5 Haziran 1937 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 4

5 Haziran 1937 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

TAN Mahkermelerde Xeçiyi Korkutup Yavrusunun Düşmesine Sebep Olmuş! Davacı, " Birkaç Y Getirebilir İsterseniz üz Şahit im,, Diyor “Meşhut suçlara bakan Sultanahmet Sulh Birinci Ceza hâkimi Reşit, dün çok garip bir yaralama davasına baktı. Davacı, Vasil isminde bir adamdı. Mahkemede başımı da bir iskemlenin ayağına hâkimin önüne yan yatmış ve dayamıştı. Arkasında bir tutam sarmısak vardı. Vasil, Afrika vahşilerinin hurma dallarından ör- dükleri serpuş gibi başına sarmısaklardan bir taç giymişti. Hâkim Reşit, ilk defa davacıya söz verdi ve: — Vasil anlat bakalım, davanız nedir? dedi, Polisi vuran sabıkalının muhakemesi Dün Ağır ceza mahkemesinde dört Ay evvel Sultanahmette (Karababa 'Türbe sokağında polis Hasan Basri- yi öldüren ve başka bir polisimiz. sabıkalı Nâzım n muhakemeleri- ne devam edildi.-Mahkeme salonu, gene hmeahımç dolmuştu. Celse açı- Ir açılmaz ilk dinlenen: şahit bekçi Şükrü, şunları söyledi ; “.— Sant 9,5 suları idi. Ağlıyan bir kadın sesinin İstimdadnı duy - dum. Sesin geldiği tarafa gidiyordum Ben Hasan Baasrinin evinin önüne geldiğim zaman içeriden vaveylâlar yükseliyordu, Bu aralık tabanca 8es- im, Kapı, arkasına kadar t elinde bıçakla dışarı ya fırladı. Bekçi Mustafa ile Hasan 'Nazimı yakalamak istiyorlardı. Fa - Kat, Nâzm Mustafayı yaralamıştı. Biz Hasanla beraber Nâzımı yakala- dık ve yere yatırdık. Nâzmm, elinde bıçağı bırakmıyordu. Ben sağ bileği- ne, Hasan gol bileğine bastık. Fakat, bu vaziyette bile Nâzım hâlâ bıçağı- mi kullanmak için çabalıyordu. Ha - #anın kolundan yara aldığını gördüm. Sonra parmaklarını açarak elinden bıçağını aldım. Ve kollarını arkasın- dan bağlıyarak karakola getirdim. Biz Nazımı yere yatırdığımız zaman o: — Salim, Salim, yetiş te beni kur- tar diye bağırıyordu. Bu Salimin kim olduğun! sordum. Cevap vermedi. Bundan sonra, merhum Hasan 'Basrinin üvey oğlu Irfan dinlendi. O, itiraz etti: — Bay hâkim, hâşâ, siimme hâşâ, ben hıristiyan değilim. Vasilliği kat- iyyen kabul etmem. Benim adım Os. man, babamın adı Faiktir, Suçlu yerinde de Belediye icra me- murlarından Haşan Basri vardı. Da- vacı Vasil, şikâyetini anlattı : | — Bay hâkim, bu zat, beni tam 32 yerimden yaraladı. Işte her tara- İfım sargılar içinde, Ben yaralandığı. m: aramıyorum. Bu zat, benim kıy. metli keçimi de korkuttu, Yavrusu- nu düşürttü, Ben onun sütiyle geçi- nirdim. Bu işleri yaptığına dünya ka dar şahidim var, Eğer getirdiğim şa- hitler kifayet etmiyorsa daha birkaç yüz şahit getirebilirim, Ben bu zat tan korkuyorum, Benim kanımı içe cekmiş, Sarmısaklı davacmın garip vaziye- ti ve mahkeme salonunda uzanışı dinleyicileri güldürüyordu. Mahke - mede gülmiyen ancak üç kişi vardı. Hâkim, suçlu ve bunları getiren po- lis... Üç gün evvelki müracaati Davaci, üç gün eyvol de Müddehı- mumiliğe müracaat ederek kendisini dört ay Büyükadada bir inde hap - settiklerini ve 2 bin lira parasını al- dıklarını söylemişti. O vakit te Vasi. lin üstünde 17 yara vardı. Ve kar lar akarak Müddeiumumiliğe gelmiş ti, Tabibi adif Enver Karan, bu ge- —— Mahkeme, suçluların o hapishane. den getirttiği sabıka kayıtlarmı o - kuttu. Nâzımin hırsızlıktan bir sene Altı ay, bir ay ve 6 sene olmak Üze- İre çekilmiş 'üç malıkümiyeti vardı. Salimin tehditten üç ay on beş gün, ve sarkmtılıktan bir ay mahkümiye. ti olduğu anlaşılıyordu. Şahitlerden bazıları gelmemişti. Muhakeme bu #ahitlerin çağırılması iyin tehir edil di, <w İki Yaralı — Çocuk Öldü alatta oturan oSinyora. 4 nın kızı $ yaşmdaki Ha- g mula evin üçüncü kat pence. resinden yere düşerek ağır su- g rette yaralanmış ve hastmne. 4 de ölmüştür. Müddelumumilik tahkikata başlamıştır. ge Saray kazasmın Çerkes kö- & yünden Bahtiye İsmhde dört & yaşında bir çocuk, kafasını & beygir teptiği için Şişli Etfal ç hastanesine kaldırılmıştı. Ço- g p Suk, dün ölmüştür. Tabibi adil Salih Haşim, cesedi muayene j etmiş ve gömülmesine izin geli İN aaa rip davacının akli vaziyetinde helendiği için Adli Tip işleri müşe- hedehanesine gönderilmeğini istemiş- ti Bu karar henüz infaz edilmeden davacı bu defa 32 yerinden yaralı ol- duğunu söylüyordu. Garibi şu ki, Ve sil Adliye binasını önüne kadar yü- İp, rüyerek geldiği halde kapının önün- de kendisini yere atmış, merğiven- leri sürünerek çıkmıştı. On iki şahit, Hâkim, mahkemeye gelen şahit - lerden 12 sini dinledi. Bunlar hâdise hakkmda hiç birşeğ bilmediklerini söylediler. Şahitleri ve suçluyu mah- kemeye getiren polis, bu şahitlerin nasıl getirildiğini şöyle izah etti : — Bay hâkim, bu adam kanlar &- çinde Karakola geldi ve Hasan Bas- rinin kendisini yaraladığını ve gahit- leri olduğunu söyledi. Sonra şahitle- rini göstermek için Aksaray pazarı- na gittik. Oradan gösterdiği şahitleri çağırdık, Mahkeme koridorunda daha bir -| çok şahidin bulunduğu anlaşılıyor - du. Hâkim Reşit, Vasilin yaralı m eski mi, yeni mi olduğunun Tibbi Aâlice tesbitine lüzum gösterdi ve muhakemeyi talik etti, 4 uma HARBİYEDE amy BELVU BAHÇESİ Bayan MUALLA ZAĞLAYAN Saz Hayet Ayrca: S.ATILLA Revüsünün venilikleri Radyo Cumartesi 5/6/1937 Öğle neşriyatı: 12,30 Plâkla Türk musikisi 1250 Havadis 13,05 Muhtelif plâk nöşriya &. 4 Son, Akşam Neşriyat: 18,30 Plâkla dans musikisi 10,30 Konferans: Doktor Profesör Fahiret- tin Kerim tarafından (İrade ve tel - kin) 20 Fasıl saz heyeti. 20,30 Ömer Rıza tarafından arapça söylev 20,45 Fasıl saz heyeti (Saat ayarı) 21,15 Orkestra 22,15 Ajans ve borsa ha - berleri ve ertesi günün programı 2230 piâkia sololar, opera ve operet parçaları 23 Son. SENFONİK KONSERLER 20,10 Lâypzip Senfonik orkestra, soprun, tenor, koro. 21 Varşova: Senfoni, (Zelenski, Moravski, Ekler, Zimanovski). HAFİF KONSERLER 6.45 Paris kısa dalgası: : Plâklaria sabah konseri. 10: Keza, 10.45 kezA.| 13: Keza, 14.45: Keza, 13.10 Bükre Plâk konseri. 15 Prag kısa dalgası: Srammel musikisi, 15.25 Orkestri solistler, 16,05 Prag kısa dalgasi : Balet müsikisi, (Mozart). 16.30 Pa- ris kısa dalgası; Orkestra ve şarki (Melle Nelli Freval), 18 Bükreş: As- keri bando. 1$ Moskova kısa dalgası Konser nakli, 18.45 Moskova: Kari şik konser. 19.10 Bükreş: Radyo or- kestrası. 19,30 Pesto: Radvo orkestra s1. 2035 Preg: Eğlenceli hafta sonu (Radvo orkestrasile), 20.45: Peşte kısı dalgası: Plâkla muhtelif parça- lar. 21.10 Kolonya: Şen hafta sonu proğramı. (Evsold orkestrası) 22 Stokholm: Klâsik danslar. 22 Brüno, rag: Askeri banlo. 22 Paris P. 'T. T. Eğlenceli yarım saat. 2220 Peşt Farkas Cigan takımı, 22.25 Prar kt- sa dalgası: Orkestra, solistler, 2245: Rükreş: Lolantadan konser »akli 23 Varsova: Klâsik musiki. 2820 Bel | srad: Gece konseri nakli İte: Opera parcaları (Uv 71620 ve baletler), 24 Münih: Eğlen celi vece musikisi. OPERALAR, OPERETLER 18,30 Roma kısa dalgası: Mascag- ni'nin “İRİS" operası. 19 Moskova ; Bir operet piyesini nakil, 22 Roma, Milâno: Opera piyesi, 22,30 Paris P, TT. T.: Operada verilecek piyesi na - kil. ODA MUSİKİSİ 2030 Bükreş: Tombulis triyasu. 2215: Lâypzig: Mandolin kusrteti, RESİTALLER 16,15: Roma kısa dalgası: Şarkılar, 18'Vârşöva: “Eksotik şarkılar (Arap, Japon, Hint, Acem havaları). 18,55 Prag: Alman şarkıları, 21 Paris P, 7. T.: Piyano sonatları (Eduard Lal 22.05 Prag kısa dalgası: Brahms Haydn (Piyano), 22,50 Viyano: Pi yano refakatile şarkılar ve Avustur- ya havaları. DANS MUSİKİSİ Varşova (plâk). 21,15: Bük-| reş, 22,05: Prag kısa dalgası, 23 Stok | holm. 23,20 Viyana, 2240: Moskova | kına dalgası. 23,35: Prag, Kolonya. | MUHTELİF l 17.45 Prag: Çocuklar için tiyatro. 119,30: Roma kısa dalgası, Arapça türkçe ve rumca musikili neşriyat. | 22.30 Lille - Limoj - Tulüz: “La Ten- tation” isimli dramatik piyes. 22.30 Liyon: “Une #oir hez Robespierre” İisimli piyes radyo tiyatrosu. | Tsk işleri | > İve 16 Nisan 1937 tarihinde 647 No: Üsküdar Askerlik Şubesinden: 1 — 333 doğumluların ilk yoklama. larına 14 Haziran 937 tarihinde baş. lanacak, iş bu tarihten itibaren Oher haftanm Pazartesi — Çarşamba" — Cuma günleri saat dokuzdan on ikiye ve öğleden sonra saat on üçten on yediye kadar devam olunacaktır. — İşbu doğumluların birer fotoğ. raflarile ve nüfus tezkerelerile birli te şubeye müracaatları, gelmedikleri takdirde haklarmda kanuni muame. le tatbik edilecektir. ISTANBUL 5 NCI NOTERLİĞİNE Erzurum ve havalisindeki alacak. larımın tahsili maksadile dairenizin 25 Kânunuevvel 1930 tarih ve 1371/ 402 numarasiyle Erzurumda mukim Alemdar zâde Muammer namına u- mumi bir vekâletname tanzim ettir- miş idim. Bu tarihten bir müddet son ra aramızda hâdis olan ihtilâf dâva- ya müncer olmuş ve üç senedenberi | gerek Muammer ve gerekse biraderi Dursun aleyhine tâkibat yapmakta bulunmuşumdur. Şu vaziyet aramız - daki itimat ve emniyeti kölinden selbetmiş olacağından artık sıfatı ve. kületinin dahi kalmıyacağı tabildir. Ikinci defa bundan bir sene evvel Dur sun ve Muammer aleyhine İstanbul inei icrası vasıtasiyle yirmi bin Ji- ralık senedi resmiye istinaden takip yaptım. Vaki itirazları merci hâkim. liğince reddolundu. Merci kararı be- rayi tebliğ Erzurum icrasına gönderil di ise de evrak kaybedildiğinden Müddeiumumilik bu bapta tahkikat icra etmektedir. Bilâhara nushai sa- niyesi tebliğ olundu. Borçlular merci kararını temyiz ederken, Muammer yukarıda yazılr"umumi vekâletname- yi Erzurum noterliğine ibraz etmiş | ile Erzurumun Aşağı Hasanı Baari mahallesinde Hüseyin oğlu Halili na- ima vekil naabı tâyin eylemiş ve Ha hil dahi borçluların bu borcunun mah- subunu icra ettiğini beyan suretiyle bir takım vesikalar tertip ve tasniğ| ederek işbu bileli itilâflarını gösteren varakaları tanzim ve lâyihal temyizi yelerine rabtetmek cesaretini dahi göstermişlerdir, Alâkadaran hakkın- da hertürlü dava hakkımı muhafaza tın ilânına zaruret hâsil olmuştur. Ii Alemdar zade Muammer ve kardeşi Dursunla dört, beş seneden- beri hali ihtilâf ve davada bulunmak- tayız. Alemdar zade Muammere ev - velce verilen vekâletname fiilen hü- kümsüz kalmış ve emniyetim dahi pi- hayet bulmuştur. Bu suretle kendi le- hine ve menfaatlerine ve benim aley- hime istimal etmeleri sıfatı vekâletle kabili telif olamıyacağı müstağnii ar- zi izah bulunmuştur. 2 — Fiilen münazil ve hâli husu- mette olduğunu bilen Muammer sui- niyetle hareket edip başkalariyle hi- leli itilâf yaparak kendisini ve karde. şini borçtan kurtarıp alacağımı teh- likeye sokacak harekette bulunması sıfatı vekâletle kabili telif olmadığı kan kardeşi; — İl 5.868.937 TRUF eğri ulra EN lm mk ie i HALKEVLERİNDE isemaseseze Kadıköy Halkevinden: Ki Halkevinde bir Halk Bandosu ik edilecektir. Bu heyete dahil Og ve derslere devam etmek istiyenl gersit ve programı öğrenmek ii hergün saat 14 ten 16 ya kadar Memurluğuna müracaatları. Yüksek İktısat ve Ticaret yekteti Mezunları Cemiyetinden: Hazir 12 inci Cumartesi günü saat 14“ ii Beyoğlunda Halkevi binasmdi 9! lacak olân törende İstanbuld& nan bön mezm aradaşları” hazır bulunmaları rica olunur. Açık Teşekkür Yakacıkta vefat eden sevgili reisimiz (Hulüsi Net) in cena rasimine gerek bizzat iştirak “a gerek telgraf ve mektupla tasi? ya bulunan bütün dostlarımıza ve 9 sa o acı günümüzde yardımların ay düğümüz muhterem Yakacık bilg. ayrı ayrı teşekküre tesasürümÜZ ni olduğundan bu şükran bori zun muhterem gazetenizle tebliği” leriz. Oğlu: Hilmi Net, Kardeşi; Zİ ten, Eşi: Şükriye gibi cezal mesuliyeti dahi istilzar © mektedir. 4 3 — Alemdar zade Muammeri9 fatı vekâleti kalmadığı ve bu vek$ nameye istinaden emsali misillâ pacağı herhangi bir muamelede e suliyet kabul etraiyeceğimi ve yağ e. işlerden bir güne hukukumun mü essir olamıyacağını ve yakamnş e a hangi bir muamele ve ikrar! beni sam edemiyeceği ve huzuru Kü hiç bir kıymeti olamıyacağı v9 kalarma vermiş olduğ di dahi hükümsüz bulunduğu ve bU. rikle beni temsil edecek ve sleyhi ikrurda bulunacak kimseyi kabül miyeceğimi ve hepsinin azil olun ğunu beyan eder ve miinezil bül duklarının Alemdar zade Musm ve Hüseyin oğlu Halile tebliği ile Vİ raber bir nüshasmın dahi Ersu. noterliği marifetiyle Erzurumdâ ” teşir gazete ile de ilân edilmesi ve nmda Erzurum noterine tebliği ayn) zamanda keyfiyetin Istanbul &” zateleriyle ilân edilmesine delâlet yurmanızı rica ederim. Karakin Atamys? Diye elinin tersini gösterdi. Sonra Erdene baks- rak: gi — Sen bunlara bakma! Bunlar edep erkân nedir bilmez oldular, Nerde i6e beni deccalin ümmisi diye iftiralıyacaklar, Bir iki genç kız, birkaç kadın, bu muhavereye, koca kestanenin arkasından dinliyerek gülüşüyor - lardr. Bir köylü onları gördü ve Cebeye bakarak: — Baksana! dedi. Artık şu arvatlar, kızanlar bile Beni zekliyor. İ, Cebe koca kestanenin tarafına bakmea gülüyor İİ — Ulen, nişadir geftaliler! Ne gülüp duru- yorsunuz? Burada ayı mr oynatıyorum? U- ler fikir fikir güleceğinize kocalarınızı düşünseniz! Innallahimaassabirin! Töbe yarabbi! Sıcak günde a- damm kellesinden syaş çıkarıp durmayın! Gördün mü işte! Böyle böyle hep kocnları muharebede ölür. ler. Ağaları sakat kalır. Ammileri kör olur, gidenle- ti gömez, bunlar hâlâ gülerler. Yüz otuz beş asker verdik. Doksan üçünün şehitlik habarı geldi, On dör düdes et kalmış, — N *japsmlar Allaha tevekkül ediyorlar. Ağla- #inlar mı? ” Kestanenin arkasından kıvrak bir kadın sesi geldi: — Allah, millete, yurda zeval vermesin! Ne yapa- um, şehit oldise, İrakı şarap içipte dalaşta ölmedi , Bundan cesaret alan diğer bir kadın, örtmesinin kenarını ısırarak sesinin titrediğini belli etmek iste- miyordu: : — Ii oğlun şehit düştü, sen ağladın mı? — Vay! gelin! Sende mi? Bu son sözü söyliyen kadın, Cebe kâhyanm küçük gelini idi. Bu sefer Mehmet kâhya, çayır üzerinde iki dizine kalkıp çubuğunu uzattı: — Eh... eşkolsun avratlar! Beni matettiniz gitti. Ne yalan söyleyim, bütün lâflarmız doğru. Hepsi haklı!. Gülünüz be! Gülünüz, eğleniniz ! Bana bak- mavmız! Doğru dediniz. Ne olmuş ki. Tanrı Türke —No.2— zeval vermesin. Biri ölürse bini doğar. Amma sen yok musun sen! Diye, kendisini kızdıran köylüye baktı: — Hep bunları sen yaparsın! Beni kızdırp kena- Ta çekilirsin. Ne diyeyim oğul! Güdük Mustafa yok mu işte, onun arvadı gibi bir arvada düşmeliydin de.. Erden söz karıştı: — Sahi Mustafa Ağa nerede? — Nerede olacak? eskerde.. Onun hikâyesi bile var, Ondan ötürü buna söyledim, Ve hikâyeyi anlatmıya başladı: — Geçen yıl, seksen dokuzluları çağırdılar. Mus- tafa da sürgünden yatıyordu. Karın hiç tutmuyordu. Askerliğe hastalıkla dizanterisi derler, işte ondan koca Mustafa saman çöpü gibi kalmıştı. Hekimlere arzihal etmiş, demiş ki iyi olayım da giderim. Ar vadı bunu işitince kapıyı açmamış. Sen arvadı tanır- sın, hani ber hafta size yumurta getirirdi, Dalak Hasanm kızı Fadime. Işte o, Demiş ki Mustafaya;Sen eskerden kaçıyorsun! Bizim soyumüzda eker kas çağı yok. Ya gidersin, ya kapıyı açmam! Aman ar. Yat, zaman arvat demiş Mustafa, para etmemiş. Sonra şubeden gidip sormuş, sahici hasta olduğunu Öğrenmiş te kapıyı öyle açmış. Mustafa içeri girince bir hafta ona sıcak küllü su içirmiş sonra hadi artık, sapasağlam oldun, barsaklarm yerine geldi, arş es kere! Diyirvermiş. O gün bugün Güdük Mustafa Ça» nakkslede. Ne habar var ne mektup. Köylünün biri yine sataşmıya başladı: — Öyle Ya! Sen gitmedin, şimdi atıp tutaram. Diğeri ilâve etti. — Mustafanm mirasına konacak ta ondan, — TAhavle velâhavle, velâhavle ilen git işine! Sen bunlara bakma! Bunlar azmış. Burada durulmaz, gel seninle kozalığa gidelim, böcekleri de bir gör. Hem orada birer sede kahve de içeriz. Hepsi kalktılar, Erdenle Cebe kâhya önde diğer. leri arkada ipekaneye doğru yürümiye başladılar. Çeşmenin başmda bir iki yörük kızı, develerini su- luyordu. Erdene yabancı olmıyan bir gözle bakıp gü- lümsediler. Erden kızlara iltifat etti: — Kolay gele bactlar? — Allah razı olsun! Sonra Cebe kâhyaya sordu: — Bunlar hangi âşiretten? — Sarot. — Onlar daha göçmediler mi? Kızlardan biri söze karıştı: — Hâzıl daha kalkmadı. — Gül Beküm ne yapıyor? — Iyidir, yaylada oturup yatır. Gül Beküm, Sarot âşiretinin başkanı idi. kocasi altı yıl önce ölmüştü. Başkanlık kendisine kalmıştı. Bu âşiret, her sene kendi namlarile ânılan yaylaya ge lirlerdi Erden, babasmın Sarotlarla akrabalığı olduğu nu hatırladı. Hattâ merhum babası, Gül Beküm ile . Relsleri Çetin Bey hasta iken, AP bas Efendiyi çağırtarak vasiyet etmiş: — Ocağm Sağ kaldıkça, âşiretimi, ylgar budunu şerrinden sen sakla! Yılgar budun, mütereddi müt# fessih halk demekti ve âşiretler bu namı, kasaball ra, şehirlilere verirler, Kan kardeşlik pek mühim bf şeydi. Vaktile bu, büyük merasimle icra edilmi; Bey çadırında toplanmışlar, Çetin Bey döşeğinde dOğ rulmuş, İhtiyarlar diz çökmüş ve genç kizlar give” durmuş. Abbas Efendiyle Çetinin karısı, yanyana © turmuşlar, kadm yüksek sesle Abbas Efendi merhW* mâ sormuş: — Sen benim kan kardeşim olur musun? — Olurum. — Dünyada, ahrette? — Olurum. Sonra Abbas Efendi ayni suali kadma tekrar © der, Gül Bekim de ayni cevabı verir. Bunun üzerin? ikisi de ceplerinden birer çakı çıkarırlar. Abbas fendi kadmın şahadet parmağının ucunu çizer, K* dm da, Abbas Efendinin ayni parmağını biraz kese” İki parmağın ucunda kırmızı ve iri birer kan damlâ$i birikince biribirinin elini tutarlar ve ikisi de bir Zızdan: — Güneşin, göğün ve suyun hakkına.. Bugün ic9 ve yarm İçin. ölümden sonrası için. şimdiden 500” ra kan kerdeşiyiz! Ve kisi de parmaklarmda kan damlalarını emer” ler. Aşiret başkanı: — Allah size ve cemi cümleye yardım etsin! Dedikten sonra evvelâ Abbas Efendiyle Gül B* küm sohra Abbas Efendiyle diğer erkekler kucak * laşırlar.O zaman iki delikanir ellerinde birer buhur” dan olduğu halde çadırdan girdiler. Önce birer tW” tam siyah barut yakılarak kokusu etrafa yayıldr, 0” dan sonra ardıç, öd, anber yakıldı. Birer yudu” kısrak sütü içildi. Bu süt, Aşiretin uğur olarak besl€ diği ve hiçbir işte kullanmadığı duru bir kısreğ"” idi. (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: