171-3939 b TARI Gündelik Gazete 2 TAN'ın hedefi: de, fikirde, o herşeyde temiz, o dürüst, samimi o'mak, karin gazetesi olmıya çalışmaktır. ABONE BEDELİ Ecnebi Haber- 2800 Er. 150 ,, 400 ,, 30 , 1 Sene 6 Ay 3 Ay 1 Ay ileketler için nböne müddet sırasiyle 30, 16. 9, İ,5 liradır. Abone bedeli peşindir. Adres değiştirmek 25 * kurutur. için mektuplar 10 kuruşe Mivasi lâzımdır. evap Mik par Radyosunun Verdiği Haberler rta Avrupada mühim hâdiseler oluyor. Memleketler yer yü - Maden kaldırılıyor, dünyanın hel « vi değişiyor. Bu bir siyasi zelzele - Sarsıntısı bütün dünyada his - kliyor, yalnız Ankara radyosu sarsıntıyı duymuyor. Evvelki akşam dünya haberleri - takip eden bir çok meraklılar gi- *X de radyonuzun başından ay- ık, hangi Avrupa İstasyonu- açsanız Çekoslovakya, Karpat - * Macarlar, Hitler sözlerini işiti - e. Bu sırada düğmemiz Ân - Üzerine düştü, Spiker haber veriyordu: >— Şimdi son aldığımız haberle - Veriyoruz Hemen kulak kesildik ve dinle - MİS hazırlandık. Spiker okuyor! kanalının Sao başında bulunanlar hay - kr brimize bakındık, fakat sab- iki Spiker, devam ediyor: — Yugoslav kıralı Aleksandrım kati İiiivak Hayretimiz artt, fakat haberler İliş tasnif edilmiş olacak dedik, dinlemeğe devam ettik. — İngilterenin Vulkan kruvazö- ile bir torpite filosu Palermoya iştir, Artık sabrımız tükenmişti, düğ - İ çevirmek üzere idik, spiker: Haberlerimiz bitti. Demez mi? Şaşa kaldık, ve gül - düği, vi yoksa ağlamak ma izm gel Nİ tayinde tereddüt ettik. * Ankara radyosunu mükemmel bir © getirmek için muhterem Nafia İ Ali Çetinkayanın ne (okadar X aştığını biliyoruz. Bu uğraşma - deği neticelerini de görmüyor lg Fakat radyonun haber verme m Bin hâlâ iyi organize olmadığı. oruz. tay dbuki radyonun en kolay or - Süne edilebilecek kısmı | budur. Muh ü he masrafa, ne de elemana in in olan bir iş değildir. Anado - Jansı bütün dünya haberlerini ti Yor. Ankara radyosuna düşen va Yo Pu haberleri, diğer dünya rad- Merkezlerinin yaptığı gibi, tas - *tmek, hulâsa etmek, derleyip iç, nak, ve dinleyicilere dünya hâ- 4, , “İNİ takip edebilecek bir şekil- hi, “Tmektir. Bu lüzuma evvelce de Vesile ile işaret etmiştik. Fakat ?6 idaresi ehemmiyet vermedi. Yo, “A Ali Çetinkayadan rica edi - *iy,y Radyo haberlerini organize teri, için bu kısmın başına gaze - ten anlayan bir zatı getirsin- İç, adamın vazifesi gelen haber- b, ,Zizeteye girecekmiş gibi, on tg akika içinde verilebilecek bir R, Je tanzimden ibaret olmalıdır. . > Avrupa radyolarının, bilhas- Ban liz radyosunun haber verme ka, li tetkik ve tathik ederse, An- Tadyosunun haber verme ser- he, de kolaylıkla tekenamiil etmiş 0- TAN Almanyanın Hedefleri Imanya Avrupayı tahakkü - mü altında bulundurmak | istemektedir. Bu plânını tahakkuk | ettirmek için kuvvetli motörleş - miş bir orduya ihtiyacı vardır. Ak man ordusu bu motörleri elde ede- bilir. Yalnız bunun için kullanı- ması lâzım gelen iptidai maddeler elinde yoktur. Uzun sürecek bir barbi emniyet altına alması da ge- rektir. Bu sebepten her şeyden ev vel petrole, nefte ve ehemmiyet - li madene, hububata ve ete sahip olmalıdır. Almanyanın elinde disiplinli büyük bir ordu, ve harp malzeme- lerni ihbzar eden fabrikalar bulu - nüyörsa da, bunların muhtaç ol « dukları iptidaf maddeler de Bal » kanlarda ve yakın şarkta mev « cuttur. İğ zamanlarda, Müttehit A- merika harici işleri komi - tesi, Berlindeki sefiri M W, E Dodd'dan. Avrupa şeralti hazıra « si hakkinda bir rapor vermesini istemişti. M. Dodd buna verdiği cevapta, Berlinde büyük bir hari- ta gördüğünü, bu haritanın için » de Avusturya, Çekoslovakya, Ro - manya, İsviçre, Felemenk, Polon- ya Pomeranisi, Baltık devletleri bulunduğunu, Balkan devletleri « le yakın şarkın da müukarrer nü- fuz içine alındığını yazmıştır. Bü- yük İtalyaya komşu uzanan bu â- razide, Mısır, Filistin, İspanyanın cenubi, Marokun tahkim edilmiş sahilleri, yani Cibralta ve Süveyş te dahildi. Alman mekteplerinde çocukla» ra, yüksek bir halk oldukları, da- ha ziyade kıymete sahip olan halk ları idare hakkının kendilerinde bulunduğunun tedris edildiği kay- dedilmişti. Bütün bunları M. Dodd söyle mişti, İngiliz, Fransız, İtalyan spes - yalistleri, Almanlar hakkında yi- ne ayni şeyleri söylerler: ' B u plânlar ister Alman hükü- metinin programının bir kısmı olsun, isterse olmasın, on - lar her zaman eski halleriyle, yi- ne Almandan başka bir kavim göre memektedirler. Büyük Frederikin daha XVII inci asırda yaşamadi- ğı bir zamanda, On dokuzuncu a- sırda Bismark faaliyeti eline al - madığı bir vakitte, yâni Nazilerin doğumundan çok evvel, Almanya M. Hitlerin yine bugünkü muvaf. fakıyetleriyle çalkanıyordu. Habs- burg'lar, Avusturyada ayni pren - sipler üzerinde imparatorluklar - ni kurmuşlardı. 1917 deki Alman impafatorluğunun gayeleri de ay- ni prensiplere İstinat etmekteydi, ayni ruhtan doğmuştu. Biz bunu Almanyanın Avrupa siyasetinde bir temel olarak kabul edebiliriz. Almanya, iki istikamet aramakta- dır: Birincisi denize doğru yürü - mektedir ki bu ona bütün dünya mikyasında geniş bir faaliyet sa - hası temin edecektir; bu denizle - rin anahtarları İngilterenin elin - de bile olsa.. İkinci (istikamet, şarkta Avrupanın geniş zengin pa- yitahtlarına yayılmaktır. Ve işte bu ikinci istikamet, Almanyaya kendisini müdafaa edebilmek im- kânını verecektir. Burada şunu da kaydetmek lâzımdır ki Almanya- nın şarka doğru hücumu, Çek dağ larının tabii istihkâmı ile durdu - rulmaktadır. Nösvet Nazi şeflerinin yanı - larına ve düsturlarına bak- mak bunu anlamak için kâfidir. 1917 senesinde Brestlitovsk'da 3 martta Almanya ile Rusya arasın- da aktedilen muahedeyi hatırla - yalım. Bu sulh müahedesi ile Rusya 300.000 kilometre murabbaı bir saha kaybediyordu; burada otu - ran halk miktari 55 milyon idi. Yani Almanyanın dörtte üçü ka - dar bir nüfus. Şimalden Rusya, Litvanyayı, Letonyayı, Estonyayi, Finlândiyayı, garptan Polonyayı, 'Ukraynamn cenübunu kaybediyor du. Bundan başka Almanya Cene ral Krasnovun parçalayıcı hare - ketlerini tasvip ile < (Küban) ve Kafkasyayı da ayırtmak istiyor « du. Yani böylece Rusya Karade - “Çekoslovakyadan Sonra Balkanlar ve Şarktır.,, PAMUK Ağ rünesre A m EVASI rürün Rl O. Val İİ Bir İngiliz gazetesine göre, Almanyanın Balkanlar ve Şarktaki siyasi hedefinin istikametini gösterir harita —— YAZAN; 11 Sene Çekoslovakyada Oturan ve Orta Avrupa İşlerini Gayet Yakından Takip Eden Yugoslav Muharriri niz ve Baltık denizinden tamami - le ayrılacak, ve bu denizlerle olan alâkasını kesecekti Kafkasya Fe derasyonu, Almanyanın himayesi altında teşkil edilmişti. şte bu Almanyanın o şarka doğru istilâ arzusu, ona bu topraklarda harbin nihayetine ka- dar bir milyon askeri saklattırdı. Biraz sonra da bu ordunun yarımı Ukraynaya ve Baltıklara getiril - di. Bundan da gaye gerbe kârşi ©- lan taarruzu kati bir surette ne - ticelendirmekti. Almanya Brestli- D. J. Toseviç | tovsk mushedesiyle kazandıkla - nm elinde tutabilecek bir halde olsaydı, Rusya garbında Almanlar tarafından idare edilen bir çok kü çük bükümetlerle sarsılmış ola « caktı. Bundan sonra da Almanya, müstakbel Asya istilâsını kolaylık lâ temin edebilecekti. Avusturya, Bulgaristan, Akdeniz tamamiyle Büluz altna alındıktan sonra, İra- NA geçecek, bu parlak muvaffakı » yetlerle Hind denizine kadar ine - cekti. 1918 İrsndaki Alman ajan - ları, İngiltere aleyhine bir tahrik husule getirmeğe © çalışıyorlardı. Nevyorkta Türk Tiyatrosu Bundan 19 sene evvel Amerikaya giden Tbrahim Ralf İsminde genç bir Türk sanatkâr Nevyorkta Türk sanatini Amerikalılara tanıtmak için çalışmıya başlamıştır. Tiyatro, kısa bir zamanda hayli slâka toplamış, ve büyük rağbet görmüştür. Yakarki resimde, bu tiyatrodu çalışan Türk sanatkârlarını muvnaifakıyet kazanan tarihi temsillerinden birisinde gö. rüyoruz. Ortadaki zat, İbrahim Raiftir. İŞİN mam mmm m amam ilm e emil Ayni tahrik Efganistanda ve hattâ Hindistanda da vardı. Umumi har- bi takip eden on sene bir dinlen - meden sonra, Almanya bütün Ay- Tupaya taarruz edecek, ve hattâ İngiltere imparatorluğunun kalbi- ne dayanacaktı. O zamanlar, bu taarruz niyet- leri, garpta Alman ordusu- nun hezimetiyle suya düştü. Fa - kat bugün Almanya bu kaybetti lerini kazanmak istemektedir. Tu- nanın ortasından geçerek yeni iş- gal ettiği memleketler bu taarruz- dâ esas noktaları teşkil edecektir. Böylece cenuptan İtalyaya şarktan da Polonyaya, daha cenuptan ya- kın şark hükümetlerine, ve cenu- bi Rusyaya karşı harekete geçebi- lecektir. Şüphesiz ki Polonya ile Romanya, Berlinin vereceği emir. lere karşı koyamıyacaklardır. Bu plânla Romanyanın en e - hemmiyetli bir kısmını işgal eder Bu ehemmiyet o Çekoslovakyanın cenubu şarkisindeki Romanya top rakları üzerinde daha bariz bir su rette görünüyor. Çünkü (burada Avrupanın altında zengin petrol menbaları vardır, motörleşmiş or dular için lâzım olan madeni yağ - lar vardır. Eği arihte şarktan gelen istilâlar, daima Macaristanın mün - bit topraklarından geçerek garba doğru akmışlardır. Almanyanın i - lerlemesi de, andak Romanya pet rollerinden geçmek suretiyle ola - bilecektir. Bura muvaffak olacak bir Alman ordusu daha iyi hazır. lanacak, 1918 de kaybettikleri yer- leri tekrar işgal edebilmek kabi » liyetin: iktisap edebilecektir. Hülâsa olarak şunu diyebiliriz: Almanya Çekoslovakvadan sonra Romanyaya ve Macaristana taar . ruza hazırlanmaktadır Bunu ta . kip edecek müstakbel taarruzu da Balkanlara ve yakın şarka tevcih edecektir. Balkan hükümetleri ve yakın şark bunu pek tabii olarak anla - maktadırlar. Fakat istikbali . niyet altına alabilmek için ne yap mak lâzımdır?,, , Tarihi Bir Gün Bir Resim Galerisinin Açılışı Münasebetiyle Yazan: Prof. Leopold Levi Taksim abidesinin karşısında, on sekiz genç ressam erfane ile bir küçük galeri açtılar. Senelerden - beri, belediyenin bir türlü tahak - kuk ettiremediği bu galeri işini, pek küçük mıkyasta da olsa, azim kâr on sekiz gencin, yarım saat - lik bir görüşme neticesinde başar- mış olmaları cidden tebrike değer. Taksim meydanında bugün, Türk resim ve heykeli kendini gös teriyor. O, bu cihetten vazifesini yapmıştır. Halka düşen vazife de, , müdafaa, ekonomi ve kültür işlerinde olduğu gibi, re - sim ve heykeli teşvik etmek, on- dan alâkasını esirgememektir. Bu münasebetle, tanınmış Fran sız ressamı ve Güzel Sanatlar A- kademisi Profesörü Leopold Levi- nin galeri hakkındaki bir yazısını okuyucularımıza vermekten hu » susi bir zevk duyuyoruz. Bir resim galerisi açmak hal - kın nazarında nihayet bir ticarete girişmek, bir dükkân açmaktır. Halbuki, bu, çok başka bir iş - tr, İstanbula gelirgelmez burada resim gal, yokluğunu görmüş Türk sanatkârlarının ekseriya bü yük bir istidatla yaşattıkları bir sanatın bu zaruri intişar vasıtasın- dan mahrum oluşuna hayret et - miştim. Edebiyat için tâbi ve kitapçı; musiki için konser salonu ne İse resim için de galeri odur. Galeri olmadıkça ressamlar boş bir tiyatro salonu karşısında oy - mayan aktörler gibi kalırlar, ve yalnız kendi kendilerine hitap e - den ressamların, ergeç bütün şevk lerini kaybetmeleri tabiidir. Sanat sanatkâr için bir iman olmalıdır. Fakat her iman gibi sa- natın da kendine bağlanacak ruh- lar araması lâzımdır. Sanat adıma lâyık eser, müs - tak'l bir hayata ye, mukadderafa sahip olan bir varlıktır. Onu döğ- duğu yerde boğmak bir cinayet - tir, Muharrir olsaydım, meşhur bir tablonun hayatımı anlatmak ister - dim. Fakat Oo müxeciler, (o yahut “Cbartre,, mektebi (talebelerinin anlattığı gibi değil, Onların işi ek- seriya bir eserin tercümei halini çıkarmak ve sahte olmadığını is - bat etmektir. Ben eserin atölyeden çıkıp ha- yata girdikten sonraki “psikolo - İk,, macerasını, zamana ve şerai- te göre uyandırdığı reaksiyonla - rı, hayranlıkları anlatır, medeni - yet tarihinde büyük mübeşşirler yetiştiren resimle içtimai hayat a- rasındaki ruhi münasebetleri ve mütekabil tesirleri o gösterirdim. Fakat böyle bir mevzula uğraşma- yi başkalarına birakarak dükkâna dönelim: Taksim meydanında, iki bisikletçi mağazası arasında açı - lan dükküna,, Bu dükkân benim İstanbulda duyduğum ilk endişelerden biri nin tahakkuku olduğu için çok bak tiyarım, Sanatkâr için eserini satmak meşru bir gaye olmakla beraber bu dükkân bir ticaret maksadiyle açılmış değildir. Hayır. Asıl mesele Türk res - semlarının yaşadıkları cemiyetle temasa gelmesi ve onunla tesis e- decekleri münasebetlerde inkişaf- ları için zaruri olan havayı, aşığı ve hayatı bulmalarıdır. 1900 senelerine doğru Pariste ufacık bir dükkân vardı. Bugün - kü resmin bütün büyük şöhretle - ri bu dükkânda, “Tanguy baba « nın,, önünden gelip geçmişlerdi. O zamanın anlayışlı O amatörleri sırf güzellik askiyle oradan çok ucuz satın aldıkları tablolar saye- sinde bugün muazzam birer ser « vet sahihi olmuşlardır, Kehanet sahibi değilim. Fakat kuvvetle tahmin ediyorum ki 1960 senelerine doğru Türkiyede şu sa- tırlara yakın bir şey yazılacaktır: “1939 senelerinde, İstanbulda Taksim meydanında iki bisikletçi mağazası arasında ufacık bir dük- kân açılmıştı. Bu dükkânda...