——. 15.3.037 TAN Çanakkale Hücumunun Yıldönümü B ugün tam yirmi üçüncü yılına girdik. $ Martı gi Türk unutabilir? Çanak- le deniz zaferini kazanan şe- itlerimizin anaları babaları İle aramızda yaşıyorlar.. Her Saniyesi birer kahramanlık €stanı tutan Boğaz muhare- lerini asırlar sonra da Türk Socuklar: hayret ve gururla “kuyacaklardır. Ark vatanının Boğazmdan Mar. yaraya girmek üzere ciddi bir şekilde Borlan; ün bir milletin hayatı. rini olduğu gibi tek- Bu zaferin hikâyesi, kah anlık, celâdet, edebiyatla süslen- Be ihtiyacı olmıyacak kadar aza- tlidir, Okuyucular, karşılıklı dövüşen kuv “etler a aki farkı aşağıda gö - Yüte, Çanakkalenin heybetini bütün Bİ tarihi dolduracak kadar büyük 0 kanlı sahnelerini gözlerinin önün- kendiliğinden canlanmış olarak bu caklardır; “Biz Çanakkalenin sayılı gü burada kınaca toplarken tari İştirmeden nakledeceğiz. Muhare- lerin isimleri yerine geçmiş olan #ihleri aynen muhafaza ettik.,, $ Mart 331 — 18 Mart 915 O günün sabahı açılırken Çanak. kale Boğuzı karşıdan karşıya > Bidecek kadar sessiz ve durgun. a, Sabah nöbetçileri tar Hirdeki mevkilerine geçmi FİĞ kat'i hilcuma girmiyen düşman Semilerini ufuklarda aramağa başla- Marşlardz. İngili zve Fransız Şarki Akdeniz fi- #yteerinimevel 330 da Ertrsrul Ye Orhaniye bataryalarımıza ilk defa açtıktan sonra fasılalı bombar- anlarla istihkâmlarımıza keşif htt ar, fakat Boğazı kat't yacak bir harekete giriş- Meden çekilmişlerdi. Düşman Filosu gözüktü. ant ona doğru sahra, tele- fonlarının nezleli sesleri ta- Tassut mevkilerinde ötmeğe baş - İamıştı. Düşman filosunun kat'i bir hileuma başlayacak şekilde üç kol dan Boğazm methaline doğru iler. lediği haber veriliyordu. Top başına! aat on buçukta Boğaza yak- laşan düşman filosu tama- Men seçilmeğe başlanmıştı. İngi - liz, Fransız gemileri iki büyük fır- Ka halinde geliyorlardı. Arkadan Bözüken hastane gemileri, torpil tarayacak gemiler de kat'i hücü- Mun yapılacağını pek aşikâr ola - Tak belli ediyordu. Bütün İstih - kâmlarda: 'Top başına! Kumandası verilmiş. Düşman yaklaştıkça telemetreci- ler batarya kumandanlarına mesa- feyi bağırıyorlardı: 18 bin metre! 16500 metre! 15000 metre! Gemiler 15000 metreye sokulun- €a aralarmda 38.1 luk toplarla mü- ©ehhez İngilizlerin ana filosu di - Petnotlarından Kuin Elizabetin de Olduğu görüldü. Soot 11,15 B u saatte Çanakkale Boğazı- nın methalinde görünen man Bara hakikaten heybetli idi. Düş - Man filosu güneşte pırıl pırıl ya « an azametli gövdelerini sola çark €ttirdikten sonra altı zırhlısile ©- Müzluk hattında içeri girmeğe baş- dı. Bombardman yerlerine doğru İlerliyen bu altı zırhimdan sonra, İngilizlerin en ağır toplarla mü « ©ehhez dört diretnotu Boğazım or- ta yolunu takip ederek safı harbi Acıyorlardı. Anadolu yakaları hizasmdaki bardıman, Fransız zırhlılarına birakrimeştı. Bataryalarda efrot emilerin müessir ates men- ziline kadar girmelerini bek O gün İstanbulu ve Tü Kesi kurtaranlar $ Morf 1915 #e Çonakkale- de batan Fransızların "Buve, urhlisı liyen zabitan ve efrat çarpışacak- ları kuvvetin derecesini pek âlâ takdir etmiştiler. Top basma “cıkan askerlerden hiğbiri yanmdaki dünyalığını, ha- tıra olarak" köyüne götürsün” diye verilecek şeylerini, mahfuz mahal- lindeki arkadaşlarına emsnet et - memişlerdi. Hepsinin ölmeğe karar verdiği gözlerinden okunuyordu. Mahfuz mahaldekiler top bası- na çıkanlarla yalnız helallaşmıştı- lar, Saat 11,15 vift isimli düşman zırhlısı ilk mermisini Halileli sırt. larına doğru savurmuştu, Onun be- men peşinden hattı harbe girmiş o lan bütün zırhlar ağır ve hafif toplarmı bir dakikaka cehenneme dönen Çanakkale bataryalarına s9- vurmağa başladılar. Saat 1140 göçe Çanakkale Bo- ğazmm iki sahili Ye tepeleri sanki büyük bir orman gibi yanıyor, mer milerin çıkardığı toprak yığınları kara bulutlar halinde gökleri tu. tuyordu. Nefes alımamıyncak bu ateş al - tmda Türk sahil topçuları vazife - lerini iki misli yapıyorlardı. Top başındaki ağır yaralı askerleri sar. gı mahallerine getirmek kabil ola- mıyordu. Yarı bacağını kaybetmiş olanlar son hefeslerine kadar top başında kalmak, hiç olmazsa bir düşman gemisinin battığını seyret- tikten sonra gözlerini kapamak is- tyorlardı. Dışarda çelik yağmuru yağar - ken, siperlerde boşalan yerleri dol- durmak üzere bekliyen efradın hep bir ağızdan çektikleri: — Allah! Allah! sesleri otuz sekiz lik mermilerin infilâklarna karı- gtyordu. Türk kalelerine alev yağ. diran düşman namlılarınm muha- rebenin bu anındaki adedi 310 bulmuştu. 310 seri ateşli topun fır. lattığı müthiş mermi yağmuru al toda kalan Türk istihkâmlerinm artk düşmek üzere olduklarını İn. giliz amirsli tahmin etmiş olacak ki, saat birde Anadolu yakaların- dan ateşe devam eden Fransız filo- suna kat'i hücum emrini bildiren i- gareti, amiral gemisinin direğine çekmişlerdi. Muharebenin ikinci safhası Bu işaretle 5 mart muharebesi. nasıl dövüştüler? nin ikinci safhası da başlamış olu. yordu. Baş amiralden kat'i hücum işa- retini alan Fransız zırhlıları hedef. Büyük lerini dört bin metreye kadar yak- laştırarak borda ateşile istihkim- larımızı taramağa başladılar. Fran- sız zırklıları, bataryalarımıza o ka- dar yaklaşmıslardı ki, nişancı ef- radımızın gözleri": büyük topların ağzımdan çıkan barut alevlerile &- deta kamaşıyordu. O zamana kadar bilhassa susmuş ve sukut etmiş gibi görünen Bay- kuş ve Dardanos istihkâmları grup yaylımlarile Buve zırhlısmın çelik gövdesini deşmeğe başladılar. Müthiş ateş yağmuru altnda düş manm milessir menzile yaklaşma - #sıni beklerken, arkadaşlarının birer birer uçtuğunu görmüş olan Dirk topçuları mukabele edebilmek, el - lerindeki silâhm mahvedici mermi- lerini savurmak imkânını bulun'a ateş süratlerini talimdekinden iki misli artırmışlardı, Artık istihkâmlarda tam mânt- sile bir cenk alevi parlıyordu. Allah! Allah! sadaları arasında zabitlerine: — Gülle diye bizi topa koy da at! dive yalvaran neferler oluyordu. Teksif edilmiş ateşimiz altından Fransız Buve zirhisma mühtelif ağır çaplı mermi isabeti tarassut edilmişti, Düşman gemilerinden Çanakale denizine ilk gömülen, bir muhrip olmuştu, Erenköy önünde bir du - man yükseldi ve düşman torpido- su göz açıp kapayıncıya kadar gö- mülüp gitti (Arkası 10 uncuda) YAZAN: E.Ş. A. Liralık Hitterlândda teknikle çalı şacak köylü şehre göçetmer Istanbul geniş bir hinterlanda muhtaçtır Şehircilik mütehassısları bu hınterlantta mutedil bir nüfus kesafetıne lüzum görüyorlar A stanbulun şehir plânı İ hazırlanıyor. Belediye, bu işi birkaç mütehassısın ha- zırladıkları plânları gözönün- de tutarak şehircilik mütehas- sısma bırakmıştır. Biz burada şehir plânının nasıl olması icap ettiğinden ziyade alâkalı şehir- cilerin plân üzerindeki düşün- Müsabakamız Yeni. | Bu resim hanai darbımesele aittir? 60 darbımeseji * 1 — Aç tavuk kendini aspa narın) sanır ? — Ak ukçr kara gün içindir. 3 — Anliyana sivrımnek saz, anlamayana davul suna mi ME Ey are Çi Resim Numaros m Burada her gün böyle bir resim göreceksiniz ve bu re- simler otuz tane olacak. Siz 60 darbımesellik pa darbımeselini bulup mesel numarası) hanesi» yayi im elm Bü bitince bu kaponları ayrıca resim numaraları ile darbtımesel numaralarını karşılıklı gösteren bir liste yapıp sarih isminiz ve adresinizle ve mümkünse bir de fotoğra- #nızla birlikte 20 Nisana kadar idarehanemizde müsabaka bürosuna söndereceksiniz. (Nasreddin Hoca müsabakaları için gönderilmiş eski fotoğ- rafların muteber olmadığını ve yeniden fotoğraf gönderilme si muvafık olacağını hatırlatırız.! AA KUPON Numaralı resmin ait olduğu darbımesel ; NO, arel *— Bal tutan parmak yalar. Bedava sirke baldan tatlıdır. Bej parmak bur olmaz Bir tutam ot deveye hendek atlatır Bulbulun çektiği dik belâsıdır. | — Dalmasını bilmiyen ordek başm bırakıp kıçından dalar 12 — Damdan düşen halden bilir. 13 — Davulun sesi azaktan bop gelir. 14 — Demu tavında gerek 15 — Denize düşen yılana sarllır. 16 — Doğru söyliyen dokuz köyden kovalar 17 — El elden öntündür. 18 — Eskı tarak eskı vaz, 19 — Evdeki pazar çarşıya aymaz, 20 — Eyret sta binen çabuk iner. 31 — Gülme komşuna gelir başını 72 — Gulunü seven dikenim de sever. 23 — Hamama giren terler 24 — Her horoz kendi çöplüğünde öter 25 — Her gün vapan pilâv yemez. 26 — Her koyun kendi bacağından asılır 2) — Horoa ölür gözü çöplükte kalır 28 — Horoz çok olan yerde sabab gel olur. 79 — İt ürür kervan yürür. 30 — İtle dalaşmadan, çalıyı dolaşmak hr 31 — Kel başı şimşir tarak, 32 — Kendi düşen ağlamaz 33 - Keskin sirke kabıns zarar. 34 — Koyun bulunmıyun verde keçiye Abdürrahman Çelebi derler 35 — Mahkeme kadıya mülk olmaz, 36 — Mart iceri, pıre dışarı 37 — Minareyi çalap kılılımı hazırlar, 38 — Murrak çuvala sığmaz 39 « Mum dibine yık vermez. 40 — Öfke ile kalkan zararla oturur. 41 — Parayı veren düdüğü çalar 42 — Perşembenin gelişi çar bellidir. Sel gider, kum kalır. Serçeye çubuk beredir. Su testisi mu yolunda kırlar. Sünen ağzı yanan yoğurda Öfliye tek yer 47 — Taş verinde ağırdır. 48 — Tencere yavarlanmış. kapağın bal ez. 45 — Testiyi kıran da bir. ex getirende. | $0 — Tilkinin dönüp dolaşıp gideceği yer kürkeü dükkdmir. $I — Ummadık taş baş yarar. $2 — Ürümesini bilmiyen it sörüye kart yetinir 53 — Ürümünü ye de bağını sorma S4 — Üzüm özüme baka baka kararır 55 — Yalsnemm mumn yatsıya ada yanar. S4 — Yapı tas yapıdan kalmaz. 57 — Yavaş atm tekmesi pek olur. SA — Yörük at yemini artırır. 99 — Zenrinin param züğürdün çenesin yorar. 60 — Züğürt olup Aüsörmektem, Bye alap kaşmmak evlâd. celerini ve İstanbulun bugün hangi ihtiyaçlar ve zaruretler karşısında bulunduğunu yaza» cağız: i # stanbulun plân: hazırlanın ken, ükönce hatıra ge. lecek şey, şehrin terlandıdır. Istanbul için bütün Trakya ve As badolu tarafında da İzmite kâdar olan -arazi bir hinterland sayıla bilir. 985 te yapılan bir tetkike göre, İstanbul 25.300 hektarlık bir top. rak üzerinde kurulmuştur ve bü rada 740.305 “kişi “ yaşamaktadır. Bu hesaba nazaran, bir hektarlık arazide vasati 29 kişinin oturdu. ğu anlaşılıyor. Şehirlinin kesafetine nazaran, ye hududu geniş değildir. Bu yet karşısında, dar hudutlar i- çindeki şehrin kendi kendini bes liyemiyeceği ve açıkçası, en vâst bir hinterlanda muhtaç olduğu an- laşılmaktadır. 5 irçok şehir mütehassısları, geniş bir hinterlandın, şeh- rin umumi yaşayışında ve İktısadi müessir bir hayatında en l ol. duğunda müttefiktirler. Modem şehirlerde tatbik edilen plânlara göre, beher hektar için 17 - 18 ki- şilik bir kesafeti kâfidir. Geniş bir hinterland da mutedil kesafet zaruridir ve bu, civar köy- lerde oturan halkı şehre göçetmek ten ve köylüyü de köyden alâkası- nı kesmekten kurtarır. Bu itibar. la, modern Avrupa şehirlerinin bü yük hinterlandlarında yüksek tek- nikle çalışan sebze ve meyva bah çeleri kurulmakta ve köylü ile şe- hirliye bu geniş saha üzerinde ya» yılma, çalışma ve yaşama imkân- ları hazırlanmaktadır. $ stanbulun civar arazisi I böyle geniş sebze ve meye va bahçelerinin kurulmasma elve- rişli midir? Hayır... Çünkü, İstan- bul için hinterlanâ olabilecek ara» i sert toprak halindedir, büyük bir kısmı kayslıktır. Böyle yerlerde yapılmakta olan ziraat, ya a7 ve- rimli, yahut ta verimsiz oluyor. Bu itibarla, hinterlandı sadece bir er- zak ambarı olarak kullanmak ve onâ o nazarla bakmak yanlış to- lâkki edilmektedir. İstanbul köy- lüsünün gelirini çoğaltmak, şehrin tlcaret ve sanayii namma büyük bir kazanç olacaktır. Çünkü, köy- lü, daima mübadele halinde bulun- duğu şehre para getirecektir. Y aplan tetkikler, İstanbul hinterlandında gayet sağ- lam bir köylü zümresi yaşadığını ve hattâ kendisine şehirde oturan» lardan daha parlak bir yaşama ha zırladığını göstermiştir. Bir ista. tistiğe göre, Trakyada nüfus 927 den 1935 senesi sonuna kadar 150 bin kişi artmıştır. Bu rakam için. (Lâtfen sayfayı çeviriniz)