—— 2.0987 IT AN Gündelik Gazete BAŞMUHARRIRI Ahmet Emin YALMAN TAN'ın hedefi: Haberde, kirde, her şeyde temiz, dü- Tüst, samimi olmak, kariin Bazetesi olmıya çalışmaktır. | ERİ İ | GÜNÜN MESELEL Tuncelinde Anadolu birlik ve sükün yüzü gör- Memiştir. Devlet nüfuzunun Kocaeli rmın eteklerinde nihayet bul- devirleri bizler hatırlarız. Yerli torbalarla asaray ceberutlari ara- Snda dalmi bir iç harp, Osmanlı sal tının son zamanlarına kadar A- tadolu halk yığınlarını tahrip edip ştur, Bir veya birkaç haydudu tenkil et. Mekten ne çıkar? Haydutluğun sebep lerini giderecek tedbirler bulmak ki- ımdır. Bu tedbirler yoldur, mektep- tir, bayındırlıktır, geçimdir, toprak, ba ve insanım şartlarmı değistir- Mektir, Yani bütün bir medeniyet sa- Yaşıdır. Bugünkü garp Amadolusuna m: Bir de ayni gölgeye dair, meşrutiyet gazetelerindeki güne havadisleri okuyunuz. Oralarda Morbalığı yalnız jandarma zoru de Zil, Kemalizmin her bakımdan giriş- tiği medeniyet mücadelesi nihayet Vermiştir. Cümhuriyet hükümeti yer- yerde, yirminci asrm devleti Bibi, bütün vazife ve mesaliyetleri İle, ve halkın sahibi olarak yerleşiyor. Osmanlı gazeteciliği kamusunda Dersim, âdeta Yemen gibi bir kelime İdi. Düşününüz, burası bir Türk ili- dir. Burada da halk yığınları ekmek- ten, işten ve sikündan gayri bir şey İstemez. İsmet İnönü hükümeti, en #onra onlara da sükün, etmek ve İş Bötürüyor: Kuvvet, terbiye, bayındır- lik, ekonomi ve ziraat adamları elele Vererek, bu meseleyi de cümhuriyet- Siler gibi halledeceklerdir, Biz ne bir tenkili, ne de bir sömürge Kakinciliği yapıyoruz: Cümhurtyet Msiztere iş, topruksızlara toprak, dev- yin görmiyen dağlara un, ÜL Şİ eek naransy sil ara ceza götürüyor. Bu bir kur- tarış kavgasıdır: Halka, yalnız yen haydutların deği., onu bu sürük- İtmiye mahküm bırakan bütün mah- Tümiyetlerin elinden kurtarmak Biltün dediklerimizi yapmıya im- verecek hazırlıklar tamam olına- vatandaş kanı döktürmekten, müddet sükün ve durluğa kavuş- Mak ümidini verdiğimiz halkı yine zor | baların keyfine ve zulmüne teslim *İmekten ne çıkardı? Tunceli inşa Plânmuzın içinde yerini atmıştır. Bir sene sonra onu da çalışan köy- leri, işlenen toprağı, tüten bacaları İ- Vatan birliğinin hakiki çerçevesi İe göreceğiz. Dünkü züfımız, or. “uyu, ziraat istihsalini, kültür cephe- *İnİ besliyen unsurları ile yarm, kur Yetimiz olacaktır. Anadoludaki mi Nisün vadettiği yurt birliğini, bütünlüğünü ve tamlığını bulandırır Bİbi görünen son pürüzlerden biri de suretle ortadan kalkıyor. Falih Rıfkı ATAY m — ———— ———— Dörtyol Civarında Kamyon Devrildi Adana, (TAN) — Payastan Dört- Yola gitmekte olan 290 teneke gaz Yüklü kamyon Yüzelli sayı köprüsün- | Mi geçerken köprü yıkılı Yon devrilmiş, içindekilerden hamal Mehmet başından ve muhtelif yerle» tizden yaralanmıştır. Tekaüt Maaşı Bekliyen' Malül İnhisar Memuru Zile (TAN) — Yedi sy kadar evvel ife esnasında attan düşerek Sol ğı kesilen ilçemiz inhisarlar ta- kip memuru Mehmedin tekaüde sev- İDE ait muamele henüz bitmemiş, vali malül para alamadığı için bü- Yük bir sıkıntıya düşmüştür. Meh- » kendisine bir an evvel yardım esini ve maaş verilmesini İste- ektedir, Aydında Çekilen Bir Piyango | Aydın, (TAN) — Hava Kurumu| PA Şubesi tarafından tertip edilen Yag so noter huzurunda çekilmiş, di Mumaralı bilete bir motosikle? mi Bumaralara da iıymetli hediye Gikmaıştır. Mpa arkadaşımız Vâ- lâ Nurettin, İstanbuldan Anadoluya göç etti, Karadeni- zin kıyılarında kendisine bir yurt kurdu. Yedi aydanberi bu- rada yı lu içlerini de dolaşan “Vâ.Nü,, birkaç gün için İstanbula gel- miş bulunuyor. Arkadaşımızla bu tetkikleri hakkında muhte- lif görüşmeler yaptık ve ilk gö- rüşmemizi geçen gün neşret- tik. Bugün de ikinci görüşme- veriyoruz. va .Nüdedi ki; — idealim, köylü piyeslerimi yüz binlerce, hattâ milyanlarca va- tandaşa seyrettirip dinletmektir. - Milyonlarca mı?,, Biz ki, bir şaheseri ancak Deş altı yüz kişi seyreder diye alışmıştık. yü. — Peki, bu kadar köylüyü bir arâya toplamak nasıl mümkün o- tur? — Bu seyahatim emnasında, işte bunu farkettim: Türk kasabaları. nm hepsinde, haftanın muayyen bir veya iki gününde köylüler pa- zer kurarlar. Bu pazar yerlerin. den başka hiçbir yerde köylünün toplu bir sekilde bulunması müm- kün değildir. Bilhassa, bazyvilâyet lerimizde, ezeümle Samsundan son ra şarka doğru Karadeniz sahasin- dü, her ev tarlanm ortasında oldu- Zu icin kAv denilen bir sav Aa mev cut degildir. Haydi diyelim ki; tar» alarım ayrı bir yerde, evlerin de küçük bir kasaba şeklinde toplu bulunduğu garp vilâyetlerimizde, vatandaşlar? temas için köylere girilsin. pe bahsettiğim ilk tip muaşeret ortanmda köylü. yü nerede bulacağız da ona fikri- 4 söyliyeceğiz? Fikrimizi söy- | zeyince İse, şehirle, medeniyet- cümhuriyet rejimiyle onların hiç bir mânevi rabıtası olamıyor demektir. Nitekim yoktur: Mektep her yerde mevcut değil, Gazete 0- kumuzlar, Sinema, radyo, konle- rans,.. Hepsi inşallah istiktalde 0- lur, çaresi buğunur, Fakat daha bugünden yapılacak birşey vardır! - diye düşündüm. - O da, Halkev- lerinin gösterit (yani temsil) kol- larından istifade ederek, köylüy&. bir nevi ortaoyunvari mevhum dekorlu, açıkhava piyesleri oynat mak! Ve aşılamak istediğimiz bil- gi ve düşünceleri bu piyesler Ve- sıtasile eğlen meraklı, heye- canlı vakalarla aşılamak..." Buo- lar yarım saat sürecek, binaena. levh iktisadi hayata ket yurmıya- caktır, Davul zurna önde, aktörler pazar yerine gelecekler. Halk, bir ceriber olacak. Ortadaki boşluğa, evveli pişekârla kavuklu, yahut Karagözle Haciyvat tarzında “Ha- cı baba İle okumuş” diye iki aktör çikacak. Birincisi kasketinin şem- sisiperini arkaya çevirmiştir. O günkü mevzu her ne ise, ona taal- İük eden köhne fikirleri müdafaa ediyor. Öteki, !sminden de belli ol- duğu gibi, hem köylüye hem şehir liye sempatik görünecek bir mad. di ve mânevi şekil ve gemaildedir. O da doğru fikirleri ileri sürüyor. Tekerlemelerle konuşuyorlar. Ne okumuş, kuru JA tan bıkıp, o Hacı babaya: “Anlaşıldı ki akim ermiyor. Lâf dinlemiyorsun, Öyleyse sana bir vaka göstereyim. Bakalım kim haklı! Gel şu ahalinin arasına ka- rış ta seyret!” diyor, Çekiliyorlar. Piyesin vakaları daşıyor. Ahalinin arasında bulunan aktörler, meclis- Jerde sıraları geldikçe meydana çı kıp sıraları bitince yine kalabalı- ğa karışıyorlar. Böylece oyun, sü- KÖY RABITA KURACAK YENİ YOL TÜRK KÖYLÜSÜNE "TİYATRO — GAZETE, LERLE BÜTÜN DÜŞÜNCELERİMİZİ ANLATABİLMEK MÜMKÜNDÜR Anlatan: -Wö& Nurettin Bugün yardun her tarafında Halkevleri, halk terbiyesile meşgul olurken, bizzat halkın temsil ettiği piyeslerden çok istifade ediyor rüyor. Eğer halkça anlaşılmıyan yeni bir mefhum olursa, Hacı ba. ba ile okumuş aralarmda konuşup izah etmiş oluyorlar. Keza, mev- zuda beş on senenin geçmesi icap ederse, yine bu şahıslar ortaya çi- kıyor, mükülemeye Eİrişiyorlar, Vaziyet anlaşılıyor. Tablatile, ne- ticede, Hacı baba kani oluyor, Bir daha mürtecilik etmiyöceğine da- ir tövbeler ettikten sonra, “inadi- ye” sinin şemsisiperini arkadan 5, De getiriyor. Piyes de bitiyor, Ak. Vörler davul zurna ile Halkevine dönerlerken, gelecek hâfta ayni yerde başka bir piyesin oynanaca- ğini halka ilân ediyorlâr. Her haf- ta Türkiyenin her Pazar yerinde bu piyeslerden bir tane oynattır. MAYyı gaye edindim... Ver sorduk : Demek birçok piyesler yazdınız? — İik programım otuz tir. Bunlarm beş tanesini yazdım ki İsimleri şunlardır; “Kan davası", “Büyücü”, “Cen. net Bu dünyadadır!” “Kirli çık”... Diğer yazacaklarım da bunlar gibi şeyler. Halka söy- lenmesi icap eden me kadar fikir ve bilgi varsa, hepsinin bir listesi. Bi Yaptım. Bunların en ehemmiyet sizlerinden birini söyliyeyim: Mes selâ Anadoluda bir eriek modası türemiş: Ayer pantalonunun Üstü. ne kisa çorap giyerek pantalonun altına takılması icap eden erkek diz lâstiğini meydanda, görünlür ola rak takıyorlar, Kimbilir hangi ba- zirgân yutturmuş ta bu komik &r- hık böylece tanmmüm etmiş. Da- ha da ediyor. Bunun bile aleyhin- de mücadeleyi benim piyesler va. sıtasile yapmak mümkündür. Ta- bit! bir piyesin bir pasajında: “fren £i sirayet eder!”, “Sıtma dere rüz- gârından değil, sivrisinekten ge - çer!” “Vergi vermezsen umum! hizmetler durur!” gibi söylenecek esaslı sözlerimiz vardır. Bunlarm kimi pek mühim, kimi ikinci dere- cede mühimdir, Kimini bir piyesin belkemiği, kimini de teferrüat o. larak kullanıyorum. Piyeslerin ta. mamile vakalı, eğlenceli, yahat ağ- Jatıcı olmasına, yani behemehal a- lkayı celbetmesine gayret ediyo- rum, Fakat hiç biri, propaganda cümlelerile halkı irkiltecek, itimat sizlik çölbedecek şekilde' değil... Mw arkadaşımıza bun. ları oynatabilip oynatamı- yacağmı da sorduk. O, şöyle de- vam etti! — Oynatabildiğimden dolayı çok mesudum. Doğrusu, şansım var. mış. Zira, dört ay kadar evvel, bu fikirlerimi Haber gazetesinde yazdım. Bir de “Kan davası" piye- sini de nümune olarak dercettim, Bunlar, Matbuat Umum Müdürü Vedat Tör'ün dikkatini celbetmiş. ASINDA Esasen kendisi de buna yakm mev gularla uğraşıyormuş. Köroğlu ter tibi halk romanlarının modemize edilmesini, kahvelere propaganda levhalarının o asılmasını düşünü. yormuş. Benim bu düşüncemle ve teşebbüsümle &endisininki arasm- da bir üslüp benzerliği olmuş. An- karada könüşmuşlar.. Beni çağır- dılar. Bu piyesler, muhterem Da- biliye Vekili Şükrü Kayanm da tasvibine erişti. Şimdi İstanbula nisbeten yakm ve köylüsü daha i, lerlemiş olan bir yerde tecrülbele- ri tamamlayacağım. Eserlerime son bir şekil vereceğim... im reğisörlük yapıyor ? — İşte bu noktada ikinci bir şansım oldu. Ertuğrul Muhsi- nin alâkasını celbettim, O Bursaya, bilhassa bu iş için gelecek; Bursa Halkevi muvafık düşmezse onun gibi yakm bir yerde bu piyesleri “monte” edecektir. Fakat Bursa Halkevinde çok kiymetli unsurla- rin mevcut olduğuna ve bu işin ilk adımını onların atacağına eminim. Ertuğrul Muhsinle mektuplaşmış- tık. İstanbula daha mufassal suret te bir bahsi kendisile konuşmak Üzere geldim. Bu sahne üstadının diğer bir sahne (stadı olan piyes muharriri Vedat Nedim Tör gibi teşebbüsüme zahir olması beni ce, #aretlendirdi. Keza, M. Zekeriya, Hasan Ali Yücel gibi münevverle. rimiz de, bu piyesler lehinde ma- kaleler yazarak beni mânen takvi- ye ettiler, Birçok dostlarımdan şi- fahen gayret cümleleri işittim. İş. te, şimdiye kadar topladığım inti. giriştiğim faaliyetlerin #bakışı manzarası... Bir de, “Ga- yatro” var: Micerret mef- humları, halk gazetelerindeki an. &nevi İngiliz, Fransız ktlıklarma sokarak haric! siyasetin Son vazi- yetini halka yine pazar yerlerinde temsil ettirmek, yali şekilde, dahili siyasete tasllük eden bir mevzuu da oynatmak mümkündür. Bir Ana- dolu seyahati bana gu arzuyu ver- di: Köylüyle aramızda bir mânevi irtibat vasıtası bulmak! Şimdilik Bulabildiklerim bunlardır. Memle - ketin diğer muıntakalarında seya. hatlere çikmak istiyorum. OÖnü- müzdeki senelerde hep gezeee- im. Bakalım ne neticeler alabile. m. İhtiyarlığımda tekattli mü geçirecek muvafık bir mem- leket köşesini de bu seyahatlerim esnasında kati surette tesbit ede- ceğim. OKUYUCU MEKTUPLARI Bir Malü'ün Şikâyeti Mehmet Paşa yokuşunda ofuran harp malüllerinden İrfan dün mat. baâmıza gelerek şunları anlattı: “— Ben bir ayağmdan mahrum bir malülüm. Buna rağmen evvelce Balıkpazarında seyyar balık pişirici- liği yaparak ve gimdi de Sultanahmet parkının arka tarafında ayakkabı bo- yayarak namusumla geçinmeye ça- hşiyorum. o Fakat her iki işide de belediye memurları beni ruhat bırak- madılar, Üstelik iş vasıtalarımı da kırıp döktüler. Sermayem olmadığın dan başka bir iş te yapamıyorum. Dün de Sultanahmet Parkınm arka. sında sandığımla ayakkabı boyarken bir Belediye memuru, zorlâ karakola götürmek İstedi. Yalvardım, yakar. dım para etmedi, Karskola gittik. Burada bir de zabıt yaparak ceza kes tiler, Belediye nizamlarna aykırı hiç bir hareketim yok. Olur olmaz yer- lerde durup kimseyi rahatsız etmi. yorum. Yasağa karşı da gelmiş de- ğilim. Boya boysyarak kazandığım üç beş kuruşla kendimi geçindirme- ğe çalışıyorum. Buna da mâni olma- ğa çalışmak doğru mudur?” . . Bigada Nüfus İşleri Ağır Gidiyor Bigadan yazılıyor: “Memurlarının azlığı yüzünden nü» fus dairesinin işleri ötedenberi aksak gitmektedir. Bu dairenin İşleri hele son günlerde bilsbütün daralmış, mu- ameleler, yıllarca işlense bitmiyecek bir şekilde birikmiştir. Kazamızm ye- İdi köyü yeni kurulan Yeriiceköy ka. zasma verilmiştir. Geri kalan 150 kö- yün birikmiş İşlerine bakan iki me- murdan birisi de başka yere tayin e- dilmiş bulunuyor. Bu yüzden, daire, büsbütün işe boğulmuştur. Münhal o- lan bu dı kâtipliğine bir an evvel Siyaset Dünyası: Von Neurath'ın Balkan Seyahati Londrada çıkan “Büyük Britanya ve Şark,, mecmuası, Alman Hariciye Nazırı vön Neurath'ın Balkan se; hati hakkında yazdığı bir makalede şunları söylüyor: Von Neurath, Yugoslavyada, mu- hakkak ki, çok iyi karşılanan bir mi. safir olmadı. Bulgaristan ile Macaris- tanda da, bir dereceye kadar eyni şe. kilde karşılandığı söylenebilir. Balkan güneşinin üniformalar giymeyi iş kence, resmi ziyafetleri tahammül e. dilmez azap haline getirdiği sırada Von Neurath'ın Balkan hacılığna çık masının hakiki sebeplerini bulmak çok güçtür. Maksat, Almanların ısrar ettiği gibi, bir nezaket ziyareti yap- maksa ziyaretin muvaffak olduğunu söylemek lâzımdır. Çünkü, hiç olmaz. sa resmi mahafil, Alman Hariciye Nazırıma nezaketsizlik göstermemiş- tir, Dört sebep Bu ziyaretin hakiki sebepleri hak, kında söylenenler şunlardır: 1 — Yugoslavya Naibi Prens Polün Londra ve Parise yaptığı seyahatin tesirine karşı koymak, 2 — Yugos- lavyayı, Peşte, Sofya ve Belgrattan mürekkep olarak vücude getirilecek müsellese çekmek ve böylelikle Kü, çük İtilâftan ayırarak Roma — Ber lin mihverine bağlamak, 3 — İktisadi meseleleri tesviye ederek Almanya, nım mamul eşyasına mukabil Balkan- dan iptidal maddeler temin etmek. 4 — Yugoslavyayı, ademi tecevüz paktı sayılacak bir muahedeyi imza, lamıya sevketmek. Bu ihtimalleri daha fazla uzatmak mümkündür. Fakat ihtimallerin birin cisi ve dördüncüsü, yani Yugoslavya Nalbi Prens Polün üzerindeki tesire mükabele ve Yugoslavya ile bir misak İ imzalanması ihtimalleri muvaffak. yetsizliğe uğramış gibidir. Dostluğa sadakat Yugoslavya Başvekili Doktor Sto- yadinoviç tarafından verilen ziyafet. te söylenen nutuk, samimi olmakla beraber Yugoslavyanm eski dostları" na karşı sadakati üzerinde durmuş ve yeni dostlukların eski dostluklara mü 'dahale etmemesi lâzım geldiğini ilâve etmişti. Von Neurath tarafından okunan resmi tebliğ tam bir görüş birliğinden bahsetmekle beraber siyasi döstluk. tan bahsetmiyerek iktasadi ve kültü. rel iş beraberliği ile iktifa etmiştir. Yugoslavya gazetelerinin mülhem ma kâlelerinin hemen her fıkrasında hiç bir paktm müzakere veya imza olun» madığı, ziyaretin iki memleket ars» sındaki siyasi münasebetleri değiş- tirilmediği anlatılmıştır. Endişeler Yugoslavyayı Sofya, Peşte müsels lesine çekmiye gelince; bu yoldaki te, şebbüsün bilhassa Prag ile Peştede endişe İle karşılandığı görülmüştür. Bu merkezler, yeni Alman kartalı ni- şanmin yalnız Mussolini, Ciano ve Sto yadinoviçe verilerek bu üç devlet ada mı ile Almanya arasında bir rabıta vücude getirilmesinden hoşnut olma" mışlar ve Yugoslavyanın eski ve siki — | dostlarının bundan müteessir olacak, larını ileri sürmüşlerdir. Anlaşılan Von Neurath'ın ziyareti iktısadi bakımdan muvaffak olmuş- tur, Resmi tebliğde birşey söylenme- miş olmakla beraber mühim iktıssdi meselelerin konuşulduğu anlaşılıyor. Yugoslavyanm harici ticareti süratle düzelmektedir. Okadar ki nisbeten hür bir ticaret sistemini iadeye im. kün hâsıl olmaktadır. Almanyanm Yugoslavyaya borcu Klering sayesin» de bir hayli düşmüştür. —— İkale valiliğinin nazarı dikkatini çek» İ menizi rica ederiz,, . Çengelköyünde Sivrisinek Çengelköyünde oturan o kariimiz Bay Vedat Sezer, bize gönderdiği bir mektupta diyor ki: — Burada Sivrisinek ve tahtaku. rusu bolluğundan çok sıkımtı çekiyo- ruz Halbuki Adada bu işin çaresi bu- lunmuştur. Geçen sene Heybelisdada oturuyorduk, Ora Belediyesi muhte Mif usullerle sivrisinekleri muntaza- © man imha ediyordu. Bu usulün Çen. gelköyünde tatbik edilmesi için aca» bu ne mâni vardır? Gazetenizle alâ kadar makamların nazarı dikkatini bir memur tayin edilmesi için Çanak. çekmenizi rica ederim.,,