29 Kasım 1937 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

29 Kasım 1937 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

amıma 29.10-937 TAN Gündelik Gazete BAŞMUHARRİRİ Ahmet Emin YALMAN TAN'ın hedefi: Haberde, fi- kirde, her şeyde temiz, dü- rüst, samimi olmak, kariin gazetesi olmıya çalışmaktır. —— e mama (ONUN MESELELERİ Türkiye Siyasi Faaliyet Merkezi Misafirimiz Yunan Başvekili Me- taksas daha Atinaya varmadan, Ro- manya Başvekilini karşılıyoruz. Birkaç gün sonra Yugoslavya Baş- vekilini aramızda görmek şerefine nail olucağız. Bir taraftan da Balkan Erkânhar- biye Relsleri Ankarada içtimalar ak- tediyorlar, Dünyanın harp tehlikeleri doğuran karışık vaziyeti karşısında Türkiye nin takip ettiği sulh siyaseti, hem Balkanlara, hem Balkanlar vasıtasi- le bütün dünyaya emmiyet ve huzur veren bir âmil olmuştur, Bütün bu devlet adamlarınm Ankarayı ziyare- ti Balkanlarda ve Yakm Şarkta sul- hü kuvvetlendirmek, dünya buhran- ları içinde bir defa daha vaziyeti tet- kik edip dostlukları ağırmak için dir, Türkiye Cümhuriyetinin bugün on beşinci yılımı böyle sulh muyaffakı- yetlerile tetviç etmesi, Cümhuriyet rejiminin en büyük zaferlerinden biri sayılabilir, o Sokak Hatipleri Bugün sokaklarda kuralan kürsü lere halk hatipleri çıkıp halka reji: mön esaslarımı ve hizmetlerini anla tacaklardır. Bu kürsülerde söz söy- lemek serbesttir. Her vatandaş çıkıp burada söz söyliyebilir. Bu, bizde ilk defa tecrübe edilen A e EY fırsattır. Halkın siyasi terbiyesini kuvvetlendirecek bir âmil olarak na- | zarı dikkate almmak lâzımdır, Rejimin ana hatlarmı halka anlat. mak için bu kürsülere ve bu kürsik lerde söz söyliyecek kuvvetli hatiple- re ihtiyaç vardır. Bu hatipler mek- teplerde yetiştirilir. Bizde mektepler. de talebeyi serbest münakaşaya alış- turmak suretiyle birçok halk hatiple- ri yetiştirmek mürckindür, hitabet fıtri değil, kisbi bir kabiliyettir. Yu. can hatibi Demosten bunun iyi bir misalidir. Mektepler, şimden sonra gender srasmdan halk hatipleri ye- tiştirmiye ehemmiyet verirse, reji min halk arasına yayılmasını temin için birçok kuvvetli unsurlar elde e dilmiş olur, * Londra İle Roma Arasında Son Ademi Müdahale Komitesinin toplanması arifesinde Roma ile Lan- dra arasında dikkate şayan bir mü- nakaşa cereyan ettiğini haber veri- yorlar. Bu münakaşa bize Ademi Mü- dahale Komitesindeki müzakerelerin içyüzünü öğretiyor. Ademi Müdahale Komitesi toplan- madan evvel Berlin ve Roma, hariç- teki sefirlerine kömite müzakerele- rinde taleplerini kabul ettirmekte 15- Tar edeceklerini ve müzakereleri aka” mete uğratacaklarını bildirmişler. In. giltere Hariciye Nezareti nasılsa bu talimatı elde etmiş. Bunun üzerine Mgiltere Hariciye Nazırı Mr. Eden, Halyanm Londra sefiri Mösyö Gran- diyi çağırarak ona sefaretlere veri- len talimata vâkıf olduğunu söylü- Yor ve aşağı yukarı şu lisanı kulla Ona Ahlâksızlık İsnat Etmek Doğru Olur mu? Y azılarını takdir ve sevgi ile okuduğum dostum Peyami Safa'nın “La Dame au Camelia,, romanım tercü- mesi omünasebetile yazdığı kıymetli bir makale şu cümle ile başlıyor; “Bu eser yazıldığı zaman üç ahlâksız yabancı & (Nitsche, | Dostoevski ve Oscar Wilde) Fransız edebiyatını zehirlemi- ye henüz başlamışlardı.,, Ben bu cümleyi okurken hayret- ler içinde kaldım. Çünkü dostumun malüm olan zekâsı ve kültür geniş- liği Dostoevski hakkında böyle bir Sr Bean anl fe. Ye zah ederek diyor kiz “Ben bu kelimeyi burada iyilik ve fenalık telâkkisinin ötesinde müstakil ve yeni bir ahlâk sahibi mânasmda kullanıyorum. Ananevi ahlâk zaviyesinden bakılınca bu akide sahipleri düpediiz birer ah- lâksız gibi görünürler... Fakat bu izah, suitefehhümü ber, taraf etmiyor.. (Dostoevski) bugün beynelmilel edebi kıymetlerin ba. sında gelenlerden birisi Devrinde de eserleri tercüme edilerek okun. muya başladı. Binaenaleyh dostum Peyaminin onun hakkındaki yanlış addettiğim fikrine dair düşündük. lerimi söylemeyi bir borç sandım, östoeveki, Nitsehe ile yanya na ve bir safta gelemez: Ve hele Oscar Wilde ile hiç gelemez. Çünkü bu Ingiliz muharriri ketime nin herhangi mânasında ahlâksız. dir ve ahlâksızlığı dolayısiledir ki mahküm oldu, ömrünün son gün- lerini perişan ve her taraftan ko- vulmuş bir halde geçirdi. Nitsehe'ye gelince; vâkra bu Al man mütefekkiri Dostoevski'yi üs- tatlarından birj diye gösteriyordu. Çünkü Dostoevski'nin mühim eser- lerinden birisi olan “Cürüm ve Ce- 4” romüninm kahramani Raskolni kof Alman mütefekkirinin “iyiliğin ve kötülüğün ötesinde” adlı eserin- de serdettiği fikirlere benzer düsün celer taşıyor ve yapmış olduğu cür mü bu düşünceler ile örtmiye e yor, Hitler ile tetevvüç etmiş Alman mütefekkirinin nazariyesi- ne göre “fevkalbaşar” denilen kah- ramanlar vardır ki umum insanla- rm tâbi oldukları ahlâk düsturları- nm fevkine çıkarlar ve iradeleri her nevi kayt ve şarttan azade Ola - rak hareket eder. Bunlar istedikle rini yaparlar ve hareketleri herhan Eİ bir ölçüye ve tartıya sığmaz, m —— > nin Temmuzda yaptığı teklifi kabul yine bildiği siyaseti takibe devam © diyor. Şimdi İngiltere tekrar siddet siya- setine başvuracak mı? Hiç zannetmi- yoruz, M. Zekeriya YAZAN: Ahmet Ağaoğlu herhangi bir mizanla ölçülmez ve yaptıkları kendileri ve beşeriyet i- çin mahzı hayır olur. R askolnikof ta katil cürmünü ir tikâp ederken kendisini bu fevkalbeşerlerden birisi gibi tasav vur ediyor ve iradesini her türlü elâkadan Azade olarak işletmek sa- lâhiyetini haiz olduğunu ileri sürü yor. Iş bununla kalmış olsaydı ve Dostoevski romanın kahramanını cürümden sonra dahi fevkalbeşer bir vaziyette göstermiş ve onu her türlü âdi beşeri alâka ve endişe. lerin öte tarafına çıkarmış bulun- saydı, elbette ki doğrudan doğruya Alman mütefekkirinin üstadı adde dilebilirdi ve bu iki adı bir safta Röştermek elbette ki pek tabif o- Halbuki büyük romancı ve müte- fekkir böyle yapmıyor. Şimdi göste receğimiz Üzere bunun tamamen ter sini yapıyor ve “fevj) ” fikri nin $irf bir hayalden, bir vicdan ©- yunundan ibaret olduğunu ve ken- disini Raskolnikof gibi bu oyuna kaptırmış olanlar için bu fikrin ne yaman bir ıstırap ve işkence kay- nağı olduğunu gösteriyor. D ostoevski'nin altmış senelik maddi hayatı baştan başa billür gibi saf ve temizdir. Rubu İse yüksek mânevi ve insani mes8- le ve endişelerin alevleri arasında CL şerre TAN ANSIKlopedisi / İrrssrs Kudüs Müftüsü umumi bir mektepte yaptıktadi son” Ii Hi Dostoevski, beynelmilel fikir ve edebiyat âleminde büyük bir şöh- rettir. Eserlerinde tezler ortaya atmış, içtimai hayatın birçok sah- nelerini romanlarında tahlil etmiş, kahramanlar yaratmıştır. Üstat Ahmet Ağaoğlu bu büyük fikir adamı hakkında çıkan bir yazıyı, bu- gün şu sütunlarda ele alarak, cevap veriyor: İ DOSTOEVSKi yanan sonsuz bir meşaledir. Yüksek tahsilini bitirdikten sor- ra meşhur eserlerinin ilki olan “Fa kir insanlar” namındaki romanını neşretti ve büyük bir muvaffakıye te mazhar oldu. Fakat az sonra “Petreşevtsev” vakasıdi- ye malüm olan siyasi bir hâ- dâseye karışmiş ölduğum dam önebi? G3, Pu evta Ha riciye Nezaretine mensup bir me- murdu. Peteraburgdaki evinde za- manın minevverleri ve ezcümle Dostoevski toplanıyorlar Sen Si mon, C, Foürrier vessire gibi Fran- 8ız ütopist sosyalistlerin eserlerini okuyorlar, üzerinde münakaşalar e ip ve benimsedikleri fikirleri srasma sok; ışıyorlar, Nihayet tevkif ediy ve etim- Jesi âxma mahküm oluyorlr. pu imperator eezayi tah- fil ediyor ve Dostoevskiyi dört sene Sibiryada “ağır hizmet- ler” de bulunmağa mahküm edi- TR eğ MERA istifade ederek memleketine dönen m. i, © sırada Kudüs aim biraderinin ölümü mi akama seçilmiş ve © ların milesseselerini, vakıflarını ve mahkemelerini idare edecek teşki- Jât kurulmuş ve başmlifti bütün bu İşlerden mesul olan yüksek mec- lisin riyasetine geçmişti. Bu su. retle başmüftü, Yilistin Araplığı - nın liderliğini ele almış ve Filistin Araplığının hukukun müdafaaya koyulmuştur. Ona göre, Filistin 1400 senedenberi Arapların yurdu. dur ve Arap yurdu kalmalıdır. Di. ğer taraftan Filistin, Asya Arap. lık âlemi ile Afrika Araplık âlemi arasmda birleşme halkasını teşkil etmektedir, Filistinin ziyaı ile Araplık öle - mi arasmda birlik kaybolur, Kudüs müftüsü bu suretle Pilis. tin davasını bütün Araplık âlemine mal etmiş ve bundan başka Islâm âleminin de temine muvaffak olmuştur, Fn nihayet Filistini takslın pro- Jesi üzerine Filistindeki Arap lider. lerinin çoğu memleketten uzaklaş. İ Dostoevaki öğ yor. “Ölüler evinden mektuplar” adındaki meşhur eseri bu mahkü- miyete medyunuz. Dört sene sonra Dostoevski âdi bir nefer sıfati ile orduya aliniyor. Fakat imperator Aleksandrın tahta cülüsu münase- betile neşrolunan Manifestten Do3- toevski de istifade ediyor, Peters- burga geliyor ve orada yerleşiyor ve o günden itibaren kendisini ta- yalnız Rus ediplerini değil, bütün dünya ediplerini hayranlıklara sev. keden “Ciürlim ve ceza” “İdiot” “Şeytanlar”, “Besi” “Karamazof kardeşler,, Bratiya Karamazov ve “Ölüler evinin hâtıraları” “Zepiski iz mertvavo doma” gibi bir sira şaheserler çikarmıya koyuluyor. irçok velveleler ve fırtınalar geçirmiş” olan bu hayatım maddi kısmında dokunulacak ve le ke olmak üzere kaydedilecek en u- fak bir nokta bile yoktur. Dostoevs ki talihin her türlü cilvelerini göre müş, aç kalmış, ölümle birkaç ke- re göz göze gelmiş, fakat o dimdik seciyenin kıvrıldığı, büküldüğü, eğ rildiği görülmemiştir. Böyle birisi ile Oscar Wilde gibi ismi etrafında birçok bulaşık hikâyeler ve masal- lar dolaşan birisi arasmda münase- bet!? "ye gelince - bu zat doğru uya ahlâksızlık etmiş ol mmakla maruf değilse de - eserleri ile ve bilhassa “söyle söylüyordu. Zaratostra”. ve “İyiliğin ve kötü- lüğün fevkinde” nam eserile ahlâk. Sızlık için mükemmel bir zihniyet bir havayi nhesimi yaratmıştır, Ve- yahut ablfksızlığı “caiz” göstere- cek bahaneler icat eylemiştir. Ma Nitsehe'nin kahra- man dediklerine verdiği hu dutsuz serbestiden biraz bahset- tik: Ona göre “kahrama: " mevcut ahlâk düsturlarının hiç birisile mu- kayyet değildir. Simdi mesele: Her müerim bir kahraman mi dır ?, Kahraman olup olmadığını na Sil anlıyalım! Dostoevski bu suale, çok açık ve sarih bir cevap veriyor: Zira kah- ramanlık iddlasında bulunan ve bu lâdin ile mürabahacı zengin kadı. nı öldüren Raskolnikof iptidada ve cürmü irtikâp ederken kendisini ha ram, sevap, günah, fayda, şer, İyi, kötll, hülâsa herhangi ahlâk endi- gesi ile alâkadar görmiyen bir kah- raman farzediyor.Tulon'u tahrip e- den, Pariste katiller icra ettiren Orduyu Mıstrda birakıp Fransaya koşan, yarım milyon insanı Mosko. va seferinde feda eden Napoelon ira desini hareket ettirmekte tereddüt ediyor muydu? Raskolnikof neden etsin? e Yİ 72 CÜMHURİYET BAYRAMI Cümhuriyetin 15 inci yılını kutlu- yoruz. Tasan bir gözünü kapayıp, bu on dört sene içinde yapılanları dü. Şünse, gözlinün önünden bir sinema, $iridi gibi ne mühim hâdiseler geçi. yor. Hilâfetin yıkılması, altı yüz se nelik Osmanlı hanedanınm göçmesi, Bir tarihi yılıp, yeni bir tarih yapan bir Çin duvarı çeken irticam çökme si. Büyük istiklâl Harbinden sonra hal ile maziyi keskin hatlarla ayıran inkılâp hareketleri, durmadan yürü- yen bir inkılâp seyri... Halka inen iç timai kuruluşlar.. Devletçilik, Iktısa- di programlar, Fabrikalar, şehirlerin İmarı, demiryollar, harf inkılâbı, 1. Sas, tarih araştırmaları, ilme, fenne, sanata kapılarını açan bir devir, yapılanların yanında yapılacak daha çök mliihim işler, içtimai muavenet, içtimai hıfzıssıhha, içine” balta gir. | memiş bir orman gibi duruyor. Se- hirlerin medenileştirilmesi, yol, gaz, elektrik, temiz su, ekmek, sit... Eski devrin buraktığı iktisadi, içtimai bo- zukluklarla mücadele, Müreffeh bir halk, iktisadi, içtimai, kültürel bir. | çok ihtiyaçlar.. Fakat bütün bunlar, zaman İle yapılacak işlerdir. Cümlru- riyeti, İnkılâbi halka benimsetmek | için yapılması çok âcll olan mü- him bir iş var; Cümhuriyeti, inkılâbı halka anlat- mak... Inkılâip sumdelerini hakkiyla, tatbik Için evvelâ onların mânası iyi anlamak lâzım, in. kılâpçılık, eümhuriyetçilik, halkçılık bunlar halkm kolay kolay anlıyacağı umdeler değildir. Halk arasmda de. gildir, Halk arasmda değil, yazıcılar J arasında bile inkılâba, devleteiliğe tabantabana zıt yazı yazanlara rast hıyoruz. Hallan bunu şuurla benim- | emesi için evvelâ mânasını aniama- sı lâzım. Bugün bir İngiliz, Bir Ame. | rikalı, bir Tsveçli, bir Fransız altm. dan döşeğini feda eder, hürriyet ve demokrasiyi feda etmez, Çünkü on- | derler, Sokaklarda kürsüler kurar, muttarit, muntazam bir şekilde nu. tukları halkın fikri seviyesini yük- geltirler, Halkım anlıyabileceği gaze Sabiha Zekeriya Rp cürml irtikâp e. derken her türlü tereddüdü bu gibi viedan afyonları ile uyuş- turuyor, Fakat sonra? Eyvah £ Sonra yine kendi içinden birşey kay. namıya başlıyor ve gitgide bu kay naşma o kadar artıyor ki ohu boğ» maya başlıyor! Bir yerde duramı. yor, birisini bulup içini dökmek, cürmünü itiraf eylemek ihtiyacı, onun başmı döndürüyor. Şöyle ki, insan ruhundan anlıyan ve yüzdeki trap çizgilerini okumayı bilen müstantik Porfirof, Raskolnikofun bu halinden şüphelenmiye başlıyor. Nihayet Raskolnikof içini döküyor. Ve kime biliyor musunuz? Sokak kızı Sonya'ya, H Bütün Dostoevski bu sokak kışı Sonya ile “Kahraman” Raskojni. kof arasmda geçen mubaverede

Bu sayıdan diğer sayfalar: