——— 19-06-0938 BUGÜNKÜ HİNDİSTAN: Güze uknow yolunda (o Seracino Naydoyi düşündüm. Bu şe- hirden bahsederken başını sallar, ah Luknow Begum'ları, der du- rurdu. Luknow Begum'ları nasıldır? — Hiç görmedin mi? — Gördüm. Evvelâ profesör Mu- cibin genç eşi. Belki yirmi yaşla- rında, fakat elli yaşında gibi sekin ve ağır, çok sarışın, uzun boylu yakışklı bir bayan. Bizim aile kız- larını hatırlatmaz değil. O şehrin bayanları böyle mi? Sonra Profesör Mucibin kız kar- deşi, benim küçük dostum Bayan Şakire, Küçük diyorum, Çünkü u- fak tefek, âdeta bir kadın minyatü- rü gibi bir mahlüktur. Fakat bu küçük vücudün içindeki hayat, kud retli bir dinamo gibi artar. Güler, söyler, gözleri alaycı, dili keskin, yüzü esmer, siyah gözlü bir taze. Bu da bizim halis İstanbul fıkır- dak, şakacı, mütecessis, taze kız- larımıza benzemez değil Bana Luknow Müslümanlarında çok Türk kanı olduğunu söylüyorlar. Fa- kat ayni zamanda Luknow cazip ka dın yetiştiren bir toprak. Ekseri- #inin kahkahası sâri, hepsi konuş- kan, fakat dedi kodularına bile za- rafet ve üslüp veren kadınlar Luk- now, yalnız güzel ve zarif kadın beldesi değil, Moğol harsının mer- kezi olan şehirlerden biri. Bilhas- sa yeniden ihya edilen Moğol res- samlığ: burada çok ileri gitmiş. eb münakkitleri din- lerseniz Moğol ressamlığı» min yüksek ve zamanımızın ruhu- nu ifade ettiğini söylerler. Hin- distanda bugün başlıca ihya edil- miş iki resim mektebi var: Moğol ve Raçpot. Moğol Müslümanların Raçpot Hinduların. Esasen Raç- pot Hindu olmakla beraber aslen belki merkezi Asyadan gelmiş Mo- gol, yahut ona yakın bir. ırktır. Acem harsının müşterek tesiri, mevzu itibarile bu iki mektebi pek biribirine benzetmiş. Fakat bana Raçpot mektebinin renkleri daha Acı, daha canlı, ruhu daha realist gİbi geldi. Bü iki mektebin şahe- serlerini kıymetli bir koleksiyon halinde Benares Hindu üniversi- tesinde gördüm ve bunu görmek için Hindistana kadar gitmiye de- ğer olduğuna inandım. Bu mek - teplerden burada verilen örnekler, Yazık ki, bunların rengi hakkında bir fikir veremiyecek. Fakat “com. Position,, ve hareket itibarile bi. im ressamları alâkadar edebilir. Misafir olacağım evin adı Doli » bağdır. Bunun türkçe Deli - bağ- dan geldiğini söyliyenler olduğu Bibi vaktile orada yaşamış “Doli, İsminde güzel bir İngiliz bayanının İsminden alındığını da iddia eden- var, Ev sahibi profesör Mucibin ağa- i Bay Vesimdir. Luknow pro- İssör Mucip te (geldi. Çok Memnundum, çünkü o benim mâ- Devi evlâdımdır ve fazla olarak hem yeni dünyi hem de endi memleketinin mazisini ihata “ecek kadar geniştir. Yeni Rus &- iyatını ordu lisanına tercüme et Miş, Rus fikriyatını Müslümanla- Va tanıtmıştır. Bundan başka da küçük hikâyeleri, tenkitleri ve kü- Piyeslerile gençler arasında İsim, yapmıştır. İngilizce yazıları- Şok lezzetle okuduğum bu Hint- İİ evlât, arkadaş olarak ta hem dalı, hem hoş sohbettir ve on- Ğ ©n çok sevdiğim şey sanat ve fi- İstiklâlini hiçbir ideolojiye 6- #tmemesidir. Onun Luknow daki fikri sadece: >> Hâlâ uykuda olan bir şehir. den ibaretti, İsafir olduğum evleri ekse- riyetle bu kitapta tarif e . Çünkü mimari veev irem lü Beyaz şalvar ve bol etekli Hint kadınlarından bir grup e EN İ O YAZAN: 'Halide Edip * , , a , , ', srrrrsrereee içleri onları yaratanların zibni- yeti ve zevki ile ekseriyetle ali- kadar oluyor. Bunu: tamim. stmek istemem, fakat Nevyorkta gök tır. malıyan binaları, yaratanla Hin- distandaki - evleri * yapanlar ara- sında tabii olarak bir başkalık var. Maamafih uzun ve değişik seya- hatlerimde fert denilen şeyın ba- zan muhitinin havasından dışarı çı kabileceğini gördüm. Nitekim A- merikanın sırf madde üzerine mü- esses gibi görünen medeniyeti i- çinde, hattâ gençler arasmda koyu (mystici iki genç tanıdım. Sonra en maddi görüşlü birkaç genci Hindistanın eski bir Hindu medre sesi içinde, medrese hayatı yasi- yanlar arasında buldum. Bütün bu istisnalara rağmen yine (insanın yaptığı ev, döşediği oda, ekseri- yet itibarile benliğinin bir aksi, bir ifadesi olduğuna kaniim. Doli - Bağ, pek geniş bir arazi içindedir. Bir tarafı İngiliz konak bahçelerinde görülen “Lawn,, de- nilen yeşil bir çayırlıktır. Evin ö- hünde güzel bir gül bahçesi var, arkası yemişlik ve sebzelik. Üstü taş kemerli, beş on ayak merdivenli bir methalden doğru- dan doğruya salona giriliyor. Dö- şeme, rahat İngiliz koutkları ve kanapeleri, bir paravanın ötesi de yemek odası. Bu evde insan eşya için değil, eşya insan için olduğu- nu derhal hissedersiniz. Dağınık di yemem. Fakat ekseri garp usulü döşenmiş evlerin Koltuk ve kana- peleri asker gibi dizilmemiş ise bi- le, olduğu yere kakılı gibidir. bu- rada eşyayı istediğiniz yere çeker- siniz. “ B” salonun iki yanında sütun- Ju ve gölgeli teraslara açılan bir çok oda var. Ben ikinci, yani evin üst katın- dayım. Odalarım bir dam - bahçe- sine açılıyor, Luknow şehrini bir zümrüd ku- şak gibi saran güzel bahçeleri is- tediğim zaman seyredebiliyorum. Bu evde üç nesle mensup suyısı elliyi geçen insan yaşıyor. Bay Ve- sim, yani ev sahibi bana kardeşi Şakireyi çok hatırlattı. İkisi de çok neşeli, kahkahaları sâri, konuşkan ve sıcak kanlı, Bay Vesim Luknow, da büyük bir avukat, ayni zaman- da tanınmış bir iş adamıdır. Fakat ailesinin arasında bir gocuk kadar ln ini 2 vii iü Iİ ve Zarif e Kadınlar Beldesinde Neler Gördüm? basit ve riüşfiktir. Bilhassa ailenin küçükleri ile çok arkadaş, hepsi ©- ve gelir gelmez onun etarafını sa- riyor. Bay Vesimin babası bu evde ya- $iyor ve birinci neslin en yaşlısı bulunuyor. Ailenin ye işlerin be- şı o imiş. Fakat yaşının ilerlemesi bilhassa gözlerini kaybetmek üzere olması onu, her İşini büyük oğlu Vesime terketmiye mec! İş kıs bur etmiş. um bilemem, takat evin ve aşı şimdi Bay Vesimdir de ! mek mari ormanı eri ete İY) lemek içiri. yoksa aflenin de, evin de, hattâ Bay Vesimin de j ve âmiri Bayan Vesimdir. Babalarından profesör Mucip Delhi'de çok bahsetmiş olduğu i- çin onu görmeden tanımıştım, Sek- senini geçmik olduğu halde hâlâ en genç Hintli kadar vatanperver, memleketi hakkında yazılan içti- yasi bütün neşriyatı dikkat. | le takip eden dinç fikirli bir mü- nevverdir. İyi ingilizce biliyor, Muhakemesi sağlam, kafası aydın- ık, herkes ona fikir danışıyor. O- dasındar: nadiren çıkıyor, fakst sa- lona inerse Hina ile giyiniyor. Av- rupai kostüm, başında fes var. Ko- nuşurken derhal bizim “efendi a- | dam”, İngilizlerin “Gentleman” de | diği örnek olduğunu derhal anl- yorsunuz, Esasen bu örnek adam için ne coğrafi, ne de içtimai hu- dut olmuyor, onlara' şarkta, yahut “| garpte, fukara yahut zengin sınıf ların içinde tesadüf edebilirsiniz. B ayan Vesimin annesi bu ih- tiyarın kız kardeşidir. Ayni nesilden olduğu gibi en çok otur. İ geçmiştir. duğu bu evdir. En çok diyorum, TAN Şu Gerip Dünyada : Boksör Kadının Marifeti Son günlerde RE Prag'da çok en teresan bir bo- şanma (davası görülmüştür: Robert Ferans isminde genç kadınla evlenmiştir Bu kadın, muhte lif boks mücadelelerinde derece al- miş ve birçok madalyalarla taltif edilmiştir. evlendiklerinin ilk ayın- da Roza ile Robert mesut bir hayat yaşamışlar, fakat sonraları boksör zevce her akşam kocasını dövmeğe başlamıştır. Nihayet iş mahkemeye intikal etmiş, genç tüccarın her ge- ce fasılasız dayak yediği sabit görül düğü için boşanmalarına karar ve rilmiştir. * Dünyanın en uzun adamı Dünyanın en uzun adamı, şimdi . Mısırda yaşamaktadır . Said Moham - med Gazı ismin deki bu genç Kahirelidir. Şimdilik boyu 2 metre 97 santimdir. Fakat, mütemadiyen uzadığı için bu sene sonuna kadar boyu 3 metre olacakmış. Ebeveyni - nin söylediğine göre, Said, 6 seneden beri her yıl yirmişer santim uzuyor- muş. Uzun boyu ile dünya rekorunu kı ran bu gence, birçok sinema kum - panyaları, film çevirmesi için milyon lar vermişler, fakat Said reddetmiş- tir. Bu kadar uzun boyuile artık ba- basının evine sığmıyan Said. evleri. nin avlusunda bir çadırda yatıp kalk miya başlamıştır. Valter Ştay - del isminde se - kiz yaşında bir çocuk, heyecan- lı romanları o- kumayı çok se viyormuş. Velter, bir gün neyecanlı bir romanın son cildini satım almak için sokağa çıkmıştır Yolda elinden irdüğü bu roman parçasını rüz gâr almış götürmüş. Sokakta Toma. nını tutmak için kovalarken süra gelen bir otomobil, çocuğu ezip öl dürmüş. * Sağlığında ölen adam İngiliz aktör. erinden o Vik ired Ketnes Bü yük — Harpte g 1918 yılı esna- sında ölen İn- giliz artistleri. ne ait bir listede kendi ismini de gör- müştür. Ketnes, 1916 da yı ortadan kaybolduğu için ““ nedilmiş ve bu suretle cetvele ismi Bu hâdise, yeni çevirdiği bir film için Ketnese büyük reklâm Çünkü bazan oğullarının evinde o- turuyor. Bu evde hulâsa her kes o kadar biribirinin halası, teyzesi amcası, dayısı, yeğeni ve salvesi ki, bir zaman sonra insan kim ki- min nesi olduğunu hatırlamıyor. Bu ihtiyar kadın yetmişin üs - tündedir. Fakat gönlü on beş ya- İminde ve 56 şındadır. Endamı bir kız gibi in- ce, yürüyüşü salkım söğüt dak sallanıyor gibi ahenkli, daima gü lüyor, torunlarile oynuyor, herkes- le şaka ediyor. Arkasında Huknow kıyafeti, yani beyaz şalvar, ya- hut bol etek, arkasında uzun bir vesilesi olmuştur. * Günden güne gençleşen adam Londrali dok ———— torlar, Birmin - 1 gam'lı Alfred | Frederik İs - yaşlarında bir adamı aylar - | danberi müşahede altında bulundu- ruyorlar ve bu hâdise bütün tıp â- lemini yakından alâkadar Sebebi şudur: Alfred, amele olarak çalıştığı bir gömlek, baş örtüsünün altından | değirmende nasılsa elinden yaralan be; z saçları bukle bukle sarkıyor. ü buruşuk, fakat hâlâ ince, gülerken bazı kız çocuklarda ol- duğu gibi burnunun üstü kırpışı- mıştır. Bu yara, Alfredi birdenbire ihtiyarlatmış ve âdeta 70 yaşında bir ihtiyara dönüvermişti. Fakat ik: ay var ki, bu adam yeniden gençleşme- yor. Hulâsa çok cazip bir mahlük, / ğe başlamış, iki hafta önceye kadar ve onun için ev halkı dalma peşin. | de, bir düzüye genç ihtiyar bu ka- dının boynuna atıkyor. En çök sev diği şey musikidir. Nerede saz, söz varsa mutlak haber alır, gid 30 yaşlarında bir genç vaziyetine girmiştir. Şimdi bütün dektorlar, hastanın üzerinde görülecek yeni in kişafları büyük bir merak ve itina ribe b in bir tüccar, Roza isminde bir boksör ediyor. | Sinema Dünyasında : Holivut ondra, (Deyli Ekspres yazı - yor) — Sinemanın biyikli yıldızı meşhur Adolf Menju, bugün Holivut yıldızlarının nasıl yaşadık- larını ve 300,000 dolar gelirden ne- den bir şey biriktirmediklerini an- lattı ve dedi ki: “— Yıldızların niçin evlendikle - rini biliyor musunuz? Seviştiklerin den dolayı sanırsanız yanılırsınız. Kaliforniyanın bir kanununa göre bir insanın nesi varsa yarısı karı- sınındır, 300,000 dolarlık kazancın yarısı zevceye sit sayıldığına göre vergiden 30,000 dolar kadar tasar- ruf edilmiş oluyor. Yıldızların ka- zançlarından bir şey biriktirmele- ri son derece güçtür. Gel gelelim 300,000 doların nasıl harcedildiği - Be. Her şeyden evvel acentenize 30 bin dolar verilir. Vergilirse 85,000 dolara çikar. Sonra ya tam münasi- le bir yıldız gibi yaşıyacaksınız; Ya hut iş bulamamak tehlikesile kar - Şılaşacaksınız. Bunun İçin bekârsa- nız beş hizmetçi kullanmak mec - buriyetindesinizdir. Bunlardan baş ka bir hizmetçi. bir aşçı, bir gar - İ son, bir şoför ve bir bahçivan kul- lanmak gerektir. Bunların masra - 11 25,000 dolar tutar. Her yıldızın bir sürü akrabası, çocukları sabık karıları, vardır. Bunların nafakala rı ve sairesi de 33,000 dolara var: - yor. Hayat, mal ve sair sigortalar 15.000 dolardan aşağı değildir. İş - sizlik sigortasına 7500, stüdyo yok- sullarına 1000 dolar ödemek ica eder. Sonra Amerikada gayri İsi kul mallar için vergi verildiği gibi mücevher gibi, radyo gibi, otamo » bil gibi, bankadaki mevduat gibi, şahsi mallar, satın alınan bütün eş yeüzerinde'de vergiler vardır. 6000. dolar da bunların hesabı tutar. Bir Sofyada Yeni Radiyo Stüdyosu da Tamamlanıyor Sofya, (Hususi muhabirimizdeni — Balkanlarda radyo neşriyatına veri- len ehemmiyet son zamanlarda hayli artmıştır. Tesisat ve programların ıslahındanberi Bükreş ve Belgrat rad yölarının büyük şöhret yaptıkları malümdur. Son defa, Bulgaristan da radyosunu ıslah etmiş, Yunan hükü- meti ise Atinada yeni bir istasyon yaptırtmıştır. Bulgaristanm veni radyo istasyo- nu, Sofyanın 37 kilometre uzağında- ki Vaksrel köyü yanında kurulmuş- tur. Henüz şirketten teslim alınma- miş olmasına rağmen bu istasyon bir kaç aydanberi faaliyete geçmiş bu- lunuyor. Paskalya yortuları münasebetile Sofya radyosu, Amerikan “Keşanal Brodkâsting,, kumpanyasının delâle- tileNevyork radyosuna bağlanmış ve bütün Amerikaya neşriyat yapraıştır. Bu tecrübe Sofya radyosunun Sima- li Amerikadaki Ohyo hükümetinin Deyton şehrinden ve Portland'dan çok iyi surette dinlenebildiği netice sini ortaya koymuştur. Diğer taraftan, Bulgar radyo prog- ramlarını hazırlamakta hayli itina İgösteriyorlar, Milli Bulgar musikisi ile beraber garp musikisine de hayli ehemmiyet verilmiştir. Bulgaristanda ilk radyo nsşriya- tina İFakat bunun ihtiyaca kâfi gelmiye- ceği anlaşıldığı için Varnı ve eski Zağrada birer merkez kurulmuş, pro- gramlar ıslah edilmiştir. En son olarak Sofya civarındaki büyük istasyonun kurulması, radyo neşriyatı üzerinde Bulgarları hayli harekete getirmiştir. Bu arada ya- bancı memleketlerden Bulgaristans ithal edilmekte olan radyo makine. lerinin gümrük resimleri ve senelik radyo abone ücretleri hayli indiri. miş, Avrupa lâmbalarile yerli bir 1929 senesinde başlanmıştır.) Tr sa Yıldızları Neden Fazla Para Biriktiremiyorlar ? Yıldızların hayatını anlatan Adolf Menju yıldızın gardirobu 15.000 dolara mal olur. Spor klüplerinin ve bun lara benzer bağlantıların masrafı da senede 3000 dolara varıyor. Eğ- lence masrafını 5000 dolar ile idare etmek mümkündür. Çünkü ben böy le yâapıyrum. At yarışlarile alâ - kadar iseniz, yahut seyir için ku- marhanelere gidiyorsanız 5000 do- ları bu iş için ayırmanız icap eder. Bütün bu paralardan henüz yaşa- mak için bir şey sarfetmediğimize göre kazançlarımızın nasıl diğini, anlamanız icap eder. Çilek Ziraatı Iyi Netice Veriyor Konya, (TAN) — Bir, İki yıldan- beri şehrimizde de çilek yetiştirilmi- ye başlanılmıştır. İlk alınan mahsul. ler çok ümit verici olmuştur. Maa- mafih bunun için ciddi ve sürekli bir dikkat sarfı icap etmektedir. Gelecek sene bu işe daha fazla ehemmiyet verilecektir. Baronun Yıldönümü Konya, (TAN) — Şehrimiz baro- sunun yıldönümü halkevinde kutlar, İ miştir. Merasimde avukatlardan ve hâkimlerden başka vali, general Ki- ramettin Kocaman ve mebus Kâzım, askeri hâkimler de bulunmuştur. Ba- ro reisi Tahir Mihçı, ağır ceza reisi Sadık ve vali Cemâl Bardakçı nu- tuklar söylemişlerdir. da en aşağı 1600 levaya, yani bizira paramızla 20 liraya kadar satılmıya başlamıştır. Bu makineler çok rağ- İbet gördüğü için Sofya radyosunun aboneleri bir senede 30 bini geçmiş- tir. Bugünkü vaziyete göre, bu yekün yakında birkaç misli artacaktır. Radyo ucuzluğu dolayısile, Bulga- ristanda'radyo köylere kadar girmiş- tir. Köylü halktan başka her köy be- lediyesine de mecburi olarâk birer radyo makinesi aldırılmıştır Bu süretle köylüye, faydalı zirai bilgiler, konferanslar ve huvadisler verilebilmektedir. Bulgarlar, yeni istasyonun stüdyo- suna alt inşaata da başlamışlardır. Stüdyonun temelleri atılmış ve üst kısmının yapılmasına başlanmıştır. 2000 metre murabbalık bir sahayı ih- tiva eden bu stüdyoda büylik senfo- ni ve köro konserleri verilecektir. Stüdyonun yalmz bir sahnesi 120 kişi alacak büyüklüktedir. Dinleyici (halk için aynca 400 kişilik oturula- cak yeri de vardır. Program ve teknik işleri için ayrı lan odaları 30 dur. Hulâsa bu yeni stüdyo, çok modern ve muazzam bir il