16 Mayıs 1937 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8

16 Mayıs 1937 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ir zamanlar zengin bir Ve“ car vardı. Bu tüccarın üç kızından en küçüğü çok güzeldi. Bu kadar güzel olduğu için onu evde ve dışarıda herkes “güzel” diye ça Zurmdı. Gitgide asil ismi unutulmuş, adı “Güzel” kalmıştı Bu kızın huyu da pek iyi hdi, Her kesin iyiliğini ister, herkese yardım | ederdi. Bunun için onu sevmiyen yoktu. Kardeşleri onu pek kkanır- ard. Bir gün tüccar başka bir memleke te gidecekti. Kızlarıma o memleket ten ne istediklerini sordu. Büyüğü inci istedi, ortanca elmas istedi, Gü- zel de yalnız bir gül istedi. Babaları iki büyük kızın İstediği elmasla inci- leri uldı. Fakat küçük için istediği gibi güzel bir gül bulumadı. En sev- gili kızının istediğini yapımadığına gok üzüldü. Ve varmadan yol üzerinde gü- zel bir bahçede bir gili fidanı gördü. Üstünde tam Güzelin istediği renkte güller açmıştı. Tüccar bahçeye dal. di. Bu fidandan bir gül kopardı. Fa- kat tam kapıdan çıkacağı sırada İn- san elbiseleri giyinmiş bir aslan Yolunu kesti. Pençesini omuzuna koy ön — Dur, dedi, gülümü koparıp ne- reye gidiyorsun ? Benim bahçemden giçek koparanlar, diri diri parçalanır. Jar bunu sen bilmiyor musun? Tüccarn ödü patlamıştı: — Hayır efendim, ben bu bahçe. Bin sizin olduğunu bilmiyordum. Bilsem girmezdim. Diye kekeledi. Aslan — İster bil ister bilme, Mademki bir defa içeriye girdin, bir gül kopardm mutlaka parça parça, edileceksin. dedi. Zavallı adam korka korka — Ben et- tim sen etme aslan. Ne dersen yapa- yım canımı bana bağışla. Ben bu gü- Mi kendim için koparmadım. Küçük kızım istemişti. Hiç bir yerde böyle bir gül bulamadım. Bağışla. Diye yalvarmıya yakarmıya baştadı. O za. man aslan ona biraz acır gibi oldu: — Bir şey senin canmı kurtarabi- lir. Buradan şimdi evine dön. Bu gü Mi de kızına götür. Pakat eve yaklaş- ağın sırada önüne ilk kim çıkarsa, onu bana getir. Dedi ve onu bahçe- den dışarı bıraktı. “Tüccar geniş bir nefes aldı. “ON yarabbi kurtuldum!" dedi, evine sevine yoluna gitti. Pakat tam eve yaklaşırken önüne koşa koşa küçük Kazı çıkmasın mı? Adamcağız ne ya- parağnı, ne diyeceğini şaşırdı. Gü- zel güle pek sevinmişti. Hemen ba. basının boynuna sarıldı: — Ne güzel gül babacığım, nereden buldum? diye sordu. Babası ağlıya ağlıya: FIÇI Vaktile fıçı içinde yaşıyan bir a « dam vardı. Bu adamım adı “Diyojen, di. Bundan “2400” yıl önce Karade" niz kenarmda “Sinop” ta doğmuştu. Fakat “Sinop” ta iken o kadar ta- Bılmiyordu. “Atina” ya gittikten son Fa onu bütün dünya tanıdı. Çünkü: bu adamın kendine mahsus düşünce” leri vardı. Bu düşünceler hiç kimse» Binkine benzemezdi. Eski, püskül geyler giyerdi. Varı yo- Bu küçük bir torbaya sığacak kadar, bunu MASAL: GÜZEL — Yavrucuğum gül güzel amma bana pek pahalıya mal oldu. Bu gü- lün yerine seni vahşi bir aslana tes- lim etmiye mecburum, dedi ve ona başımdan göçenleri anlattı. Güzel, altın yürekli bir kızdı. Babasını üz memek için: “— Üzülme babacığım dedi Aslan beni ne yapacak, Belki bir görüp be. rakır. İkimiz de yine evimize döne- riz, dedi. Yola çıktılar. Aslanın bah- çesine gittiler. Onlar kapıdan girer- ken güzel bir muzıka baba kızı se- lâmlıvordu. Fakat bu sesler nereden | vliyor, kimler çalıyordu bumu an- lamak kabül değildi. Çünkü: Gör. | Dürde kimseler yaktı. Güzelle babası içeri girer girmez. aslan önlerine çıktı. O kadar vahşi, bir yüzü vardı ki zavallı Güzelin az kalsın ödü kopayordu. — Güllü bu kızın için mi kopar. maytan? — Evet... Zavallı yavrum beni © kadar sever ki ölmiyeyim diye sana geldi. — Bu saraydaki her şeye o, buyu- racak, Fakat sen kemen buradan git- melisin. Aslanla baba böyle konuşurlar. ken Güzel bir yana çekilmiş höngür! böngür ağliyordu. Bu son sözleri duyunca babasının boymuna sarıldı: — Beni bırakma babacığım, ben buralarda yapa yalnız ne yaparım. diye hıçkırmağa başladı. Baba da kendini tutamıyordu. Kızmın boynu. na sarıldı Uzun-uzun ağlaştılar. Ni bayet gün battı. Ortalık karardı. Ta- irin gitme zamânı çoktan gelip geç- mişti. Ağlıya ağlıya kızına vedâ et ti Mahzun mahzun evine döndü. | “Güzel” yalnız kalmen biraz bah: çede dolaştı. Sonra saraya girdi. Bir/ az kitap okudu. Çalgı çaldı, Yemek| samanı hizmetçiler onu mükemmel | bir sofraya götürdüler. İstediği bü- tün yemekler, yemişler önünde ha- sirdi, Bir yandan da güzel bir mu sika çalıyordu. Yemekten sonra onu daha güzel bir odaya aldılar. Biraz sonra kapı vuruldu. İçeriye aslan girdi. İzin verirseniz sizinle biraz konu- şacağım, diye oturmak için Gitzelden izin istedi. Kırcağın. — Burada her şey sizin... Siz ne isterseniz de ben “olmaz” diyebilirim cevabını verdi. Aslan— Hayır! Bu ev sizindir. Biz ne isterseniz o olur dedi. Güzel bu sözlerden biraz forahladı. Aslan- la şuradan buradan konuşmıya baş- | Tadi. Yüzüne bakmayınca İçi biraz rahatlanıyordu. Amma gözü onun vahşi yüzüne ilişince korkudan beti benal atıyordu. Ertesi günü Güzel mekler, yemişler yedi Taştı. Okudu. çalgı çaldı, çalgı din- ledi. Akşama kadar aslan hiç görün- medi. Fakat akşam olup yemek zar manı geçince yine Güzelin odana girmek için izin İstedi. Oturup biraz konuştu, sonra kalkıp gitti. Böylece günler, haftalar geçi. As- lan hep akşamları birkae dakika Gü. zeli görmiye geliyor sonra bir daha akşama kadar göremilyordu. Güzel ondan artık korkmayordu. Fakat ta. bit vahşi bir hayvan olduğu için pek. hoşlanmıyordu da. Nihayet bir akşam konuşurken aslan Güzele. — Güzel dedi senden büyük bir ricam var yapar mmm? — Yaparım tabii. Mademki siz ba- na bu kadar iyi bakıyorsunuz ben sizi kırar mayım? — Öyleyse benimle evlen... Güzel bu sözleri işidince kulakla. yına inanamadı. Vahşi bir aslanla ey- Jenmek... Olur şey mi idi? Onunla akşamdan akşama birkaç dakika ko- nuşma bile ne kadar güçlükle alışa bülmüştü. — Bu, olacak şey değil aslan. Ne İstersen yapmıya nazırım. Yalnız bunu yapamam. İstersen beni parça TANm Çocuk Tlâvesi junutma ki eğer dönemez de arada ka- Tursan ben öleceğim. Güzel gülü almca babasının evinde olmayı istedi. Gözünü kapayıp açın- cıya kadar sihirli gül onu evinin ö- nüne getirdi. Babası kızını görünce çok sevindi. Zavallı ondan ayrıldı - ğıhdanberi hey hasta yatıyormuz, Kavuşunca hergün biraz daha iyileş, ti. Babası İyi olur olmaz Güzel geriye aslanm sarayına dönmek istedi. Bel- ki başka bir kız o korkunç hayvanın yanına dönmeyi istemezdi amma Gü- İsei çok iyi yürekliydi. Aylarca asla- nın kendine nasl baklığını bir türlü unutamıyor, ölmesini istemiyordu. Bunun için sihirli gülünü aradı. O olmazsa saraya çarçabuk dönemiye- cekti. Fakat beyhude... Gül meydan- İ dn yoktu. Çünkü: kardeşleri onun güzel el - biselerini, zenginliğini kıskanmışlar, gülünü parçalıyalım da bir dahs © saraya dönemesin demişlerdi. Güzel sihirli gülü aradı, taradı. Nihayet günlerce aradıktan sonra onu kar deşlerinin kapılarının önünde solmuş bir hakle buldu. Soluk gül onu he- men saraya döndürdü. Fakat bu defa saray bahçesinde ne musiki vardı, ne de gül fidanları.. Her şey susmuş, ve solmuştu. Bu- nu görünce Güzelin yüreği yandı. A- caba aslan ölmüş mü idi? ona dün- yada her istediğini getiren iyi kalp Hi aslan! Güzel onu bahçenin bir yanında solmuş gül fidanlarının altında bul. du. Ölmüş gibi uzanmıştı. Ancak © elini tutunca canlandı. — Geç kaldın Güzel, ben ölüyo- rum, — Hayır aslan İşte ben geldim. Sen yaşayacaksın. Yaşaman için söy le ne yapayım? — Benimle evlenir misin? — Evet aslan eğer bu senin haya- mr kurtaracaksa pek... Güzel bu sözleri söyler söylemez aslan birden silkindi. Güzelden daha güzel bir delikanlı oldu. Meğer o, vaktiyle fena bir Devin öfkesine rastlamış, Dev onu bu kılığa sokmuş, güzel bir kız evlenmiye razi olme- dıça aslan olarak kalasm'? demiş a. imiş. Sihirli gülü de ona iyi bir peri Aslan — Hayır Güzel dedi sana zarar verecek değilim. Fakat senin yerine ben öleceğim. Benim öldüğü- İml ister misin? Kızcağız ne söyliyeceğini şaşırıp & — Pana isin ver. babam evine gideyim onu göreyim sana cevap ve. rirhm. Dedi Aslan — Öyleyse al bu gülü. O. seni istediğin yere götürür. Fakat| vermiş imiş Artık Güzelin ne korkusu ne de bir şeysi kalmıştı. Sevinçle düğün ha sırlıklarına başladılar. Bu düğün çok parlak oldu. Kırk gün kark gece sürdü. Davetliler ara- sında Güzetin babası da vardı. Güzel kin tutmadığı için fen kapli kız kardeşlerini de çağırmış, onlara gü- zel elbiseler tatl yemişler yedirmiş- v.. İÇİNDE YAŞIYAN ADAM: DİYOJEN ) azdı. Hepsini bu torbaya koyup yalm | ayak oradan oraya taşırdı. “Diyojen. evleri de lüzumsuz buluyordu. İşte bunu göstermek için büytk bir fıçıyı kendine ev bildi. Ömrünü orada ge. girdi. Atinalılar onunla bem eğlenir, bem de ona şaşarlardı. Hele bir gili | “Diyojen” bir köle gibi satılmıya ra- 21 olunca büsbütün şaştılar, O, bu - nunla başıma gelen hiçbir şeye aldır. madığını herkese göstermek istemiş, ti, Memleketin imparatoru “Büyük İskender” de “Diyojen,, den çok bah- sedikdiğini duyuyordu, Bir gün pek merak etti, Onu görmek için fıçısma gitti. Ve bir iyilik olsun diye: — Diyojen söyle sana yardım için ne yapayım ? diye sordu. “Diyojen” hiç istifini bozmadan: — Gölge etme başka bir şey iste mem. Cevabını verdi. Çünkü İmpara» tor fıçının önünde durdukça fıçınm. içi karanlıklaşıyordu. Koca bir imparatora böyle bir e- vap veren Diyojen sahiden dünyayı umurlamıyan bir adamdır. ifTE BUN U. BiLMİ YORDUM / Rusyada Moskova şehrinde büyük bir berber salonu açılmış. Bu salonda ne berber, ne de çırak varmış. Oyle olduğu halde dükkân müşte - risiz kalmıyormuş. Çünkü burada Keman peden yapılır. diye sormak hepiniz hiç düşünmeden “Tahta dan?” dersiniz. Evet... Fakat şimdi camdan da keman yapılıyor. Cam İkoman şekline girineye kadar kıv- rılp dökülür, hem de böyle keman üç gün dayanmaz param parça olur berber yokmuş arma, bir takım ma. | diyeceksiniz. Amma bu cam bildiği: Kineler varmış, kim bu makineye beş kuruş atarsa, makineden bir. jilet, bir fırça bir de sabun çıkıyormuş . On dakika sonra makineye sağlam birer zincirle bağlı olan bu âletler tek rar makinenin içinde kayboluyorlar. Bus, Onun içine, beş kuruşu atan - arm çabucak tıraş olup, on. dakika, da işlerini bitirmeleri lâzım geliyor . muş Elektrikli niz camlardan başka bir şey. Onu is tediğiniz kadar eğip bliküp istedi. iniz biçime sokabilirsiniz. Karılma- İst da yok. Bu camdan yapılan ke- man tahta koman kadar dayanır. Yakinde ayn camdan “Fat” de yapılacak. Bütün öteki çalgılar da camdan yapılırın onları dinlemek ka- dar seyretmesi de çok hoş olacak, Deve- | kuşları Aveilık, insanların çok eski çağlar. danberi bildikleri ve yaptıkları bir, #pordur. Daha doğrusu, bugün #por.. Amerikada açılan yeni bir lokan.|dur, vaktiyle günlük bir ihtiyaçı. tada artık garsonlar hizmet etmiyor. muş, Müşterilerin oturacağı masa - larm kenarında bir sıra düğme var. Mış, Müşteri masaya oturup, istedi- ği yemeğin, düğmesine basıyor. Lo . kantanm aşçısı de hemen © yemeği hususi bir asansöre koyarak masa, ya gönderiyormuş. Müşteri bir baska. düğmeye basınca, bu yemek, takım - lariyle beraber masanm üstüne geli - yor ve müşteri de karnını doyuruyor. muş. Sıra para vermiye gelince müşteri bir başka düğmeye basıyormuş, he sap puslası önüne geliyormuş. Eğer hesap düğmesine basmadan iskemle. sinde kalkarsa sandalye ötmiye bağ. yarak, müşterinin para vermediğini berkese haber veriyormuş. Her hayvanı avlamanm üsulleri çe - ildir. Bu avlarım kimisi eğlenceli kimisi de korkunç olur. Meseli, devekuşu avı çok eğlence- Bir. Bu kuşu avlamıya çıkanlar, sırtlarına bir devekuşu postu geçi . Tir ve kuşa benzemiye çalışırlar. Son. ra, sürünün arasma katılıp bir iki küş yakaladılar, Devekuşu çok ür- kek olduğu için başka usulle yaka . lanmaz. Atla kovalamak çok yorucu olur. Zira devekuşu attan çok daha, hızlı koşar. Devekumu, eti için aylanmaz. De. vekuşunun tüyleri çok kıymetlidir. Bayanların şapkalarında kullanılır. Bugün Avustralya'a ve Afrikada de- vekuşu haraları açılmıştır. Ava çık. 'mıya lüzum kalmadan hayvan ora - larda beslenerek tüyü almir , HUY CANIN MAYMUN Bugün maymun- lara yalnız oyun oynatıp, cambaz. ik yaptırmıyor. Maymunlar. başka işlerde de kullanıla cak kadar aklı olduklarını gös de okuduk... Hint denizindeki Sumat- ya adasında bir moymun okulu açılış maş, Bu okulda dersler hep açık havada İyapdıyor ve Ada yerlilerinden bir öğ- retmen de maymunları karşısına alıp, ders veriyormuş. Maymunlar biribir. lerine çok benzedikleri için, kolayca İayırdedilebilsinler diye hepsine birer numara konmuş. Bu öğretmen, may- İmunlara ağaçlara tarmanmanm, Hin- distan cevizi koparmanın kolaylık. larını öğretiyormuş. Derste uslu otur. İmaları için zineirlerle bağlı duran maymunlar, ders bitince, serbest bı rakılıyormuş. O zaman da öğrendik- Kahkaha Köşesi rir bitirmez halkı se Hâmlar, ayaklarının w- OKULU lerini deneme çağ | gazeteden öğrendik. Siam adı verilen | Asya ülkesinde bazı haydutlar sahte paralar yapmışlar, orada bir banka» (da vezmadartık eden birisinin de bir maymunu varmış. Paralardan birini ağzma götürüp ısırmca sahte olup ole İmadığını anlıyormuş. Sahte paralar kurşundan yapıldıkları için maymun. kurşuna kolayca diş geçirebiliyor. mus, Veznedar bunu görünce maymunu, yanma çırak olarak almış, bankaya kim para verirse, para bir kere mus hakkak maymunun dişlerinden geçi: yor, geçmeden kasaya girmiyormuğ e geri Mlkirine melas cana basarak yavaş Ya-(6 üç köşe yap! demişler. vaş çekilirsin. Zavallı düşünmüş, taşınmış, bula — Neye ayaklarımın ucuna basa-İmamış Eğer siz bulursanız, adresiniz İzi de okumakir yazım bize gönderin | köpek Köpek.) Tim * VARA)

Bu sayıdan diğer sayfalar: