— —— & Haberde, fikirde, her- samimi olmak, olmıya — çalışmaktır. A i mABONE BEDELİ m Ecnebi 2000 Er, 80 Kr, GÜNÜN MESELELERİ | Umumi Kütüphanemiz İmiyacak mı? Yazan: M. Zekeriya SERTEL | yy tnbulda kütüphanelerde mevcut Pları saymışlar, İstanbulun en bü Hüyye phanesi sayılan Bayazıt kü- | iyha, “sinde 26,500, Fatih Millet kü- töyi mesinde 27,800, Süleymaniye kü wi hi > (43) bin kitap varmış seri, kütüphanelerde mevcut ©- n yekünu 165 binmiş. ki » bu rakamlara inanmadım. Çün | © rakama inanmak icap ederse Ge ve ağlamak lâzımdır. dör tün İstanbul. kütüphanelerinde, | üçü eski ve müzelik kitap ol. | Üzere, 165 bin eser varsa, kütüp- | NİZ yok demektir. £ maalesef bu bir hakikattir O“ bir hakikattir. | huş, “York Kolombia Üniversitesinin | ny kütüphanesinde 500 binden | Ba Er vardı. etinin milletlerin milli kütüphane- | er birinde mevcut eser mik- din bi milyonu geçer. ağ” bin kitap ilim adamlarının ev İlar bile hulunabi atip yı PU kadar genişlediği, bir mil bİK senelik neşriyatının 30 bini hiç “İS bir devirde, 20-30 hin kitap- * söy Klllüphaneye sahip ol öy, “Mek, sadece bu acı hakikati tang, östermeklen başka bir işe ya- ân, büne Dize pi. * Randı büyük bir milli kütüphane lâ- yla bir kütüphane ki, eski ve ye- doly Ni ilimlere ait zengin eserlerle sum, Yalnız herhangi bir me- İp da etüt yapmak. istiyen a geçi deği, boş vaktini okumak. ılap, mek İsteyen halk için de ka- oç Afık olsun, ia ği kahvehanelorden, sokak- er fena itiyatlardan korumak is- ot Onlara ökuynenk kitap, ve a yer vermedikçe gençlere lşiyy vah kapılarını nasıl kapayabi. ha iversite talehesinin çoğu İmdi. Ma kahvehanelerde ve parklar Azirlıyorlar. Çünkü sükün içinde tipi P Galişabilecek zengin bir kü- R, veden mahrumdurlar. Tang zit kütüphanesine bir defa uğ » buranın acıklı ve feci halini daiyare © Külidir. Masalar kirli, san. ler kırık, kitaplar eski ve karı- Umumi bir ihmal ve sefalet kar- nda İnsan okuyabilir mi? . * ir münevverler için değil, halk de kütüphaneye muhtacız. ie aa kütüphaneler daha ziya ila, etlerin ihtiyaçlarına göre da ypg işler. Halbuki Amerika a Ke kütüphaneler ayni zaman- | az n okumu ihtiyacını tatmin e- e ©rganize edilmiştir. Merter Kütüphanenin şehrin, hattâ | dı, etin her tarafında şubeleri WE Halk bu şubelerin geniş ve te Malonla nda her kitabı bulduğu deti, Ee bi on beş gün müd- Oku, £ Pedava olarak evine götürüp hakkıma maliktir, Mijta, Val halkı okunmaya alıştır herke, ç<P6 ihtiyar, kadın, erkek den çç kütüphanelerin bu hizmetin- Oy, ifade eder. ii ve kütüphane, halkın kendisi- de,, Vesini beklemez, eve kadar gi l Bize yi 4 yin İstanbulda, diğeri Ankara | Mig e 'ük ve zengin iki büyük Zen üphane izumdır. Wan» bir milli kütüphanesi ol- Birg,,, vüllet kültür hayatına heniz Memiş demektir, SİYASET DÜNYASINDA İngiliz - İtalyan Anlaşmasında Filistinin Rolü ——YAZAN.-— ? ngilire ile İtalya arasın- ı da yapılan 16 Nisan 1938 anlaşmasında, gerçi Fi- listine dair yazılı hiçbir şey yoktur. Fakat, her iki devletin konuşma programımda Filistin meselesinin mühim bir yer tut- tuğuna şüphe edilemez. O hak de, İtalya, Habeş İmparatorlu- ğunu tasdik ettirmek için, İn- gilterenin: Filistine ait arzula: rını, sessizce kabul etmiştir, denilebilir. Esas itibarile, İtalya ile İngilte- re arasında, Filistinden dolayı na- sıl bir Hetilâf çıkabileceği, haklı 0- larak hatıra gelir. Bu süalin cevabı ayni zamanda, iki devlet arasında, 1935 tenberi çikan hâkimiyet ve kudret yarışını kismen aydınlatmı varar. Bu mücadele, muvakkat yukarda sözü göçen anlaş rünüyor. Bunun İçi bakarak yakın zam vakaları ve biribirlerine pasebetleri tesbit edeceğiz. İngilterenin Filistindeki slâka ve menfaatlı sevktile r asetinin icabı, o- larak Hindistüna, Avustudalyaya ve doğu Afrikaya giden hava (kara) ve deniz yolları: i temine mecburdur, aseti de ona ayni tere için de- nizlerdeki mevcudiyeti ve şar kpolitikası ile yakından a kı mühim ve hayati bir mesele teş- kil eden, Irak ve cenubi İran pot- rol havzaları ile daimi ve güveni- ol kuyusu yoLu Demir Yolu *** Tasarlanmış Demir yolu Dilistini ve İngiliz - Fransız petrol yollarını gösi ayni zamanda, malinden ve Iraktan Acem deni- n Hint yolunun kapısı n anlaşılır ki, İngil- istindeki menfaat ve a- lâkası birinci dercede ehemmiyet Transyordanın şi- li ve askeridir. Bu sebeple İngilte- re mecbur olmadıkça Filistin elin den bırakamaz ve orada, ne olur. olsun kati hâkimiyet temin et- ister. Ehemmiyeti bu kadar çe şitli ve şümullü olan bir memleket lebilir bir irt min et selesi vardır. İşte bu yolların, *İn- giliz noktainazarınca, emniyeti Fi- listin, Arabistan ve Yemen kıyıla- rını takip eden denizyolu ile keza Filistin, Şerla ardı (Trans yordan) ve Irak topraklarından geçen hava (kara) yolu üstünde, dürüstçe his ler besliyen bir devletler zinciri miye bağlıdır. Görü - yor İngiliz o İmpara - torluğunu o korumak için fev- | kalâde o mühim (Oolan bu yolların temini bahsinde Filistinin adı iki defa geçer; yani bu meh - İeket, İngiliz İmparatorluğunun hem deniz ve hem de hava Ikara) şahdamarları üzerindedir v niz bu kadarı bile Pili yük Brit; in fevkalâde ehem- miyetli olmamasına yeter, u suretle Filistinin, Ingil- B giltere için olan kıymet ve e- hemmiyeti yalnız Süveyş kanalı için mühim bir sevkülceyiş mevzii teşkil etmekle ve Irak petrol ku- yularının yanıcı mayilerine sshi- linde (Hayfada) bir mahreç ver- mekle kalmıyor; ayni zamanda, İn im bir viyasi üs vafifesi or. Bundan başka Fi- Histin, (Misir « Kıbrıs « Filistin) sev külceyşi deniz ve hava istinat nok taları sistemine dahildir. Bunlar- | dan her biri diğerini tamamlar ve hepsi birden, İngiltereye, doğu Ak denizde ve dolayısile yakin doğuda | hâkimiyet temin ederler. Onun i- çin İngiltere 1933 sorunda, Hay- fayı birinci derecede bir harp Ti manı yapmıya başlamıştır. Hayfa | yalnız Maltaya, icabında, bir ihti yat mevzi olmakla kalmaz, ayni zamnda Süveyş kanalına müvazi bir sevkülceyşi yoldur da. Eğer İn- giltere, Süveyş kanalını kullan - maktan menedilecek olursa, Hayfa dan, Transyordan üzerinden Aka- beye inebilecektir. Hayfa limanı, MUVAFFAK Xx, *OLMANIN $ IRRI* Hayattan Zevk Almıyor musunuz ? Hayattan azami derecede İstifa İ de ediyor musunuz? Edemiyorsanız bunun yolunu bilmiyorsunuz de- mektir. İnsan hayafa bir defa ge- Ur, Yaşadığımız müddetçe hayat- tan azami derecede zevk almasını bilmek lâzımdır. Aksi takdirde bü tün hayatımız mânasız geçiyor de- mektir. Hayattan ne nisbette istifade et- tiğiniri anlamak için evvelâ kendi kendinize bugünkü vaziyetinizi bir defa tahlil etmelisiniz? Ba tahlili yapmak için aşağıya bir liste ko- yuyorum. Bu listede sorulan sualle re cevap veriniz. Vereceğiniz €©- vap hayattan memnun veya gayri memnun oluşunuzu fesbite yaraya- caktır. Yalnız cevap verirken, bu- günkü vaziyetinizi gözönünde bu- landurmalısınız. Sizin için erisil- mesi muhal olan hayat seviyesini dikkate alarak cevap vermeyiniz. İŞ — En çok hoşunuza giden iş nedir?. Bu bakımdan bugünkü işi- nizden mennun musunuz? EV — Yaşadığınız şehir, semt ve mahalleden memnun musunuz? İ- çinde yaşadığınız ev veya apartı” mandan memnun musunuz? AİLE — Beraber yaşadığınız ve- yahut hayatlarından mestil olduğu nuz kimselerden memnun müusu- mnz?. SIRMAT — Yaşadığınız hayat i- tibarile shhatinizden memnun mu sünuz?. KAZANCINIZ — Bugünkü ka- zancınızdan memnun musunuz? DOSTLAR — Sık sık görüştüğü nüz dostlarımızdan memnun musu- nüz?. Bu suallerin her birine mum: koyunuz, Azami numara ondur. E- Zer elli numarayı doldurabiliyorsa nız, hayattan zevk alıyorsunuz de- mektir, * Eğer aldığınız numara yekünu el liden aşağı ise sizin için takip edile cek iki yol vardır: Ya hayatınızı değiştirmek, yahut bunu islah et- | mek, Hayale kapılmayın. Hayat bizim elimizde bir oyuncak değildir. Ona istediğimiz şekli yermek bizim eli- mizde olsaydı, herkes hayatın en yüksek seviyesine çıkar, aşağılarda kimse kalmazdı. Fakat hayat bir cereyandır. Biz de bu akıntıya tutulmuş insanlarız. Yapabileteğimiz şey, boğulmamak için kendimize bir sal, bir sandal te min etmekten ibarettir. Ne kadar insanlar vardır ki, mu- sikişinas olmak isterler. Fakat ha- yat onları mühendis yapar. Ne ka dar insanlar vardır ki mühendis ol mak istedikleri ve onun için hazır. landıkları halde muallim olmuşlar dır. Mevkiinizi ve hayatınızı değiştir mek istediğiniz zaman realist olu- nuz. Bu değişikliği ne dereceye ka- dar yapmaya muktedir olduğunu. zu evvelden kararlaştırınız. Maziye hale bakınız. Eğer bugünkü halinizi yeni bir şekle kalbedebi- lirseniz yeni bir hayat seviyesine yükselebilirsini: Onun için bir defa daha yukarı- daki listeyi okuyunuz. Noksanları- nızı tesbit ediniz ve onları ıslaha ça iii PSİKOLOG te ise âsayiş olmak gerektir. imdi de, İtalyanın Filistinde- ki parmağına gelelim. Mus- solini Italyasının eski Roma impa- Tatorluğunu yeniden kurmıya ça- lıştığı herkesçe malümdur. Buna, mâni olan da İngilteredir. Italya, yeni Imperium s hedeflerini tahakkuk e İngiltereyi birkaç noktada bağla ması lâzımdı. Bu sebeple, yakın doğuda İngilizlerin en hassas nokta larını arıyordu. O ancak bu tarzda v İngiltere üzerinde müessir ol cak vasıtalarla şarki Afrika plân- larını tatbike cüret edebilirdi. Daha 1933 - 34 senelerinde, İbnissuut devleti ile Yemen a- rasında çıkan muharebede İtal- yanın parmağı görüldü. O za- man İngiltere ile Arap âlemi- arası açıktı. İtalya bundan tifade ederek, Arapları, pro- paganda yolları ile İngiltere a- leyhinde işlemiye başladı. Ha- beşistan seferinden az evvel, sefer esnasında ve az sonra İtalyanm bu hususta bütün gayretini sarfettiği fark olu- nuyordu. İtalya, türlü vasıta- lar kullanarak ve arapça Bari mürsilesinden pek ustaca isti- fade ederek muvaffak oldu: Araplar, İngilizlere gittikçe düş man oluyorlardı. B. Müsolini, da- ha sonra, Büyük Li seyahati münasebetile, kendini İslâmiyetin hâmisi ilân etmekle İngilterenin ö- zerinde son bir tesir yapmak İste- mişti, İngiltere, İtalyanın mütemadi « yen körüklediği Arap aleyhtarı ğına karşı müessir hiçbir şey ya- pamıyordu; bu sebeple müşkül bir vaziyette idi. Fakat İngiltereyi müşkül duruma düşüren, yalnız ikinciteşrin 1937 Balfur beyanna - mesi ile Pilistinde Yahudilere bir uri vait ve taahhüdü değildi. İn- giltere, ayni zamanda, İngiliz düş- manı Arapların Akdeniz kıyıların- da muhkem yerleşmelerini istemi- yordu. Bu suretle İngilterenin Bal- fur beyannamesi (le, bir taşla iki kuş vurmak istediğini anlıyoruz; evvelâ, Büyük Harpte, dünya ve bilhassa Amerika Yahudi parası- nin yardımını temin etmek ve son- ra da Araplara karşı Akdenizin do ğu kıyılarında bir set vöcüde getir mek! F akat bütün bunlar, ayni za- manda, İngiltere aleyhin- de bir propaganda vasıtası olarak B. Musolininin fevkalâde işine ya ramıştı. Filistindeki kargaşalıklar, zaman zaman artarak bugüne ka- dar kanlı bir şekilde devam etti. İngilizler buraya kuvvetle bera - ber kraliyet komis derdiler. Fakat âsayiş bir türlü i de edilemediği gibi Filistinin tak- simi projes ihtlâlei ve tethişçi A- raplara daha fazla hız verdi. Ge- çen sene, Kudüs civarındaki Lid- da Ingiliz hava üssünün âsi Arap- lar tarafından basılıp yakılması ve Irak petrol yolunun müteaddid de falor tahrip edilmesi, nihayet İngi liz askeri mahfellernide ve impa- Tatorluk Erkâniharbiyesinde bü- yük bir hiddet uyandırdı. Arap - lar. İngilizlerin en hassas iki ye- rine vurmuşlardı: Petrol ve hava kuvveti, İşte son İngiliz - Italyan anlaş - masının İmzasından evvel Filis - tinde vaziyet takriben böyle idi, Ve bu şartlar içinde İngilizlerin Filistin! tekrar ve sımsıkı ele geçir mek için, diğer meselelerde tavi- z& hazir olmaları tabiiydi. İngiltere Filistinde artık kati askeri tedbirler almıya karar vermiş ve hattâ tatbikata geç- miş bulunuyor. Her şeyden ev- vel, Filistinin şimal (Surye) sınırını tamamiyle kapatmakla Arap tedhiş çetelerinin bura- dan Filistine girip çıkmalarını menetmek istiyorlar. Çünkü Arap çeteleri, şimdiye kadar, bazı tedhiş hareketleri için, Suryeden Filistine geçiyor ve (Arkası: sayfa ?, sütun 6 da) kırk yaşında, babası 5 GÖPÜŞLEP Beyaz Çocuk Ticareti (o !*?* Yazan: Sabiha Zekeriya Sertel On üç yaşındaki şirin Hayriyeyi (resmi çok şirin) 40 yaşında bir ma- rahigoza Bişanlamışlar, Bu mesut İz- divaca hakıp, şimdiye kadar kafam- da yer eden aile mefhttmu, aile fonk- siyonları, lindi. İçtimaiyatcılar ne diye oturup uzun uzun aile üzerinde tetkikler ya parlar, tarihini yazarlar? Aile her za- man ve her devirde en iptidai şeklini muhafaza edebiliyor. Bunu tetkik i- çin uzaklara gitmeye ne lüzum var ? On üç yaşındaki mahlüka biz çocuk deriz. Fizyoloji, sosyoloji, bu yaşta- ki insanı çocuk olarak kabul etmiş- tir. Hukuk sahasında çocukluk kaç yaşına kadar devam eder, bilmiyo. rum. Çocuğun evlendiri mânası si- gojinin kanunlarına sığımı disedir. On üç yaşındaki şirin Hayriye, bu olacak adama varmak istememiş. Kimbilir yavru- enk, daha evlenmek, doğurmak, nesli çoğaltmak gibi kadınlığının, ona ver. diği cinsi temayülleri daha düşünme ye vakit bulmadan, kiraz ağacından indirilip, kırk yaşındaki kıllı, sert kes mikli adamın koynuna atılışını, nasıl tiksinerek o karşılamş, ruhu, insana karşı nasıl bir vahşet, korku, ve iğ- renme tesiri altında isyan etmiş ki, şartsız ve kayıtsız, nikâhsız satıldığı evden kaçmış. Bu hâdisenin çocuğun ruhu üzerinde yapacağı tesiri bir ru- hiyatçı, bir terbiyeci ne kadar iyi lar. an» Bu hâdisenin sırayla bir sürü me- #ulleri vardır, Marangoz nişanlı, kızı nikâhsız aldığı ve cebren kaçırdığı için kanun nazarında mesuldür, Fa kat hilei şer'iyesini bulup, kızın on İ yaşını on beşe çıkarıp nikâhlasaydı, mesuliyetten kurtuluyor muydu? On yaşla, kırk yas arasındaki bu muaz- zam fasılayı, kanınen menedecek bir hudut var mudır?, 40 yaşında bir a damın on beş yayında bir kızla evlen mesinin kanuni mesuliyeti yoktur, fa- kat evlenme, yalnız bir kanun işi de- gil, içtimai, fizyolojik, iktisadi, ruhi bir hâdisedir. Bu izdivaçların cemi- yete yapacağı zararları da göz önün- do tutmak lâzım. Bu vakanın ikinci mesulü de ki. İzm anası ve üvey bahasıdır. Bu an- ne daha, kızı nikâhsiz, cebren, sırf maddi bir menfaat endişesile, ve da- ha on üç yaşında iken bu adama ver- İdikleri için kanun nazarında da me- suldürler. On beş yaşında bir kızın evlenme hakkı olduğuna göre 13 ya şında nişanlanması da gayet tabildir, Fakat bu hâdisede bize aykıri gelen nişanlının cebren erkeğin evine gö- türülmesi, hiç şüphesiz bir menfaat mukabili bu adama verilmesidir. Bu itibarla buna beyaz çocuk ticareti di. yebiliriz, Fakat küçük vaşta evlenme gibi içe timai bir mesele ile kargı karşıyayız, | Adliye Vekâleti, mahkemelerdeki sin tashihlerinin çokluğunu gözönline gez tirerek, evlenme çağım 15 e indirdi, Şimdi işittiğimize göre mahkemeler, on üç yaşındaki çocukların sinlerinii tashih için, ayni kesafeti muhafaza e diyorlar. Bu gidişle, bir saman anne lerimizden dinlediğimiz gihi çocukları memede İken nişanlamak, on. on hir yaşında evlendirmek, devrine dönece İ ğiz. Ailenin cemiyette çok büyük iç- timai bir fonksiyonu olduğuna göre İbu höziseyi çok esaslı, icap ederse baştan tetkik edelim. fikirlerimizi sa- mimi ve memleketin, milletin, cemi. yetin menfaatlerini düşünerek açık söyliyelim, Kanunlar, içtimai zaruret lerden doğar, fakat bizi geriye götü- recek zartireileri, içtimai terakkinin zımdır. Geri unsurlar terakki yolunda eteğimizi çekerlerse, biz onları kendis mize çekmeye çalışalım. İçtimai tex rakkinin en büyük kanunu, kitleleri” terakkinin, tekâmülün seyrine uydur” maktır.