Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
B , hem matbuat yolile hakaret etmek T D OR ÇAYA KiMDİR, NEDİiR ? Eğer güreşi bırakmamışsa bugün de tehlikeli bir pehlivan Gazetelerde bir hayli dedikoduyu mucip olan Macar pehlivanı (Çaya) hikâyesine karışmak istemiyordum, ama iş biraz dalbudak saldığı ve güreş da en salâ - hiyettar zatler de işe karıştıkları için ben de bildiklerimi yazmayı fay- dalı buldum. lel hah Bir kere bu (Çaya) nın etrafmda' edilen gürültüleri tetkik etmeden ev- vel adamı tanıtayım: (Çaya Yanus) 1911 de Taksim ta - limhane meydanmdaki meşhur sirk- te bütün bir Ramazan güreş etmiş, © zamanın en iyi ve kuvvetli bir peh- Hivanı idi. Şimdi belki 45-46 yaşlarındadır. O zaman 21-22 yaşında, çetin, çevik, kuvvetli, mahir bir adamdı. SENELERDEN SONRA Bu adam aradan 25 sene, yani bir ceyrek asır geçtikten sonra İstanbu- la gelmiş. Ben farkında değilim. Şu kapanan sirkte imiş. Sirk kapanınca bizim pehlivanlara meydan okumuş ve - eğer söylemiğse - ben Türk peh- Hivanlarını yendim ve yenerim demiş. Bu sözü işitenler küplere binip hid det ediyorlar ve (Çaya) hakkında lâyıksız yazılar yazıyorlar. Ben bun- lardan bir ikisini okudum. Arkadan Çayanın: “Size meydan okuyanlara hakaret ederseniz sonra kimse gelip sizinle güreşmez.,, dediğini de oku - dum, Doğrusu müteessir oldum. Çünkü bir adama hakaret etmek, hiçbir zaman bir hak ve üstünlük te- min etmez ve çok defa insanı haksız- mış gibi gösterir. Kaldı ki, orfada hiddet edip işi hakarete götürecek bir hâdise de yoktur. İŞİ HULASA EDELİM Çayaya atfedilen kabahatler ne- dir? — Profesyonel olması, sirk işlet - mesi ve âleme meydan okuması mı? Dinleyiniz! Çaya 911 de Taksim sirkinde güreşirken ben gazeteci ola- rak bütün güreşleri takip etmiştim. O zaman, şimdiki gibi Çaya profes . yonel idi. Fakat Çayadan başka bir- çok ecnebi pehlivanlar ve bizden Kurtdereli başta olarak birkaç Türk pehlivanı da profesyonel olarak, ya- ni para için gureçmek üzere gelmiş - lerdi. Ben profesyönel sporcuların aley- hindeyim. Lâkin bunu bir ayıp sa - yanlardan değilim. Ancak profesyo- nel güreşlerde (şike) denilen ve hal- kı kızıştırmak için tertip edilen da - nışık döğüşlere pek içerlerim. 9il le de güreşler böyle danışık döğüş kabilinden oldu. O zamanki müsabakaları şimdiki görüşümle bu- gün tekrar gözden geçirince bunda hiç tereddüde imkân knmıyor. ŞİKE GÜREŞLER Fakat böyle danışık döğüşü yal - nız Çaya değil, bizim pehlivanlar da yapıyorlardı. Kurtderelinin ve Nurul lahın kendilerinin yarısı kadar peh . livanlarla yarım saatte beraber kal. maları ve tutup tutup ellerinden ka- çırmaları hep o “şike,, programının neticesi idi. Kurtdereli ile bu hüsus- ta görüşmedim ama bir gece bir genç pehlivanı yenemedi diye halkın ıslıkla hakaretine uğrayan Nurullah bana: — Bu çocuklar bilmezler ki, ben bu adamı bu gece yenemem. Yener - sem memleketimde garanti bıraktı - ğım 5000 altın franklık malımı zapte derler. demişti. Bunu burada işin hakikatini meyda na koymak için söylemiye mecbu - rum. IDDIAYA GELİNCE Gelelim Çayanım adam yendiği id- diasma. 911 de güreşleri benim kadar bi - len daha birkaç kişi vardır. Bunların başında o güreşler esnasında ama - tör gibi güreş eden şimdiki federas . yon reisi Ahmet Fetgeri ile bizim sayılır Bunlar da bilirler ki, halkın o pro - fesyonel güreşlere rağbet gösterme - lerinin sebebi Kurtderelinin önüne gelen yabancı pehlivanı yenmesi idi. Eğer geçen sene Istanbula gelen pro- fesyonel güreşçiler arasına da Kurt- dereli gibi birisini koyup ta işin ter- tibini de o zamanki organizasyonile pek çok para kazanmış olan (Ardi- ni) çapında bir adam yapsa idi, gü- reşlerin şike olduğunu bile bile halk oraya yine giderdi. Çünkü halkı en- terese eden nokta şudur: Kendi pehlivanının diğerlerini yen mesi, fakat bu galebenin kolay de - gil, hayli tehlikeli bir rakip elinden alınması. KURTDERELİNİN SÖZÜ İşte 91i deki güreşlerin kazandığı muvaffakıyetin sırrı bu idi. Bir ta - rafta Kurtdereli vardı. Diğer tarafta da Çaya. Benim o zaman gördüğüm Çaya alafranga güreşte hem çok mahir bir adam idi, hem de çok kuvvetli i- di. Yine o zaman gazetem nâmma görüştüğüm Kurtdereli Mehmet peh- livan sirkin methaline yakın ufak bir bodrum olan kahvede bana: — Bu gördüğünüz pehlivanların içinde bir tek pehlivan var. O da Macar Çayadır. Bu adam gerçekten pehlivandır. Demişti. Kurtdereli sağdır. Bu sözünü ha - tırlıyadğağı gibi kendisine rakip ol - muş olan bir adamın da kıymetini in kâr etmez. BİR KOMEDİ 911 de Kurtdereli de dahil olduğu halde kimse Çayayı yenemediği gibi Çaya da Kurtdereliyi yenememişti. Lâkin ben bütün bu yenişememezli - ğin de Ahmet Fetgeri arkadaşımızın aksi iddiasına rağmen yine bir (mi - zansen) olduğuna kailim. Çünkü son radan o son gece (Çayâ) nin kolu - nun çıkması vak'asının da bir kome- diden ibaret olluğunu mevsuk adam lardan öğrendim. Bu iki pehlivann şike yapıp içlerinden birinin yenil - kalgay dediğimiz M. Sami gelir. meyi kabul etmesi de mümkün ola - ü 5 25 yıl önce Çaya ile gür eşmiş olan Kurtdereli mıyordu. Ne halkın gözdesi olan Kurt derelinin bunu kabulüne imkân var- dı, ne de kendisine güvenen (Çaya) nım. O halde son müsabaka böyle bir komedi ile bitirildi. Bu arada bir u - fak nokta var ki, unutuluyor. Çaya, Kurtdereli müstesna bütün pehlivanları, o meyanda bizim Siliv- rili İzzeti, Sebeplili Hüseyini, Recep Pangalı ve saireyi yenmişti. Kurtde- reliyi yenmemiş olmasına rağmen Çaya 911 Türkiye güreş şampiyon - luğu kemerini alıp gitti ve Kurtdere- liye o zaman bu kemerden mahrum kaldı diye bir gümüş liyakat madal- yası verilmişti. BÜUGUNKU ÇAYA Benim kanaatim şu idi ki, o za- man Çayanın gerek alafranga güreş teki mahareti, gerekse yaşınım 21 ol- ması ve hele kendisine çok iyi bakıp idmanlarını bırakmaması karşısında 42 yaşında olan ve alafranga güre - şin inceliklerini bilmiyen ve Rama - zanda oruç tutan Kurtdereli de bu adamdan çekiniyordu. Bir babayiğit pehlivan olduğuna şüphe etmediğim Kurtdereli bize bu noktayı da tenvir edebilir. — Çayanın şimdiki vaziyetine gelin - ce; kendisini 911 den sonra 927 de bir defa Avrupa şampiyonluğu esna- sında Peştede gördüm. Bu sefer gör- medim. Eğer benim bildiğim Çaya güreşi uzun müddet bırakmamış ise 45 yaşmda da tehlikeli bir pehlivan- dır. Bu adamın şimdi bizim profes - yonellere meydan okumasına hiddet etmek ve (göbekli) diye tezyif etmek değil, işi ciddi tutup bizimkilerle kar- şilaşmasını temin etmek ve bizimki- lerin kuvvetine güveniyorsak (Çaya) yı yendirmekle onun sözlerine cevap vermek en doğru yoldur. Hatırlatı - rım ki, 9il de İstanbulda (Çaya) ya karşı koyduğumuz zaman Kurtdere- li 42 yaşında idi. Şimdi (Çaya) nm 45 yaşında bizimkilere meydan oku- masını pek keş görmemeliyiz değil mi? B. FELEK AĞN zz 24 - 10 - 936 | Parasız Yatı KP Fimetmtiş | Bir Saatlik Hi Imtihanlarında — v" ae | M e hd ' Crayemma Kazananlann ÇAdilümle Frı.nçeaîse) d —— ISlmleri Sedirin üstüne oturmuştu ve ben| met hissi duyuyorum ki, ona lâzif Ankara, 23 (A.A.) — Kültür Ba- kanlığından tebliğ olunmuştur: Bütçe kanunu ile 1000 olarak tes- bit edilmiş bulunan lise ve ortaokullar parasız yatı talebesinden bu yıl me- zun olanlar yerine almmak üzere 915 numaralı kanun hükümlerine göre a- çılan müsabaka sınavlarına iştirak e- derek kazananların ad, künye ve ge- çim durumları aşağıda yazılıdır: Rençber Mehmet oğlu Emin (Af- yon), işyar Mirza oğlu Fuat (Ağrı), emekli işyar A .Hamdi oğlu A. Me- kârim, işyar İhsan oğlu Muzaffer (Amasya), şehit Zeki kızı Hanife Sji- ha, öğretmen A. Ferit kızı Firdevs, İbrahim oğlu İsmail, işsiz İşmail oğ- lu İzzet, Mahmut oğlu Vehap, avukat Emin oğlu Kirami, işçi M. Kâmil oğlu | İbrahim, çiftçi Reşit oğlu Necdet, çift çi Ali oğlu Kâzım (Ankara), İsmail oğlu Mustafa, Abdülkadir oğlu Hilmi, Rüştü oğlu Kemalettin, Osman oğlu Riıza (Antalya), işyar Osman oğlu Naim, işyar Halil oğlu O. Şemsettin, işçi İbrahim Etem kızı Şivezat (Ay- ıdm) Abdürrahim oğlu Ali, öğretmen Nurı oğlu M .Kemal, mütekait Ali oğ- :lu Nusret (Bilecik), İskender oğlu ! Ahmet (Bingöl), öğretmen Rıfkı oğlu | İrfan (Bitlis), işyar M. Kâzım oğlu ı Mustafa Nazmm (Bolu), saatçi Hüse- 'yin oğlu Etem (Burdur), öğretmen ' Recep kızı Şehime, işyar Bürhanettin kızı Hediye, mütekait yüzbaşı M. (h- | san oğlu Yusuf Kenan (Bursa), işyar | Sebati oğlu İsmet (Çanakkale), işyar î'Ali oğlu İsmail (Çankırı) işyar Ab- | dürrezzak oğlu Nihat, M. Ali oğlu 'Bürhan, Ali oğlu Niyazi, çiftci Rüştü joğlu Sabit Osman (Çoruh), şehit !Mehmet oğlu İsmail (Çorum), terzi | Hüseyin oğlu Ömer Faruk (Denizli), , öğretmen Kemal oğlu Celâl (Diyar- bekir), Hüseyin kızı Veliye, terzi ' Mehmet oğlu Ahmet, işyar İbrahim İ oğlu Sami (Edirne), çiftçi Veysel oğ- 'lu Tevfik, işyar İsmail oğlu Enver | (Elâziz), Muharrem oğlu Mahmut Gi: ğımeuı) » çiftçi Bold_zğgş_&lâhat- kumaşın üzerine uzanan ene bakt yordum. Bu el kurumuş ve asat. - leşmiş ve zayıf vücudundan ayrıl- miş g'biydi. Vücudu çökmüş ve 80 - suz derecede yorgun bir halde yas- tıklara yaslanıyordu; ve harap ci - muş, yıkılmış yüzünde ayni dur - günluk okunuyordu. Çehresine, de- rin bir şefkatle bakıyorum, çünkü bu yüz hatıramdaki ona benzer baş- ka bir simayı canlandırmaktaydı. Daha genç sayılabilecek bir ada- mın bütün zarafet ve güzelliğini ta- şıyan bu çehre Jean Marnin'nindi. O- nu, gene eskisi gibi, uzun boylu, kuv vetli, ateşli ve mutedil bir hayatla meşbu olarak, hassas fakat makul ve mütenasip, bir hassasiyetle, kuv- vetli ve keskin zekâsile ve açık mu- hakemesile görüyordum. Birbirimizi, bir Akdeniz tetkik seya hatinde tanımıştık, O vakit Yunanis- tandan Adalar Denizine ve oradan İstanbula gitmiştik. İstanbulda, tatlı hatıralarla dolu, bir ay geçirmiş ve eski İstanbulun karışık sokaklarını dolaşmıştık. İşte bu sırada bir.dost- luk teessüs etmiş ve dönüşte aramız- da bu dostluktan doğan sempatik bağlar muhafaza edilmişti. Bu vazi- yet Jean Marnin'nin sebebini bile - mediğim bazı işleri yüzünden esrar- engiz bir şekilde kayboluşuna kadar sürmüştü. O vakittenberi kendisin - den hiçbir mektup almamıştım. Tam bir süküt vardı. Yalnız kimsenin tayin edemediği sebepler dolayısile uzak memleketlerde seyahatte bu - lunduğuna dair müphem şayialar duyuluyordu. Sonra beş yıl geçince, ansızın onun gelişi ve benden — bir randevü istemesile umulmıyan — bir sürprizle karşılaştım. İşte o akşam, — karşımda, sedirin üstünde oturuyordu. Ateşli ve ta - kallüs etmiş eli, onu örten, İstanbu- lun büyük pazarlarını gezdiğimiz zaman satımalmış olduğumuz şark kumaşlarını burüştürüyordu.: Şimdi, vaktile arkadaşım olan bu aznmeîh Ve iyi adamın, bü maddî öğretmen maxıp zurum), işsiz Salim oğlu Bekir (Es- kişehir), rençber Ali oğlu M. Cahit (Gaziantep), çiftçi Şükrü oğlu Meh- met, işyar Hidayet kızı Maide, ma- lül Yunus oğlu M. Zeki (Giresun), Fehmi oğlu - Cevdet - (Gümüşhane). işyar Siret oğlu Şadi (Hakâri), imam Süleyman oğlu Fehmi, A. İzzet oğlu Hüseyin,, Hamdi oğlu M. Sami, ka- sap Recep oğlu Kemal, mülâzim oğ- lu Mustafa, işyar Cumalı oğlu Kemal, amele Ahmet oğlu Ziya, amele Suphi oğlu Avni, işyar O, Nuri kızı Leman, öğretmen Rauf oğlu Cavit, sarac Sefik oğlu İbrahim (İçel), rencber Mehmet oğlu Muammer (İsparta). Hayati oğlu Talât, Mehmet oğlu Mus- tafa, işyar A. Refik oğlu Kemal. Ali Rıza oğlu Mustafa, Ziya oğlu Tevfik, mütekait Galip oğlu Ziya, a- mele Halit oğlu Fehmi, saraç Musta- fa oğlu Ziya, amele Mustafa oğlu Os- man, Ahmet kızı Müzeyyen, çırak Sabri kızı Sabavet, işyar Mehmet Tevfik kızı Hayrünnisa, bekçi Mümin kızı Nigâr, jandarma Ali kızı Emine, Mahmut kızı Perihan, M. Veli kızı Füruzan (İstanbul), işsiz Ali oğlu Mehmet, Mürtaza oğlu Şükrü, Emin kızı Nevnihal, Halil oğlu Şerif (İz- mir), Mustafa oğlu Ali Haydar, Ali Ruhi oğlu Kurkut, M. Ali oğlu Taltâ (Kastamonu), şehit Mustafa oğlu Mehmet, Mehmet oğlu Hasan, tasçı Salih oğlu İrfan, çiftçi İbrahim oğlu Yavuz, Refik oğlu Ömer, işsiz Musa oğlu Cevdet, işsiz Osman oğlu Bekir (Kayseri), Nazım oğlu Namik, işyar Naci oğlu Şakir (Kırklareli), kundu- racı Yusuf oğlu Mehmet (Kırşehir), işyar Murat oğlu Şerafettin (Kocae- li), Vvâiz Alâettin oğlu M. Ekrem. işçi Mehmet oğlu K. Selçuk, şehit Re: fet oğlu Ali Lütfi (Konya), rençber Hasan oğlu Kadri, çiftçi Mustafa Oğ- lu Emin, Demir oğlu Mustafa (Mani- sa), Ali oğlu M. Turan, işsiz Ali oğlu Muhittin (Maraş), çiftçi Halil oğlu #bdülcebbar (Mardin), işyar M. Şük- rü oğlu Sadettin (Muğla), işyar Şa- hap kızı Sabiha (Muş), çiftçi Rıfkı oğlu Yusuf (Niğde), şehit Musa oğlu Mehmet, rençber Osman oğlu Bilâl (Ordu), Rahmi oğlu Reşit (Rize). rençber Mehmet oğlu A. Aydın (Sam- sun), çiftci Abdullah oğlu Mehmet Ahmet oğlu Mehmet (Seyhan), İbra- | şiddetli, korkak, voğlu Sami (Tokat), beş sene kayböldüğunu' ve kddmlar' tarafından bu hale nasıl sokulduğu- nu öğrendim. İnsanın kalbini yara- lryacak, mahremiyet ve gizli şeyle - rini anlatmak ihtiyacını duyduğu bir zamanda konuşmuş ve sırrını bana söylemişti. Hayatını heder ettiği yeri ve onu yaşatan, bütün kuvvetleri kıran hâ- diseleri anlatan sesini duyuyorum. Onun başından geçen hâdise pek ba- sitti. Yolunda bir kadıma tesadüf et- miş ve onu sevmişti. Bu herkesin başma gelen bir şeydir; fakat bu, onun için taliinin kat'i ve sihirli bir dönüm noktası, bir vak'ası olmuştu. Bana, müteakıp fasılları anlatma- ya başladı: Kaçmak... Bunun — ka- ranlık safhaları... Yabancı memle - ketlere gitmek ve mazi ile alâkay: kesmek... Müfrit ve karşılıklı bir aşk <çılgınlığı, ve bu aşkın gözü kapalı sarhoşluğu içinde geçen hayat... Fakat böyle hâdiseler pek kısa bir zaman sürer ve onların sarhoşlu - ğundan ayılmak müthiş ve korkunç olur. İşte o Zzamandanberi, Jean Marnin bütün işkenceleri ve delilik- leri öğrendi. Hiçbir kadım onu bu | halden kurtaramazdı. O kadını sak- lamak için her şeye baş, vurdu; ve her şeye razı oldu. Vahşi, zayıf, inatçı ve kılıbıktı. Vicdanını alçaltmıştı. Saadetini teh- likeye koymuş ve bütün ezginlikle- re katlanmıştı. Ve hepsi de bunlarır boşunaydı. Aşkımın tahkir edilmiş olduğunu, istihfaf ve tezlil edildiğini görmüştü. Sonra itibar ve servetçe de b_ir daha düzelmiyecek olan ruh ve cisimlerin hicranmı, inzivasını ve çaresiz sıkmtılarımı öğrenmişti. |JJean Marnin gene karşımda, se - dirir üstünde.. Yıpranmış yüzüne bakarak öyle bir şefkat ve merha - him oğlu Vahit (Siirt), kayıkçı Ah - met kızı Melek (Sinop), işyar Osman oğlu İbrahim (Sivas), kunduracı Sa- lim oğlu Selim (Tekirdağ), Mustafa çiftçi Hüseyin oğlu Halil, Salih oğlu Kibar, terzi Hamdi oğlu Bedri (Trabzon), işyar Mbm Hakkı oğlu M. Fevzi (Urfar çiftçi Muhittin oğlu Nihat (Van! çiftçi Aziz oğlu Aziz (Yozgat), İzzet oğlu Cemal (Zonguldak), işyar İhsan oğlu Muzaffer (Amasya), olan teselli edici kelimeler bulami” yorum. Dudaklarıma “zavallı dost sözünden başka bir şey gelmiyordu. İlk defa bu sözü söyleyince, onul ansızın bana tuhaf bir gülüşle V hayretle baktığını gördüm. Bir hât reketle sözümü keserek dedi ki: — Teşekkür ederim François, şekkür ederim, Fakat ben acınacak bir mahlük değilim. Filhakika öyle öldürücü ıstıraplar çektim ki, şimdi hemen hemen yaşıyan bir mahlü benzemiyorum. Hayatım sönmüştüri ölmüştür. Fakat bana o hayattal kalmış ölmiyen bir saat, bir tek sa* atlik hayat kalmıştır. O saat ki, zaman müstesna ve fevkalbeşer bif mahlüktum, o saat ki, o vakit hâ yalimde aşk ve saadetin bütün hari kulâde imkânlarma sahip olmuştum Ve bu saati yaşamış olmak, birço saatler ölmeye değer... İşte ben DU saati yaşadım Francois... Bir müddet sessizleşti, sonra de vam etti: ) — İlk zamanlardaydı O vakit kâf bimin bütün kuvvetlerile seviyor dum. Fakat aşkıma cevap vermedi” ğini biliyordum, Söylemeğe cesare tim yoktu. Onun önünde, tutkun V çırpınan bir halde dilsiz duruyor dum, Bir gün.. kırdaydık. Ya Yemeğimizi açık havada yemişi Güneş battı; kadınlar parka dağıl mışlardı. Biz yalnız kalmıştık ve bi kanapeye oturduk. Karanlık bast! Ilik ve tatlı bir hava vardı. Onun konuşmak İcap ettiğini hisseyliyor ' dum., Fakat heyecanım o kadâf kuvvetliydi ki, ancak adını mırıld nabildim. Bir mucize oldu. Ve o di benim adımı mırıldandı; ve bir el & limin üstüne kondu. Ah!.. larımı size nasıl anlatayım, Lâhut” Duyduk leşen kalbimin içinde birdenbire bif hükümdar kanı çarpmaya başladı Çok yükseklere, göz kamaştıran bif miraca çıkarılmıştım sanki... Ve D ışığa karsı gözlerimi kapadım. Göf lerimi tekrar açtığım zaman, ay, yi muşak bır halde çunenlerm bıt 'dü ve çıplak -—yıwı.rıaklığx üzenn nurlu bir şekilde, o lâhuti saatil kaydolunduğu bır kadran vardı. B& kaâranın üstünden, bir kere bize it olan o müddet zarfında bir 8 ellerimiz arasına aşk saltanatınl sihirli anahtarları bırasıldı. Jean Marnin susmuştu. Bir 1âht? değişen yüzü söndü. Bir müddet bü şevlerden konuştuk. Sonra bendü müsaade istiyerez çıktı, gitti. İstanbulda Suçlar Yüzde YetmişBeş Derecesinde Azaldı Meşhut suçlar İstanbul Müddelü mumiliğine dün 16 hâdise gelm Bunlardan ancak dördü mahkemelef' verilmiştir.. Müddeiumumi Hikmt Onat yeni kanunun tatbikini bizz! ve yakından takip etmektedir. Mef hut suçlar mahkümlarının ve suçlu' larının muntazam bir istatistiği tutt maktadır. Ay başında geçen sen nit ayni ayile mukayeseli bir cetveli Bi zırlanacaktır. hut suçlar mahkemeleri tarafınd? 23 gün içinde verilen kararları toplâ tırmiştir. Alınan neticeye göre tanbul, Beyoğlu ve mahkemelerine gelen davaların say?? geçen aya nisbetle yüzde 75 nisbetif de azalmıştır. Bu yekün birkaç & sonra daha fazla artacağı tahmin dildiği için Meşhut Suçlar Kanunu! dan beklenen iyi neticelerin iistih$* edildiği kanaati uyanmaktadır. Aydında Bir İdam Kararı Aydm, (Hususi Muhabirimizde — Kuyucak kamununun Cümhuri3 mahallesinden İsmail oğlu Etem, F yakmında tarlasında pamuk çap*| makta olan kendi mahallesinden * oğlu Hasan kızı Haticeyi, aralarıf" çıkan bir ihtilâf neticesinde tarli tabancasile yaralamış, Hatice AY? memleket hastanesinde ö!mw girceza mahkemesi, İsmail oğlu mi ölüm cezasma mahküm etti. P |mü işiden suçlu, bitkin bir hl-"” jandarmalarım kolunda nalondln karıldı. Şimdiden bütün mef | Üsküdar cef