— 97.1- 000 Gündelik Gazete — 5 A 'TAN'ın hedefli '""d'. de, — tikirde, ""'“î'm, temiz, — dü tüi U imak, karlin gazetet :ı':.:y. çalışmaktir. ABONE BEDEL * i Türkiye Ecneb — 1400 Kr. 1 Sene 2800 K 750 1500 » 150 LAY el Milletlerarası posta İ olmıyan memleketler İSİD 16 9. bedeli müddet sirasiyle 30. İ v 3,5 liradır. Abone bedeli :â'm Adres değiştirmek 25 iLAR Cevap için mektuplar 10 luk pul ilâvesi İâzımdır. A GÜNÜN MESELELERİ © Kabine we © . Değişimi g şYıızcın: F. R. ATAY arti Divanı dün sabah Cüd“: hurreisimizin reisliği altın d toplanarak, yeni Kamutay s;ğhınloden karar vermiştir. Bu karar, Ğ sonra C. H. P. Kamutay Grupu rafından tasvl olunmuştur. nS:y:: B:;bıl;ım Celâl Bayar, iki toplantı arasında vekil arkadaşları ile görüşerek, kabinenin İstifasını Cümhurreisliğine arzetti. İstifanın mucip sebebi, ajans tarafından teb- liğ edildiği üzere, Türkiye Büyük Millet Meclisi intihabının ymll:ıı;: mesine, Parti Divanınca karar dı;ıe Si mesinden sonra, pa , intiha yeni ve taze bir kuvvetle çıkmasını maksada ve esasa daha uygün ve faydalı bulmasından ibarettir. Cümhurreisimiz yeni kabineyi teş- kil etmeğe Dahiliye Bakanı ve C. H. P. Genel Sekreteri muhterem doktor Refik Saydam'ı memur etti. Yeni hükümet listesinde Ziraat Bakanlı- ına eski vekil Muhlis Erkmen gel- miş ve Dahiliye Bakanlığına da Ka- mutay Reis Vekili Tekirdağ mebusu Faik Öztrak getirilmiştir. Celâl Ba, ! derin hinin pek güç bir devrine tesadüf et- miştir; Atatürk'ün hastalığı ve ölü- mü faclası onun hükümeti zamanın- da vukua geldi. İtiraf etmek lâzım- dır ki bu ağır buhran ve intikal dev- rini idare başında geçirmek Celâl Bayar'ın şahsı için acı bir bahtsızlık olduğu kadar, memleket ve halk için bir talih eseri teşkil etmiştir. Böyle günlerde yüksek mesuliyet sahiple- rinin, yalnız, iktidar mevkiine Iâzım olan liyakatlerle mücehhez olın';!:ı':ıl kâfji gelmez: kendilerinde hı:i'ıı e endişeleri bertaraf edecek uîım ; ahlâk vasıfları da bulunmak dır. "Buhı-ın ve intikal devri, bütün cihanın hayreti karşısında, telâşsız ve sarsıntısız iştür. M“Mı,ı: mekanİzması, en tabit tarzı ile, miştir. Ruhları en derin yerinden mıştır. Celâl Bayar'ı reyanına hâkim k:lıynn den biri Kamuta, ) :iııın:;:, diğeri de müstesna vatan perverliğidir. v Ceelnlğinıyır, bundan ııonrı. v’ık- Millt Şef'imize de lılnnatu" et fetmekte devam etti. Hu Saydam, 19 mayıs raber — Anadoluya Kuvayi milliye İsmet İnönü'nün gOR i Celâl Ba- nihayetine kadar ve Y p yazife- yar hükümeti içindeki bd;?ı:m , lerinde, Refik Sa zamcı, organizatör Y devlet adamı Vk tır. Yeni Başbakanı sen veya eseri ile "my-“ ve ! iki his telkin eder: "“u': : O yalnız cmnhufı!':' şİ değil, bu memleket mücsseseyi k ı uştur. İsmet İnönü'nün *i reislikleri zamanı? vuzm vücut bulmasın? jile ve olmasına fikri ile, ::d iştirak etmiştir. H sek mesuliyet bakanlığı Türkiye çilükmAreti tark l / Kırk yıldanberi durup dinlenmeden Türklük aleyhinde yazan Dirolt isminde bir zavallı bunak, bu sefer de "Şark Meselesi,, isminde bir kitap çıkarmış. Mah- mut-Esat Bozkurt, aşağıdaki makalesinde, Türk düşmanlığı ile klâsik olan bu kendi görüşü ile deşiyor eni ve kalın bir kitap. Y adı, kırmızı yazılarla: “La gustion d'orient,, dır. (Şark meselesi!) Ankara Palas'ın. vitrinlerinde imsanın gözünü aliyor. Eğildim baktım.. Sonra, kendi kendime sordum ve düşündüm.. Hâlâ, bir (Şark meselesi)?! Tekrar baktım. Hem de nasıl?! 1918 den 1937 ye kadar. Bir (Şark meselesi) etüdü. Yazan? Driolt! Türk düşmanlığile klâsik olmuş bu adamın eserini okumadan ge- çemezdîm. Yahudiye: — Ver şu kitabi!. — 250 kuruş! — Pekâlâ! Saydım parayı.. Ve ayak üzeri sayfaları yırtarak okumağa ko « yuldum. İkinci günü; (400) sayfanın son- larına varmış bulunuyordum. Bu kısmı da, profesör Sadri Maksudi'ye anlata anlata bitirdim,. Arkadaşımla vardığımız netice şu oldu: a Bunamış bir düşmanla karşı karşıyayız. konülar şunlardır: niz barışı; İrak, Hicaz, bi Sırbistan, Çekoslovakya, İspanya ihtilâli, faşistlik; Lehistan, komü- nist Rusya, Viyana, Fransa; ngn- körler yani İtalya; barbarlar yani Almanya; vahşiler Türkiye ve Türkler!.,, Ve daha bir çok şeyler, Bu bizim bildiğimiz (Şark me- selesi) değil. Bu bir deli saçması diyeceksi - niz. Orasımı bilmem.. Ben olduğu gi- bi naklediyorum. Ve galiba, Türk düşmanlarının sonu, delirmektir. Bütün bu konular içinde varı - lan netice şu: “Alman tehlikesi var. Barbar - lar insanlığı tehdit ediyorlar. İtal- ya bir tehlikedir. Osmanlı İmpa- ratorluğunun yerini yeni Türkiye aldı. Fakat Türkler her vakit ©o Türklerdir. Ermenileri kestiler. Rumları Yunanistana gönderdiler, İzmiri yaktılar.. İsmet İnönü Lo - zan'da yola girmeseydi, Helen or- duları İstanbula yürüyorlardı. Ah Ayasofya vah Ayasofya. Zavallı insanlık. «1913 Balkan savaşı en mukad- des Haçlı seferiydi.;, Daha neler ve neler?! Konuların tunliinfleki saçmalık, neticelere de müessir olmuş ga - gi ! hb;;ic.m. yalnız saçmalığın uy - gu,,mgundaı!! ç Şimdi kitabı okumuğ bulunu - a üşünüyorum. di X g;rklük. bütün bu töhmetler al- tında kalmağa lâyıik mı? adamın bu eserini ele alıyor ve içyüzünü Şark Meselesi De Bu bir Garp Mahmut Esat Bozkurt Yazan: z ahml Esat Bozkurt konferanslarından birinde Fakat.. Türkler kesmedi. İşler, kırk yıl durmadan yazan € Türkler sürmedi. (Driolt) un dediği gibi midir? Hâlâ bir (Şark meselesi) var mı Ve.. Türkler yakmadı. dır? bi Driolt'un haçlı döğmelerle süs- Biliyoruz ki, yirminci asfrî ha - inlü kökünden fışkıran hıncı emen- oıl, Meselesi gindan bir gülistan çıkarmış bu - lunuyoruz. Türkler kesseydi; Türkler sürseydi; Ve Türkler.. Yaksaydı.. Yirminci asırda kitabını bir haç lı bayrağı gibi sallıyan zavallı ih- tiyar haçlı şövalye, şimdi acıdık - larının izine bile rastlamazdı. Eğer acıdıklarından milyonlar sayabiliyorsa, bunu Türk medeni- yetine borçludur. Biz nihayet yüz binler bulduk Fakat milyonlar verdik.. Medeniyetleriyle, servetleriyle, müesseselere milyonlar verdik. Yetiştirip bıraktıklarımız, bu - gün birer devlettirler. Driolt'un haçlı medeniyetinin a- ğına düşenlerden kaçının hürriye- ti, kaçının istiklâli sayılabilir?! Bunların ölüme yaklaşan kısık iniltilerinden.. Ölümlerinden baş - ka ne anılabilir?! ırk yıldır, Türklük aleyhin- de durmadan yazan adamın en son kitabını bir daha okumuş bulunuyorum, İstedim ki, mazlümlara boğaz- lanma siyasasına kırk yıl teori ya- zan suçlu elleri ayakları ahret kapısının eşiğinde titrerken, bü- yük cinayetlerine tövbeci olsun. Ne çare ki itiyat süç işlemede bir unsurmuş! .... SERBEST SÜTUNîı Köy Davasında Ziraat Aletleri ürk köyiüsünün asri ziraat mal zemesile techiz olunarak zirai istihsalâtın astırılabilmesi için evve- lJemirde büyük paraya ihtiyaç bulun duğu şüphesizdir. Bu bakımdan köy- Jünün âlete olan ihtiyaçlarını üç nok- ta üzerinde toplayabiliriz. A — Doğrcudan doğruya hariçten slınıp ithal ol - lar, Sakettmak B — Hariçtlen almıp memleketi - mizde monte edilenler, C — Doğrudan doğruya memle - | ketimizde imal ol l Memleketimizde imal olunan â - letlerin acilen temini ve köylümü - zün ataletten biran evvel kurtarılıp daha faal bir hale getirilebilmesi için şu tedbirlerin alınması zaruridir ka- naatindeyim.” Dahilde yapılması mümkün olışı âletlerin metalini masrafsız temin İ- de büyük birer meydan hazırlamak. 2 — Bu snretle resmi ve hususi inşaat mahallerinde inşaatın hitamı- nı müteakip o İnşaata y dığı İ - çin terkedilmiş demir çelik ve buna mümasil hergüna metal parçalarının her fert taratından toplanarak ihzar edilmiş olan meydana götürülmesi ve mahalli belediye vesaitinin de bu işe yardım etmesi. Bu suretle elde edilmiş olan me - tal ilk defa mahallinde bir heyet ta vafından tetkik olunarak tamire tabi tutulmaksızın doğrudan doğruya kul lanılması mümkün olanların tefriki. Her şehriu kendi — mmtakasında mevcut olan köylerin köy bütçele - tinde yapacakları ufak bir yardımla şehirde bir demirhane veya atelyem- vi bir yer açtlarak bu müessesede u- fak bir ameliyye görmek suretiyle köy ve ziraat işlerine yarayacağı W- mulan mevaddın tefriki. Mahallinde ziraata elverişli alet haline getirilmesi müşkül olup bü - yük ameliye ile işe yaraması umu « lanların da devlet deniz yolları veya Ve Driolt gibiler' bu çaği bu — tünde bırakmadılar. yönden hazırlıyan teoricilerdir. Ve biz Türkler, şimdi bu yan- Te Tioltt — zavallı adam, farkında mı- dır ki, hürriyet düşmanı diye an- Dil İşi Üzerinde Düşünceler: BİR LÜGAT KİTABINA İHTİYACIMIZ VAR YAZAN : AKA GÜNDÜZ il araştırmalarını, kendi müessesesi yapadursun. Bi- zim, dilimizin kitabına ihtiyacımız var. Bir dilin yok- sulluğu, varlığı kamusla ölçülür. Vaktiyle Osmanlıca lügat ki- fapları vardı. Deve yuttu. Başta büyük muellif Şemsettin Sa- mi olduğu halde Türkçe kamuslarımız vardı. Manda yuttu. Bilmezlerin himmetleri sayesinde dilimiz kitapsız kaldı. Atatürk bunu sezer sezmez Dil Encümeninde bir büro açtırdı ve başına Ali Canibi getirdi. Ali Canip ve arkadaşları, sayısız yardımcı arkadaşlarının çalışmaları ile altmış binden fazla kelimelik bir fiş haznesi meydana getirdi. Memlekette yaşayan, konuşulan, yazılan, çapcanlı altmış bin Türkçe keli- me. Ve hepsi de vesikalara bağlı. ' Fakat bu eser hâlâ basılamadı. Bunun yerine tecrübe sözlükleri meydana çıktı. Bunların çıkması da doğru idi. Bu tecrübeler sıfıra dayandı. Yaşayan kelimelerin haznesi durup duruyor. Niçin basılmadı? Ve ni- çin, basılacağına dair bir haber alamtyoruz. Şahsan bilmediğimiz lügatleri dilimizde yok (!) diyoruz ve fabrikasyona başlıyoruz. Neden yok olsun? Belki muasır ihtiyaçlardan doğan kelimeler - ki başka dillerde de öyledir - yoktur, onlar da yeniden bulunmalıdır. Fakat anadilin lüga- ti zengindir. Çin denizlerine taban, tepmeğe lüzum yok. Tür- kiye Cümhuriyeti sınırları içinde yaşayan kelimelerin kitabı nı bastıralım. Elimizde hazır u lügatsizlik yüzünden fakir görünüyoruz. En meshur ” ediplerimiz dilimizi kelimelerle yazamazlar, bilme- dikleri o (tek) kelimeleri, manalariyle yazarlar! Yani, edebi- yatımız kelimelerin bir araya gelişinden değil, tariflerinden ÇAMT » ptir. Tarihin yürüyüşünde bunl lâyık oldu mu? tarafından kendisine tevdi üphesiz, bütün mem- lunması, hiç $ :eketto sevinçle karşılanacaktır. in türlü icaplar, her zaman bir aknun kadro değişikliklerini icap et- ; bilir: fakat içerde ve dışarda drek“h; emin olması lâzım gelen e şudur ki,; cümhuriyet rejimi- paktü tamdır, katidir ve da- nin ve asla fe- imidir. İstenen; beklenen da edilmiyecek olan da hudut . Muasır ilim ve teknik tarafı baska. Fakat bugünkü Tür- kiye Türkçesi çok zengindir. Bir meshur rdibe sorunuz, otur- duğu evin eşyasını ve hendesi şekillerini bilmez, adların- dan haberi yoktur. Ve bu bilmezliğini örtmek için dilimiz yok suldur, der çıkar! Halktan birine sorunuz, edipler, bilir am- ma her nedense meşhur edip değildir. Bir kağnıda kaç parça varsa her parçanın adı vardır. Ka musumuz yoktur ki bunlardan birine bir kitapta rastlayınca bakıp öğrenelim. Var olan kelimelerimizi bilmediğimiz için manalarını anlatarak yazarlar. Bir Tarifi dil icat ettik. Bir misal: Hani btzı küçük çaylar vardır, sert akarlarken birden bire yavaşlarlar, bir çukurumsu yere birikirler, etrafında ©- (Sonu: Sa, 8, sü. 3) dığı Türklerin memleketinde, ki - tabı hem de Ankarada ve (Anka- ra Palas) otelinin vitrinlerinde sa tılmakta ve okunmaktadır. Gelen giden yabancılara bile o- kutturulmaktadır! Bu Tolerans hangi millete ve memlekette? Dünyanın mahkemesine kendi - ni hangi millet, Türk ulusu kadar arzetmiştir ve edebilir? Bunu ancak biz yapabiliriz, Bizim gibi vicdanı ferah ve ra- hat olanlar.. Şimdi —kitabı ve yazıcısını bir kere daha düşünüyorum. * Hâlâ bir (Şark meselesi)!, Fakat bunda bir yanlışlık ola - cak. Çünkü (Şark meselesi) nı a- sırlarca Avrupa halledemedi. Onu Lozan bitirdi. Ve bitiren adam, İsmet İnönü- dür ki, Türk milletinin başında bulunuyor. Şu halde bu (Şark meselesi) ne oluyor? Hem de 1918 den 1937 ye kadar. Bunda mutlaka bir zühul var, İsim zühulü! Nitekim kitabın konularına ba - kılınca, isim yanlışlığı hemen an- laşılır. Tıpkı son nefeslerinde ölüm he- zeyanları içindeki zavallılar gibi. İhtiyar suçlu da suçlarını sayık- larken isim hatası yapmış olacak. O, bir (Garp meselesi) var de- mek istemiş! Evet; 1918 denberi böyle bir me sele var. Ve (Garp meselesi) en had de- virlerindedir. Ankara: 20/İkine'kânun/1939 —— Yurddaş: Gök, milletlerin korun- masına en çok ehemmiyet verdikleri bir sınırdır. Biz de kurban sürülerinden tay- yare filoları çıkarmalıyız. y YA : A A let fabrikalarından birisine nakil o- kunarak bunlardan — yapılacak zirat âletlerin yine ayni vesaitle vilâyet - lerin ihtiyaçlarıma göre tevzi edilme si. İşte bu davada ilk ve müsbet ham lenin yapılabilmesi için yapılacak ilk işlerin bunlar olması lâzımdır, Halit ALADAĞ Muvazene Vergisinde Tadilât Lâyihası Ruznameye Alındı Ankara 26 (TAN muhabirinden) — Müvazene vergisi kanununda bazı değişiklikleri ihtiva eden kanun lâ- yihası maliye ve bütçe encümenle- rinden geçerek Meeclis ruznamesine alındı. Bütçe &ncümeni mazbatasın- da ezcümle şöyle denmektedir: Gerek hükümetin mucip sebeple- rinde gerekse maliye encümeni maz- batasında izah edildiği vechile mü- man 2174 sayılı kanuna tevfikan yal- nız 22 lira 21 kuruşa kadar olan zat maaşları bu vergiden muaf bulun- makta idi. 3404 sayılı kanun ile bu maaşların vergi usulüne girmesi e- sasen hükümetçe düşünülmemiş bu: lunduğundan husule gelen bu ma: küs neticenin bütün şümulile derpiş edilerek işbu lâyihanın sevkedildiği | a_nlaşılmıştır Encümenimizce de ye- n'nğe gğ;ülen lâyiha malive encüme-xî ninin tâdili dairesi y b ee sinde aynen kabulvf İzmirde Hayvan | Sevki Serbest | ; _Izmir — Şap hastalığı kalmadığı için İzmir limanı, Türkiye dahiline hayvan sevkine açılmıştır. Yabanci Mmemleketlere de ihracata müsaade olunması için hayvan ihracatçıları t;;ahndın teşebbüsatta bulunulmak ir. çin her vilâyet ve kaza merkezlerin. — düüekl 1L DG D lli | izemallamaanilinlarkü metin veya onun tayin edeceği sa- — lâhiyettar bir heyetin delâletiyle dev — | <| vazene vergisi yüzde on olduğu za- — vgrgî m_iktan yüzde sekiz olarak tes. 9 bit edilince evvelce muaf olan zat maaşlarından miktarı 21 lira 74 ku- ruştan yukarı olanlar da vergiye matrah olmuştur. Evvelce muaf buliman bü