Ame Akla Yeni rikada Haydutların Durgunluk Veren Çeşit Marifetleri uz imkânlar memleketi o nütonasiben âzami haddine var ni bü kaça erken klarımız duymuşuzdur. Bir zamanlar Ame ikan milleti, alkol ma mâni olmak için milyon her büyük şehirde önlinde, pekâlâ alkollü içkiler satılır, Amerikada içki imlerini kaçakçılıkla temin memnuiyeti kal- n birçoğu, kendileri işler aramak zorunda kaldı- men hiç bir memlekette gö- haydutluk şekilleri icat et- tiler. Icatları pek büyük zekâ, işleri gayılamaz. Basit, fakat basit kadar da gariptir. Bu haydutluklar- dan bir tanesi meselâ takriben şöyle olur n birinde temiz giyimli, saf Yüzlü bir adamcağız bir mağa. za sahibine müracaat ederek mağaza #inin vitrin camlarını falan şirkete si gorta ettirmesini tavsiye eder, Mağa za sahibi buna İlzüum görmezse erte- si sabah bütün camlarınm aşağıya in dirilmiş olduğunu görür, Bir iki gün Bonra sigorta memuru (!) tekrar ma Zaza sahibini bulur; — Gördünüz mü? Eğer camları si- gorta ettirrziş olsaydınız, başınıza bu kadar masraf çıkmazdı, der. Bu vaziyet karşısında mağaza 8a- hibi ne yapsın?, Polise şikâyet edin- ©e, camlarının mahut sigortacının a- damları tarafından kırıldığınm isbat edilmesini isterler. İş böyle olunca, zavallı adam için, sigorta parasını vermekten başka çare yoktur. Bazan İki rakip sigorta şirketi, da- ydut çetesi, biribirleri- terilerinin camlarını aşağıya indirmiye kalkarlar, O vakit işe poli- Bin müdahalesi icap eder. Mesele hal ledilir. Yahut ta, hiç polise lüzum kal madan, karşılıklı tabancalar patlar, mitralyözler işler ve bu, çetelerden biri p oluncaya kadar, yani, temizleninceye kadar sürer. Unutma malı ki bu haydutlar hiç birşey bilme | Beler, silâh almasını pek iyi becerir- ler ve ceplerinden hiç tabanca eksik olmaz. Son günlerde Avrupada tek tük| kendini gösteren Amerikanvari hay- dutluklar, Avrupa ölçülerine pek uy mıyan bu İşlerin yavaş yavaş kıtamı Za sirayet ettiğini göstermektedir. Meselâ geçenlerde Pariste ufak pa- ra otomatları ve eğlence makineleri yüzünden çıKan kanlı vakalar, Dahi- | liye Nazırlığnın bir emrile bütün bu | âletlerin dükkânlardan kaldırılarak Amerikan haydutların en azt-| lılarından: Owney Madden li oldukları söylenir, Çünkü olomatla- rı kahvelere bırakan kumpanyalar, haydut çetelerinden başkaları de- gildir, Bazan bir çete, diğerlerinin kutu- ları tamamile kırar, geçirir. O za- man yine tabancalar patlamıya baş. r. Yahut ta iki çete, aralarında an- Jaşırlar, her kahveye birer kutu br rakırlar, Hâsılı, vaktile kaçakçılıkla geçinen ne kadar üşera varsa, bügün tabanca sınâ güvenip Amerikan mületini hara ca kesmektedir. Bu haydutların en büyük hususiyetleri perde arkasında çalışmalarıdır. Kendilerini adaletin pençesinden kurtarmak için, aylıklı avukatları ve hukuk müşavirleri var dır. Fevkalâde lüks bir hayat yaşar ve birkaç metrese para yetiştirirler. Bütün bunlar da tabii zavallı halkm sırtından çıkar, Fakat bunun böyle süremiyeceği pek tabildir. Nitekim, Amerikada hay dutluğa karşı büyük bir cereyan baş: | ladığını ve Reisicümhurun bizzat bu işle meşgul olduğunu görüyoruz. Meşhur haydut Al Kaponu bile bir fırsatmı bularak deliğe tıkan Ame- rikan polisi, muhakkak ki bü işlerin önüne geçmiye azmetmiş bulunuyor. Bu tekdirde ise, şimdi birer masal gibi dinlediğimiz ve okuduğumuz bu vakalar, tarihe karışarak hakikaten masallaşacaklardır. Hırsızlık Suçlusu Bir Çocuk Bir Ay Hapse Mahküm Oldu Sultanahmet Sulh Birinci Ceza hâ- kimi bir hırsızlık omuhakemesi- ni neticelendirmiştir. Mevkuf bulu. nan suçlu, 16 yaşında Rifat isminde bir çocuktur, Iddiaya göre, Rifat bir gün Nuri- nin evine misafir gitmiş, sabaha ya- kın Nurinin bir pantalonunu çalarak kaçmış ve sonra da satmıştır. Rifat yakalandığı zaman suçunu bülbül gibi söylediği için de tevkif e- dilmiştir. Dün şahitler dinlenmiş, hâkim Re- şit suçu sabit görerek Rifata bir ay hapis cezası vermiştir. Bundan sonra da hâkim kendisine nasihat etmiş: — Oğlum, bak gençsin, bir daha böyle şey yapma, Hırsızlık çok fena dır. Sonra ömrün hapisanelerde ge- çer, demiştir. Rifat, hükmü ve nasihati dinledik. ten sonra: — Bay hâkim, bu hesapta bir yan- luşlık olması. Ben tevkifanede ne ka- dara mahküm olacağımı sordum. Ar. kadaşlar hesap ettiler, Yirmi gün ha- | sen beni bir aya mahküm ettin, de miştir, Hâkim, mahküma lâzım gelen cevn bı vermiş, Şandarmslar da eline kelep TOPLANTILAR e DAVETLER © Tarih Kongresini Dinlemek İçin Şehremini kalkevinden. Ikinci tarih kongresi konuşmaları- Bi dinlemek üzere 20, 9, 097 pazartesi günü saat 14 ten itibaren evimiz rad- yosu ayar edilmiştir. Herkes gelebilir YENİ NEŞRİYAT NAZMI ZIYA — Bedri Kahminin yazdığı bu eser kitap halinde çıkmış- tır. Nazmi Ziyanın hayat ve eserlerin- den bahseden bu kitap, kıymetli res- sam sağken hazırlanmış, fakat ölüm Ani bir şekilde Nazmi Ziyayı aldığı i- cin merhumun matemli çerçevesi de | kitaba ilâve olunmuştur. Eserde, Naz | mi Ziyanm tablolarından almmiış 32| resim de vardır. l | Prens Şişibu Geri Dönüyor Japon İmparatorunun kardeşi Prens Şişlbu, Ingiltere hükümdarınm taç giyme merasimindenberi Avrupada büyük bir seyahatte bulunuyor, Prens 20-9.07 Radyo Günlin programı — istanbul ÖĞLE NEŞRIYATI Saat 12,30 Plâkla Türk mu 12,50 Havadis 13,05 Muhtelif plâk riyatı İ4 SON, AKŞAM NEŞRİYATI Saat 14 Ikinci Türk tarın | yanın neşri (Kurultayın müteakip”) lantı gün ve saatleri her toplasi mında bildirilecektir) 1830 dans musikisi 19 Radyo fonik kof (Harika ve hatırm için) 20 Rıfst arkadaşları tarafından Türk mus” ve halk şarkıları 20,30 Omer Rs rafından arapça söylev 20,45 B' piste kalacağımı söylediler. Halbuki | çe takarak tevkifkaneye götürmüş. lerdir. | müteveecihen yola çıkmıştır. Şişibu, son günlerde Almanyaya giderek, Nazi partisi koligresinde de bu- lunmuştur, Yukarıdaki resim kendisini Berlinde Meçhul Askerin mezarı önünde Japon sefareti erkânı ve Alman kumandanlarile birlikte göster. mektedir, Prens, Almanyadan Londraya gitmiş ve oradan da Japonyaya TAN'ın Manevra Albümü mu Trakya büyük manevralarma karşı halkımızın gösterdiği alâ- kaya cevap vermek ihtiyaciyle, $ TAN bu manevraya att iki renkli 3 zengin bir albilm hazırlamıştır. Bu albüm manevranın muhtelif safhalarını gösteren fotoğrafiler. le doludur, Ayrıca manevraları izah eden bir yazı da vardır. Manevra hatıralarını zengin bir albüm halinde saklamak isti- yen askerlerimize ve okuyucula- rımıza bundan birer tane edinme lerini tavsiye ederiz. Fiyatı Türkiyenin her yerinde UV, kuruştur, Burdurda Göz Hastalığı Burdur, (TAN) — Burada bilhas- sa çocuklar al asıniz VU nevi gös as talığı salgın hâlindedir. Göz mütehas sısı bir doktor olmadığı için maalesef salgınm önline geçilememektedir. Açık Teşekkür Sevgili ve müazzez ölümüz Mus- tafa Sadıkoğlunun vefat haberini a- lir almaz sıcak sevgi ve tesellile- rile yakmdan ve uzaktan matemimi- xe koşün, telgraf, telefon ve mektup- is kederlerimize iştirak eden aile dotslarile başından nihayetine kadar cenazeyi takip eden polis ve deniz makamatma, İstanbul Deniz Ticaret ve Denizyolları işletme müdirlükle- rine, bütün armatör ve acentelere; bankalar ve diğer müessesatı maliye ile yerli ve ccnebi şirketler müdür ve mümessillerine, Galatasaray ve Güneş klüplerine ve bunlardan ma- ada birer birer sayamadığımız İçin isimlerini kalplerimize yazdığımız bütün bizi sevip merasime iştirak e- denlere ayrı ayrı teşekkür etmek im kân ve kuvvetini kendimizde bula - madığımızdan en derin ve içli teşe klirlerimizi lütfen kabul etmeleri için sayın gazetenizin delâletini dileriz. Annesi: Hatice Ruşen Sadıkoğlu. Kardeşleri: Akif, Talât, Şadan Sa- dikoğlu, da ANTEPTE TAYİNLER rü Havdâr Niyazi Kâyseri sesi diğek tö ine, Defterdar Namık ta Kay- seri Defterdarlığına tayin edilmişler. dir, ROBERT ve dedikodulu aşk macerası bütü n NAMUS 1937 — 88 senesi sinemasmın en gözde sinema yıldızı TAYLOR dünya matbuatını dolduran sevgi- Jisi BARBARA STANWİCK BORCU emiri (TAN) — ise direktö | iş Muzaffer ve arkadaşları Türk musikisi ve halk şarkıları (© at âyarı) 21,15 Orkestra 22,15 ve borsa haberleri ve ertesi BÜ İ programı 22,30 Piyano solo Ferdi Statser. 23 SON. . Günün Prograw Ozü SENFONİLER 10,15 Roma kusa dalgası; Senfoni O zart, Saint - Saens, Galilei v4.) AFIF KONSERLER 110 Berlin kısa dalgası: Şen bars) $1 Devamı 9,50 Parir kısa dali, Pllik., 10,15 Berlin kasa dalgasi: ork konseri, 10,30: Paris kısa dalgasi 11.30; Paris kına dalgası: Piâk. 13. İ kısa dalgası: Plâk konseri, 13 Beri sa dalgası: Eğlenceli musiki oo vam). 13 Berlin kısa dalgası: Ele seusilci (14.15: Devamı), 13,10 Bükreş” lenceli plik musikisi (1445: 14,15 Paris kısa dalgası: Nis'ten kon pakli, 15 Paris kısa dalgası; Grenoble” konser nakli. 16,30 Paris kısa deli” Andre Delmon orkestrası, şarkı. 183974 ma kına dalgası: Orkestra. 19,30 Bek kına dalgası: Yeni Alman hafif masif 20 Peşte: Plik musikisi, 20,20 BULU Karışık musiki (Mendelssohn, Gesi Bizet). 21 Varşova: Leh akşamı, 21.10 ypzig: Büyük orkestra ve solistler” na Sack, Hilmar Veber. 21,40 Barit rışık konser. 22 Milâno, Florams: musikisi, 22.10 Prag kısa dalgası: orun eserlerinden program. 2248 Üy, veş: Lokantadan konser makli.. 2249 lâno, Torino: Bando musik, 23 RO Çetra orkestrası. 24,05 Peşte: Çiga kestrası, OPERALAR ODERETLER ralarındarı (plkla). ODA MUSİKİSİ 21.30 Bükreş: Theodoresco 23 Varşova: Şğrammel kuarteti tasi, dan valsler ve şarkılar. 2225 Prag: no kenteti, RESİTALLER 15,3$ Roma kısa dalgası: Piyano tali (Cbopin, Ravel). 1630 Berlin dalgası: Mandolin ie Itatyan çer ,* 19 Peşte; Keman resitali, 19,15 Var Lüsyen Boyer ve Tino (Plâklarla "e 21.15 Berlin kısa dalgası; Keman f “ 2140 Prag kısa dalgası; Miu SAY *, kıları. 22 Kolonya: Solist konseri Ci Keman). 22 Roma: Piyano » Kerman (, İmha edilmesini icap ettirmişti. Ru âletler, henliz memleketimizde tasm- mlm etmiyen ve Avrupada halk kah ve ve birahanelerinde çok rastlanan ufak kutulardır, bu kutulara para a- tılarak şans oyunları oynanır. Kutu- Jar, ayda yılda bir kere bir kişiye ka zandırırlarsa da asıl kazanç, sahiple rine aittir. Hele Amerikada bu eğlen- larının baştan aşağıya hile- — Sen bildiğin gibi yap. Bana danışma. Bende 4» kıl, izan kalmadı ki... Molla müsaadeyi almca belinden kuşağını çıkar- âr.. Hastanm koltukları altmdan geçirerek arka ta- rafmda düğümledi. Ucuna da arabadan aldığı yük urganmı ekliyerek diğer ucunu tavandaki hatılı tutan şakuli direkteki halkaya sıkı sıkı bağladı. Sonra hır kayı saran kuşağı çözdü. Hırkayı çekti çıkardı. Has- ta bir gerindi. Bir inledi ve mırıldanmıya başladı. Simsiyah ocağın içinde sarı bir ışık abirm içine dağıldı. şimdi biribirlerini daha iyi görebiliyorlardı.. Hastann çökük avurtlarma, salyalı karışık sakalları na, mânasız ve sisli gözlerine kirli ve kırmızı bir göl- ge düştü. Sonra sarardı, mavileşti, her an rengi de- ğişen, bir ışık altında ve titreşen, kayan, uzayan, kaybolan gölgeler ortasmda hırhır ölen göğsü yırtı- Eyor gibiydi. Puff! Puff! ettikçe yapışkan köpükler ve bulaşık suyu salyalar pöskürüyordu. Bir daha gerindi. Tır- naklarile yandaki sedir tahtalarını kazımıys başla- dı, Artık feryat etmiyor, bunun yerine böğürür gi- bi, ulur gibi sesler işitiliyordu. Karanlığın derinlerinden gelen çakal sesleri bu u- Yumalara karıştıkça ve ateşin sarı, kızıl, mor Işik- ları öteye beriye yayıldıkça dördü de ürpermekten kendilerini alamıyotlardı. Sekinin kenarma sıralan- mişlar, biribirine bakmaktan çekinerek, ağız açmı- ra cesaret edemiyerek nefeslerini ve hastanm geri- gerine çıkardığı uğultuları dinlerken, hasta: — Su! Su! Diye boğulur gibi inledi. Arabacı yana döndü, o- cağın yanındaki matrayı kapınca uzattı, Hasta fer- sis gözlerini açtı, bir hamlede hepsini içecek gibi baktı, beltı. Sonra acı, ciğerlerini kopara kopara çıkardığı acı bir fervatia sıcrayip yuvarlandı. Ba y ne Zümrüt Yüzük Sekiz kıratlık çok koyuye tatlı renkli nadide bir tek taş zümrüt San- dal Bedesteninde teşhir edilmektedir. 23 Eylül 937 Perşembe günü saat on dörtte müzayede ile satılacaktır. . ALTAN — Eliziz halkevi tarafın- dan çıkarılan bu mecmuanın 20 uncu sayısı gelmiştir. . FIKIR HAREKETLERİ — Bu kıy- metli edebi ve ilmi risalenin 204 üncü sayısı intişar etmiştir. . YENI ADAM — Bu fikir mecmus- sın 194 üncü sayısı da çıktı. şmı salliyarak, pençelerini şakakıarma Çarptı: — Al, al git! İstemem! Diye feryada başladı. Fakat bu sefer ses gittikçe kısılıyor, nefes gittikçe tükeniyordu. Hemen mat- rayı sakladılar, Ocakta çalılar çıtırdayıp külleri çarpa çarpa dö- külüyordu. Işığı gittikçe azaldı. Hasta artık dura- maz olmuştu. Başmı kaldırıyor, çenesini ileriye u- zatıyor. Dişlerini göstere göstere mütemadiyeri ge- rindi. Müderris bir iki defa söz söylemek İstedi, Fa- kat buna karışık sesli bir ukumadan başka cevap &- lamadr. O, muttasıl ayaklarını açıp kapıyor, incik- lerini dikiyor, geriniyor, geriniyor ve gerindikçe ke- mikleri kütürdüyordu. Bir an geldi ki, vücudünü şiddetli bir ihtilâç kapladı. Oyle titredi ve titrerken öyle kıvrandı, büküldü, kaskatı kesildi ki, dördü de kemiklerinin kırılmadığna, damarlarının kopmadı" ğına şaştlar, Çakallar yine bağrıyor ve karanlık, mânası kor- kunç bir tek göz gibi küçük pencereden içeriye bakı- yordu. Ocaktaki son çalı çatırdayarak tutuştuğu za- man, sarı, bir alevi gekiye çarptı. Hastanm bü- tün yüzü, #triyerek ışık altında kaldı. Çenesi düş- müş, kaşları sarkmış, derisi gerilmiş, öyle bakıyor, Ağımm siyah çukuru, çatlak bir oluk gibi, salya fış- kırmada, Ve dişleri dudaklarmdan fırlıyacak gibi dik dik duruyor. Bu hal bir dakiks sürdü. Sonra tekrar gerindi. Doğrulurken büküldü, azasının her yeri aycı ayrı titremiye başladı. Her tarafında bir inilti bir ulu- mâ çıkıyor gibiydi. Hepsi dehşetlenmiş ve hepsi heye- canlanmış, kımıldayamıyorlar, karanlığın bu sarı le- keli saltanatı önünde başları düşük bekleşiyorlarken o, son kuvvetile inledi ve gon savletile bağlandığı he- tadı kemirmiye, ulumıya, kemirmiye ve yine kemirmi- ye başladı. Işıklı gölgeler çekilmişti, pencereden bakan siyah göz büsbütün içeriye doldu, hayvanların solükları £0- surduyor, hayvanca bir duygu ile tehlikeden korkü- yor, titizleniyar, buradan kaçmak istiyorlardı. Dördü de ibtiyarsız, ellerini yanmda duran arka- daşma dokundurdu. Tam o sırada hastanın dişlerle hatılm arasındaki gıcırtılı mücadele halsiz bir inilti ile söndü ve katırtılı bir gerinişle gedit bir ihtilâçtan sonra, doğrulduğu dizleri üzerinden sekinin tozlu tahlalarma yuvarlandı... Ne ışık, ne ses, belki ne nefes vardı. Simsiyah bir karanlığın görünmez perdeleri, gözleri, hisleri kap- lamıştı. Beş dakika kadar hiç kimse kımıldanatadı. Hastada hiçbir ses, bir kıpırdanış yoktu. Arabaer ya- vaşça sıyrılarak el yordamile dışarı çıktı. Tahmin et- ÇARŞAMBA AKŞAMI MELEK Sinemasmda Meşhur Rus Edibi Putşkin'in Ölmez Eseri MAÇA KiIZil....... etihoven, Casalla, Brahms). 22.10 Bü, Sarkdar (Mozart, Brahms Hugo V 23 Varşova: Keman resitali, 23,30 Vi va; Şarkı resitali, DANS MUSIKISI 2115 Brno, Prag : Kabare 23.10: Pete, 23.30 : Lüypsig, 23305 | w rumca musikili ve sözlü neşriyat. tiği yerlerden bir iki çalı çirpt toplıyarak döndü. Bi molla kibrit çaktı. İlk göz kâmaşmasından sonr& İar ateş aldı. Dördünün de merakı hastayı görme” ti. Yavaşça sekiye çıkıp elindeki yalazayı ileriye di yu uzatınca meşalenin aydınlığı hastanın yüzünü men gösterdi. Gözler, yine o gözler, yalnız birisi bebeği parlak siyah, birininki fırlamış ve biraz yuk” rı kaymış. Çene sola çarptk ve ağzın büyüyen çukW” ru yarıya kadar köpük dolu. Belden aşağı kısmı şeğin üstüne serilmiş., Omuz taraflar; hatıl ile var arasma dayalı. Baş çarpık. Sol kol arkaya Dİ kük. Sağ kol göğsünün üzerinde. Hafız baktı ve lerini kapadı. Bir molla ağır ağır sokularak, açık b” caklarını kapamak istedi, bütün vücudu sarsıldı. Se yaz daha sokularak sol kolunu altından çekmek dl ken vücut kaskatı, duvarm dibine kayıverdi. dokundurduğu çenesi kolayla oynuyor. Dinlediği binde hiçbir ses yok. Yüreği çarpmıya başladı. derrise bakmak istedi, göremedi, ışık sönmüş, MU, dağların başmdaki ezeli gece; bu yersiz a veren ölünün üzerine ebedi, siyah kefenini erkmi#' Aka Gündüz o Malta - Bileci 1918/19 SON "ADSIZ ROMAN,IN ADI Üstat Aka Gündüzün “Adsız Roman,1 bugün pe” satımlardan sonra bitmiş oluyor. Bu romanm si okuyucularımızın tayin edeceklerini daha TO! başlamadan önce bildirmiştik. Bu roman için #9fÖ on tane ad arasından okuyucular bir tanesini öekler, en çok beğenilen isme rey verenlere birer Hee diye Takdim edilecektir. Bu hususta yarm vereceğiz.