5-8- 936 No, 5 — O kadar çok paran var mı? daha vw dosttan da beş on kuruş âlırız el — Öyle ya, Nasrettin Hoca gibi Yolda bir nal buldum diye sen de Yram ediyoruun. Uç malla bir ata Wi kaldı. Süvari oldun demektir. Saşı Mustafa yine telâş ediyordu. d ukarı çıkımca, Recep reise, karşı- *n karşıya, gördüklerini anlattı. asan söze karıştı: Cer, Bu kızı herhalde alalım, reis. k güzel, Reis şaşı Mustafaya sordu: > Doğru mu #öylüyor , > Evet... Şimdiden müşterisi Yar, > Kirnmiş 0. « > Kendisi... Dertli Hasan... iş *0ep reis babacan babacan gül - de > O halde getirin buraya... e Hasan hemen aşağı inmiş- w ta kat kız gelmiyordu. Hasan da iü onu zorlamıyordu. an reisi, kızdığını belli etme - İstediği halde gizliyemiyordu. Omer sinirlendi: > Öyle getirilmez, böyle getiri - Diyerek kız kucakladı ve güverte © çıkardı. ha ukarı gikarken aşağıda bağlı bu- m genç adam Sarı Ömerin arka- an seslendi: kiz Bana bak sana bir şey söylemek Yorum. — Kaptana söyle... — Çok mühimdir, Onun işine yara Baz, Fakat sizin için çok kârlıdır. — Söyle, « — Beni de buradan elm. Sisi bir götüreyim ki, orada ağaçtan Aimıt toplar gibi kız toplarsmız. Hep de böyle sarışm ve güzeldir. iy baştan savulacak bir teklif de- N Bası Mustafa genç kızı Türk ka - zasının güvertesine çıkardığı sıra darı Ömerin hâlâ korsan gemisin- i esirle konuştuğunu görmüştü: > Haydi, ne çene çalıyorsun ora- >» Barr Ömer anlattı: ep reis kızı pek beğenmiş ve "tan reisine; > Bizden başka şey istemiyorum. işti, Sar Ömerin anlattıklarmı Recep p€ tekrarladılar, *p reis göyle düşündü: , , Cezayirde ve Fasta sarışın kız- “ok para ediyor. Mademki vurâ- Mi tüccar gemisi, alacak mal bula- deriz, kız avlarız. ra emretti; a, Setirin o herifi de. » Men getirdiler. *rİ? heyecanla anlatıyordu: zi İzlandaya götüreyim. Li - 'mda üçer beşer gemi yatar. ç amda vızır vızır gemiler ge - Bag Simdi Amerikadan Avrupaya İaga,gelen gemilerin de uğrağıdır. öğ ATI sessiz ve usludür. KAVga, “inde bilmezler, Kaleleri ve şehirle tar y,askerler yoktur. Şimdiye ka - Meni bir korsan gemisi oraya git - tip 2! icin pek zengindir. Buralarda iş, dolaşmaktansa oraya bir tek ta tayyar, beş on gün kalmak da Ter, ir, ti kin? Teise bunları söylerken ken- le de şöyle düşünüyordu: nları Izlândaya kadar sürük- sem bir taşla iki kuş vurmuş k ag, N Horyazlm. Bir defa gu serseri İngiliz İ “ui, Marından kurtulacağım. İkin - Miş ŞÜZEl Eetrid'in arkasını bırak -| Madi iYacağım, Onu gözden kaçır- İliş *3n ve beraber Tzlândaya var - “ryonra elbet bir kolayını bulur rig Teis onun bu hararetli söz- “ bg Süphelenmemiş değildi. Hat- a için birdenbire sordu: di b, da senin kazancım nedir ki, Eh.. Belli olmaz. Belki bu akın A verimli olur. Sağ olsunlar, eş - I Kenarda direğe bağı, bacaklarında ları tılmaktan kurtulursun. Danimarkalı genç adam Recep re- isin ayaklarma kapandı. Recep Rels ona sordu: — Adın ne?.. — Anskar... —.Ne dedin? — Ans.kar!., kar diyelim. Yürü arkamdan... yahut Cezayir şehirlerinden birinin | pazarında kimbilir hangi herife sa -;dun yanına verdi: l — Yazan : Kadircan Kafı — “ — Sizi İzlandaya götüreyim.. Limanlarında üçer be- Şer gemi yatar. Kıyılarında vızır vızır gemiler gezer.. ,, biraz dar ve usun pantalon, sırtında ceketi, parlak tokalı ve geniş pelerini, ucun ve düzgün taranmış sarı saç. vardı Onu dümende duran Kara Mahmu Sana rotayı göstersin! Dedi. ş Sonra Anskara dönerek ilâve etti: — Sakın kaçmıyasın! Anskar geminin küpegtesinden â - şağıya baktı. Denizde kara birer yıl. dırım gibi dolaşan, hattâ tekneye bi- le saldıran azgın ve kocaman köpek — Her ne ise, biz sana kısaca Sa-| balıklarını gösterdi: Arkası var Güreşçilerimiz de yenildiler Çoban Mehmet İstanbulda (Sureti mahsusada Berline giden arkadaşımız Burhan Felek telefonla bildiriyor! Berlin, 4 — Kendilerine Ber- lin Olimpiyatlarında en çok bel bağlanan güreşçilerimiz de bu. gün ağır bir hezimete uğradılar. Bu netice herkesi cidden müte- essir etti. eni Güreşlerin neticelerini bildiri- yorum: ç Evvelâ Ankaralı Hüseyin, İn. gilizle güreşti. Ve kendisine sa- yı hesabile galip geldi Fakat sonra Amerikalı ile güreşti. Ve beş dakika 43 saniyede tuşla mağlüp oldu. Tasfiyeye uğradı. Küçük Ahmet (evvelâ İngilizle güreşti. Kendisinden umulan enerji yi gösterdi. Hasmını beş dakikada tuşla yendi. Fakat o da sonra Macar- ia yaptığı güreşten tıpkı Ankarali Hüseyin gibi beş dakika 35 saniyede tuşla maglüp oldu. Tasfiye edildi. kadar kı ? i Işkırtıyorsun ? iz Recep reisi saygı Ve| a selimlıyarak o cevap) Sizin bu kadar işinize yarar ti B, Ni b bet bu hizmetimi karsı-| Yiz : —y,, Sanıyorsun? — Ti . Oran ye doğru, olmaz ama, eğer Olur. bu gemiye ö - tuşla maglüp tutuldu. Büyük Mustafa İsviçreli bir peh livanla güreşti. Ancak dört dakika 40 saniye dayanabildi. Kendi yaptığı bir oyunla beli incindi. Minderde ba yıldı. Tuşla mağlüp oldu, Bu vaziyet- te Estonyalı güreşçiye karşı çıkma dı. Hükmen mağlüp addedildi. O da tasfiyeye uğradı. Sâdık Finlândiyalı ile güreşti. Ne yazık ki oda 5 dakika 15 saniyede olarak tasfiyeye tabi Dün Çoban bile tuşla iyenilditasfiyeye uğradı Alman güreşçiyi yenerken Yaşar yine Finlândiyalı bir peh- livanla güreşti. 2 dakika 40 saniye- de tuşla mağlüp oldu. O da tasfiye- ye tabi tutuldü. Sıra Çobana gelmişti. Herkes Ço ban! Çoban diyordu. Fakat o da ken- di yaptığı bir oyun neticesinde Alma na 3 dakika 30 saniyede tuşla mağ - tüp oldu. Bundan sonra Estonyalı ile güreşti Sayı hesabile mağlüp addedildi, ta3- fiyeye uğradı. Dünkü güreslerin en kıymetli peh- livanı Mersinli Ahmetti. Isveçliye, Italyana, ve İsviçreliye sayı hesabile galip geldi. Önünde bulunan Çekoslovak tas- fiyeye uğradı. Finlandiyalı güreşten çekildiği için hükmen mağlüp edildi. Bu vaziyet dahilindeMersinliAhmedin şimdiki derecesi üçündülüktür. Bun- dan sonra göstereceği muvaffakıyete ve önünde güreşenlerin vaziyetine göre ikinci olmiası çok muhtemeldir. Güreşlerin bilânçosu şudur; Serbest güreşte 23 müsabaka yap tık, 9 unu sayı hesabile; yalnız biri ni tuşla kazandık. Güreşçilerimizin gösterdikleri 6 - yunlara göre mağlübiyetlerinin se - bebi şudur: Bizim güreşçiler “köprü kuramıyorlar ve onun için yeniliyor. lardr. B. FELEK Gülle ve Halter 4 — Gü TAN Taa Ci: Kunturatım var, fakat Patihten L. M. imzasile: Üç senedir bir evde kiracı olarak oluruyorum. Evsahibi benden olduğu gibi, ben de ondan memurum. Birn- dan iki buçuk ay Gövel, bir sene için yeni bir konturat yaptık. Fakat bir ay evvel, bulunduğum işten çıkardı. lar. Mali vaziyetim bozuldu. Ayni ev- İde oturmak imkân: kalmadı, Daha | ven bir eve çıkmam lüzum. Kontura- tim da var; Ne yapabilirim? Bir tek yapılacak şey vardır. Evsa hibinize müracaat eder, vaziyet anlatırsmız. Mademki üç senedir bi ribirinizden memnunsunuz, zanneder. sek size dostluk öder, konturatı fes. heder. Aksi takdirde, konturatın hü- kümleri kanunen baki kalır. Dediği- miz gibi, meseleyi dostça halletmek- ten başka gart yoktur. * Yoksulluktan evlendim İzmirden N. V. imsasile: Bundan bir sene evvel evlendim. bep, aileme yük olmaktan kurtulmak h: Bir sene fevkalâde kaba olan ko- vama tahammül edebildim, Şimdi ar- tak tahammülüm kalmadı. Bütün dün ya gözüme zindan gibi görünüyor. E- İmden bir kaza çıkmasından kor- kuyorum, Allah aşkına bana bir na- sihat verin Hülü; olarak okuduğumuz mek- tubunuzda, kocanızın kaba olmakla beraber, sizinle iftihar ettiğini lüyorsunuz, Diğer taraftan, manız, izdivaçtan birçok" şe lemeniz vaziyeti (o müşkülleştiriy Ehemmiyetsiz, hattâ ehemmiyetli me #eleler üzerinde lüzumsuz yere dura- cağınıza, biraz uysal olsanız, ve ko- canızı, biraz daha müsamahakâr'bir gözle görseniz emin olunuz ki ıztırap larmız azalır. Şunu da unutmayınız ki, o, sizi sefaletten kurtarmıştır. O- ha karşı hiç olmazsa minnettar olu- nuz. Küfranı nimet etmeyiniz. Vakıa bir lokma için insanim birçok -seyle- re katlanması makul değilse de, bunu daha evvel düşünmeli değil miydiniz, Haydi.. biraz hüsnü niyet ile, kocanı- zı sevmeğe çalışmız. Onun kusurları varsa, ve siz bunları görüyorsanız, onları düzeltmek sizin vazitenizdir. Sadece tenkit etmek değil, & Kimseye söylemeyiniz Kadıköyünden L. M. imzasile; Sizden mühim bir sual soracağım. Vereceğiniz cevap bir ailenin mahvol masına sebep olabilir, Onun iğin iyi düşününüz. 19 yaşındayım. Benden iki yaş büyük bir kız kardeşim var. Üç senedir evli, Eniştem, onu, o emiş: temi çok seviyor. Fakat eniştem çap- kan, Hiç fırsat kaçırmak istembz. Bu yüzden ablamla s;. sık münakaşalar Iı, eniştemin bir metresi olduğunu iddin ediyordu ve beni, bu meseleyi tahkike merur etti. Ben reddedecek oldum. O israr etti. Nihayet, üç gün evvel eniştemi Büyükderede genç bir kadınla gördüm, O, beni görmedi. Ben takip ettim, Vapura binerken biribirlerinin ellerini sıktılar, Ayrıldı lar. Halbuki ikisi do tapurd binmiş- lerdi. Biribirlerine yabancı gibi ayrı ayrı yerde oturdular. Köprüye yakla şerken, eniştem beni gördü. Yanıma geldi. Beraberöe ewe döndük. Şimdi ederler. Fakat son iki ay içinde, ab-| Her gün bir Hikâye i Köyün geniş “meydanında küçük İtahta kahvenin önünde, yeşil çarda- ğın altımda bir tahta masaya karşı. lıklr oturmuşlardı. Koca Memiş bir- denbire: “Garımda gözün var senin.” diye kocaman nasirli yumruğunu tahta masaya şiddetle vurdu. Kar- gısıhda hırslı gözlerle kendisine ba- karak bıyıklarmı çiğneyen - kardeşi Tosun - dişlerinin: arasından cevap verdi: —Ulen donuzun oğlu, gardaşımın garısma yan bakacak kadar #oysuz- İmu sandın beni?. Yerinden kalkıp, gitmeye davra- “Jrarak ilâve etti: —Bir daha beni damında 'görür. şen iki olsun ulen, meğer ne kötü yü- reğin varmış senin be!. Sonra başinı önüne eğmiş, elindeki uzun çubukla somurtarak oynayan Koce Memiş'e kızgın bir nazar fırlat- tı, sür' atli adımlarla oradan uzak- lagtı. Tosünun kızmakta hakkı vardı. Koca Memiş'müthiş kıskanç bir a- damdı, Karısı Fatmayı kurttan kuş- lan esirger, köyde kimseyi'ona yan baktırmazdı. Fatma pek güzel de di. Fakat kızlığında biraz oynak £ lenmiş, sonra Koca Memiş onu da- mına kaçırıp, kendisine karı edince çoluk çocuğa karşıp uslanmıştı. Fa. kat Koca Memiş yaradılışta hetrşey- den şüphe eden bir adamdı, Fatmayı öyle müthiş kıskanıyordu ki, komşu- lar onun bu kötü huyu yüzünden her gün çıkardığı gürültüleri birbirlerine yaka silkeliyerek anlatır, “Garıyı ye» di bitirdi." diye, Fatmaya acırlardı. İşte Koca Memiş şimdi de günler- dir içine atıp, dışarı vurmadığı bir #eyi bu gün açikça söylemiş, beş ay- danberi askerliğini bitirip, yanlarına elen kardeşi Tosuna: “Garımda gö- İzün var..” diye, bağırmaktan çekin- İ memişti. Tosun çok mert delikanlıy- İdı ve kardeşinin huyunu bildiği için | amam amaaa bu meseleyi kardeşime söyliyeyim mi, söylemiyeyim mi? Katiyen birşey söylemeyiniz. Bel | ki de enişteniz, alelâde bir tanıdık ile görüşmüş olabilir. Hem, böyle bir'va zifeyi üzerinize almanız doğru değil, Mademki biribirle, seviyorlar, a- ralarındaki me-eleleri bırakınız ken- dileri halletsinler. ter finali: Yarı ağır siklet; Birinci: Hostan Fransa, Develope, 145 kilo yekün 372,5 kilo. Ikinci: Deutseh Almanya, Deve - lope, 105 kilo, Arraşe 110 kilo, Epole 150 kilo, yekün 365 kilo. Üçüncü: Wasıf İbrahim Misir, De velope, 100 kilo, Arraşe, 110 kilo, e- pole, 150 kilo. Yekün'360 kilo. Kayık yarışları Kiel, 4 (A.A:) — Olimpiyat kayık yarışlarınm başlaması münasebetiy - le övvelki gece Kiel limanı fevkalâde donanmış idi. Berlinden gelmiş olan olimpiyat meşalesi, Hanse adındaki eski bir geminin çanaklığında yanı - yordu. Ondine ve Naiade vapurları nın direklerine 26 milletin mürette » batı, Alman âmirallerinin ve birçok ataşenavallerinin huzuru ile olimpiyat bayrağı çekilmiştir. Neptune ismindeki -İngiliz'kuruva- görü, Kiel limanında demirlemiştir. Bu kruvazör, Scapa Flov'da batmış olan Hindenburg * ismindeki Alman rhlısının. çanını getirmiş olup Al - 110 kilo, Arraşe, 117.50 kilo, epole| Bir İtalyan kruvazörünün gelmesi | beklenilmektedir . İ 200 metre Berlin, 4 (A.A.) — 200 metro ko- şu seçim müsabakaları: — Amerikalı Ovens ile Packart, 21 2-10 saniye ile yeni bir olimpiyat re- koru tesis etmişlerdir « Futbol müsabakaları Berlin, 4 (A.A.) — Futbol müsa- bakasında Japon takımı, 3-2 İsveç ta kımını yenmiştir. Bu netice, büyük bir heyecan uyan dırmıştır. Çünkü birinci haftaymn sonunda vaziyet göyle idi: İsveç, 2 Japonya, O. Hokey müsabakaları | Berlin, 4 (A.A.) — Hokey müsas| | bakasında * Belçika 12 puana kargı| (22 puanla Felemenge galip gelmiş-! | tir. İ l Uzun atlama | Berlin, 4.(A.A,) — Uzun atlama: Birinci Ovens Amerika, 8,06 met-| re, İ İkinci: Lutzlong Almanya, 787 metro, Üçüncü: Tajima J&ponya, 7,7 9 amma Köyde kıskançlık o gün pek sesini çıkarmamış, fakat için için de ona müthiş bir hiddet duymuştu. Günler geçti köyde bir dedikodu yayıldı: Koca Memiş karısını karde- inden kıskanmış, Tosun da başı alıp gitmişti. Koca Memişin yüzü artık hiç gül- müyor, karısı Fatma bol şalvarınn içinde bacaklarını yay gibi gererek ellerini kalçasma dayayıp, avaz avaz bağırıyordu: —Ulen sen nası gardeşine öyle sey, gondurdü? Yüzün gâalmadı köylüye görünecek, ele gune kepaze ettin be- ni herif. Boyumca gızalarım durur ken gocamın gardeşine gülerim san- dım beni ha!.. Koca Memiş susuyor, fakat için için yine kendini suçlu bulmuyordu. 'Tosunun mintanlarını hevesle yas malayan Fatma değilmiydi, ona aş verirken n6ş' esinden kulakları ağzı- na varmıyormuydu? Tosun da “yen- gem yengem” diye, niçin onun peşin- den gidiyordu? Hep bunları düşüne rek kardeşine çok kötü davrandığını unutacak kadar kendini haklı bulu- yordu. Aradan bir kaç ay geçmişti. Bir akşam üzeri idi. Koca Memiş kasaba» ya indiği için eve biraz geç geldi. A- ını damın kapısına bağlayıp, eve gi- rince çocuklar analarının çeşmeye, su almaya gittiğini söylediler. Ko- ca Memiş biraz oturup, bekledikten sonra meraklanarak evden çıktı. Sokaklar tenha idi, herkes damı- na çekilmişti. Koca Memiş ağır ağır yürüyerek çeşmeye sapan sokağın başına gelince durakladı, Karısmı görmüştü. çeşmenin başında duruyor yavaş yavaş bir erkekli; konuşuyor- du. Koca Memişin kas beynine siçra- dı, gözlerini kısarak dikkatle baktı ive hemen kardeşi Tosun" tanıdı, Ka- jranlık olmasma rağmen bakraçlarm | üzerinde * i beyaz köpüklerden belliy- di ki, sular çoktan taşmış ve onlar İhiç bir seyin fafrkında olmayacak kadar hafaretli, gizli bir konuşmaya dalmışlardı. Onlârı böyle birbirlerine bu kadar yakın, gizli gizli fısıldaşır bir halde yakalrynca Koca Memişin İduyduğu şaşkmlıktan evvelâ bacak- İları titremevs başlamıştı, Fakat bir- idenbire kuvvetini toplayıp, sert bir hareketle başını kaudırdı. Gözlerinde vahşi pırıltılar yanarak; çeşme başı- na doğru bir ok gibi fırladı. Bir sani- ye geçmeden acı s..'h sesleri ortalı- ği inletti. Evlerinden çılgın gibi heyecanla fırlayan köğltler, çeşme başında To- sunlâ Fatmanm ölüsünü yanyana buldular. Dolu bakraçları kamçılayan sular ta- şarak iki ölünün üzerine sıçrıyor, gö- Züslerinden durmadan süzülen kan- larla beraber çamurlara karışıyordu. Koca Memiş ortalarda yoktu, kağ- miştı. Ertesi gün jandarmalar Koca Me- mişi köyden yarım saatlik uzakta ki bağ yolunda, perişan bir halde yaka- layıp, kasabaye | hapishaneye götür- düler.:ve:çeşme başından geçerken yengesini görünce, jandarmaya gö- nüllü yazıldığını, artık köyden uzak- lara gideceğini söylemek için Tosu- nun önce Fatmaya yaklaşıp, konuş- tuğunu bilmeyen, delikanlının: “Ko- ca Memişe söyle, ona yüreğim çok kırık ama,ne de olsa kardeş; hakkımı helâl etsin.” diye, nasıl ağlandığını işitmeyen ( köylüler, eskiden: “kötü yürekli herif” diye, kızdıkları Koca Memişe bü sefer ilk defa hak verdi- ler: “Meğer herif haklı davranırmış, kaygusu boşuna değilmiş, gördünmü hayırsız gardeşle, oynak garıyı! Hem kendileri yandılar, hem herif yandı, çoluk çocuk ta ziyan zebil ol- du.” diye, söylenip, iki ölüyü lâfetle 3 isime