13-10-9986 SİYASİ iFŞAAT rüsvetle istilâ etti İtalya - Habeş harbinin ilk i safhasında Şarki Afrikada İtalyan ordusunun başkuman- danlığını yapan Adua ile Mu: kalleyi zaptettikten sonra baş kumandanlığı Badogliyoya dev- reden Mareşal de Bono pe i it hatıralarını neşret- barbine ait ir Mi akal a etmekte ve Habeş harbinin ma” hiyetini o aydınlat» maktadır. serin en çok alika E uyandıran, hattâ birçok mehafilde “bir yıl dırım tesiri” yapan ta- rafları da vardır. Bun- lar italyan, harbi as- keri muvaffaktyetlerle değil, fakat daha baş- ka bir âmil ile kazan - dığını gösteren kısım» lardır. Bu âmil, İtalya- nın Habeşistana, harp başlamadan evvel, yağ dırdığı rüşvetlerdir. Mareşal de Bono bu nokta üzerinde çok mü- him malümat veriyor ve rüşvet dağıtarak Habeşlileri elde etmek hareketinin nasıl idare edildiğini mufassal bir surette izah ediyor. gerin anlattığı ikin ci mühim mokta, Habeşistana kimin teca- wüz ettiğidir. İtalyanın ötedenberi gültüğü ve Cenevrede müdafaa et- ği dava, Habeşlilerin müz'iç bir komşu oldukları, ve Jtal- vayı dalma rahatsız, eki ikl hayet İtalyan askerlerine r ve bu taarruzları tekrar ettikleridir. Halbuki Mareşal de Bono'nun eseri, İtalyanın bütün bu iddialarını tek - zip ediyor ve asıl mütecavizin Italya olduğunu gösteriyor. : Rüşvet Şebekesi # talyan Mareşalı diyor ki: «,— Haboşistanda hakiki siya- si faaliyetlerimiz, 1933 senesinde başlamış bulunuyor. Bunun üzerine ; 'Adis Ababadaki sefaretimize bağlı olan bir siyasi dtire vücude o getir- dik, Bu daire doğrudan doğruya Sinyor Müsolini'den talimat sliyor- gr kolordusuna o mensup Ruggero dairenin başında salışıyor- du: Kendisi muhbirlerden müteşek. kil bir şebeke vücude getirmiş, bun- arm vasıtasile halk reislerile doğru- dan doğruya temas imkânmı temin etmişti. Bu reislere rüşvet veriyor. duk. Ruggero'nun iki yardımcısı kirk yıldanberi müstemlekelerde çalışan ve yerlilerle daima temasta bulunan Iki ihtiyat zabiti idi. Bol Para Ss iyasi dairenin muhtaç olduğu para esirgenmiyordu. Gayet bariz neticeler alınmasının sebeple - rinden biri de budur. Mareşal de Bono daha sonra meş- hur Afrikn ( kâşiflerinden Baton Hrançetti'nin, ve eski Eritre Valisi Sinyor Gasparini'nin bu ita, hiçbir kimsenin nazarı dikkatini celbetme- den, nasıl yardım ettiklerini ve tica- ri işlerle meşgul olmak süsü altında nası) işler başardıklarını anlatıyor ve sonunda Habeşistanın her tara- İma (o rüşvetler yağdırdığını i ve 200,000 kişinin Italys hesabına ka- zanıldığını anlatıyor. 3 Yerine 10 N de Bono'nun gserin ME Mussolini'nin İmzası» nı taşıyan bir mektupta: ; : “Şayet Negüs bize karşi EA etmek niyetinde değilse, biz bu işte önayak olmalıyız. deniyor ve daha Bönra şu şekilde devam ediliyor: “Benim kanaatime göre İlktesri - Bin sonuna, belki de Eylülün sonuna doğru taarruza geçeceğiz. Erarinin Altında 300,000 kişi, 300 - 500 tay- Yare, 300 stiratli traktör balımdur. , mak gerekti r i i Maraşal de Bono | ifşa ediyor: ! ! “—Biz harp yapmadık. İ İ Yalnız Habeşlere bol para | | dağıttık. Mussolini, bu işte | Habeşten evvel davranmamı- | | zı emretti... MAREŞAL DÖ BONO 5 a kadar, üç a v on fırka göndermeyi düşünüyo - ze rum. Bu on fırkanın beşi nizami ordu fırkalarından, beşi de Kara gömleklilerin en iyilerinden teşekkül edecek.. Bu Kara gömlekli fırkalar yapılan işin, halk dığını isbat edecek... Eski Hata “Beynelmilel ihtilâflar (yani Mi Ietler Cemiyeti ve suireye işaret cği- yorum) karşısında işleri çabuklan - dırmak daha muvafık olur, Biz bir. İ kaç bin adam eksikliği yüzünden A- rızası ile yapıl hatayı işlemiyeceğim... İtalyan eskerleri Eritre hududu - Türkiyede Yeni Bir Devre: Bakım vr Bazı yollarımız üzerinde yer yer bekçi kulübeleri vard. Bunlar bas İ kımsızlığın başlıbaşma bir heykeli idi, Kulübeler metrüktü. İçinde hiç bir Zaman bakım kolları barınma- mıştı .Civar köylüler, kapısmı, pen - ceresini çıkarıp kaldırmağı mübah görmüşlerdi . İsrafa uğrayan kıymetler Y ollar üzerinde gördüğümüz ba- kımsızlığa hayatımızın her şubesinde de tesadüf etmek müm - kündü. Bakım sayesinde tabii öm - rünü muhafaza eden makineler, an - cak kırıldığı zaman dikkati celbeder, Şurası, burası tamir edilir, öldüresiye | salıştırılırdı. Bu yüzden umumi bs Yatın ekser (Şubelerinde makineli istihsalden İyi netice almamamış, memleket tam mânasiyle makine devrine girememiştir. Umumi binalarımızı, evlerimizi bir taraftan akmadan, yıkılmadan tamir etmek âdetimiz değildi. Koruma ve bakım ihtiyacı duymamük yüzünden birçok tarih! eserlerimiz çökmüş, ye- ri doldurulmaz kiymetler heba olmuş” tur, Türkiyenin yeni yollarma tam mâ- nasiyle, bütün netice ve faydalariyle bakım ruhunun girmesi, yeni bir dev- renin müjdecisidir. Bu güzel örnek bir defn heyetımma giriirten sena dua muharebesini kaybettik. Ben bu | nu 1985 Birinciteşrininin ikinc; günü gecti. De Bono, Düçe tarafından ve- rilen emirlerin açık ve kat'i İ olduğu - nu, kendisinin de kısaca: — Pekâlâ! Diye cevap verdiğini anlattıktan sonra umumi karargâha döndüğü za. man şu telgrafı bulduğunu anlatı- yor: 21 Ağustosta Sinyor Musolini'den aldığı garip bir telgraf tan bahsediyor, Bu tel. grafın Pariste topla nan ve Habeş nizamı hal için bir tesviye su - veti teklif ettiği anlaşı- uyor. O zaman İtalya yukubulan teklifleri reddetmişti Sinyor Mu solini telgrafında diyör ki: “Konferans bir iş ba. Şaramadı, racaksın?,, Ayni sırada Mareşal şalde Bono Düçeden hususi bir mektüp al « Ai; mektupta deniliyor ki; “Eylülün © onundan sonra “Faporunuzu al dım,, ibaresini ihtiva ç- den ve İmzamı taşıyan bir telgraft aldıktan 24 Boat sonra ilerleme em. rini veriniz. Maskal'a (Habeşlilerin yağmu - sonu dolayısile yaptık - ları bayram). İşgal olu nan toprakalrda yeti « #iniz.,, Mallenin İşi sen başa- ı De Bono sukutundan | sukulundan sonra umumi karargüha | döndüğü zaman şu telgrafı bulduğu- nu anlatiyor: “Makalenin fethile Şarki Afrika - daki vazifenizin son bulduğuna ina - nıyorum.., Mareşal de Bono ilâve ediyor: “Düçeye derhal cevap verdim. Ve geri çağırmak yüzünden azami hasi İ duyduğumu söyledim, fakat bu sö“ İ züm bir büyük yalandı?,, | Türk - Yugoslav İ Ankara, 12 (TAN) — Türk - Yu İ goslav ticaret müzakerelerine bugün taşlandı . .Aydın Hattı ve TAN Dikkate Değer Rakamlar Aydın hattınm gayri safi hasılatı son aylarda mütemadi bir artma gös“ termiştir. Aylık rakamlar şunlardır: Haziran 154,056 Temmuz 272494 İ Ağustös 336,308 Eylül 526.211 İktesrin (yalnız 106.346 altı gün). — 1,395,506 Haber aldığımıza göre, bütün dev- let demiryollarının dört aylık hasıla” tr 9 milyon lirayı geçmiştir. Geçen genenin ayni aylarına nisbetle İki bü- çuk milyon fazla hasılat vardır. Ha- sılatım çoğu ticari eşya nakliyatın” dan elde edilmiştir. Gürülen fazlalık, memleketteki ik- tıradi inkişafa en iyi ölçüdür. Bik hassa İzmir havalisinde çok seneler” denberi misline tesadiif edilmemiş bir iktısadi hareket görülmüştür. —————— a hiç şüphesiz her sahada sari tesirleri görülecek, bakım devresinin verimli | ruhu umumi ve hususi hayatımızda gittikçe fazla yer tutacaktır. Ali Çetinkayanm memlekete <n büyük hizmetlerinden biri, hiç şüp- he yoktur ki, bakıma ait bir teşkliğti ilk defa olarak devamlı bir surette yürütmeğe muvaffak olmasıdır. Ahmet Emin YALMAN e DK A Bir Incir Ma Neler Gördüm aşlı bir kadın. etek Üstüne, -Y Buliba etek, YMİŞ, esasen | şişman, büsbütün şişko görünü. yor. Esmer yüzünü çerçeveliyen ba. yaz baş örtüsü üstüne renkli he. sap işlenmiş. Bir eli kalçasında. takunyeleri yerlere ça yürüyor ve kumanda y. mış kalım bir sesle; — Yine ne duruyorsunuz... Ne bakıyorsunuz .aval ava), diye ba» Kırıyor. Haydi önünüze bakmız, iş kalıyor. Biz'içeri gireli beş saniye olma- dı. Kocaman bir incir yiğınmin etrafında oturan işçi kadmlar da işte bu müddet içinde çözlerini bi. 26 çevirdiler Ve dikkatlerini bize bağladılar. Elbet ki onlarm bü ataleti, müthis olacak... Bevaz ÖÜM hanlar yemişlerin Üstline eğildi, B urada çok kuvvetli bir ko- ku var, Bitüm #reriince in- sanı kuru meyvâdan tiksindirecek bir koku... . İleride bir kazan kaynıyor.. Birkaç erkek işci, kapınm tâ & ninde bir yere istif edilmiş olan in- cirleri iki kulplu birer kovanın içi- ne dolduruyorlar, Ve bu kovaları alp kaynıyan kazanın içine daldırıyorlar, Bu su- retle incirliklerden gelen ve gergi- de kurutulan incirler yıkanmış o- luyor. Biraz daha ileride harman san. dığıam etrafında otuz-juek kadar kadın işçi nba sında beyaz örtüler, İncir seçip el- lerindeki sepetlerin içine - dolduru- yorlar... .. K İki'liç küçük çocuk ellerinde bi. rer kova şarada bir kadmların ya- nından geçiyorlar. Kadınlar, elleri- ni bu kovaya sokuyorlar. Yanımdaki arkadaşa soruyo- rum: Ayağındaki Tpa, çarpa ermeğe alış- müessesenin, nden ziyanı pak lerindeki — Kuzum bu ne suyu? — Tuzlu su, diyorlar, İnciri a- yırmak için çalışan kadınların el- leri yapışkan olur. İncir onu ya- kar... Onlar bu sularda yıkarlar, Yoksa eller parçalanır, Ufak bir zenci çocuğu bir ke- Barda. oturuyor: ”— Bu çocuk burada ne arıyor, diye soruyorum . — Annesi çalışıyor, bırakacak Yeri yok., Buraya getirmi Minimini siyahi iki ellerini dizi Üzerine koymuş uslu uslu duru- yor, Yaklaşıyor ve yanaklarını sr- kıştırıyorum. Yine kalın sesli usta başınm ku- mandası yükseliyor: — Yine konuşuyorsunz ha B akıyorum. İki genç işçi kızı başbaşa vermişler, beni Böstererek biribirlerine bir şey s0- Tüyorlar... Anlıyorum, benim burayı ziya» retim bu çocuklara epey tekdir İşittirecek, buna rağmen Çalışan Kadınların birisinin yanma sokulu- Yorüm, ve söruyorun — Siz de evli misiniz. Sizin de Socuklarınız var mı? Işçi kadınlarının yaşını tayin et- mek pek müşkül. Gözlerine baka- cak olursam henüz on beş yaşinda, alnı ve dudaklarının kenarında kırk beş ile ellinin izleri var, Vücu- du yirmi beş göstetiyor. — Var ya, diyor, emzikte bir Çocuğum var, , — Kocan nerede? O da çalışı - Yor mu?. — Askere gitti o. — Çocuğunu ne yapıyorsun : — Küçük kızkardeşime * bırakı- yorum , — Kızkardeşin kaç yaşında, ona iyi bakabilir mi?, , — Bakar elbette, bn sene sekisi. i © YAZAN: JJ i Suat Derviş | —i ni bitirdi... — Annen yok mu? — Yok, Ne anam, ne de babam, Babam yaşlıydı, öldü.. Annem tü. tünde çalişiyordu. Bir taraftan kahır, bir taraftan tütün, ciğerleri ağzından geldi. Evlere şenlik onu da gömdük. — Einzikteki çocuğun kaç ay. lk? — Altı aylık oldu, çarşamba gü. nü... . — Bütün gün sen çalışıyorsun, o evde ne yiyor? — Yüz paralık süt alıyor, kay. natıp şişenin içinde bırakıyorum. Öyle geliyorum . Yine gür ses yükseliyor: — Bayan, onların aki ermez... Eğer birşey sormak istiyorsanız. size ben malümat vereyim, — TTeşekkilr ederim eksik olma, deyip kadm İşçinin yanmdan avrı- yorum. Ve ustabaşıya yaklaşıyv- rum; — Siz uzun zamandanberi mi calışıyorsunuz? Kaç para kazanır- siniz? — Ben çocukluğumdanberi ça- Jışırım. Günde dört lina kazandı. ğm olur, — Ya işçiler. — Onlar başardıkları iş basma para alırlar. Sepeti kirk paraya doldururlar. B rim en kuytürüir'yekinde ** iki yaşlı kadın çömelmiş o- turmuşlar.. Onlar da incir sepet - lerinden Kötülerini | ayıklıyoruar. Yani bir kontrol yapıyorlar, İcle - rinden bir tanesi belki doksan yar şm1 geçmis... Çömelmiş oturuyor Ve İri, uzun bir çubuk içiyor. Selâm veriyorum: — Kolay gelsin diyorum, Ma - şallah pek çabuk çalışıyorsunuz? Gülüyor ; — Yaşıma göre iyi çalışırım di. yor. Elbette çalışırım, ömrüm *e- nim incir mağazalarmda geçti. Bir zamanlar kenara çekilmiştik isti- rahate amma,. Felek müsaade et- medi,. Oğlum senelerce burada ça- Yışırdı. Sizlere ömür vefat etti, Al. lah buranın patronundan razı ol- sun, bana yardım etti. besi aldı da, simdi ben çalışıyorum.. Şivesinden Ermeni olduğu pek belli olan bu doksanlık işçi kadını- na: — Pek talihli kadınmışsın. nine. ciğim, diyorum, sana büyük lütuf. ta bulunmuşlar. Yoksa doksanmâa gelen bir işçiyi hangi mağaza ka- bul eder. Sevimli yüzünde parsümenleş - miş derilerini tirtir titreten ve diş- Siz ağzı tamamiyle açan bir kah- Kaha ile gülüyor ; — Anam bana daima öyle söy. lerdi.. Dünyanın en telihli kızı sensin, minareden yuvarlansan dört ayak üstüne düşersin derdi. Doksan yaşma, ve doksan yaşın. da karanlık bir köşede oturup ak- şama kadar çalışmasına rağmen gazasında 7 İzmirden Röportajlar a7 Bir incir mağazasından çıkan işçi kadının sepeti aranıyor talihinden bu kadar memnun olan nikbin işçi kadmının cesarelire ve metanctine ve kimbilir belki de hayatla istihza edebilecek kadar kudretine hayran oluyorum. — Allaha Ismarladık ninesiğim, diyorum — Güle, güle kızım , ağazanm tst katında bir ta- rafta kadınlar oturmuşlar, kuru meyvalari büyük sandıklara istif ediyorlar, İnce küâğitlara sart. yorlar.. Başka salonda genç erkek çocukları incirleri ipe diziyorlar, Bir başka tarafta kuvvetli genç erkekler meyvaları parmaklarıyla €ziyorlar, Bir kısmı bunları ufak tahta kutulara dolduruyor. Esi. miş olması matlüp olmıyan, nisbe- ten, kalitesi fena incirlerin amba. lajı'da yaşlı ve snkat olan işçiler tarafmdan yapılıyor , Genç bir yaklaştım: — Bu İşi Yaparken parmakları. mIZ acımıyor mu?.. diye soru; rum, Eğ Bir an işini terkediyor. Ellerini bana doğru uzatıyor. Derileri çatlamış ve kemikleri eğrilerek parmakları çarpık çur. puk olmuş bulunan ellerini göste rerek: — İşte diyor. Bakmız, bu eller; parmakla incir ezmeklen bu hale Birdi. . M Ücssesenin paydos saati,, Kapinm önündeyim. İşçiler çıkıyorlar , - Ve tek açılmış kapının önündeki İskemlesinden doğrulan iyi yüzlü ve yaşlı bir kapıcı kapıdan teker, teker çıkan işçilerin üstünü başını Arıyor. Müesseseden kuru meyva Salmasmlar diye... Ben bu hale bakarken yanınıda. ki arkadaş; — Bu bana pek beyhude bir zahmet gibi geliyor, diyorum. Bu. rada çalışan insan ne kadar da aç kalsa kaynar sudan çıkıp buharı tüten meyvaların kokusundan öy. le tiksinir öyle nefret eder ki, her." şeyi çalabilir, fakat bunu çalmaz, Bu meyvalar güzel ambalâjları içinden çıkarılarak ,ümüş Meyva hıklar içine konulup ondan & sonra zevkle yenilir. Ve buradaki işçiler inciri o muhakkak kâbüslarında yerler, Ve ben ona hak veriyorum. ,