19 Temmuz 1937 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9

19 Temmuz 1937 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Tekkede başlıyan Seyi dap, ni Sadreddinin vefatını müte islam şeyhlik postuna ge- Şeyi, (Sultan Ali hoca) ile (Sul bi Bağa brahim) de, dedeleri gi- "eYanıy, ç tekkesinin mezhebi ce kare ia takip etmişler. Siyasi iş- Feku tayı göstermemişlerdi. hat go > bunlardan sonra meşi- Ölen Rin gelen (Sultan Şeyh di Erdebil tekkesinin iş ray birdenbire değiştiri- rl ia Cüneyt; Yaradılışı itibarile - aR âlâyişperestti. Milyonlar : m, kendisine bint ettiğini Mimi, ime (Şeyh) liği istihfaf taktın, ZAlİK postunu, saltanat ii. etmek İstemişti. Une hair; Erdebil şeyhlerinin an'- hi g,,.* Siren basit kıyafetleri- #irerek, © hükümdarlara zn olan ağır kumaşlardan el- BİN yay e VERİŞİ. Sonra da, tekke mini Ve zahidane Adap've me- Yapdan linda saraylarında 16 çeviri aeli teşrifat. usulleri» in ağ, AY zarnanda, tek #vazi binasına bir takım DA da en yim ettirerek ve etrafı Tek, tek Sf Ve hendekler çevirte- VAt5 hağiyi âdeta müstahkem bir R getirmişti, emi başlıyan bu inkılâp, ika uhlte aksetmişti. Birçok Ve by ara sebebiyet vermişti. Vine py, Suhlar, Erdebil ve hava- Kül ökmeden (Cihanşah) 1 kuş tmaYa kâfi gelmişti, « İhanşah; Erdebil tekkesine Pekiy, Mensup “lmıyanlardan mü- Klee ordu. teşkil ederek ba- tekat Kendisi, geçmiş; Erde- ti geni basmak için hareket Bizi, ,, , Akat bu hareketi o kadar Ane seri ve o kadar ma- Main, Yapması iri; (Şeyh Cüneyt) bei etme: topliyarak buna müks ai ep, Sek Şu tarafa dursun; al- biga Alip güçlükle firar e- (e İLİ, inal Süneyt) bir müddet Su- Mita, urduktan sonra, (Azer. Hikme Esimiş; (Akkoyunlu) Bamya hilküimdarı (Uzun Drama ultan)a iltica etmişti. ti Mia (Uzun Hasan Sulta n) eN mücadele halinde Kia binaen (Şeyh Ciineyt) in Güm, abu etmekle beraber, da yer v, 1. (eyi ). b ermişti. (Şeyh Maliki, ik sempatiye a zamanda geçirdiği ti ün ahlâk ve tabiatini de > <eki gurur ve tantanaya isimdi daha makul ve mü- Uzun bale gelmiş ltan; beş on gün “ Beri Cüneydi son dere- Ee Yaptığı izzet ve t daha tezyit etmiş- İka bununla da iktifa etmi. vü pane (Hatiçe Bey- ni ve ya id Mng #derel yakışıklı şey. Ruj Sevay MEHM, k, ona olan teveceü- Uzu, züklüğünü göstermişti, nm. bu hareketi, hiç «birazda siyasi bir stmekte idi. Çün- Sl bu suretle ken- » (Erdebil tekke- tün mânevi nüfuz ve tabil bir müt Sir kuvvet vererek, Diyti, Ari Erdebil e gönder. Ne kala, Cihanşahtan hiç bir Seyh Seyh Cüneyt, Seyh, Postuna yerleşmişti. m bk çar avdeti, müritle- gta, dey, çevindirmişti. Fer ta- ba m hanşaha meydan 0- 4. “İlmi, aYisler ve şenlikler 49 taliç, © Cihanşah, bunlar. Hana” Olmakla beraber, Takan korkusundan hiç bir hi aş e bbüs etmemiş.. in Seyi, bir gaile çıkmama. ete ita neydi oyalıyacak eyi sahte hürmetler Aradan, bir sene geçmişti. Uzun Hasan, hemşiresinin ve enişlesi- nin hasretine dayanamıyarak 0n- ları, Diyarbekirdeki sarayına de- vet etmişti. Şeyh Cüneyt, umcasi (Şeyh Cafer) i yerine vekil bira- karak Diyarbekire gitmişti. Uzun Hasan © esnada (Puntos Krallığı) nı ortadan kaldırmak iç büyük askeri hareketlere girişmiş» ti, Kazanacağı zaferden sevgili © niştesine de bir hisse çıkarmak İs- tiyerek, Şeyh Cüneyd: de bu harc ketö İştirek ettirmişti. Şeyh Cüneyt, müritlerinden mü- rekkep olmak üzere Erdobilden ge tirttiği bir fırka ile Uzun Hasanm büyük ordusuna iltihak etmişti. Kı- sa bir zamanda, (Trabzon zaple- dilmiş; Puntos krallığı da, Akko- yunlu hükümetinin kudretli ve ce- sur hükümdarı, Uzun Hasan Sul. tanın ülkesine ilhak edilmişti. büyük seferi mütenkıp, Şeyh Cüneyt Erdebile av- det için Uzun Hasandan izin iste- mişti. Uzun Hasan, eniştesinin bu arzusunu reddetmemisti. Şeyh Cü. neyt, büyük bir sevinç içinde bu- lunan müritlerile Trabzondan ha- reket etmişti, Erdebile daha kestir me yoldan varabilmek için, (Şir. van) civarından geçmeyi tercih ey Jemişti, Şeyh Cüneydin bu hareketi, (Şirvan hükümdarı, Sultan Halil)i fena halde şüphelendirmişti, Ken- dini bir tehlikeden korumak için, derhal ordusunu toplamış; Şeyh Cüneydin önüne atılmıştı. Cüneyt, şaşırmişt. Yürüyüş ha- linde bulunan Kuvvetlerini topar- lamıya vakit bulmadan harbe gi- rişmiye mecbur kalmıştı. Mücadele, uzun sürmemişti. Vak tiyle iyi yerlerde pusu tutnuş o- lan Sultan Helilin muntazam kuv vetleri; Şeyhi Cüneydin döküntü halinde bulunan müritlerini, peri- şan etmişlerdi. Şeyh Cüneyt, bu mlicadelede ha. rikulâde bir cesaret göstermişti. Yanındaki, on, on beş süvari İle, ileri atılarak Sultan Hajili bizzat öldürmek istemişti. Fakat; Sultan Halilin bütün geçit yerlerine yer- leştirdiği pusulardan birine düşe- rek, şiddetli bir ok yağmuru altın. da kalmış. Bir anda delik deşik 0- lan vücudü, attan düşerek, kanlar içinde yerlere serilmişti. u facia, hem Erdebil tekke. B sinin müritlerini, “ hem de - başta Uzun Hasan olmak üzere - bütün Akkoyunlu ailesini matem. lere garketmişti. Şeyh Cüneydin kanlı cesedi, fe dakâr müritleri tarafından kaçırı- larak (Korna)) 4 getirilmiş; ora- da büyük merasimle defnedilmişti.. Erdebil tekkesinin boş kalan pos- tuna da, (Şehit Şeyh) in büyük oğlu (Sultan Haydar) geçirilmiş ti. Şeyh Haydar, Erdebil tekkesinin postuna geçtiği zaman, henüz pek gençti, Fakat; ecdadmdan, hemen hepsinin birçok meziyetlerine te- vartis etmişti. Zeki ve dirayetli idi. Cesur ve pervasızdı, Büyük işleri ihata ve *dare kabiliyetine malikti, Bütün inkılâp hemen muhite aksetmişti fırsatlardan istifade edecek kadar intikal sürati sahibi idi, İşte, bil. bassa bu son meziyeti sayesinde. dir ki; - bu eserimizin baş tarafın. ds arzettiğimiz şekilde - (Uzun Ha san) m damatlığı şerefini ihraz et- mişti, (Şeyh Haydar); eğer lüzumun- dan çok fazln hassas ve atılgan ol- masaydı, hiç şüphesiz ki Erdebil tekkesinin mânevi saltanatının ba- şında, pek uzun ve pek şâhâne bir ömür geçirecekti; Fakat, - yine ev- velce arzettiğimiz gibi . babasınm ntika: almak sevdasile (Şir. van) lılar üzerine yaptığı hücu da, talih ondan tâmamiyle yüz çe. virmişti... (Tabsaran) meydan mu harebesinde, harikulâde şecaat gös termesine rağmen, bütün kuvvetle ri elim bir inhizam içinde erimiş.. kendisi de elinde kırılmış bir Kılıç- la al kanlar içinde can vermişti. Onun bu felâketi, mubitine de si rayet etmişti... O kadar sevdiği ev- lâtları, (Yar Ali Sultan) ile (Şah Ismail), esir edilerek, İsfahan zin- danlarına atılmıştı. Erdebil tekke- sinin kapıları kapanmıştı. Zevcesi, (Alemşah Bânü) da derin bir ma- tem içinde kalmıştı. İşte, (Erdebil tekkesi) nin, o gü ne kadar olan tarihi... (Arkası var) TAN | i ğı müsahabeleri güzel KİTAPLAR Ikı telif ve iki eser Tercüme Pazartesi konuşmaları, Hasan Âli Yücel, Rem- zi Kitabevi. İstanbul 1937 asan Âli Akşam gazetesin- de, bu isim gltında yazdı. ve dolgun bir cilt halinde bize veriyor. Bu ki. tap muharririn ömrü oldukça de vam edeceğini vadettiği konuşma» larınm ilk cildini teşkil etmekte- dir, Daha evvel © neşredilmiş bir çok yazılar da buraya ilâve edilmiş ve hepsi mevzularma göre dört bölümde toplanmıştır: Milli dava- lar, edebiyat ve dil meseleleri, fel- sefi bahisler ve muhtelif mesele- ler. Ekseriyetle günün kültür ve edebiyat meseleleri üzerinde mü- nekkit göziyle duran muharrir, ge- niş alâkalı bir gazeteci şıfatiyle başka memleket meselelerine de te- mas ediyor. Pek muhtelif zaman. larda ve muhtelif vesilelerle yazıl- mış olan bu yazılarda muayyen bir makale tarzı yoktur. Bu cilt biraz kırk ambardır, bundan son- rakiler daha mütecanis olacaktır. Zengin ve çeşitli bir makaleler mecmuası. Kuvvetli bir edebi ve felsefi kültüre sahip olan muhar- tir, karşısında açılan her meseleye ereddütsüz giriyor. Fikir hayatımızda biç dokunulma- mış bazı meselelerin de onun tara- H fından cesaretle ortaya “atıldığını ve onlara formüller arandığını gö- rüyoruz. Ciddi olmak istediğimiz zaman korkarak temas ettiğimiz veya yançizdiğimiz bu güç ve çe- şitli bahislere bu tarzda girişi baş- ka bir muharrir için “lâlbali” bu- lacaktık. Fakat Hasan Âli daha meseleyi vazederken bizi sukutu hayale uğratmıyacağını vadedi- yor. Burada sahih ve toplu bir gö- İ rüş vardır. Hâdise, her zaman et- © C3UJ Terlemek her mevsimde iyi bir. seydir. Insanm kanmdaki zehirle- ri temizler, ferahlık verir. Fakat bazılarında can sıkacak dereceye varır. Onun için her mevsimde ter. lemeyi tavsiye etmekle beraber, çok terlemekten sıkılanlara da hak vermemek kabil değildir, Çok terlemiye karşı iyi bir ilâç Aadaçayıdır, Evet bildiğiniz gibi, sa. ri yemenili ablalarm kendilerine mahsus ahenkle bağırarak sattık. ları adaçayı. Adaçayınn böyle sokaklarda bağıra bağıra satılmasınm hikme- tini, bilmem, duydunuz mu? Pek çok, sayılamıyacak kadar çok has. saları var diye rivayet edilmiştir de ondan... Adaçayı yaraları ka- patmıya yarar, bozuk mideleri dü- zeltir, sökemiyen aybaşlarını geti. rir, idrarı artırır, baygınları ayıl. tır, felce uğramış adalelere can ve- rir, sara hastalığını geçirir, aşk duygusunu artırır, çocuğu olmıyan bayanlara çocuk temin eder, do. gumda güçlüğe tutulan annele. re kolaylık verir, hulâsa her derde deva bir ilâç... Onun için adaçayının nebatat il- mindeki adı da kurtarıcı demek 0. lan Salnin'dır. Bununla beraber a. daçaymın —yalnız bir kısmını sa- yabildiğim— hassalarınm hepsine kterseniz inanırsınız. Ancak onun bir hassası vardır ki buna inanmak lâzımdır ve zaten LOKMAN o HEK TLER iğ Çok Terlemekten Korkuyorsanız... Peki İMİN ği inanmanız, bu sıcak mevsimde çok terlemekten korkuyorsanız menla, atinize de muvafık gelir. Devamlı ateş yapan hastalıklar. | da, steşli hastalıklardan yeni kur- tulmuş hastalarda adaçaymın ter- lemiye mâni olduğunu pek elddi hekimler söylemişler ve birçok tecrübelerle sabit olmustur. Ada. çayının kokusunu veren madde ter çıkaran guddelere hâkim sinirleri gevşeterek tesir ettiği için onu | hasta olmıyanların da, terlememek için kullanmalarında bir mâni yok- tar. Yalnız Adaçayınm tere mâni ol. mak için tesir etmesi iki saat ka- dar vakte lüzum gösterir. Buna karşı bir ii kere kullan. nıldıktan sonra tesirinin birkaç gün devam etmesi şüphesiz büyük bir faydadır. i Adaçaymdan (o çıkarılan türlü ilâçlar vardır, Onlardan içmek he. kim reçetesine bağlıdır. Fakat onu bayağı çay gibi haşlatarak (bir litreye on beş yirmi gram nisbetin. de) içmek pek kolay olur. Bu $6- Kilde hem çok terlemiye mâni olur, hem de sıcaktan, hattâ çok çalış- maktan, çok üzüntüden, yahut w- yam bir hastalıktan yorulmuş sinir- lere kuvvet verir... Adaçayının sa6- lara sürüldüğü. fakat firiksiyon yapılarak sürüldüğü vakit, saçları uzatmıya yaradığını da elbette işit, mişsinizdir. YAZAN: Tahsin Banguoğlu (Tarih ve Dil Fakültesi Doçenilerinden) raflı olmasa bile genişçe bir müşa- hede ve ciddi mülâhazalarla destek lenmiştir. Kasdi atlamalar ve te gafüller, çıkış yolu için evvelden yapılmış kumazca hazırlıklar gö- ze çarpmaz. Muharrir eline aldığı her mesele hakkında daima slâka- miz ve görüşümüzü genişletmiye çalışır, veaaaamasana H asan Alinin kendine mah- 8us güzel bir müsahabe Üs- lübu vardır, Görüşürken olduğu gibi yazarken de takviyeli vurgulu ve itinalı bir türkçe kullanır, Milli meselelerde gür sesli, inandırici bir propagandacıdan ziyade sicak ve heyecan taşıyan temkinli bir tel kincidir. Muharririn edebi ve fel sefi bahislerde yazıya iyi yediril. miş ansiklopedik yayılışları makâ- le hacmini düşünmedikçe kısmen hocalığından, kısmen de okuyucu seviyesini korumak düşüncesinden Hasan Âli pazartesi konuşmala- rile Sainte - Beuve'u tanzir etmek istemiştir. Fikri hayatımızın ciddi münekkitlere bu kadar mühtaç ol- duğu bir devirde, kısa bir zaman- da çok ve mütenevvi neşriyat e irfanımıza ciddi hizmetler etmiş o- lan bir muharririn bu sahada ka- rar kılması bir kazançtır. Yalnız şimdiden tesbit edelim ki Hasan Â- “linin şahsiyeti gibi tesiri de tanin- mij Fransız münekkidininkinden ancak pek farklı olabilir. Mukad- dimesinde tevazu ile tesbit etmek iktidar farkı olur veya ok miyabilir. Fakat birinin “kıskanç ve iğneleyici” diğerinin “seven ve kucaklayıcı” oluşu bu iki münek- kit arasmda sadece bir mizaç far. kı teşkil etmekle kalmaz. Tenbel- lik ve kıstassızlık içinde yuvarla- nan ilim ve sanat hayatımızm ha- kiki bir Sainte - Beuve'e, had bik dirici, ihtiras ve hamle verici kam: çı tesirlerine ihtiyacı vardır. Ben zannediyorum &i Hasan Âli de “yeni pazartesiler” inde her önllne geleni şapur şupur öpmek- ten vazgeçecektir. Açlık, Refik Ahmet Se- vengil (roman) Vakit Matbaası, İstanbul 1937 çık küçük bir tefrika roma Kurun gazetesinde neşredildikten sonra kitap şekline giriyor, İsmi biraz gelişi güzeldir, ne hakiki ne mecazi manada bir açlık tasvir eder. Muharvirin tas- vir ettiği şey yirmisinden sonra genç bir kadını ve kırkından sonra onun kızını sevmiş olan hisli bir donjuanın hüsranı ve talihsizliği. dir. Mevzu derli toplu ve güzel ter. tip edilmiştir. Tahkiye hareketli ve sürükleyicidir, Refik Ahmedin piş- kin ve sağlam bir türkçesi vardır, muharririn Ancak bu romanın, bundan evvelki “Çıplı nmda da göze çarpan ve ekserisi tefrika için yazılmış olmaktan ile- ri gelen kusurları vardır ki bunla» rı kısaca kaydedeceğiz: Üslüp bir az yamalıdır, Gazete havadisi gibi nakledilen vakaların yanında etraf bea tahlil ve tasvirlerin edasını yâ dırgıyoruz. Bunlar arasındaki nis- betler de her zaman muhafaza © dilememiştir. Mubarrir tafsil ve acelecilik meyil ve mecburiyetleri arasında kalıyor. Çok güzel başlı yan bir tahlil bizi doyurmadan bağlanıveriyor. Bazan doğruya ben zemiyen vaziyetler karşısında kali. yoruz. Bu küçük roman: bir seyahat ar kadaşı olarak tavsiye ederim. Re- fik Ahmet daha itinalı yazarsa bi- ze güzel cep romanları verecektir. Tercümeler Mısır Geceleri, A- lexandre o pouchkine, çeviren Hasan Âli E- diz (rusçadan) Yeni Kitapçı neşriyatından, İstanbul 1937 ouchkine'in bu küçük fantezi- si, muharririn hayatı ve eser» leri hakkında uzunca bir mukad- dime ile birlikte takdim olunuyor, Hasan Ali Ediz Pouchkine'in yü züncü ölüm yıldönümü vesilesile bizde de yapılan neşriyata “Klâ- 8ik Rus edebiyatı serisi" namile Yeni Kitapçı tarafmdan tertip © dilen serinin birinci o (Pouchkine)| ve ikinci (Maça kızı) numaralari le iştirak etmiştir. Bu üç numaralı kitabm mukaddimesinde de kendi görüşlerine karşı yapılan itiraz. lara cevap veriyor ve Pouchkine hakkında yeniden malümat vere rek tahliller yapıyor. Ali Ediz Sow. yet membalarından istifade etmiş ve onlarm tesiri altında kalmıştır... Büylük şairi rejime mal etmek isti- yen bu milellifterin kitaplarını biz ihtiyatla kullanmıya mecburuz. Kal dı ki Pouebkine beynelmilel tenkit sahasında çoktan o kiymetlendirik. miş ve ona dair biteraf tetkikler bizim dilimize de geçmiştir. Dubrovski Alexandre Pouchkine, ceviren Hasan Âli E- diz (rusçadan) Yeni Kitapçı neşriyatımdan, İstanbul 1937 ukarıda bahsettiğimiz seri- nin dördüncü kitabını teş» kil eden bu tercüme bize Pouch- kine'in güzel hikâyelerinden birini tanıtıyor, Dubrovaki on dokuzuncu asırda Çarlığm ceberutuns dayana- rak küçük arazi sahibi asilzadele. ri yutan büyük aristokrasi ile ev. velkiler arasındaki mücadeleyi tas. vir eder, Pouchkine bu hikâyede kendi mağdur ve fakir düşmüş si- lesini yaşatmıştır. Hikâye fevka» lâde tipiktir. Ali Eğiz'in iyi rusça bildiği anla- giliyor. Henüz tebellür etmiş akı. cı bir tercüme üslübu yoktur, Fa- kat Pouchkine'den türkçeye çevir- diği üç hikâyede sırasile bariz bir te kâmül farkediyoruz. Bize vandetti ği yeni tercilmelerde daha çok mu vaffak olmasını diler ve hizmeti- nin büyük olacağını hatırlatırız.

Bu sayıdan diğer sayfalar: