—- 4.6.9857 TAN TAN namına Sovyet Rusyada dolaşan muharririmiz Suat Derviş yazı- DENİZCİLERL BASBASA Karadağ Prensi BARİ larını göndermiye başlamıştır. Suat Derviş sizi İstanbuldan alacak, Sovyetleri dolaştıracak, ve sonra İranı gezdirip gösterecektir. Tatlı ediniz. ve bedava bir seyahat yapmak isterseniz Suat Dervişi takip ODESA YOLUNDA Yopurumuz on ikide kalkacak tang, Göt altı oldu, hâlâ rah- iç dayız. Üçtenberide vapurun iade bulunuyoruz, Ve bizimle ay- Bi Vapurda seyahat edecek Çinli ha ArIRIN vize muamelesinin ta- Mamlanmasnı bekliyoruz. uş Vi Bâyet güzel. Galiba de- > #akin olacak, Vapurda yolcu 0- ue Seyahat edenlerin emen hep aye Dt Birliği tebaaları.. Benden Bi bir de Türk bayanı varmış. Konu ivertede duruyorum. Hem A8uYor, hem de gözlerimle rih- rine dizilmiş hacıları seyre- Tüm. Çekik gözlü, sivri sakalı di acik kemikleri çıkık bir ihtiyar nji belki son kalmış olan Türk pa *8 Üstü yabani çiçekli siyah onlar alıyor, İki kollarını rıb- caddeden ayıran parmaklık. tokağa doğru uzatmış. İlerde ya eker Üstünde oturan beş kişi- kaynat Etup semeverlerinde çay tıyorlar. Haçta giydikleri be- ayaş amları hâlâ sırtlarında ta- An Üç kadın, siyah peçeleri yü: â, »* inik olarak heybelerin üstün dile 1, iridirlerine sokulmuş oturuyor diyo im lculandan biri söylüyor ? * N *— Bu kadmların üçü de irin ortağı imiş. Kocaları şu İyar haçı, ma fesli, kürklü paltolu İF Çocuk. Hacıların en genci, Moderni. Mütebessim bir yüzle larmın “telâşir telâşlı ko- vap yaar seyrediyor, Kendisi hiç a ket yapmadan bir yığın » Üstünde dinleniyor. 28 muamelesi biten her aj Averini, çaydanmı, hey ven Birtlayınca geminin mer- rinden yukarı trmanı- Mi Şalarm içinde zenginleri, hi, , Sâllileri ve gene hacıların den, Bİ görerek yolculuk &- Vür. Çenesinin altından hip kill ve saç gibi yumuşak Mağ tutamı fırlayıp Yaşlı, tasına kadar uzamış olan Beyhek, bir adam bütün hacılarm tini taşıyor. En fakirleri o ak herhalde, Yapa, üm boşandıkça vap Kişi oluyor. He Din Üstüne istif oldu. Hac mi yerlerine pek çabuk yer- * Yukarı çıkanlar içinde ke- Bi çı SAY İçenler, ötede çizmeleri- Tip namaz kılanlar, sandığı- Meg eştirdiği top top kumaşları hm, Ailârma göstererek memnun er Zülenler var. ta be hacı da vizesini aldı. Sırtın. besi merdivene asıldı. “la, Apurumuz bir Sovyet vapu- Yap, Fu. Çok güzel, çok temiz bir Ak, *le yiyecekleri pek bol. evvel ye daba sofraya oturmadan i Vapurda yolculuk eden yeli maze tanıştım. Kibar, ter- Şok kültürtü'bir İstanbul in kendimi vapurda ve hin Yolculukta daha az yalnız Yorum. Bema ada bizi yanyana oturttular, türkçe konuşabiliyoruz. zimle seyahat eden yol- tin, Gören z bizim dilimize bi- te be deği olan insanlar pek akat, bi Birinci seyi tinei mevki yolcuları, hep be- ce #ofradayız. Büyük yemek un bir kenarmdaki yuvar. za lârm birinde üç hacı biz- oturuyor. Daha kenarda ikinci mevki yolcusu Olan » Yaşlı " Mek yi > sn kadınla iki kızı ye- Hep yazi Yapırunda da servis di- > rda olduğu gibi. Yak diye m garsona “Gar Ye hitap edilmiyor, “Tava Yoldaş” deniliyor, On- pre rig” Suat Derviş larda yemek dağıttıktan sonra karşınızda sigaralarını içerek dolu şiyorlar. Bu vapurun huzusiyetlerinden birisi de seyyahların merasimden tamamile âzade oluşları, Meselâ, masanm tâ başında güzel bir kadın tombul bir bebekle beraber otur - muş, Kucağmdaki bebeği mütema diyen ellerini uzatıp çatalı, tabağı tutuyor, bağırıyor. Elini yemeklere uzatıyor. Bir Avrupa vapurunun birinci mevki yolcuları arasmda ç0 cuğumu kucağında tutarak yemek yiyecek bir anneye pek nadir rast gelinir zannımdayım, Koca vapur - da bundan bagka nazurı dikketimi- zi eelbedebilecek hiç bir başkalık yok. Yolcular aralarında ekseriya rusça konuştukları için şöyledikle- Ti şeyi anlıyamıyorum. ava benim için pek serindi. Kamarotu çağırdım. Rus - çadan başka yalnız ingilizce konu- suyor. Kendisine pek müşkülâtia üşüdüğümü anlattım ve kalöriferi açmasını rica ettim. “Olmaz!” ce- vabmı aldım. Sebebini sordum. Ba- sit! Üşüyen yalnız benimi. Halbu- ki benim kamarama hararet gelme- 4i için evvelâ koridorun başmdaki büyük anahtarı çevirmek lâzım - mış, Orası açılmeca koridor rsina- cak, koridor ısinnca da herkes ra- hatsız olzcak. Umumun rahatını korumak için ferdin fedakârlık et- mesi icap ediyor.Bu mantığı kabul ettim, Benliğimin, hodbinliğimin İlk isyanını susturdum: “Herkes serin uyusun” diye o gece üşlüye - rek yatmağı göze aldım. Fakat bu fedakârlığım bana pahalıya mal ol- madı, Kalm bir battaniye getirdi. ler. İki kat edip üstüme örttüm ve sabaha kadar hiç üşümedim. #rndeniz, ne kadar ma- K Yil. Ona kara ismini ve rirken ne kadar bühtan etmiş- ler. Martiler bu gök rengi sula- rin üstünde ne hoş kanat girpi- yorlar. Geminin içinde sessiz bir huzur var. Arada bir, çocuk Jar konuşuyorlar, o kadar. U- zun bir İskemleye uzandım. Gü neş yüzümlü, kollarımı yakıyor. Karşıda gölgede oturan iki ka- dın kitap okuyor. Geminin bur- nunda, güvertede vücutlerinin üst kısmı çıplak tayfalar güneşe yat mışlar. Sol elinin üstünde bir çapa resmi bulunan geminin kumandanı yanımızdan geçti. Yukarı çıkıyor. Gözlerimi tam örtmüştüm, Birisi bana : — Tavariş, diye seslendi.. (Sov- Yet vapurundayız. Burada hepimi - ?e Tavariş diyorlar). Gözlerimi 86- tım, karşımdaki kamarotla gene bü Yük bir müşkülâtla anlaştık. K2$ Parça eşyam olduğunu soruyor. “Uç parça” olduğunu söyledim. Gitti, Yarım saat sonre uçlarıms birer sicim geçmiş olan üç kartla geldi. Bunların üstünde benim i8 * Mim ve kamaramn numarası yazi E. Bunları valizlerimin üstüne 88 - mamı söyledi, Gemiden İnerken lâ- zim olacakmış, hamallar için. Sözünü dinledim. Kamaraya iner İnmez bu kartları valizlerimin kul Puma geçirdim, &ce çok karanlık. Ufukta büyük bir ışık göründü. Fener mi? Yüdiz mı? Yıldız olacak, Hayır fener, “Odesa gözüikmeğe başladı” di - yorlar, Odesa! Nihayet Sovyet Birliğine geliyo- ruz. Dünyanm altıda beşinde bulü- nan iktisadi ve sosyal usulleri ta- mamile terkederek dünyaya yeni bir düzen getirmek istiyen ve dün- yanın altıda birini bu İsteğin ta - hakkukuna tecrlibe sahası yapmış bulunan Sovyetler Birliğine... Kalbimde bilylik bir tecessils var. Acaba bu Ülkeyi nasıl bulacağım. Şimdiye kader muhtelif Hisanlarda onun hakkında lehte ve aleyhte © kadar çok şeyler okudum ki., Bun- larm hangisi doğru7 Ne göreceğim Yolunda mekli deniz yarbay Ali Rize anlattı: — Bir zamanlar, “Medine, adlı bir vapuru- muz vardı. Ben, bu vapurun hesap memur muavis ni idim. Gemiyi, son yaptığı bir seferden dönüşte Hali- ce soktular. Esaslı surette tamiri lâzım gelmişti. Güvertesine varıncıya kadar baştanbaşa bozdular. Öyle ki, koca Medine vapuru kaburgadan ibaret kaldı. Gemide en Aşağı üç aylık tamir işi olduğunu, şöyle bir göz atmakla herkes kolaylıkla tahmin edebilirdi. Tersane fabrikasının önünde, “Palamarbent,, vaziyette duran bü İhtiyar gemiye, bir sabah; bek- lenmiyen birtakım ziyaretçiler gel AAmiraller, yüksek rütbeli deniz zabitleri filân... Biz, bu ziyarete bir mâna veremiyerek; “Ne var? Ne oluyor?,, diye soruşturmalara başladık. Arası ladı — Medine vapuru, Karadağa gi. diyor! Sonra, kulaktan kulağa ya. pılan fısıldaşmalardan şunu öğren. dik: — Medine vapurunun Karadağ prensini, Bari limanma kadar gö. türmesi İçin “iradel seniye,, sadır olmuş. Bu harap gemi, birkaç gün içinde, bütün hazırlıklarmı tamam yarak İstanbuldan hareket ede- cekmiş. tarihlerde, —315 yılı — Bahriye Naziri olan Boz- candalı Hasan Paşa da bir aralık gemiye gelince, şaylalar tamamile gerçekleşti. .. Padişahın o iradesini mutlaka yerine getirmek lâzımdı. Fakat iradenin yerine getirilmesi demek, geminin en az üç ayda bi- tecek tamir işinin, üç güne sığdı - rilması demekti, Bu harika, nasıl mümkün olabi. lecekti? Biz, aramızda münakaşa, larla vakit geçirirken, arka arka. Ya, birçok kömür mavnaları, ge. minin bordasma yanaşmıştı. Şaşılacak şey... Bütün makine aksamı bozulmuş, bütün teçhizatı sökülmüş olan Medine vapuru diden kömür alıyordu? Arası çok geçmeden gemide hummalı bir faaliyettir başladı. Yüzlerce tersane İşçisi, bu tahta parçasının üstünde karmcalar gibi çalışıyorlardı. O gece, ertesi günü; dah ertesi gün ve gecelerinde, dus Tup dinlenme bilmeden, faaliyet de vam etti. Geminin boyanması kalmıştı. Söz verilen saatte İşlerin bitmiş Mas: için, geceleyin fenerler & rak, gemi baştanbaşa boyandı. Hat İt, Karadağ Prens ve Prensesinin istirahat edebilmeleri için, kama- ralarda bazı tadilât bile yapıldı. Ve onu gördükten sonra ne düşü neceğim? Memleketimde ban komşumuz Sovyetleri sevmeği öğrettiler. Ta - rihin ayni yakın devrinde talihleri biribirine çok benzemiş olan bu iki memleketin içinde bu sevgi zanne- diyorum ki hududun hangi tara - İmda olursa her vatandaşın kalbin- de yerleşmiş.. Onun için ben bura- ya görmek, anlamak, sevmek ve kendi memleketini sevdirmek iste- yen bir insan olarak gidiyorum. Sovyet memleketine giren bir Türk gazeteci ile bir Avrupalı gazeteci - nin ayni hislerle mütehassis olma- sı galiba kabil değil, Ufukta ışıklar pırıldamağa baş - Tadı, Denizin içinden yavaş yavaş bir ışık perdesi yükseldi. Odesanm ışıkları! Ve bu taşlı pullu perde uf- kumuza asıldı. Sahil bir donanma günü slslenmiş bir şehir gibi yanı. yor. Yolculardan biri yanıma yaklaş- ti: — Odesa! dedi.. Kolumdaki saate baktım. Gece yarısını bir buçuk saat geçiyor, çok geçmemişti. Gemide, bir şayiş dolaşmıya baş- grezeserennn ş Yazan: İ Selâhaddin Güngör eaeeasesese 1 Karadağ Prensi, eski üniformasile Bir Cuma sabahı idi. Buks- dar acele tamir edilen Medine va- purunun hareket saati gelmişti. Köprülerden açılırken, bu işlerin nasıl başarıldığına eh geniş mâna- sile şaşıp kalmıştık. Ha... Şunu da söylemeyi unutmıyayım: Bu kadar telâş arasmda, Medine vapurunun adını değiştirmeği de unutmamış- lardı. Medine, gibi mukaddes bir şe - hir adımı taşıyan geminin bir Hiris- tiyan Pernsinin emrine tahsis edil. mesi münasip görülmemiş olacak ki, “Medine” levhası derhal kazi- narak yerine Marmara adı yazıldı. g” Medine, lâhik Marmaâa- ra, henüz boyaları bile ku- rumamış olduğu halde, Beşiktaş önlerinde, Karadağ Prensi ile mai- yetini beklerken, bir takım mav- Dalar gemiye yanaştılar. Bu mav- nalarda neler yoktu bilseniz: Yüz- lerce kuzu ve koyun, kafesler do- Tusu bıldırcın, keklik ve güvercin.. 6 - 7 dana, sonra sepet sepet mevsim yemişleri... Küçük sandık- larda Rusyanıı bavyarları, ay- rıca bir mumhane sandalı içinde, hatıra gelebilen bütün içkiler... Gsyet iyi hatırlıyorum: İçki Eski Karadağ Prensesi Nikita leri soğutmak için yalnız (6) bim okka buz getirilmişti. Ağustos ayı içinde idik. Prens, yollarda sıcak viski içecek değildi ya... Derken, efendim gemiye, bire lafranga muzika takımı, ardmdan bir de incesaz takımı yerleştirmez- ler mi?.. Ooh, gel keyfim gel. Sözün kısası, Prensi eğlendirmek için hiçbir vasıta ihmal edilmemiş» u. Prens te, vapura milli kıyafeti olan sırmalı çepkeni ile geldi, O da, Prenses te pek keyifli idiler. Ab - dülhamitten, birçok kıymetli hedi- yeler âlmüş olduklarına Şüphe yuh» tu. ; İkindiye doğru, ovâpurumuz, Prensi selâmlıyan top sesleri ârâ- sında Beşiktaş önünden hareket etti. İzzettin vapuru da, bize re fakat ediyordu. i Prens cenapları, geceyi kama « rasında geçirdi. Fakat ertesi sa. bah, gayet erken kalktı. Ve ilk işi incesaz takımımın hoş bir alaturka, hava çalmasını “irade,, etmek ole du. İncesaz, sabahi makamından bir fasıl geçerken, Prensin, neşe « sinden ağzı kulaklarma varıyor. du. Fasıl bitince, hanende ve 8â- zendeleri, huzuruna çağırarak, hep sini ayrı ayrı taltif etti, Prenses te Türk musikisine pek meraklı idi. Kart koca, beğendikle» ri şarkıyı, birkaç kere üstüste çaldırır, sonra aralarında Türk musikisinin üzerlerinde yaptığı tes siri görüşürlerdi. Yemeklerde, yale nız orkestra çalmırdı. i © hiyrl (konfor) unu tamam lamak için, gemiye, o t- rihlerde heniz teammüm etmemiş olan bir sinema makinesi getirmiş» ler meğerse. Derhal ambarın üzerine beyaz bir. perde kuruldu. Makine işlemiye başlaymea, hepimizde bir sevinç... Sinemayı ömrümüzde ilk defa gö- rüyorduk. (Arkası var) Zilede Halkevinin Verdiği Konserler Zile, (TAN) — Halkevi ar şubesi konserlerine devam ediyor. Haziranın birinde yeni bir konser verilmiştir. Şube başkanı Yakup Serezli ile de- lege Ahmet Bilgin ve Cemal, çocuk». ları musikide yetiştirmek için büyük bir gayret sarfeylemektedirler, T Zilede Çocuklara Yardım Zile, (TAN) — Biten tedri ssene- inde bura mekteplerindeki fakir ço cuklara elden gelen yardım yapılmış bir. İlk okullar himaye heyeti 60 çor. İcuğu giydirmiştir. Çocuk esirgeme ku rumu da her okuldan sekizer çocuğa tir.