ASKER G a) Bugünkü Japon Ordusu i andan; i m U ha grükelletiyet esasları- ut ahkâmıdan olarak M. küme dan doğ “Tenya lığı altındadır. başk Ordunun ve donanmanın “Tenpç, danidir. . (Müdde 11)... Ve donanmanm tn taşta veni tayin ve teşkilâ- iy (madde 20). ki kurada Sarahaten anlaşılıyor Tanen Ve denizdeki kuvvetler Sarinde bulunmakta ve Japon tebaası orduda Ni apnada hizmetle melikeilef adır, Ye €rkek tut, Hazer 1“ te kurulan ordunun ha- Kile ilanen vet ilkönce 36000 bon yz *ti, 1804 - 1895 Çin - arebelerinde ordu 7 tü- de idi. Harbi mlltea- ilmen ilâve edilmek ümene iblâğ edildi ve pon seferine bu mev- Yakin « Bunu takip eden ze» di, 8 bu mevcut ta yükseltii- aa müddet 21 tümen, x t 000 kişi olarak kaldı. 2 #onu Japunyayr yes Kalman Meseleler kurşısında be ei devletleri... muharebe Pükagi ehemmiyetli bir guret 3 ve modernize etariş- ise mali müşlülât do- devletlere ayak uydur. 3, va amam Bu sw e « - 1925 senele- ca be Blahata girişmek v kayi; de kaldı. Fakat Man. iyeş Yüzünden gerginlesen i ilmeşeide ordunun tekâ- , e M, süvari top- E Pçu B, yaya topçu iin 14 Yare defi atası 2 ie Yat lacak) ri kıtaları (muha- Ve 9, beleş ediler kıtası 2, a a kıtası 1, nakliye a anan Mançukuo- Olun ttenberi Mançu- alan yazalarla bu Ai Sr m cetvele dahil 44 » J pad Büyük Harpte Avru- aş, binmen, harplere iştirak et- iy Sİbİ mar, aleyh teçhizatını on. ha İikiyaşıtasam bir tekâmül yo. ade doğan rMemİi. 1933 se- Pan, t Umumi bir kanaat İyi küp çCUt teçhizat Ja- Yapa lafa Olmadığı, bu sebep. Yı lp Yasıtalarının yeniden VE haliyg lanması Tüzumu, kati, ta hiza ARAS may. Baş e aiyetimiz. teçhizat. Tü 3 ola, velerde fevkalide ço, Bira, "Yor, ler devletlere teva- K keyi 4 sebeple Japonya *t Börekse kemiyet i- Mag ay ep ka kuvvetini hiç ol- Yu hm Me korg memleket. Mü, ine Şikartmıya' mec- A, “5 ay den” Mlabat hareketin. ğ TA, Japonya ken- EN tekâmül yo Yazan: Al Hikosaburo Hata (Japonya Harbiye Nezareti Şeflerinden | remaenaeassapasamarnen Japon zabiti lundâ. Çâlışmuştur.. Fakat bütün bunlara rağmen elinde 9 tayyare alayı ile bir de Mançukuoda bulu nan bâzı tayyare müfrezeleri var- dır. Hava muharebe kuvvetlerinin takviyesi için ihzar edilen fevkali- de plâna nazaran tayyare mikda- ri artmışsa da, komsu de re nazaran heniz pek Aşağıdadır. Bu günkü vaziyet düşmanın hava taar ruzlarımi emniyetle karşılıyabile. cek bir vaziyet deği yayı dünyanın çehresi karşısmda ÖZÜYLE kendi hava kuvvetlerini takviyeye mecbur kılmaktadır. Kısa bir zaman evvel hava mil- dafan komutanlığı vetayyare defi vesaiti teşekkül etti. Hava defi a- layları çoğaltıldı. Yakm bir zaman ds bunlar daha fazla artacaklardır. Hava müdafaa vasıtaları kifayet. #iz olduğundan hava müdafaa si- Iâhlarını arttırmak, tekâmül ettir. mek kati bir vazifemizdir. Askeri tayyarecilikle sivil tayya recilik elele yürümelidirler. Hava müdafaasının inkişafı için yeni bir kanun lâzımdır, Bu kanun Hava mildafaa fikirlerini propaganda et- meli ve halkı hava müdafası mese- lelerinde aydmlatmalıdır. Hava mü dafaasmm muhtelif şubelerini etüt etmek ve hava kuv vetlerini yetiştir. i mek için hususi hava müdafaa mek tepleri açmak ge rektir, bay Mukayese: — vrupa ve Amerika ile mü- e in edilirse Japon sivil yareciliği, görülür. iginin çok geride olduğu Japonyada gerek posta, gerekse yolcu nakliyatı için ancak iki hava hatt vardır ki bunlardan birisi Tokyo « Dairen, ikincisi de Tok- yo - Formosadır. Fakat yalnız si- vil tayyarecilik maksadile değil, ayni zamanda sevkülceygi bir kıy- met olmak Üzere Japonya, Tokyo - Hokkakaldo ve Tokyo « Şimali Ko- re hava hatlarını derhal tesis et- melidir. Bundan başka muktedir sivil pi- lotlarm azlığı da Japonyada ken- disini Sarahatle hissettirmektedir. 10932 senesinde tecssüs eden ve Japonya ile Mançurinin müşterek nezareti altında bulunan Mançukuo hava işletme şirketi kisa bf za- manda gelişti Meemiü TOO” kilo metre olan mühtelif hava yolları. na ayrılan Mançukuo arazisi üzerin den geçen bu yollar, en mühim şe- hirleri biribirlerine birleştirdiler ki bu şehirlerde Shingishu - Muk- den . Hsinking - Harbin - Tstişi. | har. Mançuli- Harbin. Tstisi. dir. Mançukuo hava işletme cemiyeti Japon ve Mançukuo havayollarını biribirlerine sakı bir surette birleş- | tirmiştir. | Türkkuşumun maarif müfettişleri için açtığı hususi kursa devam e- denler dün sabah hocalarile birlikte Yeşilköye giderek, kendi yaptıkları uçaklarını uçurmuşlardır. Türkkuşu hocaları, kursa devam aden maarif müfettişlerine, model uçak ve motörlü tayyareler hakkında ame- ii dersler vermişlerdir. Resimde bir müfettiş bayanı model tayyaresini uçururken görüyoruz. BAŞLIYAN MÜCADELE YÜRÜRKEN: Arkasında, belki yüz kiloluk bir yükle, köprüye doğru yürüyen bir hamalı, polis memuru çevirdi: — Yasak! Köprüden geçemez sin! Asfaltları eriten bu müthiş Tem. muz güneşi altnda, suratından yağlı bir ter boşanan hamal, sen- deledi: — Ya nirden geçek? — Onun orası bilmem... Istersen bir araba Obalar, yüklersin! Bu hamal, söz- de yükü e sırtında taşıyordu. o Arka sında geniş amma, nasıl geniş, âdeta sandık o büyüklü. günde bir küfe var âr. Sırt hamellığı kalktıktan sonra, sırtta ta- şınan yükler böylelikle mekânlarını değiştirmiş o- tuyordu. Her hamalın ar. kasında, imanına kadar dol durulmuş kocaman bir kü. fe!.. Devekuşunun meşhur fıkrası: — Hamal mısın? diye dorana: “Hayır, küfeci. yiz!” diyecekler. Sırasın- da: — Küfe ie bu nasıl ha- mallık? sualine karşı da; — Küfeci bu kadar yü- kü taşıyabilir mi? cevabı. &ı verecekler. Polisin kendisile meşgul olmadığını sanarak, ara yerden sıyrılıp geçmek is- tiyen bir başka hamal da, yakalanacağını anlaymca küfeyi vurdu yere: — Aha beğum! otuz oh- ha var yoh.. İzin ver de geçeyim... “ Polis, ., memuru. küfeyi şöyle bir tartakladı, üs- tünden taşan kısmın 30 santimetreyi tecavüz edip etmediğini göz tahmini ile karurladıktan sonra: — Geç! Emrini verdi. Hamaldaki - pardon ki- Cecideki - sevinci görme- yin! önrünün iki tarafını tutan Belediye — zabıtası; (sırt hamallığı yasağını, doğrusu iyi tatbik ediyordu, Bu ge niş (geçitten, “müsaade sk madan ne kuş uçuyor, ne de ker- van geçiyor! Din, yarım saat &- dar köprünün üstünde ve altında, dolaşmadık yer birakmadık. Bil hassa yaya kaldırımları, baştanba- şa, kusur arayıcı bir gözle uzun uzadıya tetkik ettik, Daha geçenlere kadar süprüntü yatağı olan bu kaldırımlar, bal dö- küp yalanacak derecede değilse de yine tertemizdi, Ben ilk önce buna şaşmıştım. Fakat, soyulmuş bir karpuzu yiye yiye önümden geçen bir yolcuyu gördükten sonra, bu mucizenin sirrma erer gibi oldum. Karpuzun Sularını akıta akrta göv- deye indiren yolcunun elinde epey- ce kabuk birikmişti, Bunları, eski görenek icabı tam kaldırıp yere 4- tarağı sirada, ensesinde bir polis memuru peyda oldu. Adamcağız. O kadar korktu ki, şaşkınlığından üs- tüste üç kere aksırdı, Mümkün ol- sa, Yeniçeri huzurunda borç sene- dini yutan Yahudi gibi, oda bu karpuz kabuklarını 'düşünmeden mideye indirecekti, Polis memuru, işi “suç ikama te- gebbüs mahiyetinde” gördüğü için, herife yan yan bakmakla iktifa et- ti. Fakat erbabı için bu bakış, ye- ter, artardı. Şimdi umarım ki, köp rünün yaya kaldırımlarındaki te- mizliğin sebebini siz de benim gi- bi anladınız. oto Hilmi ile, Sirkeciden Karaköye kadar olan mm- takada, yaptığımız cevelânda, pis- liğe ve intizamsızlığa karşi girişi- len çok hayırlı mücadelenin yer yer muvaffak olmaya başladığını memnuniyetle gördük. Foto, ma- kinesini ayarlamış, sağa sola bakı- Vapurdan acele atlıyan bir yolcu, karakolda 202 cezasın ödemekle meşgul Günlerde İstanbulda Neler Görülüyor? e e. Arkalığını küfe ile değiştiren sabık (!) bir hamal nıyordu, — Öyle dikkatli dikkatli ne arı- yorsun ? dedim. Güldü: — B.r tüküren adam yakalasam da resmini çeksem. diye bakıyo- rum. Bir tükliren adam... Fakat ne dersiniz, hemen iki ssatten fazla, dolaştığımız halde sokağa tüküren hir bedbahl ele geçiremedik. Acr- ba, bize görünmemek için aralarm da sözleşmişler miydi?.. Artık, dönüyorduk, Köprünün Haliç iskelesine inen basamakla- rmda bir çocuk gözümüze ilati. Ka labalığın bulunduğu tarafa arkası. nı çevirdiğine göre, bir günah işle. mek üzere idi, Foto, hemen farkı- na vararak, onu lam cürmü meş- hut halinde yakalamak fırsatını buldu. Yere tüküren birini, nihayet objektifimizin içinde hapsedebil. miştik, * eçenlerde, bir karikstürde canlandırılan 100 gunarak halk düşmenlarına gelince, bunla» rt güpegündüz yakalamıya çalış- mak, boşuna yorulmaktı. Vazgeç- tik. Köprü altmdaki polis mevki- inde, kısa boylu, tıraşı uzamış bir adam : — Asmıya götürseler on param yok.. diye yemin ediyordu., Komiser, telâşsızdı: — O halde, bekliyeceksiniz, de- di. Hakkınızda zabıt tutulacak! Suçlunun heyecanı gitgide art- makta idi; âdeta titriyerek sordu: — Zabıt tutulduktan sonra ne olacak? — Merkeze gideceksiniz! Ora- dan da karakolları dolaşarak ika- metgâha raptedildikten sonra ser- best kalacaksmız... Suçlu bunu duyunca yalvarmıya başladı: — Allah aşkma.. Bu seferlik af- fedin beni.. a YAŞ gr YY YMY gi — Ayağımı iskeleye atmadan yakama yapıştılar.. Benden önce çıkanlar vardı. Onları görmediler de bula bula beni buldular cezaya çarpacak! B ay komiser, gerçekten tem- kinli bir zattı. İtidalini hiç kaybetmiyordu: — Bu parayı, belediye nizamati mucibince ödemi» ye mecbursunuz, dedi. Bugün vermezseniz, yarın mutlaka verecek$i- niz. İyisi mi, yanımızda para varsa, hemen verip kurtulun... Ne dersiniz, makbuzu doldurayım mı? Suçlu düşünceye var- dı. Cebindeki parayı he- #ap ediyor gibiydi. Böyle bir müddet başı önünde, hiç konuşmadan bekle- dikten sonra nihayet ka- — Dediğim gibi, Bay komiser, asmıya götürse“ ler on param yok!, Çok meşgul görünen komiserden müsaade a- larak; vapurdan atladığı için hakkında ceza kesi- ne de ben konuştum. ' O" ilk sorduğum sual şu idi: i — Vapur yanaşmadan, Evvelâ, inkâr etti:-» “- — Ben atlamadım ki. — Peki., dedim, memu- run size bir düşmanlığı mı vardı?, — Hayır! — Ya, niçin, başkalas rmı bırakıp sizi getirdi karakola! Başımı salladı: — Vallahi, bilmem ki., Ne diye. ceğimi ben de şaşırdım! İki lira da az para değil, nereden bulup veri» rim bu zamanda... Vapurdan atlıyan bir başka #uç- tuya döndüm: — Ya, siz niçin atladınız ? İskele verilinceye kadar bekleseniz olmaz mıydı? Dudaklarımı ısırarak cevap ver» di : — Acele işim vardı! — Acele işiniz olduğuna göre burada da beklememelisiniz! — Kendi isteğimle beklemiyo- rum ki.. Bekletiyorlar. — İyi ya işte. Demek, aceleci. likten fayda yerine zarar görüyor» sunuz... İçini çekti: — Onun orası öyle... Karakoldan çıktığım zaman, iki çocuk telâşlı telâşlı konuşuyorlare dr: — İki yüz ikilik oldu o... Nah, şimdi alıp götürdüler, — Yok be!., — Allah benim canımı alsın ki götürdüeir.. — Yüzlük mü, iki yüz ikilik mi? — İki yüz ikilik... — Yandı, desene... — Yandı amma, ne yaptı... Merak edip sordum: — Çocuğum, bu iki yüzlük te nesi oluyor? Cehaletime, hayret ederek anlat» tılar; — Yere tüküren, tramvaydan atlıyan, bayılıyor yüzlüğü... Onun pulu yok.. Sade yüzlük. Amma, vapurdan atladın, düvar kenarını pisledin mi, iki yüz ikiyi uçlancak- sın. Çünkü bunun pulu da var! yüz ikilik seal! tarmı verdi; tg len suçlu ile birkaç keli © a # Diçin atladınız?.. rs 4