A AŞMUHARRIR TAN» at Emin YALMAN AN ın hedefi; Haberde, fi * seyde temiz, di i olmak, kariin et, olmıya çalışmaktır. NUN MESELELER! | | Gu e iyi | e » Kooperatifleri eğer ein; mallarımızm yüksek > MASI Ve hep yıl artacak —. e dine İV pazarlar bulabil. b İp iöübirler almakta» vir kısmı, fena malm Men, pt Vekilin ayet mi » gümrük. catı *.», kont: baza, Tola başlamış- ların vasfı, » Sötiderilecek birçok edilmiş, > YENİ mevzuat ile) Yener, Ne ra riayet et-| R etle cezalandırılmak. Devleti, terin ga tanzim edici ted- zl <8, henüz istihsal sıra- e YARİ Yan ve zi temas ve tavsiyeleri alnız anmış olaca kon Vetakas rejiminin, parasını korumakla kal. | iş yş peallarımızı da kıymet- aga eş olması, bu ted- NN <8 oldukça mühim ve fa- aa hi Mmevzuumuza biraz u- etin, imdır, “atak iz Erda doğruya ihraç Me, tedbirler; ya milli iy ticari teşebbüsler aldır. Ke ime satış kooperatifleri m iz suretiyle başarılmış- Nü id Ziraat Bankasınm KAS İkiyia gağihi ” aş KA lara allen TA alay İnhiyy, oraları “birimdi fıkra. * arasındadır. Iki yıldır om ai Uzüm Kurumu, milli Möngy, A İhraç işinde mülessir tr inde mü Mi olan bir uzvudur. ti en tiflerine gelince, gim- Na ay insiyatiflere bi- | me uu Mevzu; devlet işleri! lke Sir. denilemezse de o- kayi, ne “ıkı bir hadde indi- ağir İka vanda göre her Mig kooperatifi, ba- yüne gaça , bir satış koope- aş FAVA girmeğe mecbur. Oy, , SPeratifleri satış nok. ay an herhangi hir is ve Mag svetl bir teşekküle Sai yi. Ancak çek çay ğ old Si İstiyen satış işinin Ka ka güç bir mevzu- lige Vekili mam zmir e, * Ece kooperatifçileri. | a ey Gülüğü, saliliyet- | | e va Mdiler, B, Celâl Baya- i Yala kendilerine muvaf. | iç ağda göstermiştir.) > hay işi bir vazife alan yurt- eekliy İl 4 VE öz verili bir çalışma m n ları hakkındaki tin memleket iş- iş Kd, Kaldı ki onların Mk, Yaltız sahıslarına ye ta a menfaat temin et- ir, Ihracatm en iyi satış kooperatifle. Yerinde artması ve N Muvaffakıyetten hız a- N 1081 de Temirdeki “öy. k İM halkıma. kooperatifler N a Nİ verirken şunları dn My tina . ka lay At Mıntakasındaki bü. z 4 erin Aslalarımı, zekilarmı Mar het estirmesi muhak Ğ eler verecektir.,, to bu Ylce işaretten kuv kay in görüyoruz ve da göreceğiz. | mti iş 1, im Neticeleri KE) a o > okul imtihan in uf telebesini toşkil Ta te teşi de 4.2 Si doğrudan doğ. tone, Mig Beşi , © Almiya muvaffak a ta kalmış, geri © Dirakalmastır. 907 Temmuzunda bir sabah Beyoğlu Alman mektebinden diplomamı al- dım. Ayni gün öğleden sonra Mercan İdadisinde, Hüseyin Cahidin odasınm kapısı önün- de bulunuyordum. Cebimde babamın bir mek- tubu vardı. O mektubu Cahide verecek ve onun vasıtasile ga- zeteciliğe girmek imkânını arıyacaktım. Gazeteciliği senelerdenberi meslek ve ideal diye tim. Mektepten çıktıktan son- ra bir tek günümü bile gazete. * cilikten uzak geçirmiye razı değildim. O zaman çok sikilgindım. Bir kapı vurmak, kapıdan içeri girmek, bana meçhul, çetin bir âlemle kat gılaşmak gibi görünüyordu. Bu k. pınn içindeki meşhur muharririn karşısına nasıl çıkacak, ona ne söy- liyecektim? Mesleğin & ganlığa galebe etti. Günlerden beri hazırladığım cümleleri kendi ken. dime bir defa dahs tekrar ettikten sonra içeri girdim. Şaşkın ş bir temenna ettim. Dilim tutulmuş- tu. Güzel cümlelerimden hiç biri ha tırıma gelmedi. Sessizce babamm mektubunu uzattım, İt mektubu okuduktan cC sonra bana acır gibi baktı. Dedi ki: — Yanlış bir yola gitmiye hazır- yorsunuz. Bu memlekette gaze. ık. Kendinize başka bir 8 raymız. Ben, gözü bir tek gaye görenlere mahsus taassupla anlattım ki be- Bire öy Basir i— meslek tasavvur etmiye bile imkân yoktur. Cahit, o zaman (Ikdam) da mu- harrir bulunan Abdullah Zühtüye birkaç satırlık bir mektup yazdı. yim ammnt nikki. | Birkaç bin liralık bir çek saklamak hissiyle bu mektubu iç cebime yer- leştirdim. Ikdam matbaasının yolu. nu tuttum. Abdullah Zühtü o gün izinli imiş. Bulamadım. Ertesi öğleden son ra geleceğini söylediler. Benim o kadar bekliyecek vak- tim yoktu. Abdullah Zihtünün evi. ni sordum. Şimdiki Meserret oteli 0 zaman apartıman şeklinde kiraya veriliyordu. Sıkıla sıkıla merdiven- leri çıkarak kapısını çaldım. Evinde yok... Son vavpura kadar: birkaç defa daha yokladım. Yok, yok. rtesi sabah karanlıkta Babı- E âli caddesinde idim, “Belki erken kalkar bir adamdır..” diye e. vini yokladım. Bü ziyareti yarım saatte bir tekrar ettim. Hep şu ce- vabı aldım: — Henüz kalkmadı. Uyuyor. « Gazetecllik haricinde yanıp giden #aatlerime acıyordum. Sikilganlık muvavkkat bir zaman için yakamı bırakmıştı. Hizmetçinin İstiskalli tavırlarından yılmadan bir düzüye kapıyı çalıyordum. Nihayet bir defasında İçeri aldı. lar. Abdullah Zühtü bu ısrarlı ziya. retçinin kim olduğuna merak et- ti. Cahidin mektubunu uzattım, derdimi anlatım. Zühtünün bir sanatkâr damarı | vardı. İçimde yanan meslek ateşini derhal sezdi. Acele acele giyindi. Beraberce Ikdam matbaasına git tik, O, Ahmet Cevdetin yanma gir- di. Ben koridoraa heyecanla bekle. dim. İçeriden gürültülü sesler aksedi- yordu. Zühtü odadan çıkmadan $- dam hükmümü duydum. Ahmet Cevdet: — istemem. Burasını çoluk ç0- cukla dolduramam. Diyordu. Zühtü söylene söylene odadan | çıktı: — İstemiyor. dedi. Fakat meyus olma. Mihran mutlaka razı ederim. abahın mermer merdivenin- den çıktık, Karşımızda cam bölme ile ayrılmış bir yer vardı. BUĞUN GAZETECİ OLDUM seçmiş gran Yazan Ahmet Emin Yalman b Sağ tarafta tezgiha benziyen yük- sek ve uzun bir masanın arkasında bâlâ rütbesi ricalinden Mihran E- fendi oturuyordu. Zühtü ile bir odaya kapanıp beş, on dakika konuştular. Sonra Abdul lâh Zühtü bana müjdeyi verdi: — Senin buraya mülâzemetini kabul ediyorlar. Iktidarmı gösterir. sen maaşa geçeceksin. Mihran Efendinin yaveri Alek- san Efendi beni cam bölmenin ar- kasma getirerek oradaki güzeteci- lere tanıttı: Hasan Bedri, Ali Re- şat, Nuri Beyler, Karnik Efendi, ay rı bir odada Selânikli Tevfik ve Ha- lit Bey... Bir, ikl gün sonra bu zümre içine delişmen bir gazeteci daha karıştı: Mahmut Sadık Ahmet Cevdetle bo zugmuş, Ikdamdan Sabaha gelmiş- Mahmut Sadık benim ilk gazete- Üstte: Abdullah Zühtü, altta Mahmut Sadık ellik hocamdır. Bu cömert ruhlu, idealist gazeteci, bana bir program dairesinde kitaplar okuttu, yanlı, larını gösterdi ve tashih etti, Ab- dülhemit devrinde bile gazetecilik- to idesile çalışmak ve ortaya fay- dalı fikir zerreleri dağıtmak imkâ. nı olduğunu öğretti. Diğer arkadaşlar da iyi ve kıy- metli insanlardı. Hepsi yeni bir ga- zeteci yetiştirmekte zevk duyuyor, her yardımı gösteriyorlardı. abaha girdikten bir, iki haf. tasonra tesadüf yüzüme güldü. Times gazetesinde Hicaz de- miryoluna dair bir muhabirin yaz- dığı bir sıra yazı ile gazetenin b lara dair bir başmakalesi çıkr Bunlar çok takdirli bir dil mıştı. O sıralarda bir İr tesinde Abdülhamit idaresinin bir işi hakkında takdirli bir yazı çık- ması görülmüş şey değildi. Ben bu yazıları aynen tercüme | ettim. İkdam fena bir şekilde atla- | dı. Galiba o sırada ingilizce müter- cimleri yokmuş, Mihran Efendi sa. | raya çağırılarak iltifetlar gördü. Ahmet Cevdet teessüründen ne ya- pacağını şaşırdı. Hele bu âktbete : “Matbaada çoluk çocuk istemem.” diye başından savdığı çok hevesli çocuk yilzünden uğradığını anla- yınca büsbütün teesslir duydu, At- lama hâdisesi üzerine Sabahtan ba- na on mecidiye maaş bağladılar. Dünyalar benim oldu. Hem maaşlı gazeteci olmuştum, hemde beni matbaasına kabul elmiyen İkdam sahibinden intikam almıştım. Ah- met Cevdet, Ikdamın kapılarının ba na açık olduğunu Abdullah Zühtü vasıtasiyle bildirdi. Fakat ben Mah mut Sadşkla Sabalıta kalmayı ter- cih ettim. 8 yaşmda bir gazetecilik müptelâsı sıfatiyle sabah Enzetesine girdiğim - günlerdenberi tamam otuz sene geçti. Bu müddet içinde mesleğe daima bağlı kaldım. Bir aralık meslek beni bıraktı. Her sorana şöyle diyordum : — Gazetecilik hastalığı nükset- miyecek surette benden geçti, Fakat ilk fırsatta gazeteciliğe ilk hevesle yeniden sarıldım. Anladım ki bu hastalığa tutulanlar için şifa ve kurtuluş yoktur. Yalnız şurası çok gariptir ki çok giddetli bir hevesle Sabah matbaa. sma girdikten sonra gazetecilik ha- yatımın çoğu bü bina içinde geçti. 1917 senesinde, yani Sabah gazete- #ine ilk girdiğim günden tamam on sene sonra Sabaha başmuharrir ol- dum. Bundan beş sene sonra birka arkadaşla beraber (Vatan) gazete. İNGİLİZ KARİKATÜRÜ: m 5 Kanun karşısında: Herkes Evlât Edinebilir mi ? Evlât edinme meselesi ve vücuda getirdiği neticeler, çok miihimdir. Hiz melçilik vazifesini yapan ufak kızca- gızlara para vermemek İçin, ev sahi- besi bayan: “Rukiyeyi evlât edindim” diyerek, zavallıcığa, sabahtan akşa- ma kadar iş gördürlr.Sonra da, evle. neceği zaman, eski elbiselerinden bir iki tane İle yirmi otuz lira kadar bir paru verir ve dostlarma: “Iyi bir par ti ile evlâtlığımın başımı bağladım. Mü him de cihaz verdim.” diyede övünür, Evlât edinme, “benim evlâdımsın” demekle olmaz, Türk Kanunu Medeni İsinin (253) üncü maddesi mucibince: ât edime hökk:ensz kırk az on sekiz yaş büyük olması şürt- tar,” Ru maddeden de anlaşıldığı gibi, evlât edinen kimsenin her halde kırk yaşında olması lâzım. Sonra, mesebi sahih füruu dahi bulunmamalıdır. Ya ai, erkek, kız eylâtlarile bunların da evlâtları olmamalıdır. Çocuğu olma- yıp ta, torunu olan kimse de evlât e. İ dinemez, Evlâtlik ile evlât edinen arasmda en az 18 yaş fark olmalıdır. Meselâ kırk yaşmda bir adam, otuz yaşımda birini evlât edinemez. Çünkü, arala- rında on sekiz yaş fark yöktur. Eskiden ahkâmı islâmiyede, evlât edinme mukavelesi yoktu, Fakat fil yatta, evlâdı olmıyan birçok erkek ve ya kadın, anasız babasız çocukları ev lit gibi büyütmekte olup, onlara kar- $ı hakiki bir ana baba muamelesi yar parlardı, Tatbikatta mevcut olan bu vaziyeti kanunun çerçevesi dahiline sokmak elbette, icap ederdi, İşte, me- deni kanunumuzdn yukarıda yazdı- ım ve diğer başka maddeler ile, ev- 1ât edinmeyi kabul etmiştir. stanbul Barosunda Avukat) İsmail Kemal Elbir Suni İpekten Yapılan Kadın Çorabı İstandardizo edilmi len ve muhtelif tipi edilen sun'i ve tabii ipeklerden yapıl- miş kadın çoraplarının biribirinden ayrılması güç görülmektedir. Birçok çorap nevileri sun'i ipek olduğu hal“ de tabil ipek gibi satılmaktadır. Fa. kat bunlar az bir zamanda çatlamak ta veya yırtılmaktadır. İktisat Veki- li Bay Celâl Bayar, çorapçılarm bu meseleyi yoluna koymaları için ted- bir almmasmı emretmiştir. Sun'i ipek ten yapılan çoraplarla tabii ipekten yapılanların üzerine birer damga vu- rularak nevileri gösterilecektir, Yers li, sun'i ipek yapılıncıya kadar çene bi iptidai maddelerin sağlamlığı da kontrol edilecektir. —— —— #ini çıkarmak üzere yine Sabah matbuasına yerleştik. 1925 de gaze- te kapandı. Matbaayı sattık. Bu dan On bir sene sonra gazete dönmek müyesser olunca yine ken- dimi eski Sabahı matbaasında bul. dum. esine karar veri şehrimizde imâl tuz sene evvelle bugün ara- sında Türk gâzeteciliğinde gördüğüm fark şunlardır : Gazetecilik teknik bakımmdan çok ilerlemiştir. Temizlik itibari- le de gazetelerimiz çok yükselmiş- lerdir. Meşrutiyet sonra çıkan gazetelerin sahipler mi kale ve havadis sütunlarında, bir menfaat sahibinin fikrini ücretle müdafaa etmeyi meşru görürlerdi, Hattâ ecnebi memleketlerinden pa- ra alıp onların âleti olan gazeteler de eksik değildi. Bugün gazeteci. ler ve memleket, Batılık gazeteciliği yorlar, Bir gazete- nin satışta, ân olduğu tamami. le belli edilmiş ilânlardan başka bir geliri olduğu anlaşılsa o gazetenin yaşamak hakkı kalmaz. Iyi istikametteki bu inkişaflara mukabil gazetecilik meslek alâka ve ateşi bakımından geri gitmiştir. Yeni, hevesli gazeteci pek az yeti. giyor. Mevcut gazeteciler arasında da gazeteciliği bir dairede memuri- yet diye kabul eden ve meslek zev. kini ve hızını duyamıyan teci. ler, çok fazla bir nisbet tutuyor,