30 Mart 1940 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

30 Mart 1940 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

30 MART 940 ABONE BEDELİ Türkiye Ecnebi 1400 Kr, (O V Sene no » 6 Ay 1509 “w » 3 Ay 800 ” 1 Ay 3 2200 Kı posta memleketler üddet liradır. Abone bedel değiştirmek ın mektuplara 10 Garip Reklâm A sbünki satırları, zetelerde okuduk: “— Zabıtamızın büyük bir çaffakıyeti: İstanbul zabıtasını nelerce işgal eden, ve hir çok kaçak- çılık vakalarının faili olan şarap tüccarı Haydoviç çetesi, bütün ave. nesiyle tevkif edilmiş, ve Rumelihi. sarlı güzel Öjeni'nin katili yakalan miştir. Bu hususta, meşhur (Yılmaz Ali) nin ve gazete zabıta vukuatı muhabiri Hayriyenin ve foto muha. biri Âşirin şayam hayret hizmetleri görülmüştür. Tebrik ederiz!,, Bu garip satırları okuduktan son. ra, hayretle öğrendik ki, bunları yazanların maksatları: “Yılmaz Ali, adımdaki filme reklâm yapmakmış. âsik reklâm usulü dişin- nalite gösterilmesine biz de taraltarız. Hattâ, bu hususta, Amerikada Fransada, İngilterede, ve dünyanın daha bir çok medeni memleketle. rinde, çok ince sanat hâline 0. kulmuş olan reklâmcılıkta, çok geri kaldığımızı bu sütunlarda, vesilelerle tekrarlamış, bu sahada, bizden çok ileri gitmiş” bulunanları taklit etmek mecburiyetinde olduğu- muzu da yazmıştık. Fakat, yazımızın başına koyduğu. muz “rekli gösterilmesini istedi ğimiz orijinalitenin değil, orijinal reklâm yapmaktaki (o acemiliğimizin en acı bir nümümesidir: Çünkü, dün. yanın hiç bir yerinde, bir film rekli mı yapmak istiyenler, zabıtanın isi ni istismara kalkışmak hafifliğini gös termezler: Bu hareketin mahiyetini ifade edebilecek olan en hafif keli me: “Lâühelilik,, tir. Ve havadis seklinde reklâm yapmanın usulü, bu değildir. Her zabıta havadisi üzerine, halkin şüphesini toplıyabilecek olan bu garip “reklâm,, 1, zabılanın nasıl karşıladığını Fakat bu! vesileyle hatırla bizim iste.| için sırasiyle 30, dünkü ga mu. se. diğimiz şey, reklâmctlikta böyle mu.) r bir garabet ve üübalilik değil,| iddi bir “tekâmül, dür, * Sanat Susuzluğu mem. alâka Verilecek temsillerin bü. çoktan satılmıştı, Hat- okuduğumuza göre, liraya aldık. Körü Fransezin gelişi, lekette çok büyük bi uyandırdı. tün biletleri, tâ, gazetelerde bazı açık gözler, beşer ları biletleri, yedişer, sekizer liraya satmışlar, ve bir nevi Jâsyonu,, yapmışlardı. Fakat, sade o rağbetin değil, bu sâhtekârliğm bile, bizi sevindiren bir mânası vardır: Çünkü, biz, bütün bunlardan anlıyoruz ki, memlekette, ekmek ihtiyacı, su ihtiyacı kadar ha, ti bir ihtiyaç mertebesine varmış büyük bir sanat susuzluğu, bir sanat iştiyakı vardır. “Komedi Fransez,, biletlerinin, &. eta ekmek vesikası gibi kapışılma sinin aşikâr sebebi de budur. Tiyatromuzun, —yokluklar de gösterdiği bütün şayanı takdir feda. kârlıklara rağmen— münevver züm. renin sanat ihtiyacını tatminden çok uzak kaldığı da, yine bu rağbetten anlaşılmaktadır. Biz, temenni ederiz ki, “Komedi Pransez,, in gelişinden aldığımız bu iki mühim ders, muhtaç bulunduğu. muz hareketlerin baslamasını hız. İandıran bir vesile olsun. Ve yine te menni ederiz iyatro,, ihtiyaer. miz: kendi kendimize tatmin edebi. leceğimiz güne kadar, “Komedi Fransez,, gibi heyetlerin, memleke. timize sık sık gelmeleri temin olun. Sun; Çünkü, bu ziyaret vesilesiyle mevcudiyetini sezdiğimiz sanat su- Suzluğunun manevi acısı, r ha Yati mahrumiyetlerin acısından hiç te daha hafif değildi; Bim “bilet spekü. Mavacılık, mesleklerin ©n şereflisi Ve'en revklisidir. Tayyareci olmak için Ortaokul tahsili kâfidir. Türk Hava Kurumu'nun (Gedikli Yuvası) 16 — 20 yaşlarındaki bütün gençlerimize a- Siktir, İS mneni muhtelif büyük | Muharrir, bugünkü makalesinde tekniğin medeniyet üzerinde oynadığı rol dolayısile beşeriyetin geçirdiği buhranın izale. çarelerinit izah ediyor: o Beşeriyetin Geçirmekte Oldugu Buhranın Ges makalemde, 2a- manımızın tanınmış #limlerinden P. Langevin'in, beşeriyetin geçirmekte oldu- ğu buhranın mahiyetleri, se- bepleri ve izale çareleri hak- kındaki düşüncelerini bildir. miştim. Bugün de, Fransanın meş- hur edip ve mütefekkirlerin- - den Andr& Maurois'nın, ay mesele hakkındaki görüşle; ni, yedi sene evvel açılan bir ankete verdiği cevaptan öğ- reneceğiz ; 1 — İlk çağlardan İtibaren 'n- sanlar kendi zahmetlerini azalt. mak için, tablat kuvvetlerinden İs. tfadelerini mümkün kılan âletleri ihtira etmişlerdi. Bir kaç bin sene. lik medeniyetin meydana getirdi- ği bugünkü'dünyayı taş devri ki insanların tanıdıkları dünya ile mukayese edecek olursek, atkâr insanın, esas noktalarda muhiti ar- zularına göre değiştirdiğini görü. rüz, Bugün insan, evinin İzinde ha- te, şehirler klarıada ışı ormanlarda vahşi hayvanlara hâkimdir. Bugün, daimi bir korku endişe ve teyakkuz içinde yaşıyan Allahların gazabından korkan zayıf, âciz insandan çok uzakta bulunuyo. ruz. Bu asrın başlangıcında, ınsa. pin muzaffer. olduğuna hükmedi- 2 — Zaaftan hâkimiyete doğru olan bu yürüyüş devamir olmadı. Her yeni ihtira, insanların a i değiştiretek, kanın keşfi, deniz ti kezini değiştirme! mahvetmiş ve Akdeniz gemicil arasında bir işsizlik bi ral, binlerce el dokuyucul Geğiştlimiye mecbur etmiş, topun icadı, kralların kuvvet ve ku lerini temin ederek ve dere! rinin hâkimiyetlerine son vermişti, Her seferinde beşeriyet, ihti nin gayrikabili ictinap neticelerini görmeden evvel, terkermişti. Fakat her seferinde, az çok uzun süren bir kargaşalıktan sonra, insan cemi. yetleri, değişen şartlara in“ıLak et. mişler ve hayatın devam etmesi için zaruri olan seler. bul- muşlar, sonra kabul etmişlerdir. 3 — Yüz elli senedenberi tabi- st kuvvetlerine hâkimiyet, bütün diğer tarih devirlerinden çok daha süratle teessüs etmişti. Yeni bir , tecrübi ilim metodu o ka. alari. dı ki, insan kuvve sı daha az zaruri bir hale geldi. Bu- bar, sonra elektrik, eskiden birkaç ci işçisinin yaptığı İşi bie amelenin yapmasını mümkün kilan makire- leri işletti. İlk itimatsızlık hareke. tınden sonra beşeriyet, on doku. zuncu asrın sonlarına doğru, bu mihaniki hayata intıbak etmiş gö- rünüyordu. Servetler çoğalıyordu. yenilmiş olma- makla beraber, geriliyordu. İş saat- leri azalıyordu. İktisadi buhranlar, şüphesiz, bu muzafferene yürüyüşü taa uğratıyordu. Fakat bu buh. Tanlar bir kaç sene sonra sükü buluyordu. (1860 - 1900) seneleri eras ibtilâlei partilerin azası - ki miktor çok değildi- h: olm garp medeniyetine mehsup insanla rın, milesseselerinin istikbaline iti. matları vardı, 4 — 1914 harbi, bu zahiri muvazeneyi bozdu. İngi rede harpten evvel başlıyan işs Uk buhranı neticesi, binlerce ame- leyi, devletler beslemiya > mecbur kalmışlardı. Amerika, yüksek üc- ret, rasyonalize istihsal siyaseti ile servetini hudutsuz çoğaltacağını zannetmişti. o Makinelerinin mah. Sullerinin, bunları istihlâk edemi- yen fakirleşmiş bir ölemin gözleri Mahiyetleri gel eyi hiç düşünmedi söylemek doğru öle cret siyaseti, gayesine matuftu de yanılmış olunacak ki buhran, Amerikada da, hiç c sa Avrupadaki kadar Dünyanm rasyonaliz; dah muztarip olduğunu iddia ymm OZ AN e ar ee pe Sadrettin Celâl ANTEL kilin vasi ei tir. mu: 7 — Fehalıklı beklemek hayalp Serbest ve spontun , plânlı hir eko: nim şirketle evvelki zamanlı meşrudu. büyük ban baht kısmı için Makineyi m ünde yıkılıp kaldığını gördü. Se. çar faletin bollukla yanyana bulünma- irlerdir. İle günde on ik veya on dör alışan şüphesiz, bugünkü amelenir edebileceği bir hayat y #yordu. fikrin mad. de üzerine gslibiyeti olmu: Mah sullerin bolluğu bir nimettir. Fs kat şüphesiz, bu zaferleri günkü hezimete nasıl g rini araştırmak lâzrmdir hakkında daha devamlı ve daha de. o 6 — Anlaşılıyor © rin görünmektedir. Bir çok müte. ( İnsanların büyük hataları, fekkirler bunun bir medeniyet bah. lerin istihsaline, ni olup olmadığını sormaktadır. (o daha ziyade ehem ı ridir. Büyük bir zeki ile gelir 5 — Bu buhrandan makineyi | © yatları azaltılmaya, d ham etmek, insanların bizzat ken. O Gaha çok şey hasıl etmiş di kollarının kuvveti ile Aletleri Fakat böyle mahirane letmiye mecbur oldukları zamân- istih'âk mahsuller ları teessüfle anmak, haksız olduğu © sanlar, müstehlil kadar faydasızdır. Alakine ga; meselelerile o derse mesuldür ve beşeriyetin en be alâkadar olmuyc LOKMAN HEKİMİN ÖĞÜTLERİ ! KANBURLARA DAİR. yapmıya mecbtr olurlar... İkinci inhina belkemiğinin ortalarında ve arkaya doğrudur ve her kimin ar. kası okşanılırsa hissedi! Onun için yalnız kamburların arkası sı. vazlanırsa uğur getireceği ü boş bir şeydir. Bu söz doğru olsay. dı, herkesin arkasım sıvarlamak Zaten bundan dola- yıdır ki her İstiyen büyüklerinin karşısında kolayca eğilebilir.. Ü. çüncü inhina belkemiğinin en a- şağı kısmında olur ve insanların insanlıktan önceki ecdadını hatır. latır. Kamburluk dediğimiz hal, belke. miğinin ortalarında ve arkaya doğ ru inhinanın fazlalığından başka bir şey değildir. Bunu bilmiyenler © hale kamburluk derlerse de he. kim dilinde ona sifoz derler. Yağ. murlu günlerde üzerimize siçtıyan şeylerin adı zifos olduğundan S ve Z harflerinin yerleri dikkatle ayırt edilince bu tâbir kimseyi gücen- diremez. Bu inhinanın ifratı olursa Pot hastalığı denilen ve belkemi de olan bir hastalıktan ine pek çok ihtimal bu. . Bu hastalıktan bir im. Fakat sifoz ha- ı hafif şekli çok defa gençlerin | nın, ihtimal bi. tam bülüğ yaşlarında iken, mek. | korporasyonlar tarafınd tepte yahut evlerinde, öne doğru | edilmeleri icap eder. Sanayi adam- fazla eğilerek oturmalarından ile. lamaları lâzımdı: ki, ken- zi gelir. ahvolacaklardır, yahut , erini iktisadi projeleri. intibak ettirmek mecburiyetin. dedirler, eğer büyük Avrupa istih- iye muhale- n teşekkülün- kul ketir. icadı, aların inxişa*ı, kütleler ilen sermayel feti tahrip edilmesi nsan, hu yak gezerlerken ku: haneleri mi rda m ; ık zavallı. bir yurt bular ları halde evlerin boş kalmas bizi, p türdükle bu buhran anımız. olsalar, onlari bir surette kul onların satın alma k, tahmin ve idare kuvveterini asmaktadır. Doğrudan doğruya is tihlük için sarfed her tervet zaruri bir surette, yeni is sıtalarınm yaratılmayında k Yacuktır. Bu, bazı hudut! vet. Kendi hesabıma kambarları pek severim. Sebebini, tahil, takdir ©. dersiniz: Kamburluk insana kibar bir tavır verir. Bir kambur, sadece; koltuk üzerinde oturduğu vakit değil, sokakta dilendiği v le, daima kibar görünür, Ki barlık ta, fikrimce, bütün fazilet. lerin üstündedir. Bununla beraber, yıllardanbe. ri yazılarımı takip elmek lütfunda bulunan okuyucularım şahit olur- lar ki burada kamburlardan bah- setmekten mümkün olduğu kadar çekinirim. « Çünkü, her nedense, kamburlar kendilerinden söz açıl. masını istemezler. Okuyucuların. dan hiç birinin canını sıkmamak ta bir muharririn vazifesidir. Hele canının sıkılmasına ihtimal veri. lecek okuyucu kibar olursa... Bundan başka, o gazetede her muharririn bir vazifesi de arka- daşlarının ihtısasına hürmet göster mektir. Vâkıâ, kamburluk hekimlik mevzularından biridir. Fakat bu gazetede kamburluk bahsinin, söz- leri gibi endamı da dosloğru ve pek zarif olmakla berâber her gün ü çüncü sayfanın sağ köşesinde ki. mine kavun, kimine de kelek ye. diren, genç üstadımın ihtisasına girmesi pek tabiidir. Öyle olduğu halde, bugünlerde mektupları aldığım okuyucula- rımdan biri, kendisinin kambur 0- lup olmadığını haber vermiye lü. zum görmiyerek sadece: — Kamburlardan hiç bahsetmi. yorsunuz... Diye bana kabahat buluyor. kuyucular hepsini eli geldiği kadar memnun etmiye ça- lıştığım için, bu zatın da arzusunu yerine getirmek borç oldu. Borcumu ödemiye çalıştığımdan dolayı kambur olan okuyucuları. min gücenmiyeceklerini umarım. Zaten, kamburluk her insan oğ- lu için, tabii bir haldir. Mektepte okuduğunuz. vakittenberi, elbette, bilirsiniz ki belkemiği büsbütün doğru, dünyada hiç kimse yoktur. Herkesin, normal dediğimiz her insanın, belkemiğinde tabii olarak üç inhina vardır: Biri belkemiğini tâ yukarı kısmında ve öne doğru. dur. Bundan dolayı erkekler daima başlarını öne doğru eğerek yürü- dükleri gibi, bayanlar da yüksek ökçeli iskarpin giymeyince öyle Mamasi keyfiyeiidir ” Bugi aki hâl âlem kadar mudil olan bır ik iştiraki me- siyasi itimat beraber bu- lunduğu zaman yaşay döl ila biz kli tesadüf ettiği takdirde, hava tan ölürler. Halbuki, hudutların ço. ğalması ve da zaruri clan mahs ATP zama takibine nt azaltmı manda ihracatlar de tutacaklarını ümit e! bunl: nisbet hazirdir. 'ransiz yonu gibi bir te: pek fazlaca Bunun gene gençlerde görülen ve arkalarını pek xiyade tümsek gösteren bir şekli yardır. Bu tür- | lüsünün hayat ilminde mânası | ktür, çünkü insanın bel kemiği bulunan hayvanlardan da. | hu önceki cedadında onun yerini er emniyet ve tevzi me. #lledilirse, makine, mâne- yetin düşmanı ölması söy- İe dursun, onun tahakkuk vasıtası olacaktır. İş saatleri azaltılabilecek ve bütün beşeriyet, bugün ancak müreffeh zümrelerin imtiyazı olan bir hayat seviyesinde yaşıyabile. cektir. Böyle bir değişiklik, müsbet | bir iyilik olduğundan şöphe edile. | mezi zira buna muktedir olanlar, İ böyle bir bay çmekte- | dirler. Süphesiz Huxley. tam mu- İ l yaflatt delâlet eder. bu türlüsü biraz istiap vermekle beraber sahibi ilme hizmetinden dolayı tebrik edilmiye değer... Genç olmıyanlar da işlerken öne doğru çok ve devamlı eğilirlerse onlar da sifoza tutulurlar: Çitt ler gibi Onun bir türlüsü de —bilirsi. niz— ihtiyarlarda olur, Fakat ih. tyartıkta insanım belkemiğindeki arkaya doğru inhina fazlalaştıkça | ona kambur demezler, toprağa ba. kıyor derler vazeneye vasıl olmuş olan bir be. iyetin feci halini göslerd: ve (Devamı 6 ınsıda) Bu Şartlar Altında Ben Kızımı Nasıl Çalıştırırım? Yazan: Sabiha Zekeriya Sertel D iğer bir mektuptan çıkardığım vaka, ve suak “Wakasını yazacağım genç kır müdafaa etmiyeceğim. Yalnız cere. yanın, zayıf iradeli, cahil bir kızı ve relere kadar sürüklediğini hikâye ©. deceğim. Bu kızı işe ben yerleştir. dim. Eski bir dostumun kızıydı. Ba. bası ölmüş, annesi üç çocuğu ile meydanda kalmıştı. Kız görgüsüz. zekâ tarafından fakirdi. Yüzü güzel di. İşe girdikten bir müddet sonre geldi, bana nişanlandığını müjdele. di. Sevindim. Bu çocukla ayni dai. rede çalışıyorlardı. -Altı ay beraber yaşadılar. Sonra nişanın bozulduğu: Bu haber aldım. Bu yüzden kızı da İşinden çıkarmışlardı. Tekrar kıza İbir iş bulduk. Bu defa yine bir mi. şanlı ile beraber geldi. Hem de ni. İ şanlandığı adam çalıştığı müessese, nin müdür muavini idi, Ben bu ni şanlara hep İnanıyor, kızın bir gür evlenip kurtulacağını ümit ediyor. dum. Sonradan öğrendim ki, bu ni. İşan yüzüğü, serbestçe dolaşabilmek için parmağına geçirilmiş, cemiyeti Jaldatarak çalınmış bir müsaade idi. “Bir zaman sonra kızın diğer bira. damla bir randevu evinde basıldığını İve eline bir de vesika verildiğini ha. ber aldım. Bundan sonra kızı bir da. rayıp sormadım. Bir akşam kızı kahvelerden birinde şarki söylerken gördüm. Bu kızın musiki, den haberi yoktu. Sırt güzelliğinden istifade etmek için onu sahneye çı karmış, okutuyorlardı. Tanınmış bir İdostun kızı olduğu için içime kan damladı, duramadım, çıktım. İ “Üzerinden biraz daha zaman gec ti. Kızın bir evde resmen fahişelik et. İtiğini öğrendim. Benim için artık bu iyle kaybolmuş bir kız ol in teessür de duymadım. Her zehirler için, bunu da © yalnız ölen baba. YI u bildiğim sınıfa ithal ettim, sına acıdım. “Bir akşam Sirkeci kahvehanelerin den birinde oturuyordum. Pis bir saz çalıyor, pejmürde kıyafetli, boyalı, iğrenç mahlüklar sözüm yabana şar. kı söylüyorlardı. Bu kızların masa- ları dolaşarak aldıkları lâübali tavır, erkeğe zevk değil, tiksinti verecek İMadar bayağı idi. Bu kızlardan bir tanesi bizim masaya da geldi. Aman Yarabbi... Bu mahlükun genç oldu. Bunu vücüdünün inceliğinden, ka. İdın olduğunu üzerindeki elbiseden gayri ispat edecek bir delil yoktu... İ Yüzü buruşmuştu; bu buruşuk yü zin üstündeki boyalar, yağlı bir mu. şamhaya sürülmüş cilâ gibi parli İyordu. Nefretle yüzüne baktım... İh- tyarımı kaybederek: —AM.. dım... O vakte kadar o da beni tanıma. mıştı. Sesimi duyunca anladı, elinde para toplamak için tuttuğu defi ma sanın üstüne attı, bir külçe gibi sah. Sen misin diye haykır. » İdalyenin üstüne düştü. Yüzüme bak. madı, başını iki eli İhüngür hüngür ağladı. 'Böyle bir kadının ağlamasına bel- ki hayret edeceksiniz... O kadar şaş. mayın... Bunlardan ne kadar iğren. sek, bunları ne kadar küçük görsek, san denen mahlüktan doğdukları" Dı unutmamalıyız. Sonra başını kaldırdı, gözlerinde hiç bir insandan İfarkı olmıyan bir istirabın, bir ezili. İşin acısı vardı. Bunu diğer erkeklere gösteremezdi, fakat bana, babasının İdostuna, hâmisine, ilk çocukluğunda | baktığı gibi şefkat ve hicapla baktı... “— O sebep oldu, dedi. “O, belki ilk nişanlısı, belki son ni. şanlısı, belki de bunların hepsi idi. Belki hepimizdik. Sebep kim ve ne olursa olsun, ortada temiz bir sile gocuğunun bugünkü felâketi bütün acılığı ile siritıyordu.. Onu kurtar mak aklımdan geçmedi mi diyecek. İsiniz?.. Geçti, fakat insanları uçuru. Jmun kenarından kurtarmak müm- kün olduğu halde, uçurumun dibin. den çıkarmak mümkün olmadığını biliyordum. O zaten ölmüştü... Bu. gün yaşıyan onun iskeleti idi. Bu is- keleti cemiyete kazandırmanın ne faydası vardı? imdi sorarım size: Bu şartlar al- tında ben kızımı nasıl İş hayatına salar, kendi ellerimle onu uçurumun içine yuvarlıyabilirim?.. Diveceksi. niz ki bunlar münferit hâdiseler... Öyle amma, İşte çalışan kızımın ş6- refi, haysiyeti, yaşamak hakkı, in. sanlık hakkı emniyet altında olmaz. sa, ben bir baba sifatiyle buna cesa- ret edemem... Muhakkak ki ortada bir ahlâki huzursuzluk vardır, bu. nun sebeplerini tahlilden âcizim... (Lütfen sayfayı çeviriniz) arasına aldı;

Bu sayıdan diğer sayfalar: