TAN ABONE BEDELİ Türkiya Ecnebi 1400 Ka 1 Sene 2800 Kr. 750 e 6 Ay S06 ? | 400 « 8 Ay so9 * ÖL N — Vrikay 3009 * m"*'El'lrııı posta ittihadına dahil Olmıyan memleketler için abone heden müddet surasiyle 30, 16. 9, N liradır. Abone bedeli besindir &8 Gdeğiştirmek 25 — kuruştur. '&p için mektuplara 10 kuruşluk K İlâvesi tâzımdır. AN'ın tavassutu ile tertin olu- nan dördüncü konser de, Ka- | %yünde' “Süreyya,, sinemasında, g Sük bir muvaffakıyetle verildi Kıymetli ve faziletli sanatkârımız Me.. nin ilhamiyle, ve bizim ta. | Yüz liradan fazla para temin e. Ğ"k neticelenmiştir. Bunun içindir "“!ün, Kızılayın başta Safiye ol. :;k üzere, bu konserlere iştirak e- tle bütün sanatkârlara gönderdiği 'liü teşekküre, gazetemiz, samimi İx: Memnuniyetle tercüman olmakta- *Bu konserlerin bu muvaffakiyetli "“Ceyi vermesi için, “TAN,, la bir- N Alemdar nahiyesi, ve Kadıköy ";::K.w'ı de, büyük bir gayretle ça- şlar, yorulmuşlardır. b?l#ümdeki Kristal gazinosunun ». Yürekli sahibi Bay Mahmut Ham- , her üç konserde de, —mü. :"”eıiııiıı boş kalmasından müte. *lit mühim zararı göze alarak— he Nesindeki sanatkârlardan h.emen Biraz Tarih, Biraz yıl, etrafımızda harabe ve u B ümitsizlikten başka bir şey görmüyorum. Belki de cesaretimizi kaybetme. meliyiz; fakat öyle zorlu zamanlar yaşıyoruz ki, böylesi pek nadir o- larak görülmüştür ve şüphesiz bir daha da görülmiyecektir. İngiliz imparatorluğunu hiç bir tedbir kati bir inhizamdan kurta- Tamaz. j Sınaat, ticaret, ziraat bakımın. dan zerre kadar ümit yok. Bu harp, sonu nasil biterse bit. sin, her halde arzın mahvoluşuna başlangıçtır. Allaha şükrederim ki, hazırla- nan inkırazın sonunu görmekten beni muhafaza buyuracak! okuyuculnnm, şu biribiri ar- kasına sıraladığım şiddetle, dehşetle bedbin sözlere bakarak hüviyetimde, kanaatimde, meslek ve meşrebimde tüyler ürpertici bır değişiklik hasıl olduğuna inanacak. lar ve “hayatında hayli müşkül de. virler geçirdiği halde ümit ve ne. şesini kaybetmiyen bu muharrir de, işte, nihayet dünyayı kapkara görmiye başladı, yazık..,, diye, o- labilir ki, hayıflanacaklardır. Fa- kat h haber vereyim ki yazı- müiııîn, bu vazifeye k ına uıŞlnııııııiyetlo müsamahada, hattâ Üzaherette — bulunmuştur. Onun, kendi mü ind Bnölle | ilin mın başına dizdiğim o altr korkunç cümlenin hiçbiri benim fikrim, be. , yini ;e'âke!zedeleri menfaatine, bir bü. A konser daha hazırladığını &. Memnuniyetle haber aldık. » n konserleri hakkındaki :'l sözlerimizi söylemeden evvel, Ymetli bestekâr “Sadettin Kay- RUnel tan şükran ve takdirle bahset. ©Yi de bir vazife bilirizı Çünkü- hılkm sevdiği, ve söylediği en çok Barkıları yaratmak — mazhariyetine hV'ltmuq bulunan üstat - bestekâr adettin Kaynak, bu konserler mü- ::'eheüyıe, ne tükenmez bir sanat Ynağı olduğunu bir defa daha is- ' etmiş, ve şair Yusuf Ziya Or- ;.:m İzde obuduğunuz. yenf e Büzel şiirini, bir tek gecenin için. İle.; Yürek sarsıcı bir feryat halinde İ telemiştir. Kuvvetli bir şair ta- uîuldnn yazılan, kuvvetli bir beste. Si tarafından bestelenen, ve mües- Uk' sesli sanatkâr Safiye tarafından bâ“?ln bu ağıt, Erzincan faciasının Çi ve dumanı üstünde dehsetini, c.“"'!.vilelerdu olanca azametiyle nlandırmış, ve konser — salonlarını , benim şu asra, şü za- mana âit bir mütalea ve kararım değildir. Benden kıyas kabül etmi. yecek derecede mühim, çok şöhret. li, pek ciddi adamların, kralların, lordların, başvekillerin, başkuman. leridir. Bîrincisîni meşhur İngiliz hü« kümet ressi William Pitt 1783 tarihinde söylemiş.. Yari bil- mekle beraber yine meraka düş- tüm. Kendi kendime "”acaba, dedim. İngiltere o sene büyük bir zelzele, bir harp, bir kasırga, adayı altüst eden bir felâket mi geçirmişti ,, Açtım kitapları, tarihleri, tercümei halleri.. Hayır, buna o kasavetli sözü söyleten sadece dahili bir ta. kım karışıkça işler; parlâmento, kabi ar da husule gelen Bönül sismoğraflarını — çatl: bir le gibi sarsmış, dinleyicileri, Er- SSi gea eee L hiçten meseleler imiş. Konağının Vatandaşlar gibi, hıçkırtmıştır. O, fe bu arada, “Ladanyi Kadın '_;'hstrısı.. nın feragatini de, sami- Ribiğ, bir şükran ve tecessüsle anmak, Teu dur. Bu iyi viedanlı, sevim- *ı:' sanatkâr Macar kızları, bu be- Mrdıma iştirak arzusunu kendi. kor Tinden izhar etmişler, ve her üç “dakli 'e de, —ağır enstrümanlarının den ye ücretini bile fakir keselerin. lüki ödiyerek—, ayni samimi teha- ÜS op lerdir. &8 SST ;" hem bu yardıma kosun, hem de Bmiya mecbur bulundukları — va- mu"ltiıe yetişerek, ve bu suretle İeı.i"'“"" işin külfetini ayni gece. hi Yüklenerek— sıhhatlerini, ya- Yegâne servetlerini Erzincan fel5- M"ılelıı—l uğrunda ortava kovan p inden pip tüttürerek etrâfına baktığı zaman ne bir yı- kık dam, ne bir yaralı adam gö- rüyormuş; bilâkis Londra büyü. yor, millet üreyor, altın türeyor. müş! Filvaki Pitt, Napolyonun Austerlitz zaferini idrak ederek Fransa — aleyhindeki siyasetinin fena darbelerine uğramış, üzül- müştü; lâkin bu vaka o sözden çok sonra, 1805 de olmuştu, yani bed- binlikte fazla acele etmiş, zaten Wellington ile Nelson da arkadan yetişerek Britanyayı en kudretli düşmanından kolaycacık temizle. mişti. kalem ve kılıç sahiplerinin sözleri, huküm- Teselli Yazan: Refik Halid | kinci gamlı, bezgın söz, Fran- ra krallarından Louis Phi. lippe'indir ve 1840 senesine aittir. Acaba kral o yıl tahtını mı kay- betmişti; yoksa memleketini baş. tanbaşa sel basmış, taun sarmış, düşman çiğnemiş, en aşağı çekir. ge mi kaplamıştı? Yoo, aksine bazı kıyamlar o sene bastırılmış, sui. kastlardan da yine o sırada kur- tulmuştu; gül gibi geçinip gidiyor, keyfine bakıyordu denemezdi ama herhangi bir hükümdardan “daha endişeli bir vaziyette de sayılamaz- dı. Üçüncüsünü söyliyen TLord Shaftesbury, dördüncüsünü söyliyen adile Disraeli, sanile Lord Beaconsfield'dir. 1848 ve 1849 se- nelerinde... Artık iki lordun, bi. rer sene ara ile sarfettikleri bu ka- ranlık, ümit kıran sözlere bakarak İngilterenin o,yıllarda yıkıcı, ya. kıcı, yer yarılıp yerin dibine so. kucu müthiş bir âfet, bir beliyye, bir kanlı ihtilâl, hem sosyal, hem siyasal bir sarsıntılı inkılâp geçir. diğine hükmetmemek mümkün de- ğil! Shaftesbury'yi herkes tanı- maz ama mühim bir şahsiyetti, tam “manasile iİnsandı, İngilterede tı- marhanelerin ıslah:na çalışmış. fabe rikalarda amelenin refahı mesele- lerile uğraşmış, hattâ o usırda iş saatini günde on saate indirmek İ« çin ömrünün sonuna kadar didin. miş, nefes tüketmişti. Bakınız, iş. te bu adam ftam yüz kırk sene evvel İngiliz imparatorluğunu, kendi ak- lınca, kati bir çöküntüye uğrat- mışti. Şimdi, şu günlerde de tıpkı nazi makulesi yeni rejimlerin ver- dikleri boş hüküm nevinden... Haydi diyelim ki, bu zat fazla in. sanlık sever, rikkatlı. hisli idi; de- lileri ve ameleyi düşünmesinden belli... Lâkin Disraeh gibi İngilte. re kraliçesine Hindistan imparato. riçeliği tacını giydirmiş, Mısır Hi- divinin Süveyş kanalı tahvillerini devlet hazinesine indirmiş, Türki- yeye el uzatarak Rus Çarın. küp- lere bindirmiş, kudretli, sert bir. politikacıya, “Vivian Grey,, gibi hiciv ve hücumla dolu mühim ro. manlar müellifi o yüksek ve kes- kin muharrire ümitsizlik veren hâ. dise ne idi? Bir incir çekirdeği dol. durmiyacak olan gündelikx, basit parlâmento işleri! Beşlnci fikir, her halde içinde bulunduğumuz harbe dair bugünkü bir adamın fikridir, bizim de fikrimize uygundur,, demekte acele etmeyiniz. O, filvaki, bir harp ıda söylendi. oldukça da ye- nidir; ama ne 1939, ne de 1914 Ci- han Savaşlarını kastediyor. Hani- ya Prusya ile Fransa arasında, başlamasile bitmesi bir olan 1870 harbi olmuştu; bir harp ki, ondan sonra kopmuş silâhitı ihtilâfa ba. kınca “Garp Cephesinde Sükünet Var,, dedirtecek mahiyette bir şey- di; mağlüp ordular çorap söküğü gibi, önüne geçilemeden kaçıp git. miş, galipler ise boru çalarak köy düğününe gider gibı oynaya, sıç. raya ilerlemişti; işte zamane mu- harriri Farelle'e o şeametliı kanaa- ti verdiren, dünyanın sonu geldi- ğine inandıran vaka sadece iki komşu devletin. başka hiçbir mem. leket ve milletin kılı oynamadan aralarında yaptıkları bu basit ceunkg- ten ibaretti, SOn cümleye gelince o, Napol. yonu ezerek “Demir dük,, lâkabını kazanmış'meşhur Wellinge ton'a aittir ve bu itibarla da büs. bütün manalı, kıymetli, ehemmi. yetlidir. Ayrıca, nice zaferlerden sonra, ölüme yaklaştığı sırada söy- lenmiş olmasını da itibara alınız, dünyanın çoktan battığına ve bu satırları şimdi başka bir küre üze- rinde, ikinci gelişinizde cinlerle muhabere ederek öğrenmiş olma. nıza zorla inanmanız lâzım gelir! O halde? S O halde dünya hiçbir zaman kim se için iyi, güzel, ümit verici ol- mamıştır. Evet ama son yirmi beş sene kadar da fena oldu muydu? Tarihleri karıştırınız. kırk asırlık dünya tercümei halinde saadet devreleri devede kulak, İstanbulun yangın yerlerindeki ateşten kurtul. muş tek tük evler kabilinden kalır. Bugün harpler daha şümullü ve nüfus tüketici.. Fakat eskiden de vebalar, koleralar ve kıtlıklar var. dı, milyonları kırar geçerdi. Mu. hasaralar sonunda halk kılıçtan ge- çirilir, insan kelleierinden kule- ler kurulurdu; ayrıca esir düşenler satılır, şairler ve âlimler yâd il. lerde, nâdan kimselere kulluk, kö- lelik ederdi. Yine zelzeleler olur. volkanlar püskürür, yerden kay. nar sular fışkırır, gökten kızgın taş. lar dökülür, nehirler taşar, şehirler batar, mamureler yanardı Elinize bir tarih kitabı alınız, felâketli se- nelere kara, saadetlilerine mavi kalemle birer işaret koyunuz ve yekünlarını yapınız, dünyanın fo- yası meydana çıkar! Zaten arz böyle ârızalar geçirme. miş bile olsaydı İnsanın h'ikati i. cabı yine rahat yüzü görmek mü- yesser olamazdı; mademkiı sevdik. lerimizin ve kendimizin ölümü ih. timalile en mesut dakikealarımız bi. le mütemadiyen endişe ve eza için- de geçmiye mahkümdur... Hem ra- hat yataklarında kendi ecellerile ölenlerin sayısı, her halde. kazaya, belâya uğramış olanlardan daha fazladır; bunlar saadetle mi yaşa« dılar ve mesut mu öldüler? İnsan. hiçbir felâkete uğramadığı / SA GLIK. ÖĞÜTLERİ B2 Vitamininin Eksikliğinden... ocuklarda, bir, iki yaşında başlıyan ve dört, beş yaşın- da daha ziyade belli olan müzmin bir ishal hastalığı vardır. Bazıla- rında birdenbire şiddetlenir. bazı. larında yavaş yavaş çoğalır. Ço. cuk yediğini, içtiğini hazmedemez olur. Fakat arada sırada ishal ke. silir, çocuk hastalıktan kurtuldu derken tekrar başlar, Cıkan mad- delerin su gibi ve yeşil olmaması Çocukların daha ziyade tutulduk- ları başka hastalıktan bunu ayırt ettirir. Çocuk günde iki defa, dört defa yumuşak. sarı yahut büsbü. tün acık renkte, fena kokulu, yağ- h, bulasık maddeler cıkarır. Hastalık pek azıttığı vakit ço. cuğun iştahı kesilirse de, hafifle- diği vakit, aksine, iştahı pek ziya- de artar... Zavallı, beslenemediği. bile hiçten sebeplerle yine dünya- yı başına zindan etmiye muvnaffak olan tek acaip mahlüktur. Başka , hayvanlar, bu itibarla bizden man- tiklı ve kârlıdırlar. İnsanın baş hu. susiyeti de şudur: Şikâyetçilik... Elinizdeki gazeteye bakınız: Bir ' maksat ve bir mecburiyetle yaptığı tasvipleri, bir yana koyarsanız say- falarının dörtte üçü şikâyettir. Mek tep çağındaki körpe çocuğunuzu gündelik hayatı hakkında dinleyi- niz: Bir beğenirse on sızlanır! şte bu hılkatimizin icabiledir ki, musahabemin başına koy- duğum cümleler muhtelif tarihler. de çeşit çeşit insanlar taracından söylenmiş, — yazılmış, toplanmış kitaba geçmiş ve ısıtılıp ısıtılıp iki- de bir meydana koumuştur. İnsan, vahşi hayvanlardan fazla zalimdir, karşısındakini parçalıyamadığı za« man hiç olmazsa bedbin fikirler sa- vurarak ruhunu zedelemek, nsane- viyatını kiırmak yolunu hulur. Bü- tün o şeametli, kasavetli sözler, doğ rudan doğruya dünyanın fenalığın dan değil, insan ruhunun işaret et. tiğim kötü haletinden doğmadır. Bereket ki bu halet, bu gönül ez- ginliği çoğu defa yarı yapmacık ve geçicidir. Onları söyleyenler, erte. si günü yine, bir aralık hayatı tatlı, arzı eğlenceli bulmuşlardır. Hiç şüphe yok, Pitt, 1788-deki sözünü söyledikten sonra, hattâ Selki yıl tamam olmadan etrafında bahset. tiği harabe ve ümitsizlik manzara. sının silindiğini görmüş. kaç kere, *oh, ömür ne tatlı şey ve dünya ne cennet!,, demiştir. Louis Philippe fikrini ertesi günü değiştirmiş, ra- hat bir uyku, iyi bir yemek, hoş bir hazım arkasından, sarayının balkonuna çıkıp Parise göz atar- ken şöyle mırıldanmıştır. “Hayat bir zevktir ve benim devrim cihan için bir saadettir!., Bedb'm Lorda gelince parlâ. mentoda deliler hakkında istediği bir kanunu kabul ettirdiği akşam, evvelce verdiği kati hük. mü uutmuş, İngiliz imparatorluğu- nun dünya durdukça baki kalaca. ğına inanarak Kraliçe Viktorya şerefine kadehini boşaltmıştır. Dis. raeli ise muhalefet mevkiinde iken kapkara gördüğü sınaat, ticaret, zi- raat mesğlelerinl. himmetile yolu- na koyduğu tevehhümüne kapıla- rak kâinatı pembe, bütün ışleri tı. kırında, binaenaleyn hayatı zevkli I..:.“" kızları, bize, beşeri f: Miş nümunelerinden birini ver. p iğimiz eze n dı u: a. :'.' tazeliyen bir hatıra daha =t— h':'lnlu-. Ve biz, bu Macar musikisi "kk.ı' yumuşak hatıranın da müte. ) riyiz. _:.Woğlıı Halkevi Korosunda calı. e ” keseleri fakir, fakat yürekleri liğh gençlere karşı duyduğumuz -Wlll da, zaten bundan evvelki N alarımızda tebarüz ettirmiştik. .—'"'lyet, bu konserlerde, kıymetli k“:şlkü Safiyeye refakat eden ar. e arının, yani, bestekâr ve ke- İ Aleko'nun, piyanist ve udi .:’"llu. Klarnet Şükrünün, sa- .ıml."i'hn has feragat ve gayretle. Ve ; de, ayni derecede samimiyetle kkürle anıyoruz. da , böyle bir felâket karşısın- bi Yardıma koşmak, herkes için, he. .u',';î' için, bir lütuf değil, bir vazi- di ir* .Fakat, bu vazifelerini, —ken bi iktidarlarına nisbeten fedakârlık : lu?ıllıbllenek bir şekilde— başaran. ta, şükran ve takdir duymak lçı.m"d bir vazife savılır. Bunun ,__:!lr ki, bugün, “TAN”, kendi ta- a Utu ile tertip olunan bu konser- Tin, umduğundan daha hayırlı bir ;:'"G vermesini, gayret ve fora- : hnl"l"' temin eden bu sanatkârla- .hlh" birine karşı teşekkür vazife. FĞ bir defa daha ödemiş bulunma. samimi huzurunu duymaktadır. BZ A İf KONO ) UN bulmuştur. Wellington bepsinden mesut bir an yaşadı: Hazırlanan inkırazın sonunu görmeden. tam beş, on dakika evvel. Allahın çanı- nı aldığına, sırf kendi hakkında böyle bir lütufta bulunduğuna ba. karak sevgili kullardan olduğuna inanıp ahrete emniyetle yollandı. Halbuki şimdi o inkırazın hâlâ vu. ku bulmadığına bakarak aldandığı. na ve aldatıldığına kızması icap e- der. Zaten, mutlaka gelecek olan Azraili davete hacet var mıydı?Bek lenilen inkırazdan çok evvel onun geleceğini anlamadığı için Vaterlo muzafferi gözümden düşmüştür. Bu asırdaki kadar parlak fen ve makine terakkilerine rağmen lodo. su poyraza çevirmek iktidarını bile elde edemiyen beseriyet. Jünvavı olduğu gibi kabule mecbur olsa gerektir. Yışamık o kada? zevkli bir şeydir ki. İnsan 9ir â. şık gibi, her münasebetsizliğini hi. çe sayarak, hattâ güzel bularak o- nu kusurları, kabahatleri. ezası ve cefası ile kabul edıyor, çıldırasıya ' seviyor, dünyayı da bu auhabbe. ni, besl. iye ihtiyacını aç gözlü olmasiyle belli eder. Bir taraftan da çocuğun karnı büyür: Kimisinde kaskatı olur. ü. zerine vurulunca güm güm eder. Kimisinde yumuşak, iki tarafa doğru sarkık. Beslenemiven çocuk, tahit, bü- yüyemez. Kolunun, bacaklarının inceliği karnının büyvüklüğüne karsı göze çarpar:.. Sıska çocuk, derler, zaten sıska cocuklar gibi çabuk terler, çabuk üşür, Yürüme- si geç kalır. bazısı vataktan hile kalkamaz. Bu hastalıkta kemikle. ri çarpık olan çocuklar da çok. #mr. Bu zavallı cocuklara hazı hes kimler “barsak cücesi,, derler, Bu çocuk kendi haline hırakılır. sa daha türlü türlü hastalıklara tu- tulur. Vücudü beslenemiven sıska çocuğa bulasık — hastalıkların her türlüsü cabuk gelir. Fakat talihi olup ta bulaşık baş- ka bir hastalığa tutulmadan yata. ğında kalan çocuk bülüğ yaşsına gelince kendisinde inanılmıyacak bir hal görülür: İshal kendi kendi- ne kesilir. Cocukluğunda yediğini hazmedemiven genç hemen her- şeyi hazmeder. Bundan dolayı süp« hesiz vücudü de biraz gelişir. hiraz uzar. Ancak pek az. Cocuklukta barsak cücesi gençliğinde ve ol- gun yasında da varı cüce kalır. Bir de erkeklik ve kadınlık ta- rafından cücelik... Bazısı tam er. kek veya tam kadın olur, fakat çoğu ©o cihötten halsiz kalır. Co- cukluğunda barsak — cücesi kız ise sonradan anne olamamasının se- behi belli olamazsa da cocuk er. kek olunda bülüğ yasında ishalden kurtulmakla kanaat etmeli, evlen- mive kalkışmamalıdır... Yakın zamanlara kadar sehebi bilinmiven bu hastalığın çocnğun sıdasında B 2 vitamininin eksik» liğinden ileri #eldiği şimdi öğre. nilmistir, yediğimiz vemeklerin terkihinde bulunan yağları ve şe- ker olacak maddeleri vücüde yarı- yacak hale getirmek icin bu vita. mine lüzum vardır. Onun icin B 2 vitaminini sıdaları arasında bula- mıvan cocuk ne vağlardan. ne de şeker olacak maddelerden istifade edebilir. te tek ve zaruri sahne olduğu için beğeniyor. Sızlanmasına, dırlan- masına bakmayınız, onlar nşk cil- vesidir. "Hem ağlarım. hem Bİr derim,, fıkrasındaki gibi görenek Ve gösteriş icabıdır, hem söylenir, hem de, Azrail ile oduncu hikâye- sinde olduğu gibi ”şu yükü sırtıma vuruver,, deyip yoluna devam e. der, ; (Ko Vadis?) romeanında bir ta. raftan Roma yanar, öbür taraftan veba etrafı kaplar, diğer tarafta halk çıra yerine tutuşturulup bir kısmı da kaplanlara yera olarak fırlatılırken yine güzel Liji ile yi. ğit Vinisiüs alev, illet zulüm için- de sevişiyorlardı. Helâkâ ordusu Bağdadı çevirdiği sırada Şat kena- rında elbette yine dudak dudağa gelenler ve para istif edenler var. dı. (Pompei'nin Son Günleri) bir aşk macerasını nakleder, Seven katlanır ve katlanan yaşar; kimse- yi ve hiçbir şeyi sevmeseniz bile kendinizi seversiniz. Ben de bilirim, dünya Engürü armudu gibi loppadan yutulan bir nesne değildir; daha fazla keçi boy. nuzuna benzer. Fakat her halde i. çinden bir damla bal çıkarabilirsi. niz. Asıl tuhafı bu balı en okkalı yutanlar dünyaya - makalemin baş langıcında srralanan sözler nevin- den - en fazla zehir saçan'ardır. Siz bunlara aldırmayınız keçi boynuzunuzu çiğnemiye bakınız! Şu son nikbin cümle ne İngiliz Başvekilinin. ne Fransa kralmın, ne Vaterlo fatihinin. ne deliler tor« dunundur; ömrü bir miskal bal i. çin bir okka odun vemekle gecen sizin gibi az nasipli bir adamındır. Benimdir. TLPĞELL : ç tdk — - 5İ B