29 Ağustos 1937 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

29 Ağustos 1937 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

3 a. 8.937 TAN Sündelik Gazete BAŞMUHARRIRI Ahmet Emin YALMAN TAN» ki hedefi: Haberde, fi- Yü, ,, T $eyde temiz, dü- tazeteyi ni olmak, kariin olmıya çalışmaktır. we... Mya savlunlarını yükseltmiye yarar, Br tn artırmanın hep İhracat MA ayı tesadüf etmesi, ihracatı. abay bir nevi suikast mahiyeti. : Navlunlar artmca malın Yükselecek, dış piyasalarda emleket mallarma rekabet e. “tek, binmetice Türkiyenin ih. ir, EZE 77 il iz | N " gi “ 4 4 Li gibi istedikleri zaman, miktarda navlunları yük. Muktedir her sene ihracat mevsi- bu hastalığa bir ni- Verilmiş olur, Zİ 1 Mü an Zaferi ve terek Medeniyet âsllerin Santander ka. almalarını, Ialyanlar bir 1. Zaferi olarak tesit ettiler. Bu- er Cephesinde harp edenler Müğ Askerleridir. Gundelhara'da Bo, vlan Mtalyanlar burada bu in acısını çıkarmışlardır. Maaş gelen telgraflar, bu tesi. Sümullü bir minayı haiz ol. Böstermiştir. yösile ile General Franco İle ag, arasında enti edilen tel. ye dikkate şayandır: co diyor ki: Kime Malyan lejyonerleğinin © parlak zaferini kazan- ve bu pek stiratil ileri Böstermiş bulundukları uf karşısında hissetmekte da di Zİ olan nihai lkrattar v6 şunu öğretiyor: dahili Tspanyol harbinde a- d6 âsi ordusu ile birlik. yerli kalmamıştır. Müzi sk alya are ve idame eden kuv. My, “ân kuvvetleridir, Bu kara- b u gibi, denizde ve hu- Sa ledir. Su halde Ispanyada Nü hegemonyası kuruluyor tn nol kta, Italya Ispan- EN larak medeniyetin bir par. paktadır. Yani Ispanya ve E- Imparatorluğunun olduğu gibi, bugün de elele vermiş varisleri. is Akdenizde bera- hip piYe karar vermişlerdir. N My birliğin Akdenizdeki asayiş pk Üzerinde ne derece milessir a eme lüzum yoktur, le açıktan açığa orta. İnçilterenin mütereddit ve Np Hf z i devam ettikçe faşist dev- ra Üleri gitmelerine, ve da- shy, "Mrivakiler ihdas etmele. yoktur. olamamalıdırlar. | Ağ âsilerin müttefikidir. b.) Edebiyat münakaşaları yapılırken muhtelif mevzular. arasında "gençli- ğin okumadığı, meselesi de en başta ortaya atılıyor. Fakat gençler di- yer ki: Biz okumak için eser istiyoruz, bizi tatmin edecek dolgun eserler istiyoruz. Bu sütunlarda edebiyat ve güzel sanatlar mevzularını ele alan arkadaşımız bugün de yeni eserlerden birini mevzu bahsediyor. "AKAR SU..YU OKURKEN KLA GELEN MÜTALEA B im memlekette şiir ucuz bir matadır, Şiire heves edenlerin sayısı da kale. İ me gelmiyecek kadar çoktur. Eski zamanların edebiyat ta- rihi demek olan şüera tezke- relerinde yüzlerce şâir adına rastgelinir. Hele bir Lâtifi tezkeresini, Hasan Çelebi, şık Çelebi, Salim Bey, Fatin Efendi tezkerelerini (açınız, herbirinde en aşağı üç yüz, dört yüz şair adına tesadüf edeceksiniz. Bu eski tezkerelerde adı geçen şairlerin hemen hepsi divan sahibi- dirler, İçlerinde mesnevisi, hamse. si olanlar da iyi bir yekün tutar, Pakat zaman denen silindir bun larm üzerinden geçmiş, devirlerin de belki her biri ayrı bir şöhret 0- Tam hu sdemlerm nam wa nİRAR silinmiş, şimdi biz bunların içinden birkaç tanesinin adını hatırlıyoruz. Bu hazin âkibetin sebebi malüm- dur: Eski devirlerde şiir yazanlar mu ayyen birtakım kaidelere tabi idi- ler. Bu kaidelere göre malüm maz munları vezin ve kafiye altına alın ca şiir meydana çıkar, ve bu çlir- ler toplanarak divan dediğimiz o koskoca şiir kitapları vücut bulur- du. Bu eski zaman şairleri ibdaa kiymet vermezlerdi. Zaten böyle bir şeyin vücudünden bile haberleri yoktu. Onlar için tabiat tablatin güzellikleri, yaşıyan âlem ölüydü. Kendi gönüllerinin haz ve elemi- ni ifadeye "ihtiyaç duymazlardı. Kendilerinden evvel gelmiş olan Üs tat şairlerin yazılarını örnek tuta- rak onlara benziyen şiirler yaz- makla iş olup biter sanırlardı, uzuli gibi, adı asırları aşan bir şairin bile kendinden evvel yaşamış olan Emiri, Nevvabi ve Habibinin yaztlarmdan satır sa- tr ilham aldığını divanında hayret le görmekteyiz. Bakinin en güzel manzümelerin den biri olan Bahar kasidesi kim der ki, Mesihi nammda bir şairin Bahariyesinden beyit beyit aşırma. a R Bu aşırma keyfiyetini eskiler bir ayıp, bir noksan saymazlardı. Hattâ Şeyh Galip işi kitaba uydu- rarak: Çaldımsa da miri mali çaldım Demekle bu aşırma keyfiyetinin meşru olduğuna fetva bile vermiş- ti. Nihayet, sade şekle, dışa bâ- kan bu edebiyat on dokuzuncu a5 rın ikinci yarımından sonra tam bir sarsmtıya uğradı. Daha evvel Sabit gibi, Sünbülza- da gibi şairlerin: Kaldırım taşları altında birer şair var Diye taş attıkları bu divan şair- leri hele Şinasi ve Namık Kemal- den sonra büsbütün bir köşeye a tılıwerdi. Ötede beride kalan dökün tülerine de kimse ehemmiyet ver- mez oldu. Divan şiirinin bu hezimetini yü- rüyen asırların zevki ve terakkisi rTaN VE FİKİRLER yaaa arar, tr Yazan: Hıfzı Tevfik | İEP karşısında tabil görmek lâzımdır. Fakat Tanzimatla başlıyan yeni edebiyatın şiir nâmma ortaya koy duğu nedir?. Şinasi için bir müceddittir, diyo. ruz, fakat şairliğini tasdik eden br ses duymadık. Namık Kemalin bü yeriiğine o hayraniz, ği Üzerinde şüpheyle duranlar çoktur, bele Ziya Paşayı vecizeler söyliyen bir nâzım gibi telâkki etmekten ileri gidilmemiş- tir. Recaizade içinde kendisini en çok.seven,talebesi Tevfik Fik- Kemal şaytini teyit içinse kâfidir, Şebaba verdiği dersi edep kitabında diye tasvir ediyor. üleyman Nazif merhumun “Şairiâzam,, sıfatmı ver. diği Hâmide gelince onu da son he siller tanıyamadı ve snlıyamadı, anlıyanlar da şairlâzama açıktan yapamadıkları hücumları bir biçi- mine getirip kapa'ıca yapmak fır- sabur kaçırmadılar, “Edebiyatı Cedide,, şairleri hak- kında verilen hükümler Tanzimat- çılar hakkımda verilen hükümlerden daha insaflı değildir. Zaten bu de- vir şairleri arasmda en çok beğe- nileri Fikret için bile “Fikret şair değil sanstkârdır.,, tarzında müta- Isa beyan etmek bir zamanlar âde- ta moda olmuştu. Artık bu devrin diğer şairleri hak kında yürütülen fikirlerin ne ola- cağını aşağı yukarı kestirmek zah metli bir iş değildir. İşte birkaç gün evvel aziz dox- tum Faruk Nafiz Çamlıbelin son çıkan “Akar Su,, adındaki şiir kita. bmı okurken bütün bu fikirler dü- şünceme karıştı ve Türk şiirinin ki- sa bir zaman zarfında geçirdiği is- tihaleler karşısmda âdeta yılların ve asırlarm eridiğini hissettim, Faruk Nafiz 1908 inkılâbmdan sonra şiir âlemine ismi geçenler a- Tasmda en haklı şöhret kazanan şa irdir, 3 Ik şiirlerini yazmıya başla - İ dağı zaman heniz aruz - he ©8 davası tamamen halledilmiş de- ğilâi, Heceye karşı gittikçe artan bir temayül hissedilmekle beraber aruz vezni de hayatiyetini muha. faza ediyordu, Faruk ilk manzume. lerini aruzla yazmayı tecrübe etti, Ve hiç bir müptedilik devresi ge- çirmeden bu vezinle bize en olgun, en canlı ahenklerle dolu mısralar verdi .Daha sonra heceye atlıyarak 5 mr Komuşularımızda: Sovyet Rusyada Kâğıt Sanayii Niçin İlerliyor? Moskovada çıkan “Pravda, gazete. sinin son gelen nüshalarından birin. de, Sovyet Rusyada kâğıt sanayiinin ilerlediğini anlatan dikkate değer bir makale okuduk. Makalede deniliyor ki: “Sovyetler Birliğinde gazete ve ki. tap tabı son günlerde fevkalâde yük. selmiştir. Sovyetler Birliğinde umu. mi yekünu 39 milyon nüshayı tutan muhtelif sürümde 9,000 den fazla ga- zete çıkarılmaktadır. Lâkin bu mik. tar da ihtiyacı tatminden çok uzak. tır. Kâğıdın yelişmezliğinden dolayı gazetelerin çıkardıkları nüsha mik. tarını tahdit etmek icap ediyor. Plân mueibi bu sene 5,4 milyar kitap — Jurnal cliz'ü tabedilmek lâzım, Bu ga- yet büyük bir yekün olmakla bera. ber ihtiyacı tamamiyle ' kaplıyama. maktadır. 1937 senesinde iki milyar defter hazırlamak mecburiyeti var. dır, Lâkin 43 milyon talebe mevcudu karşısında bu muazzam rakam tale. benin deftere olan ihtiyacını tamami, le tatmine ancak yaklaşabilecektir. Değil yalnız gazete, kitap ve defter kâğıtlırında, hattâ diğer biletimle ki. ğıt mamulâtta da ayni yetişmezlik hissedilmektedir. *Kâğrt sanayii ilk yarım yıl zarfında 17,i$iton kâğıt eksik istihsal etmiştir. Bunun 5 bin tonu gazete kâğıdı, 7 bin tondan faz. lası matbaa küğıdı, bin tona yakımı defter kâğıdı, 4 bine yakında yazı kâğıdıdır. Fabrikalar yevmiye 120 den 200 tona kadar kâğrt borçlu kal, maktadırlar,, Bundan sonra makalede bu geride kalmaklık sebepleri incelenmekte, bu hususta kereste sanayiinin İleride im- kişafı ve plân mucibi teraküm eden borçların sene sonuna kadar tasfiye. si hakkmda mütalea dermeyan olun. maktadır, İ ve uslübünün bütün pürüzlerini te- mizliyerek kısa bir zaman içinde devrin edebi karakterine en uygun gekli alan bir şahsiyet oldu. Edebi telâkkilerin, bilhassa mu- tat kaldelerin şüratli tahavvülleri sanatkârm kudretini azaltan ve ça- lışma zevkini kıran en müessir â- mildir, Faruk “Nafız dilde; -vezinde ve edebi kanaatlerde vukua gelen bu anf değişmeleri kolayca ve hiç bir zarara uğramadan aşmıya mu vaffak olan bahtiyarlar arasında- dır, Akr Sudaki manzumeleri okur. ken onun seyyal dilinde artık ta mamen kendini bulan güzel türkçe- nin tatlı ahengini seziyor, ve yir- İn hâdiselerinin dünya tize- rinde bıraktığı nahoş tesir her yerden fazla Japonyada hisse- dilse gerektir. Çünkü Şanghay ei- varına Japonların yapmak istedik- leri ihraç hareketinin akim kalışı ve İlk hamlede Japon ordusunun Çinliler önünde ricate mecbur ©- Tuşu pek hoşa gidecek bir hâdise de ğildir. Lâkin, denildiği gibi Japonya bir istilâ harbine girmişse Nk adımdaki bu mevzii mavaffakıyetsizlikleri gö rüp emperyalist sevdasmdan vaz- geçeceğini sanmak safdillik olur, Japonyanım Cemiyeti Akvamdan çekilmesi İle neticelenen Mançukno hâdisesini hatırlıyanlar, Japonya nin Çinin, üzerinde harbedilen eya» letlerinde de ayni manevrayı yap- ması melhuz olduğunu söylüyorlar- dı. O eyaletlerde de bir takım ayri- lık ve istiklâl hareketleri olduğu hakkında son gelen haberler bu tahmine hak verdirecek gibi görü- süyor. Küçük Japonu büyük Çini na- sıl yutacağını soranlara: böyle par ça parça ayırıp yutacağı cevabmı verebiliriz. Avrupanm kendi keşmekeşi ile uğraştığı bu sırada Japonyanm Çin lokmasını her ne pahasma olur sa olsun yutmıya çalışacağı şiphe- sizdir | PAZARDAN P Çin - Japon Hâdiseleri um Yazan: we , | ; Yazan: B. FELEK | "arma İspanyol hâdiseleri jik görünüşte haklı olarak İ tetiş mucip olan hastalık- lara zamanla nasıl alışılırsa Ispanyol iç muharebelerine de öyle alışmış olduğumuzu, hâdiseleri karşılayır şımızdaki soğukkanlılıktan anlıyo- ruz, Asilerin şimalde Astori cep- hesini ortadan kaldırmaları ve 0- radan kazanacakları kuvvetlerle Madridi sıkıştırma ihtimalleri bi- Je artık müzmin bir hal almış olan Ispanyol meselesi için ehemmiyetli sayılmıyor, Çünkü Ispamyada dökü Jen kanın sade bir İspanyol davası olmadığı meydandadır. Insanı en ziyade nevmit eden şey Akdenizde önüne gelen vapura sarkıntılık eden korsan tahtelbahir Terin bu tecavüzlerine, en şevketli Akdeniz devletlerinin bile nihayet vermemeleridir. Anlaşılıyor ki, bu denizaltı ge - mileri isinde Avrupanm sulh arıyan devletleri bir harp kapanı mevcut olduğunu hissediyor, onun için isi heyecansız ve soğukkanlılıkla mu- hakeme etmeyi tercih ediyorlar. Türk sularındaki korsan arp, Avrupanm bize nazaran en uzak memleketinde cere- van etmesine rağmen serpintisinin AZARA #ularımıza kadar gelmesi doğrusu pek hoş görülecek bir şey değildir. Ispanya Cümhuriyet hükümeti - nin en sadık dostu olan Sovyet Rusyadan oraya giden ve şüphe- siz sivil halkın iaşesine ve ihtiyaç- larma mahsus olan zahire ve sair havayici huni ağzında yakalayıp mah vetmiye çalışan korsan denizaltınm. karasularımız dışındaki hareketleri mİ sadece insani duygular!a ölçer- ken,bunların karasularımıza kadar sokulduğunu, hattâ - bir rivayete göre - Marmaraya girdiklerini gö- rünee haklı olarak gazabederiz. Mer şeyden evvel bir emniyet ve se. lâmet bucağı olan Türkiyede kim- senin can ve malma tecaviz ettir - meyiz. Üstelik müsaademiz olmadan Ka- rasularımıza ve gizlice Marmara ya girmek hukuku düvel kaideleri dışma çıkıp adi ceralm arasına gi- ren bir harekettir, Onun içindir ki, Cümhuriyet hükümeti kime ait ol. duğu belli olmıyan bu korsan deni- zaltını ilk rastladığı zaman yakala- mak, ve söz dinlemezse imha etmek, Için kendi kuvvetlerine emir vermiş ve bu şakaya gelmez kararını dev letlere bildirmistir. Bu ihbardan sonra bizim karasu- larmın abühavası ve Marmaranm iklimi kendisine yaramıyacağını an- lamakta gecikmemiş olan korsan geminin bir daha başgöstereceği zannedilmez, mi beş sene evvelki şairlerin yazı Yarını asırların arkasmda kalan başka bir dil örneği halinde görü- yoruz. ikrimce Faruk'un diğer yazı. larında olduğu gibi “Akar Su,, daki manzumelerinde de en ev. vel göze çarpan nokta budur. Şair, kalemini tam bir hâkimiyetle sağa &ola çevirirken türkçenin bütün in- ce ve gizli ahenklerini bir sır açar- gibi meydana dökmekte şaşı. lacak bir muvaffakiyet ve kudret sahibidir: , Anladım, aşkım izi suda çizgiyle bir miş, Onları duymamışım şu gök kadar derinden: Anladım hatıraya daha çok yer ve rirmiş Çınarların gövdesi âşık yüreklerin den mısralarında sezdiğimiz ahengi an- cak Faruk'un kaleminde bulabiliyo.. ruz, “Akar Su,, otuz manzumeyle gal. rin “Aşk ilâhileri,, adını verdiği yir- mi altı parçadan mürekkep uzun bir manzumeyi ihtiva eden bir şiir kitabıdır. Kitabm “Denizle Konuşaz Adam,, adile ayrılan kısmıda &ruz In yazılmış manzumeler vardır Bu- radaki şiirlerden birinin altında “1919,, tarihini okuyoruz. Bu ta- rih bize gösteriyor ki, gair epeyos eski bir zamana ait olup nasılsa di- ğer kitaplarına geçmesi ihmal edil- miş birkaç manzumesini de günün birinde kaybolmasma razı olamıya rak bu son kitabına koymayı muva fık bulmuş. Kolayca bir mukaye- se yapabilmek imkânmı verdiği İ- çin bu şiirden birkaç mısra okuya- um: Eminim uzleti kalbinde baslıyor hisse Azizeler gibi artık durulmamışsa kanım, Yazık derim sana ben dağ başında bir çobanın "Kaval sadası hayatında bir tesellise, Görülüyor ki, bü mısralarda ma- ziyi hatırlatan bir ahenk var. Eu satırlardaki Faruk bizim bugün ta- nidiğımiz şâire ne kadar uzak ve nekadar yabancı kalıyor . “Akar Su.. da, şairinden umduğu müz ve beklediğimiz gibi birçok güzel şiirler ve bu şlirlörde hakka. teh duyulmuş hasretler, yepyeni bisler ve hayallerle bezenmiş mıs- ralar okuyoruz, (Arkası & moda)

Bu sayıdan diğer sayfalar: