Her geçen yıl biraz daha yeni- leşen Elâzizden bir görünüş YOL AR İHTİYAR ERO D MÜnüsehirden ayrıldıktan kilmiş, MPa kom, ş partımana çe- im, tan Derda. Bir aralık, İsen, ? IZUn boylu, gözleri çu Yakğm N e bir İhtiyarın bana ya beni ge > Pehceresine daya- itiyor, e zetlediğini farkettim. Meliz yl taba? Bir derdi mi ? Her > Böyliyecek şeyleri dür, 83 olsun, korkak, di yl Bü-ihtiyarla konuş. » Yühuğ | YİL Çağıran işitme. YE etti, Salüinade gibi. Elimle işa Gi ANleyaye ” dedim. Selâm verdi. an Yordük nedenaç. ni Miteçiy ODUN Yanma birisi gel ig uya izah etti. Dağ türkçe- a rlardı. İhtiyar, güle gü a baya mm kapısını sar. dur, İçin Dir ce Yâpacağını gör aşi Ni iddet © kalkmıyor. ; Kapıyı Yanındaki yardım iran ihti, Sular, Önde ilk göz Yar, arkad, ü köy kompart, 3 tercüman a e kr istiyordu. Yor, birşeyler I “Dini Sordum ; — Ege ağa e A mü diye Ml e bir Der. İT Nereliziy, Ebe in başladım: hizliyim, Arma için “ 1, «0 Kaç yı t köyünden...» Bana, banu peri 40, Pek iyi bilemem. in ka TAY San, elem. ta . 95 - 60 varım, Lâ. ii (nlifus tezkeresi) Yaşındayım » deri va etmek A ateş, YOPUM. O da beni tanı — Dergi Sen A; İYo; ğa Ha Yorsun, ah ydarm oğluna i. " Eerçek o olm. a Sn ealağı, bay Küldi, ei Güvendi, inan “ set, oltuğa biraz da beyi? Hele e, <8 aldı ölkeürdü ve: bak, böyle gi, 25: dedi, deminden Yiy 2 Yum, orda. iyorum, P duş *Omug ya ) By, Yörday, “ba diyip di. dayı Mafya, ai, ei dg, VEE, a ç değ, S ize buy Yar Xx tap,» Saatlik yolda. day kaya Merktan a ay, Yanmış, gü. ü Zan, beya, siyah bir a. sakalları ve dü » behim köyüm. çar nn nn, ç ; ii Yazan: / Lâtif Erenel MARE şük bıyıklarile Alevi olduğumu ta. nımakta güçlük çekmezsini? Üze. rinde yine terden rengi kaybolmuş beyaz yollu mavi keten bir göm- lek ve kahverengi, kalm sayaktan yelek var, Kemeri enli ve kaharık.. Tütün tabskasımı, para cüzdanını içine sokmuş. İri siyah taşlı gümüş yüzüğü göze çarpıyor. Başındaki şapka, güneşten ağar mış. Ayağında Bördüğüm kalın, ve yamadan ağırlaşmış lâpçinleri, giymek değil, taşımak bile müşkül herhalde... Durmadan terliyor ve elinin ter- sile terlerini siliyor. Arasıra göz- lerinde müphem bir sevincin par- laklığını, yahut Ümitsiz bir bakışın sönüklüğünü görüyorsunuz. ihti. yarlık kendisini hayli yormuş am- ma benilz beli eğilmemiş, Dimdik duruyor. Eboya köydeki hayatını sordum, Şunları anlattı: “.— Köyde gayet güzel yaşıyo. rum, Şimdiye kadar 28 çocuğum oldu, Fakat bunların sricak dör. dü sığdır.” | bo, fazla evlenmenin aley. E hindedir. Genç yaşında bir kadınla iktifa etmiş, bir gülün g- zerine ikinci bir gülü koklamamış. Söylediğine bakılırsa, #ltmış sekiz yaşma kadar ölüm yüzünden üç de fa evlenmiştir. Şimdiki karısı, o- mun tarlada, evde, harmanda en ya- kın yardımcısıdır. Ekinleri müna. vebe ile gece gündüz beklerler, çorbayı pişirmek, hamuru açmak | Karısının işidir amma, 0, tarlada. ki, kocasmın yanındaki işini de ih- mal etmez. Ebo anlatıyor: “.— Doğanşehirden çıktım. Ma. latyaya gidiyorum, Öteberi, kap kacak alacağım. Biraz yiyecek te lâzım...” “.- Ekinler nası) bu yil Ebo?..., *— Pek iyi değil. Çok yağmur yağmadı. Eh... Bahçeler zararsız. KADAŞIM Meselâ, o mış mışlar (erikler) bol” “— Askerlik yaptın mr?” “— Asker olmuştum. Redif ala- yında biraz çalıştım, şöyle 5 - 6 sene... Fakat, harp, dövüş başladı mı, çok korkar, kaçardım.” “— Şimdi çocuğunu askere gön- derir misin 7” “— Tabii... Ben bile giderim, Bu topraklar hepimizin... O Atatürkü. müz ne emrederse yaparız. Onun emrine koşarız. Onun nüfuzunu keskin etsin Allah...» B unlar, Ebonun İçinden geli- yordu. Köyünde başkası - nm tütün tarlasında rençberlik e- den ve çok fakir bir hayat süren Eboya Dersimli eşkiyanm hareket lerini soracak oldum, Sözümü kes- — Bunlar, çok cahil adamlar... Ne yaptıklarını, ne istediklerini bil miyorlar ki. dedi, Sonra ilâve et- | ti “— Bu memlekette silâha ne lü- zum ver? Sİlâh ne oluyormuş? Ben, tütün tarlasında çalışıyorum. Hayvan otlatıyorum. Ah... şu kurt olmasa... sürümü o kadar rahat ot Istacağım Şimdiye kadar yalnız Kilis An - tep ve Diyarbekiri gören Ebonun İstanbul hakkımdaki duyuşlarını, İstanbulu görmek isteyip isteme- diğini sordum. O, Ankarayı da ka- rıştırarak dedi ki; “— İstanbulu görmek isterim, amma nasıl gideyim? Param yok ki. Eski zamanda, İstanbul, bir şi-, rin şehir diyorlardı. Şimdi, Anka- rayı gören çok öğüyor. Bizim Ağa Haydar, İstanbulu, Ankarayı gez- miş... O, kahvede filân arlatır. durur, Doğrusu ya... Ankarayı faz la konuşuyor." Zavallı Ebo, içini çekti. Gözleri parladı. Kompartımanın kapısını açmıya çalısırken: - Ah, dedi, şu Ankarayı ölme- den bir görebilseydim, ne olurdu ki?.. Fekat harçlık nerede ” Madam Kroker adında bir Ingil s MERAKLILAR ıı as ARASINDA Akvaryom Meraklısı Doktor Fethinin Evi Bir Balık Çiftliği G özümü, salonun hangi köşe- ine çevirsem, bir minimini havuz iyorum. Bu havuzların İçinde, dünyanın en nâdide tatlı su balıkları var. Bakteriyoloğ Dr, Fet hi Erden, dört köşeli bir cam ka- vanozun önünde durdu. Kavanoz. da yüzen, patlak gözlü, uzun &uy- ruklu bir balığı göstererek; — İşte, dedi, bir şiayherfişi, Biz buna Japan balığı diyoruz. Küçük akvaryomun içine, lâstik boru ile mütemadiyen hava zerre. leri boşalıyordu. Genç doktor, gülümsedi; — Japon balıkları, obur gibi ha- va yutarlar. Yaşadıkları suyun ha- vası kâfi gelmediği için, böyle suni surette havuzun İçine hava veriyo. Tuz. Bir başka, akvaryomun önünde. yiz: Burası, yalnız yavru balıklara mahsus... İçlerinde, o kadar kü- çükleri var ki, iyice seçebilmek i- çin âdeta pertavsız kullanmak lâ- zım gelecek, oktora : D — Bunlar balık değil, birer bakteri,, dedim, Göliba üzerlerin- de etlid yapıyorsunuz. Fethi Erden gülümsedi: — Nasıl doğduklarmı bir gör. müş olsanız şaşarsınız. — Anlamadım.. dedim, bizim bil diğimiz balık, yumurtadan çıkmaz La diniğ balıklardan değil. Ksifoforus Helleri dedikleri cinsten.. Bu balık lar, yumurtlamaz, tıpkı insan gi- bi doğururlar. Vakitleri gelince, karmları çatlıyacak kadar şişer. Her kırk günde bir, Skişer, üçer sa at fasıla ile otuz, kırk, elli yavru peydahlarlar. Fakat, bu balıklarda ana şefakati yoktur, Doğurdukları yavrunun derhal üzerlerine çulla- nır, onları yutarlar, Biz, bu cina- yete mâni olmak için, hususi tec- rit kapları kullanırız. Balık doğurur doğurmaz, kabı altına tutarız. Yavru kliçük oldü- ğu için kab aralığından kayıp şağı düşer. Ve böylece anasının zul münden Kurtulur, oktor Fethinin refikası, bu- D.:. karı — Yalnız bir tanesi müstesna... Benim bir cici balığım var ki şim- diye kadar yavrularından hiç bi- rini yemedi! Doktor Fethi devam ediyor: — Bazan, hep birden doğurur - lar. Yüzlerce yavruyu, hir anda kurtarmak İmkânı kalmaz. Bilse- niz, böyle vaziyetler olunca, ne k& p Kürelarzi- 100 bin liralık bir irat bıraktığı gö |mıza düşen meteorlarm sayısı 146 rülmüştür. Madam bu köpekle ta- İmilyara baliğ olmaktadır. mam sekiz sene beraber yaşamıştır. Madamin evinde bu köpekten başka kimse yoktu. Mei, ... Japonyada kadınlara ev işi öğret- mek üzere birçok mektepler vardır. Fakat bu mekteplerde kadınlarm en İngilterede bir hâkim, dört çocu- İçok rağbet ettikleri ders, berberlik ğunu bırakıp sevgilisile beraber ka | tir. Yalnız berberlik gubesine 50 bin çan bir kadını önes bir sene hapse | Japon kadın: devem etmekte, bunlar mahküm etmiş, fakat sonradan bu | icabında kocalarını tıraş etmek ize- kadının çocuklarını hiç terbiye et-İre erkek berberliği de öğrenmekte |. mediğini öğrendiği için bu sebepten İdir. dolayı da ayrıca bir sene daha hapis cezası vermiştir. MİNE Ag Astronom 'larm hesaplarma göre, küreiarzimızn çoğalmaktadır. Alman astronomu Haler'in hesap ettiğine göre, arzımız, . * * Londrada Izabel isminde bir ka- dın, kocası aleyhinde boşanma dava- s1 açmış, yüksek mikdarda para taz- ağırlığı mütemadiyen | minatı da istemiştir. Kadm kocasının köpek sevgisinden şikâyetçidir. Bu yüzden kocası kendisile alâkadar ol- Dü —— her sene 70,000 kilogram ağırlaş Jmuyor, ve bütün kazancını köpeği kadını geçenlerde ölmüş, vasiyetna- | maktadır. Buna sebep, meteorların | İçin harcıyormuş. mesi açıldığı zaman köpeğine senede | yeryüzüne düşmeleridir. Gibidir YAZAN: Salâhattin Güngör Doktor Fethi Erden dar üzülüyoruz.” Bir balıkta, kolaylıkla tesadüf e- dilemiyecek renkler taşıyan bu toplu iğne ucu büyüklüğündeki mahlükları, hayretle seyrediyo- rum. Yem gerpilince, derhal suyun yüzüne fırlıyorlar; bir aç kurt ta avının üstüne ancak böyle atılır, Fakat, ne dersiniz, hepsinde kelle kulak, yerinde... Vücutlerinde hiç se bir noksan yok, kvaryom meraklısı dokto- run anlattığına göre; bu ba Irklar bir parça geç büyüyorlar, Mercan cinsleri, doğduktan üç beş gün sonra kızarmaya başlıyor. Ö- tekiler, sarı ve siyah renklerde ka- lryor. Breda, o kadar çeşitli balık ver ki, doktorun verdiği izahatı bi- rer birer kaydedecek olsam, söz U- sayacak. Ben, yalnız gördüklerimi, dilimin döndüğü kadar kısaca an- latacağım. Doktor Fethi; bana bir kataloğ gösterdi. Tropikal adı verilen bu tatlı su balıklarından binlercesinin resmi var içinde. Tropikaller, iki kısma ayrılıyor: Biri doğuranlar, öteki yumurtlayanlar. Japon balık ları; serin yerde tutulan sularda yaşıyabiliyor. Fakat, Tropikaller, sıcak iklim balıkları oldukları için, yaşadıkları muhitin, kışın İyice tat- tulmiş bulunması lâzım. Akvaryom larm dibinde, türlü yeşillikler var, Bu yeşillikleri görmek, balıklara yerlerini yadırgatmıyor. Derenin sazlığı İle, akvaryomlarm içi ara. sinde, bir balık göziyle hemen de hiç fark yok. nya .. . 'Tespit edildiğine göre, köpeğin se- sinde 33 sada, tavukta 12, horozda|ı, 15 sada vardır. Âlimlere göre, hay. vanlarda insanların tanıyamadığı ve l anlıyamadığı daha pek çok sesler vardır, Son zamanlarda .bir mütehas. 315 hayvan seslerini tespit etmek için bir makine bulmuştur. Bu makine bir gramofona benzemektedir, 4 Amerikada benzin muhtekirleri, 1000 galon benzine 5000 galon gaz yağımı, benzinin rengini bozmıyacak bir usulle, karıştırmakta ve dehşet, li bir kazanç temin ettikten maada vergiden de kaçmakta imişler. Si Italyada Kazeinden vâsi miktar. da suni yün yapılmaktadır, rib köylülerinden başka Elâzizden ve ci- vardan gelenler de çoktur. Böylelik- ine doktor Fethiyi dinliyo. lim, diyor ki: — Tropikal balıklar, Cenubi As” merikada yaşarlar, Evde balık ye- tiştirmek merakına tutulduktan sonra, bunlara ait kitaplar getirtip üzerlerinde tetkikler yaptım. Edin- diğim kanaat şudur ki: Bizim dere ve göllerimizde de ciddi bir araştır ma yapılırsa, birçok tatlı su balık- ları ele geçirmek mümkün olacak- tır. Almanya, suni göl balığı yetiş- tirmekte çok ileri gitmiş bir mem» lekettir. Orada hiç bir apartman, hiç bir ev gösteremezsiniz ki için- de bir akvaryom bulunmasın, Doktora sordum: — Bu cins balıklarm hepsi yav» rularını yer mi? — İçlerinde, kırmızı bir balık var, Yavrularını yemez, itina ile besler, büyütür. i Şu resmini gördüğünüz kıllı ba- uğm yavrulaması da çok tuhaftır. Erkek balık, evvelâ suyun üstüne tükürür, Sonra, ana ve baba bu tü- kürüğün üzerinde çiftleşme vası- talarmı hazırlarlar. Üç dört gün sonra, yavrular, tükürüğün üzerin de canlanarak etrafa yayılırlar. kvaryomun içi, dünyanm küçük bir modelidir. Değiş miyen ezeli tabiat kanunlarının ay nen burada da tatbik edildiğini gö- rürsünüz; büyük balık küçük ba“ lığı yutar. Tabii bizim gibi, balık- lar da ölmemek için öldürürler, on ların da biribirlerine karşı hiyanet leri, hileleri vardır. Onlar da bi- zim gibi tehlikeden kaçarlar, Kor. ku, hiddet, aşk, ölüm.. Hepsini, bütün hayat icaplarını bir akvar- yo7mun içinde temaşa etmek müm kündür.” Dr. Fethi yakmda Almanyaya ys pacağı bir seyahatten istifade © derek balık çeşitlerini çoğaltacağı- nr söyledikten sonra; sözünü şöyle bitirdi: — Dostlarımdan birçoklarında be merakın uyanmasmı isterim. Bel. ki, bu sayede, biz de kendimize mahsus balık tipleri yetiştirmeye ve bütün dünyada Türk balığını ta. rıtmaya muvaffak oluruz. Peturkede Garip Bir Banyo Yeri Petlirke (TAN) — İlçemizin Ma mas köyü civarmda garip bir tabi banyo yeri vardır. Bu, suların birik» | mesile meydana gölen ve yalnız Ha- ziran ayında peyda olup sonra Küye boluveren ufacık bir göldür, Gölün içinde sülükler de bulunmakta ve ete vafının havası gayet sicak olmakta. dr. Bu göle şifa bekliyerek girenler çok olduğu gibi, ber sene kıyısında panayir kurmak ta âdet olmuştur. Ekseriya Haziranın 9 uncu günle» an panayire ilçemizin bütün e küçücük gölün kıyıları pek kala. balık olmakta, davul, zurna, çalgı ar faaliyete geçerek bir bayram manzarası yaratmaktadır. Bu arada cirit ve diğer muhtelif oyunlar OY nanmaktadır, Asıl şayanı dikkat olan taraf, bü- yük, küçük, kadm, erkek istiyenle- rin göle girmesi ve vücutlerini ora- daki sülüklere terkederek #uyun İs çinde kendilerini bu mahlüklara hâ- camat ettirmeleridir. Bu seneki göl panayırı da gene böyle geçmiştir. İlçeden ve Keferdiz Kamunundan gelen inzibat devriyele. Tİ, vukusta meydan vermemek için lerp eden tedbirleri almışlardır. i J a lr sk A