7 Ocak 1940 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

7 Ocak 1940 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

BEDELİ Ecnebi ABONE Türkiye Mo Kr, 2800 Kr. no » 8 Ay 10 » “© » say mo * iso 1 Ay so * ma e Sİ km Milletlerarası posta ittihadına dahil olmıyan memleketler İçin abone bedeli müddet surasiyle 30, 16, 8, 35 liradır. Abone bedeli peşindir. Adres değiştirmek 28 kuruştur. Cevap için mektuplara 10 kuruşluk pul Güvesi lâzımdir. 1 Sene Vatandaşların Heyecanına Hürmet Edelim Wilüvetteki milli yardım komite, sine yapılan yardım Jistesini dikkatle takip etmişseniz görmüşsü.. müzdür ki, şehrimizin ticaret ha: fanda mühim mevki sahibi olan müs, Tim ve gayri müslim bütün Türkler birbirile rekabet edercesine yardıma koşmaktan çekinmemişlerdir. Milli yardım komitesine mensup Sevattan birinin verdiği malümata göre, gayri müsl vatandaşlarımız bazan kendiliklerinden, bazan yapı. lan teklif üzerine derhal kendilerine söylenen rakamı vermekte İstienl et. mişlerdir. Memleketin büyük ıztırabı karşı. sında vatandaşların gösterdikleri bu yüksek hareket karşısında söylene. cek söz takdirden ibarettir. Fakat arkadaşlarımızdan kiri ge sen gün “Yahudilerden, Yahudileş. miş zenginlerden., bahseden bir ya ısıda Musevi vatandaşlarımızı ve bazı zenginlerimizi kâfi derecede in. ne vermemekle muahaze etmek İste. miştir, Bu muahaze yanlıştır, Ve ye. rinde değildir. Milli facia karsısında duyulan heyecanı söndürmeğe çalış. mak bu heyecana hürmetsizlik. ve bazı vatandaşlara karşı İüzumsuz bir hakaret olur. ete, memleketin en zenzin Srantialurindam. binilir Sair yle yeKİldar ne milli silim“ komitesi. nin neşrettiği listelerde, ve ne de gazetesinde zelzele felâketredelerine verdiği inne miktam hakkında bir rakam görülmemiştir. Yardımlarını esirgemiven vatan. daşlara çatmadan evvel, inne listesi. nin basinda kendi İs; kaydettir. mesi ican etmez mi? “ Simdiye kadar İstanbulun yaptığı makdi yardım yarım milyon lirayı Sesmiştir. Dün ve evvelki giin topla. a paralarla, resmi ve hususi mü. vo memurlarmın aylıklarından > ilecek yardımlar, O zazctemizin »pladığı para ilâve edilirse, bu ye. or 150 bin liraya varacağı tah. 'n edilebilir, İanenin henliz önü a. bile göre İstanbulun zelzele etzedelerine yapacağı yardımın ME za lirayı doldurması müm. Vr şeklinde yapılan yardım da un haricindedir. Hakikat şudur ki fakir zengin hiç. vatandaş yardımdan kaçmamış, miele milli facia krşısında. ie yesen seve yapmaktan z w için insaflı olalım, ve vatan. eş miz heyecanlarına hürmet esini bilelim, e e AD, APANADA: atürk koşusuna 73 atlet iştirak metre mesaf Ozen birincilikle katetmiştir. ema YA MIRDE: p rif Vekili, önümüzdeki ders da başanda Karşıyakada bir lise açıla; Ne söylemiştir. atış Kooperatifleri, hükümetin geyile, müstahsilin hurda incirlerini almıya başlamışlardır. MURADLIDA; ehmet oğlu Süleymanın evinden Yangın çıkmış, bir oda yandıktan son a söndürülmüştür. KÜTAHYADA: ilkevi, zaruri sebeplerle ort tahsilini ikmal edemiyenleri devlet tihanlarına hazırlamak üzere bir al kursu, ayrıca almanca, frap- ve ri y İZ izee kuraları açmıştı. yapıkaraya hareket eden ekspres, N £ Jabrikasinda çalışmıya giden üç çocuklu Ayşe Zeyboğe iŞ, kadıncağız ölmüştür. Pen “Cemaziyelevvelini Bilirim,, Minasibetile Tiren Tan gibi eski edebiya. tamızı, tarihimizi ve tarihe mal olmuş meşhur sözleri, fıkra ve hikâyeleri bilenler gittikçe azalı- yor. Bu vadide bilgi sahibi olan Ahmet Rasim, Abdürrahman Şe. ref, hususiyle Balıkhane Nazır A- W Beyleri çoktan kaybettik; kı da, köşede belki bir kaç ki mıştır; fakat onların da bir ayağı çukurda olsa gerektir. Her tabut ile dilimizin ginliğinden bir kısmını daha gömmektey Folklor bak! dan zararımız İ büyüktür. Yenilerin ve bizler gibi yarı eskilerin, esasını bilmeden kullandığımız bir takım tâbirler maruf tâbirince "mebni alel hikâ- yan! bir vaka, âdet, an. urlaşp dilde me vardır ki onla. nenin nesi oldu. ye,, | ne üzerine meş kân tutmuş rın aslını faslını, Bunu ve ne demiye geldiğini bütün ahirete yolcu ettiğimiz bu seçme eski zaman a- damları veya meraklıları bilirler. di. Hem bilirler, hemde kısaca, zarifçe, derli toplu, yerinde ve ta. diyle anlatmak marifetini göste- rirlerdi latmak b ye m yesserdir; yazmâsı İse daha zor » daha nadir Kabiliyetlerden, eselâ "Çevir kaz yanmasın,, deriz; elbette bunun bir kâyesi vardır. Yine “Ne halt eder ağanın beygiri”, “Çıkar baklayı ağzından"ye “Akıllışr değirmende kaldı", “Pilâvdan “dönenin kaşığı karıların”. şeği”, “Kurdun kuyruğunu kopar» “Gözünden sürmeyi çalar lâkırdı garnitürü olarak kul- landığımız ve kullanmakta devâm edeceğimiz meşhur sözler hep as. h olan veya hoş sohpet adamlar tarafinden tertip edilen bir vâka ve fıkradan alınmedır; dil pele. senki olmuştur. Hattâ, işte şu “Dil pelesenki,, tâbiri bile izaha muh. taçtır. “Ye kürküm ye”, “Kavga bizim yorganın üstüne “İpe un sermek,, gibi Nasrettin Hocaya at- fedilen birçok sözlerin hikâyeleri pek meşhur oldukları ve tekrarın. dan vazgeçilemiyeceği için daha asırlarca, kıyamete kadar bile zi- yan uğramıyacak. Amma, öbürle. ri, şimdiden, yarıdan fazla unutul muştur; belli başlı bir kitaba gir. mediği, bir heyet veya salâhi sahibi bir zat tarafından derlen. mediği için de unutulmıya küm edilmiştir, He değil niş, mah. böyle hikâyelere dayanan sözler, “Altı kaval, üstü Şişhane”, “Düttürü Leylâ”, “Tırkallı, hep bir halli”, “İpipul lah, sivri külâh”, “Al eline, vur duvara duymaz, kel ayvaz., de esaslarını tetkik lâzımdır. Bun. lar ne “Matiz etmek,, kabilinden külhanbeyi tâbiridir, ne kumrusu gibi düşünüyor., den bir halk teşbihidir, ne de “Taş yerinde ağırdır, nev'inden bir A. talar sözüdür. Aslı tarihin bir fas. kna, vakasına, bir eski âdete, ha. yat tarzına, şöhret yapmış bir şah- $a ait hikâyelerin dilde kalmış bir kırıntısıdır. Daha doğrusu çökm lisah mabedinden ortada kalniş bir sütun başlığı, bir antikadır. Bu gi. tâbirlerin hikâye ve şahıslarını bi. le hatırda tutabileceğimizden şüp. heliyim. Belki bir nesil sonra “Der dini Marko Paşaya anlat”, “Ben şahımı bu kadar severim., sözleri. — de asılları ve bu sözleri meş. ur eden şahsiyetlerin höviyetleri unutulacak. Geçen gün, orta yaş- İı münevver bir zat, söz arası, esa. $nı bilmeden “Kabahat kimde? Pavlinada!,, tâbirini © kullanınca işle dile pek yeni geçmiş | (2 zayıflamak değil, ak Yazan: Refik Halid gözümün önüne eski Şehzadeba. şında Kel Hasanın tiyatrosu ve o- rada komik düotolar söyliyen bir karıkoca artist, Todori ile Amelya geldi. Galiba, oynadıkları * haf kanto arasında, birde! zika susar, bunlar da sahnen nüne kadar gelirl uzenip Rum şivesiyle: — E kâbahat kimde? tu. ire mu Diye sorarlardı. Kemancı, rinden şu cevabı fırlatırdı" Pavliha'da! İşte, aklımda doğru k tâbir e kantodan do si meçhul bir şahsa Içinden sıyrılmak hoşuna gittiği için tikal etmişti felsefi de dilimi PR aklavı görem cikarmak sö. yöne ait ki di enmistim. Vaktiy Mekmet adında bir küfürbaz mü. tdi varmıs. Seyh Ha ten (o Cennetten, Cehennemden bahseder, bin nasihatte, İhtarda bulunur, yine dervişi fena huyun. dan vazgeçiremezmiş. Düşünmüş, tasınmış, bir başka usul keşfetmiş, müridine bir bakla vermiş dilinin bir seyh ve Devvi üstüne koy rmat çenia |, demiş bir havi suk Gözne gün, yağmurlu Aarülmang ahali alk e EET EEETETTE BİR EYİR 5 nünden iğöçerlerken tek tık. ağn kadın sesi — Aman şeyh efendiler, durur musunuz? Zühir hastaya nefes ettirecek. ler, yahut başka bir mühim ihti. yaçları var zanniyle durmuşlar. Beş dakika geçmiş, on dakika ol. muş, sırsıklam bekleşiyorlar, ha- vurulmuş, biraz ber yok. Şeyh dayanamamış, kap yı vurmuş, sormuş; içerden det ler kiz — Kuluçka yatiracaktık, bir ka. vukluya bakarak yumurtaları ko- yarsanız civcivler tepeli çıkar de. mişlerdi de onun İçin sizi durdur. duk! Bunu dönmüş — Ne bekliyorsur demiş, baklayı karsanal işitince şeyh, müridine Derviş Meh. ağzından Ve bildiklerimden ve hoş bulduklarımdan bir da kurdun kuyruğuna dair o) dir; İki arkadaş kurt avına çıkmu, lar; dağ, tepe, bir çok fıkra bir kurt ları... İki yetişmiş, hemen avcı ni ruğundan ken. dişi kurt ine atılmış. Öbür Derhal kurdun kt kalamış, o çeker, beriki birr toz. duman, in ağzinda kıyamet koparmış. İçerideki avcı mesele- nin farkında de — Yahu, diye bağırırmış, ne toz edip duruyorsun? ri Şucevabı verm rdün kuyruğu Koparsa sen ozaman, 107ZU,. AMAN BÖKİESU: irlesörde gözüne İliştğine göre “Gözünden sürmeyi çalmak,, sözü hiç te, çoğumuzun #andığı gibi çehredeki: malı me uzvuna ve süs olsun diye etra- fına çekilen boyalı toza alt değil miş. Vaktiyle babriye inşaatı için Haliçteki tersaneye Anadoludan w- zun ağaçlar, serenler getirilir, de. LOKMAN HEKİMİN ÖĞÜTLER YAŞLILIKTA VEREM Verem hastalığı daha ziyade ço. cukluk ve gençlik hastalığıdır. O- nun için, bazıları n kırk vasını gecirinee artık verem olmüz derler, O yaştan sonra insan belki yeni. den verem olmaz. Fakat kırkından önce, çok önce haslamıx hastalık © vakte kadar uykuda kalır, meyda. na çıkmaz da marifetlerini kırkın- dan sonra gösterir. Burada gene kadınlığın sonba- har mevsimini hatırlamak lâzım- dır. O mevsime yaklaşmış hayan- lardan bazıları, o zamana kadar kendilerinde verem hastalığından hiç şüphe etmedikleri halde, mu- ayyen günlerinde, hafif öksürükle, göğüslerinden kan çıkarırlar, On- İnrin hepsi zaten zayıf ta değil Aralarında şismancaları, foplul rı da bulunur. Ve kan çıkarmaya başlayınca kilodan da kaybeder ler. Bayanı tanıyanlardan ve ya- sını bilenlerden bazıları, muayyen günler artık kesilecek te, ondan dolayı kan yolunu değistirdi. der- ler ve hiç merak etmemesini sıkı sıkıya tenbih ederler. Meraklanmak, şüphesiz, doğru olmaz. Merak her rahatsızlığı art tarır, Ancak merak etmeden biraz düşünmek iyi olu değiştirmez, sonr: mevsimine varmış bayanın kilodan kaybetmesi icin hastalıktan baska sebep olamaz, Tabii olan hal o yaş» e sisman. lamaktır. Su halde vakit vakit ha. fif öksürükle ağızdan gelen kan, vücutça zayıflamakla bir araya #e- lince, hattâ zaten zayıf olan vakit vakit kan çıkarınen... ii Bunun sebebi, çocuklukta hasla- muş sonra uyumuş bir verem hasta- lığımn meydana * çikmasıdır. He- men önü alınmazsa, kan yolunu değiştirmiş diye insan kendi ken- dini avutursa hastalık birdenbire ilerler, herhangi yaşta olursa olsun ağızdan kan gelince, hele bir de zâ- yıflama olursa darhal yatarak İs. tirahat etmek ve he olunmak mutlaka Tü Verem hastalığı —kadınlarda da, erkeklerde de— elli yaşından sonra da mevdana çıkabilir. Bir hekimin istatistiklerine göre has. tanedeki muayenesinn miiracoat e den 441 hastadan 94 ü elli görmüş olanlardır. Yaslı veremlilerden bir coğu co- cukluk yasındanberi bütün ömlir. lerinde öksürmüs olanlardır. On. lara müzmin bronşit hastalığına tutulmus ta onun için daima öksü. rür, derler. Aralarında vereme tu- tulmadan öksürenler | —belki— vardır. Fakat buzları iyice mun. yene edilince kendilerinde verem mikrobu bulunur, Onu aileleri icinde çocuklara da bulasbırırlar, . Cocuğun annesi, aslan gibi, evde veremli baska kimse de yok, der- ler, cocuk hastalığı nereden almıs? Bir kere de geneliğindenberi ök- süren büyük bayanın. büyük anne. nin tatlı tatlı öksürükten sonra çi- kardığı maddeler mikroskop altın. dn muayene ettirilirse pek isabetli olur. Yaslılıkta öksürenlerin bazıları da nefes borularmın genislemis ol- mosından dolayı öksürürler. Bir a. ralık kendisini muayene etmiş 0. lan hekim bu teshisi söyledikten sonra, nefes boruları genislemiş o- lanin ne kendisi, ne de ailesi artık verem hastalığım hatıra getirmer, Bu da haklı, fakat verem mikrobu bir, bir kaç muayenede bulunmaz da sonradan bulunabilir. Kırkından, ellisinden sonra da öksürenlerin kendilerini arada sı. rada tekrar muayene ettirmeleri ilkin kendileri için iyi olur: Öksü- rüğün asıl sebebi anlaşılır, hasta. lığm ilerlemesine meydan veril. mez. Sonra da çocukları, bulaşmaktan kurtarılır, yaşını | torunları | için iyi olur: Onlarda hastalığa | niz kenarında hususi 'ambarlara istif edilirmiş. Bu serenlere “sür. me,, ve o ambarlara da " de. nilirmiş. Bazı açıkgöz, retli geceleri karşı sahil- a gelirler, gözleri a- rı kayıklarının ac. yarak, usulcacık, su üze- rinde sürüp götürür, satar, bu sa- natla geçinirlermiş. Silâhlı gözcü. | lerin gözü önünde yapılan şu hir. sızlık, pek tehlikeli ve ustaca bir iş olduğundan hakkiyle şöhret ka- at modası geç- sanımıza demir Filvaki bild zanmış ve tahta in: mesine rağmen atıp ka gözden süs sü meharet addedile mal bir için bu, zahmete değer k addolunamaz. Olsa olsa size yüz mâşukanın gözünden sürmesini çal di gözünüze çekmek suret yakışır bir tesa Hoş, şimdi, ne tersane göz- ne de mahbube mangli vermiyen noktası bulur. sunuz lerinde ağaç gözlerinde © tozdan Bugün, sahtelerine te züinden kirpiklerini calar. demek icap eder... N srettin Hocanın “Buldunuz sahibi ölmüş eşeği,, sözüne taallüku olan fıkra da pek meşhur olmadığından anlatmıya değer sa- rarım, Bir gün Hoca dağda odun ken dermanı . yorulunuş, bin ağacın . dibine çö melmiş; terli imiş, rüzgâr da esi. yormuş; Bakmış ki'vücudü boz kesmiş, gözleri kararıyor, öldüm zanniyle kendisini yere, hareket. siz birakivermiş, O esnada kurtlar &şeğine musallat olup yemiye baş- lamışlar. Biçare Hoca, bir aralık güçlükle başımı kaldırabilip: — İyi buldunuz sahibi ölmüş e şeği! Demiş... Hocanın bu gibi pek mânidar fıkrularını Trabulus ve Balkan muharebeleri esnasında Osmanli saltanatı ricalinin, gözle. ri önünde parçalanan memleketler karşısındaki ölmüş hallerine ben. zettiğim. olurdu. Zaten © fıkrala- rın çoğu, kötü idareleri anlatmıya, hatalarını zarafetle yüze vurmiya pek yarardı İpe un sermek lâkırdısı da yine Hocanm bir fıkrasından alınmış- tır: Komşusu organ istemiş; hoca içeri girip çikarak “İp boş değil, kadınlar üstüne un sermişler! miş; komşu: Efendi, bu nasıl Hiç ipe un serilir mi?,, diye itiraz edince Hoca demiş ki: — Vermiye gönül olmazsa ipe un da serilir! B” insanlar hakkında “yu- la yürütürüm, parma. ğımla yürütürüm,, tâbirleri kulla. nilir; bununda hikâyesini anla. tırlar: Elinde bir sürü yularla şeytan yolda giderken karşısına bir adam çıkmış ve şeytana yularları ne ya. pacağını sormuş. — Her insanın bir yuları var dır, boyunlarma (takar, istediğim tarafa çeker, götürürüm! Adamcağız merak etmiş: — Hani öyle ise benimki? — Senin gibileri için yulara ne hacet? Nereye istesem parmağımla yörütürüm! Görüyorsunuz ki bu gibi meşhur tâbirlere minasebeti olan firkala- rın derlendiği bir kitap, yalnız â- limcesine değil, zarif bir üslüpla da yazılması şartiyle hem folklor, hem yeni edebiyat itibariyle zevk verici mühim bir kazanc teskil e edecektir. iz “Ben onun Cemaziyel ev. i bilirim, sözüne, hi. kâyesini işitmedinizse bir mâna Acını Paylaşam, Yaranı Saram! Yazan: T. A. Tanyolaç ine, bir kara haber, dağılıverdi yurdaş Yine, taş, ta; Hain uyur mu?. Düşman uyur, uyur da, Güneş ışığı gibi süzülüp tezce varam!, Ömrümü sargı edip koşun, yaramı sarar, Dolu vurmuş kuş gibi, serfimiş nice yiğit? “Su şehri, nin bülbülü göçmüş delan, dolan, git, kanıma benze “Kelkiti, Saçlarını yol döğün de, İ Rüzgâr ölem, rr olara, esip süzülün gelemi Csrumu “merhem odam, sevgimle yağın silem! Kara kırta “Bliim., ön kanlı bir baharı var: Karda tomurcuklanmış gül açıyor yaralar... | Toprağa düğen külde #rilletin gönlü yanar. Gineş ışığı gidi süzülüp tezce varam! Örerümü sargı edip koşam, yaranı saran. tn dah Efeler, döndü sönen bir günel, analar ağlar, zehir kater sütün Kahramanlar ninesi tutar yas, yas üstünel Rüzgâr alam, nur olam, esip süzülüp gelem! Canımı merhem edem, sevgimle yaşın silemi | Zelzele besik oldu; yangınlar, kızl kundak; Erzincan'a, Sivas'a, Tokat'a, Ordu'ya bakt Yarayı sarmak gerek, kâr eder mi ağla | mak? Güneş ışığı gibi süzülüp terce varam! İömrümü sargı edip koşam, yaranı saram. Gözlerin dolu dolu, ağlama, Anadolu', | Sesine koşan biziz, ölüm kaplana yolu, Yeri, göğü kucsklar, çocuklarının kohut c , sevgimle yaşın ilemi | Gönlünüzü yıkmasın, kül etmesin acılart, Mehmetçik anaları, pınar özlü bağilari Paylaştık biz acıyı, maral gözlü bacılar! Güneş ışığı gibi süzülüp tezce varami, Jön rüml sargı edip koşam, yaranı saram.. “Verin zav Yaralarmış bir Ti Türkiye tek bir vüe a!” böyle sözün yeri yok sadaka; Zehirli ok; : Aç ölse de gözü toki Gari, esip st. mi edem, p Gi. ülüp gelem sevgimle yaşın Silent Yüreğimiz yansa da, kaçmayız biz yaradan | Türk'ü: Içli, meri, İnsan yaratmışlır yi yatan; E! derdine koşan, hoş olmaz, zen! sarmadan Güneş ışığı gibi süzülüp tezce varami, Ömrümü sargı edip koşam, yaranı süram.. verebilir misiniz? Arahi aylardan neden Muharrem, Recep, Zilkede veya Rebiülahar değil de israr e- dilerek Cemaziyel evvel seçilmiş? Hem bir adamın ahlâkı, serveti, ce haleti, minesebetsizliği, içyüzü, he şeyi bilinebilir, bunu anlıyorum; fakat Cemaziyel evveli de ne olü. yor ve ne demektir? Bu, yıllardan beri merakımı mucip olur, durur. du, Nihayet, dünyanın her mem. leketinde, her devrinde rastgeli. nen bir işküzar ve ahlâksız tipin tasvirini yapan şu aşağıdaki fıkra- yı öğrenince işin hikmetini anla- dım ve Türk halk hikâyeciliği de. hâsının bir nümunesiyle daha kar. gılaşmış olduğuma sevindim: Veriye hükümet dairelerinin birinde küçük bir evrak memuru varmış; adamcağız, O 78- manin usulünce üzerlerinde Ara- bi ayların isimleri yazılı bir sürü kocaman torbaya, sabahtan akşa- ma kadar resmi kâğıtları doldur. makla ömür tüketirmiş. Bir gün, dairenin müdürü çarşı hamamına gitmiş; bakmış ki karşısında bu kâtip efendi de soyunuyor ve İşin acayibi iç donunun üzerinde gâ- yet iri bir hat ile “Cemaziyel eV vel,, yazıl! Devlet. torbalarını & Sulcacık aşırıp alt kısmına çama- Şır.diye kullandığını : anladığı bü memur az zamanda, nasılsa, paf- layıvermiş, büyük mesnetlere geç- miş, para ve itibar kazanmış; 088 metinden yanına yanaşılamazmığ. Vazifesinde mıhlanıp kalan müdür bu hale şaşar, sirri meydana ver” mekten korkar, faket İçinde sak” lamıya da razı olamaz, eski torba çamaşırlı yeni talihli, bürnu Kaf dağında, kabara kabara giderken, başını: sallar, arkasından şöyle söy“ Hoş, bilmişsin kaç para eder? O |

Bu sayıdan diğer sayfalar: