Bir Galebe İle Neticele H alk, halâs ve sölâmetin süküt ve sükün İle mer- hamet dilenmekle değil, bilâkis si- lâha sarılıp Türklüğün ovekar ve haysiyetini göstermekle temin © lunacağını anlamıştı artık. Bu se. beple her tarafta teşkilât yapılıyor, kafileler halinde Köprü başına ge. len erler, zeybekler hemen silâh- landırılarak mücahitlere katılıyor. du. Nihayet bir gün, Menderes köprüsü başındaki karargâh, ta. rihi bir toplantıya sahne oldu. Bü- tün milli kuvvetlerin reisleri, müf- rezelerin kumandanları arasında Aydına yapılacak taarruz konu- şuldu. Elli yedinci fırka kuman- danı Miralay Şefik Beyin re- islik ettiği bu toplantıda, reis ve kumandanlar, Yörük Ali ve emsa- M zeybekler fikirlerini göylemiş- lerdi. Aydına dört yandan yapıla cak bir hücumun, muhakkak bir galebe ve şehrin istirdadı ile neticeleneceğini umumi bir kanaat şeklinde tebarüz ettirmişlerdi. Birçoklarının, muharebe başlar başlamaz, Aydın muhitinde bulu- nan bütün eli silâh tutar köylüle- rin muharebe meydanına koşacak larını emeleri, hazır bulunan- ların zeten yüksek ve yerinde o- lan manevi kuvvetlerini büsbü- tün artırmıştı. Bu tarihi görüşme, cenabı hakkın muavenet ve müza heretine güvenilerek taarruzun ya pılması kararı ile neticelendi. Fa. kat, mukabil kuvvetlerin kan dö- Yöleannımanan yerÜrdemek çi kilmeleri lüzumüunun, ve © şehirde bulunan ve müharebe esnasında bitaraf kalacak olan Rumların va tandaş taninarak mal, can ve irr. larının muhafaza ve aksi harekete cür'et edenlerin de düşman adde- dileceğinin birer beyanname ile alâkadarlara ihtar edilmesi düşü- nüldü ve bu da muvafık ve müna sip görüldü Beyannameler yazılırken, fırka kumandan: da, hazır bulunan. lara hitap ile, ehemmiyetli bir mevzua temas etti. Herhangi mil letten olursa olsun, gayri müslüm lerden muharebeye iştirak etmi. yenler aleyhinde vukubulacak düş mancd bir muamelenin, cihan ef- kârı umumiyesinde Türklük aley- hine pek fena tesirler uyandırac, Bından ve vatanını, milletini, nini sevenlerin, hislerine kapilmı yarak harbe iştirak etmiyen ecne- bilerle diğer hırıstiyanlar hakkın. da müşfik davranmaları lüzumun- dan bahsetti. Bütün rels ve ku- mandanlardan bu hususa dair ay- rı ayrı söz aldı. 335 yılı haziranının yirmi sekizinci günü sabahı idi. Henüz tanyeri ağarmamıştı. Men- ders köprüsü başındaki Arslanlar yatağının kahramanları, sabahın lâ tf serinliğinde, zafer rüyalarile süslenen uykularından, hafif ve fasılalı makineli tüfek takırdıla- rı ile silkinerek uyanmışlardı. U- zanan vücutlar gerinerek doğru- lurken baygın ve süzük gözler, is- tifhamlı bakışlarla hep birbirine takılmış ve biraz sonra da, sesle- rin geldiği istikamete dikilip kal- miştir. Aydın ovası, o sabah, erkekten sakınan utangaç bir köylü kızı e- dasile, henüz doğan güneşin altın- da, Menderesin püskürdüğü bu- harın, kalın bir tüle benziyen şef- faf sislerine bürünmüştü. Sanki, sataşkan bir çapkının sinsi ve se5- siz yürüyüşile kendine doğru giz- lene gizlene ilerliyen, tehlikeyi o da görmüş ve örtünmüştü. O eş- nada Menderes kö ğı yukarı iki kilometre uzağından gerisinde toplu bir kıt'a bulundu- Bu halde yayılmış bir piyade kuv- veti geliyordu. Bu kuvvetin önün- de ve ateşi altında da ricat & Tefrika No. 129 Karargâhta Yapılan Tarihi Toplantı Aydına Dört Yandan Yapılacak Bir Hücumun, neceğine Ka Aydınlı Ferit Bey den beş atlıdan ibaret bir zabit keşif kolumuz bulunuyordu. R u zabit keşif kolu, müfreze kumandanından aldığı © mirle akşamdan Aydın İstiksme- tine yola çıkmıştı. Şehre doğru yaklaşırken, ansızın karşılaştığı bu kuvvetin ateşiler geri dönmüş- tü. Geceden itibaren kaybetmedi- LORk GUYTL. Bizim iklimimizde, 'en çok gö. rülen, dizanterinin bu türlüsüdür. O da en ziyade sıcak mevsimde... Basil, elbette bilirsiniz, mikros- kop altında, yuvarlak değil de, çizgi gibi görünen mikrop demek- tir. Bu dizanteri hastalığına asıl sebep olarak, hakleriyoleji müte. hassısları, birbirlerin; kın, fakat Karakterleri ax çok ayrı bir kaç çeşit basil ayırdederler, hepsinin barsaklara karşı büyük müuhub- betleri vardır. Meselâ, > dizanteri basili, hangi çeşidi olursa olsun, bir tavşanın kara kan damarları- na şırınga edildiği vakit, ne kan. da, ne de kalın barsaktan başi bir uzuyda kalmaz, doğruca büyük barsağa giderek, orada yer- eşir.. İnsana bulaştığı vakitte de #ene yalnız büyük barsakta bulu- nur, marifetlerini orada gösterir ve bir insandan baska bir insana bulaşması da barsaklardan çıkan maddelerledir... İnsanın barsağın. da dizanteri hastalığını meyda: çıkarıp, hastalık geçtikten sonra bile orada kaldığı olur, o Bundan dolaüı, dizanteri hastalığını geçir- olanlar da — beniz hastalık halinde bulunanlar gibi — hasta- hıklarını başkalarına bulaştırabi - lirler, © kadar gizli ve kapalı bir w zuvdu yerleşen basiller, başkaları- ma nasıl geçer? Bir kere hasta olan insan ne ka- dar temiz olsa, hasialığında ken. disine fence lüzumu kad. dikeni edemez, Sancı ile, burunlu ile ko. Şarak oraya gittikten sonra er parmaklarda gene kalabilir, Sonra da hastanım eline başkaları dokunur. Demek ki, ba» siller elden ele gecer. Bir insanın eline geçince de, basil vücudün i- çine girmek için nasıl olsa bir fır. sat bulur, Sonra da yiyeceklerle. Sağlam adamın yiyeceği şeylere hastanın eli dokunması vâkıâ pek hadir 0. lar. Fakat hastalığı geçirmiş olup basillerden hâlâ kurtulamamış 0- lanların yahut hiç hasta olmadan barsaklarında dizanteri basili ile hos geçinenlerin eli dokunabilir. Fakat dizanteri basili yivecekleri- mizin üzerine en çok sineklerle ge. lir, vi naat Getirilmişti ba HEK ERİ BASİLLİ DİZANTERİ ği teması o esnada da muhafaza e. derek sükün ve itidal ilâ Menderes köprüsüne doğru geliyordu. İlerli- yen bu kuvvetin gerilerinde, ağaç- lik ve sazlıklar arasında gizlen- miş bir kısım kuvvetler daha bu- lunuyordu. Mukabil tarafın bu küstahça atılganlığı Köprü başın. da bulunan kahramanlarımızı, iki gün sonra yapıjmasını kararlaştır. maş oldukları Âsarruz hareketini tezleştirmek mecburiyetinde bırak- mıştı. Firka kumandanı derhal harp emrini verdi. İlkönce, köprü başının ilerisin- de bulunan nizamiye küvvetimiz silâh başı etti ve sür'atle hazırlı- ğa geçti. Bu sırada, evyelee Erbey- E baskınını yaptığını bildiğimiz mü lâzım Kadri Beyin o kumaridasın- daki milli müfreze ile diğer milli kuvvetler de ileriye gönderildi. Biraz sonra, kararghın yâkının- daki “Gölhisar., köyünde konaklı- yan Yörük Ali Ele de müfrezesi- le birlikte geldi ve cepheden mu- kabil kuvvetler üzerine yüklendi. Tevfik Ağanın müfrezesi de, iler- lemeğe çalışan kuvvetin sağ yanı- nı tehdit edecek şekilde bir cep- he aldı ve ileriye atıldı. Başlıyan taarruzümuz, bütün şiddet ve hır- çınlığı İle devam ediyor, mukabil kuvvetler kademe kademe ve bit- tabi telefat vererek Tellidede ve telsiz telgraf sırtlarına doğru çe- kiliyorlardı. (Devamı Var) ei İN İ Dz N Kara sineklerin he kadar #arar- hı hayvanlar olduğunu bilirsiniz. İnsana &ifo mikrobunu, © verem mikrobunu, kara kaharcık mikro- z hastalıkları mikrobunu, çocuklara ishal hastalığı mikrobm. nu, kolera bulunan yerlerde o has. mikrobunu getirdikleri dizanteri mikrobunu rirler, Dizanteri hastalığımı mevsimde daha çok olması, şüp- hesiz en ziyade sineklerle gelme- sindendir. Sineklerin çoğaldığı si- cak mevsimde artan hir hastalı - ğın sineklerle münasebeti olduğu. nu düşünmemek kabil değildir. Sineklerin bu mikropları nere- lerden bulup getirdiklerini de ta- bil tahmin edersiniz; Helâlardan.. Hele alaturkası olursa, sineklerin oradan basilleri kanatlarına bu - laştırarak ucabildikleri okadar w- zaklara — iki kilometreye ka dar — götürmeleri kabildir. Her yakit teklifsiz olan o murdar mah lük hiç bir şey ayirdetmez. Bn pis yerlere konup, Kanatlarını bulaş. trdıktan sonra, kar gibi beyaz yastıkların üzerine, bir hastanın bulaşık ellerinden kalkarak, en temiz insanların yüzlerine konar. Helânin alafrangası, hastalığı hu- laştırmaz sanmayınız. O türlüsün- de de dizanteri hastasının bulaşık eli kapının tokmağını tutar, ar - kasından oraya sinek konar, Neti- ce kene aynidir, Yalnız, dizanterinin su . ile bur laşması şiiphelidir. . Çünkü suya dizanteri basili karışınca, onunla birlikte başka mikroplar da karı. şırlar ve hepsi birden orada bir- birleriyle boğuşurlar; mükavemet- leri karılır, Demek oluyor ki, dizanteri has. talığına karşı korunmanın esası temizlik ve sineklerden sakınmak: tır N Bu mevsimde soğuk almak, mi. deyi bozmak, fazla yorulmak, di- zanteri: mikrobunun da vücede girdikten sonra marifetlerini gös. termesini kolaylaştırırlar. — Hele pek soğuk Su içmek, Bu sıcıklar- da büz dolabında durmuş mek insana büyük kı kat pek soğuk su, en ziyade kara- ciğere dokunur' onu şaşırtır, işle. rini bozar, Karaciğer bozulunca da, her türlü hastalığın vücudü- müzde verlesmesi pek kolay olur. »222322233322332727273332273233272227233722323333355 HİKÂYE 7'E X G Yazan: O. Henry - Çeviren: Cevat Şakir >2222233273272 0223333233333 X4 partmanının merdivenlerini dinlene dinlene yavaş yavaş çıkıyordu. Öyle ya iki senedenbe- ri evli bulunan bir adam artık unu nu elemiş kalburunu asmış sayı lir. Öyle bir adamın, acaba bizim apartmanda ne yenilikler bulaca- ğım? Evde acaba ne gibi heyocan- larla karşılaşacağım diyecex ye- ri mi kalır? John Perkins kendi kendine: * « — Ne acele ediyorsun,'şu mer- divenleri usul usul tırman! Apart- manda bula bula yine elinin körü. nü bulacaksın, Eski hamam eski tas olmayıp da saray kubbesile altır taç olacak değil ya. Diya söyle. ne söylene basamakları çıkıyordu. Şimdi apartmanın zilini çalacak- tı. Katy o hoppamsı yürüyüşile ser çe kuşu gibi seke seke gelecez. Kapıyı açacak, yü naştıracak “dudaklarını uzatacak. “Sefa geldin-sefa bulduk,, öpücü- ğünün şrak diye şaklayışından ev- üzüne ya- vel mesut zevcin burnuna hemen de mineek yemiş olduğu şekerlerin berber dükkânımsı kokusunu üfle. yecek. Yanağındaki Klodkrimi öptüre. cek. Sonra? Sonrasını da bilmeye ne var? H emen gazeteler açılıp masala rın koltuklar, büfelerin üzer- lerine yayılacak. Çünkü yukarıki kattaki şişko kiracının ewe döner dönmez yaptığı ilk işin, jimnastik olacağını bilmek için, bunca tecrü- beden sonra bir de keramet sahibi olmağa lüzum yoktur. Herif fizik sıldıkça tavandan patır putur sıva. lar inecek. Jimnastik bitince güze- teler üzerinde toplanan toz toprak ve sıvalar, çöp tenekesine taşına. cak. Tam sekiz oluncu Varyete ti. yatrosunda çalışan Hiki ila Mooni yanı başlarındaki apartmanlara ge lecekler kapıyı sanki bir çifte şa- rapnâl imişler gibi deler ve devi. rircesine açıp çeri dalacaklar ve filim çevirenlerin en kodamanı 0- lan Hainerstein'in, kendilerini haf- tada beş yüz dolarlık bir konturat Is kovaladığını tahayyül ederek, apartmanların masasını sanda)- yesini devire devire odalarında yir mi otuz kere fir dolabı koşacaklar, hoplayip zıplayacaklar. Bu hal ta sekiz buçuğa kadar böylece devam edecek, işte o zaman John için için “İllâllak., diyerek ayağa kalkacak şapkasını kavrayacak karısma: “— Closkeylere gidip bir brıç oy nıyayım bari,, diyecek, Ve hemen kendini dışarı atacak. John “düşüne düşüne apart. manına vardı. Katy onu kapıda beklememekteydi. Şaştı doğrusu Üç odanın üçünü de gezdi. Keydi ohal! Katy”nin elbiseleri, kundu. raları öteye beriye saçılıp atılmış- tı. Bu işte hiç alışmadığı ve bek- lemediği bir tarzı kabul idi. Joha afalladı. Gözüne Katy'in tarağı i- lişti. Tarağın dişlerinden sarı ve Zâyd bir duman tütüyormuş gibi tellenen Katyin saçlarını tanıdı ba yağı yüreği burkuldu. Hasret duy- / du. Kay çok derli toplu bir kadın dı. Herşeyi mutlaka yerli yerlerine kordu. Şaşkın şaşkın etrafına göz gezdirirken Johnun gözü masanın üzerine bırakılmış kâğıdı gördü, okudu. “Armem hasta imiş. Bir telgraf sl dım; 430 trenile gidiyorum. Sam kardeğim beni istayonda karşılıya- cak, buz dolabında koyun sövüşü var, sütçüye 50 santim ver, Gaz şir- ketine söba hakkında yazmayı v- nutma. Yamanmış çorapların üst do- Taptadır. Sana yarın yazarım.” Evlenileliden beri 'bir gece bile ayrı yatmış değillerdi. Yemek pişi- rirken başina sardığı beyâz benek i mendili işte şuracıkta yatıyordu. Yerde de bir gazöte sürünüyordu. Bunların hepsi diri değil ölü şey» lerdi. John içinde büyük bir boş- lük duydu. oğrusu şu Kat D3 müsmele etmişti, bir kuş gibi cıvildıyarak etrafında dört dönüşüne bir meşe odunu lâ. kaydisile mukabele etmişti. Bütün o güler yüzlülüğüne o şen varlığı- ma karşı somurtan bir yüz göster- mişti. Zavallının mavi eibisesi kol. tuğun üzerinde savrulmuştu ya- tıyordu. Hele bir Katyinin gövdesi onun içine gireydi; O eibise kasır» gaya tutulmuş bir yaprağa döner. di. Kollarımı kaldırır boynuna sa- rilır. Takımile hoplar gelir dizine konar, bacaklarını bacıklarına sa. rardı. Dur hele şu Katyciğe dönün ce bunca günlerin vurdum duy. mazlığının acısını çıkaracaktı. Za- vallı karıcığtın artık yanından a5. rılmıyacak yalnız onun gülüşüne ve sözüne kulak verecek, ve ondan başka her şeye kulak tıkayacak- tı, Aynanın önüne durdu. Aynada» ki aksine göz çattı. Kendi suratı. ad | GC mele na karşı “Ayı! diye bağırdı. Yine gözleri Katyciğin o keleb bi hafif ve çapkın kundura! deydi. Bayağı gözleri yaşlarla dol. du. Tam o sirada kapı çatır çutur a- çıldi. Sanki büyük bir kasırga pen ardlarına ka- çerenin kanatlarını dar açıp duvarlara çarpmış vurup harman savurarak lan Katy'nin ta kendisi “-- Aman beni amma da korkut tular. Anem öldü sanmıştım. Hal- buki bir baygınlık geçirmiş, Boşu boşuna üzüldüm. Nasilsin canım?,, Fakat birdenbire Johnin yüzüne o-her günkü somurtganlığı yayılı. verdi. Makinenin bir an için te- i Sim rle erinden kaymıztı 1, Artık ği miki di yine mihverine tak muntazam işliyordu. John bezgin ve yofgun bir tavır la ayağa kalktı: ; : “— Sen gelmişken bari şu Clos. keylere uğrıyarak bir Briç oynıya. yım,, dedi ve çıkıp gitti, | Urfada B Urfa (Tan) — Yeniden, belediye reisi seçilen Ömer Alay, kırk kişilik hususi bir öğle ziyafeti veziniştir. Zi yafette vali Kâzım Demirer, General Altı ay evvel aşılmış olan Kartal Hızal biçki ve dikiş yurdu, ilk sergi- sini tertip ve küşat etmiştir bu esnada Kartal kaymakamı Mahir Öztrak ve yurdun müdürü Muazzöz Gürel ny. tuklar söylemişlerdir. Merasimde hir Kartalda Di ir Ziyafet Şemseddin Tan Er ve bütün belediye #zası bulunmuştur. Resimde davetli. ler ve belediye reisi sofra başında görülmektedir. ikiş Sergisi çok davetliler bulunmuş ve genç kız larımızın güzel eserleri takdir edil miştir. Resimde sergide eserleri teş- hir edilen kizlar, müdür ve #nuallim leri, kaymakam ve davetliler görül. mektedir.