16 Mart 1940 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

16 Mart 1940 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

e ) » İ | M SALİ ME , 16.3.9a0 16 MART 940 “TAN pe BEDELİ Ecnebi r 200 Kr. ww * 1 Sene Sür / 3ay 800 1TAy 300 Milletlerarası posta ittihadına dani) an memleketler için sbone Mi müdilet surasiyle 80, 16, 9, 8 Uradır. Abone bedeli peşindir. değiştirmek 25 kuruştur. Cerap için mektuplara 10 kuruşluk Bi llğvesi lâzımdır. F 4 ii 3 E “ EA satırları dünkü gaze. —. telerde okuduk: Ma kaza, gerek rabita vakaları linde köylerde yaralananlardan ço- Güz arsbasile şehre nakledilirken ziyandan öldükleri görülmek- feci ükvbet mazarı dikkati cel- gehir içindeki vakalarda oldu- ekle har yerlerdeki vakalar imi sihhi otomobillerinin gör- İstermiştir. Belediye talep vu- ban vakalara bu otomobilleri is beraber, mevcut imdadı sıh- ai Şiöenobilleri ancak sehir ihtiyacını kar- Gleliye, köylerin da Mtiyacım nazarı almıştır. Bu seneki bütçeye koy- e eri köylülere müstemirren rl şehrinin bile, bu hayati i henüz alabileceği düşünülür. ha mahrum kazalara merbut lerin vaziyetlerini teessür duy- kn hatırlamak mümkün değildir. arabasiyle yaralı naklolunması, al milli bünyemize değil, milli iti- e uş uza da zarar veren acı bir man- Adır. Biz, bu gerilikten, hiç deği İstanbul şehrine merbut köylerin a arılmasını, çok hayati bir ham. İkai,sok hayırlı başlangıcı sayarak ve duymıya çalışıyoruz. Temenni Vi ki diğer kaza ve şehirlerimiz aa adımı atmak hususunda, İs- belediyesini mümkün merte- e taklit etmek fırsatını bul- İ g > AMnamıyacağımiz Bir Haber ize göre, şehir Emin gün sonra mutlaka ış. Ne yalan söyliyelim: ole, katiyetle gün tayin olunması. 1 Ve Yeni belediyemizin henüz hiç İt vaadinde yalancı çıkmamış bu. ına rağmen, âdeta inanamıya- ha mz geliyor. Çünkü geçen yıllar, pimin mahrumiyetten kurtul ii ümidimizi hayli sarsmış bulu. Bizse, sindyomun inşmara bağlı. vim gün, gençliğin en mesut günlerinden birisi olacak- İm gibi hir şehrin, modern meydanından mahrum kal. ğe ve hicabını senelerce hazin bir vâkıa idi... . tadyo Meselesi gün bu sütuna, radyomu- bâhis kısa bir Yazmıştık. Bu fıkra, eski bir yeniden deşmiş bulundu. bir çok vatandaşlarımıza iç- dökmek ihtiyacını duyurdu. | neticesi olarak, biz, bir çok aldık: Bu mektuplardı up, PİZİ, ve bütün gazetelerimizi üzerinde, bu davanm hal- güne kadar, wrârla, ve yetle durmıya çağırıyor. İçle. « birisi de diyor ki: Aklımızın en ermediği chetlerden Ankara radyosunun, bozuk bir alafranga neşriyat yapması- susta, Ankara radyosunu, me- Kandıra, Roma, Berlin, Bük- “ve Mcekova ; 110 hulksa, aynı hattâ daha fazla kolaylıkla iz birçok © fstasyanlarla hye #dersek, alacağımız. mumara, lakir, * Alevhimizdedir: Şu halde, tam in Moli dinliyedeğimiz. santte, onun ye- “kesiraya . verilmesinin mânası Bu propaganda neşriyatı yapan ban diy, Siyonları, Türkiyede kendileri- o imkân o bulabiliyorlarsa, iü nm Memiliyetini o Ankara Tadyosunun, Alaturka musiki ihtiyacını tatmin hı Programlarında bulubilmek ko- gümkündür. Bu bakımdan, An- ü, 0 ecnebi radyo istasyonla- İm #arkına varmadan © kolay- Me Bunun içindir Xi, Anka- myomünun artık, bu tenikitlere Mkayt milli bir vezife mahiyeti bulduğumuz bu tenkidi, alınacağını ümit ettiği. bala ki, sütunumuza geçirmiş Silen vasfı mümeyyiz! Fakat ne olur? Radyo. ie rk Jütfün- MN stadının | .. İm Muharrir, bu yazısında tabiatın tazyikinden kurtulan insanların teknik ve makinenin esareti altına nasıl “5 vaa bir şekilde izah ediyor: Insana Karşı Teknik 914 harbine kadar, herkes. te tabiatle, teknikle müceh- hez insan arasındaki mücadelenin insanın kati zaferi ile neticelenmek üzere olduğu kanaati vardı. Tabiat; ilmin namütenahi inkişafı saye- sinde, korku kaynağı ve esraren. giz bir âlem olmaktan çıkmıştı. Her gün yeni keşifler ve ibti larla zenginleşen bu harikalar â rından, insanların refah ve sas- detleri için pek çok şeyler bekle” niyordu. Fakat 1914 harbi, tekniğe karşı beslenen bu itimadı kökünden sarstı, ve ancak bir iki asırdanbe. ri insanların şuurlarında yerleş. miye ve kökleşmiye başlıyan yeni kıymetre en büyük darbeyi indir. di. Gugliemo Ferrero, (Terakki ve medeniyet) mevzuu hakkında bir komünikasyonunda, medeniyetin mümeyyiz vasıflarından birinin “Korkuya karşı kazanılan müteza- yit bir zafer,, olduğunu söylüyor- du. Bu mütefekkire göre, insan, tabiati itibarile, bütün hayvanlar gibi korkaktır, ihtimal onlarm en zekisi olduğu için en korkağıdır. İnsan, iptidai halinde, yalnız ha. kiki tehlike karşısında değil, ay- »i zamanda ve bilhassa muhayyel tehlikeler karşısında titrer, Fakat bu bakımdan, insanla hayvan â. rasında bir fark vardır: Korkan insan cesaretli olmak İster, mede- niyet, İnsanın mevhum korkuları- nı, cebir ve şiddet, vahşet ve €6- haletle bersber yendiği nisbette kuvvet bulur ve inkişaf eder.,, Ferrero'nun bu tezi hakkındaki düşüncemiz ne ölursa olsun, mede. niyetin harpten sonraki dünyada gerilediğini görmemek mümkün değildir. Fertler ve milletler üze. rinde, korku, endişe ve emniyet- sizlik gittikçe daha fazla hâkimi- yet tesis etmektedir. orkunç, gayr! kabili nüfuz,” düşman bir içtimai muhit, vakifle bütün korkuların ve felâ- ketlerin kaynağı olan tabiatin ye- rine geçti. Tabiat kapısmdan kovulan AL Jah cemiyet kapısından içeri gir- di. Teknikle mücehhez insanın ta- biate karşı açtığı ve zaferler neti. celendirdiği cidal, teknik ile insan a GE Antel arasında bir mücadele halini aldı. Anarşik bir rejim içinde baş dön. dürücü bir hızla inkişaf eden ve indanları zaman ve saadete kavuş. turacağı umulan teknik, insanla. rın sebebi felâketi olmıya başladı. 'Tabiatin tazyik ve esaretinden kur- tulan insanlar, tekniğin, makinenin tazyik ve esareti altına girdiler. İn. san dehasına borçlu olduğumuz harikulâde keşif ve ihtirelar, in. sanlar için gittikçe daha korkunç ve amansız tahrip ve Ifna vasıta. ları haline geldiler. Bolluğun kıtlığı, kudretin aczi, ilmin delâleti ve imkinların imkân- sızlığı doğurduğu ( tzatlarla dolu garip bir devirde yaşıyoruz. Umumi Harpte, mahsulât ve masnuat o kadar çok istihlâk edil- miş, servetler ve istihsal vasi o derece tahrip edilmişti ki, bu mahsulleri ve servetleri yeni. den meydana getirmek, tahrip edi. len teknik vasıtaları tekrar ihya ve tesis etmek için pek çok güçlük çe. kileceğinden endişe ediliyordu. 1919 - 1929 senelöri arasindaki fiyatların birdenbire yükselmesi, bu vaziyetle izah edilebilir. Bu keyfiyet, bütün memleketlerde zi- ral ve sınal istihsali tahrik ve teş. vik etti. Fakat çok geçmeden, bü. yük Avrupa memleketlerinde tah. rip edilen sanayi müesseselerinin yeniden kurulması, diğer cihetten, vaktile eski dünyanın müşterileri olan memleketlerde, harp dolayı- sile, harp esnasında yeni fabrika- ların tesisi neticesi, fazla istihsal buhranı şiddetle kendini göstermi. ye başladı ve 1921 senesi fiyatlar birdenbire düşmiye başladı. ir takım yarım tedbirlerle bunun önüne geçilmiye ça- lışıldı ve sınai istihsalât, otarşik tedbirler sayesinde yeniden inki. şaf temayülü gösterdi. Yeni bir refah devresi geldiği sanılıyordu. Ford istihsalâtın tezayüdü, üc- retlerin yükselmesi neticesi kütle- lerin satın alma kudretlerinin mü. DAY. AGE” EE Me AİRANA ŞARBON HASTALIĞI Şarbon esasen bir hayvan has- talığıdır, insana da bir hayvandan geçer. İnsana geçmesi dalma dik. katsizlik, tedbirsizlik eseri olduk. tan başka, doğrusu, hayvanlarda da şarbon hastalığının kalmaması Jâzumdır. Çünkü hayvanlarda şar. bon hastalığının önünü alan aşı u- sulü, bu yolda ilmin ilk eseri ola. rak, çoktanberi (o bilinmektedir. Mikrop ilmini kuran Pasteur'ün büyük adam diye tanınmasına ilk sebep bu aşıyı bulmuş olmasıdır ve şarbon hastalığına karşı onun bulduğu aşı başka hastalıklara karşı da aşı bulmak için yol aç. mıştır. Hayvanlarının kıymetini bilen yerlerde, bu aşı sayesinde, hayvan. larda şarbon hastalığı kalmamış- tir, Onun için o yerlerde insanla. rin da şarbon hastalığına tutul. dukları işitilmez... Bir yerde in. sanların bu hastalığa tutulduğu görülünce orada —memleketin zenginliğinden mühim bir kısmı o- lan— hayvanların da kıymeti bi. linmiyor demektir. Bu hastalık en ziyade sığır cin. sinden hayvanlara, atlara ve ko. yunlara musallat olar. Tavuklar —Pasteur'ün ilim tarihinde pek meşhur tecrübesinde olduğu gi- bi— ancak soğuk alırlarsa şarbo- pa tutulurlar. Kuşların arasında bu hastalığa tutulan apcak deve. kuşu vardır. Fakat her yerde bu hastalığa is. tidat gösteren hayvan cinsi baş. kn başkadır. Meselâ Almanyanın şarbon hastalığı bulunan yerlerin- de sığır cinsinden hayvanlar, Fran. sada koyunlar, bazı yerlerde Jar bu hastalığa daha ziyade tutu. Turlar. Bizde de koyunlar... > larına göredir; tabii, hayvanlarla yahut hayvanların mahsulleriyle temas etmiye mecbür eden sanat adamları, Onun İçin en çok tutu. lanlar —mezbahası olmıyan yer. lerde— hayvanları yüzenler, etle- rini satanlar, etleri taşıyanlar, şar. bonlu hayvanların derilerile, tüy- leriyle iş gören adamlar. Bunlardan başka, hayvanlarla hiç münasebeti olmaması lâzım gelen genç kızların da şarbon has. talığına tutuldukları vardır. Bu da kuzulara muhabetten ileri ge. lir. En iyi delili, şarbon çıbanının genç kızların boyunlarında çık. masıdır. Kuzuları seven genç kız onu kucağına alır, kuzunun bey. nunu kendisinin gerdanına kor... Kuzunun tüyleri arasında sıkış mış kalmış olan şarbon mikrobu tohumları genç kızın gerdanına ko narlar, Sonra ilk fırsatta, yani de. rinin üzerine, meselâ kaşınmadan, bir çizik olunen derinin arasına girerler ve kara çibanın çıkmasına sebep olurlar. Bu hastalığı, kara sineklerin de hayvanlardan İnsanlara getirdiği vardır. Fakat bu türlü sirayet müs tesnadır. Hastalığın mideden, ne- fes borularından girmesi de pek nadir olur. En çok görülen şarbon hastalığı deri üzerinde —tabii, de. rinin açık yerlerinde— kara çı. bandır. Bu da doğrudan doğruya kaş mlu hayvanla temastan ileri gelir... Önümüzdeki ilkbaharda sevmek İstediğiniz kuzuların nereden gel. diklerini bilemezsiniz. Belki şar. bon hastalığı bulunmıyan bir yer- den, belki de şarbon olan bir yer. den... Onun İçin kuzuları kucağını- temadiyen çoğalacağını ve umu. mi refahın gittikçe fazlalaşacağını iddia ediyordu. 1928 senesinde, stoklar birikmiş. ti, hiç kimse bundan endişe etmi- yordu. Fakat 1929 senesi Amerika- da müthiş bir zirai, ticari, sınal ve mali buhran başladı ve iki sene i. çinde bütün memleketleri sardı. Yanlış olarak fazla istihsal ismi verilen, hakikatte (az istihlâk) den- i daha doğru olan bu buhranın e geçmek için gayri insani tedbirlere müracaat edildi Milyonlarca insan, en Acil ihtyağla- #dememekten mütevellit apları içinde — İkwranırken, düşmesine mâni olmı g- le mahsullerin kasdi surette İfpa ve tahrip edildiğine şahit olduk. 1936 senesi, yalnız birkaç ay içinde tahrip ve ifna edilen mahsullerin bir Wstesi, berikülüde iktidar vasttalarım ellerinde tutan inasnların odnlâlet ve hiyrmnetlerinin derecesi hakkında sarih bir fikir vermeğe kâfidir: Bütün dünyada 900.000 vagon buğ- day, Amerika Birleşik (devletlerinde 6.000.000 domuz, 800.000 İnek; Arjan- tinde ve Kapta 1.000.000 koyun, Brezil- “ yada 32.000.000 çuval kahve Hna ve tahrip edilmiş, Şizagoda on binlerce Ht re süt İâfımlara dökülmüştür. Sınaf faaliyetin azalması, işsizliği de müthiş Bir surette çoğaltınıştır. İşsizlik İngilterede O1600dx “6, (1931 — 192) senelerinde 94 22 yi bulmuş ve işsizlik miktarı bir milyo- Du geçmişi. Amerikada 1921 senesinde 4 mliyon- dan fazla işsiz vardı. 1931 senesinde A- merikada işsizlerin miktarı 15 milyonu geçmiştir, İşsizliğin bu derece artmas, hiç ç Şüphesiz, tekniğin terekkisinin ve Tasyonalizasyon nayie tatbikinin netisesidir. Filhakika, bes, on sene evvel bir a- mele günde 100 elektrik ampulu y. piyordu, Otomatik bir makine saye- sinde bugün ayni amele sekiz saatte 3.200 ampul yapabilmektedir. Çekeelo- vakyada 1926 senesi 8000 amele her #ene 60 milyon şişe İmal ederken, 1002 senesinde yalnız 1000 amele 130 mil- yon şişe yapabiliyordu. Bugün Ameri- kada dakikada 2.300 sigara yapan ma- pp — m | BALKAN MEKTUPLARI ve tekniğin sulhün ve hayatın hiz. “mesine konulmamasında, medeniyo- | bu 1856 senesi kazılan Sü- yen bir miktar- kineler vardır. veyg kanalından, mu da toprağın çıka, leye ihtiyaç hanl olmuştur. Altı, yedi #ene evvel Kanadada Well kazılırken, ayni miktarda * bep amele târafından çık: B" izahattan çıkan umumi nes tice şudur: Beşarıyet, de- hası ve emeği mahsulü olarak, ni. Ce ıstıraplar ve fodakârlıklar pa- hasina. meydana getirdiği iktider vasıtalarının, tekniğin kendi aley. hine harekete geçtiği derin ve kor- kunç ve tarihte misli görülmemiş bir buhran devresine girmiştir. Bir kısım mütsfekkirlere göre, nasıl ki, zelzele, fırtına ve İl a gibi hâdiseler, tabiat kanonları- nın icaplarıdır; bunlara karşı koy. mak mümkün değildir. Bunun gi. bi, içtimai ve iktisadi buhranlar da, cemiyet hayatını idare eden ve sırrına nüfuz edilemiyen kanunla» rin ieaplarıdır. Bu buhranlardan kimse mesul tutulamaz ve bunla- ra karşı tedbir aramak ta beyhu. dedir. Bu buhranların kendilikle. rinden zail olacakları zamani $â- bır ve tevekkül #le beklemekten bâşka çare yoktur. Nasıl ki, kıştan snra bahar gelecektir; buhranlı ve sıkıntılı zamanlardan sonra da bolluk ve refah senelerine kavu- şulacaktır. Diğerlerine göre, bugünkü buh- Tanın mesuliyeti tekniğe hattâ biz. zat İlme racldir. Beşeriyetin hu. zura, refaha ve sulhe kavuşab! mesi için, ilmi zincirlemek, tekmi- Hi kösteklemek, yeni bir orta za- man hayatı tesis etmek lâzımdır. Di bazı mütsfekkirler ise, beşer tarihinde ilk defa gö- rülen bu buhranda, tekniğin ve ilmin mesuliyetini kabul etmiyor. lar. Bunun hakiki sebebini, ilmin “in maddi ve mânevi unsurlârının muvazi olarak inkişaf etmemesinde aramalıdır. Bu fikirde olanlara gü tekniği insanların hiz: mak suretile ve buhrana nihayet vermek ve yer yüzünde devamlı sulh ve umumi refahı tesis etmek, bugün, her zamandan ziyade in- sanların elindedir. ) 7 i TUNA - DİCLE BİRLEŞİK İMPARATORLUĞU Yazan: Aka Gündüz B" mevzuda hayalin yeri yok- tur, Bilhassa son yirmi iki yılın re- alitelerinden doğmuş bir zaruret- tir: Dicle ile Tuna bir, birleşik im. paratorluk kurmazlarsa Cenubu Şarki Avrupası, ve dolayısiyle bü. tün Avrupa rahat yüzü görmiye, cekti; Bu harp yarın biter. Fakat bit- tiği daklkadan itibaren daha bü- yük bir harp hazırlığı başlar, Beş altı yüz milyonluk bir dünya par. çaşmın artık buna tahammülü kal dı mı? Avrupanın bu muıntakasındaki 73 : 15 milyonluk bir insan yığını bu perakendelikte devam ettikçe birer birer silinmeleri mukadder. dir. Hiç değilse vakit vakit, hattâ hergün tek tek veya çift çift bir takım zorbalıklarla | karşılaşacak- tır. Halbuki bu mıntaka ne bir Or- çiftliğidir, ne de burada ya. şıyanlar 6 çiftliğin paryaları, Dağınık oldukça vaziyet ve ha. kikat budur; birleşince yüzde yüz değişir, Bunu saklamak, hiç olmazsa mü. talâadan çekinmek hakiki insanlı- ğa, hakiki sulhe ve hakiki emni- yete karşı hıyanettir. Formanları kendi kendinden efendilerin, fer. manları tarihten gelme milyonlara tahakküm ve tasallütları bu asrın kâr: değildir. pe el davalar mı? Ne konacaksa konma, lı ve berkes bir boyda iskemlesine oturup bir tempoda konuşmalı, Bir Alman İmj torluğu var, bir Sovyet İmparatorluğu var, bir İlalyan İmparatorluğu, bir oksi” dantal Demokrasi İmparatorluğu var. Bunların arasında bir de Ce- nubu Şarki ve imtidadı Dicle—Tu. nâ İmparatorluğu var olmalı. Aksi takdirde Avrupa bir daki, ka sulh ve emniyet yüzü göremiye cektir, Bu fikri ortayı gi bir impara! bir vaziyet almak lâzım geldiğini ifade etmiyoruz, sadece kuvvetin, sulhün ve köklü emniyetin muva- xenelenmesi icap ettiğini göster. mek İstiyoruz. Bir Tuna — Diele Birleşik İm. paratorluğunun ne kadar teskin. «i, sulhçü, tevzinci bir kuvvet ol duğunu, olacağını kabul etmemek #uiniyete delâlet eder. Her kılıç neden ve her zaman bu gen'ş mıntaka insanlığının ba şı üstünde parlıyor? Beşinci kılıç ta sulh adına kınından sığrılmalı ve beşi birden harp âfetinin baş u. cunda gardiyanlık etmeli, Beşi birden! İste hayal olan asıl budur. Fakat beşten herhangi bi. risi için diğer dördü bir kati emni. yet tertibatıdır. Bunu başkalarından beklemek, suyu mızrakla delmiye benzer, Bu maddi ideali tahakkuk etti- recekler yine o iki suyun hakiki sa iel olan devletlerdir. Zİ 1940 Senesinde 7. u2 Amerikadan Avrupaya Gelen Biricik Seyyah Yazan: Sabiha Zekeriya Sertei srupada harp başlar başlamaz, Avn hükümeti tebaasının muharip devlet topraklarında seya. hatini menetti, Bu yüzden Parisin, Londranın, Berlinin, Romanın hel sene altın kıran otelleri, barları, ga. zinoları boş kaldı. O acip kıyafetleri, hayran bakışlı Avrupa şehirle. rini dolaşan, dönemeçleri bir yılan kuyruğu azametiyle dönen otomobil- nde, dürbünle Avrupaya te peden bakan oAmer'kalıların. dolar yağmurundan Avrupa mahrum kal- dı. Siyasi icaplarla, Mister Summer Welle Avrupaya gelince, Avrupa mecmualarından biri, 1940 şenesin. de Amerikadan Avrupaya gelen bi. ricik seyyah başlığı altında bir ka- rikatür neşrediyor. Bu karikatürde Welles bir otobüsün orta sandalya- sma oturmuş, bir yanında Chamber» lain, bir yanında Daladier, arkasın. da Hitler, önünde Mussolini, ellerin- deki oparlörlerle Welles'in kulağına haykırıyor, bu biricik seyyaha Av- rupa merkezlerini, gezdiriyor, tarihi binalarını, şehrin güzel manzaraları. nı gösteriyor, Avrupanın siyaset çar- şısı hakkında malümat veriyorlar. İWelles iki dudağını kapamış, sadece İdinliyor, bu tarihi sırrı ağzından ka- çırmamak için dudaklarını dişleriyle ısırıyor vaziyettedir. 1940 senesinde - Amerikadan Av- rupaya gelen biricik seyyahın bütün ihtimamlarna rağmen geveze Ame. rikan gazeteleri, şimdi d4 İngiliz matbuatı bu büyük seyyahın sırrını yavaş yavaş faş etmiye başladılar... Welles'in Londradan Romaya döne- ceği giinlerde, otobüste haykıran 0. parlörlerden birinden nasılsa “bir müstemlekeler,, nağmesi çıkmış ola. cak ki, gazeteler bu sırlardan bir ta. nesini çıtlattılar, Amerikalı seyyah, asırlardanberi Avrupayı, Asyayı, Afrikayı biribiri. ne katan bu müstemlekeler mesele sine, Avrupanın bu kangren olmuş yarasma, herhalde bir seyyah çakısı ile dokunmıyacaktır. Amerikada çok Gİ elin keskin bıçağı ile yaraya bir neşter sökmiya çalişa-” caktır. Ameliyatın neticesi ne olur, bilemeyiz. Fakat hâdiselerin sırrtan manza- raları öyle gösteriyor ki, biricik sey- yahın otobüsü, Asya ve Afrika top. raklarına uğramasa bile, bu seyaha- tin sonunda Welles dostlarıma Asya nın meşhur halılarından, Afrikanın fildişi oymalarından hediyeler götü. recekti: Afrika sahillerinde, hurma ağaçla” rının gölgesinde ok aftan, Çin deni- zinde beyaz yelkenlilerle korsan ko. vahıyan, Asyanm sanat tezgâhların- da halı dokuyan, müstemleke kulu, Amerikadan Avrupaya gelen biricik İseyyahın, vapur navlununu yine ser İ ödiyeceksin. “Holanda ve » Fransada Alman Casuslar La Haye, 15 A.A.) — İçtimai İşler Nezareti yüksek memurlarından ©- lup, Almanyaya, Holanda bahriyesi. ne dair haberler vermekle maznun Van Holven, muhakeme altına alın. mıştır. Karısı ve İktısat Nezareti me- murlarından biri suç ortaklığı ile maznundurlar. Zabıta tarafından gizli bir telsiz istasyonu ele geçirilmiş olması me- selesi etrafında verilen bir habere göre, bu sebeple yeni bir tevkif da- ha yapılmıştır. Tevkif edilen şahıs Holanda bahriyesinin eski bir tel graf memuru olup Amsterdam'dan bir telgraf çekmiş olmakla mütte. hemdir. İdama Mahküm Edilen Alman Casusu Paris, 15 (A.A.) — Alman casusu Steinberg Paris askeri mâhkemesi tarafından idama mahküm edilmiş. tir. Kudüste Ortodoks Kongresi Toplanıyor Kudüs, 15 (A.A.) — Ortodosk kon gresine iştirak edecek olan ilk dele geler Kudüse gelmişlerdir. İskende. riye, Antakya ve Kudüs Patrikleri İstanbul Patriğinin de iştirak edece Ji kongreye hazırlanmak için bir konferans akdedeceklerdir. Hafriyatı İzmir, 15 (A.A) — Türk Terih Kurumunun eski İzmir hafriyatın genişletmek için yüksek miktarda tahsisat vermiye ve arkeolog ve mi- karim göpdermiye karar ye tesi

Bu sayıdan diğer sayfalar: