hk? *E$ EE Rot eee e REP e SEY av EV o MUEKU ?, EM RE ete YARA, PANE dn TAYYARECİ “Ölmez,,in Paraşüt Maceraları İF tayyarecimiz şu hikâyeyi anlatir: — Manevralar esnasında kara, deniz, ha etleri hep bir arada vazife görüyordu. Uça. irlanırken dikkat ettim; Arkadaşlardan biri Kibariye bana dilşen yeri almıştı: “Orası be. n “İs “m aç, Yerim, çekil, ben geçeceğim.” Ray Setuk. Sonradan anlaşıldı ki bu nezakı Miz rmıştı, Çünkü vukua gelen bir kazaya ma. iş lan tayyare, bana düşen yere usulsuz suret- v tayyare idi! » K'aya gelelim: Karaya asker “alcak mefruş bir düşmanı biz ai bombardıman edece Mir bir Kava uu bu böm- mana matfi olmağa ve bizi ka- uğraşıyordu, Büyük bir *tle yükseliyor, bizi her taraf- tazyike çalışıyordu. Ortalıkta > hakiki bir harp meydanınm hi, #etİ vardı. Av tayyarelerinin Öle bize adetâ sürünerek ge- pa Güneşe karşı uçuş vazi- tir nde gözlerin kamaşmasına ve e zuhuruna ihtimal olabi- Cip, taş Tale bir paraşüt özüm, benim yerime geçen irin tayyaredeki iki arkadaştan © İlişti. Paraşütünün ipleri o- zuna takıl olduğu halde bir taki halindeki asıl paraşüt göğüs Rün kancalarma takılmamıştı. Bir Dak #vvel ayni arkadaşla bir mü- ta, semz olmuştu. Ben paraşü- ii, eki: olmasına dikkat etmek da Möeldiğini ileri sürmüştüm. O ts, Adam sende, demişti, Paraşü- Be ihtiyaç var? Bugünkü tayya- “ite her şey emin hale gelmiş- ig aşlte lüzum kalmamış gi- bir hizada uçan bu ar. Paraşütünü takması işa- egeli. Yanmda duran paraşüt, ten, ç Santasını alarak bir kanca Ni İaktı. İkinci kancayı geçirme- aş odan kalmadan havada bir Ku, Vİr keşif tayyaresi çarpıştı. Ankaş, Parçaları bize kadar geldi, EE lamine birinin ya- denize düştü. Av tayya - denli bir verille tam bir halde İki varlandı. Yun, İâyyarede üç arkadaş vardı. İ bir paraşütün açıldığını daş Demek ki diğer iki arka- Müyle erelerile beraber şehit ol- » denize gömülmüşlerdi. Kimdi e mi kimdi? Sonradan adığımıza göre benim kün akamıi Gibi Kada ie evvel işaret ettiğim ar- tL. İkinci kancayı yerine tak- biç Mi bulmadan kaza olmuş, Derhal & gibi havaya fırlamiştı. Miş, Paraştitünün kolunu çek - mutedil bir süratle İnmeğe Mamştı, Yazan: Ahmet Emin YALMAN medi Fakat denize doğru gidiyordu Havâda kurtulduktan sonra deniz- de mi boğulacaktı? Her şeyi unut- muş, bu arkadaşın âkibetini merak la takip ediyorduk. Denize yaklaşır ken paraşitünün iplerinden bir tek bareketle kurtuldu, çünkü paraşüt- te böyle vaziyetlerde derhal kurtul mak İlzere hususi tertibat vardr. Sonra maharetle yüzmeğe başladı. Harp gemilerimizden inen filikalar arkadaşı kurtardılar, Tesadüfler çok dikkate değer: Bu arkadaş diğer şehit arkadaşiy- le beraber evvelâ sirada usulsüz bir yere geçmiş, kazaya maruz kal- mıştı. Sonra müsademeden az ev « vel nâsılsa gözü benim İşaretime i- lişebilerek paraşütü takmış, biran sonra kaza olmuştu. Bu kazada da” burnu bila kanamamış, tek kanca» &ı takılı paraşütle denize kadar in- mişti, Orada parısiitten tam sanl- yesinde kurtulmak imkânını bul - muş, sonra denizde boğulmak tehli kesinden de kurtulmuştu. Bu arkadaş bütün bu hâdisele- rin bir hatırası olmak Üzere (Öl « mez) soyadını aldı.,, Kurtuluş öz sözü takip ediyordu. Tay. yarecilerimizden diğer biri başka bir paraşüt hikâyesi an - lattı: Paraşüt meraklısi genç bir tayyareci var. Sırf zevk diye ken- dini birkaç defa paraşütle tayyare- den atmıştır. Bu arkadaş 5, 6 Sene evvel bir hava müsademesine uğradı. Başın- dan yaralandı. Yüzü kanlar içinde olduğu halde paraşütilnü açtı, ye- re indi. Ne bulacağız diye merakla yanına yaklaştığımız Zaman pir Sıhhat bir tarafta oturduğunu gör- | dil. Meğer yarası çok sathi imiş, Biraz kan kaybetmekle kalmış, ra hat rahat yere inmiş. Bir iki sene sonre ayni arkada - gm tayyaresinde bir bozukluk ol. muş, paraşütle atılması lâzmngel - miştir. Telâşla oturma vaziyetinde ipi çekmiş, paraşüt açılacak yerde ip sıkışmış, arkadaş tayyaredon boşluğa atıldığı zaman paraşlit a. çılmamıştır. Paraşütün işleme tar- zını bildiği için havada yere doğru yuvarlânırken iki eliyle cabalıya - Tak paraşütü açmağa muvaffak ol- muştur. Bu sayede sağ ve selim yere inmiştir. N Arkadaşı aramağs çıktık. Yine Bir tayyare atelyesinde erler çalışma vaziyetinde ihtimal hatıra geliyordu köy odaamda mışıl mişal iy Havada paraşütün'2- çılmadığı anlarda geçirmiş ölmüasi lâzımgelen üzüntü bile sinirleri U- zerinde İz bırıkmamıştı.,, Ya sizin? K arşıda oturan bir arkalaşa #ordama: — Sizin anlatacağınız heyecanlı macera yok mu? — Ben maceramı İki kelime ile anlatacağım. Hayali olan vaziyeti istediği gibi canlandırabilir: Bir gün üç arkadaş bir sira halinde U- çuyorduk. Tayyareden tayyareye şakalaşıyorduk. Bir bulut içine Bİ rerek bir saniye biribirimizi göğ- den kaybettik, Buluttan çıktığımız zaman üç yerine İki idik. Meğer bulutun bir tarafı bir te- penin sivrilmiş ucunu gizliyormuş. Üç arkadaştan birine bu uç mezar olmuştu. ,. Hava kurbanının hatırasiyle he- pimiz hürmetle sustuk Sonra diğer bir tayyareci söz€ karıştı: — Bizden macera istediğiniz İ * çin ölüm bahsi geçti. Unutmayı nız ki insan her yerde ölümle kar- şılaşabilir. Ayni kilometre mess- fedeki uçuşlarda otomobil kazasın- dan ölenler tayyarede ölenlerden gok fâzladır. Tayyarecilik her şeyden evvel hayat ve canlılık ifade eden ve $â- çan meslektir, Bunun içindir ki, tayyareciler dünyanm en neşeli insanlartdır... zamma Civarına Kar Yağdı Bergama (TAN) — Havalar bir denbire soğumuş, yakın dağlara kar yağmıştır. Bağcılar, soğukların bağ ara zarar vermesinden korkmakta. dır. Manisada Yağmurlar Başladı Manisa, (TAN) — Son günlerde başlıyan yağmurlar herkesin yüzü- nü güldürmüştür. Süt, yoğurt, pey - nir, sadeyağ ve sebze fiyatlarında gö rülen pahalılık hafiflemeğe yüz tut- muştur. TAN Sismanlamamak için Perhiz yapan bir genç kızın hazin ölümü S Etrafı siyahlı mendilile arada bi — Okur musunuz? Diye bana uzatıyor. Mavi le bezendi. Kokular süründü. nin ıztırapları İle dolu., Yazı şöyle biti yor... , yüzlnde meş udiyete benzer bir şey vardı. Her hal de dünyanm plâ - ndan, riyasından uzak olduğuna memnundun, göz lerin yeşildi ve ba na hasret gittikle. ri için açıktı. Kir. piklerin uzun ve İ- pek gibi yumuşak. ta. Onları öptüm yanaklarından, gü zel boynundan öp tüm ve seni feryat larla, iniltilerle ç. yavrum. Niçin ba. ma 868 vermedin, atemli-anneyesual dolu göz lerle bakıyorum. O içi e - lem dolu bir sesle konüşuyor: — Teylâm öldü. Biliyorum. Be- nim matemim umumi alâkayı üstü ne toplayamaz. Benim için bütün dünyanm yıkılması demek olan bu ölümü gazete Sütününa aksettir - sebebi var. O da bütün ânneleri ve bütün gençleri bir tehlikeden ko- rumaktır. Benim kızım benim e- limde iken topaç gibi idi. Bakmız, bakınız, şu resme... Ona iyi bakar- dım. Sıhhatinin üstüne titrerdim. Fakat yavrum büyüyüp te bir genç kız olunca benim sözlerimi dinlememeğe başladı. Şişmanlıktan nefret ediyor, şiş- man olacağım, diye korkusundan gıdasını kesiyordu. Söz dinletemi» yordum. Buna karşı gülüyor: “Ben numa sarılıyordu. Onun hiçbir artiste benzemeğe ih tiyacı yoktu. Güzeldi. İyi müzis- yendi, Harikulâde güzel piyano ça- yordu, Fakat kendini öyle zayıf bıraktı ki, en ufak bir hastalık ço- cuğu öldürdü. Benim çocuğum gripten öldü. Gribin yaptığı bir ihtilâtla onu kaybettim, Gözlerini siliyor: — İşte diyor bunu yazmızda anneler artistlere benzemek İsti - yen, zayıf kalmak için gayri sıhhi! rejimler yapan kızlarma mâni ol - sunlar. Ve gençler böyle ölümler - den korkarak uslansınlar, u anne; Hint ptenslerinden Azam Beyin toronu ve de- niz inşaiye mühendisi Mehmet A- saf Beyin kızı Leylânın annesidir. Pek genç yaşında ölen, münev- ver; hassas, ve sanatkâr bir Türk kızının annesi gittikten sonra Ley- lânm resimlerini karşıma aldım. Annesi böna muhtelif pozda re- simler vermişti. Şimdi bu satırları onün güzel yüzüne bakarak yazı - artistlere behziyeceğim.,, diye boy | iyah mantolu, kibar çizgili yüzü derin bir elem ifade eden orta yaşlı bir ba- yan. Masamın karşısındaki koltukta oturuyor. rında biriken yaşları silerek mavi bir bloknotu, bloknotu elime alıyorum. ve okumıya başlıyorum: "Bugün benim küçücük Leylâm gelin oldu Teller, duvaklar taktı, lâmeler giydi, çiçekler- Sonra Heybelinin çamları altımda uyumağa gitti. Şimdi o güzel gözleri etrafındaki çiçekleri görmü- yorlar, o küçücük burnu çam kokularını almıyor. E- sen tatlı rüzgârlar o sevdiğim, perestiş ettiğim buk lelerini kımıldatmıyor. Şimdi o yatıyor. O karanlık. İlarda yatıyor. Bense yaşıyorum. Ve iki buçuk sahife hep böyle matemli bir anne- mek İsteyişimin bir sebebi, bir tek | göz parla” Leylânın çocukluk resimlerinden biri Keşifler, site: söyliyerek izahat vermiştir, Einstein'in bulduğu objektifin i- çinde bir mayi vardır. O mayi zi- yanın, mevzuun haline göre, kendi- liğinden kolaylaşmakta veya şeffaf- laşmaktadır. Böylece şimdiye kadar havanın aydınlığına ve mevzuun ya kınlık veya uzaklığına göre, ayar- lanmak mecburiyetinde kalman cam objektifler ortadan kalkmış, fotoğ- raf almak meselesi harikulâde ko- laşmış olacaktır. Alimin muavini Amerikalı dok- tor Clayton'un söylediğine nazaran; Einstein, (oAmerikada (bulunduğu milddet zarfında 72 pratik keşif yapmıştır. Bu keşiflerinin hepsini Amerikan sanayii veya Amerikan istihsalâtının mükemmeliyetine has redecektir. Iman âlimi herkesin hayretini mucip olan bir çalışma ömrü sür- mektedir. Dört senedir sabah gü - neş doğarken Jâboratuarma kapa- nan Einstein, akşam guruba kadar muntazaman çalışmaktadır. öğle Üstleri yemek yiyecek vakti olmadı- ğından lâboratuarda bir masanm kenarına ilişerek birkaç yemiş ye- mektedir. Gözleri elektrik ışığına tahammül edemiyecek kadar yorgun düşen Einstein, yalnız gündüz çalışmakta ve gurup olurken yatmaktadır. Sa- 1 e Zavallı Leylâ yorum Ince olmak ve çevik kalmak şip» hesiz ki sıhhat için, güzellik için lâzımdır. Fakat ince ve güzel ka» labilmek için perhizler ederek genç bünyeleri tahrip etmek kimsenin hakkı değildir. Spor, kültür, fizik gibi sıhhi vü sıtalarla beden güzelliğini muha. faza etmek kabil iken çocukça şeye ler yaparak sıhhatlerini harap & den genç kızlarımızın ebeveynleri tarafından sıkı kontrol edilmelerie ni tavsiye etmek pek doğru olacak. Keşke bü tavsiyeyi yapmak için memleketin sanatkâr, yüksek 88 veli, münevver bir genç kızın Ö> lümü vesile olmasa idi. Bu satırları yazarken, bana en güç ve en acı gelen şey İşte, bu. Aynştayn Yeni Buluşlar Peşinde Dolaşıyor Almanyadan son zamanlarda hicret etmiye mecbur kalmış bü- İ yük ilim adamlarından izafiyet nazariyesile dünyada bir inkılâp yapmış olan Profesör Einstein Amerikadadır. Princetonn Üniver- de bir kürsü ve bir de kendine mahsus lâboratuarı olan Ak man âlimi hergün sabahtan akşama kadar çalışmaktdır. Şimdiye kadar ilmi nazariyelerle uğraşan Einstein Amer'kadaki lâboratu- arında pratik keşiflere başlamıştır. Bu keşiflerinden en mühimmi olarak bulduğu yeni bir objektif sistemi hakkında muavini dok- tor Clayton fotoğraf ve sinema âleminde inkılâplar yapılacağını B. Aynştayn bahları o kadar erken lâboratuarma gitmektedir ki, onu ancak sokaklar rı süpüren belediye çavuşları gör- mektedir. Alman âlimi pek mütevazi ve pek münzevi bir hayat sürmektedir. Kes disi Almanyadan geldiği vakit giy“ diği siyah elbisesini hâlâ değiştir - memiştir. Bütün saatlerini yeni ke- giflerine hasretmiştir. Keşiflerini Amerikan sanayline hasretmesi hakkmda kendisine sorulan susi- lere âlim şu cevapları vermiştir: — Almanyadan çikarıldığımız ya“ man bana kapılarımı açan ve büyük bir misafirperverlik gösteren Ame» rikayı ikinci vatanım olarak telâk ki etmekteyim; kesiflerimi Ameri: kanm faydasına hasredeceğim.,,