mü. cadeleden doğmuşlur. Zaman za- man Avrupa cemiyetlerin. sarsan çarpışmalar bunun neticesidir. On sekizinci asırda, “adalet, mü- savat. kardeşlik” düsturlarile 'fa. de edilen ahlâk norm; 1 bu defa başka şekillerde at muhtev i. fibaril i mahiyette olarak, e. goze duyuran, ferdi menfaatlere, İçtimai menfaatlerin fevkinde im. kân veren sisteme karşı doğmuş ur. Stavisky rezale büyük mikyasta yapılan o sülistimaller, harp zamanlarında düşmanlara si. vi OKMAN HEKİMİN ÖĞÜTLERİ KEPEKLİ Gençlikte süçların dökülmesi he- men dalma delikanlılara, erkek- lere mahsustur. Genç kızlarda da raşında, seyrek” leştiği, döküldüğü olur, fakat pek nadir... Suç dökülmesinde erkek- lik hormonunun tesiri bulunduğu şüphesiz. En kuvvetli delili de, er- | kekliği çocuklukta kaybetmiş ol hadım ağalarının saçları hiç birin. Genç kızlarda nadir olarak görülmesine sebep te, her insanda öteki cinsten kalan bakiyenin marifeti olsa gerek... Fakat bundan dolayı saç dökülme. sinin derec: le erkeklik derecesi arasında bir münasebet aramak ta doğru olamaz. Şimdiki halde söy lenilebilecek oo şey delikanlıların saçlarının dökülmesinde - erkeklik hormonunun tesiri olduğudur. On. dan ilerisi şimdilik bilinmez. Erkeklerde saç on altı, on yedi yaşlarında dökülmiye başlar. Ba. zılarında daha sonra, yirmi beş Y: şında. Saçlar ne kadar erken di külmiye başlarsa o kadar çabuk ve çok dökülür, Saçlar dökülmiye başladıktan sonra onların dökülmemesine ya- hut dökülenlerin yerine yenileri. nin çıkmasına çare aramak ne ka- dar faydasız olduğunu, bu iş için sağlık verilen saç ilâçlarının sayısı pek çok (hir rivayete göre binden ziyade) olması gösterir. Onun için, saç dökülmesine kar- şı mücadele onlar dökülmeğe baş. lamadan önce başlamalıdır. Bu da ancak saçları döken hastalığın de. virlerini bilmekle kabil ol On altı, on yedi yaşında saçları döken bu hastalıkta, erkek çocuk- larda dokuz, on yaşında saçların arasında kepekle başlar. O yaş- tan önce erkek çocuğun saçlarında kepek bulunmaz. Bu da gene er. keklik hormonunun tesiri, çünkü bülüğ zamanımın ilk devri o yaş. lardadır. Kepeklerin ne olduğunu tarife SAÇLAR hacet yoktur. Fakat o yaşta başı ke peklenen çocuğun kepeklerine dik- kat ederseniz. bunların alnının Iki tarafında, şakakların üzerinde ve tepede — bulundukları o gözünüze çarpar, Sonradan saçlar da oralar. da dökülmiye başlar. Bu ilk devre kepekler kuru ol. duğundan saçların arasında, üze. rinde görülür, Oradan çocuğun y» kasına, elbisesinin üzerine düşer. ler, Çocuğun saçları taranırsa ke. pekler yığın yığın çıkarlar. Bu kuru kepeklerin pek nadir olarak kendi kendilerine kayboldukları vardır. Bazılarının da bütün ö- mürlerinde baştaki kepekler öyle- ce kuru hı ar. O vakit saç. lar da dökülmez. Fakat başları kepekli olan er. kek çocukların en çoğunda kepek. ler kuru olarak başladıktan iki üç sene sonra artık kepekler düşmez dikkat etmiyenler ço- a kepeklerin kaybol. duğuna hükmederler. Halbuki bu ikinel devirde kepekler, kaybol. muş değil, yağlanmışlardır. Onun için düşmezler. Suçların arası tır- nakla kaşınırsa, tırnağın arasında beyaz, yağlı, çamur gibi bir mad de çıkar, arasında da yapışık hir çok saç kıla; Bir iki sene sonra dua, üçüncü bir devirde, kepekler gerçekten kay. bolur. Fakat onların yerine sade yağlı madde kalır. O vakit deli. kanlının saçları üzerine ince bir küğit konulursa yağın kâğıda bu. laştığı görülür. Kepekler o büsbütün o kaybolup yerine sadece yağlı madde kaldık- tan sonra saçlar da tutam tutam dökülürler. Her sabah saçlar ta. randıkça tarağın dişleri arasında bir çok saçlar görülür. Kepekler henüz kuru oldukları zaman tedaviye başlanılırsa saçla. rm dökülmesinin önüne geçmek lâh satan milli müesseseler, fuh. şun ilerlemesi, kadının bir ticaret mataı gibi pazarlarda satılması, (Beyaz kadın ticareti) allenin te. miz bir aşk münasebetinden zi de maddi menfaatlere dayanan ti. cari bir şirket mahiyetini alması, namus, şeref, haysiyet, şahsiyet denene kiymetlerin para ile satın alınabilecek birer mata haline gel. mesi, bugünkü Avrupa cemiyetle. rindeki ahlâk buhranını gösteren misallerdir. Bilhassa 1914 harbinden sontu. Avrupa cemiyetlerinde doğan, İk- tsadi, mi, ahlâki buhranlar bir çok memleketlerde reformi ve inkılâp hareketlerine müncer ol. duğu gibi, bir çok yeni sistemlerin, faşizm, nazizm, komünizm gibi ye. ni cemiyet şekillerinin doğmasına sebep olmuştur. Bugünkü harbin sebeplerinden biri de bu zıddiyet lerin çarpışmasıdır. Bugünkü Av. rupa cemiyetlerinin bu buhrandan ve harpten ne şekilde oıkacaklarını tahmin edemeyiz. Fakat mütlak ve muhakkak olan bir şey varsa Av. rupadaki huzursuzluğun âmili, in. sanların moral itibarile daha yük. sek, daha müreffeh, deha İnsani cemiyetlere çektiği husrettir. Ah. lâk bozukluklarına, müsavatsızlığa, adaletsizliğe, tahakküme, istibdada, hürriyetsizliğe karşı insanların vic- danından doğan bu isyanlar, cemi. yetlere nasıl bir şekil vereceğini ancak harplerden sonra tayin ede. bileceğiz. Bugün devam eden büh- ranlar, sadece bir huzursuzluk ifa. desinden başka bir şey değildir. Böisünkü Avrupa cemiyetle. rindeki buhran, ne şekilde neticelenirse neticelensin, insanla- rın ferdin egöizminden uzak, içti. mai menfaatlere dayanan, 'naanla. Ta İnsan gibi yaşamak, insan gibi hürmet görmek imkânleri veren. insanları esöretten rp hür. tiyete kavuşturan, bir ahlâk ides. Vine olan hasretleri muhakkaktır. Bütün beşeriyet ilk gününden bu güne kadar hep bunu “aramıştır. Felsefe, ilim, sanat, hep bu yüksek insan cemiyeti"- vüksek moral L dealine ve » nüsavi cemi kavüşmâk hasretile yanmıstır. “ irlerin, filozoflatın, mütefekkirle, rin zaman zaman meydans gelen isyanları da, kütlelerin isyanları da höp bu varış “asretinin ifade. sidir. Varmak istedikleri bu yeni ahlâk ideali nedir? Yeni ahlâk ideali hiçbir zaman sarih değildir. Bu & deal içtimai organizmin bilgisin. den doğmuz. Bunun içindir ki, ek. seriya filozoflar bunu tarif ve tâ- yin edememişlerdir. Fakat ahlâk dealinin İçtimsi bir ihtiyaçtan doğ. duğunu, her cemiyetin, buna has. ret çektiğini, ferite kendi menfaa- tinin fevkinde umumi menfaatleri kabul ettirecek enerjik bir iradeye ihtiyaç gösterdiğini, fertlere mü. savi kiymetler verecek bir ideal olduğunu söylediler, Bu ahlâk ide. alinin en esaslı vasıflarından biri de insanları riyakârlıktan, tabas. büstan, menfaat karşısında şahsi. yetini fedadan kurtarmak, kuvvet. lilerin zayıfları ezmesine, istisma, rına mâni olmaktır. Esaret altında yaşayan milletler. de ahlâksızlığın, hür yaşayan mil etlere nisbetle duha fazla oluşun. da bu esaretin, müsavatsızlığın, 18. tismârın çok büyük rolü olmuştur. Ahlâk idealine hiçbir zaman va. rılamuyacağı kanaati (o mevcuttur Ahlâk ideali de static, ebedi ve mutlak bir ideal değildir. Her de. virde, her cemiyetle beraber o da değişecektir. Yeni içtimai şartlar, eski içtimai şartların yerine geçer. ken ahlâk idealine dayanmaz, tek. nik şartlara, mevcut maddi şartla. ra, tabii muhite, ıçtımai mu tekâmüle dayanarak tekevvün €- der. Ahlâk ta bu değişen şartların yarattığı bir şeydir. Cemiyet ve İertler bu yeni doğan ahlâk ides. linc kendilerini ne kadar kolaylık. la uydururlarsa, zıddiyetler de o nisbette az olur, uyduramadığı tak. dirde ahlâki buhran da nisbeten genis olur. (Devamı 7 ncide) $ş rr GÖOPÜŞLEP Dağa Kaçırılacak | Krallar AS. U9 İ Yazan: Sabiha Zekeriya Sertel gem gazeteler, Yugoslavya Kralı Piyeri, Holanda Krali çesi Vilhelminayı, Prenses Juliana'y İkaçırmıya teşebbüs eden Alman teş İkilâtlarından bahsediyorlar. Bu teş kilâtlarm gayesi, bu kralları kaçırı; milletleri başsız bırakmak, ve bi muhterem başları, milletleri tehdi' için harp rehinesi olarak “muhafaz: etmekmiş. Meşhur tayyareci Lindberg'in çocu. Zunu kaçıran haydut Hophfmân da. büyük bir para almak ümidile çocu ğu kaçırmış, rehine olarak tutmuş neticede çocuğu öldürdüğü 'gibi, ken disi de elektrik sandalyasında can vermişti. Bu iki, dağa kaçırma va. kâsı arasındaki ayni münasebet, me- ticeleri itibarile değil de, miişabehet- leri itibariledir. Artık çöcuk kralları, kraliçeleri, prensesleri kaçırmak va- kasını, adi şakavetten ayırıp, siyasi şakavet çerçevesinin içine sokabili. riz. Meselâ yarın başvekillerin, hari- ciye vekillerinin yataklarından kaçı- rıldığını, tayyarelerle uzak mesafe- lere götürüldüklerini de belki işite. ceğiz. Milletlerin başı sayılan bu krallar kaçırılırsa, milletler başı kopmuş gövde gibi hemen yere mi yıkılacak- ı — Öyle deme, kralların hulk kü& leleri üzerinde olan manevi nüfuzu gok büyüktür. Kralının başından git- tiğini görünce; milletin mâneviyatı sarsılır, kumandansız kalmış bir ordu gibi daha kolaylıkla teslim olurlar... — Yugoslavya Kralı bir çocuk... içindir ki, nalbi hükümet ta- r. Milleti idare eden bir ve. killer eti, parlâmento, senato, ik tısadi, içtimal birçok teşkilâtlar var. Milleti müdafaa eden ordu peliktir? Kral gidince, motörü bozulmuş ma. kine gibi bunlar'zmk deyip, - dura taklar mı? Kraliçe Vilhelmina; Mü. nih anlaşmasının oiflâsından sonra sulhü kurtarmak için Belçika Krali- ie elele Hitlerin karşısında az m reverans yaptılar? Ne faydası oldu? Öyle amma, ne de olsa Kraldır. lar. Milletlerin başında bir taç gib durmaları bile milletlere kuvvet ve- rir. Hele bu küçük devletletde,” di. nasin o kadar kuvvetlidir ki, siyasi fırkalar ancak Krslm muvafakat olursa iktidara gelirler... Kralın aşa ğısında bütün milli teşkilâtlar fer'i dir. Kral asıldır. Vah zavallı küçük milletler... Ma azallah bir siyasi şaki gelir de, be başları aşırırsa, milletler, nefes al madan can çekişecekler odemek. © halde kralları dağa ki savvur eden bu teşkilâtlı milletlerle alay etmek İstiyorlar ga liba... O kadar minnacık, o kadar minnacıksınız ki, korkuluk gibi haşr nızda bir çocuk dahi olsa, damarla. rınıza kan veren bu yüreği aşırdık mı, siryanlarınız kopar, maneviyatı. mz bozulur, ordularınız kumandan. İsiz, teşkilâtlarınız hareketsiz kalır şakkadak düşer, hayılırsınız. Milletler hâlâ krallarına bu kadar bağlı iseler, milli irade, milli şuur milli müdafan korkuluksuz hareke edemivecek kadar pamuk ipliğin. bağlı ise, siyasi şakavet bu iplikler kör bir bıçakla dahi koparır, yalnız bu aşırılmış başları değil, başı kop. muş gövdeleri de, sulh masasma re- hine ve ayni zamanda müstemleke olarak getirirler. Kral asil değil, mil. let asıldır. Kral fer'i, o kadar dir ki, bugünkü milletler bu fer'ilere bağlanmanın cezasım çekecekler. Ve birer birer başlarından taçları çekiş atacaklardır. 23 NİSAN Çocuk Bayramı 23 nisan Hâkimiyeti Milliye bay- ramına sit programı tesbit etmek ü- zere dün vali muavini Halik Pepel. nin risayetinde bir toplantı yapıl. mişlır. Hazırlanan programa göre, bu bayram münasebetile mektepler İ ve resmi daireler önümüzdeki pazar. tesi öğleden itibaren tatil yapacak. lardır. Resmi daireler çarşamba gü- nü, mektepler ise perşembe günü sa. Ke itibaren tekrar açılacaklar. va 23 nisan salı günü sabahleyin, ge- tek Taksimde, gerek Beyazttta tale- be tarafından merasim ve birer ge. çit resmi yapılacaktır. Buralardaki merasime civar mektepler talebeleri iştirak edecektir. ” ilmi Hâkimler Kanunu Mecliste Ankara, 17 (TAN) — Hâkimler kanunu ile bu kanunun bazı madde. lerini tâdil eden kanun İle bazı mad- deler ilâvesine dair kanun lâvihası Meclise gelmistir

Bu sayıdan diğer sayfalar: