13 Mart 1940 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

13 Mart 1940 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

—— 13.3.00 13 MART 940 TAN ABONE SEDELİ Türkiye Ecnebi 2800 Kr. ww * “o * so * eraramı posta tttihadına dahil olmıyan memleketler için öbone surasiyla 30, 16, 9 2 kuruş Ceva için mektuplara 10 kür pul ivesi lâzımdır. ——— -——— EEE Propaganda İşleri Btrafında Yerinde Bir Karar kuyucularımız, bu sütunlarda, bir Propaganda Vekâleti ka. rulması lüzumunu izah ve isbata ça- şan muhtelif yazılarımızı hatırlı. Yacaklardır. Bugün, yeryüzünün en korkunç si. lihı haline gelen, harpler yapan, milletler yıkan, devletler kuran ve «dünyayı birbirine katan ba emsalsiz welin tarvirins yeten gizi.) Yecek değiliz. Nihayet, dünkü gaze-| teler, bize bu silâha lzım gelen e- hemmiyetin artık fiilen verileceğini miijdelediler: Çok yakın günlerde, Ankarada, Başvekâlete merbut bir Propaganda urnum müdürlüğü kuru. lacakmış, Eski ve musirrane meşriyatımızı hatırlıyanlar, bu kararın bize ne bü. Yük bir takdir ve sevinç duyurduğu. hu tasavvur etmekte zorluk çekmez. ler. Propaganda vasıtalarını keskin| hir silâh haline sokamıyan millet.| lr, bugünün dünyasında, yeni lerin en modern kavga, taarruz ve müdafaa vasıtasından mahrum sayılmaktadırlar: Biz, bu büyük mah Fumiyetten kurtuluş yoluna attığı. Muz bu çok isabetli adımın, çok az za. manda semerelerini vereceğinden ©- miniz: Ona, bu çok samimi emniyet. le, muvaffakiyetler diliyoruz! Dw. Anadolu muhabirlerimizin | bildirdiklerine güre, “Çarşam. ba” da ve “Kırşehir” de, şeker sak- yan bazı satıcılar yakalanmışlar ve | $ok ağır cezalara çarpılmışlar. diğer bir temen. »imizin de tahakkukuna şahit kılı.| Yor, Ve inanıyoruz ki, şeker ihtikârı. Da yeltenenler, halkın değil, kendi| ağızlarının tadını bozmuş olacaklar. | dir: Buna inanmanın şeker kadar tatlı lezzeti ise, bize, bu maddeye konulan on kuruş zammının hafif| Yükünü bübütün unutturuyor! . Yeni Çıkan Mecmunlar : N imdi önümüzde, birkaç tane e- Ş debi mecmua var. Gençler ta Tafindam çıkarılan bu mecmuaları, Müsnü niyet ve dikkatle gözden geçi. hee, memnuniyet duymamak eli-| Mizden gelmiyor: Çünkü bu mecmu. | hemen hepsi, kuvvetli ümit. | ler veren kıymetli sanat mahsulleri. | dolu. Fakat, bu mecmualara bakarken ie düşünüyoruz ki, bunların de, » kendilerinden evvel çıkıp mış bulunan birçok (benzerleri Bibi . çok kısa ömürlü olmıya mah. kümdurlar. Çünkü, bu kabil ağdalı İT ve sanat mecmualarının hitap *debildikleri okuyucular, maalesef, * mecmuaları besliyehilecek miktara Yaklaşmaktan henüz hayli uzaktır: Nitekim, bundan evvel, memleketin $n salâhiyetli imzalarını içlerine töp. İlyan birçok fikir ve sanat mecmua. arı bile, ayni mahrumiyet yüzünden ik oldukları uzun ömre kavuşa.! Mamışlardı, Bundan da anlaşılıyor ; bu kabil eserlerin yaşsması, dev. | atin yardımına o mühtaçtır. Ve bu| Mecmualara da şiddetle ihtiyaç hu. Uinduğunu göre, bu yardımın ihmal “unmaması zaruridir. Zaten, “Mecdi Devrim” adında ##mç. kiymetli, fakat henüz az şöh. etli bir miünevverimiz de, çıkardığı “Nİ broşürünün sonunda: “— Biz, diyer, devletten, mecmu- imiz için tahsis rlerimiz Matbaa, tnblolarımız için galeri, pi. Teslerimiz için de sahne istiyoruz” | iç ok haklı talebin fiilen nazarı | k ara alındığını görmek de, tahak. | unu beklediğimiz yeni bir te. Mennimizdir. | İktisat Vekili Şehrimizde | *wat Vekili Hüsnü Çakır, mezu- a tehirimize gelmiştir. Vekil, bir- Bin istirahatten sonra Ankara. | VE dönecektir. N ÇARŞAMBADIR ÇAR ŞAMBA | tör SİNT anem 3 adi Dost Başa, Düşman Ayaga! er şey gibi, darbimesellerin de modesı geçiyor. Belki tekrar geri gelmek üzere... İşte şu dört kelimesini yukarı dizdiğim darbımesel: — Dost başa, düşman kar, derdik rüşülürken, şöyle söylendi idi — Giyimli bir kadmın iki ucu. na bakılır, Başı ve ayağ Gerçek öyledir de. Bunu an- ladıkları için olmalı ki; kadmlar bir hayal kadar ince çoraplarla gizledikleri ayak ve: bacaklarını arayıcı gözlerin imre zederler. Bu çorapların vazifesi, bacakları örtmekten ziyade ufak tefek kusurları olan teni düzgün göstermektir. Ya pedikür yapıp, tırnak bo mıya ne diyelim? Ya, en aşağı on iki liradan başlayıp, satıcının in. safına göre, 25 — 30 liraya kadar varan kunduralara ne diyelim Bütün bunlar, düşman nazarlar i- çin hazırnır mı? Kadının iki silâhi vardir. Birisi başı, diğeri ayakları, Hattâ elleri bile tırnaklarının uzatılmış olma. sina rağmen, ehemmiyetli bir si- lâh teşkil etmez. Bazları merek ediyorlar: Ka- dınlar başlarına mu fazla düşkün- dürler, ayaklarına mı? Bu iki uç için yaptıkları masraflara bakar. sak, ayağa daha düşkün olduk- larını, hattâ ayağın âyartıcılığna baştan fazla güvendiklerim görü. rüz. Çünkü ekseri dilberler, işve- bazlık cilvesi bahanesile yüzleri. nin yarısını şapkalarile örterler- ken, eteklerini diz boyu kısalt- maktan ve bacaklarını oyluk hu. dutlarına kadar (göstermekten, hattâ kunduralarının şura: bü- rasını delik deşik ederek, nyakla. rını mümkün olduğu kadar, yaru ağyara teşhirden çekinmezler. Rel. ki de bunu eskiden kadına verilen “eksik etek,, tâbirini, fistan etek. lerinin kısalığı ile tevil parlar. Bu etek kısalığı biraz da ba- yanlarımızı dillerine sirayet et se hiç te, fena olmaz. Bu kısalık, uzunluk bahsinde erkeklerle ar: larındaki ettiniz mi? Onlarin etekleri kısa, bizim pa- çalarımız uzun. Onların saçları uzun, bizim saç- larımız kısa. Onların boyları kısa, bizim boy- lartmız uzun. Ve onların dilleri uzun, bi ki — ne çare — kısa. Bir eski şair şöyle demiş: “Çekme dümen nâz edip üftüdelerden vehm kaf” “Göklere Açılmasın eller ki dümanın- dir” | Yazan: B. FELEK etekle yok ki, naz edip çeksinler. O iş galiba artık erler$ düşecek, Demir Peşinde H ârpte iki şey lâzım: Petrol ve demir. Bu tki madde kim- de varsa, o harbi kazanacak diyor» lar. İstatistik malümata göre, manyada petrol demir de kıttır. Al 82 olduğu gibi, Sulh zamanında Almanyaya senede 40 mily demir lâzım imiş. Bunun mül bir kısmını Fransa, İngiltere, T növ, İspanya ve Ceznirden ithal e- diyormuş. Muharebe ssbebile, bu membalar da kendisin kapanın- ca, harp sanayii yüzünden senelik sarfiyatı 60 milyona varan demir cevherini nereden tedarik edeceği merakla sorulmaktadır. Bu miktarın 13, Prusyadan çıkarıyor. milyonunu Avusturya ve Çekoslo. tezada bilmem dikkat | LOKMAN HEKİMİN ÖĞÜTLERİ MİDEYE GİREN KULUNÇ Bir de mideye giren kulunç san. &sı vardır. Bir gün, yemekten ce, sonra, hattâ yemek yerken denin sağ tarafına birdenbire bir sancı gelir, arkaya doğru, sağ 0- muza doğru yayılır; Mide burku- luyormuş, yahut sıkılıyormuş gibi şiddetli bir saner, Vakti hiç belli maz. Fakat geldiği vakit bir kaç dakika, bir çeyrek saat, bazılarında yarım sante kadar sürer. Bu sancı aç karnına geldi- ği vakit insan açlıktan zanneder. Yemek yer, fayda vermez. Tok kar nına gelirse, hazimsizliklen der, karbonat içer, gene faydası olmaz. Yalnız, sancının şiddetine dayana- mayın ta arkası üzerine yatarsa, sancı o zaman hafifler. Bazılarında bu kulunç muay; sancısı, n'bir yemekten sonra gel'r. Kimisine yumurta dokunur, kimi. sine yağlı yemek, kimisine de kay- mak... Bu sancı İle birlikte kay geldiği de olur. Bir gün biraz fazla yemek yenilince, yemekten biraz sonra hem şiddetli sancı, arkasından kay gelir. Çıkan şeyler yenilen yemek. ler olmakla beraber, dikkat edilir. se, aralarında koyu yesil safra da görülür, mide boşaldıktan sonra rahatsızlık geçmez. Midenin sağ ta rafında sancı —bereket versin ha- fi£ olarak— kaldıktan başka bir de yarım yarım başağrısı gelir. Bir iki saat sonra herşey yoluna gi- rer, Mide kuluncu, yalnız sancı ol. sun, kay ile birlikte gelsin, geçtik. ter sonra hiç bir şey kalmaz, insan onu unütur. dar. Şu kadar ki bazılarında, kulunç geldiği günlerde, sabahları ishal gelir, uykudan uyandırır. Bazıları- mı da yemek sofrasından kaldırır. Büyle, arada sırada vakti belli olmadan mideye giren kulunç m'. de hastalığından ileri gelmez. Da. ima yemekten iki, üç, dört saat sonra gelirse o zaman midede e. hemmiyetli bir hastalık hatıra gel. lir. Tarif etm'ye calıstığım kulun- cum sebebi karaciğerdedir. Tekrar gelinciye ku. Bunda da, kanda kiree muvaze. | inin tes'ri olmakin beraber | iş daha karısıktır. Midede kulunç | sancısına sehap olan, kumları Tar, bunu lanır. Mideve kulunç safra kasasi sıl kolesterolden hâsıl o. sancısı gelince ilk düsünülecek sev hemen vatsön | girin istirahat etmek olmalıdır. İn. san kendi evinde olmarsa hir kı nane İlzer'ne uzanır, Mide kulun. cuna karsı hareket etmek fayda vermez, Sancı ürerine sıcak suya hatırılmış bez konulunen sane büsbütün geçmese bile derhal ha- fifler, Bu mide kulunen karaei#erde kum hastalğını haber verdiğin. den, saner gectikten sonra da, im. kânı varsa, sancı esnasında, heki- me muayene olunmak lâzımdır. Hekimin muayenesi gecikirse © vakte kadar yağlı yemeklerden, yumurtadan, sölten ve baharlı ve. meklerden sakınmak, Baldırlara giren kuluncun aksine, mide kü. Juncunda taze tereyağı iyi etrafına da k'rer ton, | vakyadan alıyor. Üst tarafı İsveç. ten gelen madenlerle doldurulmak lâzım. İsveç, senede 13 milyon de- mir madeni çıkarır. Bunun bir milyonunu kendi ihtiyacına sar- feder, üst tarafını ihraş eder. Bu 12'milyohun, Almanlar dokuz mil. yonunu alıyorlarınış. o Bugünkü müşkülâtı yok ve Almanların İs veçten aldıkları demir cevherini de azami miktârda, yâni 9 milyon ton farzedel Ve Almanyanın demir ihtiyacını da sulh devrin- deki gibi 40 milyon sayalım. Yi- ne 14 milyon ton açık var. İşte Almanların zayıf tarafı, Bunu ne- reden bulücak? İngiliz ve Fransızlar demir ma. deninden dolayı sıkıntıda değil- dirler. Buna rağmen, bu memle- ketlerde ne kadar hurda demir, ne kadar işe yaramıyan parmaklık, dökme eşya varsa, hepsini hükü. met toplamaktadır. Bu arada hay. li garip şeyler de görülüyor. Fransada hurda demir topla- mak modası çıkınca, bir takım ga- zeteler, memleketin şurasında bu. rasmda işe yaramadığı sanılan bir takım direk, parmaklık, hulâsa şunu, bunu İleri sürmektedirler, Bu meyanda bir gazete de, Paris. teki meşhur Vendöme sütununun yıkılmasını ve madeninin harp sa- nayiinde kullanılmasını teklif e- diyormuş. Maruf muharrir Cle ment Vautel, buna cevap olarak, Osterlich zaferinde iğtinam edi- len toplardan dökülmüş olan ve Napoleon'un en büyük zaterlerin- den birini andıran bu sütunun de. mir değil, pirinç olduğunu söylü. yor ve bir taraftan muharrir! bilgisizliğine ilişirken, diğer raftan, maksadın demir tedariki olmayıp, bir Napoleon hatırasının yıklırılması olduğunu ds “söyle- meden geçemiyor. Bereket, bizde ne böyle maden sütunlar var, ne de demir cevheri kıtlığı. Yoksa taraf tara, kimi. miz şu ve kimimiz bu sütün v âbidenin hemen yıkılinasını teklif eder ve nihayet İşi Afrodit davası şekline sokurdık. Pamuk Paketlerile Muharebe merikan Mebusan Meclisi, Finlandaya yirmi milyon. luk bir kredi açılmasını kabul et- miş. Fakat bununla ancak gayri askeri levazım almasınıda şart koşmuş. Bu garip haberi nakleden bir Fransız gazetesi: “Amerikalılar, © inlandalıların Sovyet tanklarına oidrofll pe- muk paketlerile mi mukabele ede. ceklerini sanıyorlar? diye litife etmektedir. Pasteur'ün “Hayatı Filmi 15.3 Yazan: Sabiha Zekeriya Sertel eyoğlunda Lâle sineması “Pas. teur'ün Hayatı, filmini göste“ riyor. Ticaret sineması, insan kül türünü, zevkini, bilânçosundaki ra. kamlara gör ayarladığına nazaran, bu film bize Ücaret sinemasının bir lüt. fudur. Hayatın dışında bir hayati, veya cemiyetin ©n bozuk tiplerini ve nümunelerini gençliğe, halka gös» İtererek, halkın tecessüsünü ve me. rakını paraya kalbeden bugünkü sinema, ikide bir bu gibi filmlerle bize ticaretinin sadakasını veriyor. Pasteur'lin hayatı, yaşanmış bir ha- yat, nümune bir hayat, hasret çekile. cek bir hayattır, Bu film üç beş gen- cin üzerinde bu tesiri ve kıskançlığı uyandırırsa, ne mutlu bize... Pasteur, sadece mikrobun kâşifi, İmiksobu dafi serumun küâşifi değil- dir. Pasteur, sadece mikrobun salta- natını yıkan, insanları mikrobun © saretinden kurtaran kurtarıcı da de- ğildir. Pasteur, cemiyetindeki, asrın. daki cehaletle mücadele eden, impa. ratorun gazabından, meslektaşlarının istihzasından, sinsi, gararkâr düş- manlıklarından korkmıyan, İnsanlığı bir âletten kurtarmak için hayatını, zevkini, benliğini her şeyini insan. lığa feda eden bir mücahittir. Filmde hayatını tasvir eden öyle sahneler, o sahnelerin İçinde normal hayatın, cemiyetin fevkine çıkan, in. sanlık ideali içinde mükemmel insan olan bir dehanin öyle tezahürleri var ki, bu yüksek ruhun, bu mâna ve yaşamıya değer hayatın önünde bür- metle eğilmemek, bu yüksek İnsanım ideal kaynağından zevk ve heyecan duymamak mümkün değildir. Geri cemiyet, cehalet, taassup, bo. in bütün hile ve hud- mütemadi hir imti. . Nazariylerini red. deden bütün bir fen akademisinin karşısında, bütün alay ve istihzala. rın önünde Pasteur dimdik duran insandır. Mikroba inanmadığı için, mikrobu damarlarına şırınga eden bir dektor Charbonet karşısında Pasteur, ilimden aldığı kuvvetle bo. yun eğiniyes insandır. Kizinin haya- tını kurtarmak endişesiyle, cahil bir doktora ilmi vasıtalarla doğum yap- tırabilmek için, bütün nazariyeleri. nin bir şarlatanlık olduğunu imzala. mak mecburiytinde kaldığı zaman, bu İmzayı veren, bayağı ruhlu bir İ meslekdaşın karşısında ilim namına İpazarlık yapmak tevaruunu gösteren insandır. Fakat inanmadığı mikrobu, damarlarına şırınga eden, bir ay son. İra kuduz slâmetlerini vilecudünde İgörüp te Pastewr'e koşan, ondan te. davi ve hayat dilenen doktorun o- zattığı pazarlık senedini geri alm. yacak kadar riya ve hilenin önünde eğilmiyen, bütün kuvvetini bilgisin. den, ilminden, azminden, iradesin. den, fedakârlığından alan, hiç bir kuvvetin, cehlin, taassubun, İst'hza. nın, hilenin mağlüp edemediği insan. bu büyük insandır. indir ki Pasteur'e sadece bir kâşif veya âlim diyip geçemeyi v2 «den bir mücahit, için çelik kesil, kürlarmâk için, insanlığı peşkeş çekmiş bir idealisttir. Bugün insanlığın başı üstünde saltahat sü. Ten, tacını ve tahtını hiç bir İnsan cemiyetinin yıkamıyacağı bir hü. kümrandır. Sinema perdesinde bozuk insan ti. vi, bozuk cemiyet nümunesi görmek ten yorulan ve bıkanlar varsa bu fil. mi #ârmelerini tavsive ederim. aaa Kayınbabasını Vurdu Mersin (TAN) — Şımlak köyünde | Mehmet oğlu Faro, evinin damın: temir ederken kendisine yardım et- miyen eşi Peroyu dövmüştür. Buna kızan kâyın babası Seloğlu Mehme. din hücumuna uğramış ve onu bi. çakla sol böğründen tehlikeli surette yaralamıştır. F.ro, jandarmaya tes. lim olmuştur. Balıkesirde Biri Dondu Balıkesir — Odun getirmek için dağa giden Yaşar isminde biri, do. Barak: ölmüştür. idealine yarmak ir irade, insanlığı ——— — a. müş bir memleketin medeniyet ö- leminde uyandırdığı alâkayı izah için mizah vasıtasına müracaat e. dilişidir. Çocukken okumuştuk: İnsan söz söyliyen bir hayvan. dır. Hakikat te öyledir. Gün geç tükçe ve eyyam gördükçe, bunu

Bu sayıdan diğer sayfalar: