Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
No. 1öl Saat beş çayl balması Zaten Belkis, Adnan için her vesi- leyle güzel.Değişerek güzeldi. Bit Yyen kadındı. Her şey isin Büzeldi: Uykusuz kalıp renksiz olduğu - için, hastalanarak bozulduğu Şg'ın., uyuiî- ken yüzünün çizgileri biribirine gir- diği için. t’Şİlğd.i de uyku taklidi ya__pa'rken bu yalanım altıda Belkisin yüzü Adna- nın ilk gördüğü bir kadın yüzü kadar üzeldi. gu'î'ı—.lefon çaldı. Adnana k_arakoldan “hastanm vaziyetini arzediyorlar,,dI. Adnanımn evinde 'bir şey çalmdı di- Yye karakolda uşak Ahmet d_şy_aş;î: hastaydı.Asıl hırsızı polis müdiri ; rakola telefon edince polisler Uşa 'Ahmede attıkları dayaktan Adnt:ınn karşı korktular. Bu korkuyla tele- fonda hastaya acıyorlardı. ö Belkisi gözlerini açmağa mec! edecek kadar Adnan telefonda hay- kırdı: — öldü mü yoksa'ğ”ç “Ölmemişti. Bir Biraz kan kaybetmişti. Azacık hasta İdi. Hastaneye mi gön K(mağa mı getirsinlerdı Va Adnan, vekilharç Süleymanı çağır- : “Gü- — Hasta; ka.rskolda-fı alır, Taba” ya yayt:rn'm Blli lira kadar da seline veriver. Süleyman, arabada bir aralık ayr- lan Il;u.k Ahmede bu elli lirayı Ver- Meyi unutmaya çok km'yeı*.leııdi. Ne- dense vazgeçti. Verirken: : — Bğyzîfendi dayak ;,'ediğ'm! du- Yunca hüngür hüngür ağladı! Dedi. Burnundan akan kanla uşak Ahmedin kırmızı eline parayı soktu. Hasta yine kendinden geçti.Göz be- Süleyman, deminki yalanı gelişigü- Zel söylemişti; vardı: Para- hm verildiğini ilerde Adnanın önün- de Ahmede: “Verirken hani böyle dedimdi, hani söyle dedimdi!.. diye Yek hatırlatmak... Adnan da kendisi hin merhametli olduğunu anlatan ya lana Ahmedin “parayı almadım,, di Ye söyliyeceği yalandan tabii daha Sok inanacaktı. ; Hastaneden çıktığı gün tşak Ahmedin cebinde bu “elli lira, Yoktu. Çünkü Adnan, vekilharç Sü- Ymana yalnız: — “Uşak Ahmede *li Hra ver!,, demişti. Fakat, “Ver- dikten sonra, eğer uşak Ahmet, âara- bada gene bayılırsa çözülen elişıden &rabanım paspasıma düşen elli ln_'lğfl Yavaş yavaş iğilip alma!, dememiş'!- Zaten parayı uşak Ahmede verdi- ini Süle; ispat etmesine ha- Cet kalmadı. Uşak Ahmet hastane- den cıktığı gün memlekette mütare- ke başladı. Adnanm konağı alt üsttü. Belkis düşündü. Hayat ne tuhaftı. Mm"*i-î'ebe bitince ıevinece.ktj buki muharebe bitti diye Şim Binirlendi; Gaştayn kaplıcalarına gi- demiyorlardı çünkü. Aga Memnon zırhlısında Osmanlı İmparatorluğunun tabutu (*) *“Vatanı varsa tek msat—’l; rîöb;üg;:: beraber ydırürı 1918 müta- Tur, beraber yatar kalkar. Tekesi demek 25 milyon insan kol;a; Kt uzattıkça birihirkğrrmın ellerin! Utamıyacaklar demektir. Toprakta bir kabirlik, bir. kundu Talık vatan kalmadı: Ölü vatanma ş]dmülmüyor, diri vatanıma basml 'Or, Venizelos İstanbulda rumların u“['i fusundan daha çok: Tek pencere dükkânda 5 Venizelos, lîzel Bür Cismm elinde 500 Ven 4 Vahdettin o kadar alçaldı ki başi h kaldırmca Venizelosun - tabanmı Sörüyor. 1918 mütarekesi demek Türkten intikam alacak demektir: n liyeti betbahttır çünkü"... alliyetinin elinde dükkân beş ay- da mağaza, mağaza bes yılda ana Dim şirket olmuştur çünkü'-. Bu ü Adet azdır. Az olan saadet emel ta- nmda 191 Ş n İngil- (l). Limnide Moqdro;h;*m'dı van 8 teş- u telâf Devlet- hhasları ara- mzalandı. Tinievvelinin * 30 uncu gn İStile Osmanlı devleti mura Mda Mondros mütarekesi İ A lâzım a baygmdı. | siyan dersinlerdi? | Yi jnsanlar için betbahtlıktır. Be- yoğlundaki konak, Asyadaki kulübe- i ingiliz zırhlısmdaki 38 liğe göste- riyor: Konak ruüm akalliyetidir; kfı' lübe hâkim Türk unsurud_ur: şs lik top hukuku düveldir. Kulübenin ka- pısmdan ve konağın penceresinden iki kemik çubuk gibi iki iskelet uza- nıyor: Türk kızı, rum kızı. İkisi de zâif, Fakat biri teneşire, biri moda gazetesine konacak yolda zayıf!,, Adnan ataşenaval Naşidin kona- ğgımda romanını yazıyordu: Mütarçke olunca Naşid, Belkisin kocası diye Adnanı karısiyle evine almıştı. N_ı- Nişantaşınm saat 5 çaylarında Naş_ıt Ingilizlerle memleketin batması lâ- - Heybeliadada açılan l sene 75 muallim iştirak etti arında Naşit İngilizlerle memleketin geldiğini konuşuyordu zımgeldiğini konuşuyordu. Tİngiliz yüzbaşısı Benet'in padişah Vahdet- tin kadar Naşid de adamıydı. Adnan nerede saklı? İngilizler bu- lamıyor: Naşidin koffiğında Adna- nm oturması, İngiliz könsoloshane- sinde İttihat ve Terakkinin toplan- ması kadar akla gelmezdi. Haftalardanberi Adnan paraca va- ziyetini öğrenmekten körkuüyor. Bu- gün acı bir kararla dosyasmı çıkar: dı. Kendisinin ne halde olduğunu gö- recekti. Bankalardaki rehin bordro- larınm kayıtlariyle eshammın yek- künlarını karşılaştırdı: Üç aydanbe ri fikaraydı, (Arkası var îı;i;ıplara'“'bü Heybeliada kampında öğle yemeği ul Kültür Birektörlüğü tara- fmI;atlaIn ti,l.k.mektep muallimleri için Heybeliadada ortamektepte kadın uallimler, ilkmektepte erkek mual- Şmler için açılan iki kamp, çok rağ- bet görmüştür. Kamplarda bulunan 75 muallimden ekserisi kadındır. Ge- yek erkek, gerek kadın mua.l.lıml'enn g-unuda diğer vilâyetlerden işt_ırak îâen muallimler teşkil etmektedir. Tecrübe mahiyetinde ilk olarak a- ılan bü kamplardan _iyı nî“ce.l" f ektedir. Bu netıceleıl' Üüzerine til yılmda kampların sa- gdec;ğğat;:dacîdktm Kamplarda, mu- gimlere ağır gelmemesi için, iaşe i- çin yalnız ayda bir kişiden on beş li- ra gibi az bir para almmaktadır. E- sasen kamplar 15 temmuzdan 15 a- ğustosa kadar bir ay sürdüğünden kampa iştirak eden muallimler 15 li- ra mukabilinde güzel bir ay geçirmiş olacaklardır. İstanbul Kültür Direktörü Tevfik vakit vakit kamplara giderek müal- limlerle görüşmekte, isteklerini sor- makta, tetkikler yapmaktadır. Mual- limler muntazam bir hayat geçirmek- te, muayyen saatlerde yatıp kalk- maktadırlar. Yemekler hep birlikte ortamektepte yenilmektedir. Heybeli- nin çamlarından istifade edildiği gibi deniz banyoları da almarak spor ya- pılmaktadır , TAN FAYDALI aa | mamaama BİLGİLER Bugünkü Program İstanbul 12,30: Muhtelif plâklar ve halk musiki si; 18: Tepebaşı bahçesinden nakil, Çigan örkestrası: Mayistro Vrediane; 20: Halk musikisi (Plâk); 20,30: Stüdyo orkestrala rı; 21,30: Son haberler. Saat 22 den sonra Anadolu Ajansmın gazetelere — mahsus havadis servisi verilecektir. Budapeşte 19,30: Radyo salca orkestrası; 20,55: Bayroyt'tan nakil: Vagner'in “LOHEN- GRİN” operasınım ikinci kısmı; 22: Ha- berler; 22,30: Çigan musikisi; 23,35: Mu- siki bahsi; 24: Caz. Varşova — v 16,55: Bayroyt'tan nakil: Vagner'in ! “LOHENGRİN” operasıi 22: Muhtelif söz ! ler; 22,20: Eğlenceli neşriyat; 23,10: Dans : musikisi; 24: Dans plâkları. Bükreş 17: Bayroöyt'tan nakil: R. Vagner'in “LOHENGRİN” operası; 22,05: Haberler; 22,30: Radyo salon orkestrası: 24; Haber- ler. Viyana 20: Eğlenceli musiki; 21,05: Piyes; 23: Haberler; 23,20: Şub;rt'in eserlerinden konser; 24: Plâk; 1: Çigan musikisi (Peş- , teden). ! Sinemalar, Tiyatrolar ————LM—E——E—— | | # HALK OPERETİ : Bu akşam saat 21,45 de Taksim Bahçesinde (Rahmet | Bt.) opereti. Yakında (Babalık). | * ÜSKÜDAR HALE : (Klo Klo). YWastone telefor'arm ——— ——— Cerrahpaşa hastanesi Gureba hastanesi Yenibahçe 23017 Haseki kadınlar hastanesi 24553 Zeynep Kâmil hastanesi Üsküdar 60179 Kuduz hastanesi Çapa 22142 Beyoğlu Zükür hastanesi Gülhane hastanesi Gülhane Haydarpaşa Nümune hastanesi 60107 21693 Etfal hastanesi Şişli 42426 Bakırköy Akıl hastanesi 16.60 23079 Şark Demiryolları Sirkeci Devlet Demiryolları Haydarpaşa 42145 tfalye Telefonları İstanbal İtfaiyesi 24222 Kadıköy ittaiyesi 60020 eşilköy, Bakırköy, B Üsküdar itfaiyesi 50625 44640 Beyoğlu itfaiyesi Büyükada, Heybeli, Burgaz, Kmalı mm ikaları için telefon santralmdaki! memuara angım demek kâfidir. Türacaat yerleri Deniz yolları acentesi Teleton 42362 Akay (Kadıköy iskelesi) 43732 'abık sıhhi yardım teşkilâtı Bu numaradan imdat otomo bili istenir 44008 BULMACAMIZ | 2 8 4 89 9 7086101t | © Ö4 0 U & W — Ni SOLDAN SAĞA VE YUKARDAN AŞAĞI: 1 — Harp (5). Hüküm (5). 2 — Bir diplomatımızın soyadı (4) Bir vilâyetimiz (5). 3 — Tramvay goförü (6). 4 — Habeşistanda bir şehir (6). 5 — Boş meydan (4). Bir hece (2) 6 — Cesed (4). Hane (2). 7 — Bir hece (2). Yaş değil (4). 8 — İsim (2). (Hücum (4). 9 — Bir içki (4) Haysiyet (4) 10 — Akıl (2). Çekmek (3). Al - manların işgal ettikleri yer (3). 11 — Sözleşme (7). İstifham. DÜNKÜ BULMACAMIZIN HALLİ: 1 — Tarak (5). Fırat (5). 2 —-Azab (4). Tere (4). 3 — Rab (3). Rakı (4). Az (2) 4—Az (2). 5 — Kar (3). Ada (3). Tek (3). 6 — Bandırma (8). ? — Arı (3) 8 — Itır (4). Tasa (4). 9 — Re (2). Takat (4). 10 — Ara (3). Tı (2). 11 — Tezek (5). Sakal (5). YENİ NEŞRİYAT Ağaç çıktı — Ağaç mecmuasınm on beşinci sayısı Necip Fazıl, Musta- fa Şekip, Suut Kemal, Cahit Sitkı, Mahmut Ragıp, Asaf Halet, Süley- man Tevfik, Salih Zeki, Cevdet Küd- ret, Ahmet Hamdi, İsmail Safa ve Şerif Hulüsinin yazılarile çıktı. Ay- rıca kronikler, resim ve karikatür bu eşsiz mecmuayı hararetle tavsiye e- deriz. Sekiz sene evvel kendisinden ay- rıldığım kocamı bugün gördüm. İh- tiyarlamış, çökmüş... Ona acıdım, O da beni gördü. İlkin tanıyama- dı, sonra gözlerini açarak şaştı. Ben güldüm ve yanından geçtim. Bugün ben güzel bir kadınım. Onunla beraber yaşadığım zaman- lar güzel değildim; hattâ üzüntü 've gözyaşı ile çok hırpalandığım için sarı benzim, öne bükülmüş omuzla- rımla çirkin gibi görünürdüm. O- nun yumruğu her zaman için başı- mın üstünde sıkılmış dururken, ben göz açıp kendime bakabiliyor müy- dum? Bu söylediklerimden siz bir şey anlamıyorsunuz elbette; fakat ben o kadar heyecanlıydım ki, aklıma ge- len şeylerin hepsini birden anlatmak isterken şaşırıyorum. » Kocamla ben sevişerek evlenmiş- tik. Ben lisenin son sınıf imtihanla- rını veriyordum.. Ferit bizim mekte- be mümeyyiz geldi. Onu ilk defa ta- rih imtihanında gördüm; hattâ pek genç olduğu için ukalâlık eder de zör sualler sorar korkusu ile ilkin onun yüzüne bile bakmamıştım; fa- kat Ferit benden intikam almak isti- yormuş gibi yanmdakilere: — Müsaade ederseniz, küçük ha- nımt ben imtihan edeyim. Dedi. Kalbimin göğsümden fırladığımı duyar gibi oldum. Evlendikten -sonra-- Ferit o günü hatırlarken her zaman güler, benim- le alay ederdi: — Kapıdan girer girmez bana baktın ve korkarak başını çevirdin. Daha o dakikada beni sevmiştin Sa- bahat. Son imtihan günü, nasıl oldu bil- miyorum, bir bahçede yalnızken ya- nıma geldi ve hiçbir başlangıca lü- zum görmeden elimi tuttu: — Sabahat, seninle yarın saat iki- de Boğaziçi vapurunda buluşalrm. Biraz gezer, hava alırız. Bu imtihan günleri ikimizi de pek yordu. Bir haftadanberi onun kudretli tesiri altında büyülenmiştim; kendi- mi rüzgâra bırakılan bir çöp gibi o- nun iradesine bıraktım. Ertesi günü beraber gezdik... İki ay sonra evlendik. Ferit pek haris bir gençti, paraya da pek düşündü. Her zaman bana: — Sabahat bem zengin olacağım, göreceksin. Der dururdu. Bense o- nun zengin olmasmdan korkuyor- dum., Onun bu sözleri içimde fena duygular yaratıyordu. Ferit iradesinin kuvvetiyle ve bel- ki de benim bilmediğim daha başka sebeplerle iki sene içinde muallimlik- ten maarif müfettişliğine tırmaştı. Evlendiğimizin üçüncü — senesinde maarif müdürü olacaktı, istifa etti, ilim âleminden ayrıldı, komisyon- culuğa başladı. Bu üç sene hayatımın saadetle do- lu biricik seneleridir. “Ferit benim i- gin bir koca, bir baha, bir ağabey, hakikt bir dost, bir her şeydi. He- nüz on sekiz yaşında görgüsüz ve tecrübesiz bir kızla evlendiğini bir dakika unutmadı ve beni her zaman geniş ve sıcak şefkatle sardı. Ne tatlı günler yaşadık. Üç odalı bir apartıman, küçük bir hizmetçi ve her sabah biribirinden koparılıyor - muş gibi ayrılan, her akşam yıllar- danberi biribirini görmemiş gibi has retle buluşan bir karı koca, * Maariften çekilerek komisyoncu- luğa başlıyacağını söylediği akşam ilk kavgamızı ettik, — Yapma kocacığım, saadet yal- nız parayla mı olur? Bak şimdi ne - kadar rahat, neasıl mes'uduz. İçim- de fena bir his uyandı. Bana öyle geliyor ki, maariften cekilirsen bizim için hayırlı olmıyacak. — Kadm değil mi?. En akıllısı bi- le aptal... Her şeye hi katıyorsu- nuz: “Saadet parayla olmazmış,,... Hâlâ orta çağdan kalma formüller. O akşam, ilk defa olarak sofrada hiç konuşmadık, yatakta biribirimi- ze arkamızı döndük ve o ertesi gü- nü istifasını maarife yolladı. Ondan sonra bir sene, tam mana- siyle sefalet çektik. Evimizde satıla- bilecek ne varsa satıldı; fakat kapı- dan giren sefaletle beraber ömrümü- zün tadı tuzu da kacmıştı. Güya başma gelen felâketlerin mes'ulü benmişim gibi kocam bir düziye bana çatıyor, sebepli sebep- siz gürültüler, kavgalar icat ediyor- du. Her gece hırlaşmak artık yemek yemek kadar ta'bii olmuştu bizim i- çin... Ve bir defa dirliksizlik başla yınca, Ferit kazanmağa başladığı zaman, evimiz ve eşyamız baştan ba- şa yenileştiği zaman da bu böyle de- vam etti. Kocam tamamiyle değişmişti. Be- nim tanıdığım sevdiğim kibar, nazik ve terbiyeli adam yerine hoyrat, ka- ba ve bayağı bir adam gelmişti. Önceleri ben bunu muvakkat bir buhran sanmıştım; fakat Ferit a - partıman ve otomobil sahibi zengin bir adam olduğu halde değişmedi. Bunlara niçin tahammül ediyor, neden ondan ayrılmıyordum? O va- kit çektiğim zahmetleri, döktüğüm göz yaşlarını düşündükçe bugün ken- di kendime “Aptal!” diyorum ama o zaman mazurdum, çünkü seviyor- dum.. Fedakâr herhangi bir kadının kocasmı sevebileceği gibi, ondan bir şey beklemeden onu seviyordum. Sonra bir gün onun Beyoğlunda bir metresi olduğunu haber aldım. Akşam bunu kendisine söyledim. 1- çimde hâlâ inanmryan, inanmak iste- 'miyen zavallı bir hisle yüzüne baka- rak ondan cevap bekledim. O, bir söz söylemeden sırıttı ve yanıma yaklastı. Ağzı fena spirto kokuyor- du. Kolunu kaldırdı ve yumruğu ba- şima indi. Ertesi bünü ben evimden dım. Bir ay sonra boşandık. * Mektepten çıkar çıkmaz evlendi- gim için henüz harici hayatla bir a lışkanlığım yoktu; fakat birdenhire parasız ve kimsesi: kalmak bende cesaretsizlik yerine yeni ve sarsılmaz bir kuvvet ve metanet yaratmıştı. Hemen birçok verlere başvyurdum ve bir ay sonra İstanbulun - bellibaşlı şirketlerinden birine yerleştim. Ancak serbest havata atıldıktan sonra yaşamanın zevkini ve tadını anladım. Benim için rahat ve sakin bir hayat başlamıştı. Her gün nese- min ve kuvvetimin arttığını, geneli- ğimin parladığını görüyordum. Er- keklere karst artık tecrübeli ve zırhlı bir kadındım., Seneler geçti.. Her geçen sene be- nim genclifimi dolgun bir çiçek gibi açtı. Simdi tam manasiyle bir kadı- nrm: Güzel, taze, şen ve genç 'bit ka- dm. ayril- » Bu sabah kocam beni görünce il- kin tanımadı. Benze ta uzaktan onu tanımıstım; bir saniye içinde bey- nimde bir şimşek çaktı ve düşün- düm: — Demek parava kavuşmak onu gençleştirecek yerde ihtiyarlatmış.Se kiz senede yirmi sene almış... Kadm, içki kumar otuz beş yaşmda bir a- damı yemiş, kavurmuş. O uzaktan bana, güzel bir kadına bakan yabancı bir erkek gibi bakt- yordu; yaklaşınca beni tanıdı, gözle- ri acıldı, dudakları kıpırdadı, bütün varlığmın kuvvetile birden: — Sabahat! Diye haykırmak dım, Bunu anladığım için gülerek ya- nından geçtim. Arkamdan onun du- rarak uzun uzun bana baktığını, benden kuvvetli bir duygu ile gör- düm ve anladım. Sekiz sene evvel yumruğu başıma inen kocamı bugün düşkün, zavallı bir adam olarak gördüm, ve ona İ- çim acıdı. Muazzez Tahsin Rerkand istediğini anla-